16- GARÛR'UN (- ALDATICI ŞAHSIN) İDDİASI
Bir adam, fasid veya caiz olan bir satm alışla bir cariye satın alır veya bu cariyeye, hibe yahut sadaka veya vasiyyet yoluyla sahib olur; cariye de o adamdan, çocuklar doğurur; sonra da, bu cariyeye bir hak sahibi çıkarsa; bu durumda o cariye de, çocukları da o hak sahibi olan bu adama hükmedilir.
Ancak çocukların sahibi, bunu belgeleyerek, "satın alış, hibe veya bunun benzerleri gibi bir şeyle olduğunu" tesbit ederse; bu durumda hakim, cariyeyi ve onun mehri ile çocukların kıymetini, hak sahibine hükmeder.
Bu durumda müşteri, bu cariyenin mehri için, onun sahibine veya satıcısına bağışlayıcısına yani hiç bir kimseye bize göre müracaat edemez.
Peki, bu durumda çocukların kıymeti için, müracaat edebilir mi?
Şira (= satın alma) bölümünde müracaat eder; bağış ve benzerleri bölümünde ise müracaat edemez. Muhıyt'te de böyledir.
Bu durumda çocukların dava günündeki kıymetleri nazar-ı itibara alınır.
Çocuklardan, davadan önce ölenler için, çocuk babası, kıymetinden hiç bir şey ödemez. Zehıyre'de de böyledir.
Garûr (= aldatıcı bir şahıs) bir cariye satın alır veya o cariyeye bağış, vasiyet, sadaka olma gibi sebeblerden biri ile sahib olur ve ondan dâ bir çocuğu doğar; sonra da beyyinesiyle birlikte o cariyeye, bir sahib. çıkarsa, bu mes'elelerde, o çocuk kıymeti karşılığında hürdür. Kâfî'de de böyledir.
Bir cariye, bir adama gelerek, "kendisinin hür olduğunu" haber verir; o adam da bunun üzerine o cariyeyi nikahlar ve bu cariye bir çocuk doğurduktan sonra, cariyenin efendisi beyyine ibraziyle "onun, kendi cariyesi olduğunu" söyler ve bu cariye efendiye hükmedilirse; bu durumda o çocuk da cariyenin efendisine hükmedilir.
Yalnız, kocası, bu cariyenin hür olduğunu beyyinelerse, buna binaen, çocuğun hürrüyeti hakikaten sabit olur.
Ve bu durumda o adam, garûrdur. Çocuk hürdür. Ona karşı, bir yol yoktur. Babasının onun kıymetini borç olarak vermesi gerekir. Bu durumda, hüküm verildiği zamandaki kıymetine itibar olunur. Mebsût'ta da böyledir.
Bir kimse, o çocuğu hata ile öldürürse, babasına, onun kıymetini ödemesine hükmedilir.
Bu durumda baba, o kıymeti diyet olarak alır. Ve çocuğun öldürüldüğü gündeki kıymetin babaya ödenmesine hükmedilir.
Eğer baba, diyet olarak bir şey almamış ise; ona, çocuğun kıymetinin verilmesine hükmedilmez.
Eğer diyet almış ise, kıymeti aleyhine hükmedilir. Muhıyt'te de böyledir.
Şayet o çocuğun bir çocuğu olursa, bu durumda babası ile beraber onun mirası ve diyeti muhafaza ediür ve o cariyenin kıymeti düşük değeri ile diyetinden çıkarılıp, babaya verilir. Havî'de de böyledir.
Eğer o çocuğu baba öldürmüş olursa, onun kıymetini borçlanır. Hidâye'de de böyledir.
Eğer çocuğun babası, borçlu olarak ölürse, bu durumda hak sahibi alacaklılar için numune-i imtisal (~ örnek misal) olur. Cariyenin efendisi vela olamaz.
Bize göre çocuk sahibi, elbette çocuğun kıymetini hak sahibine öder.
Eğer hak sahibi, çocuğa rahm sahibi ise, bu çocuk karabeti ( = yakınlığı, akrabalığı) sebebiyle, hak sahibi cihetinden hür olmadığı için çocuk sahibi tazminatta bulunmaz. Muhıyt'te de böyledir.
Şayet babanın, "onu hür olarak nikahladığına" beyyinesi olmazsa, bu durumda hak sahibine, onu bilip bilmediği hususunda yemin verir.
Bir kimse, başka birine, "bir kadının hür olduğunu" haber verir; o da, kadını nikahlar kadın ondan bir çocuk doğurduktan sonra, bu kadına bir hak sahibi çıkarsa, bu durumda hakim, o çocuğu kıymeti karşılığında hür kılar. Çünkü, kadının kocası, onun hür olduğunu haber vermiştir. Bu durumda, o çocuğun babası, çocuğun kıymeti için, kadının hür olduğunu haber veren şahsa müracaat eder.
Şayet, kadının hür olduğunu haber veren olmasa da, bu kadın kendisi hür olduğunu söyleyerek, kendi nefsini nikahlasa, a zaman, bu çocuğun sahibi, hürriyetinden sonra, o kadına çocuğun kıymeti için müracaat eder. Zehıyre'de de böyledir.
Bir kadın, kendiliğinden, bir adamı aldatarak, ona: "Şu adamın cariyesi olduğunu söyler; o adam da ondan bu kadını satın alır ve bu kadın ondan bir çocuk doğurduktan sonra, ona bir hak sahibi çıkarsa, bu durumda kocası, parası ve çocuğun kıymeti için, cariyeye değil de satıcısına müracaat eder. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, bir cariye satın alıp, onu da teslimahr ve bu cariyeyi, bir başkasına satar ve bu cariye, ikinci adamdan bir çocuk doğurduktan sonra, bu cariyeye bir sahip çıkarsa, bu durumda ikinci müşteri, parası için satıcıya müracaat eder; çocuğun kıymetini de ondan alır.
