12- KAN DÖKME VE YARALAMA HUSUSLARINDA YAPILAN SULH
Bir nefis ve ondan aşağ hakkında, ister kasden, isterse hataen olsun cinayetten dolayı anlaşma yapmak caizdir.
Ancak kasden yapılan cinayet için, diyetin fazlası ile anlaşma yapmak caizdir, ihtiyar'da da böyledir.
Bu anlaşmada malı suçu işleyen verir; akrabalarının vermesi gerekmez. Hâvî'de de böyledir.
Hataen işlenen cinayetlerde (yaralamalarda diyetten fazlasıyla anlaşma yapılması caiz olmaz. Ihtiyar'da da böyledir.
Taraflar diyet miktarına anlaşma yaparlarsa bu böyledir.
Bunun dışında, fazla bir şeye karşılık anlaşma yaparlarsa, aynı mecliste teslim etmek şartıyla bu anlaşmada borç sebebiyle, borçtan ayrılınmış olmaması için caizdir.
Şayet, hakim, diyeti "yüz deve" olarak hükmeder; katilin velisi de, buna karşı yüzden fazla sığır üzerine anlaşma yaparsa, işte bu caiz olur.
Eğer deve yerine tartılan veya ölçülen şeyler üzerine, va'deli olarak anlaşma yaparsa, dirhemler ve dinarların dışında bu caiz olmaz. Çünkü, bu durumda borç, borca muaraza etmiş olur.
Eğer develere karşı, onların kıymeti veya daha fazlası üzerine, o hususta insanların aldanmayacağı şekilde, anlaşma yaparlarsa, işte bu anlaşma da caizdir.
Eğer hakim, dirhemler veya dinarlar hükmeylemiş de, katil yanında bulunmayan buğday, arpa, deve veya sığır üzerine anlaşma yapmışsa; bu anlaşma caiz olmaz.
Çünkü insanın yanında olmayan bir şeyi satması caiz değildir.
Ancak selem olursa o müstesnadır.
Eğer hakim deve veya sığır hükmeder; katil de bundan dolayı yanında olmayan buğday veya başka bir şeye karşı anlaşma yapar; sonra da onu ayrılmadan temin ederek öderse; bu durumda anlaşma caiz olur.
Şayet ayrılmadan ödeme yapamaz ve arpayı veya buğdayı teslim edemezse, bu durumda anlaşma caiz olmaz. Siracü'l-Vehhâc'da da böyledir.
Cinayet, işleyen şahıs değil de, bir başka şahıs diyetten fazlasına anlaşma yapar; onu da öderse, bu fazlalık batıl olur.
Şayet başka cins üzerine anlaşma yaparlarsa, o caiz olur.
Dirhemler olarak hükmedilir de, ona karşılık ikiyüz dinara anlaşma yapar ve aynı mecliste teslim alırsa, bu caiz olur.
Şayet bir şeyle hükmedilmeden önce, belirli olmayan yüz deve üzerine anlaşma yaparsa, o zaman alacaklı muhayyerdir: Develerin yaşlarında noksanlık varsa, alacaklı, onları almayı reddedebilir. Hâvî'de de böyledir.
Bir kimse, bir şahsı kasden, diğer bir şahsı da hataen öldürdükten sonra, ölenlerin velileri, diyetlerinden daha fâzla bir miktar karşılığında anlaşma yaparlarsa, bu sulh (- anlaşma) her ikisi hakkında da caizdir.
Eğer o veliler, iki diyet üzerine veya onlardan daha aza anlaşma yaparlarsa, ona, yarı yarıya ortak olurlar. Serahsî'nin Muhıyti'nde de böyledir.
İçki karşılığında nikah olan kadına, mehr-i misil gerekir. Kasden öldürülen bir adam için, diyet olarak içki şart koşuiursa, bu durumda bir şey gerekmez. Yani, bu diyet batıl olur. Kâfî'de de böyledir.
Hata ile işlenen cinayette de diyet vacibdir. İhtiyâr'da da böyledir.
Kasden kesilen elden dolayı, içki veya domuz üzerine anlaşma yapılsa; bu anlaşma caiz olmaz.
Diyetten af sahih olur. Bu durumda, eli kesilen, el kesene bir şey için müracaat edemez.
