Sargılar Üzerime Meshetmek :

Sargılarüzerine meshetmek İmâm-i A'zam Ebû Hanfife (R. A.) 'ye göre, farz değil, vacibtir. Sahih olan da budur. Serâhsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Sargılar üzerine, ancak altını yıkamaya gücü yetmiyenler meshedebilir.

Sargılar üzerine, yaraya su dokumasının zarar vermesi veya sargının çözülmemesi halinde, meshedilebilir. Vikaye Şerhi'nde db böyledir.                           .

Sargının çözülmemesi bunun bir kimsenin, sargıyı bizzat ken­disinin bağlayamayacağı yerde bulunması veyahutda bağlayacak başka bir kimsenin olmaması halidir. Fethüt - Kadtr' de de böylediı".

Eğer, yarayı soğuk su ile" yıkamak zarar verir de, sıcak su ile yıkamak zarar vermezse, onu sıcak su ile yıkamak lâzım olur. Zahir olan da budur. İmâm-ı A'zam Ebû Hanafe(RA.' ise: «Zarar vermese bile, yarayı yıkamak terkedilebilir.» demiştir. Diğer iki İma­mımıza göre, bu durumda, yarayı yıkamak terkedilmez. İtâbiyye: «İmâm-ı A'zam (R.A.) da, îmâmeyn'in bu görüşüne dönmüş­tür.» demiştir. Fetva da, bu görüşe göredir.-Vikaye Şerhi'nde de böyledir.

Eğer sargı, bizzat yaranın bulunduğu yerden daha fazla yer işgal ediyor  yâni, yaranın kapladığı yerden daha fazla geniş bir alan, sargı ile sarılmışsa ve sargının çözülmesi veya  çözül­dükten sonra yaranın  meshedilmesi zarar veriyorsa, hem yaranın üzerindeki ve hem de yarasız yerin üzerindeki sargıya meshedülir.

Fakat, eğer   yaranın üzerini  meshetmek zarar verir de, sargının   çözülmesi zarar vermezse; o zaman,' yaranın üzerinde bulunan sargının üzerine meshedilîr, .yaranın etrefmdaki sağlam yerler ise yıkanır. Yara da bizzat meshedUir.

Yara ile kırık, çıkık gibi haller müsavidir. Yani, yaranın üzerindeki sargı hangi hükme tabii ise, kırık ve çıkıkların üzerin­deki sargılar da, o hükme tabi'dirler. Fethül - Kadir'de de böy­ledir.

Sargının ekserisi üzerine meshetmek kâfidir. Fetva da buna göredir.

Sargının, yansının veya yarısından daha az bir kısmının üzerine mesh etmek, caiz olmaz. Bu husus, biMcmâ' böyledir. Sirâcül -Vehhâc'da da böyledir.

Kan aldıran bir kimse, yaranın üzerinde bulunan birinci sargıya meshetse de, onun üzerinde bulunan sargıya meshetmese, bu caizdir. Vikaye Şerhi'nde de böyledir.
Ele bağlanmış bulunan iki ayrı sargının arasında, sargısız yer bulunsa, iki sargının arasındaki 6 yere ide meshetmek kâfi ge­lir. Sahih olan da budur. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Yara iyi olmadan, üzerindeki sargı düşmüş olsa, yarayı yıkamak gerekmez ve mesh de bozulmuş olmaz.

Ancak, iyi olduğu zaman, bir yaranın üzerindeki sargı düşerse, bu yaranın yıkanması gerekir. Çünkü, bu son durumda, mesh de bozulmuştur. Mııhıyt'te de böyledir.

Abdest alan bir kimse, yaranın üzerinde bulunan ilacın üzerine su sürer ve sonra da, yaranın iyileşmesinden dolayı bu ilaç düşmüş olsa; o şahsın, bu yaranın yerini yıkaması gerekir. Aksi tak­tirde, yani üaç düşnıemişse yıkaması gerekmez. Muhıyt'te de böyledir.

Tırnağı kırılmış olan bir kimse, kınlan tırnağının üzerine, ,ilaç koyduğunda veya sakız yapıştırdığında,   bunların kaldırılması zarar verirse, kaldırmayıp, üzerlerine mesheder. Meshetmek de za­rar verirse, bu durumda, onu da terkeder.

Uzuvlarında yarık olan bir kimse, gücü yeterse onların üzerine su dökerejc yıkar; yetmezse buların üzerini mesheder. Ona da gücü yetmezse, terkeder ve yarıkların etrafım yıkar. Tebyîn'de de böyledir.

Üzerine meshedihniş olan sargısı düşen ve bunu başka bir sargı ile değiştirmiş olan kimsenin, yeniden, — bu yeni sargı üze­rine — meshetmesi en doğru davranıştır. Zehiyre'de de böyledir.