İkinci satan ise, birinci satana, çocuğun kıymeti için, müracaat edemez.
Bu, İmâm Ebû Hamle (R.A.)'nin görüşüdür. Fetâvâyi Kâdîhân'da a böyledir.
İki adam, bir cariye satın aldıktan sonra, onlardan birisi, kendi hissesini, arkadaşına bağışlar; bu cariye de, bir çocuk doğurduktan sonra, o cariyeye bir sahib çıkıp, cariyeyi de, çocuğun kıymetini de ondan alırsa; bu durumda, çocuğun babası, cariyenin de, çocuğunda kıymetlerinin yarısı için, satıcıya müracaat eder. Bağış yapan şahsa, bir şey için müracaat edemez.
Bağış yapan ise, cariyenin kıymetinin yarısı, için, satıcıya başvurur.
Çocuğun kıymeti için müracaat edemez. Zehiyre'de de böyledir.
İki kişinin ortak bulunduğu bir cariye, bir çocuk doğurduğunda, bu ortaklardan birisi, o çocuğun kendinden olduğunu iddia eder ve çocuğun kıymetinin yarısı ile mehrin yarısını, arkadaşına borçlandıktan sonra, o cariyeye bir hak sahibi çıkarsa; cariye ile çocuğun kıymeti ve mehrin hak sahibine verilmesine hükmedilir.
Bu durumda çocuğun babası, cariyenin ve çocuğun kıymetinin yarısı için, satıcıya müracaat eder.
Aynı zamanda ortağına da müracaat ederek, ona verdiği cariyenin kıymetinin yarısı ile mehrin yarısını ondan geri alır.
Bu durumda çocuğun kıymeti için, müracaat edemez.
O ortak da, bu cariyenin kıymetinin yarısı için, satıcısına müracaat eder. Mebsût'ta da böyledir.
İki kişi, bir yetimin vasisinden bir cariyeyi ortaklaşa satın alırlar; cariye de onlardan birisinden, bir çocuk doğurur; sonra da ona bir sahib çıkarsa, bu durumda çocuk kıymeti karşılığında hür olur.
Ve çocuğun babası, vasiye müracaat ederek çocuğun kıymetinin yarısını ondan alır.
Ortaklardan biri, çocuğun yarısını ondan satın almış olsa "bile kıymetinin yansı için, diğer ortağına müracaat edemez.
Bundan sonra da vasi, yetimin malına başvurarak, verdiğini ondan alır.
Bir cariye, bir adamdan, bir çocuk doğurduktan sonra, o cariyeye, bir sahib çıkar; çocuğun babası da: "Ben, onu filandan satın aldım." der; o filan da bunu tasdik eder; sahib çıkan da buna inanmazsa onu, filandan satın aldığını bilmediğine yemin ettikten sonra, çocuk onun kölesi olur. Şayet, hak sahibi ikrar eder de, satıcı inkar ederse; bu durumda çocuk, hür olur.
Babanın da o çocuğun kıymetini vermesi gerekir. Satıcıya da müracaat edilmez.
Şayet, hak sahibi bunu ikrar ederse; çocuk onun ikrarı sebebiyle, bedelsiz olarak azad edilmiş olur. Serahsî'nin Muhiyti'nde de böyledir.
Bir mükâteb veya bir köle, efendisinin izniyle hür bir kadınla evlenir ve bu kadın bir çocuk doğurduktan sonra ona bir sahib, çıkar; kadın da; o adama hükmedilirse; bu durumda o çocuk, köle olur.
Bu, İmâm Ebû Hanîte (R.A.) ve İmâm Ebâ Yûsuf (R.A.)'a göre böyledir.
Keza, mükatep satışta aldanmış olsa bile hüküm böyledir. Mebsııt'ta da böyledir.
Bir mükâtebe, hür olduğunu söyleyerek, birisiyle nikahlandıktan sonra, mükâtebeliği meydana çıkarsa; çocuk babası, mükâtebeye tazminatta bulunur.
Bu, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'ım son kavlidir. Mebsût'ta da böyledir.
İzinli bir mükatep veya bir köle, bir cariye satar; o cariye de müşteriden bir çocuk doğurduktan sonra, o cariyeye bir sahib çıkarsa, çocuğun babası, onun kıymeti için, satıcıya müracaat eder. Mebsût'ta da böyledir.
Varis, murisin satıcısına müracaat ederek, çocuğun bedelini alır. Kadın, bir çocuk doğurduktan sonra, ona bir hak sahibi çıkarsa, bu durumda kendisine cariye vasiyyet edilen şahıs satıcıya, çocuğun kıymeti için, müracaat edemez. Onu, kusuru sebebiyle de geri veremez. Hulasada da böyledir.
Hasta bir şahıs Ölüm hastalığında ikrar ederek, "yanında olan cariyenin filana ait olduğunu ve yanında emanet olarak kaldığını adamın ölümünden sonra varisinin ona cima eylediğini" söyler; varis de, murisinin ikrarını bilir, cariye ise, ondan bir çocuk doğurduktan sonra, o cariyeye bir hak sahibi çıkarsa; budurumda, bu cariye de, çocuk da hak sahibine hükmedilir. Zemyre'de de böyledir.
Bir adam, babasının cariyesine varis olup, ondan da bir çocuğu doğduktan sonra, o cariyeye bir hak sahibi çıkarsa, bu çocuk, kıymeti ile hür olur.
Sonra da, o cariyenin bedeli ve çocuğun kıymeti için, cariyeyi murise satan şahsa müracaat edilir.
