Donanmaya Engel Zincir
Şulomberje bu meseleye de şöyle bakıyor: "Sarayburnu önünden gerilmiş bulunan ve liman girişini tıkayan zincirin bağlı olduğu Tevriyon mevkiine kadar olan bölgeyide Balta-oğlu komutasındaki donanma göz altında tutacaktı.
Sultan Mehmed; zinciri tahrip edip, kıyıya çıkabildikleri takdirde burada bulunan surlardaki kuvvetin yetersiz ve savunmadaki zaafiyetini düşünmüş olduğundan, buradan şiddetli hücumlar tasarlamaktaydı. Meşhur zincir aşılacak gibi olmadığından, donanması burada sadece gözcülük yapma durumunda kalmıştı. Bu bakımdan Sultan Mehmed şehri ancak iki cepheden zorlamak durumunda kalmıştı.
Şulomberje; çalışmasının 75. ve 76. sahifelerinde, Bizans'ın uğradığı eski bir muhasarayı şöyle nakleder: "1204 senesinde haçlı orduları tarafından Bizans muhasaraya maruz kalmıştı. Bu muhasarada Hanri Dandolo, gemileri sayesinde Haliç tarafından galibiyetle sonuçlanacak bir hücum yapmıştır. Ancak biraz evvel Bizans amirali Mihail Sotirigi-nos, Bizans filosunu satmak suretiyle ihanet etmişti.
Bunun ihanetiyle İtalyan kadırgaları liman girişini tıkayan zinciri çözüp, hiçbir müşkülatla karşılaşmadan Halic'e girebilmiştir. Arab'lar gibi,' Türk ırkından olan Avar'larda bundan asırlarca önce sahip oldukları sayısız harp gemilerine rağmen, gemilerini asla sahile yanaştıramamışlar, buna karşılık, iri Bizans harp gemileri ve Rum âteşi denilen suda dahi sön-miyen müdafaa vasıtaları sayesinde, Marmara sahili tarafından Bizans surlarına ciddi bir hücuma muvaffakiyet bulamadılar..."
Yazar Mösyö Şulomberje; çalışmasının 85. sahifeşinde Türk top döküm sanayiinin varmış olduğu enteresan merhaleyi anlattığının farkındamı bilmem amma, bu asrın tekniği bile bu safhanın ucunu tutamadı. Düşman hedefleri önünden lâzım gelen tarz silah imâli. İşte bir millet silâh sanayiini milli bir sanayii olarak benimser ve tatbike koyarsa, o millet hiç bir zaman cephane ve silaha muhtaç hâle gelmez. Sultan Fâtih'in 1453'de ki harp sanayii hamlesini 1970'den beri millete ve devlete kabulettirmeye çalışan; Milli Görüş mimarı Prof. Dr. Necmeddin Erbakan ve Milli Görüşe gönül vermiş olanlar, Sultan Fâtih şuurunu aziz vatanımızın hayat-ı siya-siyyesinde ve temadi-i ömrüne kazandırmakla, Müslüman Türk milletinin, uydu devlet değil, lider devlet olma mücadelesini başlattılar ve bu sonunda gerçekleşecektir.
Milletimiz, mirasçısı olduğu ecdadının en güzel taraftarıyla dünyada adaletin temsilcisi olduğu, eski ve şaşaalı günleri yeniden ihya edecektir. Neyse biz şimdi; Sultan Fâtih'in fevkalâdeliklerini anlatan Kritivulos'u, Şulomberje aracılığıyla dinleyelim: "Ünlü tarihçi Kritivulos Rum olmakla birlikte, Sultan 2. Mehmed'in sâdık bir tebaasıdır. Bahse konu tarihçi 2. Mehmed'in topları için şunları söylüyor:
<Ordusunu İstanbul önlerine en uygun şekilde yerleştirdikten sonra, topları dökenleri yanına çağırdı. Onlarla bu silahların tahrip gücünü, karşıda duran sûrları yıkıp, yıkamayacağını konuştu. Mühendisler ise; büyük toplara ilâve edilmek üzere burada da aynı veya daha büyüklükte toplar dökülebi-leceğini bunun yapılması hâlinde, sûrların yerle bir edileceği cevabını verdiler. Ancak müthiş denilebilecek bir maddi imkânı gerektirdiği beyanında da bulundular. Padişah; derhal istenenleri verdiğini söyledi. Bunun üzerine bu mühendisler, insanın kendi gözleri görmese inanamayacağı, hummalı bir çalışma ile dehşet verici büyüklükte toplan imâl etmeye başladılar.
