1- Müslümanların, Dâr-i Harbe Emân İle Girmeleri
Emânli olarak, dâr-ı harbe girmiş bulunan, müslüman bir tüccarın, o harbîlerin, mallarına veya canlarına taarruz etmesi, haram olur.
Ancak, gadre[68] uğramış olması hâli müstesnadır. Yani, harbîlerin, bu tüccarın mallarını almaları; onu habsetmeleri veya benzeri bir şey yapmaları hâlinde, bu haramlık, ortadan kalkar.
Bu durumda, bu tüccarın onlara taarruz edip, canlarını esir alması, veya mallarını alması yahut onları öldürmesi caiz olur
Ancak, ferçleri mübâh olmaz. Çünkü, fere; ancak, mülkiyet ile helâl olur. Başka türlü helâl olmaz. Onu, dâr-i İslama getirmeden önce, mülkiyet de söz konusu olmaz.
Ancak, bu şahıs, kendi karısını veya ümm-Ü veledini yahut müdeb-beresini, orada esir olarak bulur ve harbîler de, ona cima' etmemiş olursa; bu durumda onlar, mülkünde bakidirler.
Şayet, harbîler, onunla, cinsî münasebette bulunmuşsa; bunların, şüpheden dolayı, iddet beklemeleri gerekir. îddetleri tamamlanmadan da, onlara cima* etmesi caiz olmaz.
Ancak, esir olan câriye, bunun hilâfınadır. Ona, harbiler cima' etmemiş olsa bile, eski sahibinin, ona cima' etmesi caiz olmaz. Çünkü, o harbîler, onun sahibidirler. Bundan dolayı, o cariyeye, her hangi bir şekilde taarruz,[69] caiz olmaz.
Bu şahıs, harbîlerin yurduna emânla girmiş ve bu emânı da bozmamışsa; onun, karısına, ümm-ü veledine ve müdebbiresine taar-ruzucâizolur. Tebyîn'de de böyledir.
Dâr-i harbde gadre uğrayan bu tüccar; oradan bir şey alıp çıkarırsa; bu mülk, habis (= kötü, alçak, pis) bir mülk olur. Ve, bu tüccara, onu, tasadduk etmesi emredilir.
Eğer, bir harbî, bu tüccara, veresiye bir şey satar veya bu tüccar, bir harbîye, veresiye bir şey satarsa veya bunlar, birbirlerinden gasben (= zorla) bir şey alır; sonra, bu tüccar, dâr-i İslama döndükten sonra, o harbî de, emânla bizim yurdumuza gelirse; yahut,,bir harbî, diğer bir harbîye veresiye mal satar veya birbirlerinden gasben (= zorla) mal alır; sonra da, ikisi birden, emânh olarak, bize gelirlerse; bu gibi durumlarda, bu şahıslardan biri hakkında, diğerinin aleyhine hüküm verilmez.
Şayet, ikisi de, müslüman olarak, bize gelirlerse, bu durumda, alacaklının lehine, borçlunun aleyhine hüküm verilir.
Gasbedümiş mala gelince, hiç bir durumda, ona, hiç bir şeyle taarruz edilmez.
Ancak, müslüman bir kimse, dâr-i harbe, emânh olarak gidip, harbîlerden birinin malını gasbetmiş; sonra da, harbî de müslüman olarak ikisi birden, dâr-i İslama gelmişlerse; bu müslümana, diyâ-neten, aldığını geri vermesi emredilir. Fakat, bu hususta, hâkim hüküm vermez.
Emânla, dâr-i harbe girmiş bulunan, iki müslümandan birisi, kasden veya hatâen, arkadaşını öldürmüşse; katilin diyet ödemesi; bu işi hatâen yapmışsa; keffâret yapması gerekir. Zahirü'r-rivâyede, bu durumda, kısas gerekmez,
îki esirden birisi, diğerini veya müslüman bir tüccar, bir esiri öldürürse; katile, hatâen öldürmesi hâlinde, keffâret gerekir.
Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavlidir. Kâfî'de de böyledir. [70]
Ancak, gadre[68] uğramış olması hâli müstesnadır. Yani, harbîlerin, bu tüccarın mallarını almaları; onu habsetmeleri veya benzeri bir şey yapmaları hâlinde, bu haramlık, ortadan kalkar.
Bu durumda, bu tüccarın onlara taarruz edip, canlarını esir alması, veya mallarını alması yahut onları öldürmesi caiz olur
Ancak, ferçleri mübâh olmaz. Çünkü, fere; ancak, mülkiyet ile helâl olur. Başka türlü helâl olmaz. Onu, dâr-i İslama getirmeden önce, mülkiyet de söz konusu olmaz.
Ancak, bu şahıs, kendi karısını veya ümm-Ü veledini yahut müdeb-beresini, orada esir olarak bulur ve harbîler de, ona cima' etmemiş olursa; bu durumda onlar, mülkünde bakidirler.
