Nezir Hakkında Meseleler
Mutlak şekilde nezı-eyleyen kimsenin nezrini yerine getirmesi gerekir. Hidâye'de de böyledir.
Hac, umre, oruç, namaz sadaka veya bunlara, benzer şeyleri nczrtdcn kimse, bunları yaptığı zaman, nefsine, yemin keffâreti gerekmez.
İmam Muhanmred (R.A.)'e göre, bir kimse nezrini bir .şevin oianısına bağlar ve meselâ : «Allah hastama şifa verirse.» veya "yitiğim bulunursa» derse; nezrini yerine getirmeden, keffaretle kurtulamaz. Mebsût'ta da böyledir
Bu kimsenin, dediğinin aynım, yapması lâzımdır.
Nezrini, almasını murad cylemediği bir şeye bağlarsa (eve girmemek, çıkmamak ve benzeri gibi,) nezrini aynen yapmakla, kef-faretîpi vermek arasında muhayyerdir.
«Allah için namaz kılmak nezrini olsun.» diyen kimsenin iki rek'at namaz kılması gerekir. Yarım rekat nezreden, İki rek'at; üç rek'at nezreden ise, dört rekat namaz kılar. Hâvî'de de böyledir.
Abdestsiz namaz klimayı nezreyleyen kimseye bir şey geOkumaksızın veya çıplak namaz kılmayı nezreden kimsenin tam namaz kılması gerekir. Öğle namazını, sekiz rek'at kılmayı nez-reder ve «eğer, Ailah bana ikiyüz dirhem verirse, on dirhemini zekât olarak veririm» derse yalnız öğleyi dört rekat kılar; zekâtı da, beş dirhem olarak verir. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Alimlerimiz, muayyen bir yerde oruç tutmayı veya namaz kılmayı nezredenler hakkında göıüş ayrılığına düşmüşlerdir : Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.) : Her nerede dilerse; orada orcunu tutar, namazını kılar demiştir. Sirâcü'l - Vehlıâc'da da böyledir.
Yarın, namaz kılmayı nezreden kimse; o namazı, bu gün kılabilir.
Yarın, sadaka vermeyi üzerine vacip kılan da, bugün verebilir. Hâvî'de de böyledir.
Sahip olduğu maldan fazlasını, nezreden kimse, ancak, sahip olduğunu verir.
«Şu işi yaparsam bin dirhem nezrim olsun.» diyen kimsenin, yüz dirhemi olsa; onu verir. Kerderî'riün Vecîzî'nde de böyledir.
Eğer arazisi veya hizmetçisi bulunur, bunlar ise yüz dirhem ederse; onları satar ve yüz dirhemi sadaka olarak verir. Eğer, on dirhem edenlerse; bu on dirhemi tasadduk eder. Eğer, bir şeyi yoksa; ena, bir şey gerekmez. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Bir kimse : «Allah için, şu dişi koyunu hediye edeceğim.» der; o koyun da bir başkasının malı olursa; nezri sahih olmaz. Ve, bir şey de gerekmez.
Eğer, onunla yemin kas deyi emiş se, yeminini yerine getirir. Bozarsa, keffâret gerekir. Bir kimse : «Vallahi, elbette şu koyuna hediye vereceğim» der; koyun da, başkasının olursa; nezri sahih olmaz. Yemin kasdeylemişse; bozunca, keffâret lâzım olur.
«Vallahi, elbette şu koyunu hediye ederim.» diyen kimse, bu yeminini yerine getirir. Muhıyt'te de böyledir.
Günah olan bir şeyi, yapmamayı nezreden bir kimse; .şayet yaparsa; keffâret lâzım olur.
Oğlunu kesmeyi nezreden kimsenin; istihsanen bir koyun kesmesi lâzım gelir. Öldürmeyi nezretmek sahih olmaz.
Kölesini, boğazlamayı nezreden kimsenin nezri de sahih olmaz.