<Kritivulos devamla:<mühendisler son derece yağlı ve hafif killi toprağı, içerisine dağılmasın diye keten, kenevir gibi bazı lifleri içine kıyıpda katıyorlardı. Sonra da, günlerce o kumu yoğurup kıvamını bulduğuna kanaat getirince kalıp haline getiriyorlardı..> Diyen Kritivulos, kalıbın nasıl yapıldığını anlatmaktan da kendini alamaz. Fakat biz bu top bahsine son vermeden, mübalağa sanatından bir örnek olmak üzere Şuiomberje'nin, İngiliz tarihçi Piyers'den alıntilıdığını nakledelim ve biraz da, deniz de olmazsa karada yüzen gemiler bölümüne geçerek, bu kıymetli eserden aldıklarımıza gemilerle son verelim.
Piyers'in ifadatı: <her İki taraf, Türkler ve Bİzans'iılâr ve bilhassa Türkler o kadar çok çok atışı yapmaktaydı ki bu atışlar esnasında, havada gelen okların yığılması ara sıra güneşin ışıklarını göstermeyecek birbulut hâline geliyordu.> Her nekadar mösyö Piyers'in ki bir mübalağaysada ancak dikkat çekmek istediği bana kalırsa, Sultan Mehmed'in ordusunun mücahidleri okçuların kudretini işaret ettiğidir.
Sultan Mehmed; zinciri tahrip edip, kıyıya çıkabildikleri takdirde burada bulunan surlardaki kuvvetin yetersiz ve savunmadaki zaafiyetini düşünmüş olduğundan, buradan şiddetli hücumlar tasarlamaktaydı. Meşhur zincir aşılacak gibi olmadığından, donanması burada sadece gözcülük yapma durumunda kalmıştı. Bu bakımdan Sultan Mehmed şehri ancak iki cepheden zorlamak durumunda kalmıştı.
Şulomberje; çalışmasının 75. ve 76. sahifelerinde, Bizans'ın uğradığı eski bir muhasarayı şöyle nakleder: "1204 senesinde haçlı orduları tarafından Bizans muhasaraya maruz kalmıştı. Bu muhasarada Hanri Dandolo, gemileri sayesinde Haliç tarafından galibiyetle sonuçlanacak bir hücum yapmıştır. Ancak biraz evvel Bizans amirali Mihail Sotirigi-nos, Bizans filosunu satmak suretiyle ihanet etmişti.
Bunun ihanetiyle İtalyan kadırgaları liman girişini tıkayan zinciri çözüp, hiçbir müşkülatla karşılaşmadan Halic'e girebilmiştir. Arab'lar gibi,' Türk ırkından olan Avar'larda bundan asırlarca önce sahip oldukları sayısız harp gemilerine rağmen, gemilerini asla sahile yanaştıramamışlar, buna karşılık, iri Bizans harp gemileri ve Rum âteşi denilen suda dahi sön-miyen müdafaa vasıtaları sayesinde, Marmara sahili tarafından Bizans surlarına ciddi bir hücuma muvaffakiyet bulamadılar..."
Yazar Mösyö Şulomberje; çalışmasının 85. sahifeşinde Türk top döküm sanayiinin varmış olduğu enteresan merhaleyi anlattığının farkındamı bilmem amma, bu asrın tekniği bile bu safhanın ucunu tutamadı. Düşman hedefleri önünden lâzım gelen tarz silah imâli. İşte bir millet silâh sanayiini milli bir sanayii olarak benimser ve tatbike koyarsa, o millet hiç bir zaman cephane ve silaha muhtaç hâle gelmez. Sultan Fâtih'in 1453'de ki harp sanayii hamlesini 1970'den beri millete ve devlete kabulettirmeye çalışan; Milli Görüş mimarı Prof. Dr. Necmeddin Erbakan ve Milli Görüşe gönül vermiş olanlar, Sultan Fâtih şuurunu aziz vatanımızın hayat-ı siya-siyyesinde ve temadi-i ömrüne kazandırmakla, Müslüman Türk milletinin, uydu devlet değil, lider devlet olma mücadelesini başlattılar ve bu sonunda gerçekleşecektir.
