Korku Namazı Nasıl Kılınır :
Eğer, imâm ve cemaat seferi olur ve cemaat de imâmın arkasında namaz kılmak hususunda münazaa etmezlerse, imâm, onları iki kısma böler. Bunlardan bir kısmına, düşmana karşı çıkmalarını emreder. Diğer kısımla da, namazı tam olarak kılar.
Sonra, düşman karşısında bulunanlardan birine, imâm olmasını emreder; o şahıs imâm olur ve diğerleri ona uyarak namazlarını ^marnlarlar.
Eğer, cemaat «biz seninle namaz kılacağız» diye münazaa ederlerse, yine, imâm cemaati ikiye böler;, bir kısmını düşman karşısına gönderir ve kalan kısmı ile bir rek'af namaz kılar. Sonra, o bölük düşman karşısına gider; diğerleri gelerek imâma uyarlar. Bunlar gelene kadar, imâm oturup onları bekler. Ve onlarla da bir rek'at kılar. Teşehhüdü .okur ve selam verir. Arkasında bulunanlar ise, selam vermezler. Ve kalkıp düşmana karşı giderler. Sonra ilk gidenler gelirler, namazı kıldıkları yerde kıraatte bulunmadan bir rek'at daha kılarlar ve oturup teşehhüdü okuyarak selam verirler. Sonra da kalkıp düşmana karşı giderler Daha sonra, ikinci taife namazgaha gelir ve okumadan ikinci rek'ati kaza ederler.
Eğer, hem imâm hem de cemaat, mukîm ve namazda dört rek'- atli bir namazda, bu iki grubtan biri, düşmana karşı gider; imâm da diğer grubla namaza başlar. Bu cemaat, imâmla birlikte iki rek'at namaz kılar ve teşehhüdü okurlar. Sonra bu grub düşmanın karşısına gider; düşmanın karşısındaki diğer topluluk gelir. İmâm, oturup, onların gelmesini bekler. Bu gelen cemaatle de iki rek'at namaz kılar. Sonra oturur, teşehhüdü okur ve selam verir. Bu ikinci cemaat, selam vermeden kalkar ve düşmanın karşısına gider.
Sonra, ilk topluluk gelir; kıraatsiz olarak iki rek'at namaz kılar; oturup teşehhüdü okur ve selam verir. Sonra da düşmanın karşısına giderler.
Sonra da, ikinci cemaat gelerek, kıraatle birlikte iki rek'at namaz kılarlar.
Eğer, imâm mukîm, cemaatin de, bir kısmı mukim, bir kısmı misafir ise; bu durumda, misafir olanlar da mukim gibidirler.
Eğer, imâm misafir, cemaat ise mukîm olursa; bu iki topluluktan birincisi, imâmla birlikte bir rek'at kıldıktan sonra düşman karşısına gider; ikinci topluluk gelir, onlar da imâmla birlikte .bir rek'at kılarlar. Bu durumda imâm oturup selam verir. Sonra, birinci topluluk, namaz kılınan yere gelir ve üç rek'ati kıraatsiz olarak kılar. Çünkü onlar müdriktirler. Birinci topluluğun namazı tamam olunca, bunlar düşman karşısına giderler ve ikinci topluluk, namaz kılman yere gelir Bunlar, kılacakları ilk rek"atte Fâtîhâ ve sûre okurlar; diğer iki rek'atte ise, sadece Fâtihâ okurlar. Çünkü, bunlar ınesbûkturlai*.
Eğer imâm misafir, cemaatin de bir kısmı misafir, bir kısmı mukim olursa; imâm birinci grubîa bir rek'at kılar. Bunlar ıdüş-mana karşı giderler. İkinci taife gelir. îmâm bir rek'at de onlarla kılar. Misafir olanların, namazlarını tamamlamaları için, birer rek'-aeleri kılar. Mukim olanların ise, namazlarını tamamlamaları için, üçer rek'atleri kalır.
Sonra, bunlar düşman karşısına giderler. Birinci topluluk namaz kılman yere geri gelir.
Bunların içinde misafir olanlar, kıraatsiz olarak birer rekat daha kılarlar. Çünkü onlar namazın başında müdrik idiler.
Mukim olanlar ise; zahirü'r - rivayede, kıraatsiz olarak üç. rek'at kılarlar.
