10- ÇOCUK BAKICISININ ÜCRETİ

Belirli bi'r ücretle, çocuk bakıcısı tutmak caizdir. Hidâye'de de böyledir.

Bir çocuğa hizmet etmesi için, bir köle icarlamak caiz değilse de, bir kadın bakıcı icarlamak caizdir. İmâm Ebü Hanîfe (R.A.), kadın bakıcıyı caiz görmüş ve istihsan eylemiştir.

Bu kadının yemesi, giymesi orta halli olacaktır. İmâmeyn ise: "İcmâen, kadın bakıcıya yedirmek şart değildir." demişlerdir. Fetâvâyi Kübrâ'dada böyledir.

Şayet,   kadının,   çocuğu   kendi   evlerinde  emzirmelerini  şart koşarlarsa, o kadın bu durumda, o evden izinsiz çıkamaz.

Hasta olur veya benzeri bir hal zuhur ederse, o zaman, izinsiz çıkabilir.

Emzikci kadını, evlerde tutmak da yoktur. Şayet, —evde kalmasını— şart koşmamışlarsa, kadının kendi evine gitme hakkı vardır. Çocuğu da götürebilir. Serahsî'nin Muhıyti'nde de böyledir.

Kadının özrü, emzirmesine mani bir hastalıksa, hasta olunca evden çıkabilir. Mebsût'ta da böyledir.

Şayet bu husus sarih olarak konuşulmamış ve örfün "emzikci kadının, sabiyi babası evinde emzirmesi" şeklinde olduğu, halk arasında zahir ise, öyle yapılır. Mnhıyt'te de böyledir.

"Yemesinin ve giyiminin emziren kadına ait olduğu" icare zamanı şart   koşulmamışsa,    bu   durumda   bunlar   müste'cirin   üzerinedir. Hulasa'da da böyledir.

Şayet çocuk, emziren kadının yanında zayi olur veya düşüp ölür veya sabinin ziyneti yahut elbisesi çalınırsa, bu durumlarda, emzikci kadın bir şey ödemez. Mebsût'ta da böyledir.

Müste'cir, emzikci kadını dirhemler karşılığında kiralarsa, bu durumda onun mikdarmı ve sıfatını bildirmek ve onu vermek gerekir.

Şayet tartılan ve yan ölçülen cinsten bir şeyle icarlamşsa, elbette onun da miktarını ve sıfatını açıklamak gerektir.

Şayet elbise mukabili icarlamışsa, onun da bütün vasıflarını açıklanması gerekir. Muhıyt'te de böyledir.
Eğer yiyecek mukabili icarlanmışsa,  değeri,  sonra yiyeceğin nerede verileceği, vasfı ve vadesi söylenirse, işte bu bi'1-icma caizdir.

Biz yiyeceğin söylenmesiyle, onun alınacağı ücretin dirhemlerini ve yiyeceğinin verileceği yeri kasdediyoruz.
Şayet yiyecek açıklanır, mikdarı da söylenirse, işte o da1 caizdir. Va'deli yapılması caiz olmaz. Ödenme yeri şart koşulur. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R. A.)'ye göre böyledir.

îmâmeyn'e   göre  ise,   bu   şart  değildir.   Siracü'l-Vehhâc'da   da böyledir.

Emzirmesine karşılık, emzikci kadının, sabiye karşı ne şekilde hareket edeceği  kendisine  söylenir ve  anlaşma yapılır.  Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Bu kadın, bebeğin elbisesini sidiğinden ve necasetinden temizler. Terinden ve kirinden dolayı yıkaması için zorlanmaz.

Sahih olanı budur. Cevâhiru'l-Ahlâtî'de de böyledir.

Bu kadın, çocuğu yıkar ve onu yağlar. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Kadın, emzireceği çocuğun yiyeceğini yapar; onu yumuşatır. Onun sütünü bozacak bir şey yemez. Yiyeceğini bozacak bir şey yapmaz.

Sabî hastalanırsa, onu reyhan ile yağ ile tedavi eder. Emzikcinin bunların yapılmasını ve yerini bilmesi gerekir.

Fakat, bizim memleketimizde örf, sabinin ehlinin bilmesi ve yap­masıdır.

