7- MÜSTE'CİRİN İCÂRESİ

Bize göre, müste'cir,  halkın menfaatinde fazla veya noksan olmayan bir şeyin icaresine malik (sahip) olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, bir şey icarladığmda, eğer o şey taşınan cinsten bir şey ise onu teslim almadan önce, bu icare sahih olmaz.

Şayet taşınan cinsten olmayan bir şeyi icarlamak istiyorsa, teslim almadan önce de, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, bu içare caiz olur.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre ise caiz olmaz. Alım-satım gibi...
Bazıları da: *'Teslim almadan, bi'1-ittifak caiz olmaz. Alım-satımda ise ihtilaf vardır." demişlerdir. Tahavî Şerhî'nde de böyledir.

Bir adam, bir ev icarlayıp onu da teslim aldıktan sonra, kendisi bir başkasına icara verse, işte bu caizdir. Ücret kendi icarladığı bedel kadar veya ondan daha az yahut daha fazlaya da osla caizdir. Ancak, eğer ikinci ücret, birinci ücretin cinsinden olursa, fazla olan kısmı temiz olmaz. Onu tasadduk etmek gerekir.

Eğer cinsi ayrı ise, bu fazlalık temiz olur.

Şayet eve, kuyu kazmak, onu sıvamak kapı ve penceresini yeni-r lemek veya bir arızasını gidermek gibi bir ilave yapmışsa, o takdirde aldığı fazlalık da temiz olur.

Süpürme işine gelince, onda ziyadelik yoktur. Onu istediğine icar-layabilir. Demirci, çamaşırcı, değirmenci ve bunlara benzer kişilerle, bina için kerpiç yapan kişi gibi... Sirâcü'l-Vehhâc'da da böyledir.

Bir adam, müste'cire malından bir şeyi icara verir ve o şey artan cinsden olursa, bu fazlalık helal olur. Muhıyt'te de böyledir.

Hassaf, Hiyel -Kitabı'nda şöyle buyurmuştur: Bir adam, bir ev kiraladıktan sonra, o evde bir temizlik yapar; sonra da o evi bir başka­sına, —kendi kiraladığı ücretten fazlasıyla— kiraya verirse, bu fazlalık, o adam, için temiz bir kazanç olmaz. Şayet icara verirken: "Ben, bu evi temizledim." der; diğeri de bunu bilirse, bu icar temiz olur. Zehiyre'de de böyledir.

Şeyhu'I-İslâm Şerhû'l-Hiyel Kitabı'nda şöyle buyurmuştur:

Eğer icarlanan şey bir arazi ise, orayı icarlayan kişi de o yerde bir yıl çalıştıktan sona, orayı kendi icarladığı fiattan fazlasına, kiraya verirse bu kira helâldir.

Kendisinde emek bulunan her hangi bir şeyi, fazla ücretle icara vermekte bir beis yoktur.

Şayet, bir kimse, icarladığı yere kanal kazarsa, Hassaf: "Bu kimse için de fazlalık tîb (~ temiz) olur." buyurmuştur.

Kâdî İmâm Ebû Ali en-Nesefî: "Alimlerimiz, bu hususta tereddüt etmişlerdir. Bazıları, bu fazlalığı kolay bir amel saydılar; bazıları da kolay bir amel saymadılar.'' demiştir.

Bışr'in Nevâdiri'nde İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

Bir adam, sıfatları bir olan ve biri —diğerinden ziyade bulunan iki şey icarlayıp onlardan birini ıslah eylese, her ikisini de fazla ücretle icara verebilir.

Şayet sıfatları muhtelif (ayrı ayrı) olursa kendi icarladığı bedelden fazla ücretle icara veremez. Muhıyt'te de böyledir.

İmâm Ebû Ali en-Nesefi, hocasının şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bir müste'cirin, önceki icarcıdan icarlaması sahih olmaz. Eğer onu, bir başkasından icarlar ve o şahıs da daha önceki müste'cirden icarlamış olursa, bu sahih olur.

İmâm Halvânî, İmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

Üçüncü adam, icarladığı yeri bırakmadıkça, mal sahibinden orayı icarlamak caiz olmaz."

Ben de bu görüşteyim. Ekseri alimler de: "Sahih olan da budur." buyurmuşlardır.

Fetva da bunun üzerinedir. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.

Bu durumda önceki müste'cirden, ücret düşer mi?

— Eğer, üçüncü icarci ikinci müste'cirden evi teslim almışsa; birin­ciden icar düşer; eğer teslim almamışsa, düşmez. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

İcare sahih olmayınca, bu bir önceki akdi bozmak olmaz mı? Burda alimler,  ihtilaf etmişlerdir: Sahih olan Ikavle göre akid bozulur.