Birinci topluluk, namazların tamamlayınca düşman karşısına gider. İkinci topluluk namaz kılınan yere gelir. Bunlardan da misafir olanlar kıraatsiz olarak birer rek'at kılarlar. Çünkü bunlar, namazın başlangıcında müdriktirler.
Mukim olanlar ise, zahirü'r - rivayede kıraatsiz olarak, üç rek'at kılarlar.
Birinci topluluk namazlarını tamamlayınca düşmanın karşısına
döner.
İkinci topluluk, namaz kılınan yere gelir. Bunlardan misafir olanlar, birer rek'at kıraatle kılarlar. Çünkü bunlar mesbukturlar.
Bunlardan mukim olanlar da, üçer rek'at kılarlar. Bu durumda ilk kıldıkları rek'atte Fâtihâ ve sûre okurlar. Çünkü bunlar mes-buk idiler. Diğer iki rek'ati ise, bütün rivayetlere göre sadece Fâtihâ okuyarak kılarlar.
Bu durumda, düşmanın kıbleye karşı yönelmiş olması ile kıbleye arkasını dönmüş bulunması müsavidir. Muhıyt'te de böyledir.
Mukim olan bir imâm, dört rek'atli bir farzı kıldırırken birinci topluluk imâmla bir rek'at kılsa ve düşman karşısına gitse; sonra ikinci topluluk gelip, imâmla bir rek'at kılsa ve düşman karşısına gitse; sonra birinci topluluk tekrar gelse ve imâmla bir rek'at daha kılıp düşman karşısına gitse; sonra da ikinci topluluk tekrar
gelip, imâmla birlikte bir rek'at daha kıisa ve yine düşman karşısına gitse; burtlann hepsinin de namazları fesade gider.
Bunun aslı : Düşman karşısına dönüşler, yerinde olmadığı zaman, namazı bozarlar. Düşmanın karşısına, yerinde çıkılması ise, namazı bozmaz. Buna göre, komutan, şayet onları dört kısma bölmüş olur ve her toplulukla bir rek'at kılarsa; birinci topluluğun ve ikinci topluluğun namazları tasid olur. Üçüncü ve dördüncü toplulukların namazları ise sahih olur.
Eğer, ikinci topluluk döner, üçüncü ve dördüncü rek'atleri kı-raaısiz kılar; ilk rek'atı kıraatle kılar ve oturup selam verirse, namazı sahih olur.
Keza, dördüncü kafile döner de, üç rek'atı da kıraatle kılar, 'bir rek'ati Fatiha ve sûre ile kılıp oturur; sonra kalkar, bir rek'ati daha Fâtihâ ve sûre ile kılar oturmaz; sonra da üçüncü rek'ati sadece Fatiha okuyarak kılıp, oturur ve selam verirse namazı sahih olur. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.
Bu durumda, kendi takımının haricindeki bir takıma dahil olmuş olan kimse hakkındaki hüküm, sonradan girmiş bulunduğu takımın hükmü gibidir. Ancak, bu kimsenin, kendisinin dahil olduğu topluluktan ayrıldıktan sonra, bu yeni topluluğa girmiş olması gerekir.
Bir kimse, Öğle namazını birinci toplulukla iki rek'at kılar ve bu topluluk düşman karşısına döndüğü halde o şahıs, üçüncü rek'atı kuana kadar geride kalır ve sonra düşmanın karşısına dönerse, aamazi, sahih olur. Çünkü o, her ne kadar ikinci kısma dahil olmuşsa da, kendi topluluğundan ayrılmış olduğu için onlardan sayılmaz. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.
Akşam namazında, imâm, birinci topluluk ile iki rek'at kılar. İkinci taife ile ise bir rek'at kılar.
Hata etse de birinci topluluk ile bir rek'at kıisa ve onlar dönse; ikinci taife ile de bir rek'at kıisa, onlarda dönseler, sonra birinci taife ile bir rek'at daha kıisa, birinci taifenin namazı fasid olur; ikinci taifenin namazı ise caiz olur.
Bunlar iki rek'at daha kaza ederler. Bu rek'atlerin birinde kıraatte bulunurlar, diğerinde ise okumazlar.
Şayet akşam namazında, imam, cemaatı üç bölük yapmış olsa da her birine bis?er rek'at kıldırsa, birinci topluluğun namazı fasid ölür. İkinci ve üçüncü taifelerin namazları ise caiz olur.
