Bu Konu İle İlgili Diğer Bazı Mes'eleler

Hassâf, şöyle demiştir:

Bir kimse, bağlığında,bina, hurmalık, ağaçlık veya bunlara benzer bir yeri, bir cihete vakfettikten sonra, bu vakfı, fakirlere tahsis ederse; o şey vakfedilmiş olur. Muhıyt'te de böyledir.

Yine, Hassâf: "Meyve, ağaç vakfına dâhil değildir." demiştir. Alimlerin ekserisi de, bu görüştedir. Sahih olan da budur. Gıyâsiyye'de de böyledir.

Bir kimse: "Şu yerimi, bütün haklan ve içinde bulunan şeylerin tamamı ile, vakfedilmiş bir sadaka kıldım." der ve bu esnada, içinde meyve bulunursa, Hilâl, İstihsân'da: "Bu meyveleri, fakir ve miskinlere taşadduk etmek lâzım gelir. Bu tasadduk, vakıf cihetinden değil, nezir cihetindendir." demiştir.

Bu yer vakfedildikten sonra meydana gelen meyvelerden ise bah­setmemiştir.

Bunlar da, vakıf adı altında tasarruf edilir. (= harcanır.) Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse: "Şu yerim, vefatımdan sonra, vakfedilmiş bir sada­kadır. Allahu Teâlâ'mn verdiği geliri de, Abdullah'a aittir." dedikten sonra, bu vâkıf ölür ve vakfedilen yerin için de de meyve bulunursa, o meyveler  Abdullah'ın olmaz.

Çünkü, bu vakıf, —ancak— vâkıfın öldüğü anda lâzım gelmiş (tahakkuk etmiş) ve, sanki vâkıf, bu yeri meyvesi ile birlikte vakfetmiş gibi olur.

Hazır bulunan bu meyveler, vâkıfın vasıyyetine dâhil olmaz.

Sonra, aynı kitap sahibi: "Bu meyveler, kıyâsen, vâkıfın vârisle­rinin olur. Istihsânda ise, bu meyveler, fakirlere tasadduk edilir." demiştir.

Biz, —burada— istihsânı alırız.

Fakıyh Ebû Ca'fer: "Eğer vâkıfın sözü, —sâdece— bu kadarsa, —kıyâsen de, istihsanen de— uygun olan, bu meyvelerin, vâkıfın vâris­lerinin olmasıdır." demiştir. Zahîriyye'de de böyledir.

Bir kimse, ekili bir yeri vakfederse, buranın —o andaki— ekini de, —aynı ile veya kıymeti ile— vakfa dâhil olmaz. Muzmarât'ta da böyledir.
Fakıyh Ebû'1-Leys: "Biz, bu görüşü alırız." demiştir. Zehıyre'de de böyledir.

Hassaf şöyle demiştir:
Vakfedilen yerde bulunan bakliyat veya sebze de, vakfa dâhil1 olmaz.

Şeker kamışı, buğday veya bunlar gibi her sene biçilip hasad edilen şeyler de, vakfa dâhil olmazlar.

Ancak, iki senede veya üç senede bir biçilen, toplanan (hasad edilen) şeyler varsa; bunla? vakfa dâhil olur.

Keza, ileride meyve verecek şeyler de, vakfa dâhil olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Yoncaya gelince, kendiliğinden bitip yükselmiş bulunan yonca, vâkıfa aittir. Asıl olan (yani biçildikten sonra yerinde kalan) yonca ise, vakfa dâhildir.

Patlıcan ve pamuk da böyledir.

Nergis soğanı ve za'feran vakfa dâhildir.

Şeker kamışı, vakfa dâhil değildir.

Gül ağacı ve yasemen de, vakfa dâhildir. Zehiyre'de de böyledir.

Gül, kına ve yasemen yaprakları da vâkıfa aittir. Fetâvâyi Kâdî­hân'da da böyledir.

Vakfedilen yerdeki su değirmeni, el değirmeni ve su dolapları vakfa dâhildir. Muhıyt'te de böyledir.                                          

Vakfedilen bir hamamın, kazanları, külü ve gübresi, vakfa dâhil olur. Başkasının yerine veya yola akan suyu ise, vakfa dâhil olmaz. Fethu'l-Kadîr'de de böyledir.

Bir kimse: "Şu yerim,, fakirlere vakfedilmiş bir sadakadır." der ve oranın yolundan, suyundan bahsetmezse; bu durumda, oranın yolu da, suyu da vakfa dâhil olur.

Bu, istihsanen böyledir.

Çünkü, bir arazi, ancak, gelir temin etsin diye vakfedilir; yolsuz ve susuz yerden ise, gelir sağlanamaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bîr evi vakfeden kimse, "bu evin hakları da, az veya çok ne varsa, vakıftır." dememişse bu durumda, evde bulunan şeyler, vâkıfa ait olur.

Bu evin satılması hâlinde, eve dâhil olacak şeyler, vakfa da dâhil olur.

Dükkanların vakfedilmesi hâlinde de, satıldığı takdirde, dükkana dâhil olacak şeyler vakfa dâhil olurlar.

Pekmezcinin kapları, debbağın kazanları vakfa dâhil olmaz. Bun­ların, dükkanın içinde bulunup bulunmaması da müsavidir. Zchıyre'de de böyledir.

Nasr'dan soruldu:

— Bir kimse, evini vakfeder ve burada da, bazen gidip bazen gelen güvercinler bulunursa, bunların durumu ne olur?

İmâm şu cevabı verdi:

— Ehlî olan güvercinler, vakfa dâhil olurlar. Ebû'l-Leys'in Fetvâ-lân'nda da böyledir.

  Bir kimsenin, —güvercinlerini ve— güvercinliğini vakfetmesinin caiz olacağı ümid edilir.

Çünkü, her ne kadar, güvercinler menkûlâttan (= nakledilebilen, taşınabilen şeylerden) isede, eve (= güvercinliğe) tâbi olarak, onlar da, vakfedilmiş olurlar. Bir kimsenin, bir araziyi vakfetmesi hâlinde, bu vakfa, oradaki kölelerin ve zirâat âletlerinin de dâhil olması gibi...

Keza, bir kimse, içinde arı kovanları bulunan evini (yerini) vak­federse; buraya tabî olarak, buradaki arısı da, balı da vakfedilmiş olur.
— Görüldüğü gibi— güvercinliği ve arılığı vakfetmek, kölesi ve ziraî âletleri ile bir araziyi vakfetmek gibi te'vil olunmuştur. Muhıyt'te de böyledir. [21]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..