Namazda Hades Babı
Bir imâmın namazında, bina için manî olmayan bir hades arız olsa, imâm yerine başkasını geçirir (istihlâf eder).
Zira her ne kadar, hadesin zuhur bulması, selâmdan önce ve te-şehhüdden sonra da olsa - Burada «Bina için manî olmayan» kaydı şarttır. Çünkü mutlak hades, çoğu nüshalarda olduğu gibi sahîh değildir. Nitekim bu husus yakında açıklanacaktır. - Bu takdirde, o imâmın namazı tamam olmaz. Ma'lûmdur ki: «Hurûc bisun'ihî» (namazdan kendi fiili ile çıkmak), İmâm A'zam' (Rh.A.) a göre farzdır. Halbuki burada hurûc bi sun'ihî mevcut değildir. İmâm, yerine birini geçirir (istihlâf eder). O abdesti bozulan imâmın, yerine birini geçirmesi caizdir. Çünkü imâmın yeri imâmsız kalsa, muktedînin namazı fâsid olur. Hattâ eğer imâmın abdesti bozulup birini öne geçirmeden mescidden dışarı çıksa, cemâatin namazı fâsid olur. Kâfî'de böyle zikredilmiştir.
Yerine başkasını geçirmenin (istihlâfın) şekli şudur: İmâmın abdesti bozulunca, burnu kanadı sanılsın diye, elini burnu üzerine koyarak ve kamburlaşarak geri çekilir. Böylece imâmdan sûi zanlar kalkar.
İmâm, kendisini takib eden safdan işaretle bir kimseyi öne geçirir.
Eğer konuşursa, cemaatin namazı bozulur. Sahrada safları geçmediği müddetçe, imâm yerine başkasını geçirebilir. Şayet mescidde olursa, mescidden çıkmadığı müddetçe, yerine başkasını geçirebilir. Eğer imâmın abdesti bozulup yerine başkasını geçirmese, hattâ bu haddi geçse, cemâatin namazı bâtıl olur. İmâmın namazının bâtıl olmasında iki rivayet vardır.
Nitekim şayet imâm kırâattan hasr olsa, yâni, namaz caiz alacak kadar okumadan tutulsa, şüphesiz o, bu takdirde tmâm A'zam' (Rh.A.) a g-Öre - yerine başkasını geçirir, tmâmeyn bunun aksi görüştedir. Eğer imâm, namaz caiz olacak kadar okusa, hades vukuunda, yerine başkasını geçirmeye hacet olmadığı için, hilâfsız, istihlâf (yerine geçirme) caiz olmaz. (Yerine başkasını geçiren) imâm abdest alır ve geçen namaz üzerine geri kalanı bina eder. Namazını abdest aldığı yerde tamâm eder veya ilk yerine döner. Eğer yerine geçirdiği imâmı namazdan çıktıysa, münferid gibidir.
İmâm, söylendiği gibi, abdest aldığı yerde namazı tamamlamakla, ilk yerine geri dönmek arasında muhayyerdir. Muhayyerliğin sebebi şudur : Birincide yâni namazı abdest yerinde tamamlamakta az yürümek vardır. İkincide yâni ilk yerine dönmekde, bir tek yerde namazı edâ vardır.
Eğer imâmın, yerine geçirdiği imâmı namazdan çıkmamış ise, kesinlikle yerine döner. Nitekim, abdesti bozulduğu zaman muktedî de imâm gibidir. Efdal olan, hilaf şüphesinden kurtulmak ve halelsiz edâ gerçekleşmesi için münferidin ve imâmı namazdan çıkan muktedînin namazı yeniden kılmasıdır.
İmâm ile muktedî, cemâat fazileti kazanmak için bina ederler. Eğer abdesti bozulan imâm, bir mesbûku yerine geçirse, tahrîmede ortaklık bulunduğu için, caiz olur. İmâm için evlâ olan yerine müdriki geçirmektir. Çünkü müdrik imâmın namazını tamamlamaya daha kadirdir. Bu mesbûk için uygun olan, teslimden aczi sebebiyle öne geçmemesidir.
Eğer mesbûk öne geçerse - imâmın yerine kâim olduğu ve onun kendisine ulaşması için başlaması sebebiyle - önce o imâmın namazını tamamlar.