Bu durumda ikinci topluluk, iki rek'at kaza eder ve ikinci rek'ati kıraatsiz olarak kılar.
Üçüncü topluluk da, iki rek'at kaza eder ve ikisinde de kıraatte bulunur. Cevheretü'n - Neyyire'de de böyledir.
Korku, (düşmandan olsun, vahşî hayvanlardan olsun müsavidir.
Korku, namazı kısaltmayı gerektirmez. Korku, ancak o namazda yürümeyi mubah kılar. Muzmarât'ta da böyledir.
Namaz halinde kıtal yapılmaz. Namaz içinde kıtal yapan kimsenin namazı batıl olur. Çünkü kıtal, namaz amelinden değildir.
Keza, korku namazı kılan bir kimse, düşman karşısından dönerken, hayvanına binmiş olsa, namazı batıl olur. Cevheretü'n - Neyyî-re'de de böyledir.
Bu kimsenin, düşman karşısından dönüşünün, kıbleden düşman tarafına olması ile, düşmandan kıble istikametine olması müsavidir.
Yürüyerek veya denizde yüzerek namaz kılınmaz. Muzmarât'ta da böyledir.
Eğer, yaya olarak düşmandan, kaçarken, namaz vakti girer ve namaz kılmak için, durma imkanı olmazsa, bize göre, bu durumdaki bir kimse namaz kılamaz; namazını te'hir eder.
Korku naraazmda yanılan kimse, sehiv secdelerini yapar. Mu-hiyt'te de böyledir.
Şayet harp şiddetlenir ve korku artarsa, müslümanlar, namazlarını, bineklerinin üzerinde tek tek imâ ile kılarlar. Kıbleye dönme imkanı olmazsa, istedikleri cihete yönelerek imâ ile, rükû' ve .secde yaparlar. HSdâye'de de böyledir.
Bu durumda, harb çok şiddetlenir; düşmanlar hayvanlarından inerek, ınüsiümanları namaz kılmaya bırakmazlarsa, onlar da savaşa devam edip, düşmana hücum ederler. Cevheretü'n - Neyyire'-de de böyledir.
Binüi olarak cemaatla namaz kılınmaz, ancak, imâm ve muktedî ayni hayvanda olurlarsa, imâma uymak sahih olur.
İmâ ile kılınan namaz, vaktinin içinde olsun, dışında olsun, özür zail olup gidince yeniden kılınmaz.
Yürüyen kimse, rükû ve secde etmeye güç yetiremez ise, imâ ile namaz kılar.
Binili olan kimse, eğer düşmanı arıyorsa, hayvan üzerinde namaz kılamaz. Şayet düşman tarafından aranmakta ise, hayvan üzerinde namaz kılmasında bir beis yoktur. Muhıyt'te de böyledir.
Bize göre, yerde kılma imkânı olan her durumda, binilî oîarak namaz kılmak, namazı ifsad eder. Muzmarât'ta da böyledir.
Korku namazı kılınırken, düşmanın çekilip gitmesi gibi bir sebepten dolayı emniyet hali hasıl olsa, bu, korku namazının, tamamlanması caiz olmaz. Bu namazı kılmakta olanlar, kalan kısmını emniyet üzere tamamlarlar.
Düşman dönüp gittikten sonra, namaz kılanlardan yönünü kıbleden çevirenlerin namazları fasid olur.
Düşman dönüp gitmeden Önce, yönünü kıbleden korku namazından dolayı ve namaz esnasında döndüren kimseler, düşman gittikten sonra da, namazlarının kalan kısımlarını, Önce kıldıklarının üzerine bina ederler. Tatarhâniyye'de de böyledir.
İmâm Mtıhammed (R.A.). Ziyâdât isimli kitabında : «imâm, ve cemaat, mukim oldukları halde, öğle namazını, korku namazı olarak kılarlarsa, imâm, cemaatten bir topluluğa iki rekîat kıldırsa ve bunlar düşman karşısına gitseler, ancak içlerinden biri, gitmeyip imâmın arkasında kaİsa, bu şahsın namazı fasid olmaz. Lâkin, bu müstehap değildir.
