logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

Ordu'nun Dürümü


1286/1870'de silah altında bulunan asker miktarı 160 bin kişi civarındaydı. Bunlar hassa askerleri ile beraber 6 orduya taksim edilmişti. Bu altı ordu, 36 tane piyade nizamiye alayı­nı teşkil etmişti. Bu hesaba göre piyade asker yekünü 120 bin civarında olmaktaydı. Her ordunun 6 alay piyadesi vardı. 4 alay süvarisi, 1 alayda topçusu, 5 batarya topu mevcud olup, iki fırkadan meydana geliyordu. Bu 6 ordudan başka
f rka daha vardı ki, biri 10 bin kişiden mürekkep olduğu İde Girid'de, 5 bin kişilik başka bir fırka Trablusgarb'da,
_      5 bin kişilik firkaysa da Tunus'da bulunmaktaydı. Bunlardan başka Beyoğlu kışlasıyla Çanakkalede, Tuna sahilin-
Venedik körfeziyle Bozcaada, Midilli ve anadolunun bazı kalelerinde 5 bin asker daha vardı.
Kura ile asker almak icab ettiğinde asker veren eyaletler şunlardı: Arnavutluk, 10 bin-Bosna, 30 bin-Sırbiye, 20 bin-Memleketeyn (Romanya), 7 bin-Mısır, 20 bin-Tunus ve Trab­lus 10 bin-genel yekûn ise 97 bin kişiyi buluyordu. Bunlar­dan başka gerektiğinde başıbozuk adı verilen gönüllü asker toplanmaktaydı. 1870 sonlarında Asir taraflarında asayişte mini için, 7. ordu adıyla bir ordu düzenlenmesine girişildi.
Asir emiri Mehmed bin Ayd, Tihameye kadar yürümüş, hatta Hadide'yi basmış. Bu sebeble Yemen olsun, Mekke ta­rafları olsun birtakım sıkıntılara düşmüştü. Ferik Redif paşa komutasında Yemene 18 tabur ve Mısırdan 20 bin asker sevk olunmuştu. Bunun sonucunda Asir meselesinin kapan­dığı görüldü. Yeniden bir Yemen vilayeti kurulmasına girişildi. Girid ihtilali sırasında ordu İle donanmanın noksanları ortaya çıktı. Tarih-i Lütfide; donanmanın 4 kıta zırhlı kapak ile bir kapaktan başka 8 firkateyn, 9 korvet, 13 aviz Ö, 4 duba, 28 nakliye vapurundan meydana gelmekteydi, yani 66 par­çadan ibaretti ve 1700 topu ve bunlardan başka biri kapak, biri firkateyn 15 adet korvet olarak 63 tane yelkenli gemi vardı dedikten sonra biraz a'şağida, 94 parça harp gemisi mevcud olup, bunların yekünü 5 bin bu kadar beygir kuvve­tinde idi. Bunlardan başka, biri taş tezgahında hemen yapı-"P ve diğeri Tiriyeste'den hazırlanıp gönderilen 5yüzer bey­gir kuvvetinde iki zırhlı daha mevcud olup, sefine yani gemi bulunduğu, devamlı 12500 tüfeklininhazır olduğu o zama­nın evraklarında görülmüştür. Diyor.
Fethi Bülend'de bu sene gelmiştir. Hüseyin Avni paşanın yaptığı tensikat yani, orduda mevcudu azaltma hareketinden sonra, askeri kuvvet 4 sene nizamiye, 1 sene ihtiyat ile redif sınıfı Öncesi, redif sınıfı sonrası ve başıbozuklarla yerli asker­lerden ibaret olup, tahminen yekünü 792 bin nefere varır. İş­te bu teşkilat üzerine rumeli şebeke-i hudududiyesinin kurul­ması meydan buldu. Rumeli kumpanyası dediğimiz Baron Hirş kumpanyası (şirketi) bu sırada imtiyazlar elde etmek suretiyle bir taraftan İstanbul üzerinden, diğer tarafdan Dede-ağaç cihetinden ve Selanik yönünden inşaata başladı.   '

