Zıhârın Şartı

Zıhârm şar,tı : Kocanın, keffâret ehli olmasıdır. Zımmînin, sabinin (= çocuğun), delinin zihân sahih değildir.

Bir kimse, zıhar eyler; sonra da delirir ve iyüeşirse; işte bu, zıhâr hükmündedir. Fethu'l - Kadîr'de de böyledir.

Zıhârm şartlarından birisi de, bunak, baygın, zehirlenmiş veya, uyuyan bir kimse olmamaktır. Bu gibi şahısların zıhârı sahih olmaz.

Latife ile yapılan zıhar da sahih olur. Kasden, isteyerek söylenirse, zıhâr sahih olur.

Zoraki söyleyenin, hatâ ile söyleyenin de —talâkı sahih oldu­ğu gibi— zıhârı da sahih olur.

Muhayyer bırakılanın da zihân sahih olur. Bedâi'de de böyle­dir.

Sarhoşun zihârı da, zihârdır.

Ahrazın (= dilsizin) yazı ile veya anlaşılır şekildeki işareti ile yaptığı zıhâr da, /ıhârdır. Talâkı da geçerlidir. Tatarhâniyye'de de böyledir.

İslâm olmadan önce, bir mecûsî zıhâr yapmış olsa, zihân sahilidir. Çünkü, keffâret ehlidir. Bahm'r - Râık'ta da böyledir.

Zıhar, beynûneti C= ayrı durmayı) gerektirmez. Sayıda da noksanlık gerektirmez. Zaman uzasa bile böyledir. Tatarhâniy­ye'de de böyledir.

Küçük bir kızın; retkâ, karna olan kadınların; hayız ve ni-fash olanların mecnûne ve kendisine henüz cima' yapılmamış olan kadınların zıhârı da sahih olur, Gâyetü's - Sürûcî'de de böyledir.

Bir kimse, karısını, ric'i talâkla boşadıktaıı sonra, o kadı­nı, iddeti içinde zıhâr eylese;" zıhar sahih olur. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.

Üç talâk boşanmış kadın, zıhâr yapılmaz. Her ne kadar id-derinin içinde yapılsa bile sahih olmaz.

Hulû' edilmiş kadın da zıhâr edilmez. Bedâi'de de böyledir.

Karısına zıhar yapmış olan bir kimse, zıhârm peşinden karısını, boşasa ona keffâret yoktur. Gıyâsiyye'de de böyledir.

Bir kimse, karısına : «Sen, yarın, veya o bir gün bana ana­mın sırtı gibisin.» dese; bu şahıs; bir defa zıhâr yapmış olur. Eğer : «Sen, bana, yarın ve yarından sonraki gün gelince anamın sırtı gi­bisin.» derse; bu iki zuhur olur. Şayet, bu gün yarından sonraki günün zıhârı için, keffâret yapsa, bu caiz olmaz! Muhiyt'te de böy­ledir.

Eğer «Senrbana, her gün anamın sırtı gibisin.» derse; işle o, bir zıharcbr; bir keffâretle iş biter.

Bir kimse, karısına : «Sen, bana her yeni günde anamın sırtı gibisin.» dese; her gün yenilendikçe, zıhâr da yenilenir. Bu gün geçince, o günün zıhârı da, bâtıl olur. Ve o adam, gelen gün için müzahir olur. Bu şahıs karısına, geceleyin yaklaşabilir; eğer o gün keffâret yapmışsa; o günün zıhârı bâtıl olur.

Bir kimse, karısına : »Her gün geldikçe, sen, bana anamın sırtı gibisin.» dese, o, gün gelince karısından müzahir olur. O gü­nün geçmesiyle, zıhârı sona ermez. Her yeni gün geldikçe, yeniden müzahir olur. O zıhâr ancak keffâretle, bâtıl olur. Camiu'I-Kebîr-dc de böyledir.

Müntekâ'da şöyle zikredilmiştir :

Bir kimse, karısına : «Ramazanın tamamında, Recebin tama mmda, sen bana anamın sırtı gibisin.» dese ve Recebfde keffâret yerine getirse; ondan Receb ayının zıharı düşer, tstihsanen, rama­zanında zıharı düşer. Eğer şaban ayında keffâreti yerine getirse, bu caiz olmaz.

Şayet bir kimse karısına : «Ebediyen, cuma günü, sen bana anamın sırtı gibisin» dedikten sonra, cumanın dışında, bir gün de keffâret eylese, caiz olmaz. Eğer cuma günü ederse, —bütün cu­malar jçin— caiz olur.

