Meternichin Mektubu


Osmanlı devleti yavaş yavaş çöküşe doğru gitmektedir. Şurasını gizlemeğe çahşmamahdırki; inkıraz sebebleri meya-nında ilk temelleri Sultan Selim zamanında-atılıp, 2. Mah-mud'un ancak amik bir cehalete(!)hadsiz ve payansız bir ha­yalperestliğe istinaden terviç ve teşvik ettiği avrupa tarzında­ki ıslahat fikirleri ve tasavvurlarını zikretmek lâzımdır. "De­dikten sonra Meternich". yeni usûlüde dini kanunlarınız üze­rine bina ediniz." tavsiyesini yapmıştır. Evvelâ hemen şunu söyleyelimki, Prens Meternich bu mektubunu 1841 senesin­de 2. Mahmud'un genç oğlu Abdülmecid hân'a yazmıştı ve tanzimat fermanı okunalı iki yıl olmuştu. Prens bu mektu­bun yazılışından yedi yıl sonra yâni 1848 de ülkesinde husu­le gelen azim bir ihtilâl neticesinde yurd dışına zor kaçabildi. Ülkesinin akıbetini iç bünyede pek kestiremeyen Metrnich, dünya siyasasını takip ve tahminde bize tavsiyelerde buluna­cak kıymette olduğu bir vakıadır. Ancak tanzimat fermanının dibacesinde padişahın;şer'i şerifin son zamanlarda ihlâl edil­diğini hatırlatan girişi, Meternichin, yeni usûlü dini kanunları­nız üzerine bina ediniz tavsiyesini yaptırmaya itici bir ifade saymayı bilmeliyiz. Yeniçerinin ilgasına bir başka soruyla ka­tılan kişi "Tanzimatve Türkiye" adlı çalışmanın yazarı Engel-hardt'tır. Bunun demeside "..yeniçeriyi kaldırmada Sultan Selim olsun, 2. Mahmud olsyn, merkezi hükümet otoritesini Kuvvetlendirmekden ziyade şahsi otoritelerini arttırmayı amaçladılar." olmuştur.
Şimdi 3. Selim gibi son derece hâlim selim, din ü devletin •yitiğinden başka bir şey düşünmeyen, taht'tan indirilipde uz- itildiğinde tanburunu eline alıp besteye girişen bu muh- böyle kendini güçlendirme bühtanını ülkemiz üzerinde bir takım hesapları olanlar yapar. Engelhardt, bir elçilik mensubu olması hasebiyle ifade etmeğe çalıştığımız gizli maksadın dışında sayılmamalıdır.
Sultan 2. Mahmud'a aynı yükleme yapıldığında bizi, 3. Selim'i savunduğumuz hissi davranışın ötesinde beyanla karsı­nızda görürsünüz. Kabakçı İsyanının mazlum şehidi, 3. Selim alkanlar içinde yerde yatarken, üzerine kapanan pek sevdiği Alemdar Mustafa Paşa bir ölüm badiresinin içinden çıkmış olan şehzade Mahmud'un ikazıyla kendine geldi. Şehzadenin kim olduğunu sordu. Taht'a çıkarılması gereken şehzade Mahmud olduğunu söylediklerinde, amucasının ölüsünü ku­cakladık, bari yeğenini padişah edelim dediği görüldü. 2. Mahmud olacak genç şehzade, silahlarını çıkarda yanıma gel, görüşmemiz lâzım iâla demek suretiyle kinaye ile sen bi­zi padişah kıldın, biz de seni sadrazam yapalım demek iste­mişti. Çünkü;vaziyetin en kuvvetli adamı Rusçuk ayanının da başı olan Alemdar Mustafa Paşa idi. Allahdan padişahın ta­rafından idi. O kadar güçlü idiki, hâli hazırda taht'ta otur­makta olan 4. Mustafa'nın görevinde ipkasını dilese karşı ko­yacak bir güç yoktu. 2, Mahmud Daha sonra padişah olu­şundan hemen sonra ayan ile yapmış olduğu antlaşma, pa­dişahların öyle kolaylıkla razı gelemeyeceği hususattandır. Buna razı olmamak elde olmadığından daha da bir ağır gel­miştir. Zaten birçok tarihçi bu ayan antlaşması ile alakalı tes-biti, padişahın selahiyetlerini ayanla bölüşmüş olması şeklin­de yorumlar. Nitekim Alemdar Mustafa paşa'nın şehid edildi­ği ana kadar olan sadaret günlerine baktığımızda, karşılaşa­cağımız husus pek başıboş davrandığı, sarayın talimatlarına fazla önem vermediği rahatça görülür. Yeniçeriyi sadrazama karşı düşmanlığa 2. Mahmud teşvik etmemiştir amma bu dağlı ve kaba adamın yerine, yine bunun gibi mert fakat nâk birinin gelmesini istemesi tabiidir. Sultan Mahmud'un, ye­rerinin düşman bellediği sadrazamın hanesine yaptığı sal­dırı da yardım göndermemesini göz yumdu diye yorumla­yanlar, jşjn arka tarafını görmezlikten veya bilmeyerek o so­nuca varıyorlar. Çünkü o sırada yeniçeri dışındaki askerin kısmıâzamı İstanbul dışına vazifeye gönderilmişti.
2. Mahmud'un sadrazama yardımcı göndermesi ve olay sonunda yeniçerinin, sadrazamı bertaraf etmesinin ardından hedef olmasına razı gelmesi demekti. Hemen bu arada Sul­tan 2. Mahmud ile ayanları temsilen Alemdar Mustafa Paşa arasında varılan antlaşma sonrasında Alemdar Paşanın şun­ları söylemesine dikkat gerekir: "..Vakta ki; vezirlikrütbesi ile başımız bağlandı. CInvani seraskerlikle kıymetimiz yük seltildi. Gerek orduyu hümayun'un maiyetinde ve gerek kendi başına düşmanın galip geldiğinin görülmesindeki ha­kiki sebeb tetkik ve araştırması yaptığımda düşman askeri­nin galibiyeti öğretici ve muntazam subaylarının harp fenni­ne vâkıf komutanların fikir birliğine varmış olmasından kay­naklandığını öğrendiğimi itiraf etmeliyim." Bu sözler yeni askeri sınıfa muhalefeti olmadığını beyan mânasına alınmalı­dır. Çünkü Alemdar Paşa, anasıl bir yeniçeri ocağı yetiştir-mesidir. Bu bakımdan Sultan Mahmud'un Fransa kralı 14. Lui gibi "devletbenim" demese de, islamların halifesi, Os­manlıların padişahı olarak güç ve kuvvetini arttırması gere­ken her tedbir onun başvuracağı meşru yol sayılmalıdır.

