Kutay'ın Kaleminden Hâl Ve Katl


Kim ne derse desin, insanlar kendi fikirlerini müdafaaya kimseye hakaret etmemek şartıyla tabii hak olarak görüp bunu yaşayabilmelidir. Bir çok kimse ve ben de kimilerinin yorumlarına katılmasamda, târih ilmine, millet hafızasına yaptığı hizmetleri göz önüne ctîarak kimseyi sıfırlamam ve bu mevzuda şöyle düşünüyor, bu bakımdan bütün düşünceleri keen-lemyekün'dür demem. Her çiçekte bal olacağını düşü­nürüm. Midhat Cemal Kutay büyük yanlışlarının yanında millet hafızası olan târihimize ait nice hatıratı, vekayii yâni olayları, engin osmanlıcasıyla gün yüzüne çıkartmış, nice nisyana düşürülmüş millet evlatlarının yeniden okunmasına öğrenilmesine yol açan ifşaatlara imza atmıştır. Bu gün yüz yaşına yaklaştığında berrak hafızası ile târihe bakışını devam ettirebilmesi kendisi için bir nimettir. İşte bu zâtın; Avrupa'da Sultan Aziz adlı kitabının 267.sahifesinden şu alıntıyla bas­lıktaki ifadeyi değerli okurlarıma nakledeyim diye karar ver­dim. "Sultan Abdülaziz'i tahttan indirmek isteyenlerin başın­da Midhat Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Mütercim Rüş­tü Paşa ile Şeyhülislâm Hayrullah Efendi vardı. Bu hava içinde Sultan Aziz'e nihayet, Sultan Aziz'e karşı bir darbe hazırlan mış ve plânlanmıştı. Bu plan 30/mayıs/1876 Salı gecesi uygulamaya konuldu. Sultan Aziz'in kaldığı Dolma-bahçe Sarayı derin bir sessizliğe gömülmüş uykuya dalmış­tı. Hafif bir yağmur yağıyor boğazdan esen rüzgârın etkidiyle çırpınan dalgalar Dolmabahçe Sarayının rıhtımını dövüyor­du. Padişahın kendisine karşı hazırlanan darbe teşebbüsün­den haberi yoktu. Harp okulu öğrencileri her akşamki gibi yat borusu yla beraber atakhanelerine çıkmışlardı. İki saat sonra Taksim tarafından bir araba gelerek Harpokulu'nun kapısının önünde durdu. Arabadan Süleyman Paşa indi. Okulun subayları tarafından karşılanan Süleyman Paşa,ku-mandan odasına çıktıktan sonra subayların hepsini topladı ve şunları söyledi: <.Arkadaşlar devlet ve millet bu gece siz­lerden büyük ve kutsal bir görev beklemektedir. Eğer bu gö­revi yerine getiremezseniz devletimiz yıkılacak ve milletimiz perişan olacaktır Devlet işleri Rusların eline düştü. Babıâli Rus elçiliğine döndü. Vükela ve ulema Sultan Abdülaziz'in tahtından indirilmesine karar verdi. Hizmetin büyüğünü siz-leşe emanet ettiler. Öğrencilerle birlikte doğruca saraya gide­rek padişahı tahttan indireceğiz> Şeklinde hi tabesine başla­yan Süleyman Hüsnü Paşanın şöyle devam ettiğini ifade ed­er Kutay: "Subaylar bu teklifi kabul etti ve kalk borusu çaldırarak topladıkları öğrencileri silah- [andırıp yola çıkardılar,  öğrencileri Gümüşsüyü kışlasının arkasından  Dolmabahçe sarayının önüne geldiler. Paşalar bura­da bulunuyordu ve saray askerler tarafından sarılmıştı. Sü-leuman Paşa yanına aldığı bir kaç subayla beraber Şehzade Murad'ın kaldığı dâireye gitti. Şehzade Murat'ı uykusundan uyandırdılar. Süleyman Paşa; telaş ve heyecan içindeki şeh­zadeye şöyle dedi: <Amcanız Sultan Aziz millet ve vükela ta­rafından tahtından indirildi. Siz tahta çıkarıldınız> Sultan Murat'ı tahta çıkarmak için bir arabaya bindirerek saraydan Serasker kapısına götürdüler. Hemen cülus ı<v: in atıldı. Top seslerinden uyanan Sultan Abdülaziz heyecan ve tedirginlik içinde:

-Bu toplar cülus topuna benziyor! Dedi.
Sultan Aziz'in annesi içeri girerek, Murat'ın taht'a çıkarıl­dığını soluk soluğa oğluna bildirdi. Abdülaziz neye uğradığı­nı şaşırmıştı, üzgün oe endişeli bir tavırla sara- yın salonun­da dolaşmaya başladı. Paşalar, Sultan Aziz'i Topkapı Sarayı­na götürmeyi kararlaştırdılar Karar Sultan Aziz'e bildirilince kendisi gitmek istemedi fakat ik- inci defa aynı karar kendi­sine iletilince kılıcını beline kuşandı. Yanına şehzadelerinden Yusuf İzzeddin Ue Mahmud Celaleddin'i alarak Dolmabahçe sarayının rıhtımına indi. Rıhtımda duran çifte saltanat kayı­ğına binerek Topkapı Sarayına götürüldü. Tahttan indirilen Osmanlı padişahını Topkapı Sarayında 3.Selim'in öldürül­düğü odaya koydular. Bu^duruma çok üzülen ve telâşa kapılan Abdülaziz: <Amcam Sultan Selim'in kaldığı oda bu­rasıdır diye endişesini belirtti. Kendisininde öldürüleceği düşüncesi kafasının içine bir hançer gibi saplanan 32. Os­manlı padişahı Sultan Aziz'in manevi gücü yıkılmıştı. Bu hava içinde oturup yerine geçen 5.Sultan Murad 'a şu mek­tubu yazdı: <..Önce Cenab-ı Hakk'a sonra da size sığınıyorum. Millet hizmetinde çok çalıştım. Fakat muvaffak olama­dığıma çok üzülüyorum. Sizin muvaffakiyetinizi temenni ederim. Kendi silahlandırdığım askerlerim beni bu hâle sok­tular Duyduğum acılardan beni kurtarmak için başka bir yere naklimi rica eder, Osmanlı saltanatını Abdütmecid Hân nesline terk ederim.> Sultan Aziz bu mektubu yazdıktan sonra yanındakilere: <beni öldürecekler> diyerek korkunç endişesini tekrarladı.
Taht'a çıkan 5.Murad, saltanatının kendisinden önceki sa­hibinin mektupta bildirdiği isteğini kabul etti ue Sultan Aziz'i Feriye Sarayına naklettirdi Sultan Abdülaziz, tahtdan indiri­lişini bir türlü İçine sindiremiyor geceleri gözü uyku tutmadı­ğı için sinirli bir halde odasında dolaşıp duruyordu. Abdüla­ziz, Feriye Sarayında geceli gündüzlü Kuran-ı Kerim okuyor, namaz kılıyordu. Sultan Abdülaziz'in bir hapis hayatı içinde günlerini geçirdiği Feriye sarayının çevresini asker kuşatmış­tı. Nöbetçi subaylardan birinin, kendisine Aziz Ffendi diye hitab etmesi, bir iki gün öncesinin saltanat temsilcisi eski padişahı çok üzmüştü, adetâ kahretmişti. Sultan Aziz'in tahttan indirildiğini duyan Rus büyükelçisi de çok şaşırmış ve