Namazı Bozan Şeyler :

Namaz içinde, kasden selâm vermek namazı bozar. Musannifin kas-den (amden) kaydına sebeb şudur: Zira yanlışlıkla selâm vermek bo­zucu değildir. Çünkü o ezkârdandır. (yâni namazın rükünlerinden de­ğildir.) Şu halde (selâm) kasdî olandan başkasında zikr, ve kasdî olan­da da (kelâm) konuşmak sayılır.

Selâma karşılık vermek de namazı bozar. Musannifin bunu kasd ile kayd etmemesine sebeb şudur : Çünkü selâma karşılık vermek rükün­lerden değildir. Bilâkis karşılık vermek konuşmak ve hitâblaşmaktır.

Mutlaka konuşmak (kelâm) namazı bozar. Gerek bu kasden olsun ve gerek sehven olsun, gerek az^veya çok olsun müsavidir.

Namaz içinde, bizim sözümüze benzeyen dua da namazı bozar. Mesela: (AHahümme elbisnî sevbe keza) «Ey Allah'ım bana şöyle bir elbise giydir.» demek gibi. Yine meselâ: (Allahümme zevvicnî fülâneten)   «Ey Allah'ım beni falan kadın ile evlendir.» demek gibi. t mâ m Şafiî' (Rh.A.) ye göre, bunlar bozmaz.

Namaz içinde ızdırapla inlemek «âh - vâh etmek» namazı bozar. Kâfî'de, Ebû Yûsuf (Rh.A.) dan naklen zikredilmiştir ki: «âh» demek namazı bozmaz. Gerek hastalıkdan olsun ve gerek Cennet ve Cehenne­mi düşünmekten olsun eşittir.

Yine, «oh» demek ağrıdan veya Cennet ve Cehennemi hatırlamak­tan olursa, Kâfi'ye göre, ikisinde de namazı bozar.

Tatarhâniyye'de zikredilmiştir ki : Muhammed bin Seleme' (Rh.A.) ye bundan sorulmuş, ve o, namazı bozmaz, demiştir.

Gıyâsıyye'de zikredildiğine göre : Fukahâ demişler ki; meseleyi bu­na göre almak, fetva için daha güzeldir. Çünkü bu «oh», hastanın has­talığı şiddetli olduğunda mübtelâ olduğu şeydendir.

«Üf» demek de namazı bozar. Namaz içinde, hastahkdan dolayı ve­ya musibetten dolayı ses ile ağlamak da namazı bozar. Namazda, Cen­net ve Cehennemi hatırlamaktan dolayı ağlamak ise namazı bozmaz. Çünkü «âh ve enîn» ve bunun benzeri şey, şayet Cennet ve Cehennemi hatırlamaktan olursa, adetâ o :

(Allahümrne innî es'elükej cennete ve eûzü bike minennâri) «Ey Allah'­ım!  Ben Sen'den Cenriet'i isterim ve Cehennem'den Sana sığınırım.»

demiş gibi olur. Böyle demiş olsa namazı bozmaz.  Eğer ağrıdan ve musibetten olursa bir nevi o: (Ene musâbün feazzûnî) «Ben musibete mübtelâ oldum, bana teselli ver.» demek olur. Eğer bu şekilde söylerse, namazı bozar. Kâfî'de böy­le zikredilmiştir.

Yine namaz içinde, Özürsüz 'öksürmek, medfûan ileyh olmayarak yâni mecbur kalmayarak, hattâ sesi güzelleştirmek için, namazı bozar. Eğer öksürmekle (ağızdan) harf çıkarsa, meselâ elifin fethiyle «eh» gibi veya ötresiyle «ün» gibi, İmâm A'zam (Rh.A.) ve İmâm Mu­hammed' (Rh.A.) e göre, namazı bozar. Eğer musallînin boğazına tükü­rük ve balgam toplandığı için mecbur kalırsa, aksırmak gibi, namazı bozmaz. Her ne kadar konuşmak meydana gelirse de, aksırmak namazı kesmez. Çünkü, tab'an mecburî olarak meydana gelir.

Geğirtiye gelince; eğer bununla harfler meydana gelirse - ki bu mecburen değildir - İmâmeyn'c göre, namazı keser. Eğer mecburen olursa kesmez. Kâfî'de böyle zikredilmiştir.

Namaz içinde, aksıran kimseye teşmît eylemek de namazı bozar. Teşmît: Sin ile ve şin ile okunur. Esah olan şin iledir. Teşmît ;

 (Yerhamükellâh) «Allah sana rahmet ey­lesin» demektir. Namazı bozmasının sebebi şudur : Çünkü bu insan sö-zündendir. Zira, bununla insanlar arasında hitaplaşmak meydana ge­lir. Eğer bu aksıran kimse veya işiten kimse             

(Elhamdülillah)   «Allah'a hamd olsun»  dese, namazı bozmaz. Çünkü örfe    göre    cevâb    değildir.    Eğer    aksıran    kimse,    kendisi    için (Yerhamükellâh) «Allah sana rahmet ey­lesin» dese, namazı bozmaz. Çünkü              (Yerhamunillâh)   «Allah bana  rahmet eylesin»  menzilesi ndendir.  Bu ba­kımdan namazı bozmaz. Zahfriyye'de böyle zikredilmiştir.Namaz içinde, kötü habere cevâb olarak : (İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râcifm) «Şüphesiz biz Allah'a aidiz ve şüphesiz biz O'na dönücüleriz.» demekle namaz bozulur.

Yine musallînin, sevindirici habere : Elhamdülillah)  «Allah'a hamd olsun» demekle cevâb vermesi de namazı bozar. Tuhaf habere şaşarak (Sübhânellâh) «Allahı tesbîh ederim» demekle cevap vermek de namazı bozar.

Musallînin;: (Lâ ilahe illallah)  «Allah'dan başka ilâh yoktur.» demekle cevâb vermesi de namazı bozar.

Musannif, burada «cevâb» kelimesini zikretmiştir. Çünkü musallî, eğer tahmîd ve benzeri ile cevâb murâd etmeyip kendisinin namazda olduğunu bildirmeyi murâd etse, ittifakla namazı caiz olur.

Cevâbı da tahmîd ve benzeri ile kayd etmiştir; zira, sena olmayan şeyle cevâb, ittifakla bozucudur.

Musallînin namaz içinde Mushaf-i Şerîfden okuması da namazı bo­zar. Çünkü Mushaf-ı şerîfden okuyan öğrenmek murâd eder. Şu halde bu başkasından Öğrenmeye benzer.                          '
Namazı kılan kimsenin, imamından başkasına namazda feth eylemcsi [165] de namazı bozar. Çünkü başkasına feth (telkin), öğretme ve öğrenmedir. Şu halde bu, insanların sözündendir. Musannifin, «imâ­nımdan başkasına» sözü, muktedînin muktedî için fethine şâmil olur. Yine musallîden başkasına, yalnız musallîye ve imâmın yahut münferidin, hangi şahıs üzerine olursa olsun, fethine şâmil olur. Bun­ların hepsi bozucudur. Ancak, eğer musallî bununla feth kasd etme­yip, tilâvet kasd ederse, namazı bozucu olmaz.

Bunun benzeri misâl şudur : Şayet musallîye «malın nedir?» denil­diğinde, «atlar, katırlar ve eşekler» dese, eğer bununla cevâb murâd ederse namazı bozulur. Cevâb murâd etmezse bozulmaz. Eğer musallî kendi imamına feth ederse, istihsânen namaz bozulmaz. Bu hususta : »Eğer namaz caiz olacak kadar okumakla feth ederse bozar» da denmiş­tir. Çünkü bu kadar okumaya zaruret yoktur. Bir kavle göre : «İmâm di­ğer âyete geçtiği zaman feth ederse, feth edenin namazı bozulur.» Keza imâm, feth edenin sözünü alırsa, imâmın namazı da bozulur. Çünkü bu; na hacet yoktur.

