9- Bir Efendinin, Cariyesinin Çocuğunun Nesebini İddia Etmesi
İmâm Muhammed (R. A.) şöyle buyurmuştur:
Bir adam, cariyesini, kölesine nikahlar; bu cariye, altı aydan fazla bir zamanda, bir çocuk doğurursa, bu çocuk, kocanın oğludur.
Eğer koca, onu nefy eder (= kabul etmez) ise o, ondanmüntefiolmaz.
Eğer efendi, iddia ederek: "Bu benim oğlumdur." derse; bu iddiası caiz olmaz ve çocuğun nesebi ondan sabit olmaz. Fakat bu durumda, bu çocuk onun ikrarı sebebiyle azad edilmiş olur. Cariye de ümm-ü veledi olur.
Bu iki mes'elede, "bu oğlumdur. Bu cariyedendir. Zinadandır." derse; bu cariye ürrim-ü veledi olmaz.
Eğer nikah vaktinden sonra altı ayda doğum yapmışsa bu böyledir.
Şayet altı aydan az bir zamanda doğum yapmışsa, çocuğun nesebi kocadan sabit olmaz.
Eğer efendisi veya hür birisi iddia ederse, neseb ondan sabit olur. Ve bu durumda nikahın fesadına hükmedilir. Muhıyt'te de böyledir.
Cariyenin kocası, başkasının izinli kölesi veya hür bir şahıs olur. Cariye de nikahtan sonra altı aydan uzun bir zamanda doğum yapmış bulunur ve bu çocuğu efendisi iddia ederse; kocası ister doğrulasın, isterse yalanlasın, bu çocuk, kocasındandır.
Fakat, bu çocuk,, efendisine karşı azad edilmiş sayılır. Çünkü, o "oğlumdur." diye ikrar etmiştir. Ancak, ondan çocuğun nesebi sabit olmaz. Cariye ümm-ü veledi yerinde oiuf. Mebsût'ta da böyledir.
Bu durumda nikahın fasid olduğuna hükmedilir mi?
Eğer koca yalanlarsa şüphe yokki, nikah fesad ile hükmolmaz. Fakat koca doğrularsa bazı alimler; "Nikah fasid olur." buyurmuşlar; bazıları da: "...olmaz." demişlerdir.
Ancak, koca ikrar ederek: "Çocuk efendidendir. Cariye, nikahdan önce, ondan hamile kaldı." derse; o takdirde nikahın fesadına hükmedilir.
Bir adam, cariyesini bir başkasına nikahladıktan sonra, onu satar, sonra da bu cariye, altı aydan fazla bir zamanda, nikahdan sonra bir çocuk doğurur satıldıktan sonra ise, zaman altı aydan az olur; o çocuğu da efendisi iddia ederse; neseb hususunda o doğrulanmaz. Bu durumda çocuk da azad olmuş olmaz. Satış da bozulmaz. Çocuk, hali üzere kocanın çocuğudur.
Müşteri iddia ederse, onun da neseb hakkında iddiası sahih olmaz. Fakat çocuk, azad edilmiş olur. Cariye de müşterinin ümm-ü veledi olur. Muhıyt'te de böyledir,
Bir adam, diğerinin izni olmadan, onun cariyesini nikahlar; sonra da altı ay geçmeden, bu cariye bir çocuk doğurur ve koca da, efendide o çocuğu iddia ederlerse, bu durumda o çocuk, kocanındır. Ve bu çocuk, efendisinin iddiası sebebiyle de azad olmuştur. Bu cariye de, adamın ümm-ü veledidir.
Keza, bir adam diğerinin izni olmadan ümm-ü veledini nikahlar ve kocası ona dahil olur; sonra da altı ay geçmeden, bu çocuk, bir çocuk doğurur ve efendisi de, kocası da o çocuğu iddia ederler veya nefeyderler (= kabul etmezler) veya birisi iddia ettiği halde, diğeri kabul etmezse, o çocuk bu hallerin tamamında, kocanın çocuğudur. Hâvî'de de böyledir.
