Üçüncü Mertebe
Nesebin sabit olmasının üçüncü mertebesi, cariye ve onunla alakalı hükümlerle ilgilidir. Bir cairye doğum yaptıktan sonra, onu efendisine nisbet ederse; efendisi iddia eylemedikce, neseb sabit olmaz.
Efendinin, çocuğun nesebini, doğumdan sonra veya, çocuk anasının karnında iken iddia eylemesi halinde (Şöyleki: "Bu cariyemin karnındaki hami bendendir demesi veya: "Bu karında bulunan çocuk bendendir." derse) neseb sabit olur.
Asi kitabında şöyle zikredilmiştir:
Bir adamın hamile bir cariyesi olduğunda, bu efendi: "Eğer onun hamli oğlan ise, bendendir; kız ise, işte o filandandır." veya "...Kız ise, benden değildir." der; cariye, ister oğlan, ister kız doğursun, altı aydan aşağıda oğlanında kızın da nesebi o efendidendir. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, cariyesinin fercinin haricine cima ederek meni inzal etse, cariyede o meniden hamile kalsa, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, o çocuk onun çocuğu, cariye de ümm-ü veledidir. Fetâvâyi Kâdı-hân'da da böyledir.
Bir carîye çocuk doğurduğunda, efendisi, kullansa ve o da sussa; bu bir kabul sayılmaz. Zehıyre'de de böyledir.
Eğer efendi kutlamayı kabul ederse, işte bu bir itiraf olur. Muhıyt'te de böyledir.
Efendi, cariyesine cima edip, o da bir çocuk doğurduğunda, bu efendinin, onu iddia etmesi müstehap olur. Çünkü, ondan olduğu açıktır.
Fakat iddia etmezse, neseb sabit olmaz.
Bu, hakikatan ondan olduğu bilinmediği zaman böyledir. Eğer ondan olduğu bi'rnirse. iddia etmesi vacib olur; inkar ve nefy edemez.
Eğer efendi cariyenin zinadan korunmasını temin etmemişse, bu durumda inkar edebilir. Muhıyt'te de böyledir.
İbrahim, İmânı Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Cariyesine cima eden bir şahıs, onu zinadan korumaz ve evinde de durdurmaz ise, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.): "Bu şahıs, o cariyenin doğurduğu çocuğu nefyeder ve onu satabilir. Fakat güzel olanı, o çocuğu azad etmesidir. O cariyeden faydalanır; kendi ölünce de, o azad edilmiş olur." buyurmuştur. Muhiyt'te de böyledir.
Bir cariye doğum yapar ve "onun, efendisinden olduğunu" iddia ederek: "O ikrar etti." der; efendisi de bunu inkar eder; bir şahit de, "onun ikrar eylediğine" şehadette bulunur; diğer bir şahit ises "onun yatağında bulunduğuna" şahitlik ederse, bu durumda ikisinin de şahitlikleri kabul edilmez. Mebsût'ta da böyledir.
Eğer iki şahit, "efendinin ikrarı üzerine ve cariyenin ondan doğum yaptığı hususunda" ittifak ederlerse, o zaman şahitlikleri kabul edilir.
Keza, "onun döşeğinde doğum yaptığına" şahitlik yapmaları halinde de şehadetleri makbul olur. Muhıyt'te de böyledir.
Eğer efendi-zimmî, cariye de müslüman olur ve iki zimmî de böylece şahitlik yaparlarsa, şahitlikleri kabul edilir.
Eğer efendi iddia eder de, cariye inkar ederse; bu durumda iki zimrnmin şehadeti caiz olmaz.
Bu meselenin te'vili şöyledir: Kadının cariyeliğini inkar eder; kadına, bunu ikrar ederse; efendisi çocuğun neseb iddiasında yalnız kalır; onu yalanlamasına itibar olunmaz.
Eğer şahitler müslüman olurlar ve onlardan birisi "efendinin babalık iddiasına" şahit olursa, şahitliği kabul edilmez. Eğer "çocuğun onun çocuğu olduğuna" şahitlik ederse; bu şehadet caiz olur. Efendi onu inkar etse bile böyledir, Mebsût'ta da böyledir. [40]
Efendinin, çocuğun nesebini, doğumdan sonra veya, çocuk anasının karnında iken iddia eylemesi halinde (Şöyleki: "Bu cariyemin karnındaki hami bendendir demesi veya: "Bu karında bulunan çocuk bendendir." derse) neseb sabit olur.
Asi kitabında şöyle zikredilmiştir:
Bir adamın hamile bir cariyesi olduğunda, bu efendi: "Eğer onun hamli oğlan ise, bendendir; kız ise, işte o filandandır." veya "...Kız ise, benden değildir." der; cariye, ister oğlan, ister kız doğursun, altı aydan aşağıda oğlanında kızın da nesebi o efendidendir. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, cariyesinin fercinin haricine cima ederek meni inzal etse, cariyede o meniden hamile kalsa, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, o çocuk onun çocuğu, cariye de ümm-ü veledidir. Fetâvâyi Kâdı-hân'da da böyledir.
