Harâc Arazisine Sahip Olan Herkes, Harâc Verir
Her kim olursa olsun, harâc arazisine sahipse; ondan harâc alınır. Bu şahıs, ister riıüslüman, ister kâfir, ister küçük, ister büyük, ister hür, ister mükâtep veya ticarete me'zün (= izin verilmiş) köle, ister erkek, ister kadın olsun farketmez. Muhıyt'te de böyledir.
Vakıf arazisinden de öşür ve harâc alınır. Kerderî'nin Vecîzi'nde de böyledir.
Vergisi belirlenmiş olan bir harâc arazisini, bir gâsıb gasbeder ve gasbettiğini inkâr ettiği halde; onun, o arazinin sahibi olduğuna dair şahidi bulunmaz ve bu araziyi gâsıp ekmemiş olursa; bu durumda, o araziden dolayı, hiç bir harâc yoktur.
Ancak, bu araziyi, gâsıb ekmiş, mahsulde noksanlaşmamışsâ; bu arazinin haracını, gasbeden şahıs öder.
Şayet, gâsıb, gasbettiğini ikrar eder veya arazi sahibinin şahitleri bulunur; ziraatta da, bir zarar olmazsa; bu durumda, haracı arazinin sahibine aittir.
İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, ziraat noksansa; noksanlık, az olsun; çok olsuin-harâc,arazi sahibine aittir. Bu durumda, arazi sahibi, sanki, o gâsıbtan noksan ödemek üzere, kiralamış gibidir.
Kiraya veya emânete verilen, harâc arazîsinin haracı, arazi sahibine aittir.
Ancak, bağ, sulu arazi ve sık ağaçlı bahçenin haracı, kiraya tutana aittir.
Kiraya verilen öşür arazisinin, Öşrü; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, arazi sahibine aittir. Diğerlerine göre ise, kiraya tutana aittir.
Bir kimse, öşür arazisini ödünç alır ve ekerse; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, "öşür, arazi sahibine veya ödünç alana aittir."
şeklinde iki rivayet vardır.
İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'e göre; bir kimse, bir araziyi ödünç alır veya kiraya tutar; zirâate elverişli hale getirir, ağaç dikerse, bu kimse, ister icarcı, ister âriyetci (- ödünç almış kimse) olsun; bu yerde ağaç varsa veya bura sulu yers*e; bu durumda harâc icarcı veya âriyetciye ait olur.
Bir kimse, Öşür arazisini gasbedip ekerse ve ziraatinde noksanlık yoksa; öşrü, arazi sahibi vermez.
Fakat, ziraatte noksanlık varsa; öşür, mal sahibine aittir. Mal sahibi, sanki, burayı, gâsıbdan, noksan bedelle icarlamış gibidir. Fetâ-vâyi Kâdınân'da da böyledir.
Bir kimse, sahibi bulunduğu harâc arazisini satar; alıcı da, burayı boş bırakır ve aradan bir sene geçerse; bu arazinin haracı, satın alan §ahsa ait olur. Bu araziyi eksin veya ekmesin, hüküm böyledir.
Ancak, harâc vaktine, bir seneden az zaman varsa; bu durumda, harâc, satana aittir.
Buğday ve arpa ziraatında mu'teber oaln müddet, fetvalarda, üç aydır.
Bu arazi, satın alanın elinde üç ayı doldurmuşsa; haracı ona; Fetâvâyi Hindiyye değilse, satana aittir. Fetâvâyi Kiibrâ'da da böyledir.
Bir kimse, harâc arazisi satın alır ve bu arazi o şahsın elinde ziraat yapacak kadar kalmazsa; veliyyü'1-emr, yine vergiyi bu şahıstan alır.
Bu durumda, satın alan şahıs, satan şahsa, müracaat edemez. Fetâvâyi Kadîhân'da da böyledir.
Şayet, bu arazi, biri baharda, diğeri güzde iki mahsul veriyorsa; birinin haracı, satın alana; diğerinin ki ise, satana aittir.
Eğer, bu araziyi, satan ile satın alan, bu iki mahsulü, müştereken hasad ederlerse; bu durumda, harâc da, ikisinden müştereken alınır.
