11- YEMİNLE İLGİLİ OLARAK YAPILAN SULH

Bir adam, "diğer bir şahsın üzerinde, malı olduğunu" iddia ettiği halde, o şahıs bu iddiayı inkar eder ve iddia olunanın yemin etmesine karşılık, maldan Vazgeçmek üzere, anlaşma yaparlarsa; iddia olunan zat yemin etse bile bu anlaşma batıl olur. İddia eden şahsın davası devam eder.

Şayet beyyine ibraz ederse, malını ondan alır. Beyyine bulamaz ve yemin etmesini isterse; eğer önceki yemin hakimin yanında yapılmamışsa, hakim ikinci defa yemin verir.

Eğer yemin, önce hakimin huzurunda yapılmışsa, bu durumda hakim, ikinci defa yemin ettirmez. Füsûlü*l-Imâdiyye'de de böyledir.

İki şahıs, davalının yemin etmesine karşılık, davadan vaz geçmek üzere, aralarında anlaşma yaptıklarında, beyyine ibraz edene kadar davalı yemin etse; bu durumda davadan vazgeçilmiş olur mu?

Alimler bu hususta ihtilaf eylediler: Bazıları: ('..,dava düşmez." demişlerdir.

Doğrusu da budur.

Hatta, ikinci defa yemini hakimin huzurunda olsa bile, dava düşmez. Zehıyre'de de böyledir.

Davacının yemin etmesi ve davalının malı tazmin etmesi ( = ödemesi) üzerine anlaşma yapıldığında, davacı yemin ettiği halde, davalı ödeme yapmaktan kaçınır veya ödeme yaparsa, bu durumlarda bir şey gerekmez; anlaşma batıldır.

Keza, her ikisinin de yemin etmesi üzerine anlaşma yaparak, dava­cıya iddia ettiği şeyin yarısının verileceğini bildirirlerse, işte bu anlaşma da batıldır.

 Fetâvâyi Hindiyyc

Eğer davacının bu gün yemin etmesi, bugün geçerse yemin etmeyeceği üzerine anlaşırlar ve davacı o gün geçene kadar yemin etmezse, bu durumda yemin verme hakkı olmaz. Bu durumda dava, devam eder; anlaşma batıldır.

Keza, taraflar davalı yemin etmezse, malı onun ödemesi üzerine anlaşma yaparlarsa, bu anlaşma da batıldır. Mebsût'ta da böyledir.

Bir adam, diğerinde malı (alacağı) olduğunu iddia eder; davalı da bunu inkar eder; ona karşı da beyyinesi olmaz, yemin etmesini ister; hakim de "yeminin gerektiğim" söyler; adam da "belirli dirhemler karşılığında, yemin etmemek için" anlaşma yaparsa, işte bu anlaşma caizdir. O adam da yeminden bendir.

Eğer: "Senin, benim üzerimde olan hakkın için" derse, bu durumda anlaşma caiz olur. Siracü'I-Vehhâc'da da böyledir.

Alacaklı veya borçlu, "iddia olunan malın yansını almak üzere, yemin etmeye" anlaşma yaparlar, veya "alacaklının yahut borçlunun, bugün yemin etmesi" üzerine anlaşma yaparlar ve mezkûr şahıslar, o gün yemin etmezse malı onun vermesi gerekecek" olursa veya alacaklı o gün yemin yaparak, iddia eylediğini alacak olursa; bu anlaşma, tamamı hakkında batıldır. Çünkü, bu şeriate muhaliftir. Kerderî'nin Vecizi'nde de böyledir.

"Alacaklının, talak üzerine yemin etmesi için veya köle azat etmesi yahut hac yapması veya te'kidli yemin etmesi için anlaşma yaparlar ve o da yemin ederse; bu durumda iddia eylediği mal onundur. Borçlunun yapacağı bir şey kalmaz. Alacaklıya da, talak ve ıtak lazım olmaz.

Ancak borçlu beyyine ibraz ederek, o malı ödediğini kanıtlar veya onun vazgeçtiğini isbat ederse; o takdirde alacaklının kölesi azad olmuş; karısı da boş olmuş olur. Çünkü, bu durumda yemininin bozuk olduğu —âdil beyyine ile— meydana çıkmıştır.

Keza, borçlu, "bu davadan kurtulmak üzre" yemin ederse, bor­cundan kurtulamaz. Talak ve ıtak da vaki olmaz.

Ancak, alacaklı davasının hak olduğunu beyyine ile isbat ederse, o takdirde talak da itak da vaki olur. Çünkü, adil şehadet sebebiyle borçlunun yemininin asla uymadığı belli olmuştur. Muhıyt'te de böyledir.
En doğrusunu bilen Allah'u Teâlâ'dır. [18]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..