Dört Çeşit Îlâ Vardır


1-) Bir îlâ, bdr yemin : «Vallahi, sana yaklaşmam.» demek gibi...
2-) İki îlâ, iki yemin: Bu, bir kimsenin, karısından, iki mec­liste ayrı ayrı îlâ etmesidir.

Veya : «Yarın olunca, vallahi, sana yaklaşmam ve yarından sonraki gün gelince de, vallahi sana yaklaşmam.» demek gibidir...
3-) Bir îlâ, iki yemin : Bu durumda, İmâm Ebû Hanîfe (R. A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, dört ay geçince, kadın, bir talâk bâin olur. Eğer, bu müddet içinde, kocası ona yaklaşırsa, iki keffâret lâzım gelir.
4-) İki îlâ, bir yemin : Bu da, bir kimse, karısına : «Şu iki eve, her girdikçe, vallahi sana yaklaşmam.» dedikten sonra, kadın o evlerden birine, iki defa veya ikisine de birer defa girse; İşte, bu iki îlâ ye bir yemin olur. Önceki, evvel girmesi ile, ikincisi de, ikinci defa girmesiyle meydana gelmiş olur. Sirâcü'I - Vehhâc'da da böy­ledir.

Bir koca, karışma : «Vallahi, sana bir sene yaklaşmam; yalnız, bir günü müstesnadır.» dese; o, bir gün, senenin en sonuna bırakılır. Bu, bil-ittifâk böyledir. Ve, bu şahıs, ilâ etmiş olur.

Bir kimse, karısına : «Vallahi, sana bir sene yaklaşmam." dese; dört ay geçince, kadın, bâin bir talâk boş olur.

Sonra, kocası onu yeniden nikâhlasa; dört ay geçince, bir ta­lâk daha boş olur. Üçüncü defa nikahlarsa, talâk vâki olmaz. Çün­kü nikâhtan sonraya, dört aydan az müddet kalmış olur. Gâyetü'l -Beyânrda da böyledir.

Bir koca, karısına: «Vallahi, sana bir sene yaklaşmam; yalnız, bir günü müstesnadır." dese; o anda îlâ etmiş olmaz. Bu üç imamımıza göre de böyledir. İmâm Züfer (R.A.)'e göre ise, îlâ etmiş olur. Hatta sene geçene kadar yaklaşmazsa, ona keffâret gerekmez.

Koca, böyle söylediği halde, karısına, bir gün yaklaşırsa; bakı­lır : Eğer; seneden dört ay veya daha fada zaman kalmışsa; ilâ ct~ miş olur. Daha az kalmışsa; îlâ etmiş olmaz.

Bu ihtilâfa göre; «Vallahi, sana bir sene yaklaşmam; bir defa müstesna.» dese; ona yaklaştığı zaman, senenin tamamlanmasına, gerçekten, dört ay veya daha fazla zaman varsa; güneş, o günün akşamına varmadıkça, bu şahıs îlâ etmiş olmaz, ilânın ihtidasına, güneş battıktan sonra itibar edilir.

Eğer : «Ülâ merreten (= ancak, bir kerreJ » derse; fasılasız olarak kadına yaklaştığından itibaren, ilanın ibtidâsı başlar. Yâni eima'dan ayrıldığı dakikaya itibar edilir. Bedâî'de de böyledir.

Koca, şayet : «Sana yaklaşmam; bir gün müstesna.» dese; kadına yaklaşana kadar, î!â etmiş sayılmaz. Yaklaştığı zaman, ilâ etmiş olur.

Eğer, koca : «Bir sene içinde, bir gün müstesna; o günde yak­laşırım.» derse; ebediyyen îlâ etmiş olmaz. Fethu'I - Kadîr'de de böyledir.

Bir kimse, iki karısına : «Vallahi, size yaklaşmanı; ancak, bir günde, yaklaşırım.» dese; bu sözüyle ilâ etmiş olmaz. Eğer, iki günde, onlara cima' ederse; ikinci gün, güneş batınca yemini bozul­muş olur.