Cariyenin efendisi, "çocuğun kendine ait olduğuna dair beyyine getirir; diğeri de "onu, efendisinin izni olmadan nikahladığını ve yatağında doğum yaptığını; çocuğun kendinin olduğunu" iddia ederse; bu durumda çocuk kocaya hükmedilir.
Efendisinin ikrarı sebebiyle, bu çocuk o zaman azad edilmiş olur. Anası da, efendi öldüğü zaman azad edilmiş olur. Serahsî'nin MuhıyU'nde de böyledir.
İmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuştur:
Bir adamın, bir cariyesi ve onun da kocasız, ayrı ayrı batınlarda doğurduğu çocukları olur; efendisi, hali hayatında: "Bunların birisi benim oğlumdur." derse; efendi, hayatta oldukça, "onun hangisi olduğunu açıklamaya" cebredilir.
Eğer, efendi durumu açıklamadan Ölürse; bi'1-icma neseb sabit olmaz. Hatta, bu çocuklardan hiç biri, bu efendinin terekesine varis olamazlar.
Anaları da azad olmuş olmaz.
Evladı da azad olmuş olmaz. Ancak, burda ihtilaf vardır: İmâm Ebû Hanîfe (R.A.): "Onların her birinin üçte biri azad olmuş olur. Üçte iki kıymetleri durur.'' buyurmuştur.
İmâm Muhammed (R.A.): "En küçük, tamamen azad olmuş olur. Ortancanın yarısı azad olmuş olur; yan kıymeti kalır! Büyüğün ise, üçte biri azad olmuş olur; üçte iki kıymeti kalır." buyurmuştur.
Kitab da, İmâm Ebû Yûsuf (R. A.)'un ne dediği zikredilmemiştir.
Fakıyh Ebû Ahmed el-İyad İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğunu hikaye etmiştir:
Ben, onların tamam azad olduklarım, tayakkun edemiyorum. Bu hususta, benim sözüm de İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin sözü gibidir.
Buna göre, küçük tamamen azad olur. Ortanca ve büyük her birisi üçte bir azad olunurlar. Muhıyt'te de böyledir.
Bir cariye babasız bir çocuk, doğurur; efendisi .de onu iddia eylemez; o çocuk büyür ve o oğlanın bir cariyeden bir çocuğu olduktan sonra önceki oğlan ölür; efendi de o iki oğlandan birini iddia ederek: "Bu ikinin birisi benim oğlumdur." derse (yani ölen ile onun oğlu hakkında böyle söylerse) bu durumda aşağıdaki oğlan azad olmuş olur. Aslının ihtilafından dolayı anasının da yarı kıymeti azad olmuş olur. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adamın yanında bulunan bir cariye, bir kız doğurur; bu kız da büyüyüp, bir kız da, o doğurur; efendi de hali hayatında: "Bunlardan birisi, benim kızımdır." der; ancak hangisi olduğunu açıklamadan ölürse; bu durumda en küçük kız, tamamen azad edilmiş olur. Ortanca kız da, böylece tamamen azad olmuş olur. Büyük kıza gelince, onun yarısı azad olmuş olur; yan kıymeti kalır. Muhıyt'te de böyledir.
Bir cariye babasız bir oğlan doğurduktan sonra, ikinci batında babasız olarak iki kız doğurur; sonra da yine kocasız bir oğlan daha doğurur; bilahare de efendisi, büyük oğlana ve iki kızdan birine bakarak, hali hayatında: "Şu ikiden birisi benim çocuğumdur." der; ve bir açıklama yapmadan ölürse, bunlardan hiç birinin nesebi sabit olmaz.
Bu durumda büyük oğlanın yarısı azad edilmiş olur. Kızların da her birinin yarıları azad edilmiş olur. Küçük oğlan ise, tamamen azad olmuş olur. Anaları da azad olmuş bulunur.
Bu, İmâm Ebü Hanîfe (R.A.)'nin kavlidir.
İmâmeyn'e göre ise, tamamı azad olunmuş olur.
Şayet efendi, en büyükle en küçüğe bakarak:' 'Bunların birisi benim oğlumdur." deseydi, büyük oğlanın yarısı ile küçük oğlanın yarısı ve analarının tamamı, iki kızın da yanlan azad olmuş olurdu.