Nezrini yerine getirmeyen kimse, eğor, hac ve umre gibi bir şeyi niyyel eylemişse; niyyetîni yerine getirecektir.
Eğer bir niyeti yok idiyse; keffâret verecektir.
Günah üzerine yeminle nezretmişse, onu yapınca yemin keffâreti gerekir.
Oruç tutmak üzre, yeminle nezretmiş, ancak kaç gün olduğuna niyyet ey'emenıişse; üç gün oruç îutar; yemini bozulmaz.
Sadakaya niyyet etmiş de miktarına niyyet eylememişse; buğdaydan on fakire yarımşar sa' vermesi gerekir. Mebsût'ta da böyledir.
Bir kimse : «Eğer, malımla veya canımla kefil olursam. Allah için, fukaraya tasadduk eyliveceğim.») dedikten sonra, malıyla veya cr-nıyla vekil olsa, tasadduk evlenmesi gerekir.
Bir kimse : «Eğer, şu işi yaparsam malı Mekke fakirlerine sadaka olsun.» dedikten sonra; o işi yapsa; ve malım başka bir yerin fakirlerine sadaka verse; bu caiz olur ve nezri yerine gelir.
Bir kimse : «Eğer, şu içinde bulunduğum sıkıntıdan kurtu-lursam, on dirhem ekmek tasadduk eylemek nezrim ölsün.» deyince; bizzat on dirhem ekmeği veya kıymetini dağıtması caiz olur.
Bir kimse : «Eğer, kızımı kocaya verir, evi endi rirsem; malımdan bin dirhemi; birer dirhem halinde fakirlere, dağıtmak, nezrim olsun.» dediği halde, kızım evlendirse ve bin dirhemin tamamım, bir fakire verse, bu caiz olur.
Bir kimse : «Eğer, şu hastalığımdan iyileşirsem; koyun kesf'm.» der ve hastalığından iyileşirse; bir şey gerekmez.» Ancak : «Eğer iyileşirsem; Allah için, koyun keserim.» derse; o zaman, koyun keser.
Bir kimse : «Eğer, bin dirhem ticâret eyîersem; Allah için, hac yaparım.» der ve Allahu Teâlâ da, onu rıziklandınp ticâret eyler ve hac yapmazsa; bir şey gerekmez.
Bir kimse : «Eğer, şu işi yaparsam; Allah için, akrabalarımdan bir topluluğa, ziyafet vereceğim.» dese de sözünü yerine getirmese, bir şey yerekmez. Eğer: «Şöyle, şöyle yemek yedireceğim.» demiş olsaydı; dediğini yapması gerekirdi.
Bir kimsenin,: «Malım, fakir'ere bağıştır.» demesi, doğru olmaz. Ancak sadakaya niyyet ederse; bu doğru o'ur. Fetâvâyı Kâ-dîhân'da da böyledir.
Bir kimse : «Eğer, Allahu Teâ!â beni muvafık bir kadınla rızık-landırirsa; Allah için, her perşembe gününü oruç tutarım.» dese; muvafık kadın : Kocasının verdiğine razı ve kanaatkar olur; Kocasının isteğini yerine getiren kadındır. Kerderî'nin Vecîzi'nde de böyledir.
Bir kimse, zengin bir kimseye, bir dinar sadaka vermeyi nczreylese; uygun olan bunun sahih olmamasıdır, «Şayet, yolda kalmış bir zengine niyyet eylemişse, bu sahih olur.» denilmiştir.
Bir kimse : «Allah için fakir doyurmak nezrim olsun» dese, istihsanda buğdaydan yarım, arpa ve hurmadan bir sa' vermesi gerekir. Mebsût'ta da böyledir.
«Allah için, on fakiri doyurmak, nezrim olsun.» dediği halde, yemeğin miktarını söylemeyen kimse, beş fakiri doyur-sa; bu caiz olmaz.
Şu fakire şu yemeği yedireceğim.» der ve o yemeği başka bir fakire yedirirse, bu caiz olur.
