8- SATİN AIAN ŞAHSIN, ŞÜFA HAKKI BULUNAN BİR YERDE TASARRUFTA BULUNMASI
Şayet müşteri, satın aldığı yere bina yapar veya ağaç diker yahut orayı ziraatta kullanır; sonra da şefi gelir ve şüf ası sebebiyle, o yer, ona hükmedilirse; bu müşteriye "binayı sökmesi"; "ağaçları sökmesi" ve "o yeri, şüf a sahibine teslim etmesi" emredilir.
Ancak onları sökmek, o yere noksanlık verecekse, o zaman şefî muhayyerdir: Dilerse, onları alıp, binanın ve ağaçların sökülmüş hâldeki kıymetlerinin parasını verir; isterse, müşteriye sökmesini söyler. Bu, zâhirü'r-rivâdeyir. Âlimlerimiz icmâen şöyle buyurmuşlardır: Şayet müşteri, ziraat yapmış, sonra da şefî gelmişse; müşteri onu sökmekle emredilmez. Fakat, onun yetişmesi beklenir. Sonra, şüf a kendisine hükmedilir. O yeri tam parasını yererek müşteriden alır. Bedâi'de de böyledir.
Şüf a sahibi, o yeri müşterinin elinde bırakırsa; ücretsiz olarak bırakır. Fakıyh Ebû'l- Leys, Fetv&lan'nda şöyle demiştir: Bu gibi mes'elele-rin şekli şudur: Bir adam bir yeri alıp, orayı ziraat mahalli yapar ve bakla eker; müşteri o yerin sahibinden, ziraat hissesini satın alır; sonra da şüf a sahibi gelirse; orası, ziraatın yarısı ile birlikte şefî'ın olur. Fakat, ziraat yetişene kadar o yeri alamaz. Mutayt'te de böyledir.
Câmiü'l-Fetavâ'da şöyle zikredilmiştir:
Bir adam, bir yer satın alıp, orayı eker ve bu ekim de oranın değerini eksiltir; sonrada şefi gelerek, eksilen değere göre, parayı, yere taksim edip ve satın aldığı günkü kıymetini ona vererek, ondan şüf'a olarak satın alırsa, buna hakkı vardır. Talarhanniyye'de de böyledir.
Bir adam, bir ev satın alır ve onu çeşitli boyalarla boyarsa; şefi muhayyerdir: isterse, onun boya paralarının farkını vererek satın alır; isterse, almaz; terk eder Gınye'de de böyledir.
Bir adam, bir yurt satın alıp, içindeki binaları yıkar; veya onları yabancılar yıkar yahut kendisi yıkılır; sonra da şefi gelerek, binaların yapılı kıymetini taksim edip onları alırsa; bu durumda bina, kendiliğinden yıkılmışsa; noksanlık hâli üzere kalır.
Şayet müşterinin veya yabancının fiiliyle yıkılmışsa, bina olduğu hâlde tazmin ettirilir; yıkılmış hâlinin kıymeti çıkarılır.
Sahanın kıymeti beşyüz dirhem: binanın kıymeti de beşyüz dirhem olur; yıkılınca kıymeti üçyüz dirheme düşerse, şefî sahayı beşyüz dirheme satın alır.
Şayet bina yanmış veya sel götürmüşse; o takdirde şefî, tam kıy-metiyle satın alır. Çünkü satın alıcının elinde bir şey kalmamıştır.
Eğer müşteri binayı yıkmadı; fakat onu yeri hariç olarak sattı ve sonra da şefî geldiyse; o, satışı bozar ve tamamını olduğu gibi alır. Müfeıyt'te de böyledir.
Müşteri binayı kendisi bozar ve şefî de: "Dilersen hissesi kadar yerinin parasını al; istersen terk eyle." derse; o takdirde yıkma parasını alma hakkı yoktur. Yabancı yıkınca da; kendiliğinden yıkılınca da böyledir. Çünkü, şüf'a ondan sakıt oluyor; ve o, enkazryla birlikte duruyor; müşteriye, başka bir şey vermek gerekmiyor.
Şayet müşteri, evin kapısını söker ve satarsa şefî onun parasını, bedelinden düşüyor. Sirâcii'l- Vehhâc'da da böyledir.
Bir adam, bir yer satın aldığında onun yansı, suya gark olursa; Şefî, ancak geride kalanı alabilir. Parası da hissesine göredir.
