17- BAYRAM NAMAZLARI

Esahh olan kavle göre, bayram namazları vaciptir, Serahr sî'nin Muhiyt'inde de böyledir.

Ramazan bayramında, erkeklerin gusletmeleri, misvak kuV-lanmaîarı ve güzel elbise giymeleri müstehabtır. Gunye'de de böyle­dir.

Bu elbise taze olabileceği gibi, temizce yıkanmış bir elbise de olabilir. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Keza, gümüş yüzük takınmak, güzel koku sürünmek, erken­den uyanıp kalkmak, saıdaka-i fıtri sabah namazından Önce vermek, mahalle mescidine yaya olarak gitmek ve dönüşte başka yoldan gel­mek müstehaptır. Gunye'de de böyledir.

Cum'aya ve bayram namazlarına —gücü yeten kimsenin-— binekle gitmesinde de bir sakınca yoktur. Bununla beraber yürüye­rek gitmek daha efdaidır, Zahîriyye'de de böyledir. .

Ramazan bayramında, namazgaha çıkmadan önce; üç, beş, yedi veya daha çok veya daha az hurma yemek müstehabtır. Hurma­sı bulunmayan kimse, tatlı olan şeylerden dilediğini yiyebilir. Kenz'-de de böyledir.

Bayram namazından önce, hiç-bir şey yememek de günah değildir. Fakat, bir kimse, bayram namazından sonra, akşama kadar hiç bir şey yemezse mes'ul olur ve cezalanır.

Kurban bayramı da Ramazan bayramı gibidir. Ancak, Kurban bayramında, bayram namazı kılmana kadar, bir şey yemek terk edi­lir. Gunye'de de böyledir.

Kübrâ'da : «Kurban bayramında, namazdan önce, bir şey yemenin mekruh olup olmadığı hakkında iki rivayet vardır. Aslında, bu mekruh değildir. Ancak, bir şey yememek müstehaptır.» denil­miştir. TatarHâniyye'de de böyledir.

Bir kimsenin, Kurban bayramında, ilk yediği şeyin kurban eti olması müstehabtır. Bu. Allah'ın bir ziyafetidir. Hidâyc Şerhi' Ayni'de de böyledir.

Mescit ne kadar geniş olursa olsun, namazgaha çıkmak sün­nettir. Âlimlerin ekserisinin görüşü budur. Sahih olan da bu görüş­tür. Muzmarât'ta da böyledir.

Bayram namazım iki ayrı yerde kılmak caizdir. İmâm Mu-hamiTicd (R.A.) 'e göre ise, bayram namazlarının üç yerde kılınması da caizdir. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) göre ise, bu caiz değildir. Mu-hiyt'te de   böyledir.

Bayramlarda, namazgaha minber çıkarmak, bazı âlimlere göre mekruhtur; bazılarına göre ise mekruh değildir. Fetâvâyi Kâdî-hân'da da böyledir.

Sahih olan ise, namazgaha minber koymanın, mekruh ol­mamasıdır. Garâib'de de böyledir.

Namazgaha, sakin bir edâ ile, vakarla ve yürüyerek gitmek ve gözleri bakılması uygun olmayan şeylerden çevirmek münasip olur.

Kurban bayramında, yolda giderken, mescide veya namaz­gaha varıncaya kadar, açıktan tekbir almak güzeldir. Muhtar olan kavil de budur.

Ramazan bayramında ise, tekbirler açıktan alınmaz. Muhtar olan ve kabuü edilen görüş de budur. Giyâslye'de de böyledir.

Müstehap olan da, bu tekbirlerin gizli olmasıdır. Cevhere-tü'n - Neyyire'de de böyledir.

Kendisine, cum'a namazını kılmak, farz olan herkese, bay­ram namazlarını kılmak vaciptir. Hidâye'de de böyledir.

Hutbe hariç olmak üzere, cum ada şart olanlar,, bayram na­mazlarında da şarttır. Hutbe, bayram namazlarında farz değil, sün­nettir.

Hutbe okunmasa bile, bayram namazları caiz olur. Hutbenin, bayram namazlarında, namazdan önce okunması da caizdir. Fakat, bu mekruh olur. Serhsî'nin Muhıyl'inde de böyledir.

