Talâkın Kadına İzafesi:

Talâk, zevcenin zâtına, f= kendisine, bütününe, tamamına), izafe edildiği zsaman, vâkî olacağı gibi;    vücûdunun tamamı yerinde
kullanılan; ruh, cesed, rakabe, baş, yüz, fere, boyun, cesed ve beden gibi, bir cüzüne [= parçasına) izafe edildiği zaman da, vâki olur.

Meselâ: Bir koca, karışma: «Sen, boşsun.»; «Boynun, boş­tur.»; «Rakaben, boştur.»; «Ruhun, boştur.»; «Bedenin, boştur.»; «ce­sedin, boştur.»; «fercin, boştur.»; «B'aşın, boştur.» veya «Yüzün, boç-tur.» dese, talâk vâki olur. Hidâye'de de böyledir.

Keza, koca: «Nefsin, boştur.- deyince de, calâk vâki olur. «Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.

Koca, talâk lafzını; kadının bedeninin tamamı anlamında kullanılamayan,'bir cüz'üne izafe ederse; talâk vâki olmaz.
Meselâ : Koca, karısına : «Elin, boştur.»; «Ayağın, boştur.» veya «Parmağın, boştur.» derse, talâk, vâki olmuş olmaz. Serah3î'nin Mu-hıyt'İnde de böyledir.

Bir koca, karısının bütün vücudunu kasdederek; ona : «Elin, boştur.» demiş olsa; kadın boş olur. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.

Keza, bir kimse, bu niyyetle, karışma : «Göbeğin»; «Dilin»; «Burnun»; «Kulağın»; «Bacağın» veya «Uyluğun,» «...boştur.» dese; yine karısı boş olur. Cevheretü'n - Neyyire'de de böyedir.

Esahh olan ise, sırt, karın ve fere gibi uzuvlara, talâk İzafe edildiği zaman,  kadının boş olmayacağıdır. Kâfî'de de böyledir.

Talâk, kadının vücûdunun,    bir cüz'üne f= parçasına) izafe edilince de, kadın boş olur.

Meselâ : Bir kimse, karısına : «Yarın boştur.»; «Üçte birin boş­tur.»; «Dörtte birin, boştur.» veya «Binde birin, boştur.» demiş olsa, talâk vâki olur. Fetâvayi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kocanın, karısına : «Senin kanın, boştur.» demesi hâlin­de, iki rivayet vardır. Sahih olan rivayet, bununla, talâkın vâki ola­cağıdır. Sirâcü'l Vehhâc'da da böyledir.

Bu iki rivayetten, muhtar   (= seçilip, beğenilmiş) olanı İse, bu kaville talâkın, vâki olmayacağıdır. Hulâsa'da da böyledir,

Bir kimse, karısına :  «Saçın, boştur.»; «Tırnağın, boştur.» veya «Tükrüğün, boştur.* demiş olsa; bil-iemâ'   talâk vâki olmaz, Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.

Keza: Dişin,   boştur.»  veya  »Terin, boştur.»   demekle da, talâk vâki olmaz. Fethu'l - Kadîr'de de böyledir.

Bîr koca, karısına : «Senin başın, boştur.» veya «Yüzün, boş­tur.» dese yahut elini karısının, başına veya boynuna koyarak: «Bu âz^tn, boştur.» demiş olsa; esahh olan kavle göre; bu kadın boş ol­maz. Tebyîn'de de böyledir,

Fakat, koca, karısının başını işaret ederek : «Bu baş, boş­tur.»' dese; sahih olan kavle göre; talâk vâki olur. Nitekim, «Şu ba­şın, boştur.» demek de, böyledir. Fetâvâyî Kâdîhân'da da böyledir.

Koca, karısına : «Dübürün, boştur.» dese: talâk vâki olmaz. Fakat:    «Oturak yerin, boştur.» dese; talâk vâki oİur.

Mürğînânî: «Arkan boştur.» denilmesi hususunda, her hangi bir rivayet yoktur. Fakat, böyle denilince, talâkın vâki olacağını söy­lemek, münasiptir.» demiştir. Gâyetü's - Sürûcî'de de böyledir.

Bir kimsenin, karısına : «Yarından yukarın, bir talâk; yarın­dan aşağın da, iki talâk boştur.» demesi hususunda, mütekaddimîn'-den de, mütea'hhirîn'den de, her hangi bir rivayet yoktur.

Bu mes'ele, Buhârâ'da vâki olmuştur.

Âlimlerimizden bazıları : «Yukarı yarın, boştur; demekle, bir ta­lâk vâki olur.» diye fetva vermişlerdir. Çünkü baş, vücudun, yukarı yansındadır. Bu durumda, talâk da, ona, izafe edilmiş olur.

Bazı âlimler ise : «Bu durumda, üç talâk vâki olur.» diye fetva vermişlerdir. Çünkü, talâk, iki yarıya, izafe edilmiştir. Baş, vücudun yukarı kısmında; fere ise, aşağı kismındadır. Bu durumda, talâk, yu­karı İzafe etmekle, başa; aşağı İzafe edilmekle de, ferce izafe edil­miş olmaktadır. Muhiyt'te de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Yarım talâk, boş ol.» demiş olsa; ka­dın, tam bir talâk boş olur.

Koca, karısına : «Talâkımın yarısı ile, boş ol.» dese; bu da, tam bir talâk, boşamak gibidir. Serahsî'nin Muhıyt'inde de  böyledir.

Bir kimse, karısına : «Üç — defa — yarım talâk, boş ol.» dese, iki talâk vâki olur. Sahih olan budur.

Keza, koca : «Dört —defa— yarım talâk boş ol.» dese; bu du­rumda da, iki talâk vâki olur. Itâbiyye'de de böyledir.

Bir kimse, karısına : «İki talâkın yansı —kadar— boşsun.* dese; 'bir talâk vâki olur.

Koca, karısına : «İki talâkın, üç nısfı boşsun.» derse; üç talâk vâki olur.

Koca, karısına: «Bir talâkın yarısı ve bir talâkın da öçte biri ve bir talâkın da, altıda biri boşsun.» dese; bu durumda da, üç talâk vâki olur.

Çünkü, her cüz'ü, talâka izafe etmek nekredir. Talâk, kâbil-i te­cezzi, değildir. (= Talâk, bir bütündür; parçalara bölünemez.) Do layisıyle, talâkın, üçte birini, beşte birini... zikrethmek, tamamını zik­retmek gibidir.

