1- Şehadette Ehliyeti Olmadığı İçin Şehadeti Kabul Edilmeyen Kimseler

Alimlerimize göre, ahrasın (=  dilsizin) şehadeti caiz değildir. Zehıyre de de böyledir.

Her iki. gözü kör olan kismenin de şehadeti caiz değildir. Gözlerin kör olması, ister hadiseden önce olsun, isterse sonra olsun, müsavidir.

Duyma yoluyla, körün şehadetinin caiz olup-olmaması hakkında ihtilaf vardır: İmâm Ebu Yûsuf (R.A.): "Duyma yoluyla olan şahitliği kabûledilir.   Şayet   hadise   zamanı   görüyor   da,   şehadet   vaktinde görmüyorsa, —her ne kadar ismini nesebini bilse bile— duyması kafi gelmez." buyrulmuştur. Fethû'l-Kadîr'de de böyledir.

Bu durum, onun şehadeti zamanında, onun işaretine muhtaç (olmadığı zamandadır.
Fakat iddia sahibi, onun işaretine muhtaç ise, bi'1-icma şehadeti kabul edilmez. Bedâi"de de böyledir.

Şayet körlük, şehadet yaptıktan sonra, fakat hüküm verilmeden önce olursa, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, hükümden kaçınılır. Kâfî'de de böyledir.

Kör olarak şahitlik yapan şahsın şehadeti red edildikten sonra güzleri açılır ve aynı hadiseye şehadette bulunursa, şehadeti kabul edilir. Hulâsa'dada böyledir.

Sabilerin ve delilerin şehadetieri kabul edilmez. Bunak da, mecnun hükmündedir.

Bir kimse, bir saat cinnet geçirse, bir saat da ifakat bulsa, ifakatı zamanındaki şehadeti kabul edilir.

Şemsü'I-Eimme Halvânî (R.A.) cünûn (= cinnet delilik) süresini iki gün olarak takdir etmiş ve: "Tecennünü, iki gün veya daha az olur; sonra da, iyileşirse; bu iyilik halindeki şahitliği kabul edilir." demiştir. jMuhiyt'te de böyledir.

Tek bir kadının şahitliği kabul edilmez.

Yalnız ben olan kadının —mirasın dışında— nesebini sabit olması hususunda doğuma şehadeti kabul edilir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Keza, oyun oynarken, çocukların biri biri hakkındaki şehadetieri kabul edilmez.

Her ne kadar ihtiyaç olsa bile, hamamdaki kadınların hamamda ivaki şehadetieri, kabul edilmez. Zehıyre'de de böyledir.

Keza, zindanda (= hapishanede) hapislerin orada cereyan eden bir vakıa hakkında birbirlerine karşı şehadetieri caiz değildir.

Fakat, kadınların, ana karnındaki çocuğun kaç aylık olduğuna, bir de, doğumda çocuğun canlı veya cansız doğduğuna dair şehadetieri veya doğumda her hangi bir azasının hareket edip etmediği hakkındaki şeha­detieri kabul edilir.
Bunların çocuğun üzerine, cenaze namazı kılınıp kilınmayacağı hakkındaki şehadetleri, bi'1-icma' kabuledilir.

Ancak, miras hakkındaki şehadetleri ihtilaflıdır:

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.): "Şehadetleri kabul edilmez; İki erkeğin veya iki kadın bir erkeğin şehadetine ihtiyaç vardır." buyurulmuştur.

İmâmeyn ise: "Eğer kadın adile ise "Tek kadının da şehadeti mak­buldür." buyurmuşlardır. Tercih edilen de budur. Fethu'l-Kadîr'de de böyledir.

Çocuğun doğum anındaki hareketine gelince, her iki imama göre de, iki kadın, iki erkeğin şehadeti gerekir. Muhiyt'te de böyledir.

Kadınların, hırsızlık hakkındaki şehadeti eriyle  el kesilmez. Ancak, hırsıza tazminat yaptırılır. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir kimse: "Eğer, ben içki içersem; şu kölem hür olsun." der; bir erkekle, iki kadın da, o adamın içki içtiğine şahitlik yaparlarsa; bu köle azad olur. Adama had yapılanız.

Keza, bir şahıs: "Eğer filanın malım çalarsam, kölem azad olsun." der; bir erkekle, iki kadın da, onun, o adamın malını çaldığına şahitlik yaparlarsa; kölesi azad olur; fakat, eli kesilmez. Hulasa'da da böyledir.

Memiükün (= kölenin) şehadeti makbul değildir. Köle, ister mü-debber olsun. İster, mükateb olsun; isterse, ümmü-veled olsun fark etmez.

Bir kısmı azad edilmiş olan kölenin şehadeti de, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre kabul edilmez. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Köleliği   sebebiyle şehadeti kabul olunmayan kimsenin tamamı azad olur veya kafirliği veya çocukluğu sebebiyle şehadetleri kabul olunmayan şahısların sonradan bu mani halleri zail olursa, şehadetleri kabuledilir.

Fasıklığı sebebiyle şahitliği kabul edilmeyenlerin veya karı-koca oldukları için, birbiri hakkında şahitlikleri kabul edilmeyen kimselerin veya efendisinin kölesi; kölesinin efendisi hakkında şahitlikleri kabul edilmeyenlerin, bu halleri zail olsa bile, yine şehadetleri kabul edilmez. Şayet efendisinin hadisesine şahit olur veya iki kadının, biri birine karşı davaları  bulunursa;  bunlar  birbirinden  ayrıldıktan  sonra,  şehdetler kabul edilir. Her ne kadar, hadise zamanı köle veya kafir, çocuk ise de, bu halleri gittikten  sonra, yapacakları şehadet kabul edilir.  Çünkü şehadette itibar şehadetin eda edildiği zamandadır. Bu durumda ise, bunların şehadete mani bir halleri yoktur.
Karı-koca birbirine nikahlı iken, bir biri hakkında şikayette bulunsalar; hakim şehadetleri kabul eder; reddetmez. Aralarında ayrılık vuku bulsa, İmâm Muhammed (R.A.) bu faslı Asi kitabında zikreyle-memiştir. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre hakim şehadeti yeniletir; önceki şehadette hükmeylemez. Muhıyt'te de böyledir. [16]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..