Bu kimse, şayet imâmla birlikte üçüncü rek'ati kıldıktan sun-ra, yaptığı işin kötülüğünü anlasa ve üçüncü rek'atte veya dördüncü rek'atin ka'desinden önce kalkıp cepheye gitse, namazı sahih olur.» demiştir.
Keza bu kimse, İmâmla birlikte teşehhüd miktarı oturmadan, selamdan Önce, ayrılıp cepheye gitse, yine namazı sahihtir.
Mukim olan bir imâmla, öğle namazı kılmaya başlayan cemaat, seferi olmuş bulunsa; bunlar, bir rek'at kılınca karşılarına düşman çıksa, namaz kılanlardan bir topluluk, ayrılıp düşmanın karşısına çıkar. Diğer topluluk ise, imâmla beraber kalıp, namazlarına devam ederler ve tamamlarlar.
Bu durumda, imâmla birlikte namaz kılan topluluğun, namazlarının sahih olduğu ortadadır. İmâmdan ayrılmış bulunan topluluğa gelince, şüphesiz ki bunlar, bir zaruretten dolayı imâmdan ayrılmışlardır.
İmâm, mukim olan bir cemaatle Öğle namazı kılmaya başladıktan sonra, karşılarına düşman çıksa, iki rek'at kıldıktan sonra cemaatten bir topluluk ayrılıp, düşmana karşı çıkarsa, bunların namazları bozulmaz. Fakat, bir rek'at "kılınca ayrılmış olurlarsa, namazları bozulur.
Şayet, cemaat üç rek'at kıldıktan sonra düşman karşılarına çıkarsa, cemaatten bir topluluk düşmana karşı çıkmak için ayrılır. Bu fasıl kitap'ta zikrolunmamıştır. Ve âlimlerin burada görüş ayrılıkları vardır. Bazıları : «Bu kimselerin, namazları bozulmaz.» demişlerdir. Çünkü, bu durumda, imamla birlikte iki rek'at kıldıktan sonra, imâm namazı bitirinceye kadar, onlar-da namazda gibidirler. Bu sebeple, o topluluğun ayrılması daha evladır. Muhıyt'te de böyledir.
Korku namazı, cum'a ve bayramlarda da caizdir. Sirâciy-ye'de de böyledir.
Bayram günü bir şehirde, bir komutanın karşısına düşman çıksa, komutanda, bayram namazını, cemaatle birlikte korku namazı olarak kılmayı murad etse, cemaati iki topluluğa ayırır. Her topluluk ile bayram namazının bir rek'atini kılar. Eğer imâm (komutan), İbn-i Mes'üd'un görüşünü biliyorsa, her iki topluluğun görüşü de, imâma muhalif olsa bile, birinci topluluk, ona birinci rek'atte, ikinci topluluk ise, ikinci rek'atte tabi olur,
Ancak, bunlar, imâmın, sahabelerden hiç birinin kavlinde olmayan bir şeyi yapmakta olduğunu ve dolayısı ile hata ettiğini kesin olarak bilirlerse, imâm namazı bitirdikten sonra ikinci topluluk ayrılıp, düşman karşısına gider. Birinci topluluk gelerek, ikinci rek'-atlerinî kıraatsiz olarak kaza ederler, imâmın okuyacağı miktarda veyahut da ondan biraz az veya biraz fazla ayakta dururlar. Sonra, ziyade tekbirleri alıp, imâmın yaptığı gibi yaparak, namazlarını tamamlarlar. Ve düşman karşısına giderler.
ikinci topluluk gelir. Ve birinci rek'ati okuyarak kaza ederler. Sonra da tekbirleri alırlar. Rivâyetü'z Ziyâdât, Cami', Siyerü'I Kebîr, Vahidî, Rivayettin - Nevâdir'de de böyle zikredilmiştir. Müstah-sen olan da budur.Muhît'te de böyledir. [23]
Sonra, düşman karşısında bulunanlardan birine, imâm olmasını emreder; o şahıs imâm olur ve diğerleri ona uyarak namazlarını ^marnlarlar.