Bir carîye çocuk doğurduğunda, efendisi, kullansa ve o da sussa; bu bir kabul sayılmaz. Zehıyre'de de böyledir.
Eğer efendi kutlamayı kabul ederse, işte bu bir itiraf olur. Muhıyt'te de böyledir.
Efendi, cariyesine cima edip, o da bir çocuk doğurduğunda, bu efendinin, onu iddia etmesi müstehap olur. Çünkü, ondan olduğu açıktır.
Fakat iddia etmezse, neseb sabit olmaz.
Bu, hakikatan ondan olduğu bilinmediği zaman böyledir. Eğer ondan olduğu bi'rnirse. iddia etmesi vacib olur; inkar ve nefy edemez.
Eğer efendi cariyenin zinadan korunmasını temin etmemişse, bu durumda inkar edebilir. Muhıyt'te de böyledir.
İbrahim, İmânı Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Cariyesine cima eden bir şahıs, onu zinadan korumaz ve evinde de durdurmaz ise, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.): "Bu şahıs, o cariyenin doğurduğu çocuğu nefyeder ve onu satabilir. Fakat güzel olanı, o çocuğu azad etmesidir. O cariyeden faydalanır; kendi ölünce de, o azad edilmiş olur." buyurmuştur. Muhiyt'te de böyledir.
Bir cariye doğum yapar ve "onun, efendisinden olduğunu" iddia ederek: "O ikrar etti." der; efendisi de bunu inkar eder; bir şahit de, "onun ikrar eylediğine" şehadette bulunur; diğer bir şahit ises "onun yatağında bulunduğuna" şahitlik ederse, bu durumda ikisinin de şahitlikleri kabul edilmez. Mebsût'ta da böyledir.
Eğer iki şahit, "efendinin ikrarı üzerine ve cariyenin ondan doğum yaptığı hususunda" ittifak ederlerse, o zaman şahitlikleri kabul edilir.
Keza, "onun döşeğinde doğum yaptığına" şahitlik yapmaları halinde de şehadetleri makbul olur. Muhıyt'te de böyledir.
Eğer efendi-zimmî, cariye de müslüman olur ve iki zimmî de böylece şahitlik yaparlarsa, şahitlikleri kabul edilir.
Eğer efendi iddia eder de, cariye inkar ederse; bu durumda iki zimrnmin şehadeti caiz olmaz.
Bu meselenin te'vili şöyledir: Kadının cariyeliğini inkar eder; kadına, bunu ikrar ederse; efendisi çocuğun neseb iddiasında yalnız kalır; onu yalanlamasına itibar olunmaz.
Eğer şahitler müslüman olurlar ve onlardan birisi "efendinin babalık iddiasına" şahit olursa, şahitliği kabul edilmez. Eğer "çocuğun onun çocuğu olduğuna" şahitlik ederse; bu şehadet caiz olur. Efendi onu inkar etse bile böyledir, Mebsût'ta da böyledir. [40]
Konular
- 4- Münazaa ( = Karşılıklı Da'vâlaşma)
- 10- HÂİT(= DUVAR) DA'VASI
- Terbî Bitişimi
- Burada Cebretmenin Şekli
- 11- YOL VE SU YOLU DA'VASI
- 12- ALACAK DA'VASI
- 13- VEKÂLET, KEFALET VE HAVALE DA'VÂSI
- Kefalet
- 14- NESEB DA'VALARI
- 1- Nesebin Mertebeleri, Hükümleri Ve Da'vâ Çeşitleri
- Birinci Mertebe
- Hüküm
- İkinci Mertebe
- Ümm-ü Veled
- Üçüncü Mertebe
- Bu Da'vanın Çeşitleri
- Çocuk İsteme Da'vası
- Tahrir Da'vası
- Mülk Şüphesi Da'vası
- Bu Da'vânın Sıhhatinin Şartı
- 2- Bayi Ve Müşteri Da'vâsı
- 3- Bir Kimsenin, Oğlunun Cariyesinin Çocuğunu İddia Etmesi
- 4- Ortak Şahısların Cariyenin Çocuğunu İddiası
- 5- Yabancı İle Zi'l-Yed'in Ve İki Yabancının Da'vâları
- 6- Birinin Veya İkisinin Yanında Çocuk Bulunan Karı-Kocanın Da'vâları
- 7- Nikâh Hükmüyle, Başkasının Cariyesinin Çocuğunun Nesep Davası
- 8- Zinadan Doğan Çocuk Ve Onun Hükmü
- 9- Bir Efendinin, Cariyesinin Çocuğunun Nesebini İddia Etmesi
- 10- Bîr Şahsın: "Filanındır." Diye İkrar Ettikten Sonra, Çocuğun Kendisine Ait Olduğunu İd