Bu İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göredir.
îmâmeyn'e göre. ise, büyüğün yarısı, küçüğün tamamı, kızların da yarıları azad olmuş olurlardı. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Ölen bir şahıs, üç çocuklu bir cariye terkeder ve bu cariye o çocukları, ayrı ayrı batınlarda doğurmuş olur; cariyenin getirdiği iki şahit: "Ölenin, büyük oğlan, oğhımdur." dediğine" şahitlik yaparlarsa, o zaman, o onun oğludur. Ortanca ve küçük ise, anaları gibidir.
Eğer şahitler: "Biz ölen adamın, bu büyük oğlanın kendi oğlu olduğunu diğer oğlanlar doğmadan önce ikrar ettiğine şahitlik ederiz." derlerse, o iki oğlan da, o adamın oğlu olur.
İmâm Muhammed (R. A.) şöyle buyurmuştur:
Eğer cariye, efendinin ikrarından ve altı ay geçtikten sonra çocuk doğurursa, o çocuk da o adama mal edilir.
Eğer altı ay geçmeden önce doğurursa, o zaman, o çocuk adama ilzam edilmez. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Bir adamın, nür bir nikahlısı ile bir cariyesi birer oğlan doğurduktan sonra, nikahlı kadın ve cariye ölür; bu adam: "Bu çocukların birisi benim oğlumdur. Fakat hangisi olduğunu bilmiyorum." derse; onlardan hiç birinin nesebi sabit olmaz. Fakat her birinin yarısı azad edilmiş olur. Muhjyt'te de böyledir.
Bir adamın, iki kölesi olduğunda» efendi: "Onlardan birisi oğlumdur." veya "Şu oğlumdur veya şu..." derse; onlardan hiç birinin nesebi sabit olmaz. Fakat, onlardan birisi ta'yinsiz azad olmuş olur. Mebsût'ta da böyledir.
Bir cariye, değişik batınlarda çocuklar doğurur; üç kişi de efendinin ikrarına şahitlik yaparlar ve onlardan birisi: "Büyük oğlan doğunca, efendisi "bu benim oğlumdur." dedi"; ikinci şahit: "İkinci çocuk doğunca, "bu benim oğlum." dedi." diye şahitlik yapar; üçüncü şahit ise: "Üçüncü çocuk için şahitlik yapar; efendi de bunların hepsini inkar ederse; İmâm Muhammed (R.A.): "Büyük oğlan, onun kölesidir; satılır. İkincinin hükmü veled-i üm'ün hükmü, her ne kadar nesebi sabit olmasa bile gibidir. Üçüncü çocuğun nesebi sabit olur. Ancak efendi onu nefyedebilir. *' buyurmuştur. Fetâvâyi Kâdîhân' da da böyledir. [53]
Bir adam, cariyesini, kölesine nikahlar; bu cariye, altı aydan fazla bir zamanda, bir çocuk doğurursa, bu çocuk, kocanın oğludur.
Eğer koca, onu nefy eder (= kabul etmez) ise o, ondanmüntefiolmaz.
Eğer efendi, iddia ederek: "Bu benim oğlumdur." derse; bu iddiası caiz olmaz ve çocuğun nesebi ondan sabit olmaz. Fakat bu durumda, bu çocuk onun ikrarı sebebiyle azad edilmiş olur. Cariye de ümm-ü veledi olur.
Bu iki mes'elede, "bu oğlumdur. Bu cariyedendir. Zinadandır." derse; bu cariye ürrim-ü veledi olmaz.
Eğer nikah vaktinden sonra altı ayda doğum yapmışsa bu böyledir.
Şayet altı aydan az bir zamanda doğum yapmışsa, çocuğun nesebi kocadan sabit olmaz.
Eğer efendisi veya hür birisi iddia ederse, neseb ondan sabit olur. Ve bu durumda nikahın fesadına hükmedilir. Muhıyt'te de böyledir.