Müşteri bir yer satın alıp, binasını da kendi yapar ve içinde evlensin orayı birine bağışlar veya yıkarsa şefTin binaya yolu yoktur; fakat, yerini bedeliyle satın alır. Eğer müşteri yıkmadı da, şefi müşteriyi tasarruftan tamamen ibtâl eylediyse; o evide tam parasıyla satın alır. Mebsût'ta da böyledir.
İçinde hurmalığı veya başka nevi ağaçlan bulunan bir yeri, bir müşteri satın alır ve meyvesini almayı da şart koşar; sonra da şefi gelip, o yeri ve hissesiyle birlikte ağaçları da satın alırsa; müşterinin satın aldığı günde verdiği paraları ondan düşer.
"İsterse, müşteri o meyveleri alıncaya kadar bekler." denilmiştir.
îmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuştur: Müşteri meyvelerini
vermeyebilir. Şayet meyveler yetişmişse; müşteri onları teslim alır. Yer veya satar yahut telef eder.
Şayet şefî onlan almak isterse; meyvelerin hissesini bedelinden düşer. Şayet satış meyvesiz yapıldı ve meyve sonradan, müşteri teslim almadan satıcının yanında iken oldu ve sonra da şefî gelerek, yerini, ağacını, meyvesini aldı ise; onun için bu durumda, bir kısmını alıp, bir kısmım bırakma hakkı yoktur. Meyvesinin tamamı onundur.
Şayet meyve, hiç bir kimsenin fiili olmaksızın (yanmak gibib, bir âfet isabet ederek helak etmesi gibi bir halle) yok olursa; şefi, onu, isterse tam kıymetiyle satın alır; isterse terkeder.
Şayet satıcı veya müşteri meyveyi toplarlar ve sonra, onların fiilleri ile olmaksızın helak olursa (sel götürmesi veya yanması gibi) işte o zaman, İmâm Ebû Yusaf (R.A.)'a göre, herne şekilde olursa olsun, şefî'in hakkı sakıt olmuştur .(= düşmüştür.) Çünkü, kimsenin bir kabahati yoktur. Meyve yerinden ayrıldığı zaman, şefi'in hakkı, sakıt olur.
Şayet, müşteri yerini, hurmalığını ve meyvesini teslim alır ve sonra onun yanında da meyve verir; daha sonra da şefî gelir ve meyveler de ağaçlarının üzerinde olurlarsa; işte o şefi, o müşterinin satın aldığı fiat üzerinden, onu satın alır; onun üzerine bir fazlalık yapmaz.
Eğer şefî, müşteri meyveleri topladıktan sonra gelmiş olur ve meyveler de müşterinin yanında bulunur veya zayi olmuş olur yahut satmış veya yemiş bulunursa; bu durumda şefi, o yerle birlikte, ağaçlan alır; ağaçlarda kalanları da; alır gidenler gitmiştir... Onların parasını da almaya hakkı yoktur. Vehhâc'da da böyledir.
Bir yeri satın alan şahıs, şefi gelmeden önce, orada (bağış yapmak, tasadduk etmek icara vermek, mescid yapmak, vâkıf yapmak, mezarlık yapmak ve oraya ölü defnedilmek gibi) bir tasarrufta bulunmuşsa; şefî için onu alıp bozmak hakkı vardır; müşterinin tasarruf hakkı yoktur. Kldhftn'ın Camin's- St£r Şerhi'nde de böyledir.
Müşterinin; meşfûa yerindeki tasarrufunu iyi bilmek şefîa şüf'a hükmünün ona göre verilmesi için gerekir. Sattı mı, icara mı verdi? Onun bedeli ve ücreti helâl mi? yoksa yıktı mı? Ve benzeri... Şefî için, bunların tamamını bozma hakkı vardır. Teslim almak müstesna...
Görülmüyor mu ki, müşteri satıcıya geri vermek üzere teslim alır; o da geri alırsa; şefî için bir hak talebi kalmıyor. Zehıyre'de de böyledir.
Müşteri taksim edilmemiş bir yerin yarısını satın alırsa; şefî'de kendi hissesine düşen yarıyı alabilir; diğer yarıyı bozduramaz. Bu durumda taksimi hâkim yapar veya hilafsız rızâlariyle kendi aralarında yaparlar.