Fetva da bunun üzerinedir. Cevâhirü'I-Ahlâtî'de de böyledir.

Eğer sabi yemek yiyor ise, emzikci ona yiyecek almaz. Yiyeceğin tamamı, çocuğun ailesine aittir. Emzîkcinin vazifesi, onu yapıp hazır­lamaktır. Gayetü'l-Beyân'da da böyledir.

Aslolan, icare, kadının yapabileceği şeylere karşılıktır ve örf, adet ne İse odur. Muhıyt'tede böyledir.

Emzikci kadın çocuğun ana ve babasının işini yapmakla yükümlü değildir. Ancak, yaparsa onu teberru olarak yapmış olur.

Emzikci kadın, çocuğu yalnız bırakamaz. Gıyasiyye'de de böyledir.

Çocuk bakıcısının veya emzikcinin, özürsüz olarak icareyi bozma hakları yoktur.

Özür ise, çocuk sahibinin çocuğa süt almaması, gerekli şeylerini temin etmemesidir.

Bakıcının görevine son vermeyi mubah kılan Özürler ise; hastalığı, hırsızlık yapması, günah işlemesidir. Günah işleme özrü, kâfirlerde müstesnadır, Çünkü, onların inancında, bir adam bir bakıcı kadın kira­larsa, bunlar suç sayılmaz. Müslüman için onun kafire, facire olduğu, deli, ahmak bulunduğu bilinirse, icâre bozulur. Zahîyre'de de böyledir.

Bakıcı tarafından özür olan şeyler şunlardır:

Hastalık yüzünden çocuğu emzirecek kadar gücünün olmaması ve bu kadının hamile bulunmasıdır. Zehıyre'de de böyledir.

Eğer çocuk sahipleri, bakıcıya dilleri ile eza ederler ve o da buna rıza gösterirse, durur; değilse durmaz ve bu durumda gitmeye hakkı olur. Mebsût'ta da böyledir.

Şayet kadının, çocuk bakıcılığı bilinmiyorsa ve onun kusuru varsa anlaşma bozulur. Eğer biliniyorsa, buna muhalifdir. Onu bilmemek demek, onun bakıcılığa elverişli olduğunu bilmemek demektir. Muzma-rât'ta da böyledir..

Bu kadının, çocuğa bakması, zoraki oluyorsa, anlaşma —her ne kadar önceden bilinmemiş olsa bile— bozulur. Gıyasiyye'de de böyledir.

Alimler, bakıcı hakkında şöyle buyurmuşlardır:

Bakıcı, şeni bir kadın olur ve emzirmeden kaçınır, onu ihmal ederse, o zaman icare feshedilir. Cevheretü'n-Neyyire'de de böyledir.

Şayet çocuk, o kadına ısınmış ve bundan dolayı da başkasının sü­tÜnü emmiyor; bu  kadının da emzikci    olduğu    bilinmiyorsa, zahirü'r-rivayeye göre,  İmâm  Ebû  Yûsuf  (R.A.): "Şayet  çocuğun durumundan korkuluyorsa, icare fesholunmaz." buyurmuştur.

Şeyhu'l-Eimme Halvânî de: "İtimad, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göredir." buyurmuş ve İmâm Muhammed (R.A.)'in: "...olmaz." demesinin te'vili: Şayet çocuk başka türlü gıda ile besleniyorsa, o zaman olmaz." veya: "Başka bir kadının sütünü emiyorsa, o zaman olmaz." demiştir.

Şayet böyle değilse, kavil İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavli gibidir.

Fetva da buna göredir. Muhıyt'te de böyledir.

Şayet emzikci kadının kocası olur ve bu kadın, ondan izinsiz olarak nefsini icara vermiş bulunursa; kocası bu icareyi bozabilir.

Bazıları: "Eğer kadının kocası ma'ruf değilse, bu böyledir; denilmez ve icare bozulmaz. Fakat kocası mar'uf olur ve karısının bakıcılığına nza göstermezse, icareyi fesh eder." demişlerdir. Zehıyre'de de böyledir.

