İkinci Mertebe
Nesebin sabit olmasının ikinci mertebesi, ümm-ü veled ve onunla ilgili hükümlerle alakalıdır. Cariyesi ile efendisinin mücamaatı helal ise, bu ümm-ü veledden doğan çocuğun nesebi davasız olarak sabit oİur.
Ancak, mücamaat helal değilse, bu durumda nesep davasız sahih ve sabit olmaz.
Efendisi cariyesini mükâtebe yaptıktan sonra, cariye bir çocuk doğurursa, davasız o çocuğun efendiden nesebi, sabit olmaz. Bu, efendisi, onu kabul eylemez.
Eğer uzun müddet bir arada kalmadılar ve açıkça da ikrar eylemez ve nefyinden istiğna vaki olmaz ve bu hususta hüküm de vaki olmamış olursa, böyledir. Muhiyî'te de böyledir.
Bir adamın cariyesi, çocuk doğurmuş ve efendi de onu, çocuk ölene kadar nefy etmemişse, işte o çocuk, ondandır. Bu durumda kabûi etmemezlik yapamaz.
Bu mese'le Ümmü'l-veled hakkındadır.
Keza, eğer çocuk, cinayet işler hakim de ona hükmeylerse, bu durumda efendi, onu kabul etmemezlik yapamaz.
Keza, ona karşı bir cinayet yapılsa da, onun hakkında kısas veya diyet hükmedilse; bundan sonra, efendi o çocuğu nefy edemez. Mebsût'ta da böyledir.
Fetvalarda şöyle zikrolmuştur: Eğer efendi, cariyesinin çocuğu ile kutlanıyor (ona gözün aydın olsun deniliyor) efendi de sükût ediyorsa, bu kutlamayı kabul ve ikrar oluyor.
Bir adam, ümmü'l-veledini başka birisine nikahlar; onun da kocası ölür veya onu boşar; iddeti bittikten sonra da, altı aylık bir çocuk doğurursa, bu durumda o çocuk, efendisinin çocuğudur. Beyan ettiğimiz sebeblerden birisi bulunmayınca, onu nefy edemez. Muhıyt'te de böyledir.
Eğer efendisi, cariyesini nefsine haram eder veya ona yaklaşmamaya yemin ederse; çocuğu nefy etmedikçe, o kendisinin olur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
İbnü Semâa'nm Nevâdiri'nde, İmâmeyn'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
Ümm-ü veled, efendisinin çocuğunu öper sonra da, efendisi onu azad eder; bilahare de, bu ümm-ü veled, bir çocuk doğurursa, o çqcuk efendiye ilzam edilmez. Ancak, ümm-ü veled, bu çocuğu, efendisine haram olduktan itibaren altı ay geçmeden doğurursa, o müstesnadır. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Bir müslümanm ümm-ü veledi, mecûsî veya mürtedde olursa, onun çocuğu efendiye mal edilmez.
Ancak adam iddia eder veya kadın, "onu, irtidat ettikten sonra, altı ay geçmeden doğurursa, o müstesnadır, (yani bu durumlarda, çocuk efendiye mal edilir.) Mebsût'ta da böyledir.
Hayız, nifas veya ihram yahut oruç sebebiyle, nefsine haram kılmışsa; bu durumda o çocuğun nesebi, ondan sabit olur.
Şayet, efendisi onu evlendirdikten sonra, bir çocuk doğurursa, o çocuk kocasından olur.
Her ne kadar efendisi iddia etse bile, bu durumda ondan neseb sabit olmaz. Keza, nikah fasid olur ve ona da cima yaparsa, neseb sabit olmaz. Havî'de de böyledir. [38]
Ancak, mücamaat helal değilse, bu durumda nesep davasız sahih ve sabit olmaz.
Efendisi cariyesini mükâtebe yaptıktan sonra, cariye bir çocuk doğurursa, davasız o çocuğun efendiden nesebi, sabit olmaz. Bu, efendisi, onu kabul eylemez.
Eğer uzun müddet bir arada kalmadılar ve açıkça da ikrar eylemez ve nefyinden istiğna vaki olmaz ve bu hususta hüküm de vaki olmamış olursa, böyledir. Muhiyî'te de böyledir.
Bir adamın cariyesi, çocuk doğurmuş ve efendi de onu, çocuk ölene kadar nefy etmemişse, işte o çocuk, ondandır. Bu durumda kabûi etmemezlik yapamaz.