adetâ deli'ye dönmüştü. Büyükelçi; Rusya'nın bu işe rıza göstermeyeceğini söyleyerek tehditlere başlamıştı. Ruslar el­çilik binalarına da bayrak asmamışlardı. İngilizler ve Fransız­lar İse Sultan Aziz'in tahttan indirilmesini memnunluka kar­şılamışlardı. Feriye Sarayında sonu endişeli bir bekleyiş için­de Sultan Aziz'in gün geçtikçe sinirleri bozuluyordu. Sert mi­zaçlı ue iri yapılı Sultan Aziz'den paşaların hepsi çekiniyor­du. Hüseyin Auni Paşa, padişaha belindeki kılıçla, öteki si­lahları aldırtmıştı. Bu olaydan sonra Abdülaziz'in öldürü­leceği yolundaki endişesi kâbuslu bir inanç hâline gelmişti. Ve biliyorduki, kendinden önce tahttan indirilen padişahla­rın hepsi öldürülmüştü.(Bu ifadeye katılmak mümkün deâil.m.h) Osmanlı saltanatının bu acımasız ve kanlı geleneği şimdi kendisini bekliyordu. Bu korkunç inanç içinde kıvra­nan Sultan Abdülaziz geceleri sık sık uya- nıyor yatağından fırlıyor ve pencerenin Önüne koşuyor endişeli bakışlarla dışa­rısını gözlüyordu. Sultan Aziz; bir sabah kahvaltı için bir kâ­se çorbayla ekmek istemişti Çorba olmadığından, kendisine lapa gönderilmişti, üzüntü ue sinir cenderesindeki Abdülaziz lapayı yemiyerek geri göndermişti. Bu haua içinde Sultan Aziz son günlerine geldi ue tahttan indirildikten otuzbeş gün sonra, esrarı bugün de kesinlikle aydınlanmamış bir biçimde intihar etti veya öldürüldü. Sultan Aziz,4/haziran/1876 Pa­zar tesi günü Mabeynci Fahri Bey'i çağırtarak ondan günlük gazeteleri istedi. Gazeteleri inceden inceye okuyan Sultan Aziz gördüki, hayat kendisinin dışında akışına devam et­mektedir Annesinden sakalını düzeltmek İçin bir makasla bir ayna istedi. Târihin esrarı işte bu makas üzerinde dü­ğümlenmektedir. Olayın bundan sonrası târihte iki ayrı şe­kilde yer almaktadır. Önce birinci şeklini anlatalım. Sultan Aziz'in bu makasla biteklerini kestiğini kabul eden rapor ola­yı şöyle ortaya koymaktadır; <Suttan Abdülaziz annesinden makas aldıktan sonra yattığı odanın kapısını kilitledi. Maka­sı eline alarak her iki kolunun kan damarlarını o küçük ma­kasla kesmiş, fazla kan kaybından yere düşerek ölmüşlüı:> Sabahleyin odanın kapısı açılmayınca ve içeriden bir ses alamayınca, kapıyı kırıp içeri girenler Sultan Aziz'in kanlı cesedini minderin önündeki tyasırın üzerinde buldular.