Cinayet hataen işlenmiş olursa, eli kesilen şahıs diyet için müracaat eder.
Anlaşma hür bir kişiye karşı yapılmışsa, durum böyledir. Muhıyt'te de böyledir.
Başka bir ölüm cinayetinin affına karşılık, af ile anlaşma yapılması caizdir. İhtiyar'da da böyledir.
Bir adam, diğerini kasden yaraladığında yaralanan şahıs, ya iyileşir veya ölür. Bu durumda, kasden yaralayan şahıs, eğer yaralamadan, vurmadan, baş yarmadan, el kesmeden veya başka bir cinayetten dolayı anlaşma yapmışsa, bu anlaşma caiz olur.
Şayet, eseri kaldığı halde bir eseri kalmadan yara iyileşirse, bu anlaşma batıl olur.
Eğer o yaralamadan dolayı, yaralanan şahıs ölürse; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, o anlaşma batıl diyet yacib olur.
İmâmeyn buna muhaliftir. Taraflar eşyayı hamseden (yaralama vurma, baş yarma, el kesme ve diğer bir cinayet gibi beş şeyden) ve onlardan dolayı meydana gelen şeylerden anlaşma yaparlar, ve yaralanan bundan ölürse, bu anlaşma caizdir.
Yaralanan iyi olursa, burada zikredildiğine göre yine, bu anlaşma caiz olur.
Bir adam, diğerini yaraladığında, yaralanan şahıs, bu yaralamadan dolayı anlaşma için, bir vekil tutar ve ölürse bu anlaşma nefisden olur. Eğer iyi olursa, bu durumda bir diyetin yarısı, yaralanana teslim edilir. SerahsFnin Muhiyti'nde de böyledir.
Cinayet kasden olduğu zaman yaralanan şahıs, yaralayanla ölüm hastalığı sırasında az bir şey üzerine anlaşma yaparsa, bu anlaşma caiz olur.
Eğer yaralama hataen olur ve anlaşma yapan da ölüm hastalığı üzerinde bulunur ve malının üçte birinden diyeti düşerse; bu vasiyyet akrabaları için sahih olur; katil için sahih olmaz. Eğer diyet katil üzre vacib ise, ölenin akrabaları onu alırlar. Muhıyt'te de böyledir.
Hasta bir adam, kasden ölümden dolayı hal-i hazırda ödenmek üzere, bin dirheme anlaşma yapar; anlaşmadan sonra da, onu bir yıl sonraya ertelerse, malının üçte birinden bu te'hir caiz olur. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, diğer bir şahsın parmağını, kasden veya hataen keser; sonra da bir mal karşılığı anlaşma yapar; bilahare, o kesilen parmağın yanındaki parmak da çolak olursa, kıyasa göre, kesen şahsa, o parmağın diyetini de vermesi gerekir.
Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir. İmâmeyn'e göre birşey gerekmez. Hâvî'de de böyledir. [19]
Ancak kasden yapılan cinayet için, diyetin fazlası ile anlaşma yapmak caizdir, ihtiyar'da da böyledir.
Bu anlaşmada malı suçu işleyen verir; akrabalarının vermesi gerekmez. Hâvî'de de böyledir.
Hataen işlenen cinayetlerde (yaralamalarda diyetten fazlasıyla anlaşma yapılması caiz olmaz. Ihtiyar'da da böyledir.
Taraflar diyet miktarına anlaşma yaparlarsa bu böyledir.
Bunun dışında, fazla bir şeye karşılık anlaşma yaparlarsa, aynı mecliste teslim etmek şartıyla bu anlaşmada borç sebebiyle, borçtan ayrılınmış olmaması için caizdir.
Şayet, hakim, diyeti "yüz deve" olarak hükmeder; katilin velisi de, buna karşı yüzden fazla sığır üzerine anlaşma yaparsa, işte bu caiz olur.
Eğer deve yerine tartılan veya ölçülen şeyler üzerine, va'deli olarak anlaşma yaparsa, dirhemler ve dinarların dışında bu caiz olmaz. Çünkü, bu durumda borç, borca muaraza etmiş olur.
Eğer develere karşı, onların kıymeti veya daha fazlası üzerine, o hususta insanların aldanmayacağı şekilde, anlaşma yaparlarsa, işte bu anlaşma da caizdir.