Bunu Tahâvî zikreylemiştir. Sirâcü'I-Vehhâc' da da böyledir.

Halvânî şöyle buyurmuştur: -

Bir müste'cir, icarladığı yeri, bir başkasına icara verirse —denildiği gibi— birinci icare feshedilmiş olur. Çünkü, o sahih değildir. Zira ikinci icare fasiddir. Fasid olan da sahih olanı vermeye güç yetiremez.

Alimlerin ekserisi ise: "Aynı halde durmakta olurlarsa, fesho-lunmaz.. Hatta bu icare tamam ve önceki batıl olur. İkinci batıl olmaz. Zira, ikinci icare, birinciyi feshetmiştir. Bilakis menfaatin saatte mey­dana gelmesi sebebiyle müste'cire teslim edilmiştir.

Şayet, asıl sahibi, ikinciden icarlarsa, geri ister, Çünkü hudûs eden menfaattan men eder ve menfaat müstecire geçer. Bir müddet devam ederse, gerçekten menfaatten mani olduğundan önceki akid zarureten bozulur. Hatta önceki müste'cir, bir müddet geçtikten sonra, içinde oturmak üzere evi geri isterse, kalan müddet için buna hakkı vardır. Çünkü önceki sözleşme bozulmuştur. O halde menfaate halel gelmiştir. Ve bu, gerçekten önceki akdi feshetmiştir; kudreti ortadan kalktığı için geride kalan da helak olmuştur. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.

Şayet icara alan şahıs, bu icare hükmüyle oturuyorsa, ona ücret yoktur. Hâvî'de de böyledir.

Eğer müste'cir,  müste'ceri,  sahibine ariyet  olarak bırakırsa, —alimler arasında bu hususta görüş ayrılığı olmaksızın,— ücret sakıt olmaz. Muhıyt'te de böyledir.

Şayet müste'cir, evi, ev sahibinin babasından, oğlundan, mükâ-tebinden veya borçlu kölesinden icarlarsa, bu icare caiz olur. Bütün rivayetlere göre, bu durumda önceki icare fesholmaz.

Eğer kölenin üzerinde borç yoksa, içare caiz olmaz. Eğer-o teslim etmişse, önceki icare feshedilmiş sayılmaz. Tatarhâ-niyye'de de böyledir.

Bir adam, bir arazi kiraladıktan sonra, onu kiralayan zat bir ziraatçıya ekmesi için verir ve tohum mal sahibinden olursa bu caiz olmaz. Çünkü, zahirü'r-rivayeye göre bu caiz değildir.

Eğer tohum müste'cir tarafından ise, bu icare caiz olur. Çünkü, önceki bölümde icarlayan şahıs, müste'cir durumunda olmakta ikinci durumda ise, müste'cer durumunda olmaktadır. Zehıyre'de de böyledir.

Müste'cir, bir yeri, sahibinden, o yerde belirli bir iş yapmak için icarlarsa, bu icare sahih olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

İbnü Semaa'mn Nevadiri'nde, İmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

Bir adam, diğerinden bir ev veya bir yer icarladığmda, bu müste'cir oraya bir bina yapar; sonra da onu, önceki icara veren şahsa icara verir, veya ariyet bırakırsa, işte bu, önceki icareyi bozar. İbnü Semâa'nın "Önceki icare" bölümüne göre, müste'cirin hissesi, mal sahibine ait olur.

Hakimü'ş-Şehîd şöyle demiştir:

"Bu mes'elede, yalnız binanın gasben icaresinin cevazına delil vardır. Şayet gasbolunanı bir başkasına icara verir, sonra da gerçekten müste'cir onu gasbedene icara verip ondan icar alırsa, o icar gasıbın olur ve aldığı ücreti asıl sahibine geri vermesi gerekir. Mumyt'te de böyledir.

Gasb edip icara veren şahsa, bir müddet sonra mal sahibi tarafından izin verilirse, akid —izinden sonra— mal sahibi tarafından yapılmış gibi olur.

Çünkü gasıb, burada fuzûli durumunda kalır.

Şayet mal sahibi izin vermez ve icare müddeti tamam olursa, ica-renin tamamı gasıbın olur.

Meselâ: Bir efendi, kölesini bir seneliğine icara verdikten sonra, sene esnasında onu azad eder ve bu köleye icara verme izni verirse, bu durumda geçen günlerin icarı, efendinin olur. Gelecek günlerin icarı ise, kölenin olur.