Emzikci (bakıcı) kadının kocası, belirli bir kişi olur; kadın da bir aylığına icarlanır; ay geçer; çocuk ise, başka bir kadını emmezse; kadının, nefsini kocasının izni olmadan icare vermiş olması, kocanın da razı bulunmaması, çocuğun da ölüm korkusu olması halinde koca, ona mani olamaz. Şayet çocuk başkasını emmez ise, fetva da buna göredir. Cevânirü'l-Ahiâtî'de de böyledir.

Uyûn'da şöyle zikredilmiştir:

Şayet koca, kadını icare olarak teslim etmiş; sabinin ehli de, kadının hamileliğinden çocuğa bir zarar geleceğinden korkuyorlarsa, o kadını, evlerinden men edebilirler ve'kadın buna mani olamaz. Zehıyre'de de böyledir.

Çocuk sahibi, emzikci kadının akrabalarının, evine gelmelerine mani olabilir.

Keza, Zehıyre'de şöyle zikredilmiştir;

Emzikci kadının kendisini akraba ziyaretinden; akrabasını da bu kadını ziyaretten, —şayet bu hal, sabiye zarar veriyorsa— men edebi­lirler. Eğer zararı yoksa, men edemezler. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Emzikci kadın, hane halkının izni olmadan, kendi ziyaretçilerine yemek yedirem ez.

Şayet, emzikci kadının bir çocuğu onu ziyaret ederse, ev sahipleri, onun evde kalmasına mani olabilirler. Mebsût'ta da böyledir.

Evden çıkarmak veya buna benzer şeyler çocuğa zarar verirse, o zaman çocuk sahipleri, kadının, o çocuğu çıkarmasına mani olma hak­kına sahiptirler.

Şayet böyle bir durum yoksa, mani olamazlar. Kadının ihtiyacı olur ve bir namaz vakti kadar, evden çıkarsa, bu hal onun ücretine noksanlık vermez. Muhiyt'te de böyledir.

Sabî veya emzikci (bakıcı) ölürse, bu icare fesholur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

el-Asl'da şöyle zikredilmiştir:

Bir adam, küçük çocuğu için, bir emzikci tutup, icarladıktan sonra, bu adam veya çocuk ölürse, bu icare bozulmaz. Ebû Bekir el-Belhî şöyle buyurmuştur:

Çocuğun babasının ölümüyle, emzirme icaresi, —çocuğun malı olsun veya olmasın— bozulur.

Bazı alimler ise: "Çocuğun babasının ölmesiyle, hiç bir halde icare bozulmaz." demişlerdir.

İmâm Muhammed (R. A.) şöyle buyurmuştur:

Emzikcinin ücreti, sabinin mirasından alınır.

Bazıalimler ise: "Bu, baba hayatta iken olursa, böyledir. Fakat ecir baba hayatta iken olursa, terekenin tamamından ödenir. Babanın ölü­müyle icare bozulmaz. Her halinde, sabinin kendi malından ve hisse­sinden ödenir." demişlerdir.

Sahih olan da budur.

Nevâzil'de şöyle zikredilmiştir:

Bir adam, süt emen çocuğuna, emzikci bir kadın tutar, bu kadın çocuğu aylarca emzirir; çocuğun babası da ölür ve aylarca halası ona emzikci bulursa, emzikci ücretini alır.

Şayet babası, emziriciyi icarlarken, çocuğun malı olmazsa, babanın öldüğü günden itibaren, ücret ödeme görevi halanın (= amenin) olur. Sonra bakılır; eğer vasiyeti ve çocuğun da malı varsa, hala ona müracaat eder; yoksa, müracaat etmez.

Şayet baba, çocuğun malından icarlamışsa; ecrin tamamı çocuğun malından ödenir. Zehıyre'de de böyledir.

Şayet, babası icar akdi yaparken, çocuğun malı olmaz; sonra bu çocuğa mal isabet ederse; bu mes'ele babama soruldu ve buyurdular ki: Mal isabet etmeden önceki günlerin icarı babaya; sonraki günlerin icarı da çocuğa ait olur.

Bir adam, iki çocuğunu emzirmek üzere, bir kadın kiralar ve bu çocuklardan birisi ölürse, ücretin yarısı kaldırılır. Bu durumda baba, ikinci çocuğu, ölenin yerinde tutamaz. Muhıyt'te de böyledir.