Bu, şu meselenin hilafınadır: îki ortakdan birisi, hisesini satar; müşteri de diğer ortakla onu taksim ederse; nasıl olursa olsun, ortağı onu bozdurur. Çünkü akid taksimli yapılmamış ve taksim de kısmetin tamamından değildir.
Sonra da şefî taksimi bozunca, hangi cihetten olursa olsun, müşterinin nasibini şefî alır.
İmâm Ebo Yûsuf (R.A.)'dan gelen rivayettir.
îki adam, bir yer satın alırlar ve bunların ikisi de şefî olurlar; üçüncü bir şefî daha bulunur ve iki ortak aralarında taksim ettikten sonra; üçüncü şefî gelirse, o, isterse hâkimin hükmüyle, onların taksimini bozar Zehiyre'de de böyledir.
Bir adam, yüz dirheme bir yer alıp, oranın toprağını kaldırır ve onu yüz dirheme satar- sonra da şefî gelip şüf a talebinde bulunursa; Şeyhû'l-İmâm Ebû Bekir Muhammed bin Fadl, şöyle buyurmuştur: Şefî, o yeri, yarı bedeli olan elli dirheme satın alır. Bu, toprak kaldırılmadan önceki kıymetinin yansıdır. Kaldırılan toprağın kıymeti, şefî den düşürülür.
Kfrfi Alîyyü's-Sağdî, şöyle buyurmuştur:
Şefî'den paranın yarısı düşülmez; noksanlığın hissesi düşülür.
Şayet müşteri o yeri kazıp çukurlaştırır; toprağını da başka yere taşımamış olursa; orayı önceki haline çevirip, kazdığı toprağı çukura doldurur; sonra da şefî gelirse, Şeyhti'1-İmâm Ebû Bekir Muhammad bin Fadl:
"Müşteriye:" "Yerde yaptığı arızayı kaldırır." denilir, buyurmuştur. Fetâvâyi Kadîhan'-da da böyledir.
Bir adam, yerinin yarısını bir adama satar; şefî'de olmaz ve hâkimin emriyle taksim ederler; sonra da şefî gelirse; satıcının hissesi, müşteri ile şefı'in arasında olur. Çünkü, şüf'a bozulmaz. Şayet taksimden sonra, satıcı kendi hissesini şefî, şüf'a hakkını istemeden önce satar; sonra da şefî şüf'a hakkını isterse; duruma bakılır: Eğer hâkim, ona şüf'a hakkını hükmederse, aralarında taksim eder. Çünkü, önceki müşteri de komşuluktan şüf'a sahibi olmuştur. Şayet hakim, ikinci müşteriye hükmederse; birinci müşterinin mülkiyet hakkı kalmaz. Serahsî'nin Mu-hıytı'nde de böyledir.
Müntekâ'da şöyle zikredilmiştir:
Bir adam, bin dirheme, bir yer satın aldıktan sonra, onu ikibin dirheme satar ve şefî de bu ikinci satımı öğrenir; öncekini bilmez ve onu da'va eder; hâkimin hükmüyle veya hükümsüz olarak, ikinci satın alan şahıstan o yeri alır; sonra da önceki satışı Öğrenirse; bu durumda, alış-verişi bozamaz; Önceki satış bâtıl (= geçersiz) olur.
Keza, bir yeri sahibi, bin dirheme sattıktan sonra, müşteri bu satışı nakz edip, o yeri geri verir; sonra da şefî onu ikibin dirheme satın alır ve önceki satışı da Öğrenirse; bu durumda satışı bozamaz. Mutayt'te de böyledir.
Şayet müşteri, birincide bin dirheme satın aldığı hâlde, o pazarlık bozulur; ikinci defa da iki bin dirheme satın alır; şefî de ondan iki bin dirheme satın alır ve bu şefi önceki satışı bilmez ve sonradan öğrense, hükümle veya hükümsüz olarak, bu satışı bozamaz. Bedâi'de de böyledir.
Şayet, bin dirheme satın aldığı hâlde, bedeli artırıp, iki bin dirhem yaparsa; şefi de önceki bin dirhemi bilmeden iki bin dirheme satın alırsa; o fazlalığı hükmen ibtal ettirir ve bin dirheme satın alır.
Şayet kendi rızasiyle alırsa; bu durumda, satış başlangıç gibi olur. Artık, başka hakkı kalmaz. Serahsfi'nin MuhıytTnde de böyledir.