Eğer hakim, dirhemler veya dinarlar hükmeylemiş de, katil yanında bulunmayan buğday, arpa, deve veya sığır üzerine anlaşma yapmışsa; bu anlaşma caiz olmaz.
Çünkü insanın yanında olmayan bir şeyi satması caiz değildir.
Ancak selem olursa o müstesnadır.
Eğer hakim deve veya sığır hükmeder; katil de bundan dolayı yanında olmayan buğday veya başka bir şeye karşı anlaşma yapar; sonra da onu ayrılmadan temin ederek öderse; bu durumda anlaşma caiz olur.
Şayet ayrılmadan ödeme yapamaz ve arpayı veya buğdayı teslim edemezse, bu durumda anlaşma caiz olmaz. Siracü'l-Vehhâc'da da böyledir.
Cinayet, işleyen şahıs değil de, bir başka şahıs diyetten fazlasına anlaşma yapar; onu da öderse, bu fazlalık batıl olur.
Şayet başka cins üzerine anlaşma yaparlarsa, o caiz olur.
Dirhemler olarak hükmedilir de, ona karşılık ikiyüz dinara anlaşma yapar ve aynı mecliste teslim alırsa, bu caiz olur.
Şayet bir şeyle hükmedilmeden önce, belirli olmayan yüz deve üzerine anlaşma yaparsa, o zaman alacaklı muhayyerdir: Develerin yaşlarında noksanlık varsa, alacaklı, onları almayı reddedebilir. Hâvî'de de böyledir.
Bir kimse, bir şahsı kasden, diğer bir şahsı da hataen öldürdükten sonra, ölenlerin velileri, diyetlerinden daha fâzla bir miktar karşılığında anlaşma yaparlarsa, bu sulh (- anlaşma) her ikisi hakkında da caizdir.
Eğer o veliler, iki diyet üzerine veya onlardan daha aza anlaşma yaparlarsa, ona, yarı yarıya ortak olurlar. Serahsî'nin Muhıyti'nde de böyledir.
İçki karşılığında nikah olan kadına, mehr-i misil gerekir. Kasden öldürülen bir adam için, diyet olarak içki şart koşuiursa, bu durumda bir şey gerekmez. Yani, bu diyet batıl olur. Kâfî'de de böyledir.
Hata ile işlenen cinayette de diyet vacibdir. İhtiyâr'da da böyledir.
Kasden kesilen elden dolayı, içki veya domuz üzerine anlaşma yapılsa; bu anlaşma caiz olmaz.
Diyetten af sahih olur. Bu durumda, eli kesilen, el kesene bir şey için müracaat edemez.
Cinayet hataen işlenmiş olursa, eli kesilen şahıs diyet için müracaat eder.
Anlaşma hür bir kişiye karşı yapılmışsa, durum böyledir. Muhıyt'te de böyledir.
Başka bir ölüm cinayetinin affına karşılık, af ile anlaşma yapılması caizdir. İhtiyar'da da böyledir.
Bir adam, diğerini kasden yaraladığında yaralanan şahıs, ya iyileşir veya ölür. Bu durumda, kasden yaralayan şahıs, eğer yaralamadan, vurmadan, baş yarmadan, el kesmeden veya başka bir cinayetten dolayı anlaşma yapmışsa, bu anlaşma caiz olur.
Şayet, eseri kaldığı halde bir eseri kalmadan yara iyileşirse, bu anlaşma batıl olur.
Eğer o yaralamadan dolayı, yaralanan şahıs ölürse; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, o anlaşma batıl diyet yacib olur.
İmâmeyn buna muhaliftir. Taraflar eşyayı hamseden (yaralama vurma, baş yarma, el kesme ve diğer bir cinayet gibi beş şeyden) ve onlardan dolayı meydana gelen şeylerden anlaşma yaparlar, ve yaralanan bundan ölürse, bu anlaşma caizdir.
Yaralanan iyi olursa, burada zikredildiğine göre yine, bu anlaşma caiz olur.
Bir adam, diğerini yaraladığında, yaralanan şahıs, bu yaralamadan dolayı anlaşma için, bir vekil tutar ve ölürse bu anlaşma nefisden olur. Eğer iyi olursa, bu durumda bir diyetin yarısı, yaralanana teslim edilir. SerahsFnin Muhiyti'nde de böyledir.
