Vekâletin Şartları

Vekaletin çeşitli şartları vardır:
1) Bu şartlardan birisi, vekilin, vekil olduğu şeyi, yapabilecek güçte olmasıdır.

Delinin ve aklı yetmeyen sabinin (= çocuğun) vekil tayin edilmesi, sahih olmaz.
2) Vekâletin şartlarındandır. Sabinin (Çocuğun) bizzat kendisinin yapamayacağı bir şeye aklı yetse bile (talak ıtak, hibe, sadaka (= zekat) ve benzeri şeylere; tasarrufatı zararlı olacağından) vekaleti sahih olmaz.

Nafile (= fazla) olan şeylerde ise, (hibeyi ve sadakayı kabul gibi) velisinin izni olmasa bile, vekaleti sahih olur.

Fakat, tasarrufatı zararla fayda arasında olursa; (alım-satım, icare gibi...) eğer bunları yapmaya izinli ise, onu vekil /apmak, sahih olur.

Eğer bunları yapmaktan men edilmiş ise, vekalet sözleşmesi bekle­tilir.

Eğer velisi (ticaret gibi...) izin verirse, (kendisi gibi) o zaman yine vekaleti sahih olur. Bedâi"de de böyledir.

Bîr kimse, bir yetime, vasisini vekil tayin ederse, vekaleti caiz olur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Cinnet getiren mecnun (= deli) bazan deli bazan akıllı olur ve cinneti halinde vekil tayin edilirse, vekaleti, ifakatı halinde de sahih olmaz. Eğer ifakatı halinde vekil tayin edilirse, caiz olur. Bu, ifakatı malum olanlar içindir. Hatta bu ifakatı yakînen biliniyorsa böyledir.

Fakat ifakatınin zamanı belirli değilse; vekaleti caiz olmaz. Bunaklığı fazla olan bir kimse, bir şeyi almak veya satmak için vekil tayin edilirse; bu caiz olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Ticaretten men edilmiş bir köleyi vekil tayin etmek de caiz değildir. Bedâi"de de böyledir.

İzin verilmiş mükatebi ve izinli köleyi vekil yapmak caizdir. Fakat, izinli bir köleyi, kadın nikahlamak veya köleyi, mükateb etmek için vekil tayini caiz değildir. Mebsût'ta da böyledir.

Efendisinin izin vermiş bulunduğu bir köleyi, alım-satım ve başka bir şey için, başka bir şahsın vekil yapması caiz değildir. Eğer başka bir şahıs, böyle bir köleyi vekil tayin ederse; onun yaptığı kardan, efendi­sinin de başksının da yemesi caiz olmaz. Şayet, böyle bir köleyi, başka bir şahıs vekil tayin eder, o köle de borçlu olmazsa, vekaleti caiz; borçlu ise, vekaleti caiz değildir. Havî'de de böyledir.

Bir köleyi, dava için vekil yapmak caiz değildir. Dava ister yara­lama, ister anlaşma olsun, fark etmez. Çünkü davacı, bu şeylerde, onun efendisinin davaya izni olmaksızın, kazancından bir şey iddia edemez. Me'zun mükâteb ve Me'zun babında, Mebsût'ta böyle zikredilmiştir.

İki şahsın, iki kölesi olur; bunlardan birisi, ortağının hissesi bakımından izinli olmazsa; onu da mükateb kılar ve alım-satım, veya dava için vekil tayin ederse; mükatep tayin eden şahsın, hissesine

ortaklığı sahih olur.

Sonra da, efendisi ona izin verirse, bütün ortaklığa vekaleti istih­sanen caiz olur.

Eğer, her iki efendinin de mükatebi ise onu da bir şey için birisi vekil tayin etmiş; sonra da diğerinin nasibinden aciz olursa; her ikisi için de nasibi caiz olur. Hafvî'de de böyledir.

Mükâteb, eğer iki efendinin malı olur ve bunlardan birisi diğerin de olan alacağını almaya, bu mükatebi vekil tayin etmiş olsa; veya başkasında bulunan alacağını almaya vekil tayin etse veya alıma-satıma vekil tayin etse; —bu alım-satım ister, diğer efendisinden olsun ister başkasından olsun—, işte bu vekalet caizdir.

Keza, bu efendilerden birisi, bu mükatebi, diğerinin kölesini satın almaya veya başkasından almaya-satmaya yahut başkasının davasına bakmaya, vekil tayin ederse, ister diğerinin davası olsun, ister başkasının davası olsun— bu vekalet de caizdir.

Keza şayet dava kendisi ile efendisi arasında olsa bile, yine bu vekalet caiz olur.

Bunlardan birinin oğluda onu, alıma-satıma vekil tayin etse,, bu vekalet diğer yabancılara karşı caizdir. Mebsût'ta da böyledir.

Mürtedi vekil etmek hususunda, durup beklenilir.

Eğer, bu mürted müslüman olursa, vekaleti geçerlidir. Değilse geçerli olmaz.

Şayet öldürülür veya ölür yahut dar-i harbe gidip iltihak ederse; İmâm Ebû Hanıfe (R.A.)'ye göre vekaleti geçersiz olur. Bahru'r-Raık'ta da böyledir.

Şayet dar-i harbe gider; sonra da müslüman olur ve şayet hakim, onun dar-i harbe iltihakına hükmetmiş bulunursa, vekaletten düşer.

Eğer hakim, tekrar onun vekaletine hükmederse, vekaleti geçerli olur. Havi'de de böyledir.

Dar-i harbde olan bir mürted, onun malından bir şey satın almak için, "vekil tayin edilir, o mal da islam diyarında olursa, bu vekalet caiz olmaz. Çünkü, onun dar-i islâmdan dar-i harbe gitmesi mülkünden onu uzaklaştırmışür. Mebsût'ta da böyledir.
İrtidat eden kadını vekil yapmak, —mülkünde itibarı olmadığı için— onu bu hususta tayin bi'1-ittifak caizdir. O, bu durumda müslüme gibidir. Siracü'l-Vehhâc'da da böyledir.

Keza, eğer vekil tayini, mürtet olmadan önce ise, irtidatından sonra da vekaletine itibar edilir.

Bu; yalnız kendi mülkündedir.

Ancak bu kadını nikahlamak yoktur. Çünkü, mürteddenin nikahı caiz değildir; batıldır.

Hatta, bir vekil onu irtidadı halinde nikahlarsa; o kadın yeniden müslüman olana kadar caiz olmaz; İslamı kabul edince, nikahı da caiz olur. Mebsût'ta da böyledir.
Bir kimse, onu, bir kadın nikahlama hususunda, vekil eder; o da, o zaman müslüman olur; sonra irtidad eder; sonra da tekrar müslüman olur ve nikâh yaparsa; yaptığı nikah caiz olmaz. Çünkü, irtidadı, onu vekaletten düşürmüştür. Bedâi' ve Havî'de de böyledir. [3]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..