Küfür Sayılan Ve Sayılmayan Şeyler Hakkında Bir Fasıl


Zahire'de şöyle denmiştir : îmânın [66] sıfatını insanlara öğretmek, ehl-i sünnet ve cemâatin özelliklerini açıklamak en önemli işlerdendir. Eski bilginlerin (Allah onlara rahmet eylesin) bu konuda tasnifleri var­dır. İmânın sıfatının özeti: Allah Teâlâ' (C.C.) nm bana emrettiği şeyi ben kabul ettim, bana yasak ettiği şeyden de kaçındım demektir. Şa­yet bir kimse bu söze kalbiyle inanıp Ve dili ile de ikrar ederse onun îmânı sahih olur ve mü'm in olur. Hepsine inanmış olur.

Yine Zahîre'de denmiştir ki: Şayet bir adanı: «Benim îmânım sa~ hîh midir, yoksa değil midir bilmiyorum?» dese, hatâ etmiş olur. Ancak, eğer o şüpheyi gidermeyi murâd ederse hatâ etmez, «İyi ve güzel bir şey için, ben bilmem bu şeye bir kimse rağbet eder mi, yoksa etmez mi?» diyen kimse gibi.

Bir kimse îmânından şüphe etse ve «Ben mü'minim inşâallâhu Te­âlâ» dese, kâfirdir. Ancak, eğer te'vîL edip; «Dünyâdan mü'min oldu­ğum halde çıkarmıyım, bilmiyorum?» dese bu takdirde küfür olmaz.

Muhilde denmiştir ki: Bir kimse, küfür olduğunu bilmekle bera­ber, küfür olan lafzı söylese, eğer inanaraktan telaffuz etti ise, kâfir oİur. Eğer inanmadan veya o lafzın küfür olduğunu bümeyip söyledi ise ve fakat lafzı kendi isteği ile söyledi ise, Âmme-i Ulemâya göre, kâ­fir olur. Bilgisizlik (cehl) ile özürlü olmaz. Eğer o lafzı telaffuzu kasd etmeyip bir başka lafız söylemek isterken dilinden küfür olan lafız çık­tıysa, meselâ eğer, «Hak şudur ki, Sen Allah'sın ve biz Sen'in kulları­nız» demek isterken dilinden bu sözün aksi çıksa, kâfir olmaz.

el-Ecnâs'da, İmâm Muhammed' (Rh.A.) den nassan şöyle rivayet edilmiştir: Bir kimse «Yedim» demek isteyip «Küfrettim» dese, o kimse kâfir olmaz. Fukahâ demişlerdir ki:-Bu söz onunla Allah Teâlâ (C.C.) arasındaki niyyet üzere mahmuldür. Fakat kâdî onu tasdîk etmez.

Bîr kimse küfrü içinde gizler yahut da kâfir olmak isterse o kimse kâfirdir. Bir kimse kendi isteyerek diliyle küfür etse, halbuki kalbi îmân ile mutmain olsa kâfir olur. Kalbindeki ona fayda vermez. Çün­kü kâfir, sözüyle bilinir. Şayet kâfir olduğunu söylerse, bizim nezdi-mizde de Allah Teâlâ (C.C.) nezdinde de kâfir olur. Muhît'te böyle zik­redilmiştir.                                                   

Siyeru'l-Ecnâs'da şöyle denmiştir : Bir kimse başkasına küfr ile emretmek için azmetse, azmetmesiyle kâfir olur. Bir kimse kelime-i küfrü söylese ve bir başka kimse de ona gülse, gülen kimse kâfir olur. Ancak, eğer o başkasının gülmesi güldürücü söz olmakla zarurî olur­sa, bu takdirde gülen kâfir olmaz. Şayet bir kimse kelime-i küfrü ko-nuşsa ve bir topluluk da o konuşanın sözünü kabul etse, o topluluğun hepsi kâfir olur.