Bir adam, bir çocuğunu emzirmek için, iki emzikti kadın icarlarsa, bu da caizdir.

Ücret, aralarında, sütlerine karşılık olarak tevzi edilir.

Şayet her birinin sütü aynı ise, ücret aralarında yarı yarıya taksim edilir. Eğer değişikse, ücret nisbetlerine göre verilir.

Bu kadınlardan birisi ölürse, ölen hakkındaki sözleşme batıl olur; diğeri ücret hissesiyle kalır. Mebsût'ta da böyledir.

Emzikci kadın, birini emzirirken, ikinci bir çocuk daha alamaz. Şayet başka bir çocuk daha alır ve önceki ile birlikte onu da emzirirse, —bunun, önceki çocuğa zarar vermesi halinde— akid fasid; ken­disi de günahkâr olur. Bedâi'dc de böyledir.

Kendisine, tam ücret ödenir ve ondan bir şey tasadduk etmesi de gerekmez. Hızânetü'l-Müftîn'nde de böyledir.

Ücreti ona helaldir. Önceki ücretinden bir eksiltme yapılmaz. O çocukları şartları gereğince emzirmişse, ihtilaf eden müddet kadarını düşer. Gıyasiyye'de de böyledir.

Emzikci, çocuğu kendi hizmetçisine verip, ona emzirtirse, istihsanen, ücretini tam olarak alır. Şayet bizzat kendisi emzirmeyi şart koşmuş, sonra da hizmetçisine emzirtmişse, sahih olan görüş, ücrete hakkının olmamasıdır. Zehıyre'de de böyledir.

Evlâ olan, ücrete hakkının olmasıdır. Fetâvâyi Suğrâ'da da böyledir.

Şayet emzikci bir sene emzirir, sene sonunda sütü kalmaz ve o çocuğu hizmetçisine emzirtir; ikinci sene de o emzirirse, bu durumda, bu kadına tam ücret Ödenir.

Eğer çocuğu hizmetçisi ile birlikte emzirirlerse, yine tam ücret alır; hizmetçisine ayrı bir ücret verilmez.

Şayet, kendisinin sütü kesilir ve başka bir emzikci icarlarsa, ona, şart koştuğu ücreti öder; kendisi ücretini tam olarak alır.

Bu, istihsanen böyledir.

Kıyasda ise, kendisine ecir verilmez; fazlasını tasadduk eder. Meb-sût'ta da böyledir.

Emzikci kadın, —müddeti bitene kadar— çocuğa koyun sütü içirir ve yemek yedirirse, ona ücret yoktur. ,

Eğer inkar ederse, bu böyledir.

Ancak: "Ben buna hayvan sütü içirmedim; kendim emzirdim." derse, istihsanen yeminle birlikte onun sözü geçerli olur.

Şayet çocuk sahibi, iddiasını belgelerse, emzikciye ücret verilmez.
Şeyhu']-İmâm ŞemsiTI-Eimme Halvânî şöyle demiştir:

Mes'elenin açıklaması sırasında şahitler: "Bu çocuğa hayvan sütü içirdi." derler ve "kendi emzirmedi." diye şahitlik yaparlarsa böyledir. Fakat, "kendi emzirmedi." derler ve bununla kifayet ederlerse şehadet-leri kabul edilmez. Çünkü bu şehadet, önceki bölüme muhalif ve mak­sadın dışındadır. Zira, burdaki nefy isbatın içine girer. Kadın da şahit dinletirse onun şahitleri kabul edilir. Zehıyre'de de böyledir.

Şayet bir baba, çocuğunun anasını, onu emzirmek için icarlarsa, nikahının altında iken, kendi nefsî malıyla icarlamış olması halinde, bu caiz olmaz. Çünkü bizatihi kendini icarlamış gibi olur... Onun hizmet­çisini de, müdebberesini de icarlayamaz.

Eğer mükâtebesinin icarlarsa, o caiz olur.

Şayet çocuğun malıyla icarlarsa, İbnü Semâa, İmâm Muhammed (R.A.)'in: "...bu caiz olur." buyurduğunu nakietmiştir.