Bayram hutbesi/ namazdan önce okunmuş ise, namazdan. sonra tekrar iade edilmez. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bayram hutbesi, namazdan önce okunmuş ise, namazdan sonra tekrar iade edilmez. Fetâvâyi Kâdihânda da böyledir.

Bayram namazından eve dönünce, dört rek'at namaz kıl­mak müstehaptır. Zâd'da da böyledir.

Sabah namazım, bayram namazından önce kaza etmekte bir beis yoktur. Bir kimsenin, sabah namazım kılmamış olması, bay­ram namazının caiz olmasına mani olmaz.

Keza, bir kimsenin, kazaya kalmış olan bir namazını, bayram namazlarından önce kaza etmesi de caizdir. Ancak, bu namazı, bay­ram namazından sonra kılması daha uygun ve daha güzel olur. Ta-tarhâniyye'de  de böyliedir.

Bayram namazlarının vakti, güneşin tam beyazlaşmasın­dan itibaren, zeval vaktine kadardır. Sirâeiyye'de de böyledir.

Kurban bayramını, erken saatlerde; ramazan bayramım ise, biraz tehirli kılmak efdaldir. Hulâsa'da da böyledir.

İmâm, bayram namazım iki rek'at kıldırır, imâm önce If-titâh tekbirüra alır. Sonra, sübhaneke*yi okur. Sonra üç defa tekbir alır. Sonra aşikar olarak Fâtîhâ ve Sûreyi okur. Sonra da, rükû a varmak için tekbir alir.

İkinci rek'ate kalkınca : Fâtdnâ ve sûre okuduktan sonra, üç defa tekbir alır. Dördüncü teldbirle de rükû'a varır.

Böylece, fazla tekbir sayısı altı olmuş olur. Bunlardan üçü bi­rinci rek'atte, üçü de ikinci rek'atîedir. Bayram namazlarında, üç de asîî tekbir vardır. Bunlardan biri iflitâh tekbiri, ikisi de rükû' tek­birleridir. Bu durumda, iki rek'atte dokuz tekbir alınmış olmaktadır. Bu, İbn-i Mes'ûd (R.A.)'un rivayetidir. Âlimlerimizin alıp kabul et­tiği de budur. Tebyîn'de de böyledir.

Âlimlerimiz tde bununla fetva vermişlerdir. Giyâsiye'de de böyledir.

Ziyâdetekbirler arasında, eller bağlanmaz, salıverilir. Zahîriyye'de de böyledir.

İmâm, bayram namazından sonra iki hutbe okur. îki hut­be arasında, az bir miktar oturur. Bize göre, yeni çıktığı zaman, İmâm minberde oturmaz, Hidâye'de de böyledir.
İmâm, Ramazan bayramında hutbeyi, tekbir, teşbih, tehlil tahmid ve Peygamfber (5-A.V.) Efendimize salat-u selâm getirerek okur. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Hutbenin başında tekbir almak, ikinci hutbede ise yedi defa tekbir almak müstehaptır. Zâhidî'de de böyledir.

İmâm, Ramazan bayramı hutbesinde, cemaate fıtır sadaka­sını ve fil ir sadakasının : a) Kime vacip olduğu, b) Kime vermenin vacip olduğu, cî Ne zaman vacip olduğu, d) Ne kadar vacip olduğu ve, e) Neden vacip olduğu gibi beş hükmünden bahseder. Cevhere-tü'n - Neyyire'de de böyledir.

Kurban bayramında ise, hatip, tekbir alır ve teşbih okur. Sonra da insanlara nasihatta bulunur. Kurban nasıl kesilir? Kurban nedir? Nahr nedir? Bunlar ve bunların hükümlerini anlatıp, öğretir. Tatarhânivye'de de böyledir,

İmâm, Kurban bayramı hutbesinde teşrik tekbirlerini de anlatıp öğretir. Zâd'da da böyledir.

İmâm hutbede tekbir aldığı zaman, cemaatte bunu bera­ber söyler.

İmâm, Peygamber (S.A.VJ Efendimiz'e salat-ü selam getirince, cemaat bunu, emre imtisal, ve susmanın sünnet olmasından dolayı, içinden okur. Zahirü'r- rivâyede, cemaat, tekbirleri de içinden okur. Çünkü «bunlarda susmak vaciptir.» denilmiştir.