Ziraat ilerleyememiş, köylüler için çok ağır olan yol bedeli parası valilerin menfaatine yaramaktan başka bir şey değildi. Maden ve maden ocakları kanunu karışık bir tarzda tanzim edilmesi gerçekleştirilmiş, içdeki gümrükler iç ticaret ve sa­nayii sektelere uğratmış, maliye de intizam ve düzen yeter­sizliğinden mahvolmuştu. Aşar meselesi ahalinin başına bir bela kesilmiş, vergi alım ve hesaplamaları iyice bozulmuştu.

Fransa ile Almanya arasındaki savaşın sonucu ve onun getirdiği siyaset havası Osmanlı hükümetini de, alakadar ha­le koyup Prusya-Rusya-Avusturya arasında yakınlaşma baş­laması, Fransızların mağlubiyeti, babıâiiyi düşüncelere sal­mıştı. Bizde, vekiller heyetinde sıkı bir merkeziyetçilik politi­kası seçilme yolu tatbike itina gösterilmeye başlandı. Zaten bunun neticesindendirkİ, Alî paşa Mısır Hidivi'nin serbest bir tarzda yaptığıişlemleri tahdid ile durdurmuş ve elindeki zırh­lıları ve diğer malzemeleri İstanbul'a getirtmiş, Mısır üzerinde tatbike konulan bu muamele, Tunus ile Trablusgarb bölge­sinde bir ders-i ibret, niyetine oralardakilerde hisselendi.
Öte taraftan, Balkan yarımadasında, Atina-Bükreş-Belg-rad arasında devamlı bir haberleşme gözlemleniyordu. Avru­palıların vaziyetleride son tahminlere göre şu durumdaydı: Cermanya Almanlar birleşmesi sağlanmış, 2. veya daha aâı derecede bulunmakta olan bazı Alman hükümetine fak muhtariyetler verilmiştir. Ancak meydana gelen yeni hükümet, askerlik bakımından bir atfınazar yapılırsa sulandı­rılmış bir Almanya idi. Gerek askeri görünüşü gerekse siya­set dünyasına getirdiği tesir ile en birinci imparatorluk oldu-âunu göstermekteydi. İtalya tabii ki, Almanya'ya tutkundu. O da, milli tekamülünü sağlamak üzereydi. Arzu etmiş oldu-qu payitaht Roma'yı elde etmişti. Sadova savaşı akabinde Venedik'i, Fransa savaşı neticesinde Roma'yı aldı. Şunun bu­nun felaketi üzerine kurulmuş bir hükümet ortaya çıktı. Hatta Fransa'ya düşman kesildi. Donanmasını çekememeye baş­ladı. Avusturya'nın varlığına rağmen, Petrevil ve İstirya vila­yetlerine göz dikti. Avusturya menfaatini gözetmek için itaat­li bakışlarını Berlin'e çevirmişti. Rusya'ya karşı, dikkatli, do­ğuya bakarken Almanların hususi himayeleri içinde, müte­caviz bir vaziyet sergiliyordu.

