1- Zaleminin Yemin Vermesi Yemin Edenin Yemine Niyyet Etmesi Müstahlifin Yemine  Niyyet Etmemesi

Allah ismiyle veya Rahman, Rahîm gibi başka bir esma ile ve bil-umum esmâ-i ilâhî ile yemin edilir.

Bu hususta, insanların; bu isimlerle yemin edilip edilemedi­ğini; bilip bilmemeleri de müsavidir. Âlimlerimizin açık yolu bu­dur.

Ailahu Teâlâ'nın sıfatı ile de yemin edilir. Bu sıhat, izzet, celâL klbriyâ gibi, Örfen kendisi ile yerain edilen bir sıfat olmalıdır. Bu, Mâverâü'n - Nehir âlimlerinin ihtiyarıdır. Kâfî'de de böyledir.

Esahh olan, sıfatın zikrinde örfe itibar edildiğidir. Bürcendî'-nin Nikâye Şerhi'nde de böyledir.

Bir kimse : «Rabbî...» veya cRabbü'l - arş...»; «Rabbü'l -âlemin...» demiş olsa; bu yemin olur.

Bir kimse : «Hak için, yapmam.» der ve «Hak» kelimesi ile A!-lahu Teâlâ'nın ismini irâde ederse;, yemin etmiş olur.

«BihakkiÜâh yapmam.» diyen kimse de, yemin etmiş olur.

«Ve hakkullah» diyen kimse, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, yemin etmiş olmaz.

«Hürmetullâh» demek de, Şemsü'l - Eimnıe'ye göre, «Hakkul-lah» menzilindedir.

«Azametullah» veya «...melekûtihî...» , «...kudretihî...» diyen kimse; yemine niyyet etsin, etmesin; yemin etmiş olur. Fetâvâyi Kâdihân'da da böyledir

«...Ceberutillah...» , «...kuvvetillâh...» ; «...irâdetihî...» ; «...meşîttihi...)) ; «...mahabbetihî...» ve «...kelâmihî...» diyen kim­se de yemin etmiş olur;.

«...Emânetullah..-r» ; «...ahdillah...» veya «...zimmetillah...» demekle de, yemin edilmiş olur.

«Eşhedü enne, ben yapmam.» ; «...eşhedü billah...» ; «...Yemin ediyorum.» ; «Allah'a yemin ederim.» ; «Kasem olsun.» ; «Allah'a kasem olsun.» ; «azmediyorum.» ; «Allah'a azmediyorum.» ; «Onun üzerine ahdolsun.» demek de yemin olur.

«Allah'ın yemini olsun.» ve «Allah'ın nezri üzerine olsun.» diyen kimse de, yemin etmiş olur.

«Bismillâhi, yapmam.» diyen kimse; yemine niyyet etmemişse; yemin etmiş olmaz; yemine niyyet etmişse, yeminetmiş olur. Bu niyyetle «Bismillah.» diyen kimse de yemin etmiş olur.

«îmallah yapmam.» diyen kimse de, yemin etmiş olur. Keza : «eymenellah.» ve «îmellâh...» denilince de yemin olur.

—Üç îrab ile— «Mennellâh...» ; «münnellah» veya «rninnellah» diyen kimse de, yemin etmiş olur.

«Mîsakihî...» ; «Allah'ın mîsakı üzerime olsun.»; «Allah'ın yemi­ni üzerime olsun.)» diyen kimse, yemin etmiş olur.

Bağdat'lı âlimlere göre : «et-talibü ve'Kgâlibü, yapmam.» di­yen kimse, yemin etmiş olur.

«Billahi, yapmam.» diyen kimse, yemin etmiş oluz-.

«Billahi» lafzını, he'nin sükûnu ile «billah»; nasbi ile «Billahe» veya ref'i ile «billahü» şeklinde söyliyen kimse de, yemin etmiş olur.

«Ailahu, yapmam.» veya «Allah...» ; «Allahe...» diyen kimse, yemin etmiş olmaz. Çünkü, bu lafızların başında, harf-i kasem ( = yemin harfi) bulunmamaktadır.