Burada «susmak sünnettir.» denildiği gibi; «vaciptir.» ve «farz­dır» da denilmiştir. Bu üç kavilden meşhur olan ise, «hutbe oku­nurken susmanın vacip olması» dır. Huccet'ten naklen Tatarhâniy-ye'de de böyledir.

Göremedikleri bir imâma uymuş olan kimseler de, bayram tekbirlerinde ellerini kaldırırlar. Çünkü bu, muhalefetin en azıdır ve mütâbaattan hali olmamaktır. Giyâsiye'de de böyledir.
İmânı Muhammed (R.AJ, Cami1 isimli eserinde : «İmâmla birlikte bayram namazına başlayan ve İbn-i Mes'ud (R.A.) Hazretlerinin rivayet ettiği tekbirleri bilen bir kimse, imâmın, bunlardan başka tekbir aldığını görürse, o imâma uyar. Fakat, imâm, fukahâ'-dan hiç kimsenin almadığı tekbirleri alırsa, bu kimse ona uymaz.» demiştir. Muhıyt'te de böyledir.

Bu hüküm, imâma yakın bulunup, onun aldığı tekbirleri işi­ten kimseler içindir.

Fakat, bir kimse, imâmdan uzakta bulunur ve tekbirleri biz­zat imâmdan değil de, tekbir getiren diğer kimselerden işitirse duyduklarının hepsini —sahabenin söylediğinden fazla bile-olsa söyler. Çünkü, bu tekbir getirenlerin galatları caizdir. Şayet, bir kimse, bu tekbirlerden birini terk ederse, ve terkettıği o tekbiri de imâm getirmiş olursa, bu caiz olur. Bedâi'de de böyledir.

İmâm Muhammed (R.A.), «Kebîr» isimli kitabında ; «İmâmla birlikte birinci rek'ate başlamış olan bir kimse, imâm, İbn-i Abbâs (R.A.)'m altı tekbirini almış olsa, imam kıraate baş­ladıktan sonra namaza girmiş, olan bu kimse İbn-i Mes'ud (R-A.)'un tekbirlerini biliyorsa birinci rek'atte kendi görüşüne uy­gun olan tekbirleri alır-. İkinci rek'atte ise imâmm görüşüne uyar.» demiştir. Tatarhâniyye'de de böyledir.

İmâma, bayram namazlarının rükû'unda yetişen kimse ayakta iken tekbirini alır. Eğer, hem —ziyâde— tekbirleri almaya hem de rükû'a yetişmeye imkan varsa, bu tekbirleri de ayakta alır; bu mümkün değilse, rükû'a varır ve orada ellerini kafcurmaksızm tekbirlerle meşgul olur. Bu kavil lmânı-i -A'zam (R.A.) ile İmâm Muhammed  (R.A.)'in kavlidir. Sirâciil - Vehhâc'da da böyledir.

Bu durumda rükû'da tekbir getirenler, elieririi kaldırmaz­lar. Kâfi'de de böyledir.

İmâm, muktedî tekbirlerini tamamlamadan, rükû'dan ba­şını kaldırırsa, muktedî imâma tabi olarak başını kaldırır ve kalan tekbirleri de düşer. Sirâcü'I-Vehhâc'da da böyledir.

Eğer muktedî, imâma kavmede yetişirse, orada tekbirleri getirmez. Çünkü, o kimse, birinci rek'alî kaza ederken, orada bu tekbirleri de kaza eder. Bu kimse lâhık ise, tekbirlerini imâmın görü­şüne göre alır, Uyuyup uyanan bir kimse ise, tekbirleri imâm gibi alır. Çünkü, o kimse, mesbûkun aksine, imâmın arkasında gibidir. x Kâfî'de de böyledir.

İmâma, bayram namazının son oturuşunda, teşehhüdden sonra ve selamdan önce veya —ilk—selamdan sonra yetişen kimse ayağa kalkar ve namazını kaza eder. Âlimlerimiz : »Bu kavil imâm Ebû Hanife (R.A.) ile İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavlidir.» demiş­lerdir. Fakat, İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, bu kimse, —cuma namazında olduğu gibi bayram namazına da yetişmiş oımaz. Bazı Mimler : «Bu kavil hilafsızdır ve sahihtir.» demişlerdir. Zahîriyye'-de de böyledir.

