2- Muhâleaya Âit Caiz Olan Ve Olmayan Bedeller
Mehir olması caiz olan şeylerin, huiıVda, bedel olması da, caizdir. Hidâye'de de böyledir.
Mııhâlea, şarap, iaşe, kan, domuz eti üzerine vâki olsa; koca da, bunu kabul else; ayı ılık vâki olur. Kadının üzerine, bir şey terettüp cime/. Bu kadın, mehrinden de, bir şey vermez. Hâvî'l -Kıuîsî'dc de ilciyledir.
Bir kimse, karısını, kendi nefsinin kölesine karşılık hulû' eylese veya ona karşılık boşasa; bir şey lâzım gelmez. Burada, talâkın vukuu için kabul de, lâzımdır.
Sonra, mal lâzım olmayan yerlerde hu!û' veya bey' lafzı ile olursa; ikisi de hâin olurlar. Talâk lafzı, ile olan yerlerde ise, duJ hûldan sonra, talâk, nc'î olur.
Bir koca, karısını, şarap; veya mehirden başka,' kadının, kocasında olan alacağı; yahut, nefsinin kefaletinden beraat; veyahut kadının kocasızdaki alacağını sonraya bırakmak, karşılığında boşarsa; beraat de; sonraya bırakma da, vakit belirli ise sahih olur. Bu durumda, talâk, ncî olur. IJtâbiyye'de de böyledir.
Eğer, hulû'da, olması muhtemel bulunan şeylerin isimleri İle (o, mal olsun veya olmasın; meselâ Evde veya elde olana karşılık) muhâlea etseler; bakılır : Eğer, elinde veya o sırada evinde ise; işte, o şey kocanın olur. Eğer, evinde ve elinde bir şey bulunmazsa; koca için, bir şey yoktur.
Keza, koyunun veya cariyenin karnmda olana, karşılık muhâlea ederler; çocuk üzerine de, bir haber buüunmazsa; hulû' vaktinde ne konuşulursa, işte o, kocanındır. Ancak, o, hâli hazırda mevcut değil de sonra mevcut olacaksa (Şöyleki : o sene hurma ağaçlarının vereceği hurmalara karşı veya o seneki kazanacağı kazanca kaışı, muhâlea etseler), mehrini iade etmesi, kadına vacip olur. Onun, bulunup bulunmaması da müsavidir.
Hulû' vakti, zamanda vücut bulmaya bağlı olmayan; meçhul (= belirsiz) olan ve ne kadar olduğunada vâkıf olmadıkları (şöyle-ki : Evde veya elde olan eşya veya meyvelerden hurma, veya kc*-yunlaniun karnında olan veya koyanların memelerinde olan süt) yibi 'bir mala karşılık muhâlea etseler, eğer hulû' zamanı orada bu isimlendirdiklerinden bir şey varsa; koca, ancak, onu alabilir. Eğer, bunlardan bir şey yoksa, kadın mehirden, aldıklarını kocaya iade eder.
Hulü' zamanında, mal veya belli miktarda (nakit) tesmiye edilmiş ve meselâ : Kadının elinde olan dirhemlere veya dinarlara, yahut paralara karşı muhâlea edilmişse ve bu dirhemler üç dirhemden az ise, miktarı malum olacaktır.
Eğer, üç dirhem veya daha fazla ise işte o kocanındır. Eğer, kadının elinde üç dirhem ağırlığında veya üç dinar ağırlığında bir şey yoksa, paralardan o miktarı, kocaya verecektir. Eğer, kadının elinde iki dirhem varsa, onu, üç dirheme tamamlaması emredilir.
Hulû' zamanı, mala karşılık muhâlea ettikleri halde; kadın mal olmayan bir şeye işaret etse; Şöyleki ; Bir küp sirke üzerine, muhâlea etseler; fakat, o, şarap olsa; eğer, koca, onun şarap olduğunu biliyorsa; kocaya, artık bir şey yoktur. Eğer, bilmiyorsa, koca, kadının mehrine müracaat eder. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavlidir. Muhiyt'te de böyledir.