Bu koca : «Vallahi, iki gün müstesna; ikinize yaklaşmam." veya «Bir günde veya tek bir günde ikinize yaklaşırım» veya «Bir günün içinde, onda, size yaklaşırım.» dese bir günde onlara yakla-şana kadar, îlâ etmiş olmaz, işte, o gün geçince, onlara îlâ etmiş olur. Çünkü ilânın alâmeti bulunmaktadır.
Eğer, koca, bu kadınlara ayn ayrı günlerde yaklaşırsa; (Mest1 lâ ; Birine Perşembe günü diğerine Cuma günü yaklaşırsa) yemini bozulur.

Keza ikisine de Perşembe günü yaklaştıktan sonra. Cuma gü­nü de yaklaşsa yemini bozulmuş olur.

Eğer, ikisine de Perşembe günü yaklaşır, .sonrada bilisine Cu ma günü yaklaşırsa; o, Cuma günü yaklaştığı karısına, ilâ etmiş olur. Diğerinden ise, îlâ kalkar.

Şayet, ikisinden birine, Perşembe günü, Cuma günü ise, ikisine birden yaklaşırsa; Perşembe günü yaklaşmadığı karısına îlâ etmiş olur. Perşembe günü, yaklaştığı karısına îlâ etmiş olmaz.

Bundan sonra, Perşembe günü yaklaştığı kadına, tekrar yak­laşsa, yemini bozulmaz. Diğerine yaklaşırsa, yemini bozulur. İkisin­den de îlâ kalkar.

Eğer, birine, Çarşamba günü yaklaşır; sonra da, ikisine birden Perşembe günü yaklaşır ve bu Perşembe günü de müstesna gün olarak, belli olursa; bilâhare de, Cuma günü; Çarşamba günü yak­laştığı kadına yaklaşırsa, yemini bozulanız.

Çünkü şart, her ikisine de yaklaşmaktı. Halbuki, koca, birine yaklaşmış oldu. Çarşamba günü yaklaşmadığı kadına, îlâ, baki olarak kaldı.

Bir kimse, iki karısına : '«Vallahi, sizinle, bu Perşembe gü­nü hariç, cima' eylemem.» dese; Perşembe günü geçene kadar, ilâ etmiş olmaz. Bundan sonra, îlâ etmiş olur.

Şayet, bu koca : «Perşembe günü hariç. .» dese; ebediyyen îlâ etmiş olmaz. Câmiul -Kebîr'de de böyledir.

Kendisi Basra'da, karısı ise, Küfe'de bulunan bir şahıs : «Vallahi, Kûfe'ye girmem.» dese; îlâ etmiş olmaz. Hidâye'de de böy­ledir.
Bir kimse, karısına : «Vallahi, muharrem ayını oruç tu­tana kadar sana, yaklaşmam.» der ve bu sözü recep ayında söylerse veya : «Sana yaklaşmam; şu yer müstesna.» der fakat o yerle bu­lunduğu yer arasında dört aylık yo] bulunursa; bu durumlarda, bu koca, îlâ etmiş olur.

Müddet, dört aydan az olursa; îlâ olmaz.

Bir kimse, karışma : «Çocuğunu memeden kesene kadar, sana yaklaşmam.» der; çocuğun memeden, kesilmesine de dört ay veya daha fazla zaman bulunursa; îlâ etmiş olur. Zaman, daha az ise, bu îlâ olmaz.

Koca, karısına : «Gün mağripten doğana kadar, sana yaklaş­mam.» veya «Dâbbetü'I - arz çıkana kadar, sana yaklaşmam.» veya «Deeeal çıkıma kadar.» dese; kıyasda îlâ etmiş olmaz. Fakat, istihsânda olur.

Keza, koca, eğer : «Kıyamet kopana kadar...» veya «Deveiğne­nin deliğinden geçene kadar...» derse, îlâ etmiş olur.

