Jan Jüstinyâni
Gayrimüslim tarihçilere göre, Jan Jüstinyâni adlı kahramanın varlığı muhasaranın uzama sebebi olmuş! Doğru olsa bile neticeye bir te'siri yoktur. Çünkü; Sultan Mehmed büyük bir azim ile gâyei yegânesi olan fetih'i gerçekleştirmek için, en büyük mâni olarak sûr'ları görmüştü. Bütün hazırlıklarını sûrları yıkarak, ufalamayı ve İstanbuta girmeye göre düzenlemişti bütün hesaplarım.
Nitekim; burçların ve sûrların, devrin en müthiş silahı toplar karşısında patır patır dökülmesi padişahın gayesine ulaşacağını göstermektedir. Buna; bilmem ne kapısı, ne Jan Jüstinyâni, ne Paîeogoslar ne de bizatihi Kostantin Dragase-zin engel olması kabildi. Nitekim; 28/mayıs/1953 sabahına yakın başlayan büyük yürüyüş ve hücum, İstanbulun batı yönü boyunca uzayıp giden sûrların her tarafından şehre girildi.
Kerkoporta Kapısı, Jüstinyâni'nin yaralanması gibi olaylar savaşın tabii ve beklenen neticelerindendir. Yoksa bunların Osmanlı fethini önleyecek bir güç olmadığını kabullenmek gerekir. Ayrıca bu iradeye karşı koyacak kuvvete ve de yardıma sahip değillerdi.
Nitekim; "İstanbul ve Boğaziçi" isimli eserin sahibi Meh-med Ziya Bey merhumun: "Jüstinyâni'nin geri çekilmesi, şehrin sükûtunu getirdi denmesi asla doğru bir söz değildir" demekte olduğunu buraya kaydetmeden geçmeyelim. Zâten Venedikli Barbaro'ya göre Jüstinyâni yaralanmış filânda değildir. Jüstinyâni; Sultan'ın büyük gücünü idrâk etdikten sonra, düştüğü üzüntü sonunda, bulunduğu yeri terketme karan almıştır. Bu arada da Jüstinyâni'nin durumu hakkında tarihçiler farklı şeyler söylemektedirler bunlardan Kalkondil; kurşun ile elinden yaralandı Tetaîdi, ki bu adam Galata'da zabıta müdürü idi bunun beyanı kolvirin adı verilen bir top mermisiyle yaralandığını söylerken, Kritivulos büyük karabina ile atılmış büyük bir mermi, zırh gömleğini delerek göğsünden girip, sırtından çıkmıştır, derken Rikşeriyo adlı bir târihçiyse bambaşka bir şey İfâde ediyor: "Jüstinyani'yi yaralayan; ne bir Türk askeri, ne de attığı bir şeydir. Onu kendi adamlarından biri attığı ok ile yaralamıştır. Kritivulos başka bir yerde de, bir Türk askerinin kılıcıyla Jüstinyâni ölmüştür demektedir. Bizim kaynaklarımız Ulubadlı Hasan; Jüstinyani'yi kılıcıyla karnını deşerek öldürmüştür, dedikten sonra Hasan'ın yürüyüşüne devam ettiğini bildirmektedir az sonra sûr dibinden yukarı çıkmaya başlarken atılan oklar ve taşlar şahadet şerbetini içmesine sebeb olmuştur demektedir.
Nitekim; burçların ve sûrların, devrin en müthiş silahı toplar karşısında patır patır dökülmesi padişahın gayesine ulaşacağını göstermektedir. Buna; bilmem ne kapısı, ne Jan Jüstinyâni, ne Paîeogoslar ne de bizatihi Kostantin Dragase-zin engel olması kabildi. Nitekim; 28/mayıs/1953 sabahına yakın başlayan büyük yürüyüş ve hücum, İstanbulun batı yönü boyunca uzayıp giden sûrların her tarafından şehre girildi.
Kerkoporta Kapısı, Jüstinyâni'nin yaralanması gibi olaylar savaşın tabii ve beklenen neticelerindendir. Yoksa bunların Osmanlı fethini önleyecek bir güç olmadığını kabullenmek gerekir. Ayrıca bu iradeye karşı koyacak kuvvete ve de yardıma sahip değillerdi.
Nitekim; "İstanbul ve Boğaziçi" isimli eserin sahibi Meh-med Ziya Bey merhumun: "Jüstinyâni'nin geri çekilmesi, şehrin sükûtunu getirdi denmesi asla doğru bir söz değildir" demekte olduğunu buraya kaydetmeden geçmeyelim. Zâten Venedikli Barbaro'ya göre Jüstinyâni yaralanmış filânda değildir. Jüstinyâni; Sultan'ın büyük gücünü idrâk etdikten sonra, düştüğü üzüntü sonunda, bulunduğu yeri terketme karan almıştır. Bu arada da Jüstinyâni'nin durumu hakkında tarihçiler farklı şeyler söylemektedirler bunlardan Kalkondil; kurşun ile elinden yaralandı Tetaîdi, ki bu adam Galata'da zabıta müdürü idi bunun beyanı kolvirin adı verilen bir top mermisiyle yaralandığını söylerken, Kritivulos büyük karabina ile atılmış büyük bir mermi, zırh gömleğini delerek göğsünden girip, sırtından çıkmıştır, derken Rikşeriyo adlı bir târihçiyse bambaşka bir şey İfâde ediyor: "Jüstinyani'yi yaralayan; ne bir Türk askeri, ne de attığı bir şeydir. Onu kendi adamlarından biri attığı ok ile yaralamıştır. Kritivulos başka bir yerde de, bir Türk askerinin kılıcıyla Jüstinyâni ölmüştür demektedir. Bizim kaynaklarımız Ulubadlı Hasan; Jüstinyani'yi kılıcıyla karnını deşerek öldürmüştür, dedikten sonra Hasan'ın yürüyüşüne devam ettiğini bildirmektedir az sonra sûr dibinden yukarı çıkmaya başlarken atılan oklar ve taşlar şahadet şerbetini içmesine sebeb olmuştur demektedir.
Konular
- Karaman İlhakı
- Uzun Hasan İle Otlukbeli Savaşı
- Otluk Beli Savaşında Varılan Netice
- Avrupayla Büyük Savaş Silsilesi
- Merkad-İ Fatih'i Ziyaret
- Şerh
- Fâtih Sultan Mehmed'in Hanımları Ve Çocukları
- Osmanlı'nın Çıkışında Avrupa'ya Bakış
- Batı Ve Güney Avrupa Devletleri Ahvâli
- Avrupa'da Rönesans Ve Reform
- Sultan 1. Mehmed'in Deniz Hareketleri
- Osmanlı - Venedik Deniz Savaşı
- Hristiyanların Reformu?
- Okuma Parçası:
- İstanbul'un Fethi Üzerine Ecnebi Hezeyanlar!
- Jan Jüstinyâni
- Bizans'a Yardım
- Edirne'de Olanlar
- Çirkin İftira
- Top Devrinin Milâdı
- Top'ün Denenmesi
- Edirne'den Çıkış
- Otag-I Hümayün'da Neler Var?
- Donanmaya Engel Zincir
- Haliç Ağzındaki Tedbir!
- 12/Nisan Bombardımanı
- Beklenmeyen Elçi
- Kan Ağlıyor!
- SULTAN 2. BAYEZID (VELÎ)
- Tahta Geçişi