Emanlı Harbi, Yurduna Dönerken Ne Götürebilir?
Emânlı bir harbî, yurduna dönmek isteyince, onun da yukarıda söylediğimiz şeyleri götürmesi men edilir.
Fakat, bu şeylerin bedeli, kendisine Ödenir.
Bir müslüaman veya zimmî, dâr-i harbe, at, silâh ve köle götüremez.
Ancak, müslüman veya zimmînin, katır, eşek, öküz veya deve götürmesine mâni olunmaz.
Keza, bindiği ve eşyalarım koyduğu, deniz vasıtasını götürmesine de mâni olunmaz.
Ancak, bu vasıtanın ikincisini götürmek isterse; buna mâni olunur.
Bunların tamâmı, istihsândır.
Buna göre, müslüman olsun, kâfir olsun hiç bir kimsenin, dâr-i harbe, köle ve hizmetçi götürmesi, mümkün olmaz.
Bir harbî, emân ile, yurdumuza'gelir ve yanında, taşıt hayvanları, silâh veya köle getirirse; bunları geri götürmesine mâni olunmaz.
Fakat, bunları satıp, bedelleri ile, sattığının benzeri veya daha iyisi olan, taşıt hayvanı, silâh veya köle alırsa; bunları, dâr-i harbe götürmesine izin verilmez.
Bu harbî, satığı bu şeyi, geri alır veya müşteri malı teslim almadan yahut teslim aldıktan sonra, bu satışı bozar; yahut, müşteri, muhayyerliği sebebi ile bu muhayyerlik, ister satan, isterse alan tarafından şart koşulmuş olsun malı geri verirse; bu durumda, bu harbî, o malı, tekrar yurduna götürebilir. Aksi takdirde, geri götüremez. Muhıyt'te de böyledir.
Şayet, bir harbî, dâr-i İslama, bir kılıçla gelir; bunu satar ve yerine yay veya süngü yahut kalkan alırsa; onu, yurduna götürmesine de, izin verilmez.
Keza, bu kılıcını, daha iyi bir kılıçla değiştirirse; onu götürmesine de izin verilmez.
Ancak, yani kılıç, eskisinin aynısı veya daha engini ise, onu götürmesine mâni olunmaz. Mebsût'ta da böyledir.
Bu gibi mes'delerde asıl kaide şudur:
Bir harbî, dâr-i islâmda, silahını, bu silahın cinsinden başka bir silahla değiştirirse; onunla, memleketine dönmesi mümkün olmaz. Bu yeni silah, ister harbînin silahından üstün; isterse daha adi olsun; o harbî, bu yeni silahı satmaya cebredilir.
Bu harbî, silâhını, aynı cinsten bir silâhla değiştirirse ve yeni silâh, eskisinin benzeri veya daha engini olursa; bu silâhı götürmesine, mâni olunmaz.
Ancak, yeni silâhı, getirdiği silâhtan daha üstün ise, bunu götürmesine, mâni olunur.
Şayet, bu kimsenin, "alış-verişi" bozulmuş ve getirdiği silâhını geri almışsa; onu götürmesine mâni olunmaz. Bu durumda, "alış-veriş" konusu olan silahın, kendi silahından daha üstün veya daha aşağı olmasında da, bir fark yoktur.
Ancak, bu hüküm, bu "ahş-verişin", bu harbî tarafından bozulmuş olması halinde geçerlidir.
Şayet, bu "alış-veriş" müşteri tarafından bozulmuşsa; bu silârt, hiç bir durumda götüremez. Yani, götürmesi men edilir.
Taşıt hayvanlarının, alış-veriş ve değişimi de, söylediğimiz hallerin hepsinde, silâhın tâbi olduğu hükme tâbidir.
Dâr-i islâmdan çıkmakta olan harbî, eşeğini, dişi eşekle veya atını, dişi atla değiştirmiş olursa; dâr-i harbe girmesine mâni olunur. Aldığı hayvanın kıymeti, verdiğinden daha düşük olsa bile, hüküm böyledir.
Fakat, bu harbî, erkek katırım, dişi katırla değiştirmiş olursa; ister kötü, ister iyi olsun, onu, dâr-i harbe götürmesine mâni olunmaz.
Dişi hayvanım, erkeği ile değiştirirse; onu götürmesine de manî olunur.
Bu harbî; atını, beygirle veya beygirini atla değiştirirse, onu götürmesine de mani olunur.
Bu harbî; kısrağını, yürümesi daha az ve daha kötü bir kısrakla değiştirir, fakat bu yeni kısrağın neslini murad etmekte olursa; bunu götürmesine mâni olunur. Ve o harbî, bu kısrağı satmaya zorlanır.
Ancak, değiştirdiği kısrak, her hâli ile, kendi kısrağı gibi veya ondan daha aşağı olursa; bu müstesnadır.
Köleye gelince: Bir harbî, dâr-i harbden getirmiş bulunduğu kölesini, dâr-i islâmda, aynı cinsten veya ayrı cinsten; aynı seviyede yahut daha düşük veya daha üstün bir köle ile değiştirmiş olursa; onu, dâr-i harbe götürmesine mâni olunur. Ve bu harbî, o köleyi satmaya cebredilir.
iki rum, emân ile, yurdumuza gelir ve birinin yanında bir köle, diğerinin yanında da silâh bulunur ve bunları birbirleriyle değiştirirler veya biri diğerine para ile satarsa; bu iki harbînin, bu şeylerle memleketlerine dönmelerine mâni olunmaz.
Bir rum, emânlı olarak, yanında yük hayvanı, silâh veya köle bulunduğu halde yurdumuza girdikten sonra; bu şeyle birlikte, müslü-manlara düşman olan, başka bir beldeye, bunları satmak isteği ile, gitmek istese; bu harbîye mâni olunur.
Keza, bu şekilde, dâr-i harbe gitmek istese, yine bu harbîye, fn|ni olunur. Çünkü, bu gibi şeyler, müslumanlara yardımcı şeylerdir.
Ancak, bu şekilde, müslümanlarm zimmetinde bulunan kendi ahâlisinin yanma gitmek isterse, ona mâni olunmaz.
Memleketimizde, emân ile bulunmakta olan, iki harbîden biri rum, diğeri ise başka bir kavimden olur ve bunlardan birinin yanında bir taşıt hayvanı, diğerinin yanında ise, bir köle veya silâh bulunur; bunlar, yanIarında bulunan bu şeyleri, birbirleriyle değiştirir veya para ile, birbirlerine satarlarsa; bunların bu şekilde, dâr-i harbe gitmelerine mâni olunur.
Şayet, bunlar, aynı san'at mamulü olan silâhlarını değiştirirlerse ve bu durumda, birininki, diğerininkinden üstün olursa; silâhı üstün olan şahsa; onu dâr-i harbe götürme izni verilmez; diğerine ise, bir şey denilmez. Ancak, o da, onu, bulunduğu yerde, satmaya zorlanır.
Bu değişim, bir müste'men ( = kendisine, emân verilmiş olan kimse) ile bir müslüman arasında olsa; hüküm yine aynıdır.
Ancak, şartlı muhayyerlikte, bir aybı sebebi ile, geri verme hâli, buna muhaliftir.
îki köleyi, aynı seviyede (başa baş), karşılıklı değiştirmek durumunda, bu kölelerden biri, diğerinden farklı ise, bu değişim, bir müste'men ile bir müslümanın değişimi veya sözleşmesi gibi olmaz.
Bunların, eşit oldukları tahakkuk edince de, herbirinin onları, kendi yurtlarına götürmelerine mâni olunmaz.
Şayet, bunlardan biri, diğerinden üstün olursa; üstün olana mâni olunur; diğerine mâni olunmaz.
Eğer, bu değişim, köle ile câriye arasında olursa; bu iki harbîye de, onları yurtlarına götürme izni verilmez. Çünkü, erkeklik ve dişilik, cins ihtilafıdır. Bu ayrılıktan dolayı da, hüküm budur. Muhıyt'te de böyledir. [73]
Fakat, bu şeylerin bedeli, kendisine Ödenir.
Bir müslüaman veya zimmî, dâr-i harbe, at, silâh ve köle götüremez.
Ancak, müslüman veya zimmînin, katır, eşek, öküz veya deve götürmesine mâni olunmaz.
Keza, bindiği ve eşyalarım koyduğu, deniz vasıtasını götürmesine de mâni olunmaz.
Ancak, bu vasıtanın ikincisini götürmek isterse; buna mâni olunur.
Bunların tamâmı, istihsândır.
Buna göre, müslüman olsun, kâfir olsun hiç bir kimsenin, dâr-i harbe, köle ve hizmetçi götürmesi, mümkün olmaz.
Bir harbî, emân ile, yurdumuza'gelir ve yanında, taşıt hayvanları, silâh veya köle getirirse; bunları geri götürmesine mâni olunmaz.
