logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

Akabe Olayı


Tarih 1322/1906 senesini gösterirken Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa ile meşhur Gazi Ahmed Muhtar Paşa'nın oğlu Ga­zi Mahmud Muhtar Paşa elele vermişler İngilizle ri tedirgin edecek mesele çıkarmayı kararlaştırmışlar, bunun içinde aslı astarı olmayan bir problem ortaya çıkarmışlardı. Güya Mısır ile Osmanlı Devleti arasında bir hudud ihtilafı meselesi var­mış! Akabe'den, elAriş'e kadar uzanan ve Sina yarımadasını iki ye bölen bir hat'dan bahsederler. Aslında böyle bir hat hiç bir zaman çizilmiş değildi. Eğer böyle bir hat hakikat olup iti­bar edilen bir şey olsaydı, Osmanlı devleti bu hat'da dayana­rak Süveyş Kanalına kadar sokulma yetkisi taşıyabilirdi. Şüphesizki îngilizlerde buna rıza göstermezlerdi.
1881'de Arabi Paşa'nın milliyetçilik adı altında ırkçılık gü­derek gerçekleştirdiği isyan sonrasında, Mısır resmen İngiltere'nin himayesine girmişti. Arabi Paşa dindaşının dizinin di­binden, düşmanının ayağının altına uzanma hainliğini irtikâb etmekten fütur getirmemişti. Süveyş Kanalı Mısırın can da­marını teşkil etmekteydi. Bu hattın devamı Hindistan'a kadar uzandığından, önemi pek çok artmış oluyordu! O nisbette de Osmanlı-İngiltere münasebetlerinin gerilmesine sebeb teşkil etmekteydi. Sadrıazam Ferid Paşa bu işi tahkiki vazife addetdi. Bahriyye ve Harbiye nezaretlerinde bu meseleye dâir bütün evrakları babıâii'ye getirterek bizzat meşgul oldu. Ma­lumat sahibi olmaları muhtemel zevatı yanlarına celbedip, müşavir olarak istihdam etdi. Netice de, böyle bir hattın, mevcud olmadığı gibi kimsenin de böyle bir iddiada bulun­madığı belirlenmişti. Ferid Paşa ise, bu iddiayı dikkatle ince­lemekteyken, Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa ve Mahmud Muhtar Paşalar da, İngilizler aleyhinde padişah'i iknaa etme­ye çalışmaktalardi İngilizlere haklı olarak daima menfi dü­şünceler taşıyan Sultan Hamid, sadrıazamının tutumuna bu safhada kızmaya başladı. Ne var ki; İngilizler fitili ateşlemiş­ler, amirallerinden Lord Fişer komutasındaki gemilerini Midil­li Adası önlerinde son emri almak üzere demir attırmıştı. Av­rupa devletlerinin geneli böyle davranırlar. Nerede ihtilaf vu-kubulmuşsa oraya donanmalarını yollarlar. Müzakere husu­sunda baskı unsuru olarak kullanırlar! tcab edersede bom­bardıman ederler! Cezayir; Fransızların bu tarz müdehalesine maruz kalmıştır. Daha sonraları da, Trablusgarb'de İtalyanlar da aynı taktiğe baş vurmuşlardır.
Hemen ilâve edelimki donanmay-ı hümayun, İngiliz ve Fransızlannkine faik şekilde olsa idi, bu mühim bir baskı un­suru sayılan gemileri startejik bölgelere yanaştırıp,ülkemiz üzerindeki istihbarî ve dezonmormayyonları, destabilizas-yonları deneyen devletlere bu adetlerinden vaz geçmeleri ihtar olunurdu. Ne yazık ki etrafı denzilerle çevrili bir ülke ol­mamıza rağmen, süngümüzler boğazlara kilit vurmuş bir mil­letken donanmasını 16.asır hâriç kullanamamızın sebebini insanımızın genellikle evinin erkeği olmasındaki isteğe bağ-lamakda pek hatalı olmaz.