Keza : «Vallahi, sen ölene kadar, sana yaklaşmam.» veya «Ben ölene kadar...» ve «Ben, seni ödürene kadar...» veya «Sen, beni öldürene kadar...» veya «Seni, üç talâk boşayana kadar, sana yak­laşmam.» dese bii-ittifâk' îlâ etmiş olur.

Karısı, câriye olan bir koca, ona : «Sana sahip olana ka­dar...» veya «Bir kısmına sahip olana kadar; sana yaklaşmam.» de­se; îlâ etmiş olur.

Şayet : «Seni, satın alana kadar...» dese; îlâ etmiş olmaz.

Nikâhının kalmasını dileyerek söylerse; nikâhı bozulmaz. An­cak, onunla yemin eder, nezredip nefsine bir şeyi vacip kılarsa; îfâ etmiş olur. Meselâ : «Eğer, sana yaklaşırsam; kölem hür olsun» de­mesi gibi...

Şayet bu koca : «Vallahi, sana yaklaşmam; seni, nefsim için satın alana kadar.» dese, sahih olan, «seni nefsim için satın aldım ' ve seni kabzeyledim» diyene kadar, îlâ etmiş olmaz. Gâyetü's-Sü-rûcî'de de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Vallahi, filan adam izin verene ka­dar, sana yaklaşmam» veya : «Filân adam gelene kadar...» dese îlâ etmiş olmaz; yemin etmiş olur.

Şayet, karısına yaklaşırsa; yemin keffaretî, lâzım gelir. Ancak, ölünce îlâ etmiş olur. Bu, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göredir. Diğer imamlara göre, buşahsm yemini bâtıl olur. Halta, bundan sonra, karısına yaklaşsa yemini bozulur. Yemin, batıl olunca, îlâ etmiş ol­maz. Câmiu'l - Kebîr'de de böyledir.

Bir koca, karısına : «Vallahi, kölem azâd olana kadar, sa­na yaklaşmayacağım.» veya «Filâne karımı boşayana kadar...» veya «Bir ay oruç tutana kadar...» dese, İmâm Ebû Hanife (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, îlâ etmiş olur.

Bu şahıs : «Kölemi öldürene kadar, sana yaklaşmıyacağım.» ve­ya «kölemi dövene    kadar» veya «Filânı öldürene  kadar»  veya «Filânı dövene kadar...» veya «Filâna sövene kadar...» dese yahut bunlara benzer bir söz söylese; îlâ etmiş olmaz. Çünkü, örf ve âdel te bunlarla yemin edilmez. Bedâi'de de böyledir.

Bir kimse, küçük veya ana halinden kesilmiş olan karısına: «Vallahi, sen hayz olana kadar, sana yaklaşmıyacağım.» dese, bu ^•Lihıs, eğer o kadının dört aya kadar, hayz olmayacağını bilirse, îlâ etmiş dur. Serahsî'ni Muhıytı'nde de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Vallahi, sen benim karım olduğun müddetçe, sana yaklaşmayacağım.» sonra da o bâin olsa ve geri ni-kâhlasa; îlâ etmiş olmaz. Ona yaklaşsa bile, yemini bozulmaz.

Şayet ; «Vallahi, sana yaklaşmam; halbuki, sen benim karım­sın» dese; boşandıktan sonra da, geri nikâhlasa, îlâ etmiş olur.

Eğer koca, gücü yetmiyeceği bir işi yapmaya, yemin ederse, (semâya dokunması gibi) işte o. ilâ olur. Tatarhâniyye'de de böy­ledir.

Koca, karısına: «Ben nehir aktığı müddetçe, sana yaklaşmam.» dese; eğer nehir, suyu kesilmiyen bir nehirse; îlâ etmiş olur; değil­se olmaz. Zahîriyye'de de böyledir.

Cariyenin efendisi, cinnet getirip; ona cima' yapsa; yemin çözülür ve ilâ kalkar. Fethu'l - Kadîr'de de böyledir.