Eğer, cemaat «biz seninle namaz kılacağız» diye münazaa ederlerse, yine, imâm cemaati ikiye böler;, bir kısmını düşman karşısına gönderir ve kalan kısmı ile bir rek'af namaz kılar. Sonra, o bölük düşman karşısına gider; diğerleri gelerek imâma uyarlar. Bunlar gelene kadar, imâm oturup onları bekler. Ve onlarla da bir rek'at kılar. Teşehhüdü .okur ve selam verir. Arkasında bulunanlar ise, selam vermezler. Ve kalkıp düşmana karşı giderler. Sonra ilk gidenler gelirler, namazı kıldıkları yerde kıraatte bulunmadan bir rek'at daha kılarlar ve oturup teşehhüdü okuyarak selam verirler. Sonra da kalkıp düşmana karşı giderler Daha sonra, ikinci taife namazgaha gelir ve okumadan ikinci rek'ati kaza ederler.
Eğer, hem imâm hem de cemaat, mukîm ve namazda dört rek'- atli bir namazda, bu iki grubtan biri, düşmana karşı gider; imâm da diğer grubla namaza başlar. Bu cemaat, imâmla birlikte iki rek'at namaz kılar ve teşehhüdü okurlar. Sonra bu grub düşmanın karşısına gider; düşmanın karşısındaki diğer topluluk gelir. İmâm, oturup, onların gelmesini bekler. Bu gelen cemaatle de iki rek'at namaz kılar. Sonra oturur, teşehhüdü okur ve selam verir. Bu ikinci cemaat, selam vermeden kalkar ve düşmanın karşısına gider.
Sonra, ilk topluluk gelir; kıraatsiz olarak iki rek'at namaz kılar; oturup teşehhüdü okur ve selam verir. Sonra da düşmanın karşısına giderler.
Sonra da, ikinci cemaat gelerek, kıraatle birlikte iki rek'at namaz kılarlar.
Eğer, imâm mukîm, cemaatin de, bir kısmı mukim, bir kısmı misafir ise; bu durumda, misafir olanlar da mukim gibidirler.
Eğer, imâm misafir, cemaat ise mukîm olursa; bu iki topluluktan birincisi, imâmla birlikte bir rek'at kıldıktan sonra düşman karşısına gider; ikinci topluluk gelir, onlar da imâmla birlikte .bir rek'at kılarlar. Bu durumda imâm oturup selam verir. Sonra, birinci topluluk, namaz kılınan yere gelir ve üç rek'ati kıraatsiz olarak kılar. Çünkü onlar müdriktirler. Birinci topluluğun namazı tamam olunca, bunlar düşman karşısına giderler ve ikinci topluluk, namaz kılman yere gelir Bunlar, kılacakları ilk rek"atte Fâtîhâ ve sûre okurlar; diğer iki rek'atte ise, sadece Fâtihâ okurlar. Çünkü, bunlar ınesbûkturlai*.
Eğer imâm misafir, cemaatin de bir kısmı misafir, bir kısmı mukim olursa; imâm birinci grubîa bir rek'at kılar. Bunlar ıdüş-mana karşı giderler. İkinci taife gelir. îmâm bir rek'at de onlarla kılar. Misafir olanların, namazlarını tamamlamaları için, birer rek'-aeleri kılar. Mukim olanların ise, namazlarını tamamlamaları için, üçer rek'atleri kalır.
Sonra, bunlar düşman karşısına giderler. Birinci topluluk namaz kılman yere geri gelir.
Bunların içinde misafir olanlar, kıraatsiz olarak birer rekat daha kılarlar. Çünkü onlar namazın başında müdrik idiler.
Mukim olanlar ise; zahirü'r - rivayede, kıraatsiz olarak üç. rek'at kılarlar.
Birinci topluluk, namazların tamamlayınca düşman karşısına gider. İkinci topluluk namaz kılınan yere gelir. Bunlardan da misafir olanlar kıraatsiz olarak birer rek'at kılarlar. Çünkü bunlar, namazın başlangıcında müdriktirler.
Mukim olanlar ise, zahirü'r - rivayede kıraatsiz olarak, üç rek'at kılarlar.
Birinci topluluk namazlarını tamamlayınca düşmanın karşısına
döner.
İkinci topluluk, namaz kılınan yere gelir. Bunlardan misafir olanlar, birer rek'at kıraatle kılarlar. Çünkü bunlar mesbukturlar.
Bunlardan mukim olanlar da, üçer rek'at kılarlar. Bu durumda ilk kıldıkları rek'atte Fâtihâ ve sûre okurlar. Çünkü bunlar mes-buk idiler. Diğer iki rek'ati ise, bütün rivayetlere göre sadece Fâtihâ okuyarak kılarlar.
