2- ŞÜF'ANIN MERTEBELERİ

Şüfâ sebebleri, biraraya gelirse tertibe riâyet edilir. En kuvvetli olanı öne geçer.

Birbirine karışmış olan şeyde, ortak en öne geçer.

Eğer ortağına teslim ederse, malı karışmış olana şüf a gerekir. Ma­lı karışmış olan iki ortak bir araya geldiği zaman önce ehas, sonra eam olan tadim edilir.

Şayet malı karışmış olan teslim ederse, şüf a komşu içindir.

Bu, zâhirü*r-rivâyenin cevâbıdır.

Sahih olan da budur. Çünkü, bu üçten her biri, istihkak için salah sebebidir. Ancak, onlardan ba'zılan, bazılarının üzerine tesirlerinin kuv­vetleri bakımından tercih edilirler.

Bir nehirden, bir kanal ayrılır, onun altında da araziler, bostan­lar, bağ ve bahçeler bulunur ve oradan bir yer, bir bostan satılır ve satı­lan yer de, o kanalı kazanların cemaatından olursa, o kanalın ehli, bü­yük kanalın ehlinden, -sulamakta müsavi olsalar bile- şüf a yönünden daha lâyıktırlar. Bedâi'de de böyledir.

Büyük bir yolun etrafından ayrılmış yerlerde, evldr bulunur ve onlardan birisi satılırsa, etrafdaki evlerin hepsi de ona şefı'dirler. Şeyhu'l-İmâm Abdü'l-vâhîd el-Şeybânî, şöyle buyurmuştur.

Bu, etraf dört kûşv olursa böyledir. Şayet müdevver (yuvarlak, da­irevî) ise şüf'a, o eve en yakın olanındır. Zshiriyye'de de böyledir.

Çıkmaz bir sokakta, bir kişinin bir evi; bir de iki kişinin evi; bir de bir topluluğun evi bulunduğunda; iki ortaktan birisi, hissesini satarsa; şüf'a iik önce, onun ortağmındır. O teslim ederse; tek başına ev sa­hibi olanındır; onlar da teslim ederse; topluluğundur; onlar da teslim ' ederse;   -arka   kapısı,   diğer   sokağa   açılıyorsa-   mülâsık   olan komşusunu ndur.

Çıkmaz bir sokakta bulunan ve iki kişinin ortak olduğu bir so­kakta iki ortak arasında olan bir ev, onu evdeki hissesini, bu ortaklar­dan birisi bir başka adama satarsa; onun şüf ası, -en önce-, ortağmındır.

O, hakkım teslim ederse; ortak duvar sahibinindir. O da teslim ederse, bütün sokak halkınındir. Onlar da teslim ederlerse,  kapısı arka sokağa açılan yerdeki komşusunundur.
Hassâf'in,  Edebü'1-Ksdî isimli  kitabında  şöyle zikredilmiştir.  -Yukarıdaki mes'elede, şüf'a hakkı- sonra da yoldaki ortağının -yer or­tağı olmayan ve aralarındaki duvarın altında olan- komşusunundur.

Bunun şekli: Aralarında taksim edilmemiş bir yer bulunan iki kişi­den birisi, o yerin ortasına bir duvar çeker ve bundan sonra taksim eder­lerse; o duvar ve duvarın altında kalan yere ortak olurlar.

Bu, komşu satılan ba'zı şeye ortak olduğu zaman böyledir.

Fakat o yeri taksim ederler ve her ikisi de bir şeyler vererek ortası­na bir duvar çektirirse; her birisi, o yerin sahibine komşu; o duvara da ortak olurlar. Binanın dışında şüf'a kalmaz. Kudûrî, şöyle buyurmuştur:

Duvarın altına ortak olan şahıs, bütün satılanda en haklı olan şüf'a sahibi olur. İmâm Muhammet! (R.A.)'e göre ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'tan gelen bir rivayete göre, bu şahıs, bütün satılanlarda, komşularına göre öne geçer. Zemyre'de de böyledir.

İmâm Kerbî şöyle buyurmuştur. Esas olan rivayetler, Ebâ Yû-suf(R.A.)'un rivayetleridir. Karışık mallardaki ortak, şüf aya ev bakıy-yesinde komşudan daha evlâdır.