Fakat, bunları satıp, bedelleri ile, sattığının benzeri veya daha iyisi olan, taşıt hayvanı, silâh veya köle alırsa; bunları, dâr-i harbe götürmesine izin verilmez.
Bu harbî, satığı bu şeyi, geri alır veya müşteri malı teslim almadan yahut teslim aldıktan sonra, bu satışı bozar; yahut, müşteri, muhayyerliği sebebi ile bu muhayyerlik, ister satan, isterse alan tarafından şart koşulmuş olsun malı geri verirse; bu durumda, bu harbî, o malı, tekrar yurduna götürebilir. Aksi takdirde, geri götüremez. Muhıyt'te de böyledir.
Şayet, bir harbî, dâr-i İslama, bir kılıçla gelir; bunu satar ve yerine yay veya süngü yahut kalkan alırsa; onu, yurduna götürmesine de, izin verilmez.
Keza, bu kılıcını, daha iyi bir kılıçla değiştirirse; onu götürmesine de izin verilmez.
Ancak, yani kılıç, eskisinin aynısı veya daha engini ise, onu götürmesine mâni olunmaz. Mebsût'ta da böyledir.
Bu gibi mes'delerde asıl kaide şudur:
Bir harbî, dâr-i islâmda, silahını, bu silahın cinsinden başka bir silahla değiştirirse; onunla, memleketine dönmesi mümkün olmaz. Bu yeni silah, ister harbînin silahından üstün; isterse daha adi olsun; o harbî, bu yeni silahı satmaya cebredilir.
Bu harbî, silâhını, aynı cinsten bir silâhla değiştirirse ve yeni silâh, eskisinin benzeri veya daha engini olursa; bu silâhı götürmesine, mâni olunmaz.
Ancak, yeni silâhı, getirdiği silâhtan daha üstün ise, bunu götürmesine, mâni olunur.
Şayet, bu kimsenin, "alış-verişi" bozulmuş ve getirdiği silâhını geri almışsa; onu götürmesine mâni olunmaz. Bu durumda, "alış-veriş" konusu olan silahın, kendi silahından daha üstün veya daha aşağı olmasında da, bir fark yoktur.
Ancak, bu hüküm, bu "ahş-verişin", bu harbî tarafından bozulmuş olması halinde geçerlidir.
Şayet, bu "alış-veriş" müşteri tarafından bozulmuşsa; bu silârt, hiç bir durumda götüremez. Yani, götürmesi men edilir.
Taşıt hayvanlarının, alış-veriş ve değişimi de, söylediğimiz hallerin hepsinde, silâhın tâbi olduğu hükme tâbidir.
Dâr-i islâmdan çıkmakta olan harbî, eşeğini, dişi eşekle veya atını, dişi atla değiştirmiş olursa; dâr-i harbe girmesine mâni olunur. Aldığı hayvanın kıymeti, verdiğinden daha düşük olsa bile, hüküm böyledir.
Fakat, bu harbî, erkek katırım, dişi katırla değiştirmiş olursa; ister kötü, ister iyi olsun, onu, dâr-i harbe götürmesine mâni olunmaz.
Dişi hayvanım, erkeği ile değiştirirse; onu götürmesine de manî olunur.
Bu harbî; atını, beygirle veya beygirini atla değiştirirse, onu götürmesine de mani olunur.
Bu harbî; kısrağını, yürümesi daha az ve daha kötü bir kısrakla değiştirir, fakat bu yeni kısrağın neslini murad etmekte olursa; bunu götürmesine mâni olunur. Ve o harbî, bu kısrağı satmaya zorlanır.
Ancak, değiştirdiği kısrak, her hâli ile, kendi kısrağı gibi veya ondan daha aşağı olursa; bu müstesnadır.
Köleye gelince: Bir harbî, dâr-i harbden getirmiş bulunduğu kölesini, dâr-i islâmda, aynı cinsten veya ayrı cinsten; aynı seviyede yahut daha düşük veya daha üstün bir köle ile değiştirmiş olursa; onu, dâr-i harbe götürmesine mâni olunur. Ve bu harbî, o köleyi satmaya cebredilir.
iki rum, emân ile, yurdumuza gelir ve birinin yanında bir köle, diğerinin yanında da silâh bulunur ve bunları birbirleriyle değiştirirler veya biri diğerine para ile satarsa; bu iki harbînin, bu şeylerle memleketlerine dönmelerine mâni olunmaz.