Şayet, Allah lafzını, kesre ile îrablarsa ( — Allahi şeklinde sin lerse), bu durumda yemin olur. Çünkü, kesre    (= sonunun l-sioii okunması), harf-i cerrin  (= sonunu esre okutan harfin-ki genellik le bu harf, kasem harfidir.)  geçtiğini iküzâ eder. «Allahi" demek, bu bakımdan yemin olur. Itâbiyye'de de böyledir.

«IillâM» diyen kimse, yemin etmiş olur.

Ecnâs'ta : «Vallahi in dehaleti'd-dâre.» diyen kimse, yemin et­miş olur.

«Eğer, yaparsam; mecûsîden şerliyim.» diyen kimse, yemin etmiş olur.

Keza: «Yahûdıye ortağım...» veya «Kafirlere ortağım...»; «...eğer yaparsam.» diyen kimse de, yemin etmiş olur. Hulâsa'da da böyledir.

İmâm Muhammed (R.A.)  şöyle buyurmuştur:

Bir kimse, karısına: «Eğer kalkarsan; (veya oturursan); ar­tık, sen boşsun, derse; bu yemin olur.

Bir kimse, Allah'ın gayrisi ile yemin edince, yemin etmiş ol­ma/. Peygamber tS.A.VJ  ve Ka'be gibi Hidâye'de de böyledir.

«Peygamberden uzaklık»  yemin  olur. İmâm Muhammed (R.A.), Asıl Kitabında;

«Bir kimse : «Vel'-Kur'ani» dese yemin etmiş olmaz.» demiş­tir. Çünkü böyle mutlak şekilde söylemek alışılan bir şey değildir. «Ve ilmillâh» demek gibi bir şeydir.

«Bu, onların zamanında böyle idi. Amma bizim zamanımızda, bu yemindir.» denilmiştir. Biz de, bunu alır; emreder; itikat ve iti­mat  ederiz.

Mukâtü bin Muhammed: Kur'an ile yapılan yemin, yemin olur." demiştir. Bunu bizim âlimlerimiz, ahp kabul eylemişlerdir. Muznıarât'ta da böyledir.

«Ben, Peygamber'den ve Kur'ân'dan uzağım» demek de, yemin olur. Kâfî'de de böyledir. Mulıammed bin Abduîkorîm'den soruldu: «Şayet, şu işi yaparsam; şefaatten uzak olayım», diyen kimsenin hâU  ne olur?

O, şu cevabı verdi: «Bu yemin olur.»

Başkaları ise : «Bu yemin olmaz.» dediler, Esahh plan da bu­dur. ZahMyye'de de böyledir.

Bir kimse : «Şu işi yaparsam; Kur'ân'dan, namazdan, kıble­den veya ramazan orucundan uzak olayım.» demiş olsa; bunların tamamı, yemin olur.

«Dör kitaptan uzak olmak» da; böylece yemin olur.

Kendinden uzaklık küfür olanın cümlesi yemin olur.  Hulâsa­da da böyledir.

Mushaf tan, uzak  olayım.»  demeJc yemin olmaz.

«Kur'ân'da olandan, uzak olayım.» demek yemin  olur. Kâfî'de de böyledir.

İçinde besmele bulunan, bir fıkıh kitabını veya bir defteri kaldmpta, «eğer, şu işi yaparsam; bunun içinde olandan uzak ola­yım.» demek yemin olur. Şayet, o işi yaparsa; keffâret lâzım olur. Bu, «Ben bismillâhirrahmânirrahimden uzak olayım demek gibidir. Fetâvâyi Kâdîfcân'da da böyledir.

Bazı âlimlerimiz; Mü'minlerden uzak olayım.» diyen kimse yemin etmiş olur.» demişlerdir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyle­dir.

«Ben şu otuz günden uzak olayım.» deyip ramazanı kasdeden bir kimse, eğer farziyetîni niyyet eylemişse; bu yemin olur. Bu kim­se, »şu işi yaparsam; imandan uzak olayım.» diyen şahıs gibidir.

Eğur, sevabından uzak olmayı niyyet ederse; yemin olmaz. Çün­kü, o gaiptir.

Eğer, bir ni'yeti yoksa; bu sözü —şek makımında olduğu için— yemin olmaz. «Eğer şu işi yaparsam; yapmış olduğum hacdan, uzak olayım.» derse; bu yemin olmaz.