Bir adam karısından müzahir olduktan sonra, bir başka adam, kendi karışma : «Sen, bana, filan adamın karısı gibisin,» dese; işle o adam da, karısından müzahir olur. Muhıyt'te de böyle­dir.

Bir kimse, karısından müzahir olduktan sonra, başkası ona ortak olsa; veya karısına : «Sen, bana, bunun gibisin» dese ve zıhâra niyyet eylese, zıhâr sahih olur.

Sonraki koca, ilk kadın öldükten veya keffâreti yerine getiril­dikten sonra söylese, yine zıhâr zıhardir. Itâbiyye'de de böyledir.

Bir kimse, üçüncü katısına : «Seni şu ikinin zihârlarma or­tak eyledim.» dese, bu şahıs, üçüncü karısından, iki defa müzahir olur. Tezhîb'de de böyledir.

Bir kimse, karılarına : «Siz, bana, anamın sırtı gibisiniz.» dese, hepsinden de müzahir olur, Her biri için, ayrı ayrı keffâret gerekir. Kâfî'de de böyledir.

Bir kimse, karısını, bir mecliste defalarca zıhâr eylese ve­ya birçok mecliste ayrı ayn zıhâr eylese, her bir zıhâr için ayrı ayrı keffâret gerekir. Ancak, ilk zıharı ile niyyeti birse, o zaman tek keffâret kâfi olur, İsbîcâbî ve başkaları böyle söylemişlerdir.

«Bir meclisle, birçok meclis arasında fark var." denildi ise de, önceki söz mûtemeddir. Bahru'r - Râık'ta da böyledir.

Bir kimsenin karısını, şartlı zıhâr eylemesi sahih olur. Şöy­le ki :

«Eğer, sen eve girersen; (veya filanla konuşursan;) artık, sen bana anamın sırtı gibisin» dese; bu zıhar, zıhar olur. Bedâi'de de böyledir.

Bir kimse, yabancı bir kadına : «Seni, nikahlarsam; sen bana anamın sırlı gibisin.» dedikten sonra, o kadını nikâhÜasa, mü­zahir olur.

Şayet : «Seni nikahlarsam, ratık, sen boşsun ve seni ben nikah­larsam; sen bana anamın sırtı gibisin.» dedikten sonra, o kadını ni­kahlarsa, talâk ve zıhâr ikisi de vâki olur. Çünkü onların ikisi de, hil haidc vâki olmuşlardır.

Bir kimse, bir kadına : «Seni nikahlarsam,» sen, bana ana­mın sırtı gibisin ve boşsun." eledikten sonra, o kadını nikahlarsa; her ikiside lâzım olur :  Yâni, hem zıhâr, hem  de, talâk vâki olur.

Bir kimse, bir kadına : «Eğer, sene nikahlarsam; sen, boşsun ve sen bana anamın sırtı gibisin.» dedikten sonra, o kadım nikâh-lasa; talâk vâki oiur, /ıhar vâki olmaz. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) 'ye göre, böyledir. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir.

Bir kimse, yabancı bir kadına : «Sen eve girersen, bana, Lfnamın sırı gibisin.» dese; bu sahih olmaz. Hatta, o adam, aynı kadını nikâhlasa; o kadın da o eve girse; zıhâr olmaz. Bil icmâ, bu

beyledir.

Zıhar şarta bağlanır, sonra kadın bâin talâkla boşanır, sonra zıhar şartı yerini bulur; bu da, iddet içinde olursa, zıhâr, zı-hardır. Bedâi'de de böyledir.

Bir kimse karısına : «Aliah dilerse, sen bana anamın sırtı gibisin.» dese, bu zıhâr olmaz.

Fakat bu şahıs : «Sen, bana; Filân adam dilerse, anamın sırtı gibisin.» veya "Eğer, sen dilersen...» dese işte o, o mecliste, o şah­sın dilemesine bağlıdır. Eğer dilerse zıhâr, zıhâr olur. Fetâvâyi Kâ cîîhân'da da böyledir.

Bir kimse, karışma : «Eğer sana cima edersem; artık, sen bana anamın sırtı gibisin.» dese ; bu durumda, bu şahıs, yemin et­miş sayılır. Eğer, dört ay karışma yaklaşmazsa, kadın bâinen boş olur. Dört ay içinde, karısına yaklaşırsa, zıhâr lâzım gelir.
Eğer, yemin sebebiyle, kadın bâin olduktan sonra, yeniden nikârlarsa ve kadına yaklaşırsa, yine bu şahıs, müzahirdir, Zıhâr keffareti gerekir. Mebsût'ta da böyledir. [19]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..