Rusçuk Yâranı-Alemdar Vakası
Mütareke görüşmelerine; Sultan Selim taraftarânından ve ortadan kaldırılması plânlananlardan olan Galip efendi, tayin olunmuştu. Bu münasebetle Rusçuk'da kalmış bulunan, Refik, Tahsin, Ramiz ve Behiç efendiler tahtı Osmaniye yeniden
3. Selim'i çıkarmak için Alemdar Mustafa paşa ile yaptıkları gizli bir toplantı da karar almays başardılar. Yapılan plâna göre başarıyı sağlamak ve 3. Selim hân'ın öldürülme tehlikesinden azade kılınmasını temin hususunda, uzun uzadıya tedbirler müzakere olundu. Neticede Refik efendinin çoluk ve çocuğunu görme bahanesi ile istanbul'a gönderilmesi, bu arada da padişaha yakın olan kimselere sokulup bir sondaj yapması kararlaştırıldı. Refik efendi; bu karar üzerine İstanbul'a geldi vaziyeti kontrol etti. Ondan sonra da harekete geçti, ilk işi hazine vekili Nezir, hazine kethüdası Selim, baş-çukadar Abdülfettah ağalara da sokularak müşehadeierini nakletti. Gördüğü, yeniçerinin azıtmış olduğunu, şeyhülislam azil ve tayininde bile rol oynadıklarını bunun devletin şanına nâkise getirdiğini, şeyhülislam, kazasker ve bazı yeniçeri komutanlarının zorla hüküm ferma sisteminide kollektif olarak kullandıklarını, bu gibi nâmakul davranışları sonuçlandırmanın gerektiğini, bunu yapacak kimseninse, Alemdar Mustafa paşa olduğunu, son derece açık ve belagat dolu bir konuşmayla anlatıp, kendilerini bu düşünceye celb etmeyede muvaffak oldu.
Bahse konu ağalar, Refik efendi'nin yaklaşımını, padişah
4. Mustafa'ya naklettiler. 4. Mustafa hân; "Ocaklı şu son günlerde uyuşmuş gibi oldu. Diğerleri de bir sükunetlar. Bu tedbir şimdilik dursun." Dedikten sonrada, Alemdar Mustafa paşanın İstanbul'a getirtilmesini tehire, Refik efendiyi ise dâire-i kitabet riyasetine yâni başkâtibliğe tayinle taltif eyledi Şimdi husule gelen olay şu idi: Refik efendi, Alemdar paşa'yı İstanbul'a getirtmekte başarı sağlayamamış, plân ise makul görünmesine rağmen kenara bırakılmış olunca, Rusçuk'ta yüklendiği vazifeyi de ikmâl edememiş oluyor, böylece plân akamete uğramış bulunuyordu. Ancak Refik efendi düşüncelerinin gerçekleşmesi için bir nevi çalışmalar yapıyordu. Alemdar'ada, pek çok tarafdar kazandırmaya muvaffak olmuştu. Edirne'ye giden Refik efendi, Rusçuk'tan yanına gelen Galip ve Tahsin efendiler ile burada da bir gurubu temine muvaffak oldular. Köse Musa paşa; bulunduğu vaziyet bakımından pek müşkül bir mevkide idi. Çünkü; Sultan 4. Mustafa'nın adamları, 3. Selim hân'ın hayatını izale etme fikrini, uygulama alanına sokma plânları yapmaktaydı.
Köse; bu düşüncelerden haberdar olunca en azından ka-immakamhğın istifa yolu ile bırakılıp bırakılamayacağını araştırdı. Neticede, bu iş ancak herkesin reyi ile yapılabilecek büyük işlerdendir ifadesiyle üzerinden attı. Bu arada istifaya ait arzusu da yerine geldi. Rusya'ya firar etmiş bulunan Tayyar Mahmut paşa geri geldi ve Trabzon eyaleti; üzerinde kalmak şartıyla sadaret, kaimmakamlığına tayin olunurken, Köse Musa paşa da, İzmit'e gönderildi.
