6- TAKSİMDE MUHAYYERLİK

Taksim üç nevidir:
1-) Muhtelif cinslerin taksimi. Bunda hissedar cebredilmez.
2-) Ölçülen ve tartılan  şeylerin taksimi.  Bunda,  hissedarlar cebredilir.
3-) Elbise gibi, misliyetten olmayan şeylerin taksimi. Bunda da hissedar cebredilir.

Taksimde muhayyerlik üç nevidir:
1-) Şart muhayyerliği.
2-) Ayb (= kusur muhayyerliği)
3-) Görme muhayyerliği.

Cinsi, muhtelif olan şeylerden üç türlü muhayyerlik cem olur.

Ölçülen ve tartılan şeylerde, —görme ve şart muhayyerliği değil— ,kusur (= ayıp) muhayyerliği sabit olur.

Elbise gibi mislî olmayan şeylerde bir nevi olursa (sığır, koyun gibi) kusur muhayyerliği sabit olur. Bu durumda şart ve rü'yet (= gör­me) muhayyerliği sabit olur mu? Ebû Süleyman'ın rivayetine göre; sabit olur. Fetva da buna göredir. Fetâvayi Sağrâ'da da böyledir.

İmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuştur:

Buğday, arpa ve bütün ölçülen, tartılan şeylerde görme muhayyer­liği vardır. Âlimlerimiz: İmâm bu sözüyle, (buğday, arpa demesiyle) bü­tün ölçülenleri; tartılan sözüyle de bütün tartılanlan irâde buyurmuş­tur. Demişlerdir. Hatta, cinslerin taksiminde de rü'yet (= görme) mu­hayyerliği sabittir.

Yalnız buğdayı veya yalnız arpayı murad ederse; o da muhtelif sıfatlara hamledilir.

Şöyle ki: Onlardan da bazıları sert, bazıları yumuşak olur. Bazıları kırmızı, bazıları beyaz olur.

Sıfatları bir olsa bile, bir kısmı değerli; bir kısmı, engin olur. Aynı cevap, altın ve gümüş parçalarında da böyledir.

Altın ve gümüş kablar da böyledir. Cevherler ve inciler de böyledir.

Paralar da böyledir. Silahlar, kılıçlar, camlar da böyledir, (yani de­receleri muhteliftir; aynı ayar değildirler.) Onun için, görmeye ihtiyaç vardır. Muhiyt'te de böyledir.

tki kişi, iki bin dirheme ortak buluduklarında; her bin dirhem, bir kesede olur ve bu ortaklardan her biri, birer kese alırlar; onlardan birisi, bin dirhemin tamamını aynı kesede görür; diğeri ise, kesede dir­hem göremezse; bu durumda, kesesinde dirhem olanın dirhemlerini tak­sim etmek caizdir.

Onlardan birisine muhayyerlik yoktur.

Ancak içinde dirhemler olmayan kese sahibi, bu durumun açıkla­masını sorma muhayerliğine sahiptir.

Bir evi, iki kişi aralarında taksim ettiklerinde, bu şahıslardan her biri, evi dıştan gördüğü hâlde içten görmemiş olsa; onlara muhayyerlik yoktur.

Keza, bir bostanı, ve bir bağı aralarında taksim eden şahıslar­dan birisine, bostan; diğerine bağ isabet eder; her ikisi de kendisine dü­şen yeri de içini de görmezler; hurmalığını, ağaçlarını da görmezler; fa­kat dışardan etrafını çeviren duvarı görürlerse; bu durumda onlara mu­hayyerlik hakkı yoktur; dıştan görme, içten görme gibidir.

Keza, bir kumaşın bir kısmını görmek; tamamını görmek gibi­dir. Ve bu durumda da muhayyerlik sakıt olur. Mebsût'ta da böyledir.

Bazı âlimlerimiz, şöyle buyurmuşlardır:

Ağaçlan görmemenin te'vili, başlarını gördükleri içindir. Fakat, baş­larını da görmezlerse görme muhayerliği kalkmaz.

Bu kavil, alım-satımda da böyledir.

Taksimde görme muhayyerliğinin sabit olduğu yerde, aynen alım-satımda da görme muhayyerliği sabit oiur. Bâtıl, olduğu yerde de bâtıldır.

Kusur (= ayb) muhayyerliği, taksimin tamamında iki nevi ola­rak sabit olur.

Ortaklardan birisi, hissesine düşende bir kusur görür ve bunu tes­lim almadan önce görmüş olursa; hissesinin tamamını reddeder. Tak­sim edilen şey, ister bir cins olsun; isterse muhtelif cins olsun fark et­mez. Alım-satımda olduğu gibi...

Şayet teslim aldıktan sonra gördü ise; taksim olunan şeyin bir cins olması hâlinde, (ister hakikaten, ister hükmen bir cins olsun) (bir ev gi­bi..) veya hakikaten değil de hükmen olsun; (ölçülen, tartılan şeyler gi­bi. ..) hissesinin tamamını geri verir. Bir kısmını alıp da bir kısmını geri vermesi caiz olmaz. Bu da, ahm-satımda olduğu gibidir ve taksim bâtıl olur.