Abdülaziz'in ölümünü bir intihar değilde cinayet olarak kabul eden görüş ise hazin olayı şöyle anlatır: "Sultan Abdü-laziz'i tahttan indiren Mütercim Rüşdü Paşa, Hüseyin Avni Paşa, Midhat Paşa, Şeyhülislâm Hayrullah Efendi herşeye hâkini durumdaydılar. Bu ıslahatçı gurup, Sultan Aziz'i tut­mak maksadıyla kuvvetli ue iri yapılı dört pehlivanı Feriye Sarayına gönderdiler. Bunlar Cezayirli Mustafa Pehlluan, Yozgatlı Mustafa Pehlivan, Mustafa Çauuş ue Boyabatlı Hacı Mehmed Pehlivandı.

Mabeynci Fahri Bey'de hükümetin adamı olarak buraday­dı. Fahri Bey de güçlü kuvvetli bir bünyeye sahipti Geceyi karakolda geçiren pehlivanlar sabaha karşı Fahri Bey tara­fından Feriye Sarayına alındılar Fahri Bey, Yozgatlı Mustafa Pehlivana beyaz saplı keskin bir çakı verdi. Ali ve Necip ad­larında iki subayda bu pehlivanlara yardım etti Pehlivanlar Abdülaziz'in yattığı odanın penceresinden içeri girdiler. Tav-şan uykusu denen hafif bir uykuyla kendinden geçmiş olan Sultan Aziz,iri kıyım pehlivanları karşısında görünce birden yerinden fırladı. Bu sırada bir pehlluan kadar kuvvetli olan Mabeynci Fahri Bey,eski padişahın üzerine atılarak kollarını tutup arkasında çaprazladı. Cezayirli Mustafa ile Boyabatlı Mehmed, Sultan Aziz'in dizlerinin üzerine oturup onu hare­ketsiz duruma getirdiler, Yozgatlı Mustafa da elindeki çakıyla Abdülaziz'in bilek damarlarını kesmeye hamlettiği sırada Sultan Aziz, kahveci çıraklığından mabeynciliğe getirttiği Fahri Bey'e şöyle dedi:

-Şu kestirmeğe kıydığın eller sana bir kaç gün önce sedef bir teşbih vermemişmiydi? ..Sultan Aziz sözünü tamamlaya-mamıştıkı, çakının damarlarının içine girmesiyle:

-Aman Allahım! Diye feryat etti. Sultan Aziz'in ağzına mendil tıkadılar. Bu dehşet verici cinayetin işlendiği odanın kapısını Necip ve Ali adındaki subaylar tutuyordu. Sultan Abdülaziz kanlar içinde yere yuvarlandı. Odadaki makası da olaya cinayet süsü uermek(vermemek olması lâzım! M.H) için cesedin yanına bıraktılar. Bu kanlı cinayetin işlenmesi ve suçlularının kaçması beş dakika kadar sürmüştü. Sultan Azı z'in öldürüldüğünü duyan cariyeler ve annesi Perleuni-yal Sultan feryada başladılar Annesi, oğlunun kanlar içindeki cesedine kapanarak göz yaşı döktü. Hüseyin Avni Paşa Kuzguncuk'taki yalısından beş çifte kayığına binerek kısa zamanda Feriye Sarayına geldi. Abdülaziz'in cesedi karalola aötürülerek, oradaki kahve ocağının yanında erlere mahsus olan ot minderlerden birinin üzerine konuldu ve üzerine de pencerelerden birinin perdesini çıkarıp örttüler. Aradan çok. geçmeden yabancı elçiliklerden doktorlar gelerek, Sultan Az­iz'in intihar ettiğine dair rapor verdiler "
Böylece 1950'den beri ülkede bir takım târihî vak'aların arka plânını sunan Midhat Cemal Kutay'ın Abdülaziz Hân, Öldürüldümü? İntiharını etti? Sorusuna dâir iki hususuda, nakletmiştir ve bizde sahifelerimize alarak tercihi okura bı­raktık.
18/Şubat/1830'da dünya'ya gelen Abdülaziz Hân, 46 se­ne, 3 ay, 6 gün berhayat olduktan sonra 4/Haziran/I876'da irtihal-i dâr-ı beka eyledi. Sultan Mahmud Türbesine defno-lundu, bu türbede daha sonra da 2.Abdülhamid Hân'da def-nolunduğundan, Çenberlitaşla Di vanyolu yolu arasında ve Türbe durağı olarak anılan yerde, Köprülüler Kütüphanesi ile karşı karşıya olan türbede üç padişah, Sultan 2.Mahmud, Sultan Abdülaziz ve 2.Abdülhamid Hânlar ebedi uykularını uyumaktadırlar. Sultan Aziz, 32.Osmanlı padişahı olup, 24.Osmanlı halifesidir.


Eser: Büyük Osmanlı Tarihi

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Büyük Osmanlı Tarihi

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..