Bu, o kadın babanın nikahı altında olduğu zaman böyledir.

Fakat, boşadıktan sonra emzirtir ve talak ric'î bir talak olursa, bu icar, yine caiz olmaz.

Şayet talak, bain bir talak ise, zahirü'r-rivayede, bu icar caiz olur. Bu, o çocuğu, bu kadının kendisi doğurduğu zaman böyledir. Başkasının doğurduğunu emzirecekse, icar caizdir. Muhiyt'te de böyledir.

Boşanmış bir kadının iddeti bittikten sonra, kendi çocuğu da olsa, icarla emzirmesi caizdir.

İcare müddeti bitmeden önce, aynı kadını nikahlaması halinde, durumun ne olacağı hususunda, babamdan bir rivayet yoktur.
Ben bunu, Şeyhu'1-İmâm Zahîrüddin el-Mürğînanî'ye sordum: O, şu cevabı verdi: "Önceki akid bozulmaz; icare icaredir. Zahîriyye'de de böyledir.

Bir adamın, anasını, kızını, bacısını emzikci- olarak kiralaması caizdir. Onların ücretlerini vermesi gerekir.

Mahremlerin tamamı böyledir. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adam, sokağa atılmış bir çocuk bulur ve ona bir emzikci tutarsa, ücretini tatavvû' olarak öder.

Müntekâ'da şöyle zikredilmiştir:

Bir adam, kendi .karısını, çocuğun malından ücret vermek üzere, (aynı çocuğun anasını) icarlasa bu caiz olur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.

Nafakası üzerine farz olan  kimseye,  yetimin  emzirilmesi de farzdır.

Şayet yetimin varisleri olmaz ve bir başkası da ona tatavvu olarak emzikci tutmazsa, bu yetim, beytü'l-mâlden ücreti verilerek, bir emzik­ciye verilir.

Bir baba, çocuğuna bir emzikci icarladığında, anası onu emzikciye teslim etmez ve: "Emzikci benim yanımda  emzirsin." derse; bu durumda baba ananın yanında emzirecek bir  emzikci kiralar. Sirâcü'l-Vehhâc'da da böyledir.

Semerkant ehlinin fetvalarında şöyle denilmiştir:

Bir adam, çocuğunu emzirmesi için, bir emzikciyi, bir seneliği yüz dirheme icarlar; çocuk da sene tamam olmadan önce ölürse, bu durumda emzikci kadın, o ölene kadar emzirdiğinin karşılığını ecr-i misil olarak alıp, artanını geri verir. Zehıyre'de de böyledir.

Bir adam, seneliği yüz dirheme, bir emzikci kadın icarlar ücreti de her ayın başında verecek olur; kadın ise, çocuğu iki ay onbeş gün emzirir ve sabi ölürse, alimler: "Bu durumda ecr-i misil, aylara taksim edilir; iki ay onbeş güne ne kadar düşerse, kadına o ödenir. Geri kalan sahibine verilir. Çünkü bu icare fasiddir. Kadına ecr-i misil gerekir. Belirlenen ücret üzerine bir şey artılınmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

İzinli bir cariye, nefsini, çocuk emzirmek için icara verebilir. Mükâtebede böyledir.

Mükâtebin cariyesi de böyledir. Çünkü, kazanç mükâtebindir.

Keza, izinli bir köle veya mükâtep, cariyelerini emzikci olarak icare verdikten sonra; mükâtep kitabet bedelini ödemeden aciz kalırsa, İmâm Muhammed (R.A.)'egöre, bu durumda icare rkdi bozulur.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)' göre ise bozuîm iz.

Şayet, bir mükâtebe, bir emzikci icarladıktan sonra, kitabet bedelini ödeyemezse, bu akid bozulur. Gıyasiyye'de de böyledir.

Bir müslümankadının bir kafir çocuğunu, ücretle emzirmesinde bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir müslümanın da, kafir bir kadım emzikci olarak kiralamasında bir beis yoktur. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adamın, bir koyunu; oğlağı veya çocuğu emzirmek için kira­laması caiz olmaz. Siracü'l-Vehhâc'da da böyledir. [21]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..