Cinayet kasden olduğu zaman yaralanan şahıs, yaralayanla ölüm hastalığı sırasında az bir şey üzerine anlaşma yaparsa, bu anlaşma caiz olur.
Eğer yaralama hataen olur ve anlaşma yapan da ölüm hastalığı üzerinde bulunur ve malının üçte birinden diyeti düşerse; bu vasiyyet akrabaları için sahih olur; katil için sahih olmaz. Eğer diyet katil üzre vacib ise, ölenin akrabaları onu alırlar. Muhıyt'te de böyledir.
Hasta bir adam, kasden ölümden dolayı hal-i hazırda ödenmek üzere, bin dirheme anlaşma yapar; anlaşmadan sonra da, onu bir yıl sonraya ertelerse, malının üçte birinden bu te'hir caiz olur. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, diğer bir şahsın parmağını, kasden veya hataen keser; sonra da bir mal karşılığı anlaşma yapar; bilahare, o kesilen parmağın yanındaki parmak da çolak olursa, kıyasa göre, kesen şahsa, o parmağın diyetini de vermesi gerekir.
Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir. İmâmeyn'e göre birşey gerekmez. Hâvî'de de böyledir. [19]
Konular
- Sulhun Hükmü
- Sulhun Şartları
- Sulhun Nevileri
- 2- BORÇLA İLGİLİ SULH VE BU SULH BEDELİNİ AYNI MECLİSTE VEYA BAŞKA MECLİSTE ALMAYA TEALLUK EDEN MES'
- 3- MEHİR, NİKÂH, HULÛ TALÂK, NAFAKA VE SÜKNÂ HUSUSLARINDA SULH
- Nafakadan Sulh
- 4- EMÂNET, HÎBE, İCÂRE, MÜDÂREBE VE REHİN HUSUSLARINDA SULH
- 5- GASB, SİRKAT, İKRAH VE TEHDİD GİBİ DURUMLARDA YAPILAN SULH
- 6- ÇALIŞANLARIN YAPTIĞI SULH
- 7- BEY' ( = ALIŞ - VERİŞ) VE SELEM HAKKINDA SULH
- Selemde Sulh
- 8- SULHDA MUHAYYERLİK VE MALIN KUSURU DOLAYISİYLE YAPILAN SULH
- 9- KÖLELİK VE HÜRRİYET DAVALARINDA YAPILAN SULH
- 10- AKAR KONUSUNDA YAPILAN SULH VE BUNUNLA İLGİLİ MES'ELELER
- 11- YEMİNLE İLGİLİ OLARAK YAPILAN SULH
- 12- KAN DÖKME VE YARALAMA HUSUSLARINDA YAPILAN SULH
- Kasden Öldürmede Sulh
- 13- ATIYYE HUSUSUNDA YAPILAN SULH
- 14- BAŞKA BİR ŞAHIS ADINA YAPILAN SULH
- 15- MİRAS VE VASİYYET HAKKINDA, VÂRİS VE VASİNİN YAPTIĞI SULH
- 16- MÜKÂTEP VE TİCÂRET YAPMASINA İZİN VERİLMİŞ OLAN KÖLENİN YAPTIĞI SULH MÜKÂTEBİN YAPTIĞI SULH
- Ticaret Yapmasına İzin Verilen Kölenin Yaptığı Sulh
- 17- ZÎMMÎ VE HARBÎ'NİN YAPTIĞI SULH ZİMMÎLERTN YAPTIĞI SULH
- Harbîlerin Yaptığı Sulh
- 18- DA'VACI VEYA DA'VALI ŞAHISLA SULH YAPIP SONRA DA ONUN İBTÂLİNT İSTEYEN KİMSELERİN İKÂME ETTİKLER
- 19- İKRARA TEALLUK EDEN SULH MES'ELELERİ
- 20- SULH BEDELİNİN NASIL TASARRUF EDİLECEĞİ HUSUSUNDA ANLAŞMADAN SONRA ORTAYA ÇIKAN MES'ELELER
- 21- SULH KONUSU İLE İLGİLİ ÇEŞİTLİ MES'ELELER
- KİTÂBÜR-REDÂ
- ( Süt Emme Kitabı)