Kırâatta telkin eden (muktedî) e yaraşan, telkin (feth) etmekte acele etmemektir. Çünkü bazan âyet imâmın hatırına gelir. Bu durum­da ihtiyâçsız telkin yapılmış olur. İmâma yaraşan feth edenin telkinini kabul etmeyip, farz miktarı okuduğunda, rükû etmektir. Eğer farz mik­tarı okumaz ise, diğer âyete geçmektir.

Namaz kılan kimsenin, namaz içinde yemesi ve içmesi namazı bo­zar. Çünkü yemek- ve içmek namaza aykırıdır. Zira kasd ile unutmak arasında fark yoktur. Namaz durumu, bir müzekkire (hatırlatıcı) dir.

Bu zikredilen yeme, musalHnin dişlerinin aralığında yenilir şey olmadiği surettedir. Fakat, eğer dişlerinin aralığında kalmış yenilir şey olur da namaz içinde onu yerse, namazı bozmaz. Nitekim yakında açık­laması gelecektir.

Namaz kılanın pislik üzerine secde etmesi namazı bozar. İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) dan rivayet edildiğine göre; bu, secdeyi bozar, namazı bozmaz. Hattâ o secdeyi temiz bir yerde tekrar yapsa sahîholur. Çünkü o secdeyi pislik üzerine yapması, yok yerindedir. İmâm A'zam (Rh.A.) ile İmâm Muhammed' (Rh.A.) in bu hususta delili şudur : Şüphesiz na­maz, bölünme kabul etmez. Eğer bazısı fâsid olursa, tamâmı fâsid olur.

Elleri ve dizleri pislik üzerine koymak secde gibi değildir. Zira bu­nunla namaz caiz olur. Çünkü elleri ve dizleri pislik üzerine koymak, aslen koyulmasını terk etmek gibidir, bunları yere koymamak ancak namazın cevazını menetmez. Musallînin yüzü bunun aksinedir. Çünkü yüzü yere koymayı terk etmek namazın cevazını meneder.

Musallînin avret yerinin açılması veya pislikle beraber bir rükn edâ etmesi veyahut bir rüknün edası mümkün olacak kadar oyalanması da namazı bozar. Eğer musallînin namazda avret yeri açılmış olsa, musallî o açılan avreti, beklemeksizin örter ise, icmâen namazı caiz olur. Çün­kü az bir zamanda çok açılma, çok zamanda az açılma gibidir. Bu, na­maza mâni değildir. Bu da onun gibidir. Eğer açılmayla bir rüknü edâ etse veya rüknü edâ mümkün olacak kadar oyalansa namazı bo­zulur.                         .

Yine eğer musallî, pis yer üzerinde ayakta dursa veya dirhemden fazla bir necaset elbisesine isabet etse ya da izdihamdan dolayı kadınlar safında bulunsa ve bir rüknü edâ^etse veya bir rüknü edâ edecek kadar oyalansa, İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) a göre, namazı bozulur. İmâm Mu­hammed' (Rh.A.) e göre, bozulmaz! Yâni avretin açılması ve pisliğin bulaşması, rüknü edâ etmedikçe, namazı oyalanmakla bozmaz. Yâni rüknü edanın miktarına itibâr edilmez. Bilâkis edasının hakikatine iti­bâr edilir.
İmâmın, mescidin dışındaki bir muktedîyi yerine geçirmesi nama­zı bozar. Yâni şayet mescid cemâat ile dolup, saflar mescidin dışına tassa, imâma hades vâki olduğunda mescidden çıkıp mescidin dışından imâma uymuş olan bir adamı yerine geçirse, hepsinin namazı bozulur. Yukarıda geçen sebebden dolayı, imâmın yerinin imâmdan boş kal­ması namazı ifsâd eder. Lâkin, imâm mescidde oldukça o, yerini boş bırakmamış gibidir. İmâm Muhammed'  (Rh.A.)  e göre, namaz bozulmaz. Çünkü safların yerleri için mescid hükmü vardır. Nitekim sahra­da olduğu gibi. [166]