Şayet, bu koca, karısına : «Bir talâkın, yansı boşsun ve onun üçte biri, 'boşsun ve onun altıda biri, 'boşsun.» demiş olsaydı; bu durumda bir talâk vâki olurdu.
Bu durumda da, bu cüzlerin (= parçaların) tamamı, (= toplamı) bir talâkı tecâvüz etseydi; [= parçaların toplamı, bir 'bütünü geçmiş olsaydı.) «Yine, bîr talâk vâki olurdu.» diyenler olduğu gibi; «İki talâk, vâki olurdu.» diyenler âe, vardır. Muhtar olan da budur. Se-rahsî'nin Muhiyt'inde  de : «Sahih olan, budur.» denilmiştir.

Meselâ : Bir adamın, karışıma : «Sen, bîr talâkın yarısı ve onun üçte biri ve onun dörtte biri boşsun.» demesi gibi. Zâhîriyye'de de böyledir.

Bîr kimse, karısına : «Üç talâkın, yarısı —kadar— boşsun.» dese; kadın, iki talâk, boş olur.

Koca, karısına : «Her üç talakın, üçte birleri —kadar— boşsun.» dese; kadın, üç talâk, boş olur. Zehıyre'de de böyledir.

Bir koca, karısına : «Sen, bir talâk ve yarım talâk, boşsun» veya «Sen, bir talâk ve dörtte bir talâk, boşsun.» dese veya bunlara benzer bir şey söylese; kadın iki talâk, boş olur.

Şayet koca : «Sen, bir talâk ve onun yarısı...» veya : «Sen, bir talâk ve onun dörtte biri, boşsun.» demiş olsaydı; kadın, bir talâk boş olurdu. Muhıyt'te de böyledir.

Bu, bazı âlimlerin kavlidir. Muhtar olan ise, bu durumda, iki talâkın vâki olacağıdır. Cevheretü'n - Neyyire'de de böyledir.

Bir kimse, karısını, bir talâkın dörtte üçü veya dörtte dör­dü, boşamış olsa; maruf olan görüşe göre, bir talâk vâki olur.

Diğer bîr görüşe-göre de, bu durumda, üç talâk vâki olur.

Bu kimse, karısını; dörtte beş talâk boşamış olsa; maruf olan görüşe göre, bu durumda, iki talâk; kabul edilmeyen görüşe göre de, üç talâk vâki olur. Tebyîn'de de böyledir.

Bir kimse, karısının birini bir talâk boşadıktan sonra, diğor karısına : «Seni de, onun talâkına, ortak ettim,» dese; ikinci kadını da, bir talâk, boşamış olur.

Bu adam, üçüncü karısına: «Seni de, onların talâkına, ortak ettim.» dese; bu kadın, iki talâk boş olur.

Bu şahıs, dördüncü karısına : «Seni de, onların talâkına, ortak ettim.» dese; bu.kadın, üç talâk boş olur.

Bu adam, birinci karısını, belli bir mal karşılığında boşamış ve sonra da, ikinci karışma : «Gerçekten seni, onun talâkına, ortak et­tim.» demiş olsa; İkinci kadın da boş olur. Fakat, ona mal verilmesi, lâzım gelmez.

Fakat koca, ikinci karısına : «Mal bakımından da, onun gibi olmak şartıyle; seni, onun talâkına ortak ettim.» âer; kadın da, bunu kabul ederse; bu durumda, hem kadın, boş olur; hem de, ona mal verilmesi gerekir. Kadın kabul etmezse; boş olmaz. Zâhîriyye'de de böyledir.

Bir kimse : «Filan kadın, üç talâk boştur. Filân kadın da, onunla beraberdir.» veya ikinci karısına : «Seni talâkta, onunla or­tak ettim.» dese; bu karılarından, her biri, üçer talâk boş olur. Se-rahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Üç karısı olan bir kimse, onlara : «Siz, üç talâk, boşsunuz." veya «Sizi, üç talâk  boşadım.»  dese;   bu  kadınlardan  her biri, üçer talâk, boş olur. Bu durumda, üç talâk, bu üç kadına taksim edilmez.

Fakat, koca, kadınlara: «Üç talâkı, aranızda îkâ eyledim.- derse; bu üç talâk, kadınlar arasında taksim edilir. Bu durumda, fıer biri, bi­rer talâkla boş olmuş olur. Bu durum, yukarıdakine benzememekte­dir. Gâyetii's - Sürûcî'de de böyledir.

Üç karısı olan ve bîrini, bir talâkla boşamiş bulunan koca, diğer karılarına : «Sizi, onun, bu tatlîkinde, ortak ettim.» dese; kadın­lar, birer talâk, boş olurlar. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Dört karısı olan bir şahıs, onlara : «Sizi, üç talâk, boşadım.» dese; herbirine üç talâk vâki oJur.

Bu adam, karılarından birine : Sen, beş talâk boşsun.» deyince, o kadın: «Bana, üç talâk kâfi gelir.» cevabını verse; Koca da: «Üç talâk, senin. Kalanı da, arkadaşlarının.» demiş olsa; bu durumda, ön­ceki karısı üç talâk boş olur. Diğerlerine ise, bir şey vâki olmaz. Çünkü, üçten fazla zikredilen talâk geçersiz olur. Kalan İki talâk, ar­kadaşlarına vâki olmakla, bir şey olmaz. Serahsi'nln Muhıyt'inde de böyledir.

iki karısı olan, bir kimse, onlara: «İki talâk, aranızdadır.» dese; bu kadınlar, birer talâk boş olurlar.

Keza, bu koca : «Sizi, bu iki talâka, ortak eyledim.» dese; yine, bu kadınlar, birer talâk boş olurlar.

Fakat, 'bu adamın; 'bir karısını, iki talâk boşadıktan sonra : «Onun talâkına, ikinizi, ortak ettim.» demesi hâli, böyle değildir. Bu durum­da, o iki talâk, önceki kadına ,vâki olmuştur. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.

Bir  kimse, kanlarından birini, bir talâk; diğerini, iki talâk boşadıktan sonra; üçüncü karısına : «Seni, onlara, ortak ettim.» dese; cimâ' yapmış olsun, olmasın; bu kadın, üç talâk boş olur. Itâblyye'de de böyledir.

Bakkalı'd e zikredildiğine göre :

Bir kimse, karısını, üç talâk lboşıadığı zaman, diğer karısına: «O talâktan, sana da nasip ayırdım.» dediğinde, bir talâka, nlyyet etmiş­se; İkinci karısı, bir talâk boş olur .Şayet, bu sözü söylerken, —bu üç talâkın her birinden— nasip (= pay, hisse) almasına niyyet et­mişse; bu durumda, bu kadınların her biri, tlç talâk, boş olur.