Bir müşteri, satın aldığı yeri, bir insana vasiyyet ederse; şefi o vasiyyeti bozar ve vârislerden alır; bedeli onların üzerinedir. Ta) artı ân iy-ye'de de böyledir.
Bir adam, evleri, ağaçlan ve hurmalıkları bulunan bir köy satın aldıktan sonra, ağaçlan ve bir binayı satar; müşteri de ağaçların bir kısmını keser ve evlerin bir kısmım yıkar; sonra da Şefi gelerek,ağaçların tamamen kesilmemiş ve evlerin tamamen yıkılmamış olduğunu görürse; kesilenleri alamaz ve onları şefi'in hissesinden çıkarır. Fetâvâyi Kâdî-hân'da da böyledir.
Bir adam, satın aldığı bir yerin evini yıkıp, sonra da faydası daha büyük bir ev yaparsa; şefi, ondan o evi alır ve onun kıymetini, yerin daha önceki evin bulunduğu zamanki değerine göre tesbit eder. Binanın hissesi sakıt olur. Çünkü onu müşteri yıkmıştır. Bize göre hâdiseyi çıkaran odur. Mebsût'ta da böyledir. [14]
Ancak onları sökmek, o yere noksanlık verecekse, o zaman şefî muhayyerdir: Dilerse, onları alıp, binanın ve ağaçların sökülmüş hâldeki kıymetlerinin parasını verir; isterse, müşteriye sökmesini söyler. Bu, zâhirü'r-rivâdeyir. Âlimlerimiz icmâen şöyle buyurmuşlardır: Şayet müşteri, ziraat yapmış, sonra da şefî gelmişse; müşteri onu sökmekle emredilmez. Fakat, onun yetişmesi beklenir. Sonra, şüf a kendisine hükmedilir. O yeri tam parasını yererek müşteriden alır. Bedâi'de de böyledir.
Şüf a sahibi, o yeri müşterinin elinde bırakırsa; ücretsiz olarak bırakır. Fakıyh Ebû'l- Leys, Fetv&lan'nda şöyle demiştir: Bu gibi mes'elele-rin şekli şudur: Bir adam bir yeri alıp, orayı ziraat mahalli yapar ve bakla eker; müşteri o yerin sahibinden, ziraat hissesini satın alır; sonra da şüf a sahibi gelirse; orası, ziraatın yarısı ile birlikte şefî'ın olur. Fakat, ziraat yetişene kadar o yeri alamaz. Mutayt'te de böyledir.
Câmiü'l-Fetavâ'da şöyle zikredilmiştir:
Bir adam, bir yer satın alıp, orayı eker ve bu ekim de oranın değerini eksiltir; sonrada şefi gelerek, eksilen değere göre, parayı, yere taksim edip ve satın aldığı günkü kıymetini ona vererek, ondan şüf'a olarak satın alırsa, buna hakkı vardır. Talarhanniyye'de de böyledir.
Bir adam, bir ev satın alır ve onu çeşitli boyalarla boyarsa; şefi muhayyerdir: isterse, onun boya paralarının farkını vererek satın alır; isterse, almaz; terk eder Gınye'de de böyledir.
Bir adam, bir yurt satın alıp, içindeki binaları yıkar; veya onları yabancılar yıkar yahut kendisi yıkılır; sonra da şefi gelerek, binaların yapılı kıymetini taksim edip onları alırsa; bu durumda bina, kendiliğinden yıkılmışsa; noksanlık hâli üzere kalır.
Şayet müşterinin veya yabancının fiiliyle yıkılmışsa, bina olduğu hâlde tazmin ettirilir; yıkılmış hâlinin kıymeti çıkarılır.
Sahanın kıymeti beşyüz dirhem: binanın kıymeti de beşyüz dirhem olur; yıkılınca kıymeti üçyüz dirheme düşerse, şefî sahayı beşyüz dirheme satın alır.
Şayet bina yanmış veya sel götürmüşse; o takdirde şefî, tam kıy-metiyle satın alır. Çünkü satın alıcının elinde bir şey kalmamıştır.
Eğer müşteri binayı yıkmadı; fakat onu yeri hariç olarak sattı ve sonra da şefî geldiyse; o, satışı bozar ve tamamını olduğu gibi alır. Müfeıyt'te de böyledir.