Mesbûk namazın sonunda selâma ulaşınca, cemâate selâm vermek için bir müdriki öne geçirir.
Mesbûk, teşehhüd miktarı oturmak suretiyle imâmın namazını tamamladığı zaman, kahkaha, dünyâ kelâmı ve bunlar gibi namaza aykırı şeyler o mesbûk un namazına zarar verir.
İlk imâmın namazına da zarar verir. Çünkü o aykırı şey, ilk imâm ile mesbûkun namazları esnasında meydana gelmiştir. Ancak, eğer namaza aykırı iş,- ilk imâmın abdest alıp yerine geçirdiği halifesine - onun abdestini bir şey bozmamış şekilde - yetişmekle namazı bitirmesi sırasında olsa, halîfesi ardında namazı tamâm etmekle, münâfî (namaza aykırı şey) cemâate zarar vermez. Çünkü onların namazı tamâm olmuştur.
Eğer birinci imâmın abdestini bir şey bozmazsa ve teşehhüd miktân [156] oturup, kahkaha ile gülerse veya kasden abdestini bozarsa, namaz arasında münâfî bulunduğu için mesbükun namazı bozulur.
Eğer dünyâ kelâmı söylerse veya mescidden çıkarsa, mcsbûkun namazı bozulmaz. Çünkü kahkaha, imâmın namazına tesadüf eden cüz'-ü (kısmı) bozar. Şu halde muktedînin namazında mislini ifsâd eder. Ancak, imâm bina etmeye nıuhtâc olmaz, ve mesbûk bina etmeye muh-tâc olur. Fâsid üzerine bina olunan ise fâsiddir. Fakat kelâm bunun hilafıdır. Zira kelâm, selâm manasınadır. Çünkü kelâm ondandır (mütemmimdir), münâfî değildir. Bundan dolayı bununla namazın şartı yok olmaz. O şart da temizliktir. Şayet kelâm (yâni konuşmak), namazdan bir cüz'e tesadüf ederse, o cüz'ü ifsâd etmez. Öyleyse kelâm, mesbûk hakkında tesir etmez. Fakat şart; namaz anında keser, zamanın gayrinde kesmez. Kelâm, selâm manasınadır. Şu bakımdan ki, şüphesiz kelâm, namazın şartını bâtıl etmez. O şart da temizliktir. Kahkaha ve kasden hades bunun hilafıdır. Mescidden çıkmak da kelâm gibidir. Çünkü mescidden çıkmak namazı kesicidir, bozucu değildir.
Binanın mânü; kasden hadesdir, delirmedir ve bayılmadır. Namazda abdesti bozmayan bir uyku ile uyuyup ihtilâm olmaktır. Veya hatıra getirme ve şehvetle dokunma gibi, ihtilâmın gayrı ile meni gel-mekdir. Zahîriyye'de böyle zikredilmiştir.
Yine, kahkaha ve dirhem miktarını geçen çok idrar, baş yarığından kanın akması ve istincâ yerinde avretin görünmesi, bunlar da bi-nâyı meneder. Ancak, eğer musallî -mecbur kalırsa, menetmez. İstincâda kadının avret yerinin görünmesi de, binayı meneder. Ancak eğer mecbur kalırsa, binayı menetmez.
Abdest almaya giderken ve gelirken okumak da binayı meneder. Bir kavle göre; «Giderken okursa namaz bozulur, gelirken bozulmaz» Diğer bir kavle göre; «Gelirken okursa bozulur, giderken okursa bozulmaz.» Sahih olan ikisinde de bozulmasıdır. Çünkü giderken (birincide) hades-le beraber bir rükn edâ etmiş ve gelirken (ikincide) de bir rükn edâ etmiştir. Esah kavide, teşbih ve tehlil [157] kıraatin aksidir. Zira teşbih ve tehlilde rüknü edâ yoktur. Bu, ammden (kasden) hades yahut kıraat üzerine matuftur.
fşâretle su istemek de binayı meneder. [158] Birbirine vermek (teati) ile suyu satın almak da binayı meneder. (Teâtî) sözcüğü ile musannifin kaydlamasına sebeb; suyu, açıkça icâb ve kabul [159] ile satın alsa, namazın bozulduğunun besbelli olmasıdır.
Hadesin vukuundan sonra, bir rükn edâ edecek kadar oyalanmak-da binayı meneder. Ancak, eğer hades ile beraber oyalanmak, uyurken olursa, binayı menetmez. Yâni hades, abdesti bozulanın uykusu hâlinde olursa menetmez. Çünkü uyku hâlinde olan hades ve oyalanma binayı menetmez.
Mescidden çıkmak ve mescidin gayrı, sahra gibi yerde, safları geçmek ve hades vâki oldu sanıp sonra temiz olduğu ortaya çıktıkdan sonra mescidden çıkmak da binayı meneder. Eğer teşehhüdden sonra kas-den namaza aykırı bir iş yaparsa, kendi sun'iyle çıkmak bulunduğu için, namaz tamâm olur.
Eğer namaza münafî (aykırı şey), teşehhüdden sonra, muhdisin irâdesi olmaksızın bulunca, münâfî, namaz tamâm olmazdan Önce bulunduğu için, namaz bâtıl olur. İmâmeyn, bunun aksi görüştedir.
Teyemmümdü olan kimsenin, namazda, suyu kullanmaya kudretinin olmasıyla namaz bâtıl olur. Teyemmümlüye iktidâ eden abdestlinin de, suyu görmesiyle namazı bozulur. Kenz Sahibi: Teyemmümlü suyu görse, namazı bâtıl olur, demiştir. Zeylaî (Rh.A.) demiştir ki : Görmek-den maksat, onu kullanmaya kadir olmaktır. Hattâ, eğer teyemmümlü suyu görüp, onu kullanmaya kadir olmazsa, namazı bâtıl olmaz; eğer suyu görmeden onu kullanmaya kadir olursa, teyemmümlünün namazı bozulur. Şu halde işin, esası, kudrete göre olup, başka şeye göre değildir. Kenz Sahibinin Namazın bozulmasını, teyemmümlünün suyu görmesine bağlamasının, bir fâidesi (mânâsı) yoktur.
Eğer bir abdestli, bir teyemmümlünün ardında namaz kılarken suyu görse, onun namazı bozulur. Çünkü bilir ki, imâma bunu haber vermesiyle, imâm suyu kullanmaya kadir olur. İmâmın ise, suya kudreti olmadığı için namazı tamdır. Bundan dolayı ben Kenz Sahibinin ibaresini görülen sekile çevirdim. [160]
Mestine mesh eden kimsenin mesti geniş olmak sebebiyle uğraş-maksızın kolaylıkla çıkarsa, namazı bâtıl olur. Eğer mestin çıkması güçlükle olursa, namazı tamâm olur. Kendi sun'iyle çıkmak bulunduğu için namazı bâtıl olmaz. Mestine mesh eden kimsenin, meshinin müddeti (te-şehhüdden sonra) geçmesiyle, eğer suyu bulursa, namazı bâtıl olur. Bir kavle göre; Meshin müddetinin geçmesi mutlaktır. Gerek suyu bulsun ve gerekse bulmasın namazı bâtıl olur.
Ümmînin namazda âyet Öğrenmesi [161] veya ümmî; [162] âyet öğrenmeğe uğraşmaksınız başkasından işittiği âyeti ezberlemesiyle namazı bâtıl olur. Eğer öğrenmeye çalışırsa, kendi sun'iyle çıkmak bulunduğu için, namazı bâtıl olmayıp tamâm olur. Meşhur metinlerde [163], âyet lafzı yerine sûre denilmiştir. Sûre lafzı ancak tmâmeyn'in sözüne göre doğru olur.
Çıplak olan musallînin, namaz caiz olacak kadar bir libâs bul-masıyle namazı bâtıl olur.
Namazı imâ ile kılan kimsenin, namazın rükünlerini edaya kadir olmasıyle namazı bâtıt olur. Çünkü onun namazının sonu kuvvetlidir. Şu halde kuvvetliyi zayıf üzerine bina etmek caiz olmaz.
Tertib sahibi olan kimsenin, vaktini geçirdiği namazı hatırlamasıyle namazı bâtıl olur. Eğer vakti geçen namaz, imâm için olursa, muk-tedînin o namazı hatırlanıasıyle yalnız muktedînin namazı bâtıl olur. Zeylaî (Rh.A.) böyle demiştir.