Bu esnada Ruslar ile mütareke tamamlanmış olmasına ragmende bahse konu devletin, bir tek askerini geri çekmemiş olduğu görüldü.
Paris'de bulunan Muhib efendi, gâhı Napolyon'un serzenişine gâhı siyasetçilerin oyalamasına maruz kalarak Rus eiçi-si ile uzlaşamıyor ve İstanbulda da, Sebastiyani 3. Seiim devrinde karşılaştığı itibarı göremiyordu. Bu yüzden de, ba-bıâli'yi türlü türlü tehdidler altında tutuyordu. Ancak susturulması kolay olmaktaydı. Elmas yüzük, mücevher kutu, süslü at takımı gibi hediyeler, hasta ve mecali kalmamış generali yumuşatmaktaydı. Ancak bu tip yumuşamalar, daha sonra daha fazla diklenmeleri intaç eder. Sebastiyani'de, bu alışılmış usûlün haricinde kalamadı. Tercümanları, kapı kethüdaları hattâ memurları bile Osmanlı devletini himayeye kalkıştılar. Sebastiyani'nin en fazla uğraştığı, rikabı hümayun reisi Halet efendi idi. Hatta Halet efendinin; İngilizleri el altından yanlarına çekme çalışmalarını haber aldığında azlettirip, Kütahya'ya sürdürdü. Bütün bunlar olup biterken, Rusçuk yaranı da, kendi işlerini plânlıyorlardı.
LZZ ulufesi verilmesi bahanesiyle serdarı ekreme, teşrifat-ı seniyyeyi ve ordu masrafı için binkese akça ile Edirne'ye giden Zenci Nezir, serdar-ı ekreme ve sadaret kethüdasına Morali Osman efendi ile yeniçeri ağasına da Sultan 3. Seiim'in ortadan kaldırılması bahsini açtı. Osman efendi, Ağaya: "Ocak; henüz Genç Osman'dan kalan, katillik lekesini üzerinden silemedi ve sizde çekininiz. Çünkü Allahü Teâlanın lanetine uğrarsınız" mealinde haber göndererek, red söz söylemiş oldu.
Diğer taraftan da Refik efendide, Sultan 4. Mustafa'nın adamı sadaret kaimmakamı Tayyar paşa ile sadrıazamın arasına fit koyarak, ayrıca Tayyar paşa ile şeyhülislâm Ata-ullah efendininde arasında hükmetmek davasından dolayı Tayyar paşa şeyhülislâmı makamından attırmak için müsaade elde etmeyi başarıp, meseleye arızalı bir sonuç getirmişti.
Fahişe kavgasından dolayı, bir yeniçeriyi öldüren ve Fatih camiine sığınana, kapılardan giripde yeniçerilere silahla ateş eden ve savunmada bulunan Lâz ve yobaz güruhundan birinin, derhal idamı için, büyük bir hiddetle şeyhülislâmın camiden içeri girip, daha sonra ölümüne sebeb olması ulema ve talebe güruhunun yüz çevirmesine, yeniçeri kışla ve ocaklarına iltica edenler, saldırıdan masun kaldıkları halde, Fatih camiine onlar kadar saygı gösterilmedi tarzındaki dedikodu çoğalmasına sebebiyet verdi. Bunların hepsi de, Rus-çukda toplaşan yârana güç sağlıyordu. Tayyar paşa ise, şeyhülislâmın, Cebbarzâdelerin nefretle anılanlarından olduğundan, Sultan 4. Mustafa en sonunda kaimmakamlıktan azlederek Dimetoka'ya göndermeye mecbur oldu. Paşa mazulen giderken, serdar-ı ekrem ile şeyhülislâmın teşviki neticesi olarak başındaki kalabalığı dağıtarak, Hacıoğlu Pazarcığına çekildi.