Müntekâ'da şöyle zikredilmiştir:

Bir karısını boşadıktan sonra, onu geri almış bulunan şahıs, di­ğer bir karısına : «Gerçekten seni, filân kadının talâkına, ortak et­tim.» dese; o kadın da boşanmış olur.

Koca, karısına : «Filân kadının talâkına, seni de, ortak ettim.» dese; fakat, o kadın, tatlîk edilmiş olmasa veya, bu kadın, bir baş­kasının nikâhı altında buiunmasa, bu adamın karısına, talâk lâzım gelmez. Bu hükümde, başkasının nakâhı altında bulunan kadının, ko­cası tarafından, boşanıp, boşenmamasi da müsavidir.

Bu şahıs, işaret ettiği karısını —sonradan— boşasa veya buna niyyet etse bile, ikinci karısı boşanmış oimaz. Önceden, böyle söy­lemiş olması, talâk sayılmaz.

Birş, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.Vun, şöyle buyurduğunu, rivayet et­miştir.

Şayet, bu adam : «Seni, boşadığım kadının talâkına ortak ettim.» derse; bu kadın boş olur.

Bakkâlî'de zikredildiğine göre :

Bir kocanın, karısını; başkasının karısının talâkına ortak etmesi, sahih olmaz. Ancak, bu şahıs : «Onun karısına, , îkâ eylediği talâkı, bende, karıma karşı îkâ eyledim.» derse; bu durumcja, karısı boş olur.

Bişr, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un, şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

Azâd edilmiş ve nefsini ihtiyar etmiş bulunan, bir cariyenin ko­cası; diğer karısına : «Gerçekten, onun talâkına, seni de, ortak et­tim.» dese; ikinci kadın için, talâk vâki olmaz.

Keza, taiâksiz ayrılan, her fırka böyledir.

Bir kimse, karısına : «Seni, şu fırkaya, ortak ettim.» veya «Seni, benimle o kadın arasındaki ayrılığa, ortak ettim.» dese; talâk-ı bâin, vâki olur. Koca, üç talâka jıiyyet ederse, kadın, üç talâk boş olur.

Bu kimse : «Ben, talâka, niyyet etmedim.» dese; hüküm bakı­mından, sözü geçersiz olur. Diyanet yönündense, onunla, Allahu Teâ-lâ arasındadır. Muhiyt'te de böyledir.

Dört karısı olan, bir şahıs; oniara : «Bir talâk, aranızdadır.-» demiş olsa; bu kadınlardan her biri, birer talâk boş olur.

Keza, bu adam, karılarına : «İki talâk aranırdadır.» veya «üç ta­lâk»...»; «Dört talâk, aranızdadır.» demiş olsa; yine, bu kadınlara, 'birer talâk vâki olur.

Fakat, bu adam, kanlarının her biri için, ikişer veya üçer taiâk'a niyyet edere; bu kadınlar, ikişer veya üçer talâk 'boş olurlar.

Bu kimse, niyyetsiz olarak : «Beş talâk, dördünüzün arasında­dır.» demiş olsa; her biri, ikişer talâk boş olur. Bu hüküm, sekiz ta­lâka kadar böyledir.

Bu kimse, —sekizden fazla— meselâ: «Dokuz talâk, aranızda­dır.» derse, bu durumda, kadınlardan her biri, üçer talâk boş olur. Fethu'! - Kadîr'de de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen, boşsun ve sen.» dese; kadın iki

talâk boş olur. Fetvada: «Bu durumda, kadın, bir talâk, boş olur.» de­nilmiştir.

Bir kimse, iki karısından birine hitap ederek : «Seri boşsun.» de­dikten hemen sonra; ikisine birden : «İkinizde.» dese; önceki kadın, iki talâk; sonraki kadın ise, bir talâk boş olur.

Adam, iki karısından birine : «Sen boşsun, 'hayır, belkide sen.» demiş olsa, bir talâk vâki olur. İkinci, karısına da, talâk niyyeti ol­madan : «Sen.» demiş olsa; onun için, talâk vâki olmaz. Fakat, bi­rinciye hitap ederken : «Sen boşsun ve sen.» demiş olsa, ikinci ka­dın da boş olur. Nitekim : «Şu boş ve şu da...» denildiği zaman, du­rum yine böyledir.

Fakat, niyyetsiz olarak: «Şu boştur: şu da...» dese; ikinci kadın, boş olmaz.

Ancak, koca : «Şu ve bu boştur.» demiş olsa; bu kadınlara, birer talâk vâki olur.

Koca :    «Şu, şu boştur.» dese; ilk kadın boş olmaz.

Ancak: «Şu, şu tâlikânl (= ikisi boştur.)» derse; iki kadın da, birer talâk boş olurlar.

Eğer koca : «Ssn, sonra sen, sonra sen boşsun.» derse; son ka­dın boş olur. Ba cümleyi *ve» bağlacı ile : «Sen ve sonra sen ve sonra sen.-." şeklinde söylemiş olsa; hüküm yine aynıdır.
Bu durumlarda, talâk-lafzını, cemi sıygası Ile( boşsunuz şeklinde) kullanırsa veya 'bu lafzı önce söylerse; ,kadin]-ann hepsi de, birer ta­lâk boş olurlar. Zahîriyye'de ve Uâbiyye'de de böyledir.

Keza, dört karısı olan, bir kimse, kanlarından birine : «Sen.-» sonra diğerine : «Sen.» sonra da diğer birine : «Sen.« ve sonra da sonuncusuna : ^Sen, boşsun.» dese; bu son kadın, boş olur. Fetâvâyl Kâdthân'da da böyledir.

Bir kimse, karısına : «Öç talâk, boşsun.» dedikten sonra; di­ğer karısını kasdederek : «Bu da, senin gibidir.» veya «Bu da, senin­le beraberdir.» dese;, müteakiben de : «Ben onun oturmasını, kas-detmiştim.» iddiasında bulunsa; onun, bu sözüne inanılmaz. Bu, İkin­ci kadın da, üç talâk, boş olur.

Fakat, bu şahıs, üç talâkla boşadtğı karısına : «Gerçekten, seni boşadım. İşte, bu da, senin gibidir.» veya ... seninle beraberdir.» de­se; sonraki karısı, bir talâk, boş o!ur. Çünkü, burada, kocanın : «Sepi boşadım.* demesi, bir talâk manası İfade etmektedir.