Okumaya kadir olan kimsenin, ümmîyi öne geçirmesiyle namazı bâtıl olur.
Sabah Namazında güneşin doğmasıyle, Cuma Namazında İkindi vaktinin girmesiyle, namaz içinde özürlünün özrünün yok olmasıyle, yaranın iyileşip sargısı düşmesiyle, pislikle namaz kılan kimsenin pisliği gideren şeyi teşehhüd miktarı oturduktan sonra bulmasıyle, kaza kılan kimsenin üzerine mekruh vaktin girmesiyle ve cariyenin örtüsüz namaz kılarken azâd edildiğinde avretini Örtmemesiyle, meydana gelen durumlar - İmâm A'zam' (Rh.A.) a göre - Musallînin irâdesi olmaksızın namazı bozucudurlar. İmâmeyn ayrı görüştedir. Bu, kendi isteği ile çıkmak (hurûc bisun'ihî), İmâm A'zam' (Rh.A.) a göre, farz olup, İmâmeyn'e göre, farz değildir. Nitekim daha önce geçti.
Bir kimseye rükû da veya sücûdda hades vâki olsa veyahut sehv secdesini hatırlayıp secde etse, yeniden abdest aldığında, hadesin vâki olduğu rükû veya sücûdu kesinlikle iade etmesi gerekir. Çünkü rüknü tamamlamak ancak intikâl ile olur. İntikâl ise hadesle beraber gerçekleşmiş olmaz. Öyleyse iade lâzımdır. Eğer, rükûunda veya sücûdun-da abdesti bozulan kimse, imâm ise başkasını yerine geçirir. Öne geçirilen kimse; (O namazda) devamlı bulunmasıyle (namazı) tamamlama mümkün olduğu için, rükû veya sücûdda imâm olur. Eğer rükûunda veya sücûdunda, birinci rek'atta bir secde terkettiğini hatırlasa, o secdeyi kaza eder. Rükûyu veya sücûdu iade etmek onun üzerine vâcib olmaz. Fakat, imkân ölçüsünde namaz düzenli olsun diye iade ederse mendûbdur.
Bir kimse bîr kimseye namazda uysa, İmânı olanın abdesti bozulduğunda, eğer uyan erkek ise, o niyetsiz imânıdır. Yâni o, birinci imâmın hilâfeti ile ta'yin edilmiştir. Her ne kadar, imâm o muktedîyi kendi yerine geçirmeye niyet etmedi ise de, burada namazı korumak olduğu için sahilidir. Nitekim babın başlangıcında geçmiş idi. İmâmın ta'yin edilmesi muktedi kalabalığında izdihamı önlemek içindir. Burada ise izdiham yoktur. Bu durumda ilk imâm, namazını ikinci imâma uyarak tamâm eder. Nitekim kesin olarak kendi yerine geçirdiği zamanda tamamladığı gibi.
Eğer o muktedî erkek değil de, çocuk Veya kadın ise veyahut hünsâ ise, bir rivayette; imamet için uygun olmayan kimseyi kendi yerine geçirdiği için, o birinci imâmın namazı fâsid olur. Bir kavle göre : «Bozulmaz.» Çünkü onda, kasdî olarak yerine geçirmek yoktur. Yine böylece, şayet o tek muktedî, ümmî olursa veya farz kılan ardında nafile kılan ise veyahut kaza namazında müsâiir ardında mukîm ise, hüküm zik-redildiği gibidir.
Namaz kılan kimsenin burnu kanasa, kan kesil inceye kadar bekleyip, ondan sonra abdest alıp devam eder. Ona namazı yeniden kılması gerekmjez. [164]
Zira her ne kadar, hadesin zuhur bulması, selâmdan önce ve te-şehhüdden sonra da olsa - Burada «Bina için manî olmayan» kaydı şarttır. Çünkü mutlak hades, çoğu nüshalarda olduğu gibi sahîh değildir. Nitekim bu husus yakında açıklanacaktır. - Bu takdirde, o imâmın namazı tamam olmaz. Ma'lûmdur ki: «Hurûc bisun'ihî» (namazdan kendi fiili ile çıkmak), İmâm A'zam' (Rh.A.) a göre farzdır. Halbuki burada hurûc bi sun'ihî mevcut değildir. İmâm, yerine birini geçirir (istihlâf eder). O abdesti bozulan imâmın, yerine birini geçirmesi caizdir. Çünkü imâmın yeri imâmsız kalsa, muktedînin namazı fâsid olur. Hattâ eğer imâmın abdesti bozulup birini öne geçirmeden mescidden dışarı çıksa, cemâatin namazı fâsid olur. Kâfî'de böyle zikredilmiştir.