Şu işi yaparsam; öğrenmiş olduğum Kur'ân'dan uzak olayım.» demek, bunun aksinedir. Ve bu söz, yemin olur. Şayet: «Hacdan (veya namazdan) uzak olayım.» derse; bu da yemin olur. Muhiyt'te de böyledir.

«Orucumdan veya namazımdan uzak olayım.» veya «Kıldığım namazdan; tuttuğum oruçtan, uzak olayım.» demiş olsa; bu yemin olmaz.Itâbiyye'de de böyledir.

Bir kimse : «Şu işi yaparsa yahûdî nâsrânî mocûsî olsun.» veya «İslâm'dan uzak; kâfir, Allah'tan başkasına tapan; puta tapan, ol­sun.» der veya bunlara benzer bir söz söyler ve bu esnada ka&di, küfür olursa; istihsanen, hepsi de yemin olur. Bedâi'de de böyledir: Hatta, o işi yapana keffâret lâzım olur.

Bu şahıs, kâfir oJurmu? Bu ihtilaflıdır. Şemsû'i - Eimnıe : Ger­çekten o, onun indinde; ne zaman o şartı yerine getirirse, küfre rızâ gösterdiğinden dolayı kâfir olur.» demiştir.

Onun keff areti «lâilâhe illallah muhammedün Resulullah.» de­mektir.

Bu lafızlarla, istikbâlde yapılacak şeye yemin etmişse, böyle olur. Fakat, bu lafızlarla, geçmiş zaman hakkında söylemiş; o ya-hudidir; nâsranîdir veya mecûsîdir; eğer bu işi yapmışsa.» demek gibi... Halbuki o şahsın o işi yapmış olduğunu biliyor... Şüphe yok-ki, bize göre, bu yemin, yemin-i gamus olduğundan; keffâret lâzım olmaz. Kâfir olup olmaması da, ihtilaflıdır.

Şemsü'l - Eimme Serahsî: Eğer, ona göre bu söz yemin ise, onunla yemin ettiği vakit, kâfir olmaz. Eğer onunla yemin edince, kâfir olacağını biliyorsa; küfre rıza gösterdiğinden kâfir olur.

«Allah bilir; gerçekten, o, o işi yaptı.» der; ve, onun, o işi yap­madığını bilirse; veya «Allah bilir; yapmadı.» der; ve onun o işi yaptığını bilirse; bunda, âlimler ihtilâf ettiler. Ekserisi ise : «O kimse, kâfir olur.» dediler.

«Allah'ın sıfatı hakkı için,böyle yapmadım.» demek; yemin ol­maz.

Bize göle, «ilmillahi, ben yapmadım.» demek de yemin olmaz.

Bir kimse : «Allah'ın rahmeti hakkı için, yapmadım.» dese, bu yemin olmaz. Bu, İmâm Ebu Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'e göre böyledir.

Bîr kimse : «Ve azabillahi...» veya «ve sehatihî...» veya «ve gadabihî...» yahut «ve rıdallahi ve sevâbihî...» veya «ve îbadetilla-hi.» dese bunls** yemin olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir kimse : «Şehidallâhu ennehû lâ ilahe illâ hû.» demiş olsa; bu yemin olmaz. Hulâsa'da da böyledir.

«Ve veehillâhi.» demek de, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, yemin olmaz.

«Eğer yaparsa, üzerine Allah'ın laneti olsun,» veya «...üzerine, Allah'ın azabı olsun.» demek de yemin olmaz.

Bir kimse, şayet: «Şu işi yaparsam; Allah'ın gazabı (veya Al­lah'ın hışmı)  üzerime olsun.» dese; yemin etmiş olmaz.

«Ve sullanülâhî lâ ef'alü» dediği zaman, eğer «sultan» ile Alla­h'ın kudretini irâ'de eylemişse; işte o yemin «ve kudretillâhi» demek gibi yemin olur. Mebsût'ta da böyledir.

Bir kimse : «Ve dînijlâhi»  demiş olsa; yemin olmaz.

Keza böyle ve târihî ve şeriatihî» dediği veya «arşına, hududu­na» yemin ettiği vakit, bu yemin olmaz.