Bu kimse, konuştuğu kadına; önce : «Bu da, seninle beraber, boş­tur.» demiş olsaydı; nîyyet etmemesi hâlinde, muhatabı olan, bu ka­dın,'boş olmazdı. Itâbiyye'de de böyledir.

Asıl'da zikredüdiğine göre :

Bir kimsenin, üç karısı olsa da, bu şahıs : «Şu, boştur.» veya "Şu ve şu boştur.» dese; bu durumda, adamın üçüncü karısı, boş olur. Birinci Me ikinci'karısından, hangisinin boş olacağı hususunda ise, koca muhayyerdir. Muhıyt'te de böyledir.

Dört karısı olan, bir şahıs : «Sen boşsun.» veya «Şu ve şu Ve şu —boştur.—» demiş olsa; bu koca da, önceki, iki karısı arasın­da, muhayyerdir. Serohsî'nin Muhiyt'inde de böyledir.

Bu kimse, şayet: «Şu boştur.» veya «Şu ve şu ve şu boştur.^ derse; dördüncü ve üçüncü kadın, boş olur. Koca, önceki iki kadın hususunda ise, muhayyerdir. Yani, birinci ve ikinci kadınlardan, hangisini dilerse, onu boşar.

Şayet bu kimse : «Şu boştur ve şu da...» veya «Şu ve şu boş­tur.» dese; bu durumda; birinci kadın ile dördüncü kadın boş olur. Koca, ikinci ile üçüncü arasında, muhayyerdir. Hangisini dilerse, o boş olur. Muhıyt'te de böyledir.

Koca : «Sen boşsun; hayır, belki de şu.» veya «Şu veya şu; hayır, belkide şu —boştur—.» dese; birinci ve dördüncü kadın boş olur. İkinci ve üçüncü kadınlar arasında, koca, muhayyerdir.

Bir koca : «Umre boştur veya eve girerse Zeynep...» dese ve Zeynep eve girerse; bu durumda, koca muhayyerdir: Hangisini di­lerse, onu boşar.

Bir kimse, karısına : «Sen,, üç talâk boşsun.» veya : «Filâne bana, haramdır.» dedikten sonra; «Ben, bu sözümle, yemin kasdettim.» diye iddia etse; aradan, dört ay, geçinceye kadar, durumu açıklaması için zorlanmaz. Dört ay geçtikten sonra, durumunu ikrar etmezse; ya, ta­lâkı açıklaması veya ilâda bulunması hususunda zorlanır.

Bir kimse, karısı için: «Boştur.»; kölesi için de: «Hürdür.» dedikten sonra, durumu açıklamadan ölse; İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre; köle, azâd edilmiş; talâk da, bâtıl olmuş olur. Kadına, mîras hakkının yansı; metırinin de dörtte üçü verilir. Kocası, bu karı­sına cima' etmemişse; kadına mîras verilmez. Ses-ahsî'nin Muhıyt'-inde de böyledir.

Müntekâ'da zikredildiğine göre:

Bir kimse, karısına : «Sen, boşsun;, hayır, belki de sen boşsun.* dediği zaman, bu kadın; iki talâk üzere boş olur.

Bu koca, karısına : «Sen, bir talâk boşsun; hayır, belki de, bir ta­lâk...» dese; yine kadın, iki talâk boş olur.

Keza, bu şahıs, karısına : «Sen, bir talâk boşsun; hayır, belki de sen, bir talâk, boşsun.» demiş olsa; kadın, yine iki talâk, boş olur.

İmâm pbû Yûsuf (R.A.) şöyle buyurmuştur:

Bir kimse, karısına : «Sen, boşsun; hayır, belki de, sen...» dedi­ği zaman; bu kadın, önceki sözle, bir talâk, boş olur. İkinci sözden dolayı, bir şey lâzım gelmez. Ancak, bu durumda, koca, ikinci talâka da niyyet etmiş olursa; bu da, vâki olur.

Şayet, bu koca, iki karısına hitap ederek : «Sen, boşsun; hayır, belki de İkiniz.* demiş olsa; önceki kadın, iki talâk; sonraki de, bir talâk; boş olur.

Asıl'da zikredildiğine göre :

Bir kimse, karısına : «Seni, dün bir talâk, boşadım; hayır, belki de İki talâk boşadım.» demiş olsa; kadın iki talâk boş olur. Muhıyt'­te de böyledir.

Bîr kîmse, cima" etmiş olduğu karısına : «Sen bîr talâk boş­sun; 'hayır, belki de, iki talâk boşsun.» demiş olsa; 'bu kadın, üç talâk boş olur.

Koca, bu sözü, cîmâ' etmemiş bulunduğu, karısına söylerse; bu kadın, bir talâk boş oiur.

Bir koca, karılarından birine : «Sen boşsun ve boşsun ve boş­sun; hayır, belki de şu...* demiş olsa; son kadın, bir; önceki ise, üç talâk boş olur.

Üç karisi olan, bir kîrnae : «Sen boşsun ve sen; hayır, belki de, hepiniz boşsunuz.» dese; kadınların hepsi de, birer talâk boş olur­lar. Serahsî'nin Muhıyt'ind© de böyledir .

Bir şahıs, cima' etmediği  karışma : «Bu, bir talâk, boştur; bir, bir; hayır, belki de, şu   başkası; işte   başkası...»   demiş olsa; cima' etmediği karısı, bir; diğeri ise, »üç talâk boş olur. Eğer, Önceki kadına da, cima' etmiş olsaydı; o da, üç talâk, boş olurdu. Itâbiyye'-de de'böyledir.

Bir kimse, karışma : «Sen, bir taiâk boşsun; hayır, belkî de ya­rın...» dese; bu durumda kadın, bk talâk :boş olur. Bir gün sonranın, fecrinin tulu' ettiği zaman da, diğer talâk vâki olur. Fetâvâyi Kâdîhân'-da da böyledir.

Bir kimse, kanlarından birine : «Sen, taiâk-ı ric'î ile boşsun; diğeri de, talâk-ı bâin iie boştur; hayır belki de bu...» dese; önceki kadın, İki; sonraki ise, bir talâk boş oiur.

Şayet, koca : «Sen, üç talâk, boşsun; hayır belki de, bu... dese; hu iki kadın da, üçer talâk boş olurlar,

Eğer: «... hayır, belki de, bu boştur.» demiş olsaydı; İkinci ka­dın, bir talâk boş olurdu. Itâbiyye'de de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen, bir talâk, boşsun; Hayır...» veya «... bir şey değil.» demiş olsa; talâk vâki olmaz.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, bu durumda, bir talâk-ı ric'î vâki olur.