Yerine başkasını geçirmenin (istihlâfın) şekli şudur: İmâmın abdesti bozulunca, burnu kanadı sanılsın diye, elini burnu üzerine koyarak ve kamburlaşarak geri çekilir. Böylece imâmdan sûi zanlar kalkar.
İmâm, kendisini takib eden safdan işaretle bir kimseyi öne geçirir.
Eğer konuşursa, cemaatin namazı bozulur. Sahrada safları geçmediği müddetçe, imâm yerine başkasını geçirebilir. Şayet mescidde olursa, mescidden çıkmadığı müddetçe, yerine başkasını geçirebilir. Eğer imâmın abdesti bozulup yerine başkasını geçirmese, hattâ bu haddi geçse, cemâatin namazı bâtıl olur. İmâmın namazının bâtıl olmasında iki rivayet vardır.
Nitekim şayet imâm kırâattan hasr olsa, yâni, namaz caiz alacak kadar okumadan tutulsa, şüphesiz o, bu takdirde tmâm A'zam' (Rh.A.) a g-Öre - yerine başkasını geçirir, tmâmeyn bunun aksi görüştedir. Eğer imâm, namaz caiz olacak kadar okusa, hades vukuunda, yerine başkasını geçirmeye hacet olmadığı için, hilâfsız, istihlâf (yerine geçirme) caiz olmaz. (Yerine başkasını geçiren) imâm abdest alır ve geçen namaz üzerine geri kalanı bina eder. Namazını abdest aldığı yerde tamâm eder veya ilk yerine döner. Eğer yerine geçirdiği imâmı namazdan çıktıysa, münferid gibidir.
İmâm, söylendiği gibi, abdest aldığı yerde namazı tamamlamakla, ilk yerine geri dönmek arasında muhayyerdir. Muhayyerliğin sebebi şudur : Birincide yâni namazı abdest yerinde tamamlamakta az yürümek vardır. İkincide yâni ilk yerine dönmekde, bir tek yerde namazı edâ vardır.
Eğer imâmın, yerine geçirdiği imâmı namazdan çıkmamış ise, kesinlikle yerine döner. Nitekim, abdesti bozulduğu zaman muktedî de imâm gibidir. Efdal olan, hilaf şüphesinden kurtulmak ve halelsiz edâ gerçekleşmesi için münferidin ve imâmı namazdan çıkan muktedînin namazı yeniden kılmasıdır.
İmâm ile muktedî, cemâat fazileti kazanmak için bina ederler. Eğer abdesti bozulan imâm, bir mesbûku yerine geçirse, tahrîmede ortaklık bulunduğu için, caiz olur. İmâm için evlâ olan yerine müdriki geçirmektir. Çünkü müdrik imâmın namazını tamamlamaya daha kadirdir. Bu mesbûk için uygun olan, teslimden aczi sebebiyle öne geçmemesidir.
Eğer mesbûk öne geçerse - imâmın yerine kâim olduğu ve onun kendisine ulaşması için başlaması sebebiyle - önce o imâmın namazını tamamlar.
Mesbûk namazın sonunda selâma ulaşınca, cemâate selâm vermek için bir müdriki öne geçirir.
Mesbûk, teşehhüd miktarı oturmak suretiyle imâmın namazını tamamladığı zaman, kahkaha, dünyâ kelâmı ve bunlar gibi namaza aykırı şeyler o mesbûk un namazına zarar verir.
İlk imâmın namazına da zarar verir. Çünkü o aykırı şey, ilk imâm ile mesbûkun namazları esnasında meydana gelmiştir. Ancak, eğer namaza aykırı iş,- ilk imâmın abdest alıp yerine geçirdiği halifesine - onun abdestini bir şey bozmamış şekilde - yetişmekle namazı bitirmesi sırasında olsa, halîfesi ardında namazı tamâm etmekle, münâfî (namaza aykırı şey) cemâate zarar vermez. Çünkü onların namazı tamâm olmuştur.