Keza : «ve beytillâhi»; «bühaceril esvedi»; «bilmeş'ari'l-hara­mi»; «bis-safa»; veya «bi'l- merve»; veya «bi'l minber»; veya «bi'l-kabri»; «bir Ravzati» veya «bi's - saiati»; «bi's-Savmi»; «bi'l-Hae--ci diyen kimse, bunların hiç biri ile yemin etmiş olmaz. Keza : «Ve Iıamdillahi» ve «ibâdetillâhi» diyen kimse de, yemin etmiş olmaz.

Semâ vata, arza, güneşe, aya, yıldıza diye yemin etmek de, ye­min olmaz. SirâciU - Vehhâc'da da böyledir.

Bir kimse : «Resul Hakkı için...»; «İman hakkı için»; «Kur'an hakkı için»; «Mescitler hakkı için»; «Oruç, namaz hakkı için.» olsa; bu yemin olmaz.

«Muhammed Aleyhisselâm hakkı için» demiş olsa; bu da yemin olmaz, lâkin onun hakkı pek büyüktür.

«Allah, ona azab eylesin» veya «ona cennetini haram eylesin; eğer, şu işi yaparsa,» diyen kimse, yemin etmiş olmaz. Mebsût'ta da böyledir.

Bir kimse ; «Lâüâhe illallah; elbette yaparım.» demiş olsa; bu yemin olmaz.  Ancak yemine niyet eylemişse, o zaman, yemin

olur

Keza : «Sübhanallahi vallahi ekber; elbette yaparım.» demiş oJsa; bunu, yemin niyyetiyîe söylemişse; yemin olur; değilse olmaz.

Eğer: «Öyle yaptıysam; Allah'a âsi olayım.» veya «Onun, bana farz kıldıklarına âsi olayım.» demiş olsa, bu da yemin olmaz. îzâh'-da da böyledir.

Bir kimse, eğer : «Öyle yaptıysam; ben, zina ediciyim.» veya «...hırsızım." veya «...içki içerim.» veya «faiz yiyenim.» demiş olsa; yemin etmiş olmaz. Kâfî'de de böyledir.

İbn-i Selâm'dan rivayet edildiğine göre :

«Eğer öyle yaptıysam» demekle, nasarânm bağladığı gibi nefsi­ne karşı, zinayı bağlıyorsa; işte o zaman yemin etmiş olur. Zâhîriy-ye'de de böyledir.

Bir kimse; kölesi için : «Eğer, karısını boşarsa; hüdür.» der; o da; karısına : «Dilersen, boşsun.» der ve efendi kölesini azâd et­mezse; bu yemin olmaz.

Bir kimse: «Eğer, şöyle yaparsam, semâda ilâh yok.» demiş olsa; bu yemin olur. Fakat, o şahıs kâfir olmaz Itâbiyye'de de böy­ledir.

Bir kimse: «Eğer şöyle yaparsam; Allah'ın söylediği yalandır.» demiş olsa, bu yemin olur.

Bir kimse: «Eğer şöyle yaparsam; Allah yalandır.» demiş, ol­sa; bu 'da yemin olur.

Bir kimse: «Eğer öyle yaparsam; benim yahûdiliğim üzerine şehadet eyleyin.» demiş olsa, bu yemin olur.

Bir kimse: «Eğer, o işi öyle yaptıysam; tuttuğum orucun, kıldığım namazın hayrını görmeyeyim.» demiş olsa; bu şahıs ye­min etmiş olur. Fetâvâyî Kâdîhân'da da böyledir.
Bir kimse : «Allah'ım ben senin kulunum; Seni ve meleklerini, şu işi yapmiyacağima şahit tutuyorum.» demiş olsa, sonra da, o işi yapsa; keffâret gerekmez; istiğfar 3âzım olur. Hulâsa'da da böyle­dir.

Bir adam diğerine : «Vallahi, ziyafetine gelmem.» dese; diğeri de, yemin edene : Ziyaretime gelmiyecek misin? deyince; yemin eden; : Evet.» derse; «evet» demekle, yemin etmiş olur. Eğer, bi­rinci veya ikinci ziyafetine giderse; yeminini bozmuş olur. Muhiyt'te de böyledir.

Helâli, haram kılmak yemindir. Hulâsa'da da böyledir.

Bir adam, sahibi olduğu bir şeyi, kendi nefsine haram kılsa; sonra da, az veya çok olarak o işi yapsa, yeminini bozmuş olur ve keffâret gerekir. Hidâye'de de böyledir.

Bir kimse, elinde bulunan parası için : «Bu paralar, bana ha­ram olsun.» dese, bakılır. Eğer; o paralarla, bir şey satın alırsa; yemini bozulur. Eğer, hîbe veya tasadduk ederse; yemini bozulmaz.

Bir adam, yenilen bir şeyi veya benzerini nefsine harana ettik­ten sonra, onu yese; yenmesi âdet olan veya giyilmesi adet olan cisten ise; yemini bozulur; değilse bozulmaz.

Bütün eşyada, tasarruf at böyledir.

Bir kimse : «Şu işi yapmak, bana haram olsun.» der ve bu sözü ile onun nefsine haram olmasını niyyet ederse; bu yemin olur.

Bir kimse : «Şu elbiseyi giyersem; bana haram oJsun.» dedik­ten sonra, onu giyse, veya üzerinde giyili ise, onu eıkarmasa; ye minini bozmuş olur.

Bir kadm, kocasına : "Sen, bana haramsın» veya «Seni, kendi­me haram eyledim.» dese; işte, bu yemindir, kocasıyla gönüllü ci­ma yapınca, kadına keffâret gerekir :

Keza, bu kadına, zoraki cima' yapılsa bile yine keffâret ?âzım gelir.

Bir kimse : «Şu işi yaparsam; lâsc yemiş olayım» derse; bu söz, yemin olmaz. Yine böyle Jâşeyi, şarabı : Keza; İaşeyi, şarabı, domuzu helâl kılsa; yemin olmaz. Çünkü, haramı helâl kılmak küfürdür.

Hasılı, gereektun haramhğı, hürmet-i daime üe haramlığı hal­lerinden hiç bir hal ile düşmüyorsa; küfür ve benzeri gibi, bunu bir şeye bağlı, olarak helâl kılmak isterse; bu, yemin x)lur.   .

Her şey ki, haramlığı, bazı hallerde düşer; lâşe ve şarap ve ben­zeri gibi, bunları bir şarta bağlıyarak helâl kılmak, yemin olmaz. JVÎuhıyt'le de böyledir.

Bir kimse : «Her helâl, bana haram olsun.» derse; işte bu sö­zü, yemek, içmek gibilere hamloJunur. Ancak, başka şeylere de niy­yet ederse, o müstesnadır.

Kadını kasdederse; yemin, îiâ olur. Yemek ve içmek yeminin dışında kalmaz. Bunların tamamı zâhir-i rivâyetdir.

Bu sözün talâk irâdesinde kullanıldığı çok olduğundan, böyle söylemekte, fetvaca talâk vaki olur.

«Ona helâl olan haram olsun.» veya «Allah'ın helâl kıldı­ğı...»; «Müslümanların helâl kıldığı haram olsun.» demek; yemin olur. Eğer : <.Ben, talâka niyyet eylemedim. > derse; sözüne inanıl­maz.

Semerkaııt âlimlerine göre; bir kimse, talâka niyet eylemeden : «Sağ elimle tuttuğum; bana haram olsun.» dese: talâk vâki olur. Biz : «Talâka .niyyet eylemişse; talâk vâki olur.» deriz. Anıma, ihti­yat, mütekaddiminc mubletet etmemektir.

«Sol elimle, tuttuğum; bana haram olsun.» der; niyyet etme­mişse, talâk vâki olmaz.

«Elimle tuttuğumun hepsi; bana haram olsun.» dese; bazıla­rı : «Şayet niyet eylemernişse, talâk vâki olmaz.» demişler; bazıları da : «Niyyet şart değildir.» demişlerdir.

«Allah'ın helâl kıldığı, bana haram olsun.» diyen kimsenin, iki hanımı bulunsa; bunlardan birisi, boş olur. Ayırt etmek, kocaya aittir.   ( = yâni dilediğini tutar diğerini bırakır.)

«Şu şarabı içmek, bana haram olsun» dedikten sonra; onu içen kimsenin hali Ebû Bekr'e soruldu :

O, şu cevabı verdi :                   '

Bu mes'elede, İmâm Ebû Hanife (R.A.) ile   İmâm Ebû Yûsuf (R.A)’ın görüş ayrılıkları vardır. Birisi : «-Yemini bozulur.» der^ ken; diğeri «Bozulmaz.» demiştir. Muhtar olan, fetva da, eğer, onun haram olmasını irâde ederek, söylemişse; keffâret vacip olur. Haber nîyyetiyle söylemişse veya niyyetinde bir şey yoksa Keffâret gerekmez.