îlâ ne zaman gönderilirse; efendisinin de, îlâ zamanı, ci-ma'ya gücü yetecek sıhhati oiursa; —dili ile değilde— cima' ile on­dan döner. Serahsfnin Muhıytı'nde de böyledir.

Bu kimse, cariyeyi öpse; şehvetle okşasa; şehvetle fercine baksa veya fercinin haricinde ona cima* eylese; fey etmiş (= dön­müş) olmaz. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Eğer, efendisi hasta veya cima'ya gücü yetmez durumda ise, veya câriye hasta olursa; ona dönmek, «ona döndüm.» demek­le olur. Böyle söylemesi, cima' ile dönmek gibi olur. Hasta olduğu müddetçe, yemini bu şekilde yerine gelmiş olur. Kâfî'de de böyle­dir.

Eğer dönüşü, sözle olur ve ona; «Sana döndüm.» derse; müddetin geçmesiyle talâk vâki olmaz.

Eğer, yemin talâk üzere yapılmışsa, o hâli üzre kalır.
Eğer, cima' eylerse keffâret lâzım olur. Yemin, dört ayla sınırlı ise, önce fey (= yeminden dönüş) yapsa; sonra da, dört ay sonra, cima1 etse, onun üzerine  keffâret yoktur.    Siracü'l - Vehİıâc'da da böyledir.

CevâmHi'I-Fıkıh'ta şöyle zikredilmiştir:

Eğer, cima'dan aciz, ratkâ, karna olur, veya çok küçük bulunur­sa; veya «erkeğin hayaları inenmiş veya zekeri kesilmiş olursa; ya-lıııi dâr-i harpte esir olur veya kadının yeri belli olmazsa; yahut, aralarında dört aylık mesafeden fazla yol bulunur veya hâkim ara­larını üç talâk sebebiyle, ayırırsa; işte bu hallerde, dönüş lisânla olur

Şöyleki : «Ben ona döndüm.»; «Fey eyledim.»; «Ona müracaat eyledim.»; «Onun ilâsını ibtal eyledim» der... Ancak, aczin, müd­detin tamamına kadar, devam etmesi de şarttır.

Bedâi'de : «Mahpus olursa da böyledir.» denilmiş.

Kâdî, Tahâvî'nin Muhtasar Şerhi'nde : «Kadın ve erkek habse-dilmiş olurlarsa veya aralarındaki müddet dört aydan az olursa an­cak ya iddet veya sultan cima'ya mâni olursa diliyle rücû eyler." demiştir.

«Hapis hakkında, bu iki sözün arasında, uyumluluk bulmak mümkündür. Kâdi'nin söylediği gibi. Onların birini, zindana vâsıl eylemek mümkündür. îddet ve sultanın men'i nâdir olur. Gâyetü's-Sürûcî'de de böyledir.

Hasta olan bir kimsenin kalbinin rızâsı kâfi gelir mi?

Bu suâle şu cevap verilmiştir :

Evci, eğer, onu kadın doğrularsa; o zaman fey (— dönüş) olur.

»Olmaz» diyenler de olmuştur. Doğru olan da budur. Bu, îlâ vaktinde, dön ay geçene kadar, aciz olursa böyledir.

Bir kimse, karısından îlâ etse; cima'ya gücü yettiği halde, bek-Icsc; sonra da, ondan âciz kalsa; —hastalığı veya mesafe uzaklığı veya hubsi veya zekerinin kesikliği veya esareti ve benzeri şeyler jıibi,— veya îlâ zamanı aci/. olsa da, sonra sıhhat bulsa; işte, o za­man süzic ley (= dönüş) sahih olmaz. Fethuî-Kadlr'de de böy­ledir.

Şayet, mâni meşru ise tŞöyleki: Şahıs ihramh olsa, hacca dört ay bulunsa) feyi cima' ile olacaktır. Başka yolla, olmaz. Yani, bu durumda diliyle, fey yapsa, bu sahih olmaz. Tatarhâniyye'de de böyledir,

Hasta olan efendi, karısının fercinin dışında, cima' eyler­se; bu fey olmaz. Eğer, hayız halinde cima' eylerse bu fey (=dönüş) olur. Zahîriyye'de de böyledir.