Müşteri binayı kendisi bozar ve şefî de: "Dilersen hissesi kadar yerinin parasını al; istersen terk eyle." derse; o takdirde yıkma parasını alma hakkı yoktur. Yabancı yıkınca da; kendiliğinden yıkılınca da böyledir. Çünkü, şüf'a ondan sakıt oluyor; ve o, enkazryla birlikte duruyor; müşteriye, başka bir şey vermek gerekmiyor.
Şayet müşteri, evin kapısını söker ve satarsa şefî onun parasını, bedelinden düşüyor. Sirâcii'l- Vehhâc'da da böyledir.
Bir adam, bir yer satın aldığında onun yansı, suya gark olursa; Şefî, ancak geride kalanı alabilir. Parası da hissesine göredir.
Müşteri bir yer satın alıp, binasını da kendi yapar ve içinde evlensin orayı birine bağışlar veya yıkarsa şefTin binaya yolu yoktur; fakat, yerini bedeliyle satın alır. Eğer müşteri yıkmadı da, şefi müşteriyi tasarruftan tamamen ibtâl eylediyse; o evide tam parasıyla satın alır. Mebsût'ta da böyledir.
İçinde hurmalığı veya başka nevi ağaçlan bulunan bir yeri, bir müşteri satın alır ve meyvesini almayı da şart koşar; sonra da şefi gelip, o yeri ve hissesiyle birlikte ağaçları da satın alırsa; müşterinin satın aldığı günde verdiği paraları ondan düşer.
"İsterse, müşteri o meyveleri alıncaya kadar bekler." denilmiştir.
îmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuştur: Müşteri meyvelerini
vermeyebilir. Şayet meyveler yetişmişse; müşteri onları teslim alır. Yer veya satar yahut telef eder.
Şayet şefî onlan almak isterse; meyvelerin hissesini bedelinden düşer. Şayet satış meyvesiz yapıldı ve meyve sonradan, müşteri teslim almadan satıcının yanında iken oldu ve sonra da şefî gelerek, yerini, ağacını, meyvesini aldı ise; onun için bu durumda, bir kısmını alıp, bir kısmım bırakma hakkı yoktur. Meyvesinin tamamı onundur.
Şayet meyve, hiç bir kimsenin fiili olmaksızın (yanmak gibib, bir âfet isabet ederek helak etmesi gibi bir halle) yok olursa; şefi, onu, isterse tam kıymetiyle satın alır; isterse terkeder.
Şayet satıcı veya müşteri meyveyi toplarlar ve sonra, onların fiilleri ile olmaksızın helak olursa (sel götürmesi veya yanması gibi) işte o zaman, İmâm Ebû Yusaf (R.A.)'a göre, herne şekilde olursa olsun, şefî'in hakkı sakıt olmuştur .(= düşmüştür.) Çünkü, kimsenin bir kabahati yoktur. Meyve yerinden ayrıldığı zaman, şefi'in hakkı, sakıt olur.
Şayet, müşteri yerini, hurmalığını ve meyvesini teslim alır ve sonra onun yanında da meyve verir; daha sonra da şefî gelir ve meyveler de ağaçlarının üzerinde olurlarsa; işte o şefi, o müşterinin satın aldığı fiat üzerinden, onu satın alır; onun üzerine bir fazlalık yapmaz.
Eğer şefî, müşteri meyveleri topladıktan sonra gelmiş olur ve meyveler de müşterinin yanında bulunur veya zayi olmuş olur yahut satmış veya yemiş bulunursa; bu durumda şefi, o yerle birlikte, ağaçlan alır; ağaçlarda kalanları da; alır gidenler gitmiştir... Onların parasını da almaya hakkı yoktur. Vehhâc'da da böyledir.
Bir yeri satın alan şahıs, şefi gelmeden önce, orada (bağış yapmak, tasadduk etmek icara vermek, mescid yapmak, vâkıf yapmak, mezarlık yapmak ve oraya ölü defnedilmek gibi) bir tasarrufta bulunmuşsa; şefî için onu alıp bozmak hakkı vardır; müşterinin tasarruf hakkı yoktur. Kldhftn'ın Camin's- St£r Şerhi'nde de böyledir.
Müşterinin; meşfûa yerindeki tasarrufunu iyi bilmek şefîa şüf'a hükmünün ona göre verilmesi için gerekir. Sattı mı, icara mı verdi? Onun bedeli ve ücreti helâl mi? yoksa yıktı mı? Ve benzeri... Şefî için, bunların tamamını bozma hakkı vardır. Teslim almak müstesna...