Kendisine vasiyet ediîen şahıs, bunun hilafmadir.
Vasiyet olunan şahsm cariyeden bir çocuğu doğduktan sonra, o cariyeye bir hak sahibi çıkarsa; bu cariyeyi vasiye satan şahsa müracaat edilmez.
Bir oğlan ile bir cariye bırakarak öiei? bir şahsm üzerinde çok borç bulunur; oğlan da bu cariyeye, cima etmiş ve cariye de ondan bir çocuk doğurmuş bulunursa, bu durumda ölen zatın borcu için, bu cariye satılır. Oğlan da, bu cariyenin mehri ile çocuğun kıymetini, alacaklılara öder. Serahsî'nin Muhıyü'nde de böyledir.
Bir adam gelerek, cariye hakkında beyyine ibraz ederse; bu durumda o cariye de, mehri de, çocuğun kıymeti de, o adama hükmedilir. Muhıyt'te de böyledir.
Eğer ölen zatın borcu fazla olmazsa, (yani, terekesini içine alacak kadar borcu olmazsa) o zaman, cariye kalır; cariyenin kıymeti ile rneh-rini öder. Çocuğun kıymetini ödemez.
Bu, borç cariyenin kıymeti kadar veya daha çok olduğu zaman böyledir. Şayet, borç cariyenin kıymetinden az olursa; bu durumda ancak, borç kadar ödeme yapar. Ve cariyenin mehrini öder. Serahsî'nin Muhıyü'nde de böyledir.
Bir adam gasbedilmiş bir cariyeyi, onun, satıcısı tarafından, gasbolduğunu bildiği halde, satın alır veya hür olduğu haber verilen bir kadım, nikahlar fakat onun, hür olduğunu söyleyene inanmaz ve ondan da bir çocuğu olursa, işte o zaman, bu çocuk köle olur. Mebsût'ta da böyledir.
Şayet, o cariyeyi, başkasına ait olduğunu bile bile, satın alır, satıcı: "Bu cariyenin sahibi, beni bunu satmaya vekil eyledi." veya "öldü." yahut "bana vasiyyet eyledi, satmam için." der; cariye de bir çocuk doğurduktan sonra, bu cariyenin sahibi çıkıp gelir ve vekaleti inkar ederse; işte o zaman, hem cariyeyi, hem'de çocuğun kıymetini alır. Müşteri de satıcıya müracaat ederek, cariyenin parasını çocuğun da kıymetini ondan alır. Zehıyre'de de böyledir.
Bir adam, bir cariye alması için birini vekil ettiğinde, oda, ona bir cariye satın alır; parasını da müvekkilin malından peşinen öder ve bu cariye, müvekkilden bir çocuk doğurduktan sonra, bu cariyeye bir hak sahibi çıkıp onu alırsa; çocuğun kıymeti ile, cariyenin . mehrini de, çocuğun babasından alır.
Bu adam da, cariyenin parası ve çocuğun kıymeti için, cariyeyi satan şahsa müracaat eder.
Eğer, satıcı satışı inkar ederek: "Sen, benden satın almadın." der; çocuğun babası da beyyinesi ile "o cariyeyi, satıcıdan vekilinin satın aldığını" ve "parasının da, kendi malından nakden ödendiğini" söylerse, o zaman müşteri satıcıya müracaat ederek, cariyenin bedelini ve çocuğun kıymetini ondan alır.
Bu, çocuk babasının şahitleri, "satın alınışa" şahitlik yaparlar da, çocuk babasının, müşteriye, "satın alması için" emreylediğine şahitlik yapmazlarsa, böyle olur.
Bu durumda müşteri, cariyenin ve çocuğun bedeli için, satıcıya müracaat eder. Vekilin davası davadır.
Eğer, çocuk babasının şahitleri, şahitlik ederler ve "müşterinin, filan için satın aldığını ikrar eylediğini" söylerlerse, o zaman çocuk babası, satıcı tarafından aldatılmış olur. Ve çocuğun kıymetini satıcıdan alır.
Bir adam, diğerine bin dirhem mudâraba maiı verir; o da, iki bin dirhem kıymetinde bir cariye satın alır ve ondan da mudarıbın bir çocuğu olduktan sonra, o cariyeye bir hak sahibi çıkarsa, bu durumda çocuk, kıymeti ile hür olur.
Sonra da mudarib parası için satıcıya müracaat eder. Muhıyt'te de, böyledir.
Bir adam, diğerine *bir cariye satın almasını" emreder; o da, ona bir cariye satın aldıktan sonra, emreden o cariyeyi, o adama bağışlar ve bu cariye, ondan bir çocuk doğurur; sonra da, o cariyeye bir hak sahilbi çıkarsa, bu durumda cariyeyi de onun mehrini de, çocuğun kıymetini de alır. Ona cima eden şahıs, hiç bir şey için satıcıya müracaat edemez. Çünkü, onu başkası için almıştı. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Bir adam, satın aldığı bir cariyeyi azad edip, bir başkasına nikahlar ve onun hür olduğunu kocasına haber vermediği gibi, cariye olduğunu da söylemez; ancak, koca, o cariyeyi, o adamın satın alıp, azad eylediğini bilir; sonra da bu cariyenin kocası, ona cima eder ve ondan bir çocuğu doğduktan sonra, o cariyeye, bir hak sahibi çıkarsa, bu durumda koca, hak sahibine, bu cariyenin mehrini ve çocuğun kıymetini öder.
Sonra da koca, kendini evlendiren şahsa, çocuğun kıymeti için müracaat edemez. Zehıyre'de de böyledir.
