Borcun Te'hir Edilmesi

Borcu, belirli bir müddete kadar te'hir etmek caizdir. Bunda, az bir bilgisizlik de muhtemeldir. Tebyîn'de de böyledir.

Bu hususta, müddetlerin tamamı müsavidir.

Bir kimse, başka bir şahsın nefsine, "alacaklısı seferden dönene kadar kefil olursa; bu caizdir. Bu kefil olunan vâdenin hululünün tevehhüm edilip edilememesi de müsavidir.

Bu vâdenin hululü, hâl için (yanı o anda) asla tevehhüm olunmazsa  (meselâ: Kefil olan şahıs, hasad zamanına kadar veya bağ bozumuna kadar yahut ekini, davara tepeletme zamanına kadar kefil olursa) bu da caiz olur. Ve söylenen bu müddet de sabitleşir.

Ancak, söylenilen vadenin hal için (o anda) hululü, tevehhüm edi­lebilirse (meselâ: Kefil olan şahsın, rüzgar esene kadar veya yağmur yağana kadar kefil olması halinde) bu müddet sabit olmaz. Zahîriyye'de de böyledir.

İmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuştur:

Bir kimsenin, diğer bir kimseye, "bir aya kadar", "üç aya kadar", "'üç güne kadar" veya bunlar benzer bir tarzda kefil olması caizdir.

Bu kefaletin sahih olması hâlinde, bahsedilen vâde girince, alacaklı, alacağını kefilden ister. O müddet içinde, alacaklının alacağını isteme hakkı yoktur.

Âlimlerimiz, zahir u'r-rivây ede böyle söylemişlerdir. Muhıyt'te de böyledir.

Sirâciyye'de: "Sahih olan budur." denilmiştir.

Fetâvâyi Suğrâ'da da, bununla fetva verilmiştir. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir kimse: "Bu saatten itibaren, filan şahsı nefsine, bir aya kadar kefilim." derse, bu bir ay geçince, kefalet sona erer. Bunda hilaf yoktur.

"Filanın nefsine, bir ay (veya üç gün) kefil oldum." diyen şahsın, —kefalet— durumu hakkında, İmâm Muhammed (R.A.), kitapta bir şey zikretmemiştir.

Bu hususta, âlimlerinizi arasında ihtilaf vâki olmuştur. Bazıları: "Bu söz, bir aya kadar (veya üç güne kadar) sözü ile müsavidir." demişler; bazıları ise: "Bu şekilde kefil olan kimseden, alacaklı, bu müddet içinde, alacağını ister. Bu müddet geçince, kefil, kefaletten Derî olur. (= kurtulur)" demişlerdir.

Şeyh Abdülvehhap eş-Şeybânî de, bu kavle meyletmiştir. Zahîriyye'de ve Muhıyt'te de böyledir.

İmâm Muhammed (R. A.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Bir kimse, başka bir kimseye: "Senin filan şahıstan olan alacağına, ne zaman istersen, işte kefil oldum; —ancak— benim için, bir ay mühlet vardır." yani "Senin, filan şahısta bulunan alacağına, istediğin zaman kefil oldum. Ancak, bu borcu, istediğin andan itibaren, bir ay mühlet içinde öderim." derse; işte bu kefalet de caiz olur.

Alacaklı, bu alacağını istediği zamandan itibaren, kefil, bir ay içinde, bu borcu öder.

Bu bir ay geçtiği halde, kefil, borcunu ödememiş olursa, alacaklı, bu alacağını, önceki borçlusundan talep eder.

Ancak kefilin, bu şartı kefaletten sonra koşması hâlinde, bu şart bâtıl (= geçersiz, hükümsüz) olur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Müntekâ'da$öyle zikredilmiştir:

Bir kimse, diğer bir şahsın nefsine "alacaklının, alacağını istediği zaman, bir ay müddetle, onu ödemek üzere" kefil olursa; bu kefaletin alacaklının alacağım istediği zamandan itibaren, bir ay müddeti vardır.

Bu bir ay geçince, alacaklı, alacağını istediği zaman alır. Bu şahsa, ikinci defa, bir aylık mühlet yoktur.

Bu kefil, borcu öderken: "Artık, borçtan berî oldum." derse, bu şahıs., istikbâlde, o kefaletten berî (= kurtulmuş) o!ur.

Şayet bu kefil, borcu verdiği hâlde "ondan berî oldum." demezse; alacaklı, ondan alacağını bir daha isteyebilir; söylemeden vermesi hâlinde, bu kefil, kefaletten beraat etmiş (= kefillikten kurtulmuş) olmaz.
Hatta, bu kefil, "borçtan beri oldum." demeden, o borcu bir daha vermiş olsa bile, alacaklı, onu yeniden isteyebilir. Bu durumda kefil için, bir ay müddet vardır. Zehıyre'de de böyledir. [21]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..