Görülmüyor mu ki, müşteri satıcıya geri vermek üzere teslim alır; o da geri alırsa; şefî için bir hak talebi kalmıyor. Zehıyre'de de böyledir.
Müşteri taksim edilmemiş bir yerin yarısını satın alırsa; şefî'de kendi hissesine düşen yarıyı alabilir; diğer yarıyı bozduramaz. Bu durumda taksimi hâkim yapar veya hilafsız rızâlariyle kendi aralarında yaparlar.
Bu, şu meselenin hilafınadır: îki ortakdan birisi, hisesini satar; müşteri de diğer ortakla onu taksim ederse; nasıl olursa olsun, ortağı onu bozdurur. Çünkü akid taksimli yapılmamış ve taksim de kısmetin tamamından değildir.
Sonra da şefî taksimi bozunca, hangi cihetten olursa olsun, müşterinin nasibini şefî alır.
İmâm Ebo Yûsuf (R.A.)'dan gelen rivayettir.
îki adam, bir yer satın alırlar ve bunların ikisi de şefî olurlar; üçüncü bir şefî daha bulunur ve iki ortak aralarında taksim ettikten sonra; üçüncü şefî gelirse, o, isterse hâkimin hükmüyle, onların taksimini bozar Zehiyre'de de böyledir.
Bir adam, yüz dirheme bir yer alıp, oranın toprağını kaldırır ve onu yüz dirheme satar- sonra da şefî gelip şüf a talebinde bulunursa; Şeyhû'l-İmâm Ebû Bekir Muhammed bin Fadl, şöyle buyurmuştur: Şefî, o yeri, yarı bedeli olan elli dirheme satın alır. Bu, toprak kaldırılmadan önceki kıymetinin yansıdır. Kaldırılan toprağın kıymeti, şefî den düşürülür.
Kfrfi Alîyyü's-Sağdî, şöyle buyurmuştur:
Şefî'den paranın yarısı düşülmez; noksanlığın hissesi düşülür.
Şayet müşteri o yeri kazıp çukurlaştırır; toprağını da başka yere taşımamış olursa; orayı önceki haline çevirip, kazdığı toprağı çukura doldurur; sonra da şefî gelirse, Şeyhti'1-İmâm Ebû Bekir Muhammad bin Fadl:
"Müşteriye:" "Yerde yaptığı arızayı kaldırır." denilir, buyurmuştur. Fetâvâyi Kadîhan'-da da böyledir.
Bir adam, yerinin yarısını bir adama satar; şefî'de olmaz ve hâkimin emriyle taksim ederler; sonra da şefî gelirse; satıcının hissesi, müşteri ile şefı'in arasında olur. Çünkü, şüf'a bozulmaz. Şayet taksimden sonra, satıcı kendi hissesini şefî, şüf'a hakkını istemeden önce satar; sonra da şefî şüf'a hakkını isterse; duruma bakılır: Eğer hâkim, ona şüf'a hakkını hükmederse, aralarında taksim eder. Çünkü, önceki müşteri de komşuluktan şüf'a sahibi olmuştur. Şayet hakim, ikinci müşteriye hükmederse; birinci müşterinin mülkiyet hakkı kalmaz. Serahsî'nin Mu-hıytı'nde de böyledir.
Müntekâ'da şöyle zikredilmiştir:
Bir adam, bin dirheme, bir yer satın aldıktan sonra, onu ikibin dirheme satar ve şefî de bu ikinci satımı öğrenir; öncekini bilmez ve onu da'va eder; hâkimin hükmüyle veya hükümsüz olarak, ikinci satın alan şahıstan o yeri alır; sonra da önceki satışı Öğrenirse; bu durumda, alış-verişi bozamaz; Önceki satış bâtıl (= geçersiz) olur.
Keza, bir yeri sahibi, bin dirheme sattıktan sonra, müşteri bu satışı nakz edip, o yeri geri verir; sonra da şefî onu ikibin dirheme satın alır ve önceki satışı da Öğrenirse; bu durumda satışı bozamaz. Mutayt'te de böyledir.
Şayet müşteri, birincide bin dirheme satın aldığı hâlde, o pazarlık bozulur; ikinci defa da iki bin dirheme satın alır; şefî de ondan iki bin dirheme satın alır ve bu şefi önceki satışı bilmez ve sonradan öğrense, hükümle veya hükümsüz olarak, bu satışı bozamaz. Bedâi'de de böyledir.