Bir adamın, satın aldığı bir cariyeden, bir çocuğu olduktan sonra, onu azad eder ve nikahlar ve bu cariyeden bir çocuğu daha olur; bundan sonra da, o cariyeye bir sahib çıkar ve cariye' ile onun mehrini ve iki çocuğun kıymetini ondan alırsa; çocukların babası, satıcıya müracaat ederek, önceki çocuğun kıymetini alır; ikincinin kıymetini alamaz.
Sonra da, bu çocukların babası, sadece mehir tazmin eder. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Bir adam, diğerine karşı, mal iddiasında bulunur ve onunla, bir cariye karşılığında anlaşma yapıp, o cariyeyi de teslim alır ve ondan bir çocuğu doğar; sonra da ona bir hak sahibi çıkarsa, o cariyeyi de, mehrini de, çocuğun kıymetini de alır.
Eğer çocuk, hükmedilmeden önce ölürse, bu durumda çocuğun kıymeti hükmedilmez.
Sonra duruma bakılır: Eğer sulh, ikrardan dolayı ise, iddia eylediği şey için müracaat eder.
Eğer sulh, inkardan veya sükûttan dolayı ise, bu durumda yalnız davası için müracaat eder başka değil.
Şayet davasını beyyineler, veya yemin verir de, karşı taraf yemin etmezse, bu durumda da iddia eylediği şey için, müracaat eder ve çocuğun kıymetini tazmin eder. Mehir için müracaat etmez.
Eğer iddiacının malı yoksa ve iddiası bir kısas veya kısasdan başka bir şey ise; anlaşması da bir cariye üzerine olmuş ve ondan da bir çocuk doğmuş; sora da, o cariyeye bir hak sahibi çıkmışsa; şayet bu durumda sulh, ikrardan dolayı ise, cariyeye hak sahibi çıkmakla sulh batıl olmaz.
Fakat davacıya müracaat ederek cariyenin kıymetini .alır.. Ve çocuğun da kıymetini alır. Mehir için müracaat etmez.
Şayet sulh inkar veya sükûttan dolayı olur; sonra da davasına karşı beyyine ibraz eder veya yemin verir de, karşı taraf yemin etmezse; o zaman, cariyenin kıymetini almak için müracaat eder ve çocuğun kıymetini tazmin eder. Başka bir şey için müracaat edemez. Tahâvî Şerhi'nde de böyledir.
Bir adam, diğer bir şahsın elinde bulunan bir cariyeyi iddia eder ve ona karşılık olarak, başka bir cariye ile sükût veya ikrar ile anlaşma yaparlar bu cariye, ikisinden ayrı ayrı çocuk doğurur ve iddiacının elinde iken, ö cariyeye bir hak sahibi çıkıp o cariyeyi mehrini ve çocuğun kıymetini alırsa, o zaman, davacı dava ettiği şey için müracaat eder. Çocuğun kıymeti için müracaat edemez.
Ancak, hakkına karşı beyyine ikame ederse, o takdirde, iddia eylediği cariyenin kıymeti ile çocuğun kıymeti için davalıya müracaat eder.
Şayet hak sahibi, davalının yanında olan cariyeyi alırsa, bu durumda onun mehrini de, çocuğun kıymetini de alır.
Çocuk babası da, davalıya müracaat ederek, cariyenin kıymetini. alır; çocuğun kıymetini alamaz. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Şayet davalı davacıya başka bir cariye vermek üzere, anlaşma yaparlar; davacı da, davalıdan, o cariyeyi alır ve bu cariyenin ikisinden de çocuğu olduktan sonra, o cariyeye bir hak sahibi çıkarsa; bu durumda hak sahibi, cariyenin ve çocuğun kıymeti için müracaat eder ve alır. Zehıyre'de de böyledir,
Aldananın da, aldatanın da çocuğunun nesebi, babasından sabit olması bakımından, müsavidir. Ve bu çocuk kıymetiyle birlikte hürdür. Çocuk babasının müracaatı ile, kıymetiyie birlikte cariyenin mülkünden ayrılır.
Aldananın, çocuğu hakkında müracaat etme hakkı vardır. Aldatanın, çocuğu hakkında müracaat etme hakkı yoktur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Aldatma hususunda, zimmet ehli ile müslüman aynıdır. Muhıyt'te de böyledir. [61]
Ancak çocukların sahibi, bunu belgeleyerek, "satın alış, hibe veya bunun benzerleri gibi bir şeyle olduğunu" tesbit ederse; bu durumda hakim, cariyeyi ve onun mehri ile çocukların kıymetini, hak sahibine hükmeder.
Bu durumda müşteri, bu cariyenin mehri için, onun sahibine veya satıcısına bağışlayıcısına yani hiç bir kimseye bize göre müracaat edemez.
Peki, bu durumda çocukların kıymeti için, müracaat edebilir mi?
Şira (= satın alma) bölümünde müracaat eder; bağış ve benzerleri bölümünde ise müracaat edemez. Muhıyt'te de böyledir.
Bu durumda çocukların dava günündeki kıymetleri nazar-ı itibara alınır.
Çocuklardan, davadan önce ölenler için, çocuk babası, kıymetinden hiç bir şey ödemez. Zehıyre'de de böyledir.
Garûr (= aldatıcı bir şahıs) bir cariye satın alır veya o cariyeye bağış, vasiyet, sadaka olma gibi sebeblerden biri ile sahib olur ve ondan dâ bir çocuğu doğar; sonra da beyyinesiyle birlikte o cariyeye, bir sahib. çıkarsa, bu mes'elelerde, o çocuk kıymeti karşılığında hürdür. Kâfî'de de böyledir.