Rusya ile mütarekeye ayrılan müddet sona ermiş, ordunun ise, sefere gidecek hâli kalmamıştı. Edirne'de toplanan bir askeri meclis, vekillerden bîrinin huzur-u şahaneye giderek, vaziyeti şifahen bildirmesi kararlaştırıldı. Sadaret kethü-dalığına yeni getirilmiş bulunan Refik efendi bu vazifeye de nasb olundu. Yarandan Galib efendi kitabet reisliğine, Tahsin efendi çavuşbaşılığa, Alemdar Mustafa paşanın bağlılarından, Seyid efendi de ordu kasapbaşılığına tayin edilmişlerdi. Bu vaziyette ordu yaranın, Alemdar'da Ramiz efendinin eline geçmişti. Gizli haberleşmeler devam edip gidiyordu. Tesadüfe benzer halde serdar-ı ekremin, Alemdara galip gelmek düşüncesiyle eşkiyalardan Yılakoğlu, Gavur Hasan vede İbraİyl nâzın gibi heriflerle anlaşmak üzere Edirne'ye davet ettiği, Alemdar Mustafa paşanın da avlanmak maksadıyla onbin kadar askeri yanına alıp da*Edirne taraflarına yürüdüğü işitildi. Edirne olsun, İstanbul olsun telaşlandı. Hâttâ Sultan 4. Mustafa, bir gece de şeyhülislâm İle kaimmakam Eğinli Mustafa paşayı iki defa çağırıp sorduysa da, bir cevap alamadı. Alemdar Mustafa paşanın taraftarlarından oldukları halde merkezi idare tarafından bu çeşit münasebetleri olduğu bilinmeyen ordu ileri gelenlerinden çıkan evrakdaki vuku'uhâl:
"Serdar-ı ekremin zaafı pek açık olarak ortadayken, Yiia-koğlu gibi bazı kimseleri Edirne'ye davet etmesiyle, Alemdar paşanmda canını sıktı. Artık harekete geçme zamanı geldiğini anladı. Avı bahane ederek, Edirne'ye doğru yola koyuldu. Eğer şimdiden çaresine bakılmaz ise sonu yaman olur" şeklinde anlatılıyor. Alemdarın sevmediği kimseler, derhal Edirne'den uzaklaştırıldı. Yılakoğlu ve benzeri kimseler boğaz muhafızı Hakkı paşa maiyetine verildi. Öte taraftan Refik bey de, serdar-ı ekrem ve Alemdar paşa arasında bir ortak nokta temini için birinin gönderilmesini tavsiye'etti. Desise-i azime ile yâni büyük bir fırıldak kurarak serdar-ı ek-remi, Alemdar paşanın yanına kendilerinden birisi olan Be-hiç efendi'yi gönderdi.
Behiç efendi de, güya aralarını bularak avdet eyledi. Behiç efendinin dönüşünden sonra, orduda kurulan meclİsde, mütareke sona ermiş olmasına rağmen sulhda gerçekleşmediğinden, Rusların, Buğdan'a asker sevketmelerinden mütevel-lid savaşında süreceği anlaşıldığına göre, sancağı şerif beraberinde olduğu halde, ordu heyetinin Edirne'de ve Alemdar Mustafa paşanın maiyetine yeterli sayıda asker verilerek Tuna sahillerinde kalmasına dair verilen kararı elinde olduğu halde İstanbul'a geldi Fettah ve Nezir ağalar ile gizlice görüşerek, Alemdar Mustafa'nın, ne büyük sadakat ve bağlılığın sahibi olduğunu belirtmek için bütün belagat ve maharetini ortaya koydu. Ağalarda kandılar. Hâttâ: "Efendimize hizmet etmek ister diyorsunuz. Evvelâ da sultan Selim'i idam etmelidir." Dediler. Behiç efendi, kastedileni anladı ve net olarak, "bu cihet tasdik olunur isede, bu işin şimdilik geri bırakılması lâzım geldiğini, yeniçeri ile