Şimdi, üçlü ittifakın başlangıcı bu siyasi vaziyettendir. Fransa; büyükçe bir cumhuriyet şekline girdiğinden Alman­ya için, tek hükümet şeklinde bulunan her hükümet için şüp­heli bir komşu sayısına katılmış oldu. Rusya ise oda başlı ba­şına bir tehlike kesilmişti. Paris antlaşmasını kendi eliyle yırt­tı. Ancak istediğine tamamen sahipotamamıştı. Prusya'ya savaş esnasında göstermiş olduğu anlayışlı tavrının hakketti­ği mükafatı görememişti.
2. Aleksandr ile 1. Gilyom abasında gayet büyük bir gizlilik içinde yürütülmekte olan dostluk görüldü. Böyle olmakla be­raber Çar, doğuya aid tasavvurlarındaki sebatı saklamıyordu. İngiltere 1870 savaşında adeta dilini yutmuş gibi hiç ses et-memişti. Bunların başında bulunan lord Gladaston, iç işlerde 'slahata dalmış, barıştan başka bir şey onu cezbetmiyordu. ^ynca, İngilterenin Ruslara muhalefeti her zaman için Fran­sa'nın yardımını hemen yanı başında bulmasına bağlıydı.
Fransa ise kanadı kırık bir hal içinde çabalamaktaydı. Rus­ya'nın arzu ve niyetlerine doğrudan doğruya Avusturya'da pek karşılık veremezdi. Çünkü sırtındaki İtalya da onun ayrı bir sıkıntısıydı. Bu vaziyet karşısında Osmanlı devleti için ufuklar pek aydınlık değil, bilakis karanlıktı. Hakikaten 4 se­ne sonra büyük bir fırtına çıkması neticesinde Berlin antlaş­ması hükümlerine boyun eğmek mecburiyeti doğdu. Rusya hariciye nazırı Gorçakof'un yazısı Paris antlaşmasına bundan evvel indirilmiş darbelerin tamamlayıcısıydı.
Bundan evvel, Eflak ve Buğdan'ın birleşmesi de yazılı ant­laşmanın hükmünün kaldırılmasına bir giriş dense yeridir. Özellikle avrupa 1272/1856 ıslahat fermanının yerine getiril­memiş olduğuna kani idi. Hatta o zaman adı geçen ferman hakkında ve içinde yazılanlara göre İngiltere, Fransa, Rusya hatta devlet-i âliye taraflarından yapılan tetkikler, neti-cede şöyle bir hükme varmak kabil olmuştu: "Tanzimat cedve-lînde ihmal edilen vaadler, elde edilen ilerlemelere nazaran tesbit kabul etmez derecede çoktur." Bu hüküm 1868 sene­sinde verilmişti. Fuad paşanın hariciye nazın bulunduğu sıra­da 25 bendden meydana gelmiş 1868'de Londra, Paris, Vi­yana, Berlin, Petersburg ve Floransa da bulunan, Osmanlı elçilerine gönderilmiş layihada bu tarafı pek çok örtülü bir şekilde itiraf edilmiştir, "resmi yazışma muharrerat-ı resmi­ye sh. 90-102" Gorçakofun yazısı üzerine İngiltere şiddetli bir protesto çekti. "İngiliz hariciye nazın tarafından yazılan cevapda: anlaşmış devletlerden hiç birinin rey ve rızası alın­madan fesh etmeye kalkışmak, İngiltere devletinin uygun görmeyeceği hususattandır. Şeklinde olan bilgiyi veren İngili-z elçisine Rus başvekili Gorçakof, bahsolunan eski maddeyi-feshetmeye kesin kararlı olduklarını söyleyerek eğer, Os­manlı devlet adamları buna muhalefet edecek olurlarsa Rus­ya devleti ordularını bir tek kişi ilave etmeden himayesi altında görünmekte olan doğu hristiyanlanna bir işaretle dalgalar halindeisyan hareketlerine girişeceklerini ifade etmişti. (Mirat-ı hakikat) Versay'da yani Paris'de bulunan prens Bismark ile haberleşmeye girişti. Rusya'ya karşı harp ilan etmeyi ta­lep etti. Avusturya da söz konusu yazıdan dolayı pek üzüidü. Bismark, Avusturya-nın Fransa ile birleşmemeleri için Rus­ya'ya eğilim göstermeğe muhtaç olduğundan epeyi sıkıldı. Diğer tarafdan, Fransanın lehinde olmak ihtimali bulunan İn-giltereyi de kırmak istemiyordu. Paris antlaşmasına imza koymuş bulunan büyük devletlerin, yeni bir konferans toplu-yarak, vaziyeti tetkik etme teklifinde bulundular. Bu teklif hem Petersburg'da hem de Londra'da kabul olundu.
Londra konferansında, 1856 antlaşmasının söylemekte ol­duğu Tuna nehrindeki gemilerin serbest şekilde dolaşmaları­nın açılmasıyla devlet-i âliyenin boğazları açıp-kapamak hakkını yeniden tasdik etmekle beraber, Karadeniz'in taraf­sızlığını temine muvaffak olamadı. Rusya'nında istediği buy­du. Osmanlı devletine ait deniz gücü dünyada 2. derecede bir donanma olma vaziyetine ulaşırken, 20 den fazla zırhlı gemisi 80-100 kadar da ahşabtan da olsa harb gemisine sa­hipti.