Bu durumda, düşmanın kıbleye karşı yönelmiş olması ile kıbleye arkasını dönmüş bulunması müsavidir. Muhıyt'te de böyledir.
Mukim olan bir imâm, dört rek'atli bir farzı kıldırırken birinci topluluk imâmla bir rek'at kılsa ve düşman karşısına gitse; sonra ikinci topluluk gelip, imâmla bir rek'at kılsa ve düşman karşısına gitse; sonra birinci topluluk tekrar gelse ve imâmla bir rek'at daha kılıp düşman karşısına gitse; sonra da ikinci topluluk tekrar
gelip, imâmla birlikte bir rek'at daha kıisa ve yine düşman karşısına gitse; burtlann hepsinin de namazları fesade gider.
Bunun aslı : Düşman karşısına dönüşler, yerinde olmadığı zaman, namazı bozarlar. Düşmanın karşısına, yerinde çıkılması ise, namazı bozmaz. Buna göre, komutan, şayet onları dört kısma bölmüş olur ve her toplulukla bir rek'at kılarsa; birinci topluluğun ve ikinci topluluğun namazları tasid olur. Üçüncü ve dördüncü toplulukların namazları ise sahih olur.
Eğer, ikinci topluluk döner, üçüncü ve dördüncü rek'atleri kı-raaısiz kılar; ilk rek'atı kıraatle kılar ve oturup selam verirse, namazı sahih olur.
Keza, dördüncü kafile döner de, üç rek'atı da kıraatle kılar, 'bir rek'ati Fatiha ve sûre ile kılıp oturur; sonra kalkar, bir rek'ati daha Fâtihâ ve sûre ile kılar oturmaz; sonra da üçüncü rek'ati sadece Fatiha okuyarak kılıp, oturur ve selam verirse namazı sahih olur. Sirâcü'l - Vehhâc'da da böyledir.
Bu durumda, kendi takımının haricindeki bir takıma dahil olmuş olan kimse hakkındaki hüküm, sonradan girmiş bulunduğu takımın hükmü gibidir. Ancak, bu kimsenin, kendisinin dahil olduğu topluluktan ayrıldıktan sonra, bu yeni topluluğa girmiş olması gerekir.
Bir kimse, Öğle namazını birinci toplulukla iki rek'at kılar ve bu topluluk düşman karşısına döndüğü halde o şahıs, üçüncü rek'atı kuana kadar geride kalır ve sonra düşmanın karşısına dönerse, aamazi, sahih olur. Çünkü o, her ne kadar ikinci kısma dahil olmuşsa da, kendi topluluğundan ayrılmış olduğu için onlardan sayılmaz. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.
Akşam namazında, imâm, birinci topluluk ile iki rek'at kılar. İkinci taife ile ise bir rek'at kılar.
Hata etse de birinci topluluk ile bir rek'at kıisa ve onlar dönse; ikinci taife ile de bir rek'at kıisa, onlarda dönseler, sonra birinci taife ile bir rek'at daha kıisa, birinci taifenin namazı fasid olur; ikinci taifenin namazı ise caiz olur.
Bunlar iki rek'at daha kaza ederler. Bu rek'atlerin birinde kıraatte bulunurlar, diğerinde ise okumazlar.
Şayet akşam namazında, imam, cemaatı üç bölük yapmış olsa da her birine bis?er rek'at kıldırsa, birinci topluluğun namazı fasid ölür. İkinci ve üçüncü taifelerin namazları ise caiz olur.
Bu durumda ikinci topluluk, iki rek'at kaza eder ve ikinci rek'ati kıraatsiz olarak kılar.
Üçüncü topluluk da, iki rek'at kaza eder ve ikisinde de kıraatte bulunur. Cevheretü'n - Neyyire'de de böyledir.
Korku, (düşmandan olsun, vahşî hayvanlardan olsun müsavidir.
Korku, namazı kısaltmayı gerektirmez. Korku, ancak o namazda yürümeyi mubah kılar. Muzmarât'ta da böyledir.
Namaz halinde kıtal yapılmaz. Namaz içinde kıtal yapan kimsenin namazı batıl olur. Çünkü kıtal, namaz amelinden değildir.