Eğer birinci imâmın abdestini bir şey bozmazsa ve teşehhüd miktân [156] oturup, kahkaha ile gülerse veya kasden abdestini bozarsa, namaz arasında münâfî bulunduğu için mesbükun namazı bozulur.
Eğer dünyâ kelâmı söylerse veya mescidden çıkarsa, mcsbûkun namazı bozulmaz. Çünkü kahkaha, imâmın namazına tesadüf eden cüz'-ü (kısmı) bozar. Şu halde muktedînin namazında mislini ifsâd eder. Ancak, imâm bina etmeye nıuhtâc olmaz, ve mesbûk bina etmeye muh-tâc olur. Fâsid üzerine bina olunan ise fâsiddir. Fakat kelâm bunun hilafıdır. Zira kelâm, selâm manasınadır. Çünkü kelâm ondandır (mütemmimdir), münâfî değildir. Bundan dolayı bununla namazın şartı yok olmaz. O şart da temizliktir. Şayet kelâm (yâni konuşmak), namazdan bir cüz'e tesadüf ederse, o cüz'ü ifsâd etmez. Öyleyse kelâm, mesbûk hakkında tesir etmez. Fakat şart; namaz anında keser, zamanın gayrinde kesmez. Kelâm, selâm manasınadır. Şu bakımdan ki, şüphesiz kelâm, namazın şartını bâtıl etmez. O şart da temizliktir. Kahkaha ve kasden hades bunun hilafıdır. Mescidden çıkmak da kelâm gibidir. Çünkü mescidden çıkmak namazı kesicidir, bozucu değildir.
Binanın mânü; kasden hadesdir, delirmedir ve bayılmadır. Namazda abdesti bozmayan bir uyku ile uyuyup ihtilâm olmaktır. Veya hatıra getirme ve şehvetle dokunma gibi, ihtilâmın gayrı ile meni gel-mekdir. Zahîriyye'de böyle zikredilmiştir.
Yine, kahkaha ve dirhem miktarını geçen çok idrar, baş yarığından kanın akması ve istincâ yerinde avretin görünmesi, bunlar da bi-nâyı meneder. Ancak, eğer musallî -mecbur kalırsa, menetmez. İstincâda kadının avret yerinin görünmesi de, binayı meneder. Ancak eğer mecbur kalırsa, binayı menetmez.
Abdest almaya giderken ve gelirken okumak da binayı meneder. Bir kavle göre; «Giderken okursa namaz bozulur, gelirken bozulmaz» Diğer bir kavle göre; «Gelirken okursa bozulur, giderken okursa bozulmaz.» Sahih olan ikisinde de bozulmasıdır. Çünkü giderken (birincide) hades-le beraber bir rükn edâ etmiş ve gelirken (ikincide) de bir rükn edâ etmiştir. Esah kavide, teşbih ve tehlil [157] kıraatin aksidir. Zira teşbih ve tehlilde rüknü edâ yoktur. Bu, ammden (kasden) hades yahut kıraat üzerine matuftur.
fşâretle su istemek de binayı meneder. [158] Birbirine vermek (teati) ile suyu satın almak da binayı meneder. (Teâtî) sözcüğü ile musannifin kaydlamasına sebeb; suyu, açıkça icâb ve kabul [159] ile satın alsa, namazın bozulduğunun besbelli olmasıdır.
Hadesin vukuundan sonra, bir rükn edâ edecek kadar oyalanmak-da binayı meneder. Ancak, eğer hades ile beraber oyalanmak, uyurken olursa, binayı menetmez. Yâni hades, abdesti bozulanın uykusu hâlinde olursa menetmez. Çünkü uyku hâlinde olan hades ve oyalanma binayı menetmez.
Mescidden çıkmak ve mescidin gayrı, sahra gibi yerde, safları geçmek ve hades vâki oldu sanıp sonra temiz olduğu ortaya çıktıkdan sonra mescidden çıkmak da binayı meneder. Eğer teşehhüdden sonra kas-den namaza aykırı bir iş yaparsa, kendi sun'iyle çıkmak bulunduğu için, namaz tamâm olur.