Enfâ'da : «Bayram namazlarının ikinci rek'atierinin tekbir­leri, vacip olan tekbirlerdendir. Çünkü bu, bayram namazı tekbir-lerindendir. Ve bayram namazı tekbirleri de vaciptir.» denilmiştir. Nâfî'de de bunun gibidir.

Keza, bu tekbirlerin lafızlarına riayet etmek de. vaciptir. İftitâh tekbirinde olduğu gibi... Hatta bir kimse, bayram namazla­rında Allahû Ekber yerine Allahû A zam veya Allahû Eceli demiş ol­sa, sehiv secdesi yapması gerekir.

Bayram namazının tekbirlerini unutmuş olan imâm, kıraate bu­lunmuşsa, artık bundan sonra veya rükû'da başmı kaldırmadan, bu tekbirleri alır. TatarhânÜyye'de de böyledir.

Ramazan bayramı namazı, ayın görülmemesi, imâmın zeval­den sonra hazır olması veya zevalden önce imâmın hazır olmasına rağmen, cemaatin gelmemesi, bulutlu bir günde kılman bayram na­mazının zevalden sonra kılındığının açığa çıkması gibi bir özürle, ilk gün edâ edilememişse, bir sonraki günden, daha sonraya tehir edile­mez.

îmâm, bayram namazını cemaate kıldırmış olsa ve cemaatten bir kısmı bu namSzı zayi etmiş olsalar, bunlar, vakit çıkmış olsa da olmasa da, onu kaza edemezler. Tebyîn'de de böyledir.

Kurban bayramı namazı, ilk gün, kılmaya mani bir özür bulunduğu zaman, imâm ve cemaat tarafından ikinci veya "üçün­cü günde de kthnabilir. Bundan sonra kılamazlar. Cevheretü'n - Ney-yire'de de böyledir.

Buradaki özür, kerahatı nefydir (mekruhluğu ortadan kal­dırmaktır.) Yoksa, Kurban bayramı namazı Özürsüz olarak üçüncü güne, bırakılmış olsa, namaz yine caiz olur. Fakat, bu kötü bir iş olur.

Ramazan bayramı namazını, özürsüz olarak, ikinci güne tehir etmek caiz değildir. Tebyîn'de de böyledir.

Bayramın ikinci gününde de, bayram namazının vakti, ay­nen birinci gündeki vakti gibidir. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir imâm, Ramazan bayramını namazını cemaate küdırsa zevalden önce de, bu namazı abdestsiz olduğu halde kıldırdığını an lasa, namazı yeniden kıldırır. Bu durumu zevalden sonra anlamış olsa, bayram namazını bir gün sonra kıldırır. İkinci günde de, du­rumu zeval vakti çıkana kadar anlamamış olsa* bundan sonra bu namazı yeniden kıldırmaz.

Bu durum. Kurban bayramı namazında meydana gelmiş ve ze­valden sonra da anlaşılmış olsa, cemaat de kurbanlarını kesmiş bu­lunsalar, bunların kesmiş oldukları kurbanlar caiz olur. îmâm ve cemaat bir gün sonrayı beklerler ve bayram namazını kılarlar.

Keza, durum ikinci gün anlaşılmış olsa, imâmla cemaat bay­ram namazlarını, ikinci gün kılarlar. Bu gün de çıktıktan sonra, du-: rum anlaşılmış olsa, bayram, namazlarını üçüncü gün zevalden önce kılarlar. Üçüncü günden sonra anlaşılırsa, artık bayram namazını kılmazlar.

tmâm, bu durumu, bayramın birinci günü, zevalden önce an­lamış olursa, cemaati namaza çağırır. İmâmın durumu anlamasın­dan önce, kurban kesmiş olanların kurbanları caiz olur. İmâmın du­rumu bilmesinden sonra fakat yeniden bayram namazım kıldır­masından Önce, kurban kesmiş olanların kurbanları ise, —güneş zeval noktasına varıncaya kadar— caiz olmaz. Fetâvâyi Kadîhâıi'da da böyledir.

Bayram namazı ile cenaze namazı, bir araya gelmiş olsa önce bayram namazı, sonra da cenaze namazı kılınır; daha sonra ise hutbe okunur. Gunye'de de böyledir.
Arefe günü, insanların Arafat'taki vakfelerine benzemek için, bazı kimselerin bir yere .toplanıp durmaları hiç bir şey döğü-dir. Tebyîn'ıde de böyledir. [13]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..