Keza, korku namazı kılan bir kimse, düşman karşısından dönerken, hayvanına binmiş olsa, namazı batıl olur. Cevheretü'n - Neyyî-re'de de böyledir.
Bu kimsenin, düşman karşısından dönüşünün, kıbleden düşman tarafına olması ile, düşmandan kıble istikametine olması müsavidir.
Yürüyerek veya denizde yüzerek namaz kılınmaz. Muzmarât'ta da böyledir.
Eğer, yaya olarak düşmandan, kaçarken, namaz vakti girer ve namaz kılmak için, durma imkanı olmazsa, bize göre, bu durumdaki bir kimse namaz kılamaz; namazını te'hir eder.
Korku naraazmda yanılan kimse, sehiv secdelerini yapar. Mu-hiyt'te de böyledir.
Şayet harp şiddetlenir ve korku artarsa, müslümanlar, namazlarını, bineklerinin üzerinde tek tek imâ ile kılarlar. Kıbleye dönme imkanı olmazsa, istedikleri cihete yönelerek imâ ile, rükû' ve .secde yaparlar. HSdâye'de de böyledir.
Bu durumda, harb çok şiddetlenir; düşmanlar hayvanlarından inerek, ınüsiümanları namaz kılmaya bırakmazlarsa, onlar da savaşa devam edip, düşmana hücum ederler. Cevheretü'n - Neyyire'-de de böyledir.
Binüi olarak cemaatla namaz kılınmaz, ancak, imâm ve muktedî ayni hayvanda olurlarsa, imâma uymak sahih olur.
İmâ ile kılınan namaz, vaktinin içinde olsun, dışında olsun, özür zail olup gidince yeniden kılınmaz.
Yürüyen kimse, rükû ve secde etmeye güç yetiremez ise, imâ ile namaz kılar.
Binili olan kimse, eğer düşmanı arıyorsa, hayvan üzerinde namaz kılamaz. Şayet düşman tarafından aranmakta ise, hayvan üzerinde namaz kılmasında bir beis yoktur. Muhıyt'te de böyledir.
Bize göre, yerde kılma imkânı olan her durumda, binilî oîarak namaz kılmak, namazı ifsad eder. Muzmarât'ta da böyledir.
Korku namazı kılınırken, düşmanın çekilip gitmesi gibi bir sebepten dolayı emniyet hali hasıl olsa, bu, korku namazının, tamamlanması caiz olmaz. Bu namazı kılmakta olanlar, kalan kısmını emniyet üzere tamamlarlar.
Düşman dönüp gittikten sonra, namaz kılanlardan yönünü kıbleden çevirenlerin namazları fasid olur.
Düşman dönüp gitmeden Önce, yönünü kıbleden korku namazından dolayı ve namaz esnasında döndüren kimseler, düşman gittikten sonra da, namazlarının kalan kısımlarını, Önce kıldıklarının üzerine bina ederler. Tatarhâniyye'de de böyledir.
İmâm Mtıhammed (R.A.). Ziyâdât isimli kitabında : «imâm, ve cemaat, mukim oldukları halde, öğle namazını, korku namazı olarak kılarlarsa, imâm, cemaatten bir topluluğa iki rekîat kıldırsa ve bunlar düşman karşısına gitseler, ancak içlerinden biri, gitmeyip imâmın arkasında kaİsa, bu şahsın namazı fasid olmaz. Lâkin, bu müstehap değildir.
Bu kimse, şayet imâmla birlikte üçüncü rek'ati kıldıktan sun-ra, yaptığı işin kötülüğünü anlasa ve üçüncü rek'atte veya dördüncü rek'atin ka'desinden önce kalkıp cepheye gitse, namazı sahih olur.» demiştir.
Keza bu kimse, İmâmla birlikte teşehhüd miktarı oturmadan, selamdan Önce, ayrılıp cepheye gitse, yine namazı sahihtir.
Mukim olan bir imâmla, öğle namazı kılmaya başlayan cemaat, seferi olmuş bulunsa; bunlar, bir rek'at kılınca karşılarına düşman çıksa, namaz kılanlardan bir topluluk, ayrılıp düşmanın karşısına çıkar. Diğer topluluk ise, imâmla beraber kalıp, namazlarına devam ederler ve tamamlarlar.