Eğer namaza münafî (aykırı şey), teşehhüdden sonra, muhdisin irâdesi olmaksızın bulunca, münâfî, namaz tamâm olmazdan Önce bulunduğu için, namaz bâtıl olur. İmâmeyn, bunun aksi görüştedir.
Teyemmümdü olan kimsenin, namazda, suyu kullanmaya kudretinin olmasıyla namaz bâtıl olur. Teyemmümlüye iktidâ eden abdestlinin de, suyu görmesiyle namazı bozulur. Kenz Sahibi: Teyemmümlü suyu görse, namazı bâtıl olur, demiştir. Zeylaî (Rh.A.) demiştir ki : Görmek-den maksat, onu kullanmaya kadir olmaktır. Hattâ, eğer teyemmümlü suyu görüp, onu kullanmaya kadir olmazsa, namazı bâtıl olmaz; eğer suyu görmeden onu kullanmaya kadir olursa, teyemmümlünün namazı bozulur. Şu halde işin, esası, kudrete göre olup, başka şeye göre değildir. Kenz Sahibinin Namazın bozulmasını, teyemmümlünün suyu görmesine bağlamasının, bir fâidesi (mânâsı) yoktur.
Eğer bir abdestli, bir teyemmümlünün ardında namaz kılarken suyu görse, onun namazı bozulur. Çünkü bilir ki, imâma bunu haber vermesiyle, imâm suyu kullanmaya kadir olur. İmâmın ise, suya kudreti olmadığı için namazı tamdır. Bundan dolayı ben Kenz Sahibinin ibaresini görülen sekile çevirdim. [160]
Mestine mesh eden kimsenin mesti geniş olmak sebebiyle uğraş-maksızın kolaylıkla çıkarsa, namazı bâtıl olur. Eğer mestin çıkması güçlükle olursa, namazı tamâm olur. Kendi sun'iyle çıkmak bulunduğu için namazı bâtıl olmaz. Mestine mesh eden kimsenin, meshinin müddeti (te-şehhüdden sonra) geçmesiyle, eğer suyu bulursa, namazı bâtıl olur. Bir kavle göre; Meshin müddetinin geçmesi mutlaktır. Gerek suyu bulsun ve gerekse bulmasın namazı bâtıl olur.
Ümmînin namazda âyet Öğrenmesi [161] veya ümmî; [162] âyet öğrenmeğe uğraşmaksınız başkasından işittiği âyeti ezberlemesiyle namazı bâtıl olur. Eğer öğrenmeye çalışırsa, kendi sun'iyle çıkmak bulunduğu için, namazı bâtıl olmayıp tamâm olur. Meşhur metinlerde [163], âyet lafzı yerine sûre denilmiştir. Sûre lafzı ancak tmâmeyn'in sözüne göre doğru olur.
Çıplak olan musallînin, namaz caiz olacak kadar bir libâs bul-masıyle namazı bâtıl olur.
Namazı imâ ile kılan kimsenin, namazın rükünlerini edaya kadir olmasıyle namazı bâtıt olur. Çünkü onun namazının sonu kuvvetlidir. Şu halde kuvvetliyi zayıf üzerine bina etmek caiz olmaz.
Tertib sahibi olan kimsenin, vaktini geçirdiği namazı hatırlamasıyle namazı bâtıl olur. Eğer vakti geçen namaz, imâm için olursa, muk-tedînin o namazı hatırlanıasıyle yalnız muktedînin namazı bâtıl olur. Zeylaî (Rh.A.) böyle demiştir.
Okumaya kadir olan kimsenin, ümmîyi öne geçirmesiyle namazı bâtıl olur.
Sabah Namazında güneşin doğmasıyle, Cuma Namazında İkindi vaktinin girmesiyle, namaz içinde özürlünün özrünün yok olmasıyle, yaranın iyileşip sargısı düşmesiyle, pislikle namaz kılan kimsenin pisliği gideren şeyi teşehhüd miktarı oturduktan sonra bulmasıyle, kaza kılan kimsenin üzerine mekruh vaktin girmesiyle ve cariyenin örtüsüz namaz kılarken azâd edildiğinde avretini Örtmemesiyle, meydana gelen durumlar - İmâm A'zam' (Rh.A.) a göre - Musallînin irâdesi olmaksızın namazı bozucudurlar. İmâmeyn ayrı görüştedir. Bu, kendi isteği ile çıkmak (hurûc bisun'ihî), İmâm A'zam' (Rh.A.) a göre, farz olup, İmâmeyn'e göre, farz değildir. Nitekim daha önce geçti.
