2. Büyük Fitne
Alemdar Mustafa Paşa; 1223/1808 ramazanının kadir gecesinde, Şeyhülislâm Arabzâde Arif Efendinin konağına, davetli olduğu, iftira gitmek üzere yola çıktığında, yol boyu yer : yer toplaşan kalabalıklar görmüş ve bunların Divânyoiu isti- ' kametinde çoğalmış olduklarını gözlemişti. Hiç fütur getirmeden üzerlerine atını sürdü. Bunun yanında muhafızlanda aynen kendisi gibi atlarını bu kalabalıkların üstüne sürüp, el- : lerindeki değnekler ve kamçılan kiminin kafasına, kiminin sırtına savururken bazılarının da yaralanmasına sebeb oldular. Sanki bunlar da, intizar halindeymişçesine bütün kahveleri ve bilhassada yeniçerilerin müdavimi olduğu yerlere gidip, sadrıazamla adamlarının, kendilerini ne hâle koyduğunu dramatik bir tarzla, habbeyi kubbe, pireyi deve yaparak anlatmaktan utanmadılar böylece de, fitne kazanını kaynatmaya başladılar. Biz; bu olayı bütün tafsilatıyla anlatan 1913'lü yılların başında yayımlanmış ve Alemdar Vakasını, bütün se-lahiyet ve tafsilatı ile nakleden bir kitabı, başdan sona os-manlıcadan sadeleştirmiş olarak Sultan 2. Mahmud döneminin sonuna okuma parçası olarak koymuş bulunuyoruz. Bizden daha selahiyetli merhumun eserini târih çalışmalarımıza koymakla isabetli bir seçim yaptığımıza eminiz. Bu bakımdan bu elim ve herkesin ibretle okuyayacağını sandığım vakayı buraya ayrıca, koymaya lüzum görmüyorum.
Alemdar vakasından sonra yâni 1224/1809'dan 1227/1812'ye kadar, dahilde ehemmiyetli bir vak'a zuhur etmeyip, yalnız Rusya ile yaptığımız kapışma devam etmekteydi. 1227/1812'de yapılan Bükreş antlaşması ile son buldu. Bükreş antlaşmasından Sırbiya'ya küçük bir imtiyaz verildi. 1226/181 l'de Tepedelenii Ali Paşa isyancı sayılmış ve üzerine asker gönderilmiştir. Ne var ki Halet Efendinin oyunlan, Ali Paşanın itlafına işi götürdüysede devlet-i âliye bundan sonra Mora yarımadasını tutmaya gücünün azaldığını hissettiğinde canını aldığı Tepedeienii'yi aramaya başladı ama heyhat! Çünkü vücuda gelen Mora İhtilâli babıâlinin canını çok sıktı. 1182/1768'de, Mora'da bir isyan bayrağı açan Yunanlılar arazinin dağlık olmasından istifadeyle yaptığı hareketi biraz sürdürmeye muvaffak olmakla beraber, Mora Valiliğine tâyin olunan Muhsinzâde Mehmed Paşa peşinden de Cezayirli Hasan Paşanın kılıçları sayesinde, akılları başlarına getirilmişti. Daha sonraları ise, Tepedelenii Ali Paşa bunlara fırsat vermezken, kolu kanadı kırılan Tepedelenli'nin Yan-ya'da muhasara altına isyancıdır diye alınması Yunanlılara yararken Hurşid Paşanın askerlerini alıp gitmesi, Mora müf-sitierinin intizar ettiği halden olup, askerimize saldırdıkları görüldü. Ali Paşanın kendisini kurtarmak için güya Yunanlıları, tahrik vede teşvik ettiği ileri sürülmüştür.
Bu arada; Mora'da Etniki Eterya isimli gizli bir tedhiş örgütü kuran Yunanlılar, gerek Rusya'da, gerekse de memleketinde ikamet etmekte olan Rum küberasmdan başka os-manlı topraklarında ikamet etmekte olan bazıları ve bunlara ruhban olanlarda sayıldığından, Yunanlıların sabıkada ki şöhretleri, İngiltere vede Fransa'da mektep aleminde yaşamış ve elsine-i ve edebiyat-ı âtİkayıda tahsil etmiş olanyâni yabancı lisan ile eski edebiyatı tahsil etmiş olan hayalperestler bu Eterya hareketi içinde yer aldılar.
Sonunda; Osmanlı devletine sadakatıyla nâm yapmış olan, Eflâk Voyvodası Aleko Bey'i öldürten Eterya cemiyeti, Rum kan dökücülüğünün icraatını başlatmış oluyordu. Böylece Eflâk'da bu bey'in öldürülmesi 1236/1821'de bu memlekette de fesadın uyanmasına vesile oldu. Devlet bu fesadın çıkarmağa başladığı olaylara müdehale etmeye koşarken, Mora'da isyan patladı. Müslüman ahali, meskûn oldukları kasaba ve köylerden kale ve hisarlara ve de palangalara sığınarak, isyancıların hayatlarına kasteden davranışlarını ancak bu şekilde tesirini azaltabildiler. Bir çok kale, palangayı muhasara altına alan, Etniki Eterya cemiyeti idaresinde Rum ahali üçbuçuk asırdır hür ve müreffeh olarak sürdürdüğü hayat tarzını bağımsızlık yavelerine değişiyordu. Evet; yaptıkları nederece doğruydu? Veya ne derece yanlıştı? Bu iki soruda cevabınne olduğu dünya'nın kuruluşundan bu yana zaman zaman değişmiş bulunmaktadır. Bu neden olmuştur? İnsanoğlu; yaratıcısından aldığı mesajda sonsuz bir hürriyetin sahibi olmadığı, doğumunun da ölümününde kendi elinde olmadığının idrakinde olduğu tartışmadan varestedir. En münkir insan dahi, doğum ve ölüm virajlarını kendi verdiği karar olarak nitelemiyor.