Koca, karısına : «Sen, fcir talâk, boşâun. Hayır, veya «... bir şey değil.- veya «...boş değil.» demiş olsa; bu durumda,'bil - ittifak, bir şey vâki olmaz. Kâfî'de de böyledir.

Bir kimsenin, karısına: «... üç talâk veya hayır.» demesi mes'elesi, ihtilaflıdır. Esahh ol<an kavil ise, bu durumda, talâk'ın vâki olmayacağıdır. Itâbiyye'de de böyledir.

İbn-i Semâ'a, Nevâdir'de, İmâm Muhammed (R-A.)'in, şöyte buyurduğunu, rivayet etmiştir:

Bir talâk mı, üç talâk mı boşadığı hususunda şüpheye düşen kim­se, karısını, bir talâk boşanuş sayılır.

Ancak, bu kimse; üç talâk hususunda, kalbî yakîn veya zann-ı galip hasıl ederse; bu durumda, üç talâk boşamış olur.

Bu durumda, koca : «Ben, o talâkın, üç olmasına azmediyorum.» veya «Bence, o, üç talâktır.» derse; yine üç talâk olmuş olur.

Bu, talâk konusunun geçtiği mecliste hazır bulunan, âdil kimse­ler : «O, bir talâk idi.» derlerse; bunların sözleri doğrulanır ve ,ka-bûi edilir. Zehıyre'de de böyledir.

Bir koca, karısına : «Sen, bir talâk veya iki talâk boşsun.» derse; durumu, kendisinin açıklaması gerekir.

Koca, bu sözü, cima' ettiği karısına söylemişse; bir.talâk vâki olur. Bu durumda, koca İçin, bir muhayyerlik yoktur. Zahîriyye'de de böyledir.

Kudûi'i şöyie demiştir:
Bir kimse, kendisi İle talâk arasında hiç bir alâka bulunma­yan V3 üzerine talâk vâki olması söz konusu olmayan taş ve hayvan gibi bir.şeyi, karısının yanında tutarak : «Bir.» veya «Boşadım.» yahut «Bu veya bu boştur.» dese; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ile İmâm Ebû Yûsuf (R-A.)'a göre, karısı boş olur.

Fakat, bu kimse; nikâhlısı ile başka bir kadını, bir taraya getirip: «Onun boş olduğu gibi...» veya «Bu veya bu boştur.» dese; karısını boşama niyyetinde olmadığı müddetçe; karısı boş olmaz.

Keza, bir kimse; karısının nikâhı İle bir başka kadının nikâhım, birlikte söz konusu ederek : «Bu veya bu boştur.» veya «Onun, boş olduğu gibi...» demiş olsa; Imâm-ı A'zam Ebû 'Hanîfe (R.A.)'ye göre; karısını boşamaya niyyet etmediği müddetçe, bu şahsın karısı boş olmaz. .

Çünkü, buradaki yabancı kadın da, İnşâ bakımından mahal de­ğilse de haber yönünden, nikâha nrahaldir. Aslında, bu sîga, haber sîgasıdır.

Bu durumda koca : «O kadını, kocasının boşamış olduğu gibi; be;i de, bir talâk boşadım.» dese; fakat, karısını boşamaya niyyet etmiş olmasa; karısı boş olmaz.

Hişâm'ın  Nevâdir'de zikrettiğine göre,     İmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuştur:

Bir kimse, karısı ile bir yabancı kadını söz konusu ederek : «Bîri, bir talâk; diğeri, üç talâk boştur-» dese; bu durumda, karısı bir talâk boş olur.

İmâm MufiDmmed (R.A.), Ziyâdât'ta şöyle buyurmuştur:

Süt emmekte olan, iki küçük nikâhlısı bulunan bir kimse : «Bun­lardan birisi, üç talâk boş olsun.» dese, bunlardan biri üç talâk boş olur. Bunun, hangisi olduğunu, kocanın açıklaması gerekir.

Koca, bu durumu açıklamadan, bir kadın gelip, bunların ikîsînf birlikte veya ayrı ayrı emzirirse, bu nikâhlılardan, her ikisi de boş olur. Muhıyt'te de böyledir,

Bir kimse, hayattaki bir karısı ile ölü bir karısından bahse­derek : »Bunlardan biri, boşanan kadın gibidir.» dese; sağ kadın, boş olmaz. Fetâvâyî Kâdîhân'cte da böyledir.

Ziyâdât'da şöyle denilmiştir :

Bir hür ve bir de câriye karısı olan ve bunların her ikisine de cima' etmiş bulunan bir kimse : «Bunlardan birisi, iki talâk boş olan gibidir.» demiş ve cariyeyi azâd etmiş olsa; bilâhare de iki talâkla boşadığmın, câriye olduğunu açıklasa; bu câriye o şatfısa, hürmet-İ galîza ile haram olur.

Şayet, bu kimsenin kanlarından iter ikisi de, câriye ofsaydı ve koca : «Bunlardan biri, iki taiâk boş olan gibidir.» dedikten sonra; her ikisini de lazâd etse ve bilâhare de 'hastalanıp, bu hâlinde; hangi karısını boşamış olduğunu açıklamış bulunsaydı; bu kadın, kendisine, hürmet-i galîza ile 'haram olurdu.

Bu durumda, adam ölse; miras, bu kadınlar arasında, yan yarı­ya olurdu. Çünkü mîras hakkmda, bir açıklama yok gibidir. Muhiyt'te de böyledir.

Bir şahsın nikâhı altında bulunan, iki cariyenin sahibi, bu cariyelerden bahisle : «Onlardan biri, hür gibidir.» dedikten sonra: koca, efendinin azâd ettiğini, iki talâk boşamış olsa; bilâhare, —ko­ca, bir şey açıklamadan — efendiden, hangi cariyeyi azâd etmiş ol­duğu sorulduğunda, o da, durumu açıklasa; azâd edildiği belli olan kadm, iki talâk boş olmuş olur.

Bu kadın, hürmet-İ gaiîza ile haram olmaz; Öç Irayız, iddet bek­ler.

Şayet, efendi; hangi cariyeyi azâd ettiğini 'belirtmeden ölmüş olsaydı; kocadan, hangisini boşamış olduğunu, açıklaması istenirdi. Koca, hantjisini boşamış olduğunu açıklayınca da; İmâm Efaû Hanîfe (R.A.)'ye 'göre, o câriye, kocasına, 'hürmet-î galîza ile, 'haram olurdu.