MAHMÜD NEDİM PAŞA'NIN SADARETİ
Ali paşa, 1288 cemaziyelahirinin 21. /8/eylül/1871'de Be-bek'deki yalısında vefat etti. J3u vefatın neticesi Büyük Mus­tafa Reşid Paşa ekolünün sona ermesi demekti. Buna karşı­lık istibdad kapısı sonuna kadar açılmış oldu. Padişah ne hikmet ise, Ali paşadan çekinirdi. Hatta yakın ve sevdiklerin­den birisine birdefasında: "Şu kanapeyi görüyormusun? Âlî Paşa, bana nice geceyi bunun üzerinde sabahlattirdi." De­miştir. Alî paşadan sonrada sadarete Mahmud Nedim paşa geldi. Hariciye nazırlığı Sururi paşaya verildi.

Sultan Abdülaziz, Âlî paşanın vefatı üzerine geniş bir nefes aldığı halde, devletin içişleri yeni bir sıkıntı ile karşılaştı. Mahmud Nedim paşa sadrazam olunca Âlî paşa ekibi de bi­rer birer iktidar mevkiinden sükut etmeğe başladı. İşlerimiz i-daresinde bir sağdan geri dönüş görülmeye başlandı. Haki­katte padişah, sadaret fermanını takip etmek bir dereceye kadarda göz boyamak fikriyle: "CIygun gördüğümüz ıslaha­tında tamamının yerine getirilmesi, hukuk-u umumiyenin muhafazasının temini, bütün ahalinin adaletin en mükem­meli ile yönetilmeleri hususuna büyük bir dikkat ve itina gösterilmesiyle beraber yinede, bütün şer'i mahkemelerde ehliyet ve iffet sahibi istikametleri sağlam kimselerin bulun­ması, nizamiye mahkemelerine havale olunan işlerin de, sa­hih adalete uygun ve hakiki hukukiyeye tevsiki.." Mealinde bir yazıyı göndermişti. Fakat Tarihi Lütfi diyorki: <Bir müd­det sonra anadolu ve rumeli taraflarında, şimendi-fer(tren)ler yapımına başlandı. Nehirler vasıtasıyla da mu­amelelerde kolaylık, ticari ve sanayi bakımdan mahallerin yaygın şekilde istifadesine dikkat olunmasını beyan eden bir tezkere-i seniyye babıâliye gönderildi ve bu da ilan olun­dum Azbir müddet geçtikten sonra padişahın dama oynama düşkünlüğünüanmak için; "valiler dama taşına döndü!" söz­leri işitilmeye başlandı.
Mahmud Nedim paşa, sadaretinin başlangıcında, valilerin değiştirilmesini uygulamaya koydu. Mevkiini sağlamlaştır­mak için, Şura-ı devlet reisi Kâmil paşanın, maaşını 25 bin­den, 75 bine yükseltti. Rüsumat emanetine; 10, bahriye neza­retine 75 bin, nafıa ve ticaret nezaretine 50 bin kuruş zam, hariciye ve maliyenezaretlerine de birer müşir tayin ettirdi, iç işlerde meydana gelen olayları takip edecek olursak, işlerin idare tarzının dabaşka bir kalıba döküldüğünü müşahede edebiliriz. Rus sefiri İgnatiyef de, Âlî paşanın vefatından sonda, geniş bir nefes almış, artık icraatının gücünü sergile­yebilirdi-