Kitabet  Bölümü

Musannif kitabet bölümünü buraya koydu. Çünkü kitabet; tedbir ve istîlâd gibi âzâdın bölümlerindendir.                                       

Kitabet   lügat   bakımından,   eklemek   ye   toplamak   manasınadır.

Bundan dolayı büyük asker bölüğüne k e t î b e  denir. Ketb ise yazıda harfleri bir araya toplamaktır.

Şer'an (Dîni hukuk terimi olarak): Gelecekte rakabenin hürriye­tini hâlen yed'in hürriyetiyle beraber bir araya getirmektir. Çünkü mü-kâteb yed bakımından mâliktir, rakabe bakımından memlûktur. Yakm-_da açıklaması gelecektir.

Kitabetin rüknü îcâb ve kabuldür. Meselâ sahibi kölesine; «Eğer bana bin dirhem ödersen, hürsün.» demesi gibi. Veya «Ben seni bin akçaya kitabete kestim.» demesi, kölenin de kabûi etmesidir. Çünkü kitabet değiş - tokuş (muâveze) dur. Şu halde îcâb ve kabı)l gerekir.

Kitabetin şartı; kitabet bedelinin, gerek mal olsun veya amel olsun belli olmasıdır. Fakat bedelin taksitle veya geri bırakılmış olması şart değildir. Hattâ kitabet, hâl-i hazır ve taksitli mal üzere caiz olur. İmâm Şafii' (Rh.A.) ye göre, kitabet ancak iki taksitle caiz olur.

Kitabetin köle tarafında hükmü, alıkoymanın ortadan kalkması ve yed hakkında hürriyetin sabit olması, rakabede sabit olmamasıdır. Hat­tâ köle kendi faydalarına ve kazançlarına hak sahibi olur. Çünkü ki­tabetin amacı, sahibinin kitabet bedeline kavuşması, kölenin de bedeli ödemesiyle hürriyetine kavuşmasıdır. Hürriyete kavuşmak ise ancak bedelin ödenmesiyle gerçekleşmiş olur. Kitabetin sahibi tarafında hük­mü; kölenin rakabesi sahibinin mülkü üzere baki olmasıdır ve dilediği vakitte kitabet bedeli ile mutâlebe hakkının sabit olmasıdır ve o köle kitabetten âciz oldukda efendinin onu mülküne geri almasıdır.

Bir kimse kölesini (kinn) mükâteb etse — gerekse o kimse alış - ve­rişe aklı eren küçük çocuk olsun. Çünkü aklı eren küçük çocuk kabul ehlinden olur ve tasarruf kendi hakkında faydalı olur— lıâl-i hazır mal ile veya bir yıl ya da iki yıl sonra verilecek mal ile mükâteb etse veya taksitli malla mükâteb etse, yâni belli zamanlarda ödenecek mal ile mükâteb etse, veya o kimse kölesine; «Ben senin üzerine taksitle bin akça ilzam eyledim. O taksitlerin ilki fülân zamandır ve sonuncusu fülân zamandır. Eğer o bin akçayı ödersen sen hürsün ve eğer ödemekten âciz olursan kölesin.» dedikde, köle de kabul etse, kölenin kabul etmesi şaft kılınmıştır. Çünkü efendi malı ilzam etmiştir, kölenin de iltizâmı gere­kir. Zikredilen îcâb ve kabul ile kitabet akdi sahîh olur. Gerek kitabet lâfzı ile ta'bîr etsin ve gerekse kitabetin ma'nâşım ifâde eden edâ ile ta'bîr etsin müsavidir. Çünkü kitabet aktinin rüknü vardır. O da îcâb ve kabuldür. Köle eğer bin akçanın hepsini öderse, her ne kadar sahibi; «Bin akçayı ödediğin zaman hürsün.» demedi ise de, köle âzâd edilmiş olur. Çünkü kitabetin gereği edâ sırasında âzâddır. Zira kitabet, yed'in .hürriyetini rakabenin hürriyetine edâ sırasında cem'den meydana gelir. Bunda Şafiî' (Rh.A.) nin hilafı vardır.

O mükâteb efendinin mâlikiyetinden çıkar. Zira kitabetin gereği mükâteb hakkında yed'in mâlikiyetidir. Bundan dolayı efendi için mü-kâtebi çıkmaktan ve yoîculukdan menetmek hakkı yoktur. Yoksa sahi­binin mülkünden çıkmış olmaz. Çünkü kitabet akdi, değiş - tokuş (mu-âveze) akdidir. İki akidei arasında eşitliği gerektirir. Kitabet bedelinin aslı sahibi için mükâtebin zimmetinde nefsi akidle vâcib olur. Lâkin o vücûb zayıftır Sahibinin mülkü o bedelde ancak teslim almakla ta­mâm olur. Çünkü bedel mükâtebin zimmetinde zıddıyla beraber sabit olur. Çünkü sahibi kölesine borç yükleyemez. Bundan dolayı kitabet bedeline kefalet sahîh olmaz. İmdi köle için bedelin karşılığında zayıf mâlikiyet sabit olur. Zimmetinde zıddı ile beraber sabit olduğu gibi. Şayet sahibi için teslim almakla mülk tamâm olsa, köle için de mâli-kiyyet tamâm olur. Çünkü sahibinin mülkü tamâmdır. Mâlikiyyetin ta­mâm olması ise ancak hürriyetle olur. Şu halde mükâteb mâlikiyyet za­ruretiyle âzâd edilmiş olur. Bu bakımdan eşitlik başlangıçta ve sonun­da gerçekleşmiştir. Eğer mükâtebi sahibi âzâd ederse, bedava âzâd edil­miş olur. Yâni, sahibinin hakkı düştüğü İçin bedelsiz âzâd edilmiş olur.