İstanbul halkı, rumeli ayanları ve serasker paşanın bu görüşün aleyhinde olup, bilhassa 3. Se-lim'in, Fransa ile imparatorla var olan münasebetlerindeki ileri dostluk, hatta hâl olunduğunda da general Sebastiyani'nin meclisdeki konuşmasında husule getirilen vaziyete imparatorun, infial derecesinde kızgınlık gösterdiğini söylediğini, ondokuz sene padişahlık yapan bir zâtın gerek İstanbul'da gerekse bir çok yerde, taraftarları olabileceğini, vakit geldiğinde de, Alemdar paşanın bu işi göreceğini" söyledi. Velhasıl; Fettah ağa tarafından Alemdar Mustafa paşaya hitaben "iktizasına göre harekete izn-i hümayun verilmiştir" mealinde bir mektupda aldı Behiç efendi. Ayrıca Behiç efendi, defterdarlık görevi ile Edirne'ye geldiğinden bu mektup doğrudan Alemdara gönderildi. Zapturapt ortadan kalkmış, yamaklar, zorbalar ise var olarak olayların arkası kesilmiyor, hattâ hapse konan bir kaç edebsiz yamak Macarkaleli Kerim ve emsali zorla Çardak kulluğundan almak ellialtı kişi ile birleşip, Karakulak Abdullah ağa ile yeniçeriağasını Ağa kapısından toparlayarak, sille tokat başyasakçı odasında tevkif etmek gibi durumlar da ola geliyordu. Fakat bunların da her türlü neticesi şeyhülislâm ile diğer baskıcı kimselerinde nüfuzundan kaynaklanıyordu. Bu arada da, Rusçuk yaranının plânîarıda inkişaf ediyordu. Hattâ o dereceye kadarki, serdar-ı ekrem mütareke müddeti sona erdiği halden dolayı sefer işleri için müzakerelerde bulunmanın gereğinden; zaten ayanları beş altı bin, sekban askeri ile dolaşmaya çıkmış Alemdarı Edirneye davet edecek idi. Alemdar Mustafa paşa ordusu ile gelerek serdarıekrem ile görüştü. Bununda haberi İstanbulda pek çeşitli tefsirlere tâbi tutuldu. Serdar ile Alemdar paşa arasında görülen ^yaklaşma eylemleri o dereceye vardıki, görenler ittifak etmişler sanırdı. Bir gün, müzakere esnasında, askerin Edirne'de kalmasından dolayı aylığı birkaç bin keseye malolduğundan ayrıca para teminindeki sıkıntı, İstanbul'a gitmeyi tercih etmenin daha uygun olacağı, mütareke sulha dönüşmese bile payitahtça lâzım gelen tedarikler daha iyi şekilde temini mümkündür, şeklinde serdar-ı ekremin kafasını o yönde imale ettiler. Serdar da, bu hususu beğenerek kısa zamanda harekete karar verdi. Bunun üzerine Alemdar paşa'da "Bende gideyim, padişah efendimizin yüzünü göreyim, ayağına yüzümü süreyim" deyince, etrafın-dakilerde benzerleri gibi hayırlı teşebbüsün, Refik efendi dahi, gizlilik içinde serdar-ı ekreme sual edilecek olursa, hatırlı vede nüfuz sahibi kimselerin gayretleriyle dönüşün keşmekeşe düşeceğinden bahisle, iknaya çalışıp kandırdılar.
Hakikaten bir kaç gün sonra, sabahın seher vaktinde Alemdar Mustafa paşa, serdar-ı ekrem ve Çarhacı Ali paşa ile Behram paşaları önüne katarak, kendisinin birlikleriyle beraber ordu İstanbul'a yürüyüşe tevcih olundu. Ordunun harekâtı Edirne'deki memurlarla, kâtiblerin çok büyük kısmının haberleri dışında cereyan etmişti.