İmâm Muhammed (R.A.) ise: "Bu gibi mes'elelerde, duvarda ortak olan şahıs daha evlâdır. Çünkü iki kişi, bir duvara ortak bulunduğu za­man, onlardan herbiri, onun taşında, toprağında, ağacında, altında, üs­tünde ortaklardır." buyurmuştur.

Duvara ortak olundukları bilinmiyor; üzerindeki ağaca ortak oldukları ise biliniyor ve o iki evden birisi satılıyor bu durumda onlardan birisi "duvara ortak olduğuna dair" beyyine getirirse; işte o, şüfa ya, komşusundan daha layıktır. Çünkü ortaktır. Şayet beyyinesi yoksa, ona, "komşudan daha layıktır." diyemeyiz, tmâmın "daha layıktır." sözü, yalnız duvara âit değil, tamamına aittir. Bunun zahirine ıtlak iktiza eder. Bedâi'de de böyledir.

İmâm Muhammed (R.A.), şöyle buyurmuştur:

Ortağın şüf ayı teslim ettiği her yerde, şüf a hakkı -komşu satışı duyarsa- komşuya âit olur buyurmuştur.

Fakat istemeyip, ortak olana bırakırsa -yâni ortağına terk ederse-artık, ona şüf a hakkı yoktur. Muhıyt'te de böyledir.

Büyük bir yerin içinde, parmaklıklarla etrafı çevrilmiş yerler bu­lunduğunda, o yerin sahibi, bir maksure veya belirli bir yerini yahut bir evini satacak olursa; evin komşusu, onun şefîidir.Çünkü satılan o yer, evin cümlesindendir. Evin komşusu, satılanın şefi'idir. O şüf a hakkım teslim ederse, diğer komşuya şüf a yoktur. Çünkü satılan yer, tek mülk olarak maksûddur; O yerden ayrılmış bir parçadır. Serahâ'nin Muhiti­nde de böyledir.

Bir evin alt katı ikipkişinin, üst katı ise, bir kişinin olduğunda, alt katta hissesi bulunanlardan birisi, hissesini satacak olursa; alt katın ortağı, onun şefi'idir; üst katın ortağı da üst katın şefi'idir. Üst katın ortağı, alt kata şefi değildir. Çünkü,, alt kattaki, üst katta olana kom­şudur.. Ortak hakkı daha evlâdır.

Evi üst katta olanın yolu, başka birinin yerinden geçerse; üst ka­tı satan şahıs, onu yoluyla birlikte satmış olur.

îstihsânda: "Alt katta olanın şüf ası vardır." denilmiştir.

Şayet o üst katın yolu, bir başkasının yerinden geçiyor ve üst katı da satılıyor ise, yol, yerinden geçen şahıs, şüf ada daha evlâdır. Bedâi'­de .de ! böyledir,

Öir yer, iki kişinin olur; onun ortasında da, birinin duvarı bulu-nar ve duvarı bulunan şahıs kendi yerini satacak olursa; o yere ortak olan şahıs, şüf ada haklıdır. Duvara ortak olan daha evladır.

Keza, iki adamın bir arsası (yeri) olur; her ikisinin ortasında da birinin kuyusu bulunur ve kuyu sahibi, hissesini satacak olursa; onun or­tağı, onun şefidir. Çünkü o, kuyunun yerinin komşusudur. Nihâye'de de böyledir.

Bir yer, üç kişinin olur; yolu ve kuyusu da müşterek olur ve bu yerin sahihlerinden birisi, hissesinin tamamım satacak olursa; ona, ye­rinin daha çoğu yakın olan ortak şefi'dir; öncelik onundur. Mebsût'ta da böyledir.

Yol sahibi, su yolu sahibinden daha elyaktır.

Bunun şekli şudur: Bir adamın yeri satılacak, o yerden de bir ada­mın yolu, diğer adamın da su yolu geçiyor; yol sahibi şüf a hakkına, su yolu sahibinden daha haklıdır. Muhıyt'te de böyledir.

Bir arsada, üç ev bulunur, birisi o arsanın Önünde, ikincisi ya­nında ve üçüncüsü de ikincinin yanında bulunur; onların hepsi de bir adamın olur ve onlardan birisini satacak olursa; evlerin yollarının o yer­den geçmekte olması hâlinde, o evin şüf ası, -yol ortaklığı cihetinden-diğer iki eve âit olur.