Kudûrî şöyle demiştir:

İcâre akdi, diğer akidler gibidir. Menfaat temininden önce izin veri­lirse, ücret mal sahibinin olur.

Eğer menfaattan sonra izin verilirse, âkidin ücretine itibar olunmaz.

Eğer icare müddeti geçtikten sonra izin verilirse, önceki zamanın da, sonraki zamanın da ücreti, mal sahibinin olur. İmâm Muhammet! (R.A.) önce böyle buyurmuştur. Kerderî'nin Vedzi'nde de böyledir.

Gasbeden adam, gasbeylediği yeri, senlerce icara verir ve seneler geçtikten sonra, mal sahibi "ben izin verdim." diye iddia ederse, sözü beyyinesiz geçerli olmaz.

Şayet: "Ben emreylemiştim." derse, sözü kabul edilir. Tatarhâ-niyye'de de böyledir.

Müste'cir, fasid bir icarede bulunur; onu da bir başkasına kendisi, sahih bir şekilde icara verirse bu caiz olur. Suğra'da da böyledir.

Nisab: "Bu sahihdir." demiştir. Siraciyye'de de bununla fetva verilmiştir.

Zahîrü'd-dîn el-Mürğînanî'de böyle demiştir. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir müste'cir, fasid bir icare yapar ve onu, başkasına sahih bir icare ile icara verirse önceki icare ikinciyi nakz eder. (= bozar)

Mesela: Bir adam bozuk bir alışla, bir şey satın alır, caiz olan bir icare ile de onu icara verir; müste'cir de onu bir başkasına icara verir veya başkasına ekmesi için verir; sonra da önceki müste'cir önceki akdi bozarsa, ikinci akid bozulur mu? Alimler, bu hususta görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Sahih olan kavil, bunun bozulmasıdır. Müddet ister bir olsun, isterse ayrı ayrı olsun farketmez. Muhıyt'te de böyledir.

Müddetin ,bir olmasının manası: İkinci akdin fesh günlerinin, birinci akdin fesh günleri ile aynı olmasıdır. Suğra'da da böyledir.
Bir adam, başka birinden uzun süreli bir yer icarladıktan sonra, onu icarlayan bu zat,, o yeri kendisine icara veren şahsın kölesine icara verir ve onun efendisinin izni olmadan icara vermiş olursa, o malın aslını köleden almış sayılmaz. Fakat, bu köle, efendisinin izni ile icarlamışsa, bu hususta Şeyhu'1-İmâm tevekkuf etmiştir. (= durmuş, —efendinin iznini—beklemiştir).

Sahih olan, şayet bu köle efendisinin izni ile icarlamış ise, bu efen­disi binefsihi icarlamiş gibi olur. Cevâhirü'l-Ahlâtî'de de böyledir.

Eğer köle, medyun (= borçlu) değilse, bu böyledir. Kübrâ'da da böyledir.

Bir adam, evini, aylığı bir dirheme icara verip, onu teslim ettikten sonra da, bu evi, bir başkasına satarsa, bu durumda müşteri, evin icarını,  o müste'cirden,  kendisi  alır.  Müddet geçmiş olsa bile,  bu böyledir.                                   

Müşteri, evin parasını, ev sahibine verirse, bu böyledir ve evi müşteriye geri verip müste'cirden aldığı kirayı da ev parasına sayar.

Evi satan şahıs, kira için almış olduğu dirhemleri, getirip müşteriye teslim eder.

Alimler: "Müşteri, icarcıdan önce geçen aylara mahsuben para ister ve alırsa, aldığı, bu müşterinin olur, evi satanın olmaz." demişlerdir.

Müşteri, evi satana: "Evi bana verdiğin günden beri, aldığımı ev parasına mahsup ediyorum." der ve önceki satış geçerli olmuş olursa, öyle sayar. Aksi takdirde müşterinin icar alma hakkı olmaz.

Eğer satış anında her ikisi de, satılan evin kirasını, satan adamın almasını şart koşmuşlarsa, bu satış fasid olur. Zahîriyye'de de böyledir.

Evden ayrı olan bir çadırı, bir adam icara verdiğinde, icara tutan şahıs, bu çadırı, başka birine icara verirse, bunda insanların ihtilafı yoktur.

Şayet onu icarlayan kimse, bu çadırı mutfak yaparsa, tazmin eder. Ancak, çadır tek gözlü olursa, o müstesnadır. Tatarhâniyye'de de böyledir.
En doğrusunu bilen Allah'u Teâlâ'dır. [18]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..