Çünkü, bu durumda, o kadının talâkı ikidir, İddeti de, iki hayız müddetidir.

Şayet, bu cariyelerin efendisi, ölmemiş fakat gaip olmuş olsay: di; bu durumda, kocanın, hangisini boşamış bulunduğunu, açıklaması istenmezdi.

Fakat, önce, koca, bu iki karısından 'bahisle : «Bunlardan biri, iki talâk boş gibidir.» dedikten sonra; cariyelerin efendisi:    «Kocanın boşadfğı,  hürdür.» demiş olsaydı; bu durumda,    kocadan, hangisin! boşadığını, açıklaması istenirdi.

Kocanın, boşadiğıni açıkladığı câriye, önce boşanmış ve bilâhare. hürriyetine kavuşmuş olurdu.

Bu durumda, kadın; kocasına, hürmet-i galîza ile haram olur. Id-deti ise, üç hayız müddeti olur. Bazı nüshalarda da «iki hayız olur.* şeklinde yazılıdır. Kâfî'de de böyledir.

İmâm Muhammed  (R;A.), Câmi'de şöyle buyurmuştur:

Bir kimse, cima' etmiş bulunduğu iki karısına : «İkiniz, iki talâk boşsunuz.» demiş olsa, kadınlardan her biri, birer ta!âk-ı ric'î île, boş olur.
Bu şahıs, karılarından her hangi birine rücu etmeden,[16] onlara : üç talâk, boş gibisiniz.» dese; kimi kasdettiğini, açıklaması gerekir.

Bu koca, kimi kasdettiğini, kanlarından birinin iddeti, tamamla-na kadar açıklamazsa; geride kalan kadın, üç talâk boş olur.

Şayet, bu iki kadının İddeti, birlikte tamamlanırsa; üç talâk, hiç birine vâki olmaz.

Âlimler: «Burada kasıt, bu üç talâkın, bu kadınların birine tayin edilmemesi halidir. Bu durumda bile, bu üç talâk, bu iki kadından, belli olmayan birine vâkidir.

Kocanın da, bu durumda, talâkı, bu kadınlardan birine, îkâ hakkı yoktur. Fakat, bu koca, iddeti bittikten sonra, bu kadınlardan biri ile, evlenme hakkına, sahiptir.

Bu kadınların, iddeti birlikte biter ve koca, bunları —yine—bir­likte nikahlamak isterse; bu, caiz olmaz. Birini nikahlaması, caizdir. Geride kalan İse, üç talâk boş olmuş olur.

Kocanın da, bu durumda, talâkı, bu kadınlardan birine, îkâ hakkı risi, bir başka şahısla evlenir ve o şahıs, cima' ettikten sonra ölür

veya bu kadını bossrsa; ilk koca, Eddetinl tamamladıktan sonra, bu kadını nikahlayabilir. Koca, diğer karısını daha önce, nikahlamış bu­lunsa bile, yine, bu sonraki kadını nikâhlıyabilir.

Keza, bu İki kadın, îddetlcrini tamamladıktan sonra; birisi ölmüş olsa; kocanın, kalan kadını, nikahlaması caiz olur. Çünkü, hu durum­da, ölen kadında, bir şey ta'yin etmek mümkün değildir ki, kalan İca­dın, !üç talâk, boş olsun.

Fakat, kadınlardan, ikisi de, sağ olduğu ha'de, koca, bunlardan birini nikahlarsa; bu caiz olmaz. Ancak, :bu durumda da, üç talâkın, birine vâki olduğu açıklık kazanırsa; ciğerinin nikâhlanması caiz olur.
İmâm Muhammed (R.A), 2iyâdât'da şöyle  buyurmuştur:

Bir kimse, nikâhı altında bulunan fakat cirnâ' etmemiş olduğu, ı_aşka bir şahsa alt iki cariyeden bahisle : «Bunlardan birisi, İki taiâk, boş olmuş gibidir.» dedikten sonra; bunlardan birini satın almış"ol­sa; bu talâkın, satın almadığı kaçışma ait olduğu, açıklık kazanmış olur.

Bu (cadılardan, birinin ölmesi hâlinde de, hüküm aynıdır.

Şayet, bu koca, bu kadınların ikisini de satın almış olsa: talâk, mücmel olarak, bu İki kadsn arasında olur. Böyle olunca da, kocanın, talâk konusunda, bir açıkloma yapma hakki da  olmaz,

Koca, bu kanlarından birine cima' ederse; talâkın, diğerine vâki Olduğu açığa çıkar. Çünkü, kocanın, işini salah üzere yapması gere­kir.

Kocanın, bu kadınlardan birine, cima' etmesi helâldir. Koca, ci­ma' yaptığı kadından, talâkı bertaraf etmiş olur. Çünkü, iki talâkla, boşanmış olan câriye, nikâh mülkiyeti sebebi ile, helâl olmaz.

Bir koca, cima' etmiş bulunduğu iki karısından bahisle: «Biri, bir; diğeri, üç talâk boştur.» dedikten sonra, hangisinin bir, hangisinin üç talâk boş olduğunu bsîirtmese ve ayrıca, bu hususta, bir niyyeti de bulunmasa; bu koca, îddetleri içinde olmak şartı ile, üç talâkı, dilediği karışma, îkâ edebilir. Ancak, iddetleri tamam olduktan sonra, üç talâkı, karılarından birine îkâ etme hakkına, sahip değildir.

Bu kadınlardan, iddeti önce tamamlanan bâino, diğeri ise, üç ta­lâk boş olur.

Şayet, koca; karılarından, İkisine de cima' etmemişse; mes'eie, hâli üzere kalır. Ve kocsmn, üç talâk:, karılarından birine, îkâ etme hakkı olmaz.

Bu durumda, kocanın, bu karılarından biri ile evlenmesi câîz olur. Diğeri il-e evlenemes. Muhıyt'te ds böyledir.

Dört karısı olan bir şahıs, bunlardan birini, üç talâk boşasa; kadınlar ds, boşamanın, kime ait olduğu hakkında şüpheye düşüp, her biri, talâkın kendisine -ait olduğunu inkâr etss; bu durumda ko­ça, onlardan hiç birine yaklaşsrrraz. Çünkü, koca; bu kadınlardan bi­rini, kendisine hsram kılmıştır. Ve haram olanın, bu dört kadından her birinin olması, mümkündür.