Kendi nefsinin küfrüne rızâ ittifakla küfürdür. Fakat başkasının küfrüne rızâda ihtilâf edilmiştir. Şeyhu'l-İslâm IJâher-zâde (Rh.A.) Si­yer şerhinde zikretmiştir ki: Başkasının küfrüne rızâ - ancak küfre ica­zet verir veya onu beğenirse - küfür olur. Amma böyle değil de ve tabi-atiyle şerir ve eziyet veren kimsenin küfr üzere ölmesini veya öldürül­mesini, hatta Allah Teâlâ (C.C.) ondan intikam alsın diye severse, bu takdirde küfür olmaz .

Bir kimse Allah Teâlâ' (C.C.) nın :
«Rabbimiz! Mallarını yok et, kalblerini sık; çünkü onlar inanmaz­lar..» [67] kavli şerifini iyice düşünse, bizim iddia ettiğimiz şeyin doğruluğunu anlar. Bu kıyâs üzere, şayet bir kimse bir zâlime beddua edip : «Allah Teâlâ seni küfür üzere öldürsün ve Allah senden îmânı alsın» dese ve bunun benzeri söz ile beddua etse; o kimse o zâlimin zul­mü ve halka ezası Ü2ere Allah Teâlâ* (C.C.) nuı ona intikamını murâd eylese, bu beddua onu yapan kimseye zarar vermez.

Zahire sahibi demiştir ki: İmâm Ebû Hanîfe' (Rh.A.) den edilen rivayetten Öğrendik ki; başkasının küfrüne rızâ küfürdür.

Yine bir kimsenin hatırına küfür icâb eden şeyler gelse, eğer bun-iarı kötü görerek söylerse, bunlar ona zarar vermez. Bu hâlis îmândır.

Bh kimse helâlin haram olduğuna veya haramın helâl olduğu­na inansa kâfir olur. Eğer helâl olduğuna inandığı şey haram liaynihî (kendiliğinden) ise kâfir olur. Eğer haram ligayrihî (hafâmhğı başka­sından) ise, her ne kadar helâl olduğuna inansa da kâfir olmaz. An­cak o şeyin harâmlığı kesin delîl ile sabit olursa kâfir olur. Eğer o şe­yin harâmlığı bir kimsenin ihtiyariyle olursa kâfir olmaz. Şüphesiz bu konuda söz «Fetâvâ» da yeteri kadar söylenmiştir. Talibe gereken ona müracaat etmektir.

Müslümana yaraşan, sabahta ve akşamda şu duaya sarılmak­tır. Çünkü bu duâ küfürden korunmaya sebebdir. Bu dua Peygambe­rimiz' (S.A.V.) in duâsıdır:

«Allahümme innî eûzü bike min en üşrike bike şey'en ve ene a'le-mü vestağfiruke limâ lâ a'lemü inneke ente allâmü'l guyûb.»

«Allah'ım, şüphesiz ben, bildiğim halde, Sana bir şeyi ortak koş-makdan Sana sığınır ve bilmediğim şey için Sen'den afv dilerim. Şüp­hesiz Sen gaybları hakkıyle bilensin.»

Sonra bir meselede küfrü gerektiren sebebler olsa ve onu meneden tek bir sebeb bulunsa, âlim o meneden sebebe meyi eder. O sebebleri tek sebebe tercih etmez. Çünkü tercih delillerin çokluğu ile olmaz. Bir de şu ihtimâl için ki, konuşan kimse küfrü gerektirmeyen .sebeb murâd eylemiş olabilir.

Sonra Kâdîhân'ın Fetâvâ'sında yazılmış olan meselelerdendir ki; Ye's hâlinde tövbesi makbuldür. Yâni ümidini kesmiş kimsenin Ye's îmânı makbul değildir. Çünkü kâfir yabancı (ecnebi) dir. İptidâen Al­lah Teâlâ' (C.C.) yi bilen ve tanıyan değildir. îmân ve irfan yönünden mübtedîdir. Fâsık ise bilendir ve hâli beka hâlidir. Beka ise ibtidâdan daha kolaydır. Fâsıkın tövbesinin kabulüne mutlak delîl Allah Teâlâ (C.C.) nm :
«Kullarının tevbesini kabul eden O'dur.»  [68] kavl-i şerifinin ıtlâ-kıdır. [69]                                                      


Eser: Dürer

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Dürer

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..