3. Selim'i çıkarmak için Alemdar Mustafa paşa ile yaptıkları gizli bir toplantı da karar almays başardılar. Yapılan plâna göre başarıyı sağlamak ve 3. Selim hân'ın öldürülme tehlikesinden azade kılınmasını temin hususunda, uzun uzadıya tedbirler müzakere olundu. Neticede Refik efendinin çoluk ve çocuğunu görme bahanesi ile istanbul'a gönderilmesi, bu arada da padişaha yakın olan kimselere sokulup bir sondaj yapması kararlaştırıldı. Refik efendi; bu karar üzerine İstanbul'a geldi vaziyeti kontrol etti. Ondan sonra da harekete geçti, ilk işi hazine vekili Nezir, hazine kethüdası Selim, baş-çukadar Abdülfettah ağalara da sokularak müşehadeierini nakletti. Gördüğü, yeniçerinin azıtmış olduğunu, şeyhülislam azil ve tayininde bile rol oynadıklarını bunun devletin şanına nâkise getirdiğini, şeyhülislam, kazasker ve bazı yeniçeri komutanlarının zorla hüküm ferma sisteminide kollektif olarak kullandıklarını, bu gibi nâmakul davranışları sonuçlandırmanın gerektiğini, bunu yapacak kimseninse, Alemdar Mustafa paşa olduğunu, son derece açık ve belagat dolu bir konuşmayla anlatıp, kendilerini bu düşünceye celb etmeyede muvaffak oldu.
Bahse konu ağalar, Refik efendi'nin yaklaşımını, padişah
4. Mustafa'ya naklettiler. 4. Mustafa hân; "Ocaklı şu son günlerde uyuşmuş gibi oldu. Diğerleri de bir sükunetlar. Bu tedbir şimdilik dursun." Dedikten sonrada, Alemdar Mustafa paşanın İstanbul'a getirtilmesini tehire, Refik efendiyi ise dâire-i kitabet riyasetine yâni başkâtibliğe tayinle taltif eyledi Şimdi husule gelen olay şu idi: Refik efendi, Alemdar paşa'yı İstanbul'a getirtmekte başarı sağlayamamış, plân ise makul görünmesine rağmen kenara bırakılmış olunca, Rusçuk'ta yüklendiği vazifeyi de ikmâl edememiş oluyor, böylece plân akamete uğramış bulunuyordu. Ancak Refik efendi düşüncelerinin gerçekleşmesi için bir nevi çalışmalar yapıyordu. Alemdar'ada, pek çok tarafdar kazandırmaya muvaffak olmuştu. Edirne'ye giden Refik efendi, Rusçuk'tan yanına gelen Galip ve Tahsin efendiler ile burada da bir gurubu temine muvaffak oldular. Köse Musa paşa; bulunduğu vaziyet bakımından pek müşkül bir mevkide idi. Çünkü; Sultan 4. Mustafa'nın adamları, 3. Selim hân'ın hayatını izale etme fikrini, uygulama alanına sokma plânları yapmaktaydı.
Köse; bu düşüncelerden haberdar olunca en azından ka-immakamhğın istifa yolu ile bırakılıp bırakılamayacağını araştırdı. Neticede, bu iş ancak herkesin reyi ile yapılabilecek büyük işlerdendir ifadesiyle üzerinden attı. Bu arada istifaya ait arzusu da yerine geldi. Rusya'ya firar etmiş bulunan Tayyar Mahmut paşa geri geldi ve Trabzon eyaleti; üzerinde kalmak şartıyla sadaret, kaimmakamlığına tayin olunurken, Köse Musa paşa da, İzmit'e gönderildi.
Bu esnada Ruslar ile mütareke tamamlanmış olmasına ragmende bahse konu devletin, bir tek askerini geri çekmemiş olduğu görüldü.
Paris'de bulunan Muhib efendi, gâhı Napolyon'un serzenişine gâhı siyasetçilerin oyalamasına maruz kalarak Rus eiçi-si ile uzlaşamıyor ve İstanbulda da, Sebastiyani 3. Seiim devrinde karşılaştığı itibarı göremiyordu. Bu yüzden de, ba-bıâli'yi türlü türlü tehdidler altında tutuyordu. Ancak susturulması kolay olmaktaydı. Elmas yüzük, mücevher kutu, süslü at takımı gibi hediyeler, hasta ve mecali kalmamış generali yumuşatmaktaydı. Ancak bu tip yumuşamalar, daha sonra daha fazla diklenmeleri intaç eder. Sebastiyani'de, bu alışılmış usûlün haricinde kalamadı. Tercümanları, kapı kethüdaları hattâ memurları bile Osmanlı devletini himayeye kalkıştılar. Sebastiyani'nin en fazla uğraştığı, rikabı hümayun reisi Halet efendi idi. Hatta Halet efendinin; İngilizleri el altından yanlarına çekme çalışmalarını haber aldığında azlettirip, Kütahya'ya sürdürdü. Bütün bunlar olup biterken, Rusçuk yaranı da, kendi işlerini plânlıyorlardı.