Eğer sahibi mü kât ebesi ile cinsi münâsebette bulunursa, onun mehr-i misil kadar borçlu olur. Ya da sahibi mükâtebeye veya mükâte-benin çocuğuna karşı suç işlese veya malın benzerini veya kıymetini telef etse, borçlu olur. Çünkü mükâtebe, kitabet akdi ile sahibinin elinden çıkıp yabancı gibi olmuştur. İmdi kendisine, çocuğuna ve malına hak sahibidir.

Şayet kölesini, kıymeti üzere mükâteb etse, meselâ «Eğer bana kıymetini ödersen hürsün.» veya «Ben seni kıymetine karşılık mükâ­teb ettim.», veya «Ben seni şu köleye karşılık mükâteb ettim.» demekle başkasının bir malına karşılık mükâteb etse, halbuki o köle de başka­sının kölesi olsa — bu zahir rivayettir. İmâm A'zam' {Rh.A.) dan rivayet edildi ki, «Bir eşyaya karşılık kitabet sahih olur. Hattâ mükâ­teb o mala mâlik olup ve testim ederse âzâd edilmiş olur. Eğer âciz olur­sa köleliğe geri çevrilir.» demiştir. — O mal ta'yîn ile belli olmalıdır. Bu söz başkasının dirhemlerinden ve dinarlarından sakınmadır. Çünkü on­lar üzerine kitabet teayyünleri olmadığı için caizdir.

Ya da yüz dirheme veya yüz dinara karşılık mükâteb edip, o raü-kâtebe bir hizmetçi vermeyi şart ki isa, kitabet akdi fâsid olur. Gerek o

hizmetçi erkek köle veya câriye olsun müsavidir. Hattâ belli bir köle veya belli bir câriye şart kılsa, kitabet akdi sahîh olur.

Müslüman olan sahibi, kölesini şarap veya domuza karşılık mükâ­teb etse, anılan suretlerde kitabet akdi fâsid olur.

Birinci surette kitabet akdinin fâsid olması, kölenin kıymeti, mik­tar, cins ve nitelik bakımından meçhul olduğu İçindir. Şu halde kita­bet akdini aşın bilmemezük kaplamıştır.

İkinci surette fâsid olması ise, başkasının mülkünü teslimden âciz olduğu içindir.      .                                                                               
Üçüncü surette fâsid olmasına gelince; bu akd, satış ve kitabeti kapsayan bir akd olduğu içindir. Çünkü yüz dirhemden sahibinin red eylediği hizmetçi arasında olan şey satıştır. Yüz dirhemden rnükâtebin rakabesi arasında olan şey de kitabettir. Şu halde akit içinde akit ol­muştur. Bu yasaklandığı için caiz olmaz. Nitekim Zeylaî (Rh.A.) demiş­tir ki: Bunun üzerine suâl vârid olur ki, sahibinin bu sözü akdin sahîh olmamasını gerektirir. Şayet sahibi köleye, belli bir köle veya belli bir câriye vermeyi şart kılsa —halbuki Fukahâ aksini açıkladılar— doğ­rusu Kâfl'de olandır ki kitabet bedelinin bu suretlerde miktarı bilin­memektedir. Şu halde sahîh olmaz. Nitekim sahibi köleyi hizmetçinin kıymetine karşılık mükâteb ettiği gibi. Bunun sebebi şudur: Çünkü kö­lenin dinarlardan istisnası mümkün olmaz. Ancak kölenin kıymeti is­tisna edilebilir.1 Kıymet ise miktarca bilinmediği için kitabet bedeli ol­maz. Keza bedelin bedelinden de istisna edilmesi sahîh olmaz.

Dördüncü surette kitabet akdinin fâsid olmasına gelince; şarap İle domuz, Müslüman haidsinda mal olmadığı içindir. Şu halde değiş - to­kuş (muâvaza) hakkında bedel için uygun olmaz. Domuz İle şarabın ödenmesinde âzâd edilmiş olur. Çünkü şarap ile domuz aslında mal­dır. Onda akd ma'nâsınm itibârı mümkün olur. O itibârın gereği şart kılınmış olan bedeli edâ anında akddir.