Eğer evlerin kapıları sokağa açılıyorlar ve arsadan geçmiyorlarsa; ortadaki evi satacak olması hâlinde, şüf a hem yukardaki, hem de aşa­ğıdaki eve aittir.

Eğer yukardaki evi satacaksa; onun şüf ası ortadaki evindir.

Şayet aşağıdaki evi satacaksa, onun şüf ası da ortadaki evindir; di­ğerinin değildir. 

Bir arsada, üç ev bulunup, her birinin sahibi başka başka kimse­ler olurlar ve onlardan birisi, evini satacak olursa; eğer yolları bir yer­den geçiyorsa, geride kalan iki ev de ona şefi' olur.

Şayet evlerin kapıları ana yola açılmakta olursa; ortadaki evin sa­tılıyor olması hâlinde, hem yukardaki, hem de aşağıdaki ev, şüf ada aynıdır.

Eğer yukarıdaki ev satılıyorsa; şüf aya ortadaki daha haklıdır.

Şayet aşağıdaki satılıyorsa yine ortadaki şüfaya daha haklıdır. Hızânçtii'l-MaftıVde de böyledir.

Bir arsada Üç kapı bulunur; her birinin de bir sahası olur; o saha da üç kişinin; kapular ise iki kişinin olur; ve kapı ortağının birisi, saha­sını satacak olursa; saha ortağının, hem kapı, hem de saha ortağına şüT-ası yoktur. Zehıyre'de de böyledir.

Bir adamın arsasında kendi ile bir başkasının ortaklaşa bir evi bulunur ve o adam bu evini Satacak olursa; ortağının şüf'a hakkı, kom­şusundan daha evlâdır. Bedâi'de de böyledir.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğu rivayet ^edilmiştir: Bir kimse, yeri ile birlikte bir duvar satın aldıktan sonra, geride kalan yeri-de satın alır; daha sonra da duvar komşusu, şüf'a hakkı isterse, onun sadece duvarda şüf'a hakkı vardır; kalan yerde yoktur. SerahsTnin Ma-hıyö'nde de böyledir.

Çıkmaz bir sokakta, bir topluluğun evleri bulunduğunda, bu ev-lerin sahiplerinden birisi, o sokakta, büyük bir yolu olan evi satsa ve diğer evlere yol kalmasa, ortaklıkları kalmadığı için şüf'a hakları kal­maz. Zehıyre'de de böyledir.

Çıkmaz bir sokağın sonunda bulunan bir mescidin kapısı, soka­ğa açılır ve o mescidin arka tarafında veya yanlarında büyük bir cadde bulunur ve bu sokakta bir ev satılırsa, o eve, ancak komşusu şefi olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adamın, bir hanı ve onun içinde de bir mescid bulunur; han sahibi, o mescidi ayırarak, insanların orada ezan okumalarına, eum'a namazı kılmalarına izin verir ve insanlar öyle yaparlar ve orası bir mes­cid olur; sonra da han sahibi, bu hanının bütün odasını satar ve orası bir çıkmaz sokak gibi olur; daha sonra da oradan bir oda satılırsa; İmâm Muhsmmed (R.A.): "Onun güf ası umûmidir." buyurmuştur. Fetâvâyi Kâ-dıbân'da da böyledir.

Bir arsadan, bir çıkmaz sokağa yol olur; o yerden, başka bir yolda büyük yola çıkar ve orası bütün insanların müşterek yolu olursa; o çık­maz sokak ehli için, şüf'a yoktur. Çünkü o sokak, çıkmaz sokak değil­dir. Şayet yalnız o çıkmaz sokağın yolu olur, başkalarının yolu olmaz­sa, o zaman, o sokak halkının tamamı şefi olurlar. Seraha'nin Muhıj tı'nde de böyledir.

Çıkmaz sokakta bulunan evlerden birisi satıldığında, o sokağın, dört köşeli veya yuvarlak yahut uzun olması arasında bir fark yoktur. Satılan o eve, hepsi de şefi'dirler. Mültekıtta da böyledir.

Uzunlamasına giden bir sokağın aşağı tarafında, ikinci ve çık­maz bir sokak bulunur; bunların arasında da birinci sokağa bitişmiş bir mahalle olur ve birinci sokakta bir ev satılırsa; çıkmaz sokak halkı da -sokak ortaklığından- ona şefi'dirler.

Şayet aşağıdaki çıkmaz sokaktan bir ev satılırsa; ona yalnız o so­kak halkı şefidirler. Gınye'de de böyledir.