Yeniçeri usûlünün tamir yoluyla devamı mümkün olma­ması ihtimali, mümkündü iddiasından daha ağır basmakta-d|r. Bu bakımdanda bu günün şartları içinde meseleye baktı­ğımızda, ordu üzerinde, her hangi bir speklasyon değil tatbik edilmek ileri sürmek daha da ötesi düşünmek bile kabil gö­rünmemektedir.
Nitekim 28/şubat/1997 balans ayarı ile başlamış çırpıntı, hukuk devletinin çiğnenmesi göz önüne alınarak durultula-mamıştır. En üst rütbenin sahibi de, en üst makamın sahibi de kanunları kullanma şans ve hakkına sahip olmasına rağ­men, bir denge politikası gütmesi hemen önümüzde cereyan eden hadisedir. Demokratik parlamenter sistemde yapılama­yanı, mutlakiyet devrinden istemek biraz haksızlık oluyor gi­bi. Bir de şunu mutlak belirtmek gerekiyorki; nizâmı cedid kelimesinde vurgulanan yeni düzendir. 2. Mahmud ise askeri yeni düzen içinde tanzime başladığında Osmanlı mîlletinin varlık sebebi olan İslâmiyeti hiç gözden uzak tutmamıştır. Hâttâ askeri yeni sınıfa, pek mukaddes bir isim olan "Asaki-ri Mansûre Muhammediye" demeyi aklederek millet devlet birlikteliğini sağlamayı bilmiştir. Şunu da ilâve etmek gerekir ki;Sultan 2. Mahmud, amcası 3. Selim'den aldığı dersleri, onun başına gelen musibetleri tam manasıyla görmüş ve id­rak etmiş olmasından dolayı, kendi usulüne daha isabetli bir rota çizmeyi becermiştir. Nitekim yeniçeri kışlalarını daha to­pa tutmadan, bilhassa Edirnekapı surları dışında ve bir mik­tarı da içinde olan Sahabei Kiram efendilerimizin kabirlerini, ihya ve tanzim etmek suretiyle kısmı âzami dindar olan İs­tanbul ahalisinin takdir ettiği bir sultan, ashaba saygılı bir halife olduğunu kabul ettirmeye muvaffak olmuştu.


Eser: Büyük Osmanlı Tarihi

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Büyük Osmanlı Tarihi

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..