Belirtilen bedelin ödenmesiyle âzâd edildikden sonra, âzâdli köle kendi kıymeti hakkında çalışır. İmânı Züfer (Rh.A.): «O köle ancak kendi kıymetini ödemekle âzâd edilmiş olur. Çünkü bedel olan kıymet­tir.» demiştir. Kifâye'de ve Hidâye nüshalarında o köle ancak şarabın kıymetini Ödemekle âzâd edilmiş olur, denmiştir. Bu söz cidden imiş-kildir. Umumiyetle Fıkıh Kitaplarının rivayetlerine aykırıdır. Çünkü o kitaplarda, köle ancak kendisinin kıymetini ödemekle âzâd edilir, den­miştir. O kıymetten eksiltilmez, arttırılır. Bu mes'elenin kendinden ön­cesine bir çeşit bağlantısı vardır ki, o kendinden Önceki şeye mahsûs değildir. Yâni fâsid kitabette kıymet müsemmânın cinsinden olsa, eğer kıymet müsemmâdan eksik ise, ondan eksiltilmez ve eğer kıymet fazla ise, müsemraâ arttırılır, çünkü köleye vâcib olan, kitabet akdi fâsid olduğu için rakabesinin reddidir. Halbuki rakabenin reddi âzâd ile im-kânsızlaşmiştır. Şu halde kıymetinin reddi kaça çıkarsa çıksın vâcib-dir. Çünkü sahibi eksiğe razı olmaz, köle ise âzâdda hakkı bâtıl olmasın diye fazlaya razı olur. Şu halde kıymetinin geri verilmesi vâcib olur. Eğer kitabet akdi, ölü ve benzerine karşılık olursa bâtıl olur. Çünkü ölü mal değildir. Böyle olunca mükâteb üzerine bir şey lâzım gelmez.

Kitabet aksi sâdece cinsi zikredilen, yâni nev'i ve sıfatı zikredil­meyen hayvana karşılık sahih d ir. O hayvanın orta hallisi vâhûd kıy­meti ödenir. Çünkü orta halli ve onun kıymetinden her biri bir bakım­dan asıldır. Orta hallinin asıl olduğu zahirdir. Kıymetin asıl olmasına gelince;" çünkü orta halli kıymetle bilinir.. Şu halde kıymet de asilâır. İmdi kıymetin verilmesi edâ ma'nâsında kazadır. Nitekim usûlde an­latılmıştır.

Kitabet kâfirden sahilidir. Kendisi gibi bir kâfir kölesini şu kadar şaraba mükâteb etse, bedelin ma'lûm olması için takdire itibâr edilir. Bu akdin sahîh olmasının sebebi şudur: Çünkü şarab kâfirlere göre maldır. Bize göre sirke menzîlesindedir, Köle ile sahibinden her hangisi Müslüman olursa şarabın kıymeti köleye lâzım gelir. Çünkü Müslüman "şarabı temellükten ve başkasına temlîkden menedilmiştir. Sahibinin şarabı teslîm alması ile köle âzâd edilmiş olur. Çünkü âzâd şarabın-teslim alınmasına bağlanmıştır. Lâkin bunun biriyle kölenin üzerine kendisinin kıymeti vâcib olur. Nitekim daha önce geçti.

Sahibi veya ondan başka bir kimseye bir ay hizmet etmek üzere kitabet etse veya bir kuyu kazmak veya bir ev yapmak üzere kitabet akdi yapsa, şayet nizâyı ortadan kaldıran şeyle yapılan işin miktarı ve ücreti açıklanırsa, bu zikredilenler sahih olur. Çünkü rükn ve şart hâsıl olmuştur.
Sahibinin alacaklısına ödemek şartiyle bin akçaya ve bin akça ile bir hizmetçi verip ödemek üzere ve bin akça ile kölenin bir yıl hizmeti üzere ve ebedî hizmeti üzere kitabet akdi caiz olmaz. Çünkü akdin ge­reğine aykırıdır. Zira kitabetten raaksûd, gerekse bazı zamanlarda ol­sun, köle kitabet akdinden sonra mutlaka mâlik olsun diye, memlûk ün yed'en mâlik olmasıdır. Nitekim bir yıl hizmete karşılık kitabet yap­makta olduğu gibi. Bu ise ona zıttır. Kitabet şartla fâsid olmaz. Ancak, eğer şart akdin sulbünde olursa fâsid.olur. Hidâye'de denmiştir ki: Ki­tabet satışa benzer. Yâni sonu bakımından benzer. Çünkü kitabet sonu bakımından malla malı değiş - tokuştur ve başlangıcı bakımından ni­kâha benzer. Çünkü nikâh malı maldan başka olan fere ile değiş-to­kuştur, îmdi biz kitabeti, akdin sulbünde hâsıl olan şartta satışa ilhak ettik. Nitekim sahibi, köleye belirsiz bir hizmet şart kıldığı vakitte ol­duğu gibi. Çünkü akd bedeldedir. Akdin sulbünde hâsıl olmayan şart­ta nikâha ilhak eyledik. Asi olan da budur. [6]


Eser: Dürer

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Dürer

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..