Çarpışma Vükü Bülüyor
Osmanlı serdar'ının yanma bir atlı, çatlatırcasına sürdüğü atından atlıyarak hemen huzura koştu. Bekletmeden veziriazamın çadırına alındı ve biraz nefeslenmesini serdarın kendisini hemen kabul edeceğini söylediğinde o yerinde durami-yordu. Getirdiği haber mühimdi, namaz gibi nasıl vakti giren namazı insan hemen kılmaz ve o arada emri hak vâki olursa o namazın borcu ile ahiret yolculuğu başlarsa, işte bu haberi vermeden ölürse orduyu islâmiyeyi tehlikeye atmış olur endişesi içinde sabırsızlıkla geçen dakikaları beklemeğe başladı! Haydi huzura gir! Dendiğinde, "üzün İbrahim Paşadan hayırlar ve müddeti ömrünüz uzun olsun duaları ile birlikte düşmandan haber getirdim. Çatala benzer ayrı iki yoldan düşman ordusu yaklaşmaktadır ve bizle aralarında üç saatlik bir mesafe kalmıştır" dedikten sonra, el bağlayıp kenara çekildi. Sadrıazam ve serdarı ekrem unvanı ile orduyu hümayun komutanlığı etmekte olan, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Uzunca İbrahim Paşaya pek kızgın olduğundan gelmiş bulunan haberci yiğide berhudar olasın dedikten sonra vaktin geldiğini savaşın başlaması tedbirlerinin sonuncusunun talimatını vermeye başladı.
Viyana şehrinde muhasaraya maruz kalmış bulunan Viya-nalılar, Kalenburg burçlarında halâskârlarlan askeri birlikleri gelince öyle bir sevinç gösterileri yapmaya başladılarki, bunu gören gerçekten kurtulduklarında ne yapacaklardır diye merak etmekten kendini alamazdı. Düşman; bol cephane ve hayli sayıda toplarıyla, yağmur gibi daneler göndermekteydi. Tüfenk kurşunları ise son derece mebzuliyette olduğundan şakır şakır ateşleniyordu. İki ayı geçen kuşatmanın yorduğu Osmanlı askeri, kumandan İle maiyeti arasında aşikâr olan anlaşmazlıkların faturasını ödemeye başladıydı ve bu ödeme kan ve can pahasına yapılmaktaydı.
Osmanlı ordusu sağ cenahında Budin Beylerbeyi üzün İbrahim Paşa, saldırıya tahammülü kalmamış askerleriyle bozguna yüz tutarken, sol kolda yeralmış bulunan Sarı Hüseyin Paşa uzun süre dayanmağa muvaffakiyet gösterirken, elindeki kuvvetleri dağılmış olan Kırım hân'ı kuvvetlerinden muavenet göremediğinden onun tarafı da dağılmaya yüz tuttu. Merkezin cenahlarla yâni sağ ve sol tarafındaki mesafe açılınca bu boşluğu düşman kuvvetleri doldurmaya başladı ki, bu savaşın en mühim bir anı idi!
Eğer dağılmış sağ ve de sol cenahlar dışarı doğru dağılacaklarına içe yâni merkeze kayarak derli toplu bir hareket takip etselerdi, merkez pek kuvvet kazanacak boşluklara girmiş düşman askeri, adeta bir çarkın dişlileri arasında ezilip, öğütülmüş olacaklardı. Ne var ki; dağılma dışa doğru olduğundan iç tarafda boşluk daha fazla büyüyor ve sadrıazamın ortada bulunduğu hedef adeta düşman askeriyle, ancak mukayese kabul etmez bir sayı farkıyla düşman lehine inkişaf etmekteydi.
Lehistan Kralı saldırıda bizzat bulunmaktaydı ve sadn-azam Paşa burada cesaretini ve metanetini ortaya koyarken nice parmaklar ısırttı. Altı saat burada yiğitleriyle omuz omuza kılıç salladı. Cenah diye bir şey kalmamış ortada görünen, sadece bir merkez ve dere gibi bu merkeze akmakta olan insan seliydi. Sadnazam vuruşa vuruşa çekildi ve ordugâhına geldi.