Bu mes'eleyi, SadrıTl-îslâm, Kîtâbü'1-Öşr ve'1-Harâc Şerhi'nde zikretmiştir. Muhiyt'te de böyledir.
Bir şahıs, harâc arazisini satar; satın alan da, başka birine satar; bir ay sonra, o da, bir başkasına satar; böylece, bir sene geçmiş olduğu halde, bu arazi, bu şahıslardan hiç birinin elinde, üç ay kalmış olmazsa; bu şahısların hiç birine, harâc yoktur.
Ancak, bu şahıslardan birinin elinde, bu arazi üç ay kalmışsa; ondan harâc alınır.
Bir kimse, ekili, fakat, henüz hasad vakti gelmemiş ve olgunlaşmamış bir araziyi, bir şahsa satarsa; her hali ile, bu arazinin haracı, müşteriye (- satın alan şahsa) aittir.
Bu kimse, bu araziyi, mahsulü olgunlaşmış halde satarsa; Fakiyh Ebû'I-Leys'e göre; bu boş arazi ile birlikte, hasad edilmiş bulunan buğdayını da satmış gibidir.
Bu söylediğimiz hususlar; haracın, sene sonunda tahsil edilmesi halindedir.
Harâc, senenin evvelinde, acele olarak, (= peşin) tahsil ediliyorsa; işte bu zulümdür. Bu durumda, bu araziyi, satana da, alana da harâc yoktur.
Bir kimsenin, köyde, harâc arazisinin içinde, evleri olursa; bu şahıs, evlerin olduğu yerden, faydalansın veya faydalanmasın, ona bir şey gerekmez.
Keza, bir şahsın, müslüman şehirlerinden birinde, sınırı içinde, bir evi bulunur; oraya bostan ekerek veya hurma dikerek, evi oradan çıkarırsa, bu şahıs hakkında, bir şey yoktur.
Bu şahıs, bu evin sınırlarının içinde kalan yerin tamamını baştan ederse; bu durumda, arazi, öşür arazisi ise; öşür; harâc arazisi ise, harâc öder, Fetâvâyi Kadîhân'da da böyledir.
Bir kimse, bir harâc arazisini satm alıp, içine ev yaparsa; bu arazinin, ziraat bakımından temin edeceği bir menfaat kalmasa bile, bu şahıstan harâc alınır. Muhıyt'te de böyledir.
Veliyyü'l-emrin, bir araziyi, sahibine, harâc arazisi yapması ve bu araziyi ona terk etmesi caizdir.
Bu, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavlidir. İmânı Muhammed (R.A.)'e göre ise, bu, caiz olmaz. Fetva ise, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavli üzerinedir. Ancak, bunun için, bu yerin sahibinin, harâc ehl-i olması gerekir. Bu kolaylık, hâkimlere ve âlimleredir.
Veliyyü'1-emr, bir kimsenin üzerinde olan haracı istemezse, arazi sahibi, onu tasadduk eder.
Ancak, arazi sahibi, veliyyü'1-emr, haracı istedikten sonra, onu tasadduk ederse; borcundan kurtulmuş olmaz. Fetâvâyi Kadîhân'da da böyledir.
Âmil (= âşir = zekât ve vergi toplama memuru), veliyyü'1-emr (= imâm = devlet başkanı = sultan = hükümdar)'in bilgisi olmaksızın, haracı, ziraatçıya terk etse yani almasa, helâl olur. Kerderî'nin Vecizi' nde de böyledir. [88]
Vakıf arazisinden de öşür ve harâc alınır. Kerderî'nin Vecîzi'nde de böyledir.
Vergisi belirlenmiş olan bir harâc arazisini, bir gâsıb gasbeder ve gasbettiğini inkâr ettiği halde; onun, o arazinin sahibi olduğuna dair şahidi bulunmaz ve bu araziyi gâsıp ekmemiş olursa; bu durumda, o araziden dolayı, hiç bir harâc yoktur.
Ancak, bu araziyi, gâsıb ekmiş, mahsulde noksanlaşmamışsâ; bu arazinin haracını, gasbeden şahıs öder.
Şayet, gâsıb, gasbettiğini ikrar eder veya arazi sahibinin şahitleri bulunur; ziraatta da, bir zarar olmazsa; bu durumda, haracı arazinin sahibine aittir.
İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, ziraat noksansa; noksanlık, az olsun; çok olsuin-harâc,arazi sahibine aittir. Bu durumda, arazi sahibi, sanki, o gâsıbtan noksan ödemek üzere, kiralamış gibidir.
Kiraya veya emânete verilen, harâc arazîsinin haracı, arazi sahibine aittir.
Ancak, bağ, sulu arazi ve sık ağaçlı bahçenin haracı, kiraya tutana aittir.
Kiraya verilen öşür arazisinin, Öşrü; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, arazi sahibine aittir. Diğerlerine göre ise, kiraya tutana aittir.
Bir kimse, öşür arazisini ödünç alır ve ekerse; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, "öşür, arazi sahibine veya ödünç alana aittir."
şeklinde iki rivayet vardır.
İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'e göre; bir kimse, bir araziyi ödünç alır veya kiraya tutar; zirâate elverişli hale getirir, ağaç dikerse, bu kimse, ister icarcı, ister âriyetci (- ödünç almış kimse) olsun; bu yerde ağaç varsa veya bura sulu yers*e; bu durumda harâc icarcı veya âriyetciye ait olur.
Bir kimse, Öşür arazisini gasbedip ekerse ve ziraatinde noksanlık yoksa; öşrü, arazi sahibi vermez.
Fakat, ziraatte noksanlık varsa; öşür, mal sahibine aittir. Mal sahibi, sanki, burayı, gâsıbdan, noksan bedelle icarlamış gibidir. Fetâ-vâyi Kâdınân'da da böyledir.
Bir kimse, sahibi bulunduğu harâc arazisini satar; alıcı da, burayı boş bırakır ve aradan bir sene geçerse; bu arazinin haracı, satın alan §ahsa ait olur. Bu araziyi eksin veya ekmesin, hüküm böyledir.
Ancak, harâc vaktine, bir seneden az zaman varsa; bu durumda, harâc, satana aittir.
Buğday ve arpa ziraatında mu'teber oaln müddet, fetvalarda, üç aydır.
Bu arazi, satın alanın elinde üç ayı doldurmuşsa; haracı ona; Fetâvâyi Hindiyye değilse, satana aittir. Fetâvâyi Kiibrâ'da da böyledir.
Bir kimse, harâc arazisi satın alır ve bu arazi o şahsın elinde ziraat yapacak kadar kalmazsa; veliyyü'1-emr, yine vergiyi bu şahıstan alır.
Bu durumda, satın alan şahıs, satan şahsa, müracaat edemez. Fetâvâyi Kadîhân'da da böyledir.
Şayet, bu arazi, biri baharda, diğeri güzde iki mahsul veriyorsa; birinin haracı, satın alana; diğerinin ki ise, satana aittir.
Eğer, bu araziyi, satan ile satın alan, bu iki mahsulü, müştereken hasad ederlerse; bu durumda, harâc da, ikisinden müştereken alınır.
Bu mes'eleyi, SadrıTl-îslâm, Kîtâbü'1-Öşr ve'1-Harâc Şerhi'nde zikretmiştir. Muhiyt'te de böyledir.
Bir şahıs, harâc arazisini satar; satın alan da, başka birine satar; bir ay sonra, o da, bir başkasına satar; böylece, bir sene geçmiş olduğu halde, bu arazi, bu şahıslardan hiç birinin elinde, üç ay kalmış olmazsa; bu şahısların hiç birine, harâc yoktur.
Ancak, bu şahıslardan birinin elinde, bu arazi üç ay kalmışsa; ondan harâc alınır.
Bir kimse, ekili, fakat, henüz hasad vakti gelmemiş ve olgunlaşmamış bir araziyi, bir şahsa satarsa; her hali ile, bu arazinin haracı, müşteriye (- satın alan şahsa) aittir.
Bu kimse, bu araziyi, mahsulü olgunlaşmış halde satarsa; Fakiyh Ebû'I-Leys'e göre; bu boş arazi ile birlikte, hasad edilmiş bulunan buğdayını da satmış gibidir.
Bu söylediğimiz hususlar; haracın, sene sonunda tahsil edilmesi halindedir.