«Allah için, şu fakire bir şey yedireceğim.» dediği halde, ne olduğunu belirtmeyen kimse; o fakire, bir şey yedirir.
Bir kimse : «Allah için on fakiri doyurmak, nezrim olsun.» dese de, en kişi niyyet eylemeyip, on kişiye yetecek kadarı, bir fakire verse, caiz olur.
Eir kimse, bin kişiye lasadduk etmeyi nezreylese de, lüzumu kadarım, bir fakire sadaka olarak verse; nezrinden kurtulmuş clur. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Bir kimse, nezretmiş olduğu dirhemi, nezretmiş olduğu adamdan başkasına verse, bu caiz olur. Fethırl - Kadîr'de de böyledir.
Bir kimse : «Şu köleyi azâd etmek, Allah için nezrim olsun der; köle de, kendine âit olursa» sözünü îfâ etmesi gerekir. Şayet sözünü yerine getirmese^ günahkâr olur. Fakat, hâkim icbar eyleyemez. Hulâsa'da da böyledir.
Müntekâ'da denilmiştir ki :
Bir kimse : «Allah rızası için, sağlam bir köle azad eyleyeceğim.» dediği halde, kör bir köleyi, azad eylese; bu caiz olmaz. Şâyet : «Vallahi, sağlara bir köle azâd edeceğim.» dediği halde, kör bir köle azâd etse yemini yerine gelmiş olur. Muhiyt'te de böyledir.
Bir kimse, başka bir kimseye : «Eğer, bir rek'at namaz kılarsan; Allah için bir dirhem sadaka vermem, üzerime nezrolsun, iki rek'at kılarsan iki dirhem, üç rek'at kılarsan üç dirhem dört rek'at kılarsan; dört dirhem, tasadduk eylemek, nezrime olsun.» der. o adam da, dört rek'at namaz kılarsa; on dirhem tasadduk etmesi gerekir. Yetîm'de de böyledir.
Bir kimse, malum bir kölesini, azâd etmeyi nezrettikten sonra; o köleyi satsa; eğer geri almaya gücü yeterse, satın alır ve azat eder.
Eğer köle ölür ve satın almaya gücü yetmezse; yapacağı bir şey olmaz. Allah'tan af diler. Onun kıymetini veya parasını tasadduk etmek caiz olmaz.
Câmî Kitabı'nda denilmiştir ki :
Bir kimse : «Eğer elimde üç dirhemden başka varsa; elimde olanın tamamı fakirlere sadaka olsun.» dediği zaman, elinde beş veya dört dirhem olsa; bir şey, sadaka ermesi gerekmez.
Eğer : «Elimde üç dirhemden fazla; işte, o fakirlerindir.» der ve elinde de dört veya beş dirhem olursa; elinde olanın tamamını tasadduk eder. [13]
Hac, umre, oruç, namaz sadaka veya bunlara, benzer şeyleri nczrtdcn kimse, bunları yaptığı zaman, nefsine, yemin keffâreti gerekmez.
İmam Muhanmred (R.A.)'e göre, bir kimse nezrini bir .şevin oianısına bağlar ve meselâ : «Allah hastama şifa verirse.» veya "yitiğim bulunursa» derse; nezrini yerine getirmeden, keffaretle kurtulamaz. Mebsût'ta da böyledir
Bu kimsenin, dediğinin aynım, yapması lâzımdır.
Nezrini, almasını murad cylemediği bir şeye bağlarsa (eve girmemek, çıkmamak ve benzeri gibi,) nezrini aynen yapmakla, kef-faretîpi vermek arasında muhayyerdir.
«Allah için namaz kılmak nezrini olsun.» diyen kimsenin iki rek'at namaz kılması gerekir. Yarım rekat nezreden, İki rek'at; üç rek'at nezreden ise, dört rekat namaz kılar. Hâvî'de de böyledir.