Metris de kuşatma faaliyeti devam edenlerin otuzbinini derhal savaşa çekti. Düşman askeri hemen peşlerinden ordugâha dalmışlar, kılıç şakırtıları, silah sesleri aynı Haço-va'da olduğu gibi burda da yaşanmaktaydı. Sadnazam Paşa savaşın gidişatına dâir kestirdiği karar kendini düşman üzerine atmak ve şehadet şerbeti içmekle, dünyevi hesabı kapatmaktı. Peşinden vuruşmaya devama başladığında Sipahiler Ağası Osman Ağa; <Efendimiz! kerem eyle iş işden geçti size şahadet yakışır da, ancak sizin varlığınız askerin ruhudur! Eğer siz yok olursanız herkes kırılır, ne olur buyrun gidelim dedikten sonra Sancakı Şerifi alıpda, otağın arka kapısından Yanikkale istikametine uzaklaştığı görüldü.
Serdarı Ekrem'in geride bıraktığı eşyayı zâtiyesi, ordu hazinesi, ordugâhın onbeşbin çadırı üçyüz top ve nice malla birlikte, Köprülüler devriydi de. . Şimdi savaşın sonunun Târihi Osmanî Encümeni'nin 3. sene sahife 1007'den şu nakli özetleyerek alalım: "Müellifi bu harpte bulunmuş olan Mi-yar'üd Düvel adlı yazma eser kabahati üzün İbrahim Paşaya yükleterek şöyle diyor: <Budin Valisi İbrahim Paşa serdarın işi ileri götürdüğünü istemeyenlerin başında idi. Önce, Yanık-kaleT altında köprülerin muhafazasına tâyin olunmuştu. Orduyu hümayuna gelip, müşavere ettiklerinde ibrahim Paşa nice illet ve özürler yâni sebeb ve mahzurlar söyleyip, kâfir çoktur uygun olan, Metristen askeri ve topları çıkarıp dönmektir. Dedi.
Serdar ise; altmış gündür bu kaleyi muhasara etmekteyiz. Askerin yaralısı ve şehidi vardır. Her bir ocağın şehidieriyie etraf kabristana döndü. Bu kadar çok mal ve para harcandı. İş ele geçmek üzereyken dönersek padişaha ne cevap veririz dediğini beyan eder ve serdarın sözlerini şöyle bitirdiğini ifade eder: <Kara Mehmed Paşa vesair Paşalar da, tabur ile harpediyorlar diye ibrahim Paşaya, padişah seni tabur üzerine serdar tâyin etdi dedi ve Kırım hânı'nıda düşman taburlarını karşılamağa yolladı>.."
Aziz okurlarım yine bu Viyana savaşının arka plânına dâir o savaşda yer almış bulunan Bursalı Hasan Esirî Mİyarüd Düvel adlı el yazması eserinden şöyle bir ifadesiyle sahifemi-zi süsleyelim ve ondan sonra bu ifadeler ışığı altında 319 sene sonra da olsa bir de biz tahlil etmeye çalışalım: Esirî demekteki; "dahi akşam oldu ve akıbet yâni sonunda Amca Hasan Ağa (Köprülü Mehmed Paşanın kardeşi) serdarı ekre-me buyur gidelim dedi. Sancağı Şerifi ve asakiri islâmı, selamete çıkarmağa sây eyle yâni çalış, şimdengeru iş işden geçti! îyazenbillah şimdiyse Sancağı Şerifi düşmana aldırısında kıyamete kadar siperi lanet oluruz! Dediğin de; Veziriazam ağlayarak oturduğu iskemle üzerine çıkıp, bir koltuğuna Amca Hasan Ağa ile bir koltuğuna Cebecibaşı Siyavuş Ağa girip ve bile olan cümle topian ve de cephaneyi bırakıp orduyu hümayuna avdet olundu" demektedir.
