6- BİR KİMSENİN, KÜÇÜK ÇOCUĞUNA BAĞIŞTA BULUNMASI

Bir adamın sağlığında evladına bir şey bağışlaması ve çocuklarından bir kısmını, diğerlerinden üstün tutması (= tafdil etmesi) hususunda el-Asi kitabında bir rivayet yoktur.

Alimlerimiz bu hususta bir şey söylememişlerdir.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin: "Dinde üstünlüğü olana fazla bağış yapmakta bir beis yoktur." buyurmuş olduğu nakledilmiştir. Ve o: "Eğer dinde, her ikisi de aynı seviyede ise tafdil etmek (= birini üstün tutmak) mekruhtur." demiştir.

Muallâ kitabında ise, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) dan naklen: "Şayet birine zarar vermeyi niyet etmiyorsa, diğerim üstün tutmakta bir sakınca yoktur. Eğer böyle değilse, birine verdiğini, diğerine de verir." demiştir.

Fetva da buna göredir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Muhtar olan da budur. Zahîriyye'de de böyledir.

Bir  adam, sağlığında,  bütün   malını   hakimin   hükmü  ile, çocuklarından birine verse, bu şahıs yaptığı bu işten dolayı günahkâr olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adamın çocuklarından birisi fasık olduğunda, —onun masiyet sayılacak, belirli suçu bulunursa,— bu çocuğa idaresinden fazlasını vermek uygun olmaz. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir.

Bir adamın çocuğu fasık olur ve bu durumda baba, malını hayır yoluna sarf etmeyi irade ederek onu mirasından mahrum ederse; böyle yapması ona mal bırakmasından daha hayırlıdır. Halasa'da da böyledir.

Bir adamın oğlu ilim ile meşgul bulunur ve bir kazancı da olmazasa, bu babanın, ona fazla ikramda bulunmasında bir sakınca yoktur. Müitekıt'ta da böyledir.

Bir babanın, küçük çocuğuna yaptığı hibe (= bağış)'de akidle tamam olur. Eğer mal, onun elinde veya emanet bıraktığı bir yerde ise böyle yapmasında bir sakınca yoktur.

Şayet o malı, elinden zoraki alınmış veya rehin bıraktığı yerde durmakta yahut icarcının yanında olduğu için ve onu teslim almadığından bağışı caiz olmayacak bir durumda ise, işte o zaman böyle yapamaz.

Keza, bu baba o çocuğun anasına bağış yapar ve hibe ettiği şey o ananın elinde bulunur; bu durumda baba ölür ve vasi de olmazsa, yine böyledir. Kâfi'de de böyledir.

Bir adam, bir kölesini, bir ihtiyaç için bir yere gönderdikten sona, onu küçük oğluna hibe etse, bu bağış sahih olur..Gönderdiği köle, baba ölene kadar gelmezse, aynı köle o çocuğun olur. O köle miras olmaz. Zehıyre'de de böyledir.

Bir baba, dâr-i harbe giden (kaçan) kölesini, küçük çocuğuna hibe etse, bu bağış caiz olur.

Şayet bu köle, dâr-i İslam'da kaçmış olsaydı, hibe yine caiz olurdu ye bulduğu yerde onu teslim alırdı. Fetâvâyi Suğrâ'da da böyledir.

Bir baba, bir kölesini fasid bir satışla satıp, onu teslim ettikten veya müşteriye muhayyerlik şartıyla sattıktan sonra, onu küçük oğluna hibe etse, bu bağış caiz olmaz. Mebsût'ta da böyledir.

Bu hususlarda, sadaka da bağış gibidir. Kâfî'de de böyledir.

Bir yetimin vasisi, kölesini küçüğe bağış yapar; bu küçüğün de, o adamda alacağı bulunursa, bu hibe sahilidir; alacağı da sakıt olur. Şayet bağış yapan şahıs, bağışından dönmek isterse, zahirü'r-rivayede buna hakkı vardır. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir baba, kölesini küçük oğluna bağış yaptıktan sonra bu köle ölür, bilahare de bu köleye bir hak sahibi çıkarsa, bu durumda baba, onu tazmin eder ve hiç bir şekilde çocuğa müracaat edemez.

Şayet bulûğdan sonra oğlu öder ve sonra da baba köleyi yenilerse, babanın tazmin etmesi için, çocuk ona müracaat edemez. Eğer, baba köleyi yenilemezse, çocuk, tazmin etmesi için ona müracaat eder. Zehıyre'de de böyledir.

Bir adam, kendi evini küçük çocuğuna bağışladığında, bu evin içinde bağış yapan şahsın eşyası bulunsa bile o bağış caizdir. O eşya ordan alınabilir.

Fetva da buna göredir. Fetâvâyî Attâbiyye'de de böyledir.

Müntekâ'da İmâm Muhammed (R.A.)'den naklen şöyle zikre­dilmiştir:

Bir adam, içinde oturduğu evini küçük çocuğuna hibe ettiğinde, bu ev icarlı olursa, hibe caiz olmaz. Şayet icarla olmaz veya hibe eden ken­disi oturuyor bulunursa hibe caiz olur.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'dan İbnü Semâa'nın rivayet ettiğine göre, hibe yapan şahsın içinde oturduğu evini küçük çocuğuna bağışlaması caiz olmaz.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'den gelen rivayet de böyledir. Zehıyre ve Mutaıyt'te de böyledir.