Şayet, bin dirheme satın aldığı hâlde, bedeli artırıp, iki bin dirhem yaparsa; şefi de önceki bin dirhemi bilmeden iki bin dirheme satın alırsa; o fazlalığı hükmen ibtal ettirir ve bin dirheme satın alır.
Şayet kendi rızasiyle alırsa; bu durumda, satış başlangıç gibi olur. Artık, başka hakkı kalmaz. Serahsfi'nin MuhıytTnde de böyledir.
Bir müşteri, satın aldığı yeri, bir insana vasiyyet ederse; şefi o vasiyyeti bozar ve vârislerden alır; bedeli onların üzerinedir. Ta) artı ân iy-ye'de de böyledir.
Bir adam, evleri, ağaçlan ve hurmalıkları bulunan bir köy satın aldıktan sonra, ağaçlan ve bir binayı satar; müşteri de ağaçların bir kısmını keser ve evlerin bir kısmım yıkar; sonra da Şefi gelerek,ağaçların tamamen kesilmemiş ve evlerin tamamen yıkılmamış olduğunu görürse; kesilenleri alamaz ve onları şefi'in hissesinden çıkarır. Fetâvâyi Kâdî-hân'da da böyledir.
Bir adam, satın aldığı bir yerin evini yıkıp, sonra da faydası daha büyük bir ev yaparsa; şefi, ondan o evi alır ve onun kıymetini, yerin daha önceki evin bulunduğu zamanki değerine göre tesbit eder. Binanın hissesi sakıt olur. Çünkü onu müşteri yıkmıştır. Bize göre hâdiseyi çıkaran odur. Mebsût'ta da böyledir. [14]
Konular
- (ŞÜF'A)
- 1- ŞÜFANIN MÂNÂSI, ŞARTI, SIFATI VE HÜKMÜ
- Şüfanın Tarifi
- Şüf'anın Şartları
- Şüf'anın Mahiyeti
- Şüf'anın Hükmü
- 2- ŞÜF'ANIN MERTEBELERİ
- 3- ŞÜFA TALEBİ
- Şahid Talebi
- Mülküyet Talebi:
- Mülkiyet Talebinde Bulunmanın Şekli:
- 4- ŞEFÎ, SATILAN ŞEYİN TAMAMINDA VEYA BİR KISMINDA HAK SAHİBİ OLMASI
- 5- ŞÜFADA DAVALAŞMA VE HÜKÜM
- 6- ŞEFİ'LERİ OLAN BİR YERİN SATILMASI
- 7- MÜŞTERİNİN, BİR YERDE VE ORAYA BİTİŞİK YERLERDE ŞÜFA BULUNDUĞUNU İNKAR ETMESİ
- 8- SATİN AIAN ŞAHSIN, ŞÜFA HAKKI BULUNAN BİR YERDE TASARRUFTA BULUNMASI
- 9- ŞÜF'A HAKKI SABİT OLDUKTAN SONRA, ONU İBTAL EDEN VE ETMEYEN ŞEYLER
- Şüf'a Hakkının Zarurî Olarak İbtâl Olması
- 10- ŞEFİ, MÜŞTERİ VE SATICI ARASINDAKİ İHTİLAF VE ŞÜF'ADA ŞEHADET
- 11- ŞÜF'ADA VEKİL TÂYİN ETMEK; VEKİLİN ŞÜF'AYI TESLİM ETMESİ VE BUNUNLA İLGİLİ MES'ELELER
- 12- KÜÇÜK ÇOCUĞUN ŞÜTASI
- 13- URUZ İLE SATILAN ŞÜFANIN HÜKMÜ
- 14- ŞÜF'ADA SATIŞIN FESHİ VE İKÂLESİ UE BUNLARLA İLGİLİ HALLER
- 15- EHLİ KÜFRÜN ŞÜF'ASI
- 16- HASTANIN ŞÜFASI
- 17- ŞÜF'A İLE İLGİLİ ÇEŞİTLİ MES'ELELER
- KİTÂBÜ'S-SULH
- 1- SULHUN ŞER'Î MÂNASI, RÜKNÜ, HÜKMÜ ŞARTLARI VE NEVİLERİ
- Sulhun Şer'î Manâsı
- Sulhun Rüknü