Abdestsiz namaz klimayı nezreyleyen kimseye bir şey geOkumaksızın veya çıplak namaz kılmayı nezreden kimsenin tam namaz kılması gerekir. Öğle namazını, sekiz rek'at kılmayı nez-reder ve «eğer, Ailah bana ikiyüz dirhem verirse, on dirhemini zekât olarak veririm» derse yalnız öğleyi dört rekat kılar; zekâtı da, beş dirhem olarak verir. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Alimlerimiz, muayyen bir yerde oruç tutmayı veya namaz kılmayı nezredenler hakkında göıüş ayrılığına düşmüşlerdir : Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.) : Her nerede dilerse; orada orcunu tutar, namazını kılar demiştir. Sirâcü'l - Vehlıâc'da da böyledir.
Yarın, namaz kılmayı nezreden kimse; o namazı, bu gün kılabilir.
Yarın, sadaka vermeyi üzerine vacip kılan da, bugün verebilir. Hâvî'de de böyledir.
Sahip olduğu maldan fazlasını, nezreden kimse, ancak, sahip olduğunu verir.
«Şu işi yaparsam bin dirhem nezrim olsun.» diyen kimsenin, yüz dirhemi olsa; onu verir. Kerderî'riün Vecîzî'nde de böyledir.
Eğer arazisi veya hizmetçisi bulunur, bunlar ise yüz dirhem ederse; onları satar ve yüz dirhemi sadaka olarak verir. Eğer, on dirhem edenlerse; bu on dirhemi tasadduk eder. Eğer, bir şeyi yoksa; ena, bir şey gerekmez. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Bir kimse : «Allah için, şu dişi koyunu hediye edeceğim.» der; o koyun da bir başkasının malı olursa; nezri sahih olmaz. Ve, bir şey de gerekmez.
Eğer, onunla yemin kas deyi emiş se, yeminini yerine getirir. Bozarsa, keffâret gerekir. Bir kimse : «Vallahi, elbette şu koyuna hediye vereceğim» der; koyun da, başkasının olursa; nezri sahih olmaz. Yemin kasdeylemişse; bozunca, keffâret lâzım olur.
«Vallahi, elbette şu koyunu hediye ederim.» diyen kimse, bu yeminini yerine getirir. Muhıyt'te de böyledir.
Günah olan bir şeyi, yapmamayı nezreden bir kimse; .şayet yaparsa; keffâret lâzım olur.
Oğlunu kesmeyi nezreden kimsenin; istihsanen bir koyun kesmesi lâzım gelir. Öldürmeyi nezretmek sahih olmaz.
Kölesini, boğazlamayı nezreden kimsenin nezri de sahih olmaz.
Nezrini yerine getirmeyen kimse, eğor, hac ve umre gibi bir şeyi niyyel eylemişse; niyyetîni yerine getirecektir.
Eğer bir niyeti yok idiyse; keffâret verecektir.
Günah üzerine yeminle nezretmişse, onu yapınca yemin keffâreti gerekir.
Oruç tutmak üzre, yeminle nezretmiş, ancak kaç gün olduğuna niyyet ey'emenıişse; üç gün oruç îutar; yemini bozulmaz.
Sadakaya niyyet etmiş de miktarına niyyet eylememişse; buğdaydan on fakire yarımşar sa' vermesi gerekir. Mebsût'ta da böyledir.
Bir kimse : «Eğer, malımla veya canımla kefil olursam. Allah için, fukaraya tasadduk eyliveceğim.») dedikten sonra, malıyla veya cr-nıyla vekil olsa, tasadduk evlenmesi gerekir.
Bir kimse : «Eğer, şu işi yaparsam malı Mekke fakirlerine sadaka olsun.» dedikten sonra; o işi yapsa; ve malım başka bir yerin fakirlerine sadaka verse; bu caiz olur ve nezri yerine gelir.