İbnü Semâa'nın Müntekâsı'nda İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle bu­yurduğu rivayet edilmiştir.

Satılan eve, bütün sokak ehli değil de, yalnız o mahalle ehli şefi olurlar. Zehıyre'de de böyledir.

Hişâra, İmam Makam&ed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

Bir kimse, evinin yanındaki bir yerden bir ev satın alıp, onun kapı­sını kendi yerine açtıktan sonra, yainız bu evi satar ve komşusu o ada­ma gelerek, -şüf'a sebebiyle-, bu evi ister; adam da: "Bu evin kapısı, bu taraftan kapanır; diğer taraftan açılır ve ev o yerde sayılır."derse; onda yine o zatın şüf'a hakkı bulunur. Muhıyt'de de böyledir.

İki sokağa da açılan iki kapısı bulunan bir ev satıldığında duru­ma bakılır; eğer o ev, aslında birinin kapısı, bir sokağa; diğerinin ki di­ğer sokağa açılan iki ev olduğu hâlde; adam onun ikisini de alıp, ordaki duvarı kaldırarak bu hâle çevirmiş ve hepsi tek bir ev olmuşsa; her so­kak ehli, kendi taraflarındaki kısma şefi olurlar.

Aslı tek ev olur ve iki de kapısı bulunursa; her iki sokak ehli de, o eve şüf'a hakkı sahibi olurlar.

Meselâ: Bir kokak ve onun aşağısında da başka bir sokak bulunur; aralarında da yüksek bir duvar olur ve hepsi bir sokak gibi olmuş bulu­nursa; o takdirde, her sokağın şüf ası kendi ehline aittir; diğer sokak ehline şüf'a yoktur.

Çıkmaz sokak da böyledir.

Şayet alt tarafındaki duvar kaldırılırsa ve bu sokak, çıkar sokak olursa; satılacak eve cümlesi şefi olurlar. SerahsTnin Muhıytı'de de böyledir.

Bir topluluk, bir yer satın alıp onu aralarında taksim ederler ve aralarına çıkipaz bir sokak bırakırlar ve en uzak yerinden bir ev satılır­sa; onların tamamı onun şefî'dirler.

Satılan bir evin, altında veya üstünde bir ev bulunduğunda, on­lar şüf a bakımından müsavidirler.

Keza, kardeşler, babalarından miras kalan evlere, hangisinin asıl sahip olduğunu tanımıyorlarsa hepsi şüf ada müsavidirler. Mebsûl'ta da böyledir.

Bir adam, evi birinden, onun yolunu da başka birinden satın al­dığında, şüf ası yolunu satın aldığı şahsa aittir. MebsÛt'ta da böyledir.

Bir yere komşu olan iki kişiden birisi gaip; diğeri huzurda olur ve huzurda bulunan, hâkime şikâyet ederse; onun şüf ası ibtâl olunur. Sonradan gaip olan komşu gelip hâkime da'vâ eder; hâkim de o yerin tamamının şüf a hakkını ona hükmederse; birinci hâkim, şüf anın ta­mamını ibtâl etmişse, gaibin şüf ası ibtal olmuş olmaz.

İmâm Muhammed (R.A.) "Sahih olan budur." buyurmuştur. Bedâi'-de de böyledir.

Kendilerine babalarından mîras olarak bir yer kalmış olan kim­selerden bir kısmı ölür ve o yeri diğer vârislere terk ederler ve Ölüp, mî-rası kalan vârisin üç oğlu kalır ve onlardan birisi, hissesini satacak olursa; ona babasının vârisleri -yani ikinci ölenin oğulları- vâris olurlar. Önce ölenin çocukları, şüf ada bir birinden üstün ve evlâ değildirler. Muhıyt'-te de böyledir.

Hasan bin Ziyâd şöyle buyurmuştur:

Vârislere, bir yer mîras olarak kaldığında, orada menziller olur ve taksim edince, her birine bir menzil hisse düşer; aralarından da bir yol açarlar, sonra da onlardan birisi kendi yerini satarsa şüf ası, en yakın olanına âit olur.

Bir topluluk, aralarında bir yeri taksim ederler ve bir de açık yol yaparak, o yolun sağma soluna, kapıları yola açılacak şekilde evler inşa ederler ve bu şahıslardan bir kısmı evlerini satmak isterse; şüf ası hepsi­nin arasındadır ve eşittir.