Şayet, harbîler, onunla, cinsî münasebette bulunmuşsa; bunların, şüpheden dolayı, iddet beklemeleri gerekir. îddetleri tamamlanmadan da, onlara cima* etmesi caiz olmaz.
Ancak, esir olan câriye, bunun hilâfınadır. Ona, harbiler cima' etmemiş olsa bile, eski sahibinin, ona cima' etmesi caiz olmaz. Çünkü, o harbîler, onun sahibidirler. Bundan dolayı, o cariyeye, her hangi bir şekilde taarruz,[69] caiz olmaz.
Bu şahıs, harbîlerin yurduna emânla girmiş ve bu emânı da bozmamışsa; onun, karısına, ümm-ü veledine ve müdebbiresine taar-ruzucâizolur. Tebyîn'de de böyledir.
Dâr-i harbde gadre uğrayan bu tüccar; oradan bir şey alıp çıkarırsa; bu mülk, habis (= kötü, alçak, pis) bir mülk olur. Ve, bu tüccara, onu, tasadduk etmesi emredilir.
Eğer, bir harbî, bu tüccara, veresiye bir şey satar veya bu tüccar, bir harbîye, veresiye bir şey satarsa veya bunlar, birbirlerinden gasben (= zorla) bir şey alır; sonra, bu tüccar, dâr-i İslama döndükten sonra, o harbî de, emânla bizim yurdumuza gelirse; yahut,,bir harbî, diğer bir harbîye veresiye mal satar veya birbirlerinden gasben (= zorla) mal alır; sonra da, ikisi birden, emânh olarak, bize gelirlerse; bu gibi durumlarda, bu şahıslardan biri hakkında, diğerinin aleyhine hüküm verilmez.
Şayet, ikisi de, müslüman olarak, bize gelirlerse, bu durumda, alacaklının lehine, borçlunun aleyhine hüküm verilir.
Gasbedümiş mala gelince, hiç bir durumda, ona, hiç bir şeyle taarruz edilmez.
Ancak, müslüman bir kimse, dâr-i harbe, emânh olarak gidip, harbîlerden birinin malını gasbetmiş; sonra da, harbî de müslüman olarak ikisi birden, dâr-i İslama gelmişlerse; bu müslümana, diyâ-neten, aldığını geri vermesi emredilir. Fakat, bu hususta, hâkim hüküm vermez.
Emânla, dâr-i harbe girmiş bulunan, iki müslümandan birisi, kasden veya hatâen, arkadaşını öldürmüşse; katilin diyet ödemesi; bu işi hatâen yapmışsa; keffâret yapması gerekir. Zahirü'r-rivâyede, bu durumda, kısas gerekmez,
îki esirden birisi, diğerini veya müslüman bir tüccar, bir esiri öldürürse; katile, hatâen öldürmesi hâlinde, keffâret gerekir.
Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kavlidir. Kâfî'de de böyledir. [70]
Konular
- Ganîmet Arasında Bulunan Kitaplar
- Kelâm Kitaplarının Satışı
- Üzerinde Haç Ve Resim Bulunan Ganîmet Eşyaları
- Ganîmet Arasında Bulunan Ehlî Hayvanlar
- El Değiştiren Ganimetler
- İzinsiz Olarak Ele Geçirilen Ganimetler
- Ganimetin Taksiminden Sonra Artan Miktar
- Çalınan Ganîmet Malları
- 3- Tenfîl [61] (= Ganimetten Fazla Ve Özel Hisse Vermek)
- Tenfîlin Hükmü
- 5- DÜŞMANLARIN İSTİLASI
- Dâr-i Harbin, Dâr-i İslâm Olmasının Şartı
- Dâr-i İslâmın, Dâr-i Harb Olmasının Şartı
- 6- MÜSTE'MEN (= EMÂN ALTINDA BULUNANLAR)
- 1- Müslümanların, Dâr-i Harbe Emân İle Girmeleri
- Dâr-i Harbe Götürülüp Götürülmeyecek Şeyler
- Bir Zimmî, Dâr-i Harbe Ne Götürebilir?
- Emanlı Harbi, Yurduna Dönerken Ne Götürebilir?
- 2- Harbînin Dâr-i İslama Girmesi
- 3- Ehl-i Harbin Hükümdarının, İslâm Devlet Başkanına Veya Ordu Komutanına Gönderdiği Hediye
- Devlet Memuruna Verilen Hediye
- 7- ÖŞÜR VE HARÂC ARAZİ İKİ NEV'ÎDTR
- Öşür Arazisi:
- Bazı Arazilerin Hududu
- Harâc Arazisi
- Sulhla Fethedilen Arazi
- Halkı İsteyerek Müslüman Olan Arazi
- Diriltilen Arz-ı Mevât'ın Vergisi
- Basra Arazisi