Cariyenin kocası, başkasının izinli kölesi veya hür bir şahıs olur. Cariye de nikahtan sonra altı aydan uzun bir zamanda doğum yapmış bulunur ve bu çocuğu efendisi iddia ederse; kocası ister doğrulasın, isterse yalanlasın, bu çocuk, kocasındandır.
Fakat, bu çocuk,, efendisine karşı azad edilmiş sayılır. Çünkü, o "oğlumdur." diye ikrar etmiştir. Ancak, ondan çocuğun nesebi sabit olmaz. Cariye ümm-ü veledi yerinde oiuf. Mebsût'ta da böyledir.
Bu durumda nikahın fasid olduğuna hükmedilir mi?
Eğer koca yalanlarsa şüphe yokki, nikah fesad ile hükmolmaz. Fakat koca doğrularsa bazı alimler; "Nikah fasid olur." buyurmuşlar; bazıları da: "...olmaz." demişlerdir.
Ancak, koca ikrar ederek: "Çocuk efendidendir. Cariye, nikahdan önce, ondan hamile kaldı." derse; o takdirde nikahın fesadına hükmedilir.
Bir adam, cariyesini bir başkasına nikahladıktan sonra, onu satar, sonra da bu cariye, altı aydan fazla bir zamanda, nikahdan sonra bir çocuk doğurur satıldıktan sonra ise, zaman altı aydan az olur; o çocuğu da efendisi iddia ederse; neseb hususunda o doğrulanmaz. Bu durumda çocuk da azad olmuş olmaz. Satış da bozulmaz. Çocuk, hali üzere kocanın çocuğudur.
Müşteri iddia ederse, onun da neseb hakkında iddiası sahih olmaz. Fakat çocuk, azad edilmiş olur. Cariye de müşterinin ümm-ü veledi olur. Muhıyt'te de böyledir,
Bir adam, diğerinin izni olmadan, onun cariyesini nikahlar; sonra da altı ay geçmeden, bu cariye bir çocuk doğurur ve koca da, efendide o çocuğu iddia ederlerse, bu durumda o çocuk, kocanındır. Ve bu çocuk, efendisinin iddiası sebebiyle de azad olmuştur. Bu cariye de, adamın ümm-ü veledidir.
Keza, bir adam diğerinin izni olmadan ümm-ü veledini nikahlar ve kocası ona dahil olur; sonra da altı ay geçmeden, bu çocuk, bir çocuk doğurur ve efendisi de, kocası da o çocuğu iddia ederler veya nefeyderler (= kabul etmezler) veya birisi iddia ettiği halde, diğeri kabul etmezse, o çocuk bu hallerin tamamında, kocanın çocuğudur. Hâvî'de de böyledir.
Cariyenin efendisi, "çocuğun kendine ait olduğuna dair beyyine getirir; diğeri de "onu, efendisinin izni olmadan nikahladığını ve yatağında doğum yaptığını; çocuğun kendinin olduğunu" iddia ederse; bu durumda çocuk kocaya hükmedilir.
Efendisinin ikrarı sebebiyle, bu çocuk o zaman azad edilmiş olur. Anası da, efendi öldüğü zaman azad edilmiş olur. Serahsî'nin MuhıyU'nde de böyledir.
İmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuştur:
Bir adamın, bir cariyesi ve onun da kocasız, ayrı ayrı batınlarda doğurduğu çocukları olur; efendisi, hali hayatında: "Bunların birisi benim oğlumdur." derse; efendi, hayatta oldukça, "onun hangisi olduğunu açıklamaya" cebredilir.
Eğer, efendi durumu açıklamadan Ölürse; bi'1-icma neseb sabit olmaz. Hatta, bu çocuklardan hiç biri, bu efendinin terekesine varis olamazlar.
Anaları da azad olmuş olmaz.
Evladı da azad olmuş olmaz. Ancak, burda ihtilaf vardır: İmâm Ebû Hanîfe (R.A.): "Onların her birinin üçte biri azad olmuş olur. Üçte iki kıymetleri durur.'' buyurmuştur.
İmâm Muhammed (R.A.): "En küçük, tamamen azad olmuş olur. Ortancanın yarısı azad olmuş olur; yan kıymeti kalır! Büyüğün ise, üçte biri azad olmuş olur; üçte iki kıymeti kalır." buyurmuştur.
Kitab da, İmâm Ebû Yûsuf (R. A.)'un ne dediği zikredilmemiştir.
Fakıyh Ebû Ahmed el-İyad İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğunu hikaye etmiştir:
Ben, onların tamam azad olduklarım, tayakkun edemiyorum. Bu hususta, benim sözüm de İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin sözü gibidir.
Buna göre, küçük tamamen azad olur. Ortanca ve büyük her birisi üçte bir azad olunurlar. Muhıyt'te de böyledir.
Bir cariye babasız bir çocuk, doğurur; efendisi .de onu iddia eylemez; o çocuk büyür ve o oğlanın bir cariyeden bir çocuğu olduktan sonra önceki oğlan ölür; efendi de o iki oğlandan birini iddia ederek: "Bu ikinin birisi benim oğlumdur." derse (yani ölen ile onun oğlu hakkında böyle söylerse) bu durumda aşağıdaki oğlan azad olmuş olur. Aslının ihtilafından dolayı anasının da yarı kıymeti azad olmuş olur. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adamın yanında bulunan bir cariye, bir kız doğurur; bu kız da büyüyüp, bir kız da, o doğurur; efendi de hali hayatında: "Bunlardan birisi, benim kızımdır." der; ancak hangisi olduğunu açıklamadan ölürse; bu durumda en küçük kız, tamamen azad edilmiş olur. Ortanca kız da, böylece tamamen azad olmuş olur. Büyük kıza gelince, onun yarısı azad olmuş olur; yan kıymeti kalır. Muhıyt'te de böyledir.
Bir cariye babasız bir oğlan doğurduktan sonra, ikinci batında babasız olarak iki kız doğurur; sonra da yine kocasız bir oğlan daha doğurur; bilahare de efendisi, büyük oğlana ve iki kızdan birine bakarak, hali hayatında: "Şu ikiden birisi benim çocuğumdur." der; ve bir açıklama yapmadan ölürse, bunlardan hiç birinin nesebi sabit olmaz.
Bu durumda büyük oğlanın yarısı azad edilmiş olur. Kızların da her birinin yarıları azad edilmiş olur. Küçük oğlan ise, tamamen azad olmuş olur. Anaları da azad olmuş bulunur.
Bu, İmâm Ebü Hanîfe (R.A.)'nin kavlidir.
İmâmeyn'e göre ise, tamamı azad olunmuş olur.
Şayet efendi, en büyükle en küçüğe bakarak:' 'Bunların birisi benim oğlumdur." deseydi, büyük oğlanın yarısı ile küçük oğlanın yarısı ve analarının tamamı, iki kızın da yanlan azad olmuş olurdu.
Bu İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göredir.
îmâmeyn'e göre. ise, büyüğün yarısı, küçüğün tamamı, kızların da yarıları azad olmuş olurlardı. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Ölen bir şahıs, üç çocuklu bir cariye terkeder ve bu cariye o çocukları, ayrı ayrı batınlarda doğurmuş olur; cariyenin getirdiği iki şahit: "Ölenin, büyük oğlan, oğhımdur." dediğine" şahitlik yaparlarsa, o zaman, o onun oğludur. Ortanca ve küçük ise, anaları gibidir.
Eğer şahitler: "Biz ölen adamın, bu büyük oğlanın kendi oğlu olduğunu diğer oğlanlar doğmadan önce ikrar ettiğine şahitlik ederiz." derlerse, o iki oğlan da, o adamın oğlu olur.
İmâm Muhammed (R. A.) şöyle buyurmuştur:
Eğer cariye, efendinin ikrarından ve altı ay geçtikten sonra çocuk doğurursa, o çocuk da o adama mal edilir.
