Düşman Taarruzu
Başkumandan Jan Sobiyeski komutasında, yüzbin kişiden İl fazla haçlı ordusu, bir koluda Dük dö Loren komutasında Tuna Nehrini Şimalden yâni kuzeyden gelerek Kalenburg Dağındaki mukavemetimizi kırarak işgale muvaffak oldular.
Serdarı Ekrem düşman kuvvetlerine karşı altıbin askerle, pzirlerden Kara Mehmed Paşayı gönderirken üzün İbrahim Pasa yanınc*a bulunan yirmibinden fazla askeriyle, Kanburg Geçidini tutması emrini vermişti. Kırım han'ı tarafın-, düşman kuvvetlerinin Tuna Nehrini aştıktan sonra yapılma sı lâzım gelen iş, ordunun arkasının çevrilerek, emniyetsizliğe duçar edilmesi idi. Ancak; Kırım han'ı bu işlevini yerine getirmedi. İşte biz burada, kendi mülahazamız yerine, muteber târih kitaplarından sayılan ve buna hak kazanmış olan üzunçarşılı Târihinde; 3. cilt, 1. kısımda sahife 451'den bir dip not yazısını aktaralım gerekirse bizde bunu tahlile çalışırız: "Veziriazamın, Murad Giraya evvelce teveccühü vardı; fakat serdarı ekremin arzusu hilafına Viyana muhasarasını muvafık bulmaması ve Yanıkkale ve Komaronun alınmalarını, tavsiye etmesi üzerine gözden düştü ve veziriazama karşı ihtiyatlı hareket etmeğe başladı. Murad Giray maiyyetini, Selim Giray gibi zaptu raptdan âcizdi, kuvvetleri üzerinde otoritesi olmadığı görülüyordu. Düşmanın Tunayı geçmesine mâni olmak için tâyin edildiği İskender Köprüsünü muhafaza edememiş ve yüksekçe bir yerden elini böğrüne koymuş olduğu halde, at üzerinde düşmanın geçişini seyrediyordu. Bu hâl üzerine kendi imamı yanına giderek: <Hân'ım; şu bölük bölük geçen kâfirleri kırdırsanız gerisi kesilmezmiydi?> demesi üzerine, hân: <Behey efendi sen bu Osmanlının bize ettiği çevri bilmezsin; ancak bizi bir hâle kodular ki yanlarında trlak ve Buğdan keferesi kadar rağbetimiz kalmadı, bu düşmanın hareket ve cemiyetini, kaç defadır yazıp bildirdim, uŞman çok, mukavemet mümkün değil, askeri metristen vKaralım, iktiza ederse saf cengi edelim ve illâ selamet yere elim dedim, inadından dönmeyip söz geçiremedim, tekdir u cevapları ve gönderdiği mektuplarında, kokmuş beygir varıcaya kadar yazmış.
İr.'şallahüteâla bu düşmanın defi yanımda iş değildi ve bili-rimki dinimize de düşmez bir ihanettir. Lâkin gayret beni ko-madi, anlarda görsün kendilerin kaç akçelik adam imiş, Tatar kadrin bilsinler!> diyerek atını depip kuvvetlerini alarak ordugâha geldi ve sadnazamın çadırına inip vaki hâli söyledi vede düşmanın yürüyüşüne göre Pazar günü mukabil olacaklarını (yâni karşılaşacaklarını) beyan etti. 17/rama-zan/1094-10/eylül/1683 Sevgili okurlarım görüyorsunuz! İnsanoğlu ne çok yanlışların zebunu oluyor.. Meselâ Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, veziriazamı olduğu devletin tarihindeki, 1. Ahmed döneminde eğer Osmanlı hanedanında erkek üye kalmadığında, Kırım Hân'larının tahta kuud (oturacağını) edeceğini Yavuz Sultan Selim'in, bir antlaşma ile Kırım hânı olan Kaimpederine vaad ettiği söylenmektedirki buna uygun olarak bir av partisinde, Sultan Ahmed'in önünü kesmeye cüret eden, ancak emellerine muvvaffak olunamaması bilmesi gerekir ve buna rağmen Kırım hânlanyla padişahların iyi geçinmesinin hikmetini araştırması icâb