Âlimlerimiz: -Hor mal, zaruret indinde mubahtır, Bunda, taharri de, caiz olmaz. Ferçler de, bu babdandır».demişlerdir.

Âlimlerimiz: - «Kesilmiş hayvanlarla, İaşeler, birbirine karışmış olsalar;   araştırılır. Çünkü, iaşe, zaruret hâlinde mübâh olur.

Bu kadınlar, isterlerse; nafaka hususunda hâkime müracaat edip, kocaları aleyhine, dava açabilirler.

Bu durumda, hakim; karılarından hangisini boşadığını açıklayana kadar; kocayı, cezalandırır. Bu kadınların nafakaları da, koca tarafın­dan karşılanır

Bu duruinda, münasip olan, her kadının, bir talâk, boş olmasıdır

Bu koca, karılarından üçü ile, tezevvüc etse; nikâhları sahih olur. Böylece de, dördüncü kadının boşanmış olduğu ortaya çıkar.

Cima' hususunda ise; âlimlerimiz: «İhtiyata uygun olan, bu ko­canın, karılarına yakın olmamasıdır Şayet, üçüne yakın olup, cima' ederse; dördüncünün talâkı açıklık kazanmış olur» demişlerdir

Bu kimse, karılarından biri kocaya gitmeden, dördünü bir nikâh edemez : Bu kadınlardan biri, bir başka kocaya varır; yeni kocası ona clmâ' ettikten sonra ölür veya onu boşarsa; iddet bekledikten sonra, bu kadın da, eski kocası ile evlenebilir

Cami isîmü eserde, şöyle zikredilmiştir:

Bu kadınlardan her bîri, kendilerinin üç talâk üzere boşanmış bulunduğunu iddia eder; bu hususta, kocaya yemin^ teklif edildiği halde; b, yemin etmekten kaçınırsa: kadınlardan her biri üçer talâk boş olmuş olurlar.

Şayet, koca; her biri için yemin ederse; hüküm, yemin hususun­dan önce, —yukarıda— söylemiş olduğumuz gibidir. El-İhtihyâr, Şerhu'l  Muhtâr'da da böyledir.

Bu durumda, iki karısı olan kimsenin, karılarından birini, ni­kahlarsa; diğerini boşadığı meydana çıkar. Bu hüküm, üç talâk olduğu zaman geçerlidir.

Şayet, talâk; talâk-i bâin ise; bu şahıs, karılarını yeniden nikâh-Iiyabilir. Talâk, talâk-ı ric'î ise, bu durumda da, bu şahıs, karılarına, ric'at edebilir.
Talâk, üç talâk olduğu zaman, kadınlardan birisi, açıklama ya­pılmadan ölürse; erkek için, en güzel olan davranış; boşanan kadın açıklanmadan, diğer kadınlara cima' yapmamasıdır. Erkeğin, boşanan kadını açıklamadan, cima1 yapması da caizdir. Bedâi'de de böyledir.

İki karısı olan bir kimse : «Bunlardan biri, boşanmış gibidir.» demiş ve hangisini boşadığıni açıklamadan, kadınlardan birisi ölmüş olsa; geride kalan kadrn da, boş olur.

Bu kadın, ölmemiş olsa da koca, bu karılarından birine cima' et­se veya öpse; yahut birinin talâkına yemin etse veya müzâharede bulunsa veyahut boşasa; bu durumda, diğerinin boşanmış olduğu açı­ğa çıkar.

Bu adam, kanlarından bîri, öldükten sonra : «Ben, onu kasdet-mlştim.» dese; bu kadın, vâris olamaz. Kalan kadın da, boş olur. Hu-lâsa'da da böyledir.

Bu koca, karılarından birini, bizzat, belirterek boşadıktan sonra: «Ben, bu talâkla, ikisini de irâde eyledim.» dese; bu kocanın sözü, mu.teber ve geçerli olur. Zahîriyye'de de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen, birden, ikiye kadar, boşsun.» ve­ya «Birin yansından ikiye kadar, boşsun.» dese; bu durumda kadın, bir talâk boş olur,

lmârn~i A'zam Ebü Hanîfe (R.A.)'ye göre, bir kimse, karısına : «Birden, üçe kadar, boşsun.» veya «Birin yarısından, üçe kadar boş­sun.» dese; bu durumda, karısı, iki talâk boş olur. Hidâye'de de böy­ledir.

Bu şahıs, «Birden, üçe kadar, boş ol.» veya «Birin yarısın­dan, üçe kadar boş ol.» demekle, bir talâka niyyet etmiş olsa; bu niy-yeti, hüküm bakımından tasdik edilmez. Gâyetü's - Sürûcî'de de böy­ledir.

Bir kimse : «Birden, ona kadar, boş ol.» demiş olsa; İmâm Ebû Hanıfe (R.A.)'ye göre, kadın, iki talâk, boş olur. TebyîiTde de böyledir.

Bir kimse, karısına: «Birin yarısından, diğerine kadar boş­sun.» veya «Birden, bire kadar boşsun.» demiş olsa; bu da, bir talâk olur. Sirâeül - Vehhâc'da da böyledir.

Hİşâm, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un, şöyle buyurduğunu riva­yet etmiştir:

Bir kimse, karışma: «Gerçekten, birle, üçün arası, boşsun.» de­miş olsa; bu durumda, bir talâk vâki olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse, karısına : «İkiden, ikiye kadar, boşsun.» demiş olsa; İmâm Ebû Hanîfe (R-A.)'ye göre, bu kadın, iki talâk boş olur. Itâbiyye'de de böyledir.

Karısına:  «Geceye kadar, boşsun.» veya «Aya kadar, boş­sun.» yahut «Seneye kadar, boşsun.» diyen kimsenin durumu hak­kında, şu üç şekil, söz konusu olabilir:
1- Bu sözü söyleyen kimse, —o anda— talâkın vukuuna niy­yet etmiş olabilir. Bu niyyetle olunca da, taİâk, o anda vâki olur.
2- Bu kimse, talâkın; talâkı izafe ettiği zamandan sonra, vâki olmasına niyyet ederse; talâk, izafe edildiği vakitten sonra vâki olur,
3- Bu kimse, bu sözü söylediği zaman, hiç bir şeye niyyet et­miş olmazsa; bu durumda, bize göre. talâkın izafe edildiği zaman gel­meden, talâk vâki olmaz.

'Karısına: «Yaza kadar, boşsun.» veya «Kışa kadar, boşsun.» di­yen kimsenin durumu da, yukarıdaki kimsenin durumu gibidir.