«Yarın olunca, vallahi şu eve girmem.» diye ta'lik yapıla­rak yemin etmek, vakta hamledilir.

«Vallahi, bir seneye kadar, şu eve girmem.» diyen kimsenin yemini sene çıkana kadar geçerlidir.

Bir adam başka birine : «Gün ve gün, seninle konuşmanı,» de­se; işte o «vallahi seninle, iki gün konuşmam.» demiş gibidir. Yemi­ni, iki gün bitene kadar geçerlidir. Felâvâyi Kâdîhân'da da böyle­dir.

Günlerin arasındaki gecede, günlere dahil olur.

«Vallahi, seninle bir gün ve iki gün konuşmam.» diyen kimse;

cüç gün konuşmam» demiş gibi olur.

«Vallahi, filân adamla, bir gün konuşmam ve yarın konuşmam ve 'anndan sonra konuşmam.» demiş clsa; bu şahıs geceleri konu­şabilir. Çünkü, onun yemini üç gündüz olmuş olur.

«Vallahi, filân adamla, bugün ve yarın ve o bir gün konuşmam.» demiş olsa; bu şahıs, geceleri de konuşamaz. Çünkü, yemini birdir. Ve bu yeminin : «Seninle, üç gün konuşmam.» demek yerindedir ki gece!er de, ona dahildir. Mdbsüt'ta da böyledir.

Bir kimse : «Vallahi, ver-Rahmani yapmam.» dediği zaman, iki-yemin yapmış olur. Şayet yapmam dediği şeyi yaparsa; zâhir-i riâveyet de, ona iki keffâret gerekir.

Böyle mes'elelerde aslolan : Gerçekten, Allah'ın adıyla    yemin eden kimse, iki ismi söylediği, ve yeminim o iki ismin üzerine bina eylediği zaman, eğer ikinci isim, birinci ismin sıfatı ise; aralarında da atıf harfi yoksa; <r*lar bir yemin olur. Bu,   bil-ittifak böyledir Muhıyt'te de böyledir

İkinci ismin birinci isme, sıfat olması elverişli olmadığı zaman, eğer aralarında atıf harfi söylenmişse; (vallahi, vallahi }'ap-mam demek gibi) böylece zâhir-i rivâyet'de, iki yemin olmuş olur Eğer aralarında atıf harfi söylenmemiş ise; o zaman bir yemin olur. Bu bütün rivayetlerde böyledir. Şeyhu'l - İslâm da da böyle söyle­miştir.

Eğer, bununla, iki yemine niyyet eylemişse; o vakit, iki yemin olur.

Kasem harfini kaldırmak suretiyle «Allâhi» demek de yemin olur. Bedâi'de de böyledir.

Bir kimse: «Vallahi ver-Rahmani şöyle yapmam.» dese ve onu da yapsa; üzerine iki keffâret gerekir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir adam, bir işi ebediyyen yapmamaya yemin ettikten sonra ayni mecliste veya başka bir mecliste ayni şekilde yine yemin eyiese; sonra da, onu yapsa; iki keffâret lâzım olur. Bu hâl, ikinci ye­mine niyet eylediği    veya niyyetsiz olarak    söylediği zaman olur. ikincisi ile birinci sözüne niyyet ederse;    yemini, bir yemin olur. İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) Bu, yeminin   hac, umre, sadaka veya oruç ile yapıldığı vakit olur.» delmiştir. Fakat, Allah ile, yapılırsa; niyyeti sahih olmaz; o adama, iki keffâret gerekir. İmâm Ebû Yû­suf (R.A.)  : «Bu, bizim îmâm'dan duyduklarımızın güzellerinden­dir.» demiştiı.

İki yeminden, birisi hac ile, diğeride Allah ile, yapıldığı zaman; üzerine, bir keffâret vermek; bir de, hac yapmak lâzım olur. Meb-sût'ta da böyledir.

