2- FÂSİD OLAN KİTABET
"Efendi, mükâtebin rızası olmasa bile, kölenin kitabetini reddedebilir; cariyenin kitabetini ise, onun rızası olmadan reddeyleyemez." denilmiştir.
Köle ise, faside de olsun, caize de olsun, efendi razı olmasa bile kitabeti feshedebilir, Tahâvî Şerhi'nde de böyledir.
VelvâJicîyye'de şöyle zikredilmiştir:
Faside olan kitabette, köle kitabet bedeli ödenmiş ofsa bile, yine de azâd edilmiş olmaz. Efendisi ölür ve köle vârislerine kalır ve bu durumda bedeli ödenirse; bu köle azâd olur. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Bir adam, kölesini, başkasının ölçülen, tartılan bir şeyi veya arazisine karşılık, mükâtep yaparsa; işte burda iki rivayet vardır: Zahir olanı, bu kitabetin fâsid olmasıdır. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Bir adam, kölesini bin dirhem vermesi ve kendisine bir yıl hizmet karşılığ(âda mükâtebe yapsa, bu kitabet caiz olur.
Şayet bin dirhemle birlikte, devamlı hizmet karşılığı mükâtebe yaparsa; bu kitabet fâsid olur. Bu köle, bin dirhemi ödeyince, hizmet etmeksizin azâd olmuş olur.
Eğer bin dirhem, onun kıymeti kadar ise, efendisinin bu kitabeti bozmak için onun kıymeti kadar ise, efendisinin bu kitabeti bozmak için bir yolu kalmaz.
Şayet kölenin kıymeti, bin dirhemden fazla ise, efendisi, o fazlalığı köleden alır. Serahsî'nin Mnhıyü'nde de böyledir.
Faside (- bozuk) olan kitâbetde, kıymet eğer müsemmanın ( = belirlenen bedelin) cinsinden ise, kitabet fasidedir. Şayet müsemmadan noksan ise, noksan olmaz. Eğer fazla ise, o fazlalık onun üzerine eklenir. Vikaye Şerhi'nde de böyledir.
Bir adam, kölesini, belirli miktardaki buğday veya arpa mukabili mükâtep yapar; ve onun vasfını da "buğday, yaz buğdayı olacak; taze olacak veya eski olacak yahut orta halli olacak." gibi bir şey söyleyerek belirlerse; bu vasıflarla akid yapılmış olur. Şayet böyle bir vasıf belirtmemişse, verilecek şey orta halli olacaktır. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, mükâtebin kazancından olan bir mal karşılığında, onu kitabete bağlasa (şöyleki: O köle, daha önce ticârete izinli olur ve onun kazancı bulunursa) burda iki rivayet vardır:
Bir rivayette, "caiz değildir." Çünkü; bu durumda efendi, bu köleyi kendi malı karşılığında mükâtebe yapmıştır.
Diğer rivayete göre ise; belirli bir mal karşılık olarak söylendiği için caizdir.
Şayet kitabet, o kölede bulunan dirhemler karşılığında yapılmış olsaydı, muâvatatın tayini bulunmadığından, rivayetlerin ittifakı ile bu kitabet caiz olurdu. Tebyîn'de de böyledir.
Kitabet bedeline bir hak sahibi çıkar ve bu bedel akidde belirli olmayan bir şey olursa; kölenin, o şeyin mislini ödemesi gerekir. Bu bedel bir hayvan veya bir yer ise, köle, onun kıymeti için, efendisine müracaat eder. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavilleridir. Tatarhâniyye ve Tecrîd'de de böyledir.
Bir adam, elinde bulunan bir köleyi, bit cariyeye karşılık olarak mükâtebe eder ve köle, cariyeyi efendisine verir; o da bu cariyeye cima' edince, ondan bir çocuk doğar; sