İcârenin Sıfatı

İcârenin sıfatı: Bütün alimlerimize göre icare: Rü'yet (= görme) ve kusur muhayyerliği şartından ârî ve sahih olduğu vakit, lazım olan bir akiddir. Bedâi*'de de böyledir.

İcârede, tartılan, ölçülen ve nükud gibi alış-verişte kullanılan şeyler semen (= paha = bedel)'dir. İcarede salih olan da ücrettir. Paha olmaya elverişli olmaz. Elbiseler ve köleler, a'yan gibi ücret olmaya elverişli olurlar. Kâfî'de de böyledir.

Şayet ücret, dirhem veya dinarlar olursa, bunların miktarını, mutlaka açıklamak gerekdir. "O, şu kadardır." gibi...

Bunların sıfatını beyan etmek de gerekir. "Yeni" veya "eski" gibi...

İcarede, beldelerin nakdi üzerine akid vaki olur. Eğer o beldede nakid bir ise, ona göre akid yapılır. Nihâye'de de böyledir.

Bir beldede, muhtelif nükûd bulunur ve bunlar revacda da müsavi olurlar, bir kısım, diğerinden üstün olmazsa, bu durumda akid caiz olur ve icarlayan şahıs dilediği nakdi icar olarak verir.

Şayet biri diğerinden üstün olursa, bu durumda örfün hükmü uygulanır.

Revaç yönünden nakidler müsavi olurlar ve bir kısmı, diğerleri ile bozuluyorsa, bu durumda akid fasiddir.

Şayet, o nakidlerden biri daha revacda ise, işte o zaman akid caizdir. Revacda olana, diğeri bozdurulur. Muhiyt'te de böyledir.

Eğer ücret, ölçülen, tartılan veya sayılan cinsten bir şey ise, o zaman mikdarı ve sıfatı beyan edilir.

Şayet taşınmasında güçlük varsa, verileceği yer şart koşulur.

Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.

İmâmeyn'e göre, bunun şart koşulması gerekmez.

Eğer ücretin taşınmasında zorluk bulunur ve ifa yeri de açıklanmamış olursa, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kıyasında icare fasid olur. îmâmeyn'e göre ise, fasid olmaz.

Onu bir yere veya eve bırakır ve her hangi bîr yerden taşımış olursa, taşıma ücretini alır.

Şayet, başka bir yere koymasını talep ederse, bunu yapmaya mü­kellef değildir. Bilakis o yere koymayı teşvik etmişlerse, öyle yaparlar. Şayet yükü taşımada zahmet yoksa nerde bulursa orda alır. Serahsî'nin Muhıyt'te de böyledir.

Vakit tayinine ihtiyaç yoktun Şayet bir açıklama yapmışsa, işte o va'de olur. Satışın bedeli gibi...

Şayet ücret, para veya elbise ise, miktarını, sıfatını, vaktini belirtmek gerekir. Çünkü o zimmette beklememiş olur.

Ancak selem (veresiye) vermişse, o zaman selem şartına riayet edilir.

Şayet ücret, köle, cariye veya hayvanat ise, onu mutlaka belirtmek gerekir ve ona işaret etmek icabeder.

Eğer ücret, bir menfaat ise, o iki durumda olur: Cinsinin hilafına olursa (süknaya karşılık, hayvana binmek veya mezrûata karşılık elbise giymek ve benzeri şeyler gibi...) bu durumlarda icare caizdir.

Keza bir adam, bir evi, bir kölenin hizmeti karşılığında icarlasa, bu da caizdir.

Karşılık aynı cinsten olursa, bu caiz olmaz. Bir evde oturmaya mukabil, bir evde oturmak; bir hayvana binmeye karşılık, bir hayvana binmek; bir yeri ekmeye bedel, bir yeri ekmek gibi... İşte bu şekildeki icare fasiddir. Sirâcü'i-Vehhâc'da da böyledir.

Bişr'in Nevâdiri'nde İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

Ücret fülûs olduğu zaman, artık pahalansın veya ucuzlasın, teslim almadan önce olursa, ücret o konuşulan fülûs olur; başkası olmaz.

Eğer bu fülûs piyasadan kalkarsa, onun kıymeti ödenir. Keza, ücret, tartılabilen veya ölçülebilen bir şeyden olmuşsa, —müddeti tükerimeden önce— o da fülûs gibidir. Muhiyt'te de böyledir.

Bir adam, bir cariyenin hizmeti karşılığında, bir kölenin hizmetini icarlasa; bu icare,—cinsleri bir olduğu     için— fasiddir. Siracü'l-Vehhâc'da da böyledir.

Bir adam, sığır verip de, eşek alırsa, —cinsleri ayrı olduğundan— bu icare caiz olur. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Fetâvâyi Ebû'l-Leys'de şöyle zikredilmiştir:

Harman sürmek için, bir öküzü, diğer bir öküze bedel olarak icar-lamakta hayır yoktur. Çünkü menfaalar bir cinstendir.

Sonra, menfaati, menfaata mukabil tutmak akdi bozar; icarlayan şahıs ecr-i misil öder.

Bu, zahirü'r-rivayede böyledir.

Bir köleye iki kişi ortak bulunduklarında, o köle, ortaklardan birine hizmet edip', diğerine etmese, bu durumda kölenin hizmet etmediği ortağa, bir karşılık (ücret) verilmez.

Ebû'l-Hasan, Cami Kitabı'nda şöyle buyurmuştur:

Bir köleye iki kişi ortak bulunduğu zaman, bu ortaklardan birisi, bu köledeki hissesini, bir ay kendisi ile dikiş yapması, karşılığında da bir ay diğeri ile kuyumculuk yapması, üzere icara verse, işte bu caiz olmaz. Gerçekten bir köleyi, böyle çalıştırmak caiz olmaz. Fakat, iki köle bulunur ve bunlar ayrı ayrı işte çalışırlarsa, o caiz olur. Muhiyt'te de böyledir.
En doğrusunu bilen Allah'u Teâlâ bilir. [11]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..