Milletimiz, mirasçısı olduğu ecdadının en güzel taraftarıyla dünyada adaletin temsilcisi olduğu, eski ve şaşaalı günleri yeniden ihya edecektir. Neyse biz şimdi; Sultan Fâtih'in fevkalâdeliklerini anlatan Kritivulos'u, Şulomberje aracılığıyla dinleyelim: "Ünlü tarihçi Kritivulos Rum olmakla birlikte, Sultan 2. Mehmed'in sâdık bir tebaasıdır. Bahse konu tarihçi 2. Mehmed'in topları için şunları söylüyor:
<Ordusunu İstanbul önlerine en uygun şekilde yerleştirdikten sonra, topları dökenleri yanına çağırdı. Onlarla bu silahların tahrip gücünü, karşıda duran sûrları yıkıp, yıkamayacağını konuştu. Mühendisler ise; büyük toplara ilâve edilmek üzere burada da aynı veya daha büyüklükte toplar dökülebi-leceğini bunun yapılması hâlinde, sûrların yerle bir edileceği cevabını verdiler. Ancak müthiş denilebilecek bir maddi imkânı gerektirdiği beyanında da bulundular. Padişah; derhal istenenleri verdiğini söyledi. Bunun üzerine bu mühendisler, insanın kendi gözleri görmese inanamayacağı, hummalı bir çalışma ile dehşet verici büyüklükte toplan imâl etmeye başladılar.
<Kritivulos devamla:<mühendisler son derece yağlı ve hafif killi toprağı, içerisine dağılmasın diye keten, kenevir gibi bazı lifleri içine kıyıpda katıyorlardı. Sonra da, günlerce o kumu yoğurup kıvamını bulduğuna kanaat getirince kalıp haline getiriyorlardı..> Diyen Kritivulos, kalıbın nasıl yapıldığını anlatmaktan da kendini alamaz. Fakat biz bu top bahsine son vermeden, mübalağa sanatından bir örnek olmak üzere Şuiomberje'nin, İngiliz tarihçi Piyers'den alıntilıdığını nakledelim ve biraz da, deniz de olmazsa karada yüzen gemiler bölümüne geçerek, bu kıymetli eserden aldıklarımıza gemilerle son verelim.
Piyers'in ifadatı: <her İki taraf, Türkler ve Bİzans'iılâr ve bilhassa Türkler o kadar çok çok atışı yapmaktaydı ki bu atışlar esnasında, havada gelen okların yığılması ara sıra güneşin ışıklarını göstermeyecek birbulut hâline geliyordu.> Her nekadar mösyö Piyers'in ki bir mübalağaysada ancak dikkat çekmek istediği bana kalırsa, Sultan Mehmed'in ordusunun mücahidleri okçuların kudretini işaret ettiğidir.
Konular
- Batı Ve Güney Avrupa Devletleri Ahvâli
- Avrupa'da Rönesans Ve Reform
- Sultan 1. Mehmed'in Deniz Hareketleri
- Osmanlı - Venedik Deniz Savaşı
- Hristiyanların Reformu?
- Okuma Parçası:
- İstanbul'un Fethi Üzerine Ecnebi Hezeyanlar!
- Jan Jüstinyâni
- Bizans'a Yardım
- Edirne'de Olanlar
- Çirkin İftira
- Top Devrinin Milâdı
- Top'ün Denenmesi
- Edirne'den Çıkış
- Otag-I Hümayün'da Neler Var?
- Donanmaya Engel Zincir
- Haliç Ağzındaki Tedbir!
- 12/Nisan Bombardımanı
- Beklenmeyen Elçi
- Kan Ağlıyor!
- SULTAN 2. BAYEZID (VELÎ)
- Tahta Geçişi
- Padişah Tabutu Taşıyan Padişah
- Cem Sultanın Tahtı Saltanat İddiasına Kalkışı
- Bayezid-İ Velî Hazretlerinin Bürsa'yı Yıkımdan Kurtarması
- Venedik Muharebesi
- Kahraman Denizciler Ve Büyük Şehid Burak Reis
- Navarın Baskını
- İran'ın Meşhur Şah İsmail'inin Meydana Çıkışı
- Şah İsmail Hakkında Kısa Bir Malûmat