Taksim olunan şey, —koyunlar gibi— muhtelif kısımlardan oluş­muşsa; o takdirde, yalnız kusuru bulunan reddedilir.

Satın almada da böyledir.

Bir cariyede, hizmetinden sonra, kusur görülürse; o istihsânen reddedilir.

Eve oturduktan sonra, kusur görülürse, yine istihsânen reddedilir.

Elbise, bir müddet giydikten sonra; hayvan da bir müddet bindik­ten sonra, reddilmez. Şayet kusurunu gördükten sonra giydi veya bindi ise, hem istihsânen, hem de kıyâsen bu böyledir.

Fakat evde bir müddet oturmuşsa; İmâm Mshammed (R.A.)'in Kiîâbü'l-Büvû'da buyurduğuna göre, müşteri, muhayyerlik müddeti için­de oturdu ise, muhayyerliği düşmüştür, tmim'ın bu kavlinin, mezkur yer­de tafsilatı yoktur. Âlimler şöyle buyurmuşlardır: Eğer, bu şahıs, otur­duğu evde inşaat yapmışsa, muhayyerliği bâtıl olmuştur; değilse yalnız oturmakla muhayyerliği batıl olmaz. Bazı âlimler ise: Taksimde muhay­yerlik, inşa ile de bâtıl olmaz, demişlerdir. Aralarındaki fark: Kusur mu­hayyerliği olan evde oturmak hâlinde, o müddet içinde reddetmek imkânı varken reddetmedi;  uzun süre oturdu ise; bu durumda, onu reddedemez.

Ancak hâkimin hükmüyle veya diğer ortağının rızası ile reddedebilir.

Şayet ortağı razı olmaz ise, da'va eder.

Şart muhayyerliğine gelince, red imkânı olunca; oturmaya ihti­yaç yoktur. Bizzat reddeder, hiç beklemez. Ne hâkime gider; ne de or­tağının rızasına başvurur. Bunlara ihtiyaç yoktur. Böyle yapmaz ise, mu­hayyerliği bâtıl olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir ortak hissesine düşen yeri —onun kusurunun olduğunu bilmeden— satar ve müşteri, kusuru sebebiyle onu geri verirse; eğer hâ­kimin hükmü olmaksızın o yeri kabul edip, geri alırsa; taksimdeki mu­hayyerliği bozulmuş olur.

Şayet hâkimin hükmüyle geri alırsa, kendiside ortağı ile olan taksi­mi bozar. Bu durumda beyyinesinin olmaması ve yemin etmemesi mü­savidir. Mebsât'ta da böyledir.

Şayet müşteri, o evin kusurunu bilmeden, orada bir yıkım ya­parsa; artık onun reddi mümkün değildir. Ancak, kusuru nisbetinde, —o kusurun— bedeline başvurur. Satışta olduğu gibi... Satıcı ise, tak­sim edene —noksanı sebebiyle— başvuramaz.

Be mes'ele, hilafsız olarak zikredilmiştir.

Bazı âlimlerimizde, burada, yalnız İmâra Ebû Hanîfe (R.A.)'nin kav­lini zikreyledüer.

İmimeyn'e göre, satıcı da kusurundan dolayı, taksim edene müra­caat eder.

Bir kısım âlimlerimiz de: Bu mes'elede, d-Asü'da tamamının kavli zikredilmedi. Sahih olanı, bu mes'elenin ihtilaflı olduğudur. Buyurdu­lar. Muhıyt'te de böyledir.

Şayet ortak, o yerin bir kısmım, satmadan önce yıktı, sonra da kusurunu gördü ise, o takdirde ortağına müracaat eder. Ancak, ortak­lar razı olurlarsa, o yeri bir kısmı yıkılmış olarak geri verir. Mebiftt'ta da böyledir.

Şart muhayyerliği, görme muhayyerliğinde olduğu gibi, taksim muhayyerliğinde de vardır.

Şart muhayyerliği bâtıl değildir. Rivayetlerin ihtilafına rağmen, ger­çekten taksimde muhayyerlik şartı sahihtir. Satışta sahih olduğu gibi...

Hatta üç güne kadar şart caizdir. Bunda ihtilaf yoktur.

Üç günden fazla olursa, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ile İmâmeyn arasın­da görüş ayrılığı vardır. Muhıyt'te de böyledir.

Şayet üç gün geçtikten sonra, o üç gün içinde, reddi idia eder; diğeri de ona üç günün geçtiğini söylerse; onun sözü geçerli olur. Her ikisinin de belgesi bulunursa, iddiacının belgesi geçerlidir. O yeri geri verir. Mebsût'ta da böyledir.
En doğrusunu Allabu Teâla bilir. [10]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..