Keza, «Bahara kadar...«; «Güze kadar...» diyen kimse hakkında­ki, hüküm de böyledir. Muhıyt'te de böyledir,

Bir kimse, karısına : «Sen bir müddete (veya bir zamana) kadar, boşsun.» dediğinde, belli bir zamana niyyet etmişse; bu za­man gelince talâk vâki olur.

Bu sözü söylediği sırada, hiç bir şeye niyyet etmemişse, bu du­rumda, aiti ay sonra, talâk vâki olur.

Bu kimse, karışma : «Yakın bir zamana kadar, boşsun.» demiş ve bu sözü söylediğinde, hiç bir şeye niyyet etmemişse; bir ay son­ra, talâk vâki olur. Aksi takdirde, bir gün sonra, talâk vâki olur. Fetâ-v:yî Kâdîhân'da da böyledir

Bir kimse, karışma : «Buradan, Şam'a fcsdar boşsun.» de­miş olsa; bu kadın, bir ta!âk-ı ric'î boş olur. Hidâye'de de böyledir.

Bir koca, karısına ; «Sen, ikide bir taiâk boşsun.» demiş ve bu sözü ile : «Sen, iki ve bir talâk boşsun.» demeye niyyet etmişse; bu durumda, cîmâ' etmiş bulunduğu karısı üç taiâk boş olur.

Bu sözün muhatabı olan kedin, cima' etmemişse; o, birtalâk.boş olur.

Fakat, adam, bu sözü : «Sen, iki ile beraber bir talâk, boşsun.» manâsına gelmesi niyyeti ile söylemlşse; bu durumda, kadın; cima' ettiği kadın da olsa; cima' etmediği kadın da olsa; üç taiâk boş olur. Fethu'l - Kadîr'de de böyledir.

Ancak, bu kimse, «iki» kelimesini zarf niyyeti ile zikretmişse; bir taiâk vaki olur. Çünkü, talâk'ın zarf ofması doğru değildir. Bu se­beple, zikrettiği bu «iki» kelimesini, boş yere söylemiş olur. Sirâcü'l -Vehhâc'da da böyledir.

Keza, bir kimse, karısına: «Üç içinde, bir talâk, boşsun.» dediğinde; «Üç ve bir...» veya «üçle beraber bir^-.» talâka, niyyet etmiş olsa: kadın, etmiş olsa: kadın, üç talâk, boş olur.

Keza: «İki'de (= iki içinde) iki talâk boşsun.» diyen kimse, bu sözü, «iki ve iki» veya «iki ile beraber iki» talâk niyyeti ile söyle-mişse; yine üç talâk vâki olur.

Koca, «iki'de bir» sözünü, bir niyyeti olmadan söylemlşse; bir talâk; kezâ,.«üç'de bir» sözünü de, aynı şekilde söylemişse; yine, bir talâk vâki olur.

«İki de iki» sözü de, niyyetslz söylenirse; iki talâk vâki olur. Mu­hıyt'te de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen, Mekke ile 'boşsun.» veya «Mek­ke'de boşsun.» demiş olsa; kadın, o, anda, nerede bulunursa bulunsun, boş olur.

Bu kimse, karısına: «Sen, evds boşsun.» der ve bu sözü île de, onun Mekke'ye gelmesini kasdettiğini iddia ederse; diyanet itibarı İle, bu kimsenin, sözünün doğruluğuma inanılır; hüküm bakımından ise, inanılmaz.

Bu koca, karısına: «Eğer Mekke'ye girersen o zaman, boşsun.» derse; bu kadın, Mekke'ye girmedikçe, boş olmaz.

Adam : «Eve girdiğin zaman, boşsun.» derse; durum, yine yuka­rıdaki gibi, fiile bağlıdır. (Yani, kadın, eve girmedikçe, boş olmaz.) Hidâye'de de böyledir.

Bir adam, gölgede bulunan karısına :    «Güneşte,    boşsun.» dese, kadm-, bulunduğu yerde boş olur.

Koca, karısına : «Namazında, boşsun.» dese; kadm, rükû ve sec­de edene kadar, boş olmaz.

Koca : «Orucunda, boşsun.» dese; fecir, doğar doğmaz, kadın boş olur. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.

Bir koca. kakışına :  «Hastalığında (veya derdinde) boşsun.-demiş olsa;  kadın,  hasta olana  kadar, boş olmaz. Fethu'l - Kadîr'de de böyledir.

Bir koca, karısına : «Eve girdiğin zaman, bir talâk, boşsun.» dese; bir talâk, sözün söyîendiçji anda vâki olur. Gâyetü's-Sürûcî'dö de böyledir.

Bir koca,  karısına :  «Hfayjz olduğun  anda, boşsun.- veya «Hayzınla beraber, boşsun.» dediği halde;    kadın hiç hayız olmasa, boş olmaz. Ancak, hayız olup kan gördüğü sırada, boş olur.

Bu kadın, sürekli hayız oluyorsa; temizlenmediği müddetçe, boş olmaz. Ancak, içinde bulunduğu hayız halinden temizlenir ve bir da­ha hayız olursa; bu durumda beş olur. Tehâvî Şerhi'nde de böyledir.

Bir koca, karısına : «Eve girmen (veya hayız olman) sebebi ile boşsun.» demiş olsa; kadın eve girmedikçe (veya hayız olmadık-çaj boş olmaz. Bdırü'r - Râcfcta'd'a böyledir.

Bir koca, karısına : «Elbisenin içinde, 'boşsun.» demiş olsa; Kadın, o anda boş olur.

Keza, bir koca, karısına : «Sen, boşsun ve sen, bastasın.» dedik­ten sonra «Ben, hasta olduğun zamanı kıasdettim.» dese; bu sözüne, hüküm bakımından inanılmaz. (Yani, karısı, boş olur.) Diyanet bakı­mından ise, bu sözü, kendisi ile Aliahu Teâlâ arasındadır. Fathu*!-Kodîr'de de böyledir.

Bir kimse,  karısına:  «Mekke'ye gittiğinde, boşsun.»    veya «Şu elbiseni giydiğinde, boşsun.» dese, kadın, bu İşleri yapmadıkça boş olmaz. Muhiyt'te de böyledir
Bir koca, karısına:    «Benim bilgimde...» veya «benîm he­sabımda...»  yahut «Benim  reyimde...» «boşsun.» demiş olsa; talâk vâki olur. Zâhiriyye'de de böyledir. [17]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..