NevâziVde şöyle'denilmiştir:

Bir kimse, diğerine: Vallahi; ben, onunla bir gün konuşmam vallahi, ben onunla, bir ay 'konuşmam; vallahi, ben onunla, bir se­ne konuşmam. Der ve bir saat sonra, o adamla konuşsa; ona üç ye­min keffareti lâzım olur.

Eğer, bir gün, sonra konuşursa, iki yemin keffareti gere­kir.

Eğer, bir ay sonra konuşursa; bir keffâret lâzım olur.

Eğer bir sene sonra konuşursa; hiç bir şey lâzım olmaz. Hulâsa'da da böyledir.

Ben şu işi yaparsam Allahu Tâlâdan uzak olayım dese ve o işi de, yapsa burda âlimler ihtilaf eylediler: Muhtârü'I Fetevâ'da : gerçekten, onun zu'mu, onun küfür olduğu ise, kâfir olur. demiştir.

Eğt/, dün o işi yaptıysam; Kur'ân'dan uzak olayım, dese bunu söylerken de o şeyi yaptığını bilmekte olsa; bunun cevabı da Allah'-dan uzak olayım diyenin cevabı gibidir. Muhıyt'te de böyledir.

Eğer, şu işi yaptıysam; Allah'tan ve onun Resülün'den uzağım derse; bunlar bir yemindir. Bozduğu zaman bir keffâret gerekir.

Şayet: Şu işi yaptıysam; Allah'tan beriyim (= uzağım) ve Re­sülün'den de uzağım demiş olsa bunlar, iki yemindir. Bozulduğu zaman, iki keffâret lâzım olur.

Eğer: öyle yaptıysam; işte Allah'tan beriyim ve onun Resulün­den de beriyim ve Allah ve Resulü benden uzaktırlar, derse ve o işide yapmış olsa; dört keffâret lâzım olur.

İmanı Muhammed (R.A.:)   şöyle buyurmuştur.

Bir kimse: o şu işi yaparsa; yahudidir. (veya yine nasrânidir) dese ve o işide yapsa; iki keffâret lâzım olur.

Şayet Eğer öyle yaparsa: o yahudidir. o nasrânidir. dese, bu söz bir yemin olur.

Keza, eğer: Şu işi yaparsam; ben Kur'ân'dan ve Zebur'dan ve Tevrat'tan ve incil'den uzağım dese ve o işi de yapsa; bir keffâ­ret lâzım dur. Çünkü onlar bir yemindir.

Şayet: Ben Kur'ân'dan uzağım ve Zebur'dan uzağım ve Tev­rat'tan uzağım incil'den uzağım demiş olsa: işte bu, dört yemindir bozduğu zaman, dört keffâret lâzım olur. Muhıyt'te de böyledir.

Bir kimse: Mushafta olandan uzağım demiş olsa; bu söz bil­yemin olur.

Keza: «Mushafta olan, bütün âyetlerden uzak olayım,» demiş olsa; işte, Oda bir yemin olmuş olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böy­ledir.

Şemsü'l-Fimme'den: «Vallahi eğer böyle yaptıysam.» de­menin hükmü so   udu. O, şu cevabı verdi :

«Hocamın seçtiği, gerçekten, o yemin değildir.» dedi. Sonra da, sözünden dönerek/; «Yemin olur.» buyurdu. Hulâsa'da da böy-

«Yakında, Öyle yapmamaya, yemin edeceğim.» demek yemin olur. Çünkü, bu söz va'dın ötesinde, tahkik için söylenmiştir.

Bir kimse :  «Ben,  o işi yapmamaya, yemin ettim.»  dese; ye­min etmiş olur.

Bir adam : «Yakında, o işi yapmamaya, talâka yemin edece­ğim.» dese; o, yemin olmaz. Çünkü, o bir korkutmadır. «Yemin ediyorum.» demek yemin olur.

Bir kimse : «Benin, talâkla yeminim vardır. Gerçekten, ben, içki içmeyeceğim.» dese fakat böyle bir yemini olmadığı halde «Taarruzdan kurtulmak için, böyle söyledim.» dese sözüne hüküm verilmez ve sözü doğru kabul edilmez. !Kâfî'de de böyledir.