Şayet: "Biz, bu yolu bütün müslümanlar için yapıyoruz " derler­se; cevap yine aynısıdır.

Sadra'$-Şeh!d: Muhtar olan budur buyurmuştur. Muhiyt'te de böyledir.

Bir adam, çıkmaz sokaktan bir ev satın aldıktan sonra, ayni yer­den bir ev daha satın alırsa; sokak halkı, öncekinden şüf a alırlar. Çün­kü, o önceden şefi değildi. Sonraki eve ise, diğerleri gibi kendisi de şefi oldu. Zaofriyye'de de böyledir.                                  

Üç kişi, bir yere ortak bulunduklarında, bir şahıs, onlardan biri­nin hissesini satın alırsa; kalan iki için, şüf a yoktur.Bir yer dört kişinin olur ve birisi, arka arkaya, üçünün hissesini satın alır ve dördüncü ve hazır olmayanın hissesi kalır; sonra da bir başkası o Üç kişinin hisseleri­nin yansım satın alır; bilâhare de dörtte bir hissesi olan şahıs gelirse ön­cekilerin nasibini alır. Sonradan dördüncüsü gelirse o da ikisinin hisse-sininin tamamına ortak olur. Scnh-f'nin Maaıytı'de de böyledir.

Harûm kitabında şöyle zikredilmiştir:

Üç kişi bir yere ortak bulunduklarında, bunlardan birisi, diğerinin hissesini satın alır; sonra da başka bir adam gelerek, diğerinin hissesini satın alırsa; hissesini satmayan zat, ikisinin de hissesinden şüf a hakkı alır.

Şayet üçüncü adam huzurda değil de sonradan gelip diğer müşteri­den şüf a alır; bilâhare de üçüncü zat gelirse; öncekinin de, sonrakinin de şüf a haklarını alır.

Şayet öncekine kadı hüküm vermemişse, o takdirde ikinci müşteri­ye tamamının şüf asını hükmeder. Muhıyi'te de böyledir.

Bir adamın, bir yerde su yolu bulunduğunda, bu şahıs, o su yo­lunun etrafına şefı'dir. Ancak, ortak ise; sulamakda şefi olamaz. Ta-tırtaâniyye'de de böyledir.

Bir adamın, bir su kanalı olur; onun üzerinde de birinin değirmeni bulunur ve su kanalının sahibi, o kanalı satarsa; değirmen sahibi şüf a hakkı ister.

Eğer ikisinin arasında bir başkasının da yeri bulunur; onun yerinin yanında da, bir başkasının su kanalı olursa; işte o zat ikisinden de şüf a hakkı ister. Değirmene her ne kadar yakın olsa da farketmez. Mebsûf ta da böyledir.

Dicle gibi büyük bir nehir olur; bir çok kimselerin de ondan su alan kanalları bulunur ve o küçük kanallarla arazilerini sularlar; bu kü­çük kanallarla sulanan arazi sahiplerinden birisi, bir yerini satmak is­terse; onun şüf ası, ancak, o kanal ile sulanan arazilerin sahiplerine ait­tir. Satılan yerin yakın veya uzak olması farketmez.   .

Şayet, aynen satılan yere bitişik bir yer daha olur; o da büyük ne­hirden sulunmakta bulunursa; bu durumda o büyük nehirden sulanan yerin sahibi, şefi olamaz.

HilâliH-Basrî Kitlbi'nda şöyle zikredilmiştir:

Meltu ırmağının önünde veya arkasında olan bir yer satıldığında, şayet nehir bir dâire gibi dolanıyor da, ortasında bir takım yerler kalı­yorsa; işte o yerler şüf ada ortaktırlar..

İbniı Semâa'nın Müatekâsı'da, İmâm Mnhammed (R.A.)'m şöyle bu­yurduğu nakledilmiştir:

Bir nehrin üzerinde bulunan ve aynı nehirden sulanan bağ ve bah­çelerden herhangibirisi satılırsa, hepsinin şüf a hakkı vardır.

Eğer o yerleri ev yaparlar ve suya ihtiyaçları kalmazsa; bu durum­da o ev sahiplerinin şüf a hakkı kalkar; satılan yere, yakın olanlar şefi olurlar.

