logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

3- Tenfîl [61] (= Ganimetten Fazla Ve Özel Hisse Vermek)

imâmın ve Ordu Komutanının, tenfîlde bulunması müstehaptır.

Ancak, imâmın ve enıîrin, ganimet ehlinin eline geçmiş bulunan maldan yanîganimetten, tenfîlde bulunması caiz olmaz.

Tenfîl, ancak, ganimet ele geçmeden yapılabilir.

imâm, tenfîl ederek: "Kimin eline, ne geçerse, o, onundur." derse; dar-i harbde, askerlerden hangisinin eline ne geçerse; o şöy, o aske­rindir.

Bu malın, beşte biri de alınmaz. Ve bu mala, hiç bir kimse ortak olamaz.

Bu şahıs, dâr-i harbde ölürse; eline geçen mal, vârislerine mîras olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

İmâmın, ele geçecek malın hepsini tenfîl etmesi; yanî askere "Elinize ne geçerse, sizindir." demesi; uygun olmaz.

Ancak, imâm da, askerlerle birlikte, dâr-i harbe gider; orada, göndereceği bir müfrezeye, tenfîl edip: "Elinize geçen, sizindir." derse; bu caiz olur.

Dâr-i İslâm'dan gönderdiği müfrezeye tenfilde bulunması ise, uygun olmaz.

Ganîmet, İslâm diyarına getirildikten sonra da, tenfîl yapılmaz. Bu durumda ancak, beşte birden tenfîlde bulunulabilir. Kâfî'de de böyledir.

İmâm, ganîmet ele geçtikten sonra, fakat taksim edilmeden önce, bir askere, yorgunluğu veya sa'yü gayreti sebebi ile, tenfîlde bulunsa; —ve reyi böyle yapmasının caiz olduğu şeklinde olsa— sonra da, imâm, ganîmet ele grçtikten sonra, tenfîlde bulunulamıyacağım öğrense; önce vermiş bulunduğu sözü bozmam. (Yani tenfili geçerlidir.)

tmâm Muhammed (R.Aı) şöyle buyurmuştur:

"İmâm, önce tenfîlde bulunmamışsa; bir harbîyi öldüren asker, öldürdüğü kimsenin elbise ve eşyalarını, alma hakkına) sahip değildir.

Şayet, imâm: "Kim, kimi öldürürse; onun elbise ve eşyaları, öldü­renindir." demişse; bu durumda, bu müslüman asker, öldürdüğü harbî­nin, elbise ve eşyalarını alır."

Bu, bizim âlimlerimizin yoludur.

Beşte bir ayrıldıktan sonra da, tenfîl caiz olabilir. Şöyle ki:

İmâm, bir müfreze gönderir ve onlara: "Elinize geçenin, beşte birinden sonrasının, üçte biri sizindir." veya ".. beşte birinden son­rasının, dörtte biri sizindir." dedikten sonra; "Ordunun eline geçene de ortaksızm." derse, bu caiz olur.                          __

Meselâ: İmâm, bir müfrezeye yollar ve onlara: "Elinize geçenin üçte biri..." veya ".. .dörtte biri, sizindir. Sonra da ordunun eline geçene ortaksınız." derse; —bu durumda, her ne kadar, fakirlerin, beşte bir hakları azalıyorsa da— böyle yapması caizdir.

Bundan sonra bakar: Eğer, onların nefli, üçte bir veya dörtte birse, ganîmetten, bu hisselerini onlara verir. Sonra da, geri kalanın beşte birini ayırır. Bunu ayırdıktan sonra, geride kalan ganimeti, bütün asker­lere taksim eder.                  .Şayet, bu müfrezenin nefli, "beşte birden sonrasının üçte biri veya dörtte biri" ise; önce beşte bir ayrılır; sonra da, kalandan, müfrezenin nefli ödenir.

Bundan  sonra kalandan da,  diğer  askerlere,  ganîmet hisseleri dağıtılır.

İmâm Muhammed (R.A.), şöyle buyurmuştur:

"İmâm, bütün askerlere: "—Beşte birden sonra— elinize geçenin tamamı, ale's-seviye, sizindir." derse; işte bu, bâtıldır. (= geçersizdir." Muhıyt'te de böyledir.

Bir harbîyi öldüren asker için selb yoksa; yani "öldürdüğün kim­senin elbise ve eşyaları senindir." denilmemişse; ölen şahsın elbise ve eşyaları ganîmettir. Bunda, öldüren şahıs da, diğer askerler de, eşit his­seye sahiptirler.

Selb: Öldürülen kimsenin, biniti, üzerindeki elbisesi, silahlan; hay­vanın üzerinde olan, gem ve sâiresi; âletleri, kendisinin üzerinde bulunan ve hayvanında yüklü olan şeyleridir.

Bu kimsenin kölesi ve onunla beraber bulunanlar ve bunların biniti ve binitte bulunan şeylerle, evinin eşyası selb değildir; bunlar, selbin dışındadır. Kftfî'de de böyledir.

Komutan: "Kim, bir harbîyi öldürürse; onun atı, Öldürenindir." der; bir asker de, bir kâfiri piyade olarak öldürür ve fakat ölenin yanında bulunan kölesinde, bir at olursa; bu at, öldüren şahsındır.
Çünkü, bu durumda, imâmın maksadı, savaşta, atı olan harbîdir. Bu harbî de, öyledir. Ancak, atı, yanında olmayan böyle değildir. Tebyîn'de de böyledir. [62]