eder ve Kırım hân'ını öyle etüd etmeliydi ki onun şikâyetçi olacağı hususları ifade etmez, böyle bir ihanete yol açan sözleri ne söyler nede yazardı! Kırım hânına; gelince onun saldırmayı kısıtlı tuttuğu düşman ordusu, kendi lehlerine ve müslümanların aleyhine bir başarıya imza attılar. Bu ihaneti itiraf eden Mu-rad Giray kendi diliylede akıbetinin iyi olmayacağını, dini is-lamın vatan hainlerini sevmediğini bile bile bu İşi irtikâbı az cehaletmidir? Ne var bu hân'ın selefleri zaman zaman bu ihanetleri işleyerek sonunda Rusya Çariçesinin yerine getirmeyeceği vaadlerinin meclubu olmak suretiyle umdukları bağımsız Kırım Hanlığı yerine koskoca bir esaretin kuyusuna düştüler. Murad Giray; İslâmi müesseselerin başında gelen müşavere hususunda, hocası kimse yanlışça bilgilendirmiş olmalı ki, söylediklerini tutmayan veziriazamı hem de gizlice boykot ederek, mağlubiyete duçar etmekte büyük hisse sahibidir ve mert Tatar Milletinin efsanevi murabıtlığına kara bir leke sürmüştür. Aslında islâmi hayatta insanların fikirleri sorulduğunda, tam bir istiklâliyet içinde düşüncelerini beyan ederler fakat çıkan karar onların ileri sürdükleri fikrin tam tersi olsa dahi, Hz. Kur'anın sizden olan emirlere uyunuz tav-siyei şahanesine muvazi hareket edip, bu yolda şehadeti dahi göze almayı gerektirir.
Serdarı Ekrem düşman kuvvetlerine karşı altıbin askerle, pzirlerden Kara Mehmed Paşayı gönderirken üzün İbrahim Pasa yanınc*a bulunan yirmibinden fazla askeriyle, Kanburg Geçidini tutması emrini vermişti. Kırım han'ı tarafın-, düşman kuvvetlerinin Tuna Nehrini aştıktan sonra yapılma sı lâzım gelen iş, ordunun arkasının çevrilerek, emniyetsizliğe duçar edilmesi idi. Ancak; Kırım han'ı bu işlevini yerine getirmedi. İşte biz burada, kendi mülahazamız yerine, muteber târih kitaplarından sayılan ve buna hak kazanmış olan üzunçarşılı Târihinde; 3. cilt, 1. kısımda sahife 451'den bir dip not yazısını aktaralım gerekirse bizde bunu tahlile çalışırız: "Veziriazamın, Murad Giraya evvelce teveccühü vardı; fakat serdarı ekremin arzusu hilafına Viyana muhasarasını muvafık bulmaması ve Yanıkkale ve Komaronun alınmalarını, tavsiye etmesi üzerine gözden düştü ve veziriazama karşı ihtiyatlı hareket etmeğe başladı. Murad Giray maiyyetini, Selim Giray gibi zaptu raptdan âcizdi, kuvvetleri üzerinde otoritesi olmadığı görülüyordu. Düşmanın Tunayı geçmesine mâni olmak için tâyin edildiği İskender Köprüsünü muhafaza edememiş ve yüksekçe bir yerden elini böğrüne koymuş olduğu halde, at üzerinde düşmanın geçişini seyrediyordu. Bu hâl üzerine kendi imamı yanına giderek: <Hân'ım; şu bölük bölük geçen kâfirleri kırdırsanız gerisi kesilmezmiydi?> demesi üzerine, hân: <Behey efendi sen bu Osmanlının bize ettiği çevri bilmezsin; ancak bizi bir hâle kodular ki yanlarında trlak ve Buğdan keferesi kadar rağbetimiz kalmadı, bu düşmanın hareket ve cemiyetini, kaç defadır yazıp bildirdim, uŞman çok, mukavemet mümkün değil, askeri metristen vKaralım, iktiza ederse saf cengi edelim ve illâ selamet yere elim dedim, inadından dönmeyip söz geçiremedim, tekdir u cevapları ve gönderdiği mektuplarında, kokmuş beygir varıcaya kadar yazmış.