Bir cariye, bir adama gelerek, "kendisinin hür olduğunu" haber verir; o adam da bunun üzerine o cariyeyi nikahlar ve bu cariye bir çocuk doğurduktan sonra, cariyenin efendisi beyyine ibraziyle "onun, kendi cariyesi olduğunu" söyler ve bu cariye efendiye hükmedilirse; bu durumda o çocuk da cariyenin efendisine hükmedilir.
Yalnız, kocası, bu cariyenin hür olduğunu beyyinelerse, buna binaen, çocuğun hürrüyeti hakikaten sabit olur.
Ve bu durumda o adam, garûrdur. Çocuk hürdür. Ona karşı, bir yol yoktur. Babasının onun kıymetini borç olarak vermesi gerekir. Bu durumda, hüküm verildiği zamandaki kıymetine itibar olunur. Mebsût'ta da böyledir.
Bir kimse, o çocuğu hata ile öldürürse, babasına, onun kıymetini ödemesine hükmedilir.
Bu durumda baba, o kıymeti diyet olarak alır. Ve çocuğun öldürüldüğü gündeki kıymetin babaya ödenmesine hükmedilir.
Eğer baba, diyet olarak bir şey almamış ise; ona, çocuğun kıymetinin verilmesine hükmedilmez.
Eğer diyet almış ise, kıymeti aleyhine hükmedilir. Muhıyt'te de böyledir.
Şayet o çocuğun bir çocuğu olursa, bu durumda babası ile beraber onun mirası ve diyeti muhafaza ediür ve o cariyenin kıymeti düşük değeri ile diyetinden çıkarılıp, babaya verilir. Havî'de de böyledir.
Eğer o çocuğu baba öldürmüş olursa, onun kıymetini borçlanır. Hidâye'de de böyledir.
Eğer çocuğun babası, borçlu olarak ölürse, bu durumda hak sahibi alacaklılar için numune-i imtisal (~ örnek misal) olur. Cariyenin efendisi vela olamaz.
Bize göre çocuk sahibi, elbette çocuğun kıymetini hak sahibine öder.
Eğer hak sahibi, çocuğa rahm sahibi ise, bu çocuk karabeti ( = yakınlığı, akrabalığı) sebebiyle, hak sahibi cihetinden hür olmadığı için çocuk sahibi tazminatta bulunmaz. Muhıyt'te de böyledir.
Şayet babanın, "onu hür olarak nikahladığına" beyyinesi olmazsa, bu durumda hak sahibine, onu bilip bilmediği hususunda yemin verir.
Bir kimse, başka birine, "bir kadının hür olduğunu" haber verir; o da, kadını nikahlar kadın ondan bir çocuk doğurduktan sonra, bu kadına bir hak sahibi çıkarsa, bu durumda hakim, o çocuğu kıymeti karşılığında hür kılar. Çünkü, kadının kocası, onun hür olduğunu haber vermiştir. Bu durumda, o çocuğun babası, çocuğun kıymeti için, kadının hür olduğunu haber veren şahsa müracaat eder.
Şayet, kadının hür olduğunu haber veren olmasa da, bu kadın kendisi hür olduğunu söyleyerek, kendi nefsini nikahlasa, a zaman, bu çocuğun sahibi, hürriyetinden sonra, o kadına çocuğun kıymeti için müracaat eder. Zehıyre'de de böyledir.
Bir kadın, kendiliğinden, bir adamı aldatarak, ona: "Şu adamın cariyesi olduğunu söyler; o adam da ondan bu kadını satın alır ve bu kadın ondan bir çocuk doğurduktan sonra, ona bir hak sahibi çıkarsa, bu durumda kocası, parası ve çocuğun kıymeti için, cariyeye değil de satıcısına müracaat eder. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, bir cariye satın alıp, onu da teslimahr ve bu cariyeyi, bir başkasına satar ve bu cariye, ikinci adamdan bir çocuk doğurduktan sonra, bu cariyeye bir sahip çıkarsa, bu durumda ikinci müşteri, parası için satıcıya müracaat eder; çocuğun kıymetini de ondan alır.
İkinci satan ise, birinci satana, çocuğun kıymeti için, müracaat edemez.
Bu, İmâm Ebû Hamle (R.A.)'nin görüşüdür. Fetâvâyi Kâdîhân'da a böyledir.
İki adam, bir cariye satın aldıktan sonra, onlardan birisi, kendi hissesini, arkadaşına bağışlar; bu cariye de, bir çocuk doğurduktan sonra, o cariyeye bir sahib çıkıp, cariyeyi de, çocuğun kıymetini de ondan alırsa; bu durumda, çocuğun babası, cariyenin de, çocuğunda kıymetlerinin yarısı için, satıcıya müracaat eder. Bağış yapan şahsa, bir şey için müracaat edemez.
Bağış yapan ise, cariyenin kıymetinin yarısı, için, satıcıya başvurur.
Çocuğun kıymeti için müracaat edemez. Zehiyre'de de böyledir.
İki kişinin ortak bulunduğu bir cariye, bir çocuk doğurduğunda, bu ortaklardan birisi, o çocuğun kendinden olduğunu iddia eder ve çocuğun kıymetinin yarısı ile mehrin yarısını, arkadaşına borçlandıktan sonra, o cariyeye bir hak sahibi çıkarsa; cariye ile çocuğun kıymeti ve mehrin hak sahibine verilmesine hükmedilir.
Bu durumda çocuğun babası, cariyenin ve çocuğun kıymetinin yarısı için, satıcıya müracaat eder.
Aynı zamanda ortağına da müracaat ederek, ona verdiği cariyenin kıymetinin yarısı ile mehrin yarısını ondan geri alır.
Bu durumda çocuğun kıymeti için, müracaat edemez.
O ortak da, bu cariyenin kıymetinin yarısı için, satıcısına müracaat eder. Mebsût'ta da böyledir.
İki kişi, bir yetimin vasisinden bir cariyeyi ortaklaşa satın alırlar; cariye de onlardan birisinden, bir çocuk doğurur; sonra da ona bir sahib çıkarsa, bu durumda çocuk kıymeti karşılığında hür olur.
Ve çocuğun babası, vasiye müracaat ederek çocuğun kıymetinin yarısını ondan alır.
Ortaklardan biri, çocuğun yarısını ondan satın almış olsa "bile kıymetinin yansı için, diğer ortağına müracaat edemez.
Bundan sonra da vasi, yetimin malına başvurarak, verdiğini ondan alır.
Bir cariye, bir adamdan, bir çocuk doğurduktan sonra, o cariyeye, bir sahib çıkar; çocuğun babası da: "Ben, onu filandan satın aldım." der; o filan da bunu tasdik eder; sahib çıkan da buna inanmazsa onu, filandan satın aldığını bilmediğine yemin ettikten sonra, çocuk onun kölesi olur. Şayet, hak sahibi ikrar eder de, satıcı inkar ederse; bu durumda çocuk, hür olur.
Babanın da o çocuğun kıymetini vermesi gerekir. Satıcıya da müracaat edilmez.
Şayet, hak sahibi bunu ikrar ederse; çocuk onun ikrarı sebebiyle, bedelsiz olarak azad edilmiş olur. Serahsî'nin Muhiyti'nde de böyledir.
Bir mükâteb veya bir köle, efendisinin izniyle hür bir kadınla evlenir ve bu kadın bir çocuk doğurduktan sonra ona bir sahib, çıkar; kadın da; o adama hükmedilirse; bu durumda o çocuk, köle olur.
Bu, İmâm Ebû Hanîte (R.A.) ve İmâm Ebâ Yûsuf (R.A.)'a göre böyledir.
Keza, mükatep satışta aldanmış olsa bile hüküm böyledir. Mebsııt'ta da böyledir.
Bir mükâtebe, hür olduğunu söyleyerek, birisiyle nikahlandıktan sonra, mükâtebeliği meydana çıkarsa; çocuk babası, mükâtebeye tazminatta bulunur.
Bu, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'ım son kavlidir. Mebsût'ta da böyledir.
İzinli bir mükatep veya bir köle, bir cariye satar; o cariye de müşteriden bir çocuk doğurduktan sonra, o cariyeye bir sahib çıkarsa, çocuğun babası, onun kıymeti için, satıcıya müracaat eder. Mebsût'ta da böyledir.
Varis, murisin satıcısına müracaat ederek, çocuğun bedelini alır. Kadın, bir çocuk doğurduktan sonra, ona bir hak sahibi çıkarsa, bu durumda kendisine cariye vasiyyet edilen şahıs satıcıya, çocuğun kıymeti için, müracaat edemez. Onu, kusuru sebebiyle de geri veremez. Hulasada da böyledir.
Hasta bir şahıs Ölüm hastalığında ikrar ederek, "yanında olan cariyenin filana ait olduğunu ve yanında emanet olarak kaldığını adamın ölümünden sonra varisinin ona cima eylediğini" söyler; varis de, murisinin ikrarını bilir, cariye ise, ondan bir çocuk doğurduktan sonra, o cariyeye bir hak sahibi çıkarsa; budurumda, bu cariye de, çocuk da hak sahibine hükmedilir. Zemyre'de de böyledir.
Bir adam, babasının cariyesine varis olup, ondan da bir çocuğu doğduktan sonra, o cariyeye bir hak sahibi çıkarsa, bu çocuk, kıymeti ile hür olur.
Sonra da, o cariyenin bedeli ve çocuğun kıymeti için, cariyeyi murise satan şahsa müracaat edilir.
Kendisine vasiyet ediîen şahıs, bunun hilafmadir.
Vasiyet olunan şahsm cariyeden bir çocuğu doğduktan sonra, o cariyeye bir hak sahibi çıkarsa; bu cariyeyi vasiye satan şahsa müracaat edilmez.
Bir oğlan ile bir cariye bırakarak öiei? bir şahsm üzerinde çok borç bulunur; oğlan da bu cariyeye, cima etmiş ve cariye de ondan bir çocuk doğurmuş bulunursa, bu durumda ölen zatın borcu için, bu cariye satılır. Oğlan da, bu cariyenin mehri ile çocuğun kıymetini, alacaklılara öder. Serahsî'nin Muhıyü'nde de böyledir.
Bir adam gelerek, cariye hakkında beyyine ibraz ederse; bu durumda o cariye de, mehri de, çocuğun kıymeti de, o adama hükmedilir. Muhıyt'te de böyledir.
Eğer ölen zatın borcu fazla olmazsa, (yani, terekesini içine alacak kadar borcu olmazsa) o zaman, cariye kalır; cariyenin kıymeti ile rneh-rini öder. Çocuğun kıymetini ödemez.
Bu, borç cariyenin kıymeti kadar veya daha çok olduğu zaman böyledir. Şayet, borç cariyenin kıymetinden az olursa; bu durumda ancak, borç kadar ödeme yapar. Ve cariyenin mehrini öder. Serahsî'nin Muhıyü'nde de böyledir.
Bir adam gasbedilmiş bir cariyeyi, onun, satıcısı tarafından, gasbolduğunu bildiği halde, satın alır veya hür olduğu haber verilen bir kadım, nikahlar fakat onun, hür olduğunu söyleyene inanmaz ve ondan da bir çocuğu olursa, işte o zaman, bu çocuk köle olur. Mebsût'ta da böyledir.