Bu mese'le Ümmü'l-veled hakkındadır.
Keza, eğer çocuk, cinayet işler hakim de ona hükmeylerse, bu durumda efendi, onu kabul etmemezlik yapamaz.
Keza, ona karşı bir cinayet yapılsa da, onun hakkında kısas veya diyet hükmedilse; bundan sonra, efendi o çocuğu nefy edemez. Mebsût'ta da böyledir.
Fetvalarda şöyle zikrolmuştur: Eğer efendi, cariyesinin çocuğu ile kutlanıyor (ona gözün aydın olsun deniliyor) efendi de sükût ediyorsa, bu kutlamayı kabul ve ikrar oluyor.
Bir adam, ümmü'l-veledini başka birisine nikahlar; onun da kocası ölür veya onu boşar; iddeti bittikten sonra da, altı aylık bir çocuk doğurursa, bu durumda o çocuk, efendisinin çocuğudur. Beyan ettiğimiz sebeblerden birisi bulunmayınca, onu nefy edemez. Muhıyt'te de böyledir.
Eğer efendisi, cariyesini nefsine haram eder veya ona yaklaşmamaya yemin ederse; çocuğu nefy etmedikçe, o kendisinin olur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
İbnü Semâa'nm Nevâdiri'nde, İmâmeyn'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
Ümm-ü veled, efendisinin çocuğunu öper sonra da, efendisi onu azad eder; bilahare de, bu ümm-ü veled, bir çocuk doğurursa, o çqcuk efendiye ilzam edilmez. Ancak, ümm-ü veled, bu çocuğu, efendisine haram olduktan itibaren altı ay geçmeden doğurursa, o müstesnadır. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Bir müslümanm ümm-ü veledi, mecûsî veya mürtedde olursa, onun çocuğu efendiye mal edilmez.
Ancak adam iddia eder veya kadın, "onu, irtidat ettikten sonra, altı ay geçmeden doğurursa, o müstesnadır, (yani bu durumlarda, çocuk efendiye mal edilir.) Mebsût'ta da böyledir.
Hayız, nifas veya ihram yahut oruç sebebiyle, nefsine haram kılmışsa; bu durumda o çocuğun nesebi, ondan sabit olur.
Şayet, efendisi onu evlendirdikten sonra, bir çocuk doğurursa, o çocuk kocasından olur.
Her ne kadar efendisi iddia etse bile, bu durumda ondan neseb sabit olmaz. Keza, nikah fasid olur ve ona da cima yaparsa, neseb sabit olmaz. Havî'de de böyledir. [38]
Konular
- Bu Konu İle İlgili Muhtelif Mes'eleler
- 3- Bir Kavmin Ve Topluluğun Da'vâsı Ve Bunların Da'vâlarında İhtilafları
- 4- Münazaa ( = Karşılıklı Da'vâlaşma)
- 10- HÂİT(= DUVAR) DA'VASI
- Terbî Bitişimi
- Burada Cebretmenin Şekli
- 11- YOL VE SU YOLU DA'VASI
- 12- ALACAK DA'VASI
- 13- VEKÂLET, KEFALET VE HAVALE DA'VÂSI
- Kefalet
- 14- NESEB DA'VALARI
- 1- Nesebin Mertebeleri, Hükümleri Ve Da'vâ Çeşitleri
- Birinci Mertebe
- Hüküm
- İkinci Mertebe
- Ümm-ü Veled
- Üçüncü Mertebe
- Bu Da'vanın Çeşitleri
- Çocuk İsteme Da'vası
- Tahrir Da'vası
- Mülk Şüphesi Da'vası
- Bu Da'vânın Sıhhatinin Şartı
- 2- Bayi Ve Müşteri Da'vâsı
- 3- Bir Kimsenin, Oğlunun Cariyesinin Çocuğunu İddia Etmesi
- 4- Ortak Şahısların Cariyenin Çocuğunu İddiası
- 5- Yabancı İle Zi'l-Yed'in Ve İki Yabancının Da'vâları
- 6- Birinin Veya İkisinin Yanında Çocuk Bulunan Karı-Kocanın Da'vâları
- 7- Nikâh Hükmüyle, Başkasının Cariyesinin Çocuğunun Nesep Davası
- 8- Zinadan Doğan Çocuk Ve Onun Hükmü