Bu yerlerden bir kısmı bağ ve bahçe; bir kısmı da mezruat yeri olursa; şüf a bakımından fark etmez; hepsi şefi olurlar. Mnhıyt'te de böyledir.

Bir topluluğun sulama kanalı, başkalarının yerinden geçer ve kanal arazisinin içinden geçen şahıs, yerini satar ve bu kanalın da suyu kesi­lirse; onlar İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, yine de şefi olurlar.

İmâm Ebu Yûsuf, (R. A.) kıyâsında, şüf a hakları kalmaz. Su kesilin­ce, başı yıkılmış gibi olur. Fetâ?âyi Kâdîhanda da, böyledir.

Bir adam, bir kanal satın alır; başka bir adamın da o kanalın baş tarafında arazisi bulunur: bir başkasınmda kanalın alt tarafında arazisi olursa; yukarısından aşağısına kadar hepsi de şefidirler.

Pınar kuyu ve diğer akarlar da böyledir; Yani komşuları şefidirler.

Bir adamın özel bir kanalı (= su yolu) bulunduğunda ve kendi­nin ve başkasının, o kanaldan sulanacak arazileri olursa, kanal sahibi olmayan şahsın sulama hakkı yoktur.

Arazi sahibi, özel olarak, (sadece) kanalı satarsa; o takdirde, — arazileri o kanala bitişik olduklarından— şüf a haklan vardır. —Kanalın haricinde— yalnız arazisini satarsa, arazisi sattığı araziye bitişik olan şahsın şüf a hakkına sahibtir.

Her ikisini de birlikte satarsa; o kanala bitişik olan arazi sahipleri şefi olurlar. Arazisine bitişik olan daha haklı olur.

Meselâ: Arsasından yol geçen şahıs, sadece kendisine ait olan bu yolu satarsa; arazisi yola yakın olanlar; araziye yakın olanlardan şüf aya daha elyaktırlar.

Şayet, bu yola iki kişi ortaksa, bu ortaklardan her biri komşudan önce şefidir.

Kanal da böyledir. Yol ve su her durumda müsavidir. Mebsût'ta da böyledir.

Nehirde hakkı olan bir kimse, şüf aya nehir arazisinden geçen­lerden daha lâyıktır. Fetâvâyi Kâdİhân'da da böyledir.

Bir kanalın yukarısı birinin; aşağısı da başka birinin; aktığı yer ise, daha başkasının olur ve arazisi yukarda olan zat, kanalı satın alır; yer sahibi ile aşağıdaki adam da nehrin şüf asını isterlerse; bu durumda şüf a, ikisinin de hakkı olur.

Keza bu kanalı aşağıdaki arazi sahibi satın alırsa; şüf a hakkı yu-kardaki arazi sahibinin olur.

Menfez de böyledir. Bir ortak, ortak bulunduğu menfez hakkım satarsa; komşuları (ortaklan) şefidirler.

Kanal, hasseten bir adamın olur; bir başkası da o kanaldan bir ark ister; sonra da o nehir satılır ve aktığı yer de başkasının olursa; aktığı yerin sahibi süf a hakkına evlâ olanıdır. Mebıit'ta da böyledir.

İbnii Semia'nın NevMirf nde, İmla Mahtmmed (R.A.)'in şöyle bu­yurmuş plduğu nakledilmiştir:

Husûsi bir sokakta evi bulunan bir şahıs, yolu olmayan bir yerini satarsa; o sokak ehli, ona şefidirler.

Keza, susuz bir yerini satarsa; sulama sahipleri, ona şefi olurlar.

Bunlar, birer defa daha satılırsa, artık onların şüf a hakkı kalmaz. Zahîriyye'de de böyledir.

İmâm Mubammed (R.A.) şöyle buyurmuştur:

Ber mezraada, bir sulayıcı bulunur; etrafında da iki mezraa olur ve bu adam da mezraasını satacak olduğunda, iki taraftaki mezraa sa­hipleri gelirlerse; ikisi de o mezraaya şefi olurlar. Onu sulayanın, o mez­raada şüf a hakkı olmaz. Duvara da itibar edilmez.
Şayet o sulayıcı da, o mezraaya komşu ise ve o mezraadan başka bin dönüm daha sulaya biliyorsa; işte 6 zat şüf aya daha elyak olur. Be-dâe'de de böyledir.
En doğrusunu, ancak Allahu 1)aâlâ bilir. [5]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..