Harâc, senenin evvelinde, acele olarak, (= peşin) tahsil ediliyorsa; işte bu zulümdür. Bu durumda, bu araziyi, satana da, alana da harâc yoktur.
Bir kimsenin, köyde, harâc arazisinin içinde, evleri olursa; bu şahıs, evlerin olduğu yerden, faydalansın veya faydalanmasın, ona bir şey gerekmez.
Keza, bir şahsın, müslüman şehirlerinden birinde, sınırı içinde, bir evi bulunur; oraya bostan ekerek veya hurma dikerek, evi oradan çıkarırsa, bu şahıs hakkında, bir şey yoktur.
Bu şahıs, bu evin sınırlarının içinde kalan yerin tamamını baştan ederse; bu durumda, arazi, öşür arazisi ise; öşür; harâc arazisi ise, harâc öder, Fetâvâyi Kadîhân'da da böyledir.
Bir kimse, bir harâc arazisini satm alıp, içine ev yaparsa; bu arazinin, ziraat bakımından temin edeceği bir menfaat kalmasa bile, bu şahıstan harâc alınır. Muhıyt'te de böyledir.
Veliyyü'l-emrin, bir araziyi, sahibine, harâc arazisi yapması ve bu araziyi ona terk etmesi caizdir.
Bu, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavlidir. İmânı Muhammed (R.A.)'e göre ise, bu, caiz olmaz. Fetva ise, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavli üzerinedir. Ancak, bunun için, bu yerin sahibinin, harâc ehl-i olması gerekir. Bu kolaylık, hâkimlere ve âlimleredir.
Veliyyü'1-emr, bir kimsenin üzerinde olan haracı istemezse, arazi sahibi, onu tasadduk eder.
Ancak, arazi sahibi, veliyyü'1-emr, haracı istedikten sonra, onu tasadduk ederse; borcundan kurtulmuş olmaz. Fetâvâyi Kadîhân'da da böyledir.
Âmil (= âşir = zekât ve vergi toplama memuru), veliyyü'1-emr (= imâm = devlet başkanı = sultan = hükümdar)'in bilgisi olmaksızın, haracı, ziraatçıya terk etse yani almasa, helâl olur. Kerderî'nin Vecizi' nde de böyledir. [88]
Konular
- Bir Zimmî, Dâr-i Harbe Ne Götürebilir?
- Emanlı Harbi, Yurduna Dönerken Ne Götürebilir?
- 2- Harbînin Dâr-i İslama Girmesi
- 3- Ehl-i Harbin Hükümdarının, İslâm Devlet Başkanına Veya Ordu Komutanına Gönderdiği Hediye
- Devlet Memuruna Verilen Hediye
- 7- ÖŞÜR VE HARÂC ARAZİ İKİ NEV'ÎDTR
- Öşür Arazisi:
- Bazı Arazilerin Hududu
- Harâc Arazisi
- Sulhla Fethedilen Arazi
- Halkı İsteyerek Müslüman Olan Arazi
- Diriltilen Arz-ı Mevât'ın Vergisi
- Basra Arazisi
- Harâc Arazisinin Nevileri
- Harâc-ı Mukâsemenin Takdiri
- Harâc Arazisine Sahip Olan Herkes, Harâc Verir
- Velîyyü'l-Emr Tarafından, Öşrün Arazî Sahibine Bırakılması
- Sahibinin Bakmadığı Harâc Arazisi
- Özürsüz Olarak, Daha Düşük Değerli Bir Mahsul Yetiştiren Kimseden Alınacak Vergi
- Sahip Değiştiren Harâc Arazisi
- Bir Araziden Hem Harâc, Hem De Öşür Alınamıyacağı
- Öçür Arazisini Satın Alan Zimmî
- İşlenilmeyen Harâc Arazisinin Durumu
- Sahipleri Tarafından Terk Edilen Harâc Arazileri
- Zimmîlerin Başka Bir Yere Nakledilmeleri
- Cinsleri Karışık Olan Arazilerin Haracı
- Su Baskınına Veya Diğer Âfetlere Maruz Kalan Harâc Arazisi
- Âfete Maruz Kalan Öşür Arazisi
- Âfete Uğrayan Zîraatçilere Yardım