Bir rum, emânlı olarak, yanında yük hayvanı, silâh veya köle bulunduğu halde yurdumuza girdikten sonra; bu şeyle birlikte, müslü-manlara düşman olan, başka bir beldeye, bunları satmak isteği ile, gitmek istese; bu harbîye mâni olunur.
Keza, bu şekilde, dâr-i harbe gitmek istese, yine bu harbîye, fn|ni olunur. Çünkü, bu gibi şeyler, müslumanlara yardımcı şeylerdir.
Ancak, bu şekilde, müslümanlarm zimmetinde bulunan kendi ahâlisinin yanma gitmek isterse, ona mâni olunmaz.
Memleketimizde, emân ile bulunmakta olan, iki harbîden biri rum, diğeri ise başka bir kavimden olur ve bunlardan birinin yanında bir taşıt hayvanı, diğerinin yanında ise, bir köle veya silâh bulunur; bunlar, yanIarında bulunan bu şeyleri, birbirleriyle değiştirir veya para ile, birbirlerine satarlarsa; bunların bu şekilde, dâr-i harbe gitmelerine mâni olunur.
Şayet, bunlar, aynı san'at mamulü olan silâhlarını değiştirirlerse ve bu durumda, birininki, diğerininkinden üstün olursa; silâhı üstün olan şahsa; onu dâr-i harbe götürme izni verilmez; diğerine ise, bir şey denilmez. Ancak, o da, onu, bulunduğu yerde, satmaya zorlanır.
Bu değişim, bir müste'men ( = kendisine, emân verilmiş olan kimse) ile bir müslüman arasında olsa; hüküm yine aynıdır.
Ancak, şartlı muhayyerlikte, bir aybı sebebi ile, geri verme hâli, buna muhaliftir.
îki köleyi, aynı seviyede (başa baş), karşılıklı değiştirmek durumunda, bu kölelerden biri, diğerinden farklı ise, bu değişim, bir müste'men ile bir müslümanın değişimi veya sözleşmesi gibi olmaz.
Bunların, eşit oldukları tahakkuk edince de, herbirinin onları, kendi yurtlarına götürmelerine mâni olunmaz.
Şayet, bunlardan biri, diğerinden üstün olursa; üstün olana mâni olunur; diğerine mâni olunmaz.
Eğer, bu değişim, köle ile câriye arasında olursa; bu iki harbîye de, onları yurtlarına götürme izni verilmez. Çünkü, erkeklik ve dişilik, cins ihtilafıdır. Bu ayrılıktan dolayı da, hüküm budur. Muhıyt'te de böyledir. [73]
Konular
- Ganîmet Arasında Bulunan Ehlî Hayvanlar
- El Değiştiren Ganimetler
- İzinsiz Olarak Ele Geçirilen Ganimetler
- Ganimetin Taksiminden Sonra Artan Miktar
- Çalınan Ganîmet Malları
- 3- Tenfîl [61] (= Ganimetten Fazla Ve Özel Hisse Vermek)
- Tenfîlin Hükmü
- 5- DÜŞMANLARIN İSTİLASI
- Dâr-i Harbin, Dâr-i İslâm Olmasının Şartı
- Dâr-i İslâmın, Dâr-i Harb Olmasının Şartı
- 6- MÜSTE'MEN (= EMÂN ALTINDA BULUNANLAR)
- 1- Müslümanların, Dâr-i Harbe Emân İle Girmeleri
- Dâr-i Harbe Götürülüp Götürülmeyecek Şeyler
- Bir Zimmî, Dâr-i Harbe Ne Götürebilir?
- Emanlı Harbi, Yurduna Dönerken Ne Götürebilir?
- 2- Harbînin Dâr-i İslama Girmesi
- 3- Ehl-i Harbin Hükümdarının, İslâm Devlet Başkanına Veya Ordu Komutanına Gönderdiği Hediye
- Devlet Memuruna Verilen Hediye
- 7- ÖŞÜR VE HARÂC ARAZİ İKİ NEV'ÎDTR
- Öşür Arazisi:
- Bazı Arazilerin Hududu
- Harâc Arazisi
- Sulhla Fethedilen Arazi
- Halkı İsteyerek Müslüman Olan Arazi
- Diriltilen Arz-ı Mevât'ın Vergisi
- Basra Arazisi
- Harâc Arazisinin Nevileri
- Harâc-ı Mukâsemenin Takdiri
- Harâc Arazisine Sahip Olan Herkes, Harâc Verir