Bir adam, evini küçük çocuğuna bağışladıktan sonra, bağış yaptığı bu evi vererek başka bir ev satın alsa, bu ikinci, ev, çocuğun olur. Mültekıt'ta da böyledir.

Bir babanın, içinde oturduğu evi, küçük çocuğuna tasadduk etmesi, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre caizdir.

Fetva'da buna göredir. Siraciyye'de de böyledir.

Hasan   bin   Ziyad,   İmâm   Ebû   Hanîfe   (R.A.)'nin   şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

Bir adam, evini küçük oğluna tasadduk ettiğinde, bu şahsın o evde —ücretsiz olarak— eşyası dursa veya bu şahıs —ücret ödemeden— o evde oturuyor olsa; bu caizdir.

Şayet ev, bir başkasının elinde icarda ise, bu durumda tasadduk caiz olmaz.

İçinde ücretli veya ücretsiz oturulanev hakkında şöyle denilmiştir: Bu hibenin hilafınadır. Hibe hakkında rivayetler vardır. "Bağışlanan evde, baba oturuyor veya onun eşyası bulunuyorsa, hibe sahih olmaz." denilmiştir.

Hibe fakir olmayana da verilir; sadaka ise fakire verilir. Bu iki mes'elede, bu iki rivayet vardır. Muhıyt ve Zehıyre'de de böyledir.

Bir adam, ekili bir yerini, küçük oğluna tasadduk ettiğinde, eğer ekin kendisine aitse, bu tasadduk caizdir. Bu yer başkasına icarla verilmişse, caiz değildir. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.

Kitâbü'l-Ahkâm Sahibi: şöyle demiştir: Zahîrü'd-dîn bana şöyle yazarak sordu:

—  Tohumu ziraatçının olmak üzere, yer sahibi, tarlasını küçük oğluna bağış yapsa, ziraattaki hissesini de, ona hibe eylese, bu sahih olur mu?

— Şayet ortakçı razı olur ve mezrûatı aralarında taksim ederlerse, bu hibe sahih olur. Razı olmazsa hibe sahih olmaz. Ebûl-Feth'in Fetvâ-ları'nda da böyledir.

Bir adam,  küçük çocuğuna: "Şu yerde tasarruf yap." der; çocukda, orayı alarak tasarruf ederse; o yer onun mülkü olmaz. Gınye'de de böyledir.

Bir adam oğluna bağış yapar ve bunu ortağına yazarsa, oğlu onu teslim almadıkça, mevhûba sahib olamaz.

Bir adam, oğluna bir yer verir ve bu oğul orda tasarrufta bulunursa, o yer babanındır. Ancak, onun malı olduğuna dair bir delil bulunursa o müstesnadır. Mültekıt'ta da böyledir.

Bir adam, sağlığında bir yerini oğluna tasarruf için verir, o da öyle yapıp orayı çoğaltır ve baba ölürse, şayet  baba, orayı  oğluna bağışlamışsa, oranın tamamı o oğulundur.

Eğer "baba kendisi için çalışmasını" söylemişse, bu durumda orası miras olur. Cevâhirü'l-Fetâvâ'da da böyledir.

Bir adam, çocuğu veya talebesi için elbise hazırlar, sonra da onu başka bir çocuğuna veya başka bir talebesine vermek isterse, bunu yapamaz. Ancak, onun ariyet olduğunu açıklarsa, o zaman verebilir. Siraciyye'de de böyledir.

Bir adam, elbiselik kumaş alır ve onu küçük oğlu için keser, dik­meden önce de ona teslim ederse, bu bir bağış olur.

Şayet oğlu büyük ise, dikip teslim etmeden, —sadece vermesi— bağış olmaz.

Şayet: "Bunu onun için satın aldım." derse, o zaman onun mülkü olur. Gmye'de de böyledir.

KbıVl-Kasını şöyle demiştir:

Bir kadın, karnındaki çocuk için cihaz' edinir ve bu çocuğu doğurduğunda, onu o elbisenin üzerine korsa, işte o elbise miras olur.

Fakıyh ise şöyle demiştir:

Bana göre, o elbise, —her ne kadar, kadın: "Ben, bunu bu sabi için yaptım." demese bile— o çocuğun olur.

Şayet bir sabî on yaşma girse ve anasının altına serdiği şeyin üzerine yorgan örtse, bu, "Eğer bu, bunundur." denilmemiş, ise, o çocuğun olmaz. Bu, üzerine giydiği elbise gibi değildir.

Ebû'l-Kasim şöyle demiştir:

Bir kadın, küçük kızı için veya kız büyüyünce, ona cehiz hazırlar ve ana kendi sağlığında, onu bu kıza teslim ederse, bu çeyiz o kızın olur. Yenabi"de de böyledir.
Bir kadın, kocasında olan mehrini aynı kocadan olan küçük çocuğuna bağışlasa, bu bağış —çocuk onu teslim alana kadar— caiz olmaz. Teslim aldığı zaman, onun mülkü olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir. [22]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..