Viyana şehrinde muhasaraya maruz kalmış bulunan Viya-nalılar, Kalenburg burçlarında halâskârlarlan askeri birlikleri gelince öyle bir sevinç gösterileri yapmaya başladılarki, bunu gören gerçekten kurtulduklarında ne yapacaklardır diye merak etmekten kendini alamazdı. Düşman; bol cephane ve hayli sayıda toplarıyla, yağmur gibi daneler göndermekteydi. Tüfenk kurşunları ise son derece mebzuliyette olduğundan şakır şakır ateşleniyordu. İki ayı geçen kuşatmanın yorduğu Osmanlı askeri, kumandan İle maiyeti arasında aşikâr olan anlaşmazlıkların faturasını ödemeye başladıydı ve bu ödeme kan ve can pahasına yapılmaktaydı.
Osmanlı ordusu sağ cenahında Budin Beylerbeyi üzün İbrahim Paşa, saldırıya tahammülü kalmamış askerleriyle bozguna yüz tutarken, sol kolda yeralmış bulunan Sarı Hüseyin Paşa uzun süre dayanmağa muvaffakiyet gösterirken, elindeki kuvvetleri dağılmış olan Kırım hân'ı kuvvetlerinden muavenet göremediğinden onun tarafı da dağılmaya yüz tuttu. Merkezin cenahlarla yâni sağ ve sol tarafındaki mesafe açılınca bu boşluğu düşman kuvvetleri doldurmaya başladı ki, bu savaşın en mühim bir anı idi!
Eğer dağılmış sağ ve de sol cenahlar dışarı doğru dağılacaklarına içe yâni merkeze kayarak derli toplu bir hareket takip etselerdi, merkez pek kuvvet kazanacak boşluklara girmiş düşman askeri, adeta bir çarkın dişlileri arasında ezilip, öğütülmüş olacaklardı. Ne var ki; dağılma dışa doğru olduğundan iç tarafda boşluk daha fazla büyüyor ve sadrıazamın ortada bulunduğu hedef adeta düşman askeriyle, ancak mukayese kabul etmez bir sayı farkıyla düşman lehine inkişaf etmekteydi.
Lehistan Kralı saldırıda bizzat bulunmaktaydı ve sadn-azam Paşa burada cesaretini ve metanetini ortaya koyarken nice parmaklar ısırttı. Altı saat burada yiğitleriyle omuz omuza kılıç salladı. Cenah diye bir şey kalmamış ortada görünen, sadece bir merkez ve dere gibi bu merkeze akmakta olan insan seliydi. Sadnazam vuruşa vuruşa çekildi ve ordugâhına geldi.
Metris de kuşatma faaliyeti devam edenlerin otuzbinini derhal savaşa çekti. Düşman askeri hemen peşlerinden ordugâha dalmışlar, kılıç şakırtıları, silah sesleri aynı Haço-va'da olduğu gibi burda da yaşanmaktaydı. Sadnazam Paşa savaşın gidişatına dâir kestirdiği karar kendini düşman üzerine atmak ve şehadet şerbeti içmekle, dünyevi hesabı kapatmaktı. Peşinden vuruşmaya devama başladığında Sipahiler Ağası Osman Ağa; <Efendimiz! kerem eyle iş işden geçti size şahadet yakışır da, ancak sizin varlığınız askerin ruhudur! Eğer siz yok olursanız herkes kırılır, ne olur buyrun gidelim dedikten sonra Sancakı Şerifi alıpda, otağın arka kapısından Yanikkale istikametine uzaklaştığı görüldü.