İr.'şallahüteâla bu düşmanın defi yanımda iş değildi ve bili-rimki dinimize de düşmez bir ihanettir. Lâkin gayret beni ko-madi, anlarda görsün kendilerin kaç akçelik adam imiş, Tatar kadrin bilsinler!> diyerek atını depip kuvvetlerini alarak ordugâha geldi ve sadnazamın çadırına inip vaki hâli söyledi vede düşmanın yürüyüşüne göre Pazar günü mukabil olacaklarını (yâni karşılaşacaklarını) beyan etti. 17/rama-zan/1094-10/eylül/1683 Sevgili okurlarım görüyorsunuz! İnsanoğlu ne çok yanlışların zebunu oluyor.. Meselâ Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, veziriazamı olduğu devletin tarihindeki, 1. Ahmed döneminde eğer Osmanlı hanedanında erkek üye kalmadığında, Kırım Hân'larının tahta kuud (oturacağını) edeceğini Yavuz Sultan Selim'in, bir antlaşma ile Kırım hânı olan Kaimpederine vaad ettiği söylenmektedirki buna uygun olarak bir av partisinde, Sultan Ahmed'in önünü kesmeye cüret eden, ancak emellerine muvvaffak olunamaması bilmesi gerekir ve buna rağmen Kırım hânlanyla padişahların iyi geçinmesinin hikmetini araştırması icâb eder ve Kırım hân'ını öyle etüd etmeliydi ki onun şikâyetçi olacağı hususları ifade etmez, böyle bir ihanete yol açan sözleri ne söyler nede yazardı! Kırım hânına; gelince onun saldırmayı kısıtlı tuttuğu düşman ordusu, kendi lehlerine ve müslümanların aleyhine bir başarıya imza attılar. Bu ihaneti itiraf eden Mu-rad Giray kendi diliylede akıbetinin iyi olmayacağını, dini is-lamın vatan hainlerini sevmediğini bile bile bu İşi irtikâbı az cehaletmidir? Ne var bu hân'ın selefleri zaman zaman bu ihanetleri işleyerek sonunda Rusya Çariçesinin yerine getirmeyeceği vaadlerinin meclubu olmak suretiyle umdukları bağımsız Kırım Hanlığı yerine koskoca bir esaretin kuyusuna düştüler. Murad Giray; İslâmi müesseselerin başında gelen müşavere hususunda, hocası kimse yanlışça bilgilendirmiş olmalı ki, söylediklerini tutmayan veziriazamı hem de gizlice boykot ederek, mağlubiyete duçar etmekte büyük hisse sahibidir ve mert Tatar Milletinin efsanevi murabıtlığına kara bir leke sürmüştür. Aslında islâmi hayatta insanların fikirleri sorulduğunda, tam bir istiklâliyet içinde düşüncelerini beyan ederler fakat çıkan karar onların ileri sürdükleri fikrin tam tersi olsa dahi, Hz. Kur'anın sizden olan emirlere uyunuz tav-siyei şahanesine muvazi hareket edip, bu yolda şehadeti dahi göze almayı gerektirir.
Konular
- Sancakı Şerif Açılıyor
- Ululemre İtaat Talebi
- Tercih Paraya Değil Sancağa
- Saraya Dönenlerin Karşılanışı
- Ağaların Şefaat Talebi
- Cezalandırmada İki Anlayış
- Anadolu Kıyamları
- Saçlı Şeyh
- Köprülüler Devri
- Fâzıl Ahmed Paşa Girid'de
- Sarıkamış Kazakları Hatmanı
- Avusturya Seferine Girişin Hikâyesi
- Viyana Seferi Savaşa Kitlendi
- Sefer Müşaveresi
- Osmanlı Ordusu Silahları
- Düşman Taarruzu
- Çarpışma Vükü Bülüyor
- Bizim Tahlilimiz!
- Mağlûbiyetin Şahıslara Tesiri
- Ciğerdelenin Kaybı
- Kırım Hân'ının Azledilmesi
- Belgrad Ve Ölüm!
- Sadrıazam'ın Katli
- Bir Devir Kapanıyor!
- Kahraman Paşalar
- Kara İbrahim Paşa Düşerken!
- Sadrıazamla Beraber Değişim
- Süleyman Paşa Ve Budın'ın Düşmesi
- Büdin Şarkısı