Bir kimse : «Eğer, şu içinde bulunduğum sıkıntıdan kurtu-lursam, on dirhem ekmek tasadduk eylemek nezrim ölsün.» deyince; bizzat on dirhem ekmeği veya kıymetini dağıtması caiz olur.
Bir kimse : «Eğer, kızımı kocaya verir, evi endi rirsem; malımdan bin dirhemi; birer dirhem halinde fakirlere, dağıtmak, nezrim olsun.» dediği halde, kızım evlendirse ve bin dirhemin tamamım, bir fakire verse, bu caiz olur.
Bir kimse : «Eğer, şu hastalığımdan iyileşirsem; koyun kesf'm.» der ve hastalığından iyileşirse; bir şey gerekmez.» Ancak : «Eğer iyileşirsem; Allah için, koyun keserim.» derse; o zaman, koyun keser.
Bir kimse : «Eğer, bin dirhem ticâret eyîersem; Allah için, hac yaparım.» der ve Allahu Teâlâ da, onu rıziklandınp ticâret eyler ve hac yapmazsa; bir şey gerekmez.
Bir kimse : «Eğer, şu işi yaparsam; Allah için, akrabalarımdan bir topluluğa, ziyafet vereceğim.» dese de sözünü yerine getirmese, bir şey yerekmez. Eğer: «Şöyle, şöyle yemek yedireceğim.» demiş olsaydı; dediğini yapması gerekirdi.
Bir kimsenin,: «Malım, fakir'ere bağıştır.» demesi, doğru olmaz. Ancak sadakaya niyyet ederse; bu doğru o'ur. Fetâvâyı Kâ-dîhân'da da böyledir.
Bir kimse : «Eğer, Allahu Teâ!â beni muvafık bir kadınla rızık-landırirsa; Allah için, her perşembe gününü oruç tutarım.» dese; muvafık kadın : Kocasının verdiğine razı ve kanaatkar olur; Kocasının isteğini yerine getiren kadındır. Kerderî'nin Vecîzi'nde de böyledir.
Bir kimse, zengin bir kimseye, bir dinar sadaka vermeyi nczreylese; uygun olan bunun sahih olmamasıdır, «Şayet, yolda kalmış bir zengine niyyet eylemişse, bu sahih olur.» denilmiştir.
Bir kimse : «Allah için fakir doyurmak nezrim olsun» dese, istihsanda buğdaydan yarım, arpa ve hurmadan bir sa' vermesi gerekir. Mebsût'ta da böyledir.
«Allah için, on fakiri doyurmak, nezrim olsun.» dediği halde, yemeğin miktarını söylemeyen kimse, beş fakiri doyur-sa; bu caiz olmaz.
Şu fakire şu yemeği yedireceğim.» der ve o yemeği başka bir fakire yedirirse, bu caiz olur.
«Allah için, şu fakire bir şey yedireceğim.» dediği halde, ne olduğunu belirtmeyen kimse; o fakire, bir şey yedirir.
Bir kimse : «Allah için on fakiri doyurmak, nezrim olsun.» dese de, en kişi niyyet eylemeyip, on kişiye yetecek kadarı, bir fakire verse, caiz olur.
Eir kimse, bin kişiye lasadduk etmeyi nezreylese de, lüzumu kadarım, bir fakire sadaka olarak verse; nezrinden kurtulmuş clur. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Bir kimse, nezretmiş olduğu dirhemi, nezretmiş olduğu adamdan başkasına verse, bu caiz olur. Fethırl - Kadîr'de de böyledir.
Bir kimse : «Şu köleyi azâd etmek, Allah için nezrim olsun der; köle de, kendine âit olursa» sözünü îfâ etmesi gerekir. Şayet sözünü yerine getirmese^ günahkâr olur. Fakat, hâkim icbar eyleyemez. Hulâsa'da da böyledir.
Müntekâ'da denilmiştir ki :
Bir kimse : «Allah rızası için, sağlam bir köle azad eyleyeceğim.» dediği halde, kör bir köleyi, azad eylese; bu caiz olmaz. Şâyet : «Vallahi, sağlara bir köle azâd edeceğim.» dediği halde, kör bir köle azâd etse yemini yerine gelmiş olur. Muhiyt'te de böyledir.