Serdarı Ekrem'in geride bıraktığı eşyayı zâtiyesi, ordu hazinesi, ordugâhın onbeşbin çadırı üçyüz top ve nice malla birlikte, Köprülüler devriydi de. . Şimdi savaşın sonunun Târihi Osmanî Encümeni'nin 3. sene sahife 1007'den şu nakli özetleyerek alalım: "Müellifi bu harpte bulunmuş olan Mi-yar'üd Düvel adlı yazma eser kabahati üzün İbrahim Paşaya yükleterek şöyle diyor: <Budin Valisi İbrahim Paşa serdarın işi ileri götürdüğünü istemeyenlerin başında idi. Önce, Yanık-kaleT altında köprülerin muhafazasına tâyin olunmuştu. Orduyu hümayuna gelip, müşavere ettiklerinde ibrahim Paşa nice illet ve özürler yâni sebeb ve mahzurlar söyleyip, kâfir çoktur uygun olan, Metristen askeri ve topları çıkarıp dönmektir. Dedi.
Serdar ise; altmış gündür bu kaleyi muhasara etmekteyiz. Askerin yaralısı ve şehidi vardır. Her bir ocağın şehidieriyie etraf kabristana döndü. Bu kadar çok mal ve para harcandı. İş ele geçmek üzereyken dönersek padişaha ne cevap veririz dediğini beyan eder ve serdarın sözlerini şöyle bitirdiğini ifade eder: <Kara Mehmed Paşa vesair Paşalar da, tabur ile harpediyorlar diye ibrahim Paşaya, padişah seni tabur üzerine serdar tâyin etdi dedi ve Kırım hânı'nıda düşman taburlarını karşılamağa yolladı>.."
Aziz okurlarım yine bu Viyana savaşının arka plânına dâir o savaşda yer almış bulunan Bursalı Hasan Esirî Mİyarüd Düvel adlı el yazması eserinden şöyle bir ifadesiyle sahifemi-zi süsleyelim ve ondan sonra bu ifadeler ışığı altında 319 sene sonra da olsa bir de biz tahlil etmeye çalışalım: Esirî demekteki; "dahi akşam oldu ve akıbet yâni sonunda Amca Hasan Ağa (Köprülü Mehmed Paşanın kardeşi) serdarı ekre-me buyur gidelim dedi. Sancağı Şerifi ve asakiri islâmı, selamete çıkarmağa sây eyle yâni çalış, şimdengeru iş işden geçti! îyazenbillah şimdiyse Sancağı Şerifi düşmana aldırısında kıyamete kadar siperi lanet oluruz! Dediğin de; Veziriazam ağlayarak oturduğu iskemle üzerine çıkıp, bir koltuğuna Amca Hasan Ağa ile bir koltuğuna Cebecibaşı Siyavuş Ağa girip ve bile olan cümle topian ve de cephaneyi bırakıp orduyu hümayuna avdet olundu" demektedir.
Konular
- Ululemre İtaat Talebi
- Tercih Paraya Değil Sancağa
- Saraya Dönenlerin Karşılanışı
- Ağaların Şefaat Talebi
- Cezalandırmada İki Anlayış
- Anadolu Kıyamları
- Saçlı Şeyh
- Köprülüler Devri
- Fâzıl Ahmed Paşa Girid'de
- Sarıkamış Kazakları Hatmanı
- Avusturya Seferine Girişin Hikâyesi
- Viyana Seferi Savaşa Kitlendi
- Sefer Müşaveresi
- Osmanlı Ordusu Silahları
- Düşman Taarruzu
- Çarpışma Vükü Bülüyor
- Bizim Tahlilimiz!
- Mağlûbiyetin Şahıslara Tesiri
- Ciğerdelenin Kaybı
- Kırım Hân'ının Azledilmesi
- Belgrad Ve Ölüm!
- Sadrıazam'ın Katli
- Bir Devir Kapanıyor!
- Kahraman Paşalar
- Kara İbrahim Paşa Düşerken!
- Sadrıazamla Beraber Değişim
- Süleyman Paşa Ve Budın'ın Düşmesi
- Büdin Şarkısı
- İmdadı Seferiyye