Bir kimseye rükû da veya sücûdda hades vâki olsa veyahut sehv secdesini hatırlayıp secde etse, yeniden abdest aldığında, hadesin vâki olduğu rükû veya sücûdu kesinlikle iade etmesi gerekir. Çünkü rüknü tamamlamak ancak intikâl ile olur. İntikâl ise hadesle beraber gerçekleşmiş olmaz. Öyleyse iade lâzımdır. Eğer, rükûunda veya sücûdun-da abdesti bozulan kimse, imâm ise başkasını yerine geçirir. Öne geçirilen kimse; (O namazda) devamlı bulunmasıyle (namazı) tamamlama mümkün olduğu için, rükû veya sücûdda imâm olur. Eğer rükûunda veya sücûdunda, birinci rek'atta bir secde terkettiğini hatırlasa, o secdeyi kaza eder. Rükûyu veya sücûdu iade etmek onun üzerine vâcib olmaz. Fakat, imkân ölçüsünde namaz düzenli olsun diye iade ederse mendûbdur.
Bir kimse bîr kimseye namazda uysa, İmânı olanın abdesti bozulduğunda, eğer uyan erkek ise, o niyetsiz imânıdır. Yâni o, birinci imâmın hilâfeti ile ta'yin edilmiştir. Her ne kadar, imâm o muktedîyi kendi yerine geçirmeye niyet etmedi ise de, burada namazı korumak olduğu için sahilidir. Nitekim babın başlangıcında geçmiş idi. İmâmın ta'yin edilmesi muktedi kalabalığında izdihamı önlemek içindir. Burada ise izdiham yoktur. Bu durumda ilk imâm, namazını ikinci imâma uyarak tamâm eder. Nitekim kesin olarak kendi yerine geçirdiği zamanda tamamladığı gibi.
Eğer o muktedî erkek değil de, çocuk Veya kadın ise veyahut hünsâ ise, bir rivayette; imamet için uygun olmayan kimseyi kendi yerine geçirdiği için, o birinci imâmın namazı fâsid olur. Bir kavle göre : «Bozulmaz.» Çünkü onda, kasdî olarak yerine geçirmek yoktur. Yine böylece, şayet o tek muktedî, ümmî olursa veya farz kılan ardında nafile kılan ise veyahut kaza namazında müsâiir ardında mukîm ise, hüküm zik-redildiği gibidir.
Namaz kılan kimsenin burnu kanasa, kan kesil inceye kadar bekleyip, ondan sonra abdest alıp devam eder. Ona namazı yeniden kılması gerekmjez. [164]
Konular
- Namazda Tertib :
- Namazdan Kendi Sunu (Fiili) İle Çıkmak :
- Namazın Diğer Vâcibleri :
- Namazın Edebleri :
- İmamet Hakkında Bir Fasıl [95]
- Namazda Gizli Veya Açıkdan Okumak :
- Namazlarda Kıraatin Miktarı
- İmâma Uyan Kimsenin Kıraati :
- Cemaat :
- İmamet:
- Kadınların Îmâmeti Ve Cemâati :
- İktidâ Meselesi :
- Namazda Kadınların Erkekler İle Bir Hizada Bulunması :
- İktidâyı Meneden Durumlar :
- İktidâ Konuları İçin Ek
- Namazda Hades Babı
- Namazı Bozan Ve Namazda Mekruh Olan Şeyler Babı
- Namazı Bozan Şeyler :
- Namazda Mekruh Olan Şeyler :
- Vitr Ve Nafileler Babı
- Nafile Namazlar :
- Teravih Namazı
- Farz Namaza Yetişme (İdrâk) Babı
- Vakti Gecen Namazların Kazası Babı
- Hastanın Namazı Babı
- Hayvan Üzerinde Namaz Babı
- Gemide Namaz Babı
- Müsâfirin Namazı Babı
- Cuma Namazı Babı
- Cuma Namazının Sıhhatinin Şartları :