LZZ ulufesi verilmesi bahanesiyle serdarı ekreme, teşrifat-ı seniyyeyi ve ordu masrafı için binkese akça ile Edirne'ye giden Zenci Nezir, serdar-ı ekreme ve sadaret kethüdasına Morali Osman efendi ile yeniçeri ağasına da Sultan 3. Seiim'in ortadan kaldırılması bahsini açtı. Osman efendi, Ağaya: "Ocak; henüz Genç Osman'dan kalan, katillik lekesini üzerinden silemedi ve sizde çekininiz. Çünkü Allahü Teâlanın lanetine uğrarsınız" mealinde haber göndererek, red söz söylemiş oldu.
Diğer taraftan da Refik efendide, Sultan 4. Mustafa'nın adamı sadaret kaimmakamı Tayyar paşa ile sadrıazamın arasına fit koyarak, ayrıca Tayyar paşa ile şeyhülislâm Ata-ullah efendininde arasında hükmetmek davasından dolayı Tayyar paşa şeyhülislâmı makamından attırmak için müsaade elde etmeyi başarıp, meseleye arızalı bir sonuç getirmişti.
Fahişe kavgasından dolayı, bir yeniçeriyi öldüren ve Fatih camiine sığınana, kapılardan giripde yeniçerilere silahla ateş eden ve savunmada bulunan Lâz ve yobaz güruhundan birinin, derhal idamı için, büyük bir hiddetle şeyhülislâmın camiden içeri girip, daha sonra ölümüne sebeb olması ulema ve talebe güruhunun yüz çevirmesine, yeniçeri kışla ve ocaklarına iltica edenler, saldırıdan masun kaldıkları halde, Fatih camiine onlar kadar saygı gösterilmedi tarzındaki dedikodu çoğalmasına sebebiyet verdi. Bunların hepsi de, Rus-çukda toplaşan yârana güç sağlıyordu. Tayyar paşa ise, şeyhülislâmın, Cebbarzâdelerin nefretle anılanlarından olduğundan, Sultan 4. Mustafa en sonunda kaimmakamlıktan azlederek Dimetoka'ya göndermeye mecbur oldu. Paşa mazulen giderken, serdar-ı ekrem ile şeyhülislâmın teşviki neticesi olarak başındaki kalabalığı dağıtarak, Hacıoğlu Pazarcığına çekildi.
Rusya ile mütarekeye ayrılan müddet sona ermiş, ordunun ise, sefere gidecek hâli kalmamıştı. Edirne'de toplanan bir askeri meclis, vekillerden bîrinin huzur-u şahaneye giderek, vaziyeti şifahen bildirmesi kararlaştırıldı. Sadaret kethü-dalığına yeni getirilmiş bulunan Refik efendi bu vazifeye de nasb olundu. Yarandan Galib efendi kitabet reisliğine, Tahsin efendi çavuşbaşılığa, Alemdar Mustafa paşanın bağlılarından, Seyid efendi de ordu kasapbaşılığına tayin edilmişlerdi. Bu vaziyette ordu yaranın, Alemdar'da Ramiz efendinin eline geçmişti. Gizli haberleşmeler devam edip gidiyordu. Tesadüfe benzer halde serdar-ı ekremin, Alemdara galip gelmek düşüncesiyle eşkiyalardan Yılakoğlu, Gavur Hasan vede İbraİyl nâzın gibi heriflerle anlaşmak üzere Edirne'ye davet ettiği, Alemdar Mustafa paşanın da avlanmak maksadıyla onbin kadar askeri yanına alıp da*Edirne taraflarına yürüdüğü işitildi. Edirne olsun, İstanbul olsun telaşlandı. Hâttâ Sultan 4. Mustafa, bir gece de şeyhülislâm İle kaimmakam Eğinli Mustafa paşayı iki defa çağırıp sorduysa da, bir cevap alamadı. Alemdar Mustafa paşanın taraftarlarından oldukları halde merkezi idare tarafından bu çeşit münasebetleri olduğu bilinmeyen ordu ileri gelenlerinden çıkan evrakdaki vuku'uhâl:
"Serdar-ı ekremin zaafı pek açık olarak ortadayken, Yiia-koğlu gibi bazı kimseleri Edirne'ye davet etmesiyle, Alemdar paşanmda canını sıktı. Artık harekete geçme zamanı geldiğini anladı. Avı bahane ederek, Edirne'ye doğru yola koyuldu. Eğer şimdiden çaresine bakılmaz ise sonu yaman olur" şeklinde anlatılıyor. Alemdarın sevmediği kimseler, derhal Edirne'den uzaklaştırıldı. Yılakoğlu ve benzeri kimseler boğaz muhafızı Hakkı paşa maiyetine verildi. Öte taraftan Refik bey de, serdar-ı ekrem ve Alemdar paşa arasında bir ortak nokta temini için birinin gönderilmesini tavsiye'etti. Desise-i azime ile yâni büyük bir fırıldak kurarak serdar-ı ek-remi, Alemdar paşanın yanına kendilerinden birisi olan Be-hiç efendi'yi gönderdi.
Behiç efendi de, güya aralarını bularak avdet eyledi. Behiç efendinin dönüşünden sonra, orduda kurulan meclİsde, mütareke sona ermiş olmasına rağmen sulhda gerçekleşmediğinden, Rusların, Buğdan'a asker sevketmelerinden mütevel-lid savaşında süreceği anlaşıldığına göre, sancağı şerif beraberinde olduğu halde, ordu heyetinin Edirne'de ve Alemdar Mustafa paşanın maiyetine yeterli sayıda asker verilerek Tuna sahillerinde kalmasına dair verilen kararı elinde olduğu halde İstanbul'a geldi Fettah ve Nezir ağalar ile gizlice görüşerek, Alemdar Mustafa'nın, ne büyük sadakat ve bağlılığın sahibi olduğunu belirtmek için bütün belagat ve maharetini ortaya koydu. Ağalarda kandılar. Hâttâ: "Efendimize hizmet etmek ister diyorsunuz. Evvelâ da sultan Selim'i idam etmelidir." Dediler. Behiç efendi, kastedileni anladı ve net olarak, "bu cihet tasdik olunur isede, bu işin şimdilik geri bırakılması lâzım geldiğini, yeniçeri ile İstanbul halkı, rumeli ayanları ve serasker paşanın bu görüşün aleyhinde olup, bilhassa 3. Se-lim'in, Fransa ile imparatorla var olan münasebetlerindeki ileri dostluk, hatta hâl olunduğunda da general Sebastiyani'nin meclisdeki konuşmasında husule getirilen vaziyete imparatorun, infial derecesinde kızgınlık gösterdiğini söylediğini, ondokuz sene padişahlık yapan bir zâtın gerek İstanbul'da gerekse bir çok yerde, taraftarları olabileceğini, vakit geldiğinde de, Alemdar paşanın bu işi göreceğini" söyledi. Velhasıl; Fettah ağa tarafından Alemdar Mustafa paşaya hitaben "iktizasına göre harekete izn-i hümayun verilmiştir" mealinde bir mektupda aldı Behiç efendi. Ayrıca Behiç efendi, defterdarlık görevi ile Edirne'ye geldiğinden bu mektup doğrudan Alemdara gönderildi. Zapturapt ortadan kalkmış, yamaklar, zorbalar ise var olarak olayların arkası kesilmiyor, hattâ hapse konan bir kaç edebsiz yamak Macarkaleli Kerim ve emsali zorla Çardak kulluğundan almak ellialtı kişi ile birleşip, Karakulak