Şayet, o cariyeyi, başkasına ait olduğunu bile bile, satın alır, satıcı: "Bu cariyenin sahibi, beni bunu satmaya vekil eyledi." veya "öldü." yahut "bana vasiyyet eyledi, satmam için." der; cariye de bir çocuk doğurduktan sonra, bu cariyenin sahibi çıkıp gelir ve vekaleti inkar ederse; işte o zaman, hem cariyeyi, hem'de çocuğun kıymetini alır. Müşteri de satıcıya müracaat ederek, cariyenin parasını çocuğun da kıymetini ondan alır. Zehıyre'de de böyledir.
Bir adam, bir cariye alması için birini vekil ettiğinde, oda, ona bir cariye satın alır; parasını da müvekkilin malından peşinen öder ve bu cariye, müvekkilden bir çocuk doğurduktan sonra, bu cariyeye bir hak sahibi çıkıp onu alırsa; çocuğun kıymeti ile, cariyenin . mehrini de, çocuğun babasından alır.
Bu adam da, cariyenin parası ve çocuğun kıymeti için, cariyeyi satan şahsa müracaat eder.
Eğer, satıcı satışı inkar ederek: "Sen, benden satın almadın." der; çocuğun babası da beyyinesi ile "o cariyeyi, satıcıdan vekilinin satın aldığını" ve "parasının da, kendi malından nakden ödendiğini" söylerse, o zaman müşteri satıcıya müracaat ederek, cariyenin bedelini ve çocuğun kıymetini ondan alır.
Bu, çocuk babasının şahitleri, "satın alınışa" şahitlik yaparlar da, çocuk babasının, müşteriye, "satın alması için" emreylediğine şahitlik yapmazlarsa, böyle olur.
Bu durumda müşteri, cariyenin ve çocuğun bedeli için, satıcıya müracaat eder. Vekilin davası davadır.
Eğer, çocuk babasının şahitleri, şahitlik ederler ve "müşterinin, filan için satın aldığını ikrar eylediğini" söylerlerse, o zaman çocuk babası, satıcı tarafından aldatılmış olur. Ve çocuğun kıymetini satıcıdan alır.
Bir adam, diğerine bin dirhem mudâraba maiı verir; o da, iki bin dirhem kıymetinde bir cariye satın alır ve ondan da mudarıbın bir çocuğu olduktan sonra, o cariyeye bir hak sahibi çıkarsa, bu durumda çocuk, kıymeti ile hür olur.
Sonra da mudarib parası için satıcıya müracaat eder. Muhıyt'te de, böyledir.
Bir adam, diğerine *bir cariye satın almasını" emreder; o da, ona bir cariye satın aldıktan sonra, emreden o cariyeyi, o adama bağışlar ve bu cariye, ondan bir çocuk doğurur; sonra da, o cariyeye bir hak sahilbi çıkarsa, bu durumda cariyeyi de onun mehrini de, çocuğun kıymetini de alır. Ona cima eden şahıs, hiç bir şey için satıcıya müracaat edemez. Çünkü, onu başkası için almıştı. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Bir adam, satın aldığı bir cariyeyi azad edip, bir başkasına nikahlar ve onun hür olduğunu kocasına haber vermediği gibi, cariye olduğunu da söylemez; ancak, koca, o cariyeyi, o adamın satın alıp, azad eylediğini bilir; sonra da bu cariyenin kocası, ona cima eder ve ondan bir çocuğu doğduktan sonra, o cariyeye, bir hak sahibi çıkarsa, bu durumda koca, hak sahibine, bu cariyenin mehrini ve çocuğun kıymetini öder.
Sonra da koca, kendini evlendiren şahsa, çocuğun kıymeti için müracaat edemez. Zehıyre'de de böyledir.
Bir adamın, satın aldığı bir cariyeden, bir çocuğu olduktan sonra, onu azad eder ve nikahlar ve bu cariyeden bir çocuğu daha olur; bundan sonra da, o cariyeye bir sahib çıkar ve cariye' ile onun mehrini ve iki çocuğun kıymetini ondan alırsa; çocukların babası, satıcıya müracaat ederek, önceki çocuğun kıymetini alır; ikincinin kıymetini alamaz.
Sonra da, bu çocukların babası, sadece mehir tazmin eder. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Bir adam, diğerine karşı, mal iddiasında bulunur ve onunla, bir cariye karşılığında anlaşma yapıp, o cariyeyi de teslim alır ve ondan bir çocuğu doğar; sonra da ona bir hak sahibi çıkarsa, o cariyeyi de, mehrini de, çocuğun kıymetini de alır.
Eğer çocuk, hükmedilmeden önce ölürse, bu durumda çocuğun kıymeti hükmedilmez.
Sonra duruma bakılır: Eğer sulh, ikrardan dolayı ise, iddia eylediği şey için müracaat eder.
Eğer sulh, inkardan veya sükûttan dolayı ise, bu durumda yalnız davası için müracaat eder başka değil.
Şayet davasını beyyineler, veya yemin verir de, karşı taraf yemin etmezse, bu durumda da iddia eylediği şey için, müracaat eder ve çocuğun kıymetini tazmin eder. Mehir için müracaat etmez.
Eğer iddiacının malı yoksa ve iddiası bir kısas veya kısasdan başka bir şey ise; anlaşması da bir cariye üzerine olmuş ve ondan da bir çocuk doğmuş; sora da, o cariyeye bir hak sahibi çıkmışsa; şayet bu durumda sulh, ikrardan dolayı ise, cariyeye hak sahibi çıkmakla sulh batıl olmaz.
Fakat davacıya müracaat ederek cariyenin kıymetini .alır.. Ve çocuğun da kıymetini alır. Mehir için müracaat etmez.