Bu durumda, imâmla birlikte namaz kılan topluluğun, namazlarının sahih olduğu ortadadır. İmâmdan ayrılmış bulunan topluluğa gelince, şüphesiz ki bunlar, bir zaruretten dolayı imâmdan ayrılmışlardır.
İmâm, mukim olan bir cemaatle Öğle namazı kılmaya başladıktan sonra, karşılarına düşman çıksa, iki rek'at kıldıktan sonra cemaatten bir topluluk ayrılıp, düşmana karşı çıkarsa, bunların namazları bozulmaz. Fakat, bir rek'at "kılınca ayrılmış olurlarsa, namazları bozulur.
Şayet, cemaat üç rek'at kıldıktan sonra düşman karşılarına çıkarsa, cemaatten bir topluluk düşmana karşı çıkmak için ayrılır. Bu fasıl kitap'ta zikrolunmamıştır. Ve âlimlerin burada görüş ayrılıkları vardır. Bazıları : «Bu kimselerin, namazları bozulmaz.» demişlerdir. Çünkü, bu durumda, imamla birlikte iki rek'at kıldıktan sonra, imâm namazı bitirinceye kadar, onlar-da namazda gibidirler. Bu sebeple, o topluluğun ayrılması daha evladır. Muhıyt'te de böyledir.
Korku namazı, cum'a ve bayramlarda da caizdir. Sirâciy-ye'de de böyledir.
Bayram günü bir şehirde, bir komutanın karşısına düşman çıksa, komutanda, bayram namazını, cemaatle birlikte korku namazı olarak kılmayı murad etse, cemaati iki topluluğa ayırır. Her topluluk ile bayram namazının bir rek'atini kılar. Eğer imâm (komutan), İbn-i Mes'üd'un görüşünü biliyorsa, her iki topluluğun görüşü de, imâma muhalif olsa bile, birinci topluluk, ona birinci rek'atte, ikinci topluluk ise, ikinci rek'atte tabi olur,
Ancak, bunlar, imâmın, sahabelerden hiç birinin kavlinde olmayan bir şeyi yapmakta olduğunu ve dolayısı ile hata ettiğini kesin olarak bilirlerse, imâm namazı bitirdikten sonra ikinci topluluk ayrılıp, düşman karşısına gider. Birinci topluluk gelerek, ikinci rek'-atlerinî kıraatsiz olarak kaza ederler, imâmın okuyacağı miktarda veyahut da ondan biraz az veya biraz fazla ayakta dururlar. Sonra, ziyade tekbirleri alıp, imâmın yaptığı gibi yaparak, namazlarını tamamlarlar. Ve düşman karşısına giderler.
ikinci topluluk gelir. Ve birinci rek'ati okuyarak kaza ederler. Sonra da tekbirleri alırlar. Rivâyetü'z Ziyâdât, Cami', Siyerü'I Kebîr, Vahidî, Rivayettin - Nevâdir'de de böyle zikredilmiştir. Müstah-sen olan da budur.Muhît'te de böyledir. [23]
Konular
- Cuma Namazının Vücubunun Şartları :
- Cuma'nınt Edasının Şartları :
- Vakit :
- Allahu Teâla'yı Zikretmek :
- Hutbenin Sünnetleri
- 17- BAYRAM NAMAZLARI
- Teşrik Günlerinde Alınan Tekbirler
- Teşrik Tekbirlerinin Sıfatı
- Teşrik Tekbirlerinin Adedi Ve Mahiyeti :
- Teşrik Tekbirlerinin Şartları :
- Teşrik Tekbirlerinin Vakti :
- 18- KÜSÛF NAMAZI
- Husuf Namazı :
- 19- İSTİSKA ( = YAĞMUR DUASI)
- 20- KORKU NAMAZI
- Korku Namazı Nasıl Kılınır :
- 21- CENAZELER
- Ölüme Hazırlanma
- Ölüyü Yıkamak
- Ölünün Kefenlenmesi
- Cenazenin Taşınması
- Cenaze Namazı
- Cenaze Namazı Nasıl Kılınır
- Kabir, Defin Ve Ölünün Kabirden Başka Bir Yere Nakledilmesi
- Bu Konu İle İlgili Bazı Meseleler :
- Şehidlik Ve Şehidlerle İlgili Hükümler
- Şehidin Hükmü :
- 22- SECDELER
- NİKÂH
- (Kitâbü'n Nikâh)