Abdullah ağa ile yeniçeriağasını Ağa kapısından toparlayarak, sille tokat başyasakçı odasında tevkif etmek gibi durumlar da ola geliyordu. Fakat bunların da her türlü neticesi şeyhülislâm ile diğer baskıcı kimselerinde nüfuzundan kaynaklanıyordu. Bu arada da, Rusçuk yaranının plânîarıda inkişaf ediyordu. Hattâ o dereceye kadarki, serdar-ı ekrem mütareke müddeti sona erdiği halden dolayı sefer işleri için müzakerelerde bulunmanın gereğinden; zaten ayanları beş altı bin, sekban askeri ile dolaşmaya çıkmış Alemdarı Edirneye davet edecek idi. Alemdar Mustafa paşa ordusu ile gelerek serdarıekrem ile görüştü. Bununda haberi İstanbulda pek çeşitli tefsirlere tâbi tutuldu. Serdar ile Alemdar paşa arasında görülen ^yaklaşma eylemleri o dereceye vardıki, görenler ittifak etmişler sanırdı. Bir gün, müzakere esnasında, askerin Edirne'de kalmasından dolayı aylığı birkaç bin keseye malolduğundan ayrıca para teminindeki sıkıntı, İstanbul'a gitmeyi tercih etmenin daha uygun olacağı, mütareke sulha dönüşmese bile payitahtça lâzım gelen tedarikler daha iyi şekilde temini mümkündür, şeklinde serdar-ı ekremin kafasını o yönde imale ettiler. Serdar da, bu hususu beğenerek kısa zamanda harekete karar verdi. Bunun üzerine Alemdar paşa'da "Bende gideyim, padişah efendimizin yüzünü göreyim, ayağına yüzümü süreyim" deyince, etrafın-dakilerde benzerleri gibi hayırlı teşebbüsün, Refik efendi dahi, gizlilik içinde serdar-ı ekreme sual edilecek olursa, hatırlı vede nüfuz sahibi kimselerin gayretleriyle dönüşün keşmekeşe düşeceğinden bahisle, iknaya çalışıp kandırdılar.
Hakikaten bir kaç gün sonra, sabahın seher vaktinde Alemdar Mustafa paşa, serdar-ı ekrem ve Çarhacı Ali paşa ile Behram paşaları önüne katarak, kendisinin birlikleriyle beraber ordu İstanbul'a yürüyüşe tevcih olundu. Ordunun harekâtı Edirne'deki memurlarla, kâtiblerin çok büyük kısmının haberleri dışında cereyan etmişti.
Konular
- Avrupa Ahvâli
- Edirne Vakası
- Rusya Savaşı-İngiliz Donanması
- Napolyon'ca
- Sultan 3. Selimin Hâli
- Ilhad Ve Zenadıka
- Kabakçı Vakası
- Nızam-I Cedıd'in Te'sisi
- Şehzade Eğitimi
- 3. Selim Hân'ın Hanımları Ve Çocukları
- 3. Selimin Şeyhülislâmları
- 1736'dan-1789'a Kadar Deniz Harekâtımız
- Geminin Adı Yapıldığı Sene
- 1787/1792 Osmanlı-Rus ve Avusturya savaşı
- SULTAN IV. MUSTAFA HAN
- Rusçuk Yâranı-Alemdar Vakası
- Kabakçı'nın İdamı
- Sultan 4. Mustafa'nın Hanımları
- 4. Mustafa'nın Sadrıazamları
- 4. Mustafa'nın Şeyhülislâmları
- 3. Selim Ve 4. Mustafa Dönemi Deniz Harekâtları
- SULTAN II. MAHMUD HAN
- 2. Büyük Fitne
- Ahmed Cevdet Paşa Ne Diyor?
- Bazı Hususların İzahı
- Osmanlı Devletinin Vazıyetini Düzeltme Teşebbüsleri
- Alemdar Mustafa Paşanın Yok Edilmesinde Saray Entrikası
- Vaka-İ Hayriyye (Yeniçeriliğin Kaldırılışı)
- Vaka-İ Hayriyye'den Sonra
- Tanzimata Dogru