Parmağında bulunan bir çıbandan dolayı, onu, bir ilacın içine sokmuş olan bir kimsenin, bu durumda; ilaç çıbanın bulun­duğu yerin daha ilerisine geçmiş olursa, bu kimse, abdest alır ve o çıbanın— üzerindeki ilacın— üzerini mesheder. Bu durumda, ya­pılan meshin caiz olması için, meshin sargıyı geçmiş olması gerekir.

Kan aldıran kimse hakkındaki hüküm de, böyledir. Fetva da bunun üzerinedir.

İki kolunda cebair (tahta sargılar) bulunan bir kimse, meshetmek niyyeti ile, bir kapdaki suya, iki kolunu da daldırmış olsa; bu kimsenin meshi caiz olmadığı gibi, kollarını soktuğu suyu da ifsâd etmiş olur.

Sargının, el parmaklarında veya avuç içinde olması hali, bu­nun aksinedir. Yani bir kimse, meshe niyyet ederek, tahta ile sa­rılmış olan ellerini, bir kapta bulunan suya batırsa, meshi caiz ol­duğu gibi, o su fasid olmaz. Hulâsa'da da böyledir.

Kırıklarda kulanılan tahta sargılar ile yaralar için kulla­nılan bez sargıların üzerini meshetmek buların altını yıkamak gi­bidir. Ancak, yıkamaya bedel değildir. Hatta, sargı, ayaklardan birinde olsa ve onun üzerine meshedilmiş bulunulsa, diğer ayağın yıkanması gerekir. Tebyin'de de böyledir.

Bu meshler, bir vakitle kayıtlı değildir ve sargıların, ab-destli veya abdestsiz olarak sarılmış olanları arasında da bir fark yoktur. Büyük ve küçük hadesler, de (icabettiği halde gusletmemiş veya abdest almamış olmakta da) bir fark yoktur.

Meshedilirken, niyyetin şart olmadığı hususu, ittifakla nvayet olunmuştur.

Sahih rivayetlere göre, —her defasında— bir kere meshetmek — yani meshi bir defada birkaç kere tekrarlamamak — kafidir. Muhıyt'te de böyledir.

Sargıların üzerinde bulunan sargı katlan düşse, alttan çık--mış olan sargıya yeniden meshetmek icab etmez Bahni'r - Râık'tda böyledir.

Bir kimsenin, ayağının birisini yıkaması ve diğer ayağın­da bulunan mestin üzerini meshetmesi; yani yıkama işlemi ıfemes-hetme işlemini bu şekilde bir araya getirmesi caiz olmaz. Kâfi'de de böyledir.

Ayaklarından birinde yara olan ve bu yara üzerinde sargı bulunan bu adam, abdest alırken sargılı ayağına mesh, diğer aya­ğını ise yıkar; sonra da üzerine mestini giymiş olursa, o mestin üzerine meshetmesi caiz olmaz.

Fakat sargının üzerine mesheder ve iki mestini de giyerse, o mestlerin üzerine meshetmek caiz olur. Serahsi'nin Muhiyt'inde de böyledir.

Ayaklarının birinde, sivilce (kabarcık) bulunan bir kimse obdesi alıp, mestlerini giyindikten sonra, abdesti bozulsa ve yeniden abdest alsa ve mesıtlerinin üzerine mesh eylese; bu abdestle de na­mazlar kılmış olsa, mestlerini çıkardığı zaman o sivilceyi (kabar­cığı) patlayıp yarılmış ve ondan kan akmış olduğunu görse ve si­vilcenin de ne zaman varıldığını bilmese; eğer yaranın başı ı ve bu şahıs da mestlerini, feGrin tulü'u (ortalığın aydınlanma} -imanı giymiş ve çıkarışı da yatsı namazından sonra vuku' bulmuşsa, sa-Dah namazını yeniden  kılmaz, diğer namazları ise yeniden kılar.

Ve eğer, bu yaranın başı kanla ıslaksa, kılmış bulunduğu namaz-.arın hiç birini iade eylemez. Muhıyt'te de böyledir.

Bir sargı ile sarılmış bulunan yaranın kam veya cerahati, »argının dışına çıkarsa, abdest bozulur. Fakat böyle bir ıslaklık sargının dışına çıkmazsa abdest bozulmaz.
0 Şayet, sargı iki kat olur da, ıslaklık bir kısmına geçmiş bulunursa, bu durumda abdest bozulur.

Eldivenlere mesHetmek caiz değildir. Kâfi'de de böyledir.

Bir adam, diğer bir şahsa, kendisinin mestlerine mesh eyle­mesini emretse de o da meshetmiş oka, bu mesh caiz olur. Hulâsa'da da böyledir.
Mestler üzerine meshetmek hususunda, kadınlar da erkek­ler gibidir. Mestlere meshetmenin caiz olup olmamasında, her ikisi de eşittir. Muhıytte de böyledir. [107]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..