Koca, îlâ ettiği; zaman, hasta bulunsa,   sonrada iyileşse; kadın, haîstalansa, dört ay geçmeden Önce İmâm Züfer (R.A.)'e gö­re, dil üe fey eyler. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) 'a göre ise bu durumda cima' etmedikçe, fey olmaz Câmiul-Kebîr'de de böyledir.

Eğer, îlâ şarta bağlanırsa; işte, o sıhhata itibar olunur. Hastalık, feyin dille caiz olması hakkındadır. Şartın vücûdu halin­de talikin vücûdu halinde değil...

Hasta, bir adanı, karısına : «Sana, ebeden yaklaşmayacağım.» dese; kadın boşanana kadar da, fey yapmasa; ayrılıktan sonrada iyileşse sonra yine hastalansa; sonra da, o kadını nikâhlasa; onun feyî cima' ile olur. İmâm Ebü Hanife CR.A.) ve İmâm Muhammed'e göre, bu böyledir. Serahsî'nin Muhiyti'nde de böyledir.

Hasta bir adam, karısına: «Vallahi, sana yaklaşmayaca­ğım.» dedikten sonra, on gün bekleyip; «Vallahi, sana yaklaşmaya­cağım.» dese; iki îlâ eylemiş olur. ilânın birisi* önceki yeminden; diğeri de, sonraki yeminden başlar. Bu iki müddet geçmeden, di­liyle fey eylese £= ilâsından dönse); bu, sahih olur. Ona mücâmaat eylediğinde bu iki müddet kalkar. Hastalığı müddetleri bitene ka­dar devam ederse, o fey, teekküd eder.

Eğer, birinci müddet geçmeden önce, adam sıhhat bulursa o fey bâtıl olur. Artık, onun feyi, cima' ile yapılır.

Eğer, lisâniyle fey yapmamışsa; o müddetler geçince, bir ta­lâk bâin olur. Önceki yeminden itibaren, dört ay geçerse, bir talâk boş olur. On gün sonrada ikinci talâk vâki olur. Eğer, cima' eylerse, her iki yemini de bozulur. Ve iki keffâret lâzım gelir. Eğer, hasta­lığından iyileşemez ve sözle de fey yapmazsa; birinci îlâ müddeti geçince kadın bâin bir talâk boş olur. Eğer, geride kalan on gün içinde, iyileşir ve cima' eylerse olur. Eğer, cima'ya gücü yetmez ve Hsaniyle fey ederse; ikinci îlâ bâtıl olur.

Eğer, Msaniyla fey eylemezse; ikinci bir talâk daha vâki olur.

Eğer, birinci ilâda, lisanıyla fey yaparsa, bu, birinci hakkında sahih olur. Hatta, birinci müddet geçse bile, lalâk vâki olmaz.

Eğer, sıhhat bulursa; ikinci îlâda, o f'eyin hükmü bâtıl olur. Ve feyi, cima' ile olur.

Şayet, boşanana kadar, cima' ile ley yapmazsa; sonra da onu, tekrar nikâhlar; kendi de, hasta olursa, ikinci îlâ ile yeminli bu­lunur.

Eğer, kadına yaklaşırsa, yemini bozulur ve kendisine, iki kel-fâret lâzım gelir. Câmiul - Kebîrde de böyledir.

Lisan ile fey (= dönüşe), ancak, hastalar hakkında ve evlilik devam ederken geçerlidir. Ayrılık, vâki olduktan sonra geçerli de­ğildir.

Hatta, bir hasla, karısından îlâ etse ve dört ay da geçtiği hal­de, ona fey eylemese, bir talâk, bâinen boş olur.

Sonra, ana, lisânivle fev evlese ilâsı bâtıl olmaz.

Şayet, o kadını, kendisi hasla olduğu halde nikahlarsa, ilâ hâli üzeredir.

Sonra, dört ay geçse de, onu ley eylemese, başka bir lalâk da­ha vâki oîur.

Cima' ile leye gelince; /.evciydin devamında muteber olduğu gibi  heynünetten   (— ayrılıktan)   snnra   da. rpûtoberdir.

Meselâ : Sıhhatli bir kimse, karısına ilâ eylese; dört av geçip kadın, bâin bir talâk boş olduktun sonra, ona cima' eyle.se ilâ bâtıl olur. Bundan sonra, o kadım tekrar nikahlasa ve dört ay daha geç­se; cima' eylemeksi/in, başka bir talâk vâki olmaz.

Şayet, müddette ihtilâl' ederlerse; kocanın sözü geçerlidiı. Kadının sözüne kulak   verilmez.

Eğer, müddet geçtikten sonra ihtilâf ederler c koca, dün ay içinde, karısına cima' eylediğini iddia ederse; kadın, unu tasdik et­medikçe, oı.a ina.-.ıln;a-<   Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir kimse, karısına : "Eğer, sana yaklaşırsam; işte, vallahi sana yaklaşmam.» dese; yaklaşma zamanı îlâ etmiş olur. Serahsî'nin. Mumytı'nde de böyledir.

Ve eğer : «Şayet dilersen; işte, vallahi sana yaklaşmam.» der ve o mecliste, kadın, dilerse; erkek îlâ yapmış olur.

Koca: «Eğer filân dilerse.» der; o şahıs da, o mecliste bulunur ve dilerse, yine böyle, îlâ etmiş olur. Itabiyye'de de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen, bana haramsın.» der ve bunu ' talâk müzakeresi yapmazken söylerse; eğer onunla talâk niyyet eyle-mişse; talâk, bâin olur. Eğer, üç talâka niyyet eylerse; üç talâk vâki olur.

İki talâka niyyet eylemişse; bu sahih olmaz. Ancak, karısı cari­ye ise, o zaman, bu da sahih olur.

Eğer, koca, zihâra niyyel eylemişse; İmâm Ebû Hanife (R.A.) ve İmâra Ebû Yûsuf (R.A.) 'a göre zıhâr olur.

Şayet, koca, yemine niyyet eylemişse veya hiç bir şeye niyyet eylememişse; işte o, îlâ etmiş olur.

Eğer, yalana niyyet eylemişse; artık, oda zahiri rivayette, yalan olur.

Buna göre, şayet karısına : «Seni, bana haram kıldım.» dese; veya «bana» demese, veya : «Sen bana haramsın.»veya «haram kı­lınmışsın.» dese; veya «bana» demese, veya : «Ben, sana haramım.» veya «sana haram kılındım.» veya «Nefsim, sana.haram kılındı» de­se, nefsini haram kılmada aleyki {= sana) sözünü söylemek, şart kılındı. Hatta : «hurrimet nefsi — Nefsim haram kılındı» demiş ol-, şada. «Sana» demese ve talâka niyet eylese; talâk vâki olmaz. Aynl-hkta da, bu böyledir. «Nefsiha sözü, bunun hilâfınadir. Bu, müte-kaddimînin görüşüdür. Hulâsa'da da böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen, bana haramsın.» dese, niyetinin ne olduğu sorulur. Eğer : «Ben yalana niyyet eyledim.» derse; işte, o dediği gibidir. Bazıları ise : «Bu sözü, hükmen kabul edilmez» de­mişlerdir. Çünkü, açık yemindir.

Eğer : Talâka, niyyet eyledim, derse; işte o, bir talâk bâin olur.

Ancak : «Ben, üç talâka niyyet eyledim derse; işte o, üç talâk olur. Eğer: «Ben, haranı olmasını niyyet eyledim.» veya «Hiç bir niyyetim yoktu» derse işte bu, yemin olur ve bu sebeble îlâ etmiş olur.

Bazı alimler de : «O, örften dolayı —niyyetsiz olunca— talâka çevrilir.» demişlerdir. Kitap sahibi, bunu, yeminler bahsinde zikret­ti. Fetva da, buna göredir. Gayetü's - Sürûcî'de de böyledir.

Bir kimse, karışma : «Sen, bana göre lâşe, kan, domuz eti şarap gibisin» dese; onun niyyetinin ne olduğu sorulur.

Eğer, yalan yere, niyyet eylemişse; işte, o sözü yalan olur.

Eğer, kadının haram olmasına nivvel eylemişse; bu dununda, o sözü îlâ olur.

Eğer, talaka niyet eylemişse; İşle, o /.aman da talâk olur. Slrâ-cü'I - Velıhac'da da böyledir.

(Bir adam) karısına : «Eğer, sana yaklaşırsam; arlık, sen bana haram ol.» der ve bununla talâka niyyet eylemiş olursa; bu şahıs, ilâ etmiş olur, bu bil-ittifak böyledir.

Eğer, yemine niyyet eylemişse; işte, o anda îlâ etmiş olur. liıı, İmâm Ebû Hanffe (R.A.) 'ye göre, böyledir. îraâmeyn'e güre bu şahıs karısına yaklaşmazsa; ilâ efmiş olma/. Bedâî'dc de böyledir.

Bir kimse, karışma : «Eğer, sana   yaklaşırsam; artık, sen boşsun» dedikten sonra müddet geçse ve «Ben, müddet içinde, kan­ma yaklaştım.» dese; sözüne inanılmaz. Bu ikrarı sebebiyle bir talâk daha vâki olur. İtâbiyye'de de böyledir.

Bir kimse, iki karışma ; «İkiniz, bana   haramsınız.» dese, her girme îlâ etmiş olur. Onlara,   cima' etmekle,   yemini  bozulur. Fethu'I - Kadirde de böyledir.

Bir kimse, iki karısına : «ikiniz, bana haramsınız.» der ve birine üç talâk, diğerine de, bir talâk niyyet ederse; her ikisi de, üç talâk boş olur. Bu İınâın.Ebû Yûsuf (R.A.)'a göredir.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, niyyet eylediği gibi olur.

İmâm Mu İı amme d (R.A.)'e göre de böyledir. Fetva da, bu ikisi­nin kavline göredir.

Şayet bu koca : «Ben, biri için talâka, diğeri içinde, yemine niyyet eyledim» derse; İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) a göre, her ikisine de, talâk vaki olur. Diğer imamlarımıza göre ise, niyyet eylediği gibi ohnak icâbeder.

Eğer, koca, üç karısına : «Siz, bana haramsmız.» demiş olsa, ve onlardan birisi için, talâka; ikincisi için, yemine; üçüncüsü için de, yalana, niyyet eylese, hepsi de, boş olurlar. Kitapta böylece zikre­dilmiştir. Bunun, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) 'in kavli üzerine böyle ol­ması gerekir. Fakat, diğer imamlarımıza göre niyyeti ne ise, Öyle olur. Fetâvâyi Kübrâ'da da böyledir.

Birinci bölümde, haram olan lafızlar vardır.

Eğer, koca karısına: sen, bana haramsın,» der; bunu da, iki de­fa söylerse; bilinci söylemesi ile talâkı, ikinci söylemesi ile de ye­mini niyet eylemişse; işte bu, üçünün görüşüne göre de niyyeti gibi­dir.

Şayet : «Sen, bana filânın eşyası gibisin.» demiş olsa; haram ol­maz; her neye, niyyet ederse etsin, bir şey gerekmez. Serahsî'nin MuhryU'nde de böyledir.
Bir kadın : »Gerçekten, kocam bana haramdır.» veya «Ben, ona haramım.» dese; bu, —kocası tarafından olduğu gibi, her hangi bir niyyeti olmasa bile— bir yemin olur. Hatta; kocası ona cima' et­se, yemini bozulmuş olur ve üzerine keffâret lâzım gelir. Zehıyre'dc de böyledir. [11]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..