Şayet sulh inkar veya sükûttan dolayı olur; sonra da davasına karşı beyyine ibraz eder veya yemin verir de, karşı taraf yemin etmezse; o zaman, cariyenin kıymetini almak için müracaat eder ve çocuğun kıymetini tazmin eder. Başka bir şey için müracaat edemez. Tahâvî Şerhi'nde de böyledir.
Bir adam, diğer bir şahsın elinde bulunan bir cariyeyi iddia eder ve ona karşılık olarak, başka bir cariye ile sükût veya ikrar ile anlaşma yaparlar bu cariye, ikisinden ayrı ayrı çocuk doğurur ve iddiacının elinde iken, ö cariyeye bir hak sahibi çıkıp o cariyeyi mehrini ve çocuğun kıymetini alırsa, o zaman, davacı dava ettiği şey için müracaat eder. Çocuğun kıymeti için müracaat edemez.
Ancak, hakkına karşı beyyine ikame ederse, o takdirde, iddia eylediği cariyenin kıymeti ile çocuğun kıymeti için davalıya müracaat eder.
Şayet hak sahibi, davalının yanında olan cariyeyi alırsa, bu durumda onun mehrini de, çocuğun kıymetini de alır.
Çocuk babası da, davalıya müracaat ederek, cariyenin kıymetini. alır; çocuğun kıymetini alamaz. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Şayet davalı davacıya başka bir cariye vermek üzere, anlaşma yaparlar; davacı da, davalıdan, o cariyeyi alır ve bu cariyenin ikisinden de çocuğu olduktan sonra, o cariyeye bir hak sahibi çıkarsa; bu durumda hak sahibi, cariyenin ve çocuğun kıymeti için müracaat eder ve alır. Zehıyre'de de böyledir,
Aldananın da, aldatanın da çocuğunun nesebi, babasından sabit olması bakımından, müsavidir. Ve bu çocuk kıymetiyle birlikte hürdür. Çocuk babasının müracaatı ile, kıymetiyie birlikte cariyenin mülkünden ayrılır.
Aldananın, çocuğu hakkında müracaat etme hakkı vardır. Aldatanın, çocuğu hakkında müracaat etme hakkı yoktur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Aldatma hususunda, zimmet ehli ile müslüman aynıdır. Muhıyt'te de böyledir. [61]
Konular
- 2- Bayi Ve Müşteri Da'vâsı
- 3- Bir Kimsenin, Oğlunun Cariyesinin Çocuğunu İddia Etmesi
- 4- Ortak Şahısların Cariyenin Çocuğunu İddiası
- 5- Yabancı İle Zi'l-Yed'in Ve İki Yabancının Da'vâları
- 6- Birinin Veya İkisinin Yanında Çocuk Bulunan Karı-Kocanın Da'vâları
- 7- Nikâh Hükmüyle, Başkasının Cariyesinin Çocuğunun Nesep Davası
- 8- Zinadan Doğan Çocuk Ve Onun Hükmü
- 9- Bir Efendinin, Cariyesinin Çocuğunun Nesebini İddia Etmesi
- 10- Bîr Şahsın: "Filanındır." Diye İkrar Ettikten Sonra, Çocuğun Kendisine Ait Olduğunu İd
- 11- Nesebi Başkasına Ve Ona Münasip Olan Bir Şahsa İzafe Etmek
- 12- Boşanma Veya Ölümden Dolayı İddet Bekleyen Bir Kadının Çocuğunun Nesebi
- 13- Ana-Babadan Birinin Çocuğu Kabul Etmediği Hâlde, Diğerinin İddia Etmesi
- 14- Tacir Köle Ve Mükâtebin İddiası
- 15- Muhtelif Mes'eleler
- 15- İSTİHKAK DA'VÂLARI
- 16- GARÛR'UN (- ALDATICI ŞAHSIN) İDDİASI
- 17-BU KONU İLE İLGİLİ ÇEŞİTLİ MES'ELELER
- KİTÂBÜ'L-MEHÂDIR VE'S-SİCÎLLÂT
- (MAHKEME SİCİL VE KAYIT DEFTERLERİ)
- 1- MAHKEMELERDE DA'VÂLARLA İLGİLİ KAYİTLAR VE SİCİL DEFTERLERİNİN TUTULMASI
- Da'vâ İle İlgili Bazı Istılahlar:
- 2- MUTLAK BORCUN İSBATI HUSUSUNDAKİ DA'VÂDA KAYDA GEÇİRİLMESİ ( = MAHKEME DEFTERİNE YAZILMASI) GEREK
- Mutlak Borcun İsbatı İle İlgili Da'vânın Tescili (= Bu Da'va İle İlgili İfâdelerin Ve Kararın, Mahke
- Mutlak Borçla İlgili Da'vanın Def'i Hususundaki Da'vâda Kayda Geçirilmişi Gereken Şeyler
- Mutlak Borçla İlgili Da'vanın Def'i İle İlgili Da'vanın Tescili
- 3- BİR ÖLÜDE BULUNAN ALACAKLA İLGİLİ DA'VÂDA KAYDA GEÇİRİLMESİ GEREKEN ŞEYLER
- Ölüde Bulunan Alacakla İlgili Da'vânın Tescili
- Ölüde Bulunan Alacak Da'vâsinin Def'inin İsbatı Hakkındaki Da'vâda Kayda Geçirilecek Şeyler
- Ölüde Bulunan Alacak Da'vâsının Def'inin İsbatı Hakkındaki Da'vânın Tescili
- 4- NİKÂHLA İLGİLİ DA'VÂDA KAYDA GEÇİRİLMESİ GEREKEN ŞEYLER