Eğer altı ay geçmeden önce doğurursa, o zaman, o çocuk adama ilzam edilmez. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Bir adamın, nür bir nikahlısı ile bir cariyesi birer oğlan doğurduktan sonra, nikahlı kadın ve cariye ölür; bu adam: "Bu çocukların birisi benim oğlumdur. Fakat hangisi olduğunu bilmiyorum." derse; onlardan hiç birinin nesebi sabit olmaz. Fakat her birinin yarısı azad edilmiş olur. Muhjyt'te de böyledir.
Bir adamın, iki kölesi olduğunda» efendi: "Onlardan birisi oğlumdur." veya "Şu oğlumdur veya şu..." derse; onlardan hiç birinin nesebi sabit olmaz. Fakat, onlardan birisi ta'yinsiz azad olmuş olur. Mebsût'ta da böyledir.
Bir cariye, değişik batınlarda çocuklar doğurur; üç kişi de efendinin ikrarına şahitlik yaparlar ve onlardan birisi: "Büyük oğlan doğunca, efendisi "bu benim oğlumdur." dedi"; ikinci şahit: "İkinci çocuk doğunca, "bu benim oğlum." dedi." diye şahitlik yapar; üçüncü şahit ise: "Üçüncü çocuk için şahitlik yapar; efendi de bunların hepsini inkar ederse; İmâm Muhammed (R.A.): "Büyük oğlan, onun kölesidir; satılır. İkincinin hükmü veled-i üm'ün hükmü, her ne kadar nesebi sabit olmasa bile gibidir. Üçüncü çocuğun nesebi sabit olur. Ancak efendi onu nefyedebilir. *' buyurmuştur. Fetâvâyi Kâdîhân' da da böyledir. [53]
Konular
- İkinci Mertebe
- Ümm-ü Veled
- Üçüncü Mertebe
- Bu Da'vanın Çeşitleri
- Çocuk İsteme Da'vası
- Tahrir Da'vası
- Mülk Şüphesi Da'vası
- Bu Da'vânın Sıhhatinin Şartı
- 2- Bayi Ve Müşteri Da'vâsı
- 3- Bir Kimsenin, Oğlunun Cariyesinin Çocuğunu İddia Etmesi
- 4- Ortak Şahısların Cariyenin Çocuğunu İddiası
- 5- Yabancı İle Zi'l-Yed'in Ve İki Yabancının Da'vâları
- 6- Birinin Veya İkisinin Yanında Çocuk Bulunan Karı-Kocanın Da'vâları
- 7- Nikâh Hükmüyle, Başkasının Cariyesinin Çocuğunun Nesep Davası
- 8- Zinadan Doğan Çocuk Ve Onun Hükmü
- 9- Bir Efendinin, Cariyesinin Çocuğunun Nesebini İddia Etmesi
- 10- Bîr Şahsın: "Filanındır." Diye İkrar Ettikten Sonra, Çocuğun Kendisine Ait Olduğunu İd
- 11- Nesebi Başkasına Ve Ona Münasip Olan Bir Şahsa İzafe Etmek
- 12- Boşanma Veya Ölümden Dolayı İddet Bekleyen Bir Kadının Çocuğunun Nesebi
- 13- Ana-Babadan Birinin Çocuğu Kabul Etmediği Hâlde, Diğerinin İddia Etmesi
- 14- Tacir Köle Ve Mükâtebin İddiası
- 15- Muhtelif Mes'eleler
- 15- İSTİHKAK DA'VÂLARI
- 16- GARÛR'UN (- ALDATICI ŞAHSIN) İDDİASI
- 17-BU KONU İLE İLGİLİ ÇEŞİTLİ MES'ELELER
- KİTÂBÜ'L-MEHÂDIR VE'S-SİCÎLLÂT
- (MAHKEME SİCİL VE KAYIT DEFTERLERİ)
- 1- MAHKEMELERDE DA'VÂLARLA İLGİLİ KAYİTLAR VE SİCİL DEFTERLERİNİN TUTULMASI
- Da'vâ İle İlgili Bazı Istılahlar:
- 2- MUTLAK BORCUN İSBATI HUSUSUNDAKİ DA'VÂDA KAYDA GEÇİRİLMESİ ( = MAHKEME DEFTERİNE YAZILMASI) GEREK