Kefaletten Berâeti Şarta Bağlamak

Kefaletten berâti, bir şarta ta'lik etmek (= bağlamak) caiz olmaz.

Hidâye'de de böyledir.

Zahir olan da budur. Gâyetü'I-Beyân'da da böyledir.

Bu^ kavlin,  sahih  olduğu  rivayet olunmuştur.  Hidâye'de de böyledir.

Evceh (= en uygun) olan da budur. Fethû'l-Kadîr'de de böyledir.

Bu hususta, birbirine muhalif iki rivayet vardır. Ve bu rivayetlerde şöyle denilmiştir.

Burada ortaya atılan şart, talibin menfâati bulunmayan, mahzâ bir. şart ise ve "yarın olduğu zaman..." demek gibi, halk arasında bilinen bir şey değilse; bu durumda, .berâeti bir şarta ta'lik etmek caiz olmaz.

Ancak, bu durumda ileri sürülen şart'ta talip (- alacaklı) için bir menfaat bulunur ve buda halk arasında bilinen bir şey olursa, berâeti bu şart ta'lik etmek sahih olur. Inâye'de de böyledir.

Asîl'in, berâeti, bir şarta ta'lik etmesi caiz değildir.

Şayet alacaklı, borçluya: "Yarın gelince, sen borçtan kurtuldun." dese; bu caiz olmaz. Serahsî'nin Muhıyti'nde de böyledir.

Başka bir şahısta alacağı bulunan bir şahıs, alacaklı olduğu bu şahsa: "Sende olan malımı, eğer sen ölene kadar ödemezsen; artık, çözülmüşsün." der; sonra da borçlu ölürse; bu berâet bâtıl (= geçersiz, hükümsüz) olur.

Fakat bu alacaklı: "...ben ölürsem, sen çözülmüşsün." derse, bu caiz olur. Çünkü, bu bir vasıyyettir.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) şöyle buyurmuştur:

Şayet bir alacaklı (= talip), borçluya (= matlûba): "Filân şahıs zindandan çıktığı zaman (veya yolculuğundan döndüğü zaman) sen, borcundan berisin." derse, işte bu bâtıldır.

Ancak, bu borçlu, zindanda bulunan bir kimsenin, bin dirhemine kefil olmuşsa; bu durumda, ibra caiz olur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.,

Bir kimse, başka bir şahsın malına kefil olur ve bu kefil, mekfûlün leh'e: "Eğer, onun nefsini yarın sana verirsem, ben maldan beriyim." derse; bu caiz olur. ^e bulunduğu beldenin teamülü (adeti) dolayısıyle, bu maldan beri olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Hişam, fmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.

Bir kimse, oğlunun karısının mehrini, oğlunun veya karısının bina'dan önce ölmeleri halinde, üzerine alır ve oğlu veya karısı bina'dan önce ölürse; bu durumda şart bâtıl (= geçersiz) olur. Füsûlü'l-Imâdiyye' de de böyledir.

Nefse kefil olmuş bulunan bir kimse: "Ben borçluyu, alacaklısına gösterdiğim veya ona kavuşturduğum  zaman,  kefaletten beriyim." derse; bu şart caiz olur. Ancak, bunun için, kefilini borçluyu, talibe gösterdiği veya ona kavuşturduğu yerde, talibin hakkını istemeye gücü-nünyetmesi gerekir. Serahsî'nin Muhıytı'ndede böyledii

Mücerred'de İmâm Ebû H anî t e CR.A.)'nin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

Bir kimse, diğer şahsa: "Bu gün, senin için, şu adama kefil oldum. Bu gün geçince, kefaletten beriyim." dese; o gün geçince, gerçekten kefaletten beri olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, başka bir şahısta bulunan borca kefil olduğu zaman, borçluyu tutup, alacaklıya teslim ederse, bu mala kefaletten beri (-kurtulmuş) olur.

Şayet alacaklı şahıs, —kefil, kendisine borçluya getirip teslim etmeden önce— kefilden malını alır; sonra da, kefil matlûbu alıp getirir ve alacaklıya teslim ederse; bu kefil, alacaklıya müracaat ederek önceden vermiş bulunduğu malım geri alır. Zehıyre'de de böyledir.

Alacaklı şahsın, nefse kefil olmuş bulunan kimsenin kefaletten berâetini şarta bağlaması hâlind üç vecih vardır:
1) Berâet caiz, şart bâtıldır.

Meselâ: Bir kimse, başka bir kimsenin nefsine kefil olur; alacaklı da, bu kefili, on dirhem vermesi şartıyle, kefaletten ibra ederse, işte bu berâet caiz, şart ise bâtıldır.

Şayet kefil, kefaletten kurtulmak için, alacaklı ile, mal karşılığında anlaşma yaparlarsa, bu sulh da sahih olmaz. Bu durumda kefilin, ala­caklıya mal vermesi îcâbetmez. Ve bu kefil, kefaletten de berâet etmiş olamaz.

Vahidî 'nin Câmii'nde Havale ve Kefâle Rivyetleri'nde böyledir.

Başka bir rivayette ise, kefil bu durumda, kefaletten berî olur.
2) Berâet de, şart da caiz olabilir. Bunun şekli ise şöyledir:

Bir kimse, başka bir şahsın nefsine de, üzerinde —alacak olarak— bulunan mala da kefil olur; alacaklı şahıs, bu kefile, "Malı, kendisine verdiği takdirde, nefsin kefaletinden kurtulacağını" şart koşarsa; bu durumda berâet de, şart da caiz olur.
3) Kefalet de, şart da caiz olmaz. Bunun şekli de şöyledir:
Bir kimsenin, başka bir şahsın, hassaten nefsine kefil olması hâlinde, alacaklının, kefile, "kendisine mal vermesini ve sonra da borçluya müracaat etmesini" şart koşarsa; bu bâtıl olur. Fetâvâyi Kâdî'hân'da da böyledir.[18]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..