«Yemin ettim.» diyen kimse eğer doğru söyîemişse bu yemin. Olur . Yalan söyjemişse, bir şey gerekmez. Muhiyt'te de böyledir. «Üzerime yemin olsun; elbette, O işi yapmam.» demek yemin olur. Bunun üzerine zîyâdeleştirerek: Talâkla, üzerime yemin ol­sun.» derse talak vâki olur. Eğer: «Ben, bunu taarruzu def etmek için söyledim.» dese; sözü doğrulanmaz, Şayet: «Billâhîl-azîm, derse:-Ki: «Allah'tan büyük hiç bir şey yoktur; elbette, ben o işi yap­mam; demek yemin-olur.

«Billâhil azîmil-   A'zam.»    derse;  bu fazlalık te'kid olur. Fe­tâvâyi Kâdîhan'da da böyledir.

Bir kimse : «Talâkla yemin ediyorum.»   demiş olsa, talâk vâki olmaz. Çünkü, insanlar talâkla yemin olduğunu bilmezler. Tecrîtl'de: «Beyt hakkı için, üzerime yemin olsun.»   diyen    kim­se, yemin etmiş olur, denilmiştir.

«Billahi yaparım, (veya yapmam)» demek, yemin olur. «Allah'ın kitabı, elinde yakılsın; eğer şu işi yaparsa.» demek yemin olmaz.
«Eğer şu işi yaparsam bütün emelimden ümitsiz olayım; Allah katında'1 demek yemin olur.

«Eğer şu, işi yaparsam; Allah için, İslâm işi yapmıyacağım.» diyen kimse, eğer bununla ibadetleri kasdediyorsa; Fakıyh Ebû'l-Leys'e göre; buna hakkı yoktur. Bu yemin olur; aksi takdirde ye­min olmaz.

Bn kimse : «Eğer şu işi yaparsam; İslâm amellerinden, her ne yaptım ise; Onu, kâfirler için verdim.» demekle, kâfirde olmaz; keffan't de lâzım gelmez.

Bir kimse : «Vallahi, filan adamın sözünü, bir gün ve iki gün söylemem.» dese, iki gün geçene kadar, bir   yemin etmiş olur.

«Seninle konuşmak, haramdır.»   demek yemin olur.

Bir kadın; kocasına : «Satranç oyununu terk eyle.» der; kocasida : «Olur.» der; kadında: «Eğer, satranç oynarsan; ben, senden boşum.» der; kocasıda ise : «Eğer, satranç oynarsam; senin dediğin olsun.» dedikten sonra satranç; oynarsa; talâk vâki olmaz; yanı, Kadın boş olmaz.

Bir kimse, diğerine; «Hurmandan kaç tane yedin?» der; oda «Beş tane yedim.» diye yemin eder; halbuki on tane yemiş olursa; ne yemini bozulmuş olur; nede yalancı olur. Eğer, bu yemin talâk    veya ıtak üzerine olursa; yine bir şey gerekmez.

Keza, bir adam, diğerine «Bu köleyi, kaça aldm?» der; oda: «Yüz dirheme,» der; halbuki, o köleyi ikiyüz dirheme almış olur­sa; yalancı olmaz.

Şayet, talâk veya ıtak üzerine, böylece yemin etmiş olsa; yine birşey gerekmez.

Bir adam, birinin evinden kaçsa; ev sahibi de nerde oldu­ğunu bilinmediğine yemin etse ve bununla hangi yerde olduğunun bilinmediğini irâde etse; yemininde, yalancı olmaz.

Bir kimse «Evinde gece çorbanın olmadığına karısının ta­lâkı  üzerine yemin etse; halbuki, evinde de Çorba olsa; âlimler :

«Eğer Çorba çok az olurda; yok mesabesinde bulunursa; yeminin­den lıanis olmaz. Eğer, çok olur, fakat bozulmuş olduğundan ye­nilmesi mümkün değilse; yinede yemini bozulmuş olmaz. Eğer, ba­zı insanlar yemese bile bazı insanlar yiyecek durumda ise, yemi­ni bozulmuş olur.» demişlerdir.
Bir kimse, karısının tarlasına pamuk ektikten sonra : «Bundan evine götürürse; helâli haram olsun.» der; sonrada karısı o tarladan, hallaca götürmek için, başının üzerine pamuk alır ve o pamuk başının üzerinde olduğu halde evine girip çıkarsa; kocasının yemini bozulmuş olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir. [10]


Eser: Fetvayı Hindiye

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..