Bir kimse, başka bir kimseye : «Eğer, bir rek'at namaz kılarsan; Allah için bir dirhem sadaka vermem, üzerime nezrolsun, iki rek'at kılarsan iki dirhem, üç rek'at kılarsan üç dirhem dört rek'at kılarsan; dört dirhem, tasadduk eylemek, nezrime olsun.» der. o adam da, dört rek'at namaz kılarsa; on dirhem tasadduk etmesi gerekir. Yetîm'de de böyledir.
Bir kimse, malum bir kölesini, azâd etmeyi nezrettikten sonra; o köleyi satsa; eğer geri almaya gücü yeterse, satın alır ve azat eder.
Eğer köle ölür ve satın almaya gücü yetmezse; yapacağı bir şey olmaz. Allah'tan af diler. Onun kıymetini veya parasını tasadduk etmek caiz olmaz.
Câmî Kitabı'nda denilmiştir ki :
Bir kimse : «Eğer elimde üç dirhemden başka varsa; elimde olanın tamamı fakirlere sadaka olsun.» dediği zaman, elinde beş veya dört dirhem olsa; bir şey, sadaka ermesi gerekmez.
Eğer : «Elimde üç dirhemden fazla; işte, o fakirlerindir.» der ve elinde de dört veya beş dirhem olursa; elinde olanın tamamını tasadduk eder. [13]
Konular
- YEMİNLER
- 1- YEMİNİN MANASI, RÜKNÜ, ŞARTI VE HÜKMÜ
- Yakınlık Sebebiyle Yapılan Yemin :
- Allah İle Yapılan Yeminin Rüknü :
- Allah'ın Gayrisi İle Yapılan Yeminin Rüknü :
- Allah Île Yemin Etmenin Şartları :
- Allah'ın Gayrisi İle Yapılan Yemin
- Allah Adı İle Yapılan Yemin Üç Nevidir :
- 1-) Yemini Gâmus :
- 2-) Yemin-i Lağv :
- 3-) Yemini Mün'akîde:
- 2- YEMİN OLAN VE OLMAYAN LAFIZLAR
- 1- Zaleminin Yemin Vermesi Yemin Edenin Yemine Niyyet Etmesi Müstahlifin Yemine Niyyet Etmemesi
- 2- Yeminin Keffâreti
- Keffâreti Oruçla Yerine Getirmek:
- Nezir Hakkında Meseleler
- 3- GİRMEK, DURMAK VE BENZERİ FİİLLER ÜZERİNE YAPILAN YEMİN
- 4- ÇIKMA, GELME VE BİNME ÜZERİNE YAPILAN YEMİN
- 5- YEMEK İÇMEK VE BENZERLERİ ÜZERİNE YAPILAN YEMİN
- 6- SÖZ ÜZERİNE YAPILAN YEMİN
- 8- ALIM - SATIM, EVLENME VE BENZERLERİ HAKKINA YAPILAN YEMİN
- Bu Konu İle İlgili Bazı Meseleler ;
- 9- HAC, NAMAZ VE ORUÇ HAKKINDA YAPILAN YEMİN
- 10- ELBİSE GİYME VE SÜSLENME HAKKINDA YEMİN
- 11- DÖVME, ÖLDÜRME VE BENZERLERİ HAKKINDAKİ YEMİN
- 12- DİRHEMLERİ BİRBİRİNE VEREREK HELÂLLEŞMEK HAKKINDA YEMİN
- Bu Konularla İlgili Çeşitli Meseleler
- KİTÂBÜ'L-EŞRİBE
- (İÇİLECEK ŞEYLER, İÇKİLER)
- 1- EŞRİBE NE DEMEKTİR; İÇKİ YAPILAN ŞEYLERİN MÂHİYETİ