Rabbimiz; kullarına hiç ayrım yapmadan dünya imtihanını kazanmalarını çeşitli tarzda, yâni seçtiği peygamberler ve onlarla gönderdiği mesajlarla istediklerini bildirdi. Bunları kabul edip o yolda gayret göstermeyi düstûr edinenler ile böyle bir teslimiyet olurmu diyenlerin arasındaki ikna mücadelesi, hür ve müreffeh bir hayatmı? Bağımsızlık adını taşıyan bir hayat tarzımı? Bu sorularda en mühim cevap, insan hakları- : nın adalet içinde kullanılabilmesidir. Osmanlı devleti, Süley- " man Paşa ile kırk arkadaşı, 757/1356 yılı içinde Rumeliye^ geçtiğinde, bu adalet mekanizmasının en mükemmelini de 'bu kıt'a insanına hediye olarak getirmekteydi. Ancak sosyal 1 siyaset, dini farklılık ve ırkî temayüller, organize derneklerin siyasi ihtiras sahibi dehaların toplumu yönlendirmek gibi , sosyal yaklaşımlar avrupa devletlerinin kavimler üzerine da- : yalı devlet organize anlayışı milletlerin bağımsızlığını öngördüğünden, mülga hristiyan anlayışın, hristiyan dünyasının islamların yaşayış tarzından ve dürüstlüğünden etkilenip, müs-lümanlığa geçişlerini önlemek için dünya hayatında propogandaların her tarzına riayet-ederek mevzuu değiştirip, ba ğımsizliklara kavuşma mekanizmasını işletti ve bu en azından avrupa insanının balkanlar bölümünde yaşayan hristiyan olsun, müslüman olsun sonunda insanların kanlarının dökülmesinin şartlarını sağlayan me'şum bir anlayıştı. Nitekim; hristiyan dünyası, 1967'de Papa Piu, avrupa devletlerinin ileri gelenlerini toplayıp, siz neden ayrı altı devletsiniz? Sorusunu tevcih etmiş ve AB'liği kapısını açmış bulunmaktadır. Asırlardır, Osmanlı yönetimindeki Rum prensliği, avru-panm bir gayri meşru çocuğu olmak ve megalo ideal çizgisinde bağımsızlığa koşmak için adalet içinde yaşamakta ol duklan hür ve müreffeh hayatı değiştirdiler. Kaç seneden beri, nice matmazellerini bazen isteyerek, bazen de istemiyerek gelin olarak verdikleri ailelere ölümler yağdırdılar, torunlarını öldürüp veya öldürülmesini kendi icad ettikleri ideallere kurban etmekten çekinmediler.
Nice kanlar aktı sonun da Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşanın oğlu İbrahim Paşa Mora Valisi olunca, gerek deniz yolu ile gerekse, kara istikametinden muntazam Mısır askeri ile Navarin ve Metun'a çıktı burdan hareketle takvimler 1241/1825 senesini gösterirken Morayı tam bir itaat altına almış olduk. Bunun ortaya koyduğu netice Osmanlı devleti, Mora olayının başlangıcından, sonuna kadar geçen zaman diliminde, askerinin bu işi nihayetlendiremediğinin inkâr-ı gayri kabil şekilde görme idraki içinde, buna zamimetle İbrahim Paşanın Mısır askerinin muntazamlığı, pek kısa müddet zarfında isyanı sonuçlandırınca, askeri bir inkılabın yapılışı kendini şart kıldığı görülüp, kabul edildi.
Konular
- Nızam-I Cedıd'in Te'sisi
- Şehzade Eğitimi
- 3. Selim Hân'ın Hanımları Ve Çocukları
- 3. Selimin Şeyhülislâmları
- 1736'dan-1789'a Kadar Deniz Harekâtımız
- Geminin Adı Yapıldığı Sene
- 1787/1792 Osmanlı-Rus ve Avusturya savaşı
- SULTAN IV. MUSTAFA HAN
- Rusçuk Yâranı-Alemdar Vakası
- Kabakçı'nın İdamı
- Sultan 4. Mustafa'nın Hanımları
- 4. Mustafa'nın Sadrıazamları
- 4. Mustafa'nın Şeyhülislâmları
- 3. Selim Ve 4. Mustafa Dönemi Deniz Harekâtları
- SULTAN II. MAHMUD HAN
- 2. Büyük Fitne
- Ahmed Cevdet Paşa Ne Diyor?
- Bazı Hususların İzahı
- Osmanlı Devletinin Vazıyetini Düzeltme Teşebbüsleri
- Alemdar Mustafa Paşanın Yok Edilmesinde Saray Entrikası
- Vaka-İ Hayriyye (Yeniçeriliğin Kaldırılışı)
- Vaka-İ Hayriyye'den Sonra
- Tanzimata Dogru
- Takvim-İ Vekayii Mukaddemesi
- Tanzimat-I Hayriye'ye Açılım Mı?
- İrade-İ Senıye Sureti
- Batı Tarzında İşler
- Büyük Mustafa Reşıd Paşa-Kavalalı M. Ali Paşa-Damad Halil Paşa'nın Biyografileri
- Sultan 2. Mahmüd'ün Halk Gözünden Düşüş Sebebi
- Yeniçeri Vak'ası