Yine imâmın ardında kadınlar varsa, kadını yerine geçirmekle na­mazı bozulur. Yâni imâmın ardında erkekler ve kadınlar olsa, imâma hades vâki olup yerine bir kadını geçirmekle imâmın ve cemâatin na­mazı bozulur. Çünkü imâm kendisine halîfe (vekil) olması uygun ol­mayan kimseyi yerine geçirmiştir. İmâmın namazının bozulması sebe­biyle cemâatin de namazı bozulur.
Amel-i kesîrin [167] hepsi de namazı bozar. Amel-i kesîrin izahında ihtilâf edilmiştir. Ekseri Ulemâya göre, amel-i kesir : Birisi baktığında şüphesiz bu işi yapanı musallî değildir, sanır. Bir kavle göre; amel-i kesir : «Musallînin çok addettiği (veya çok gördüğü) ameldir.» İmâm Serahsî (Rh.A.) demiştir ki : Bu son görüş İmâm A'zam' (Rh.A.) in mezhebine daha yakındır. Çünkü onun görüşü, mübtelânın kendi görüşüne bırakmaktır. Diğer bir kavle göre; «Amel-i kesir; iki ele muh-tâc olan ameldir.»
Musailîniıı, yazılmış şeye bakması ve onu anlaması [168] amel-ı kesîr değildir. Gerek o yazılı şey, Kur'ân olsun ve gerekse Kur'ân'dan başka şey olsun, namaz kılan kimsenin ona bakması ve onun mânâsını anla­ması, namazı bozmaz.

Namaz kılan kimsenin, dişlerinin aralığında kalan şeyi yemesi de namazı bozmaz. Çünkü o dişin aralığında olan yemek, tükürüğe tâbi ol­duğu için, oruç dahî onun yenmesi ile bozulmaz. Bir kavle göre; «Diş aralığında olan şey, eğer nohuddan, az bir şey olursa bozmaz, fazla olur­sa bozar.» Nihâyc'dc böyle zikredilmiştir.

Sahrada namaz kılan timsalimin secde yerinden bir kimsenin gelip geçmesi de mu şali inin namazını bozmaz. Fııkahâ bu mevzuda söz edip demişlerdir ki:

Oradan geçmek mekruh olur. Esah kavle göre muteber olan; mu-salimin sahrada namazının yeridir. Namas yeri, ayağından secde ye­rine varıncaya kadardır. Şu halde, oradan bir kimse geçse, her ne ka­dar geçen kimse günahkâr olursa da, musallinin namazı bozulmaz.
Eğer birinin geçeceğini zannederse, mu sal 1 i sahrada önüne bir süt-re diker. [169] Şayet sütre bulunmazsa, geçen kimseyi işaretle veya «Süb-hânallah» demekle defeder. [170] «Eğer sütre bulunmazsa» sözü, «defe­der» sözüne bağlıdır. Fakat amel-i- kesirden sakınarak, işaret ve teşbi­hin ikisiyle defetmez. Veya sütre ile musallinin arasından geçse de, rmısaiîînin namazını bozmaz.
Cemâat için imâmın sütrcsî (diktiği) yeter. Küçük mescidde geçip giden kimse ile, önünden geçtiği musallî arasında sütre yoksa, o ge­çen kimse mutlaka günahkâr olur. Geçip giden kimse ile musallînin arası iki saf miktarı olsun veya dalia fazla olsun müsavidir. Büyük mes-cid, bir kavle göre; «Küçük mescid gibidir.» diğer bir kavle göre de; «Sahra gibidir.» [171]


Eser: Dürer

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Dürer

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..