Bir kimse, karısını, bizzat bir köleye karşılık, muhâlea ettikten sonra; onun, hür olduğu meydana çıksa veya öldüğü anlaşılsa; kadına verilen, geri iade edilir. Eğer, o köleye hak sahibiyse; onun kıymetini öder. Eğer, kölenin kanı halâl ise, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, köîenin kıymetine müracaat olunur. İmâ-meyn'e göre ise, noksan ödenir.
Şayet, belli bir köleye karşı muhâlea ederler, onun kıymeti de bin dirhem olursa; koca, kadına vereceği bu köleye hak sahibi olsa; bu koca, karısına, bin dirhem ve kölenin yarı kıymeti için müracaat eder. Çünkü, kölenin yansı, bin dirheme satılmıştır. Ona hak sahibi olunca, onun bedeline rucû eder ki, o bin dirhemdir. Kölenin yarısı ise, hulû' bedelidir. İşte onun için, kölenin yan kiy-metine de., müracaat eder. Itâbiyye'de de böyledir.
Bir kadın, kocası ile, mehri ve iddetinin nafakası üzerine muhâlea etseler; kocası da, ona yirmi dirhem vermiş olsa; bu sahih sahih olur ve kadın, kocasına yirmi dirhem öder. Kerderi'nin Ve-cîzi'n'de de böyledir.
Kadının kendi kölesine karşılık, muhâlea edilse; köle de, kaçmış olsa; gerçekten kadın, onu tazmin etmekten beraat eder. Kadının, gücü yeterse, onun aynım teslim etmesi; bundan âciz olursa, kıymetini teslim etmesi gerekir. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir .
Bir kimse, kısrak, katır, eşek ve diğerleri gibi vasıflı hayvan üzerine, karısını hulû' etse; bu hulû' . caiz olur. Bunlardan, orta halli olan, birisi kocaya verilir. Kadın, muhayyerdir : Dilerse, orta halli bir hayvan verir; dilerse, onun kıymetini öder.
Eğer, vasıfsız bir hayvan üzerine hulû' ederse; tatâk vâki olur. Kadın, nikâhla, hak kazandığı şeyi geri iade eder. Yenâbî'de de böyledir.
Muayyen dirhemlere karşılık hulû etse; fakat onlar da, silinmiş bulunsa, yenisini almak İçin müracaat eyler. Eğer, herevî bir elbiseye karşılık huâulaşsalar, kadın, orta halli bir herevi elbiseyi kocasına, teslim eder. Serahsînin Muhıytı'nde de böyledir.
Bir koca, karısına : «Seni, hulû' eyledim.»; kadın da : »Kabul ettim.» derse; kadının menlinden bir şey düşmez; eğer, «niyyet ettim.» derse bir bâin talâk vâki olur. Her ne kadar kadın, kabul etmemiş olsa bile böyledir.
«Koca : «Ben, talâk murad eylemedim.» derse; talâk vâki olmaz. Hem diyâneten, hem de, kazaen, sözüne inanılır.
Bir kimse, karısını muhâlea eder; fakat, sahih bir karşılık söylemezse; sahib olduğunun hepsinden beraat eder. Eğer, kocanın üzerinde, kadının mehri yoksa; kadın, kocasının vermiş olduğu mehri iade eder. Çünkü, hulû'da bu mal örftür. Hulâsa'da da böyledir.
Bir kimse, karısına : «Seni, şuna karşılık hulû' eyledim.» dese ve belli bir mal söylese; kadın, kabul etmedikçe, talâk vâki olmaz. Eğer, koca; kadının, kabul etmesinden sonra : «Ben, talâka, niyyet etmedim.» derse; hükümde, sözüne inanılmaz. Fetâvâyî Kâ-dîhân'da da böyledir.
Eğer kocanın, kadının, veya bir yabancının hükmü ile huüû'Iaş-salar; bu, caiz olur. Ancak, burda mi'yar ( = ölçü) mehir ve mehr-i misildir.
Eğer, kocanın hükmüyle hulûlaşırlar; koca da, karışma verdiği ile veya daha azı ile hükmederse; bu da sahihtir. Eğer, bundan daha fazla ile hükmederse; o fazlalığı Ödemek gerekmez; ancak, kadının ona razı olması müstesnadır.
Eğer, kadının hükmü ile hulû'laşırlar; o da, kocasının kendine verdiği ile veya daha fazlasiyüa hükmederse; bu da caiz olur. Eğer, ondan az ile hükmederse, noksan sabit olmaz; ancak, kocası ona razı olursa; o zaman olur. Mebsût'ta da böyledir.
Eğer hüküm yabancıya ait olur ve o miktarına mehir hükmederse; bu caiz olur. Fazla veya noksan ile hükmederse; ziyâde olan, kadının rızası olmadıkça noksan olan da, kocanın rızası olmadıkça, caiz olmaz. Bedâi'de de böyledir.
Bir kadın, kocasından, kocanın babasını azâd eylemek üzere hulâlaşsa; oda öyle yapsa, ıtk kadın tarafından olur. Baba da hür ve kadının azadlisı olur.
Şayet, kocanın babasını, kadının azâd etmesi, üzerine hulûlaş-salar; kadın da öyle }!apsa; jtk koca tarafından olmuş olur.
Sonra, önceki bölümde, koca karısına verdiğini isteyebilir nü? Alimler bu hususta ihtilâf etmişlerdir. Bazıları : «îster.» demişlerdir. Esahh olan kavle göre, hiç bir şey isteyemez. Tatarhâniyye'de de böyledir. [13]
Mııhâlea, şarap, iaşe, kan, domuz eti üzerine vâki olsa; koca da, bunu kabul else; ayı ılık vâki olur. Kadının üzerine, bir şey terettüp cime/. Bu kadın, mehrinden de, bir şey vermez. Hâvî'l -Kıuîsî'dc de ilciyledir.
Bir kimse, karısını, kendi nefsinin kölesine karşılık hulû' eylese veya ona karşılık boşasa; bir şey lâzım gelmez. Burada, talâkın vukuu için kabul de, lâzımdır.
Sonra, mal lâzım olmayan yerlerde hu!û' veya bey' lafzı ile olursa; ikisi de hâin olurlar. Talâk lafzı, ile olan yerlerde ise, duJ hûldan sonra, talâk, nc'î olur.
Bir koca, karısını, şarap; veya mehirden başka,' kadının, kocasında olan alacağı; yahut, nefsinin kefaletinden beraat; veyahut kadının kocasızdaki alacağını sonraya bırakmak, karşılığında boşarsa; beraat de; sonraya bırakma da, vakit belirli ise sahih olur. Bu durumda, talâk, ncî olur. IJtâbiyye'de de böyledir.
Eğer, hulû'da, olması muhtemel bulunan şeylerin isimleri İle (o, mal olsun veya olmasın; meselâ Evde veya elde olana karşılık) muhâlea etseler; bakılır : Eğer, elinde veya o sırada evinde ise; işte, o şey kocanın olur. Eğer, evinde ve elinde bir şey bulunmazsa; koca için, bir şey yoktur.
Keza, koyunun veya cariyenin karnmda olana, karşılık muhâlea ederler; çocuk üzerine de, bir haber buüunmazsa; hulû' vaktinde ne konuşulursa, işte o, kocanındır. Ancak, o, hâli hazırda mevcut değil de sonra mevcut olacaksa (Şöyleki : o sene hurma ağaçlarının vereceği hurmalara karşı veya o seneki kazanacağı kazanca kaışı, muhâlea etseler), mehrini iade etmesi, kadına vacip olur. Onun, bulunup bulunmaması da müsavidir.
Hulû' vakti, zamanda vücut bulmaya bağlı olmayan; meçhul (= belirsiz) olan ve ne kadar olduğunada vâkıf olmadıkları (şöyle-ki : Evde veya elde olan eşya veya meyvelerden hurma, veya kc*-yunlaniun karnında olan veya koyanların memelerinde olan süt) yibi 'bir mala karşılık muhâlea etseler, eğer hulû' zamanı orada bu isimlendirdiklerinden bir şey varsa; koca, ancak, onu alabilir. Eğer, bunlardan bir şey yoksa, kadın mehirden, aldıklarını kocaya iade eder.
Hulü' zamanında, mal veya belli miktarda (nakit) tesmiye edilmiş ve meselâ : Kadının elinde olan dirhemlere veya dinarlara, yahut paralara karşı muhâlea edilmişse ve bu dirhemler üç dirhemden az ise, miktarı malum olacaktır.
Eğer, üç dirhem veya daha fazla ise işte o kocanındır. Eğer, kadının elinde üç dirhem ağırlığında veya üç dinar ağırlığında bir şey yoksa, paralardan o miktarı, kocaya verecektir. Eğer, kadının elinde iki dirhem varsa, onu, üç dirheme tamamlaması emredilir.
Hulû' zamanı, mala karşılık muhâlea ettikleri halde; kadın mal olmayan bir şeye işaret etse; Şöyleki ; Bir küp sirke üzerine, muhâlea etseler; fakat, o, şarap olsa; eğer, koca, onun şarap olduğunu biliyorsa; kocaya, artık bir şey yoktur. Eğer, bilmiyorsa, koca, kadının mehrine müracaat eder. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavlidir. Muhiyt'te de böyledir.
Bir kimse, karısını, bizzat bir köleye karşılık, muhâlea ettikten sonra; onun, hür olduğu meydana çıksa veya öldüğü anlaşılsa; kadına verilen, geri iade edilir. Eğer, o köleye hak sahibiyse; onun kıymetini öder. Eğer, kölenin kanı halâl ise, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, köîenin kıymetine müracaat olunur. İmâ-meyn'e göre ise, noksan ödenir.
Şayet, belli bir köleye karşı muhâlea ederler, onun kıymeti de bin dirhem olursa; koca, kadına vereceği bu köleye hak sahibi olsa; bu koca, karısına, bin dirhem ve kölenin yarı kıymeti için müracaat eder. Çünkü, kölenin yansı, bin dirheme satılmıştır. Ona hak sahibi olunca, onun bedeline rucû eder ki, o bin dirhemdir. Kölenin yarısı ise, hulû' bedelidir. İşte onun için, kölenin yan kiy-metine de., müracaat eder. Itâbiyye'de de böyledir.
Bir kadın, kocası ile, mehri ve iddetinin nafakası üzerine muhâlea etseler; kocası da, ona yirmi dirhem vermiş olsa; bu sahih sahih olur ve kadın, kocasına yirmi dirhem öder. Kerderi'nin Ve-cîzi'n'de de böyledir.
Kadının kendi kölesine karşılık, muhâlea edilse; köle de, kaçmış olsa; gerçekten kadın, onu tazmin etmekten beraat eder. Kadının, gücü yeterse, onun aynım teslim etmesi; bundan âciz olursa, kıymetini teslim etmesi gerekir. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir .
Bir kimse, kısrak, katır, eşek ve diğerleri gibi vasıflı hayvan üzerine, karısını hulû' etse; bu hulû' . caiz olur. Bunlardan, orta halli olan, birisi kocaya verilir. Kadın, muhayyerdir : Dilerse, orta halli bir hayvan verir; dilerse, onun kıymetini öder.
Eğer, vasıfsız bir hayvan üzerine hulû' ederse; tatâk vâki olur. Kadın, nikâhla, hak kazandığı şeyi geri iade eder. Yenâbî'de de böyledir.
Muayyen dirhemlere karşılık hulû etse; fakat onlar da, silinmiş bulunsa, yenisini almak İçin müracaat eyler. Eğer, herevî bir elbiseye karşılık huâulaşsalar, kadın, orta halli bir herevi elbiseyi kocasına, teslim eder. Serahsînin Muhıytı'nde de böyledir.
Bir koca, karısına : «Seni, hulû' eyledim.»; kadın da : »Kabul ettim.» derse; kadının menlinden bir şey düşmez; eğer, «niyyet ettim.» derse bir bâin talâk vâki olur. Her ne kadar kadın, kabul etmemiş olsa bile böyledir.
«Koca : «Ben, talâk murad eylemedim.» derse; talâk vâki olmaz. Hem diyâneten, hem de, kazaen, sözüne inanılır.
Bir kimse, karısını muhâlea eder; fakat, sahih bir karşılık söylemezse; sahib olduğunun hepsinden beraat eder. Eğer, kocanın üzerinde, kadının mehri yoksa; kadın, kocasının vermiş olduğu mehri iade eder. Çünkü, hulû'da bu mal örftür. Hulâsa'da da böyledir.
Bir kimse, karısına : «Seni, şuna karşılık hulû' eyledim.» dese ve belli bir mal söylese; kadın, kabul etmedikçe, talâk vâki olmaz. Eğer, koca; kadının, kabul etmesinden sonra : «Ben, talâka, niyyet etmedim.» derse; hükümde, sözüne inanılmaz. Fetâvâyî Kâ-dîhân'da da böyledir.
Eğer kocanın, kadının, veya bir yabancının hükmü ile huüû'Iaş-salar; bu, caiz olur. Ancak, burda mi'yar ( = ölçü) mehir ve mehr-i misildir.
Eğer, kocanın hükmüyle hulûlaşırlar; koca da, karışma verdiği ile veya daha azı ile hükmederse; bu da sahihtir. Eğer, bundan daha fazla ile hükmederse; o fazlalığı Ödemek gerekmez; ancak, kadının ona razı olması müstesnadır.
Eğer, kadının hükmü ile hulû'laşırlar; o da, kocasının kendine verdiği ile veya daha fazlasiyüa hükmederse; bu da caiz olur. Eğer, ondan az ile hükmederse, noksan sabit olmaz; ancak, kocası ona razı olursa; o zaman olur. Mebsût'ta da böyledir.
Eğer hüküm yabancıya ait olur ve o miktarına mehir hükmederse; bu caiz olur. Fazla veya noksan ile hükmederse; ziyâde olan, kadının rızası olmadıkça noksan olan da, kocanın rızası olmadıkça, caiz olmaz. Bedâi'de de böyledir.
Bir kadın, kocasından, kocanın babasını azâd eylemek üzere hulâlaşsa; oda öyle yapsa, ıtk kadın tarafından olur. Baba da hür ve kadının azadlisı olur.
Şayet, kocanın babasını, kadının azâd etmesi, üzerine hulûlaş-salar; kadın da öyle }!apsa; jtk koca tarafından olmuş olur.
Sonra, önceki bölümde, koca karısına verdiğini isteyebilir nü? Alimler bu hususta ihtilâf etmişlerdir. Bazıları : «îster.» demişlerdir. Esahh olan kavle göre, hiç bir şey isteyemez. Tatarhâniyye'de de böyledir. [13]
Konular
- İstisnanın Şartı
- İstisna Nın Sıhhatinin Şartı
- 5- HASTA KİMSELERİN TALÂKI
- Hasta Kimselerin Talâkı
- 6- TALÂKI RİC'İ
- Talâk-ı Ric i
- Boşanmış Kadına Helâl Olan Şeyler
- İmâm :
- 7- İLÂ
- Îlâ
- İlâda Kullanılan Lafızlar
- Dört Çeşit Îlâ Vardır
- 8- HULÛ' (=MUHÂLEA)
- 1- Muhâlea'nın Şartları, Hükmü Ve Bu Konu İle İlgili Mes'eleler
- 2- Muhâleaya Âit Caiz Olan Ve Olmayan Bedeller
- 3- Mal Karşılığı Talâk
- 9- ZIHÂR
- Zıhâr
- Zıhârın Şartı
- Zıhârın Rüknü
- Zıhâr'ın Hükmü :
- Zıhârın Şartı
- 10- KEFFÂRET-İ ZIHÂR
- 11- LİÂN
- Liân
- Liânın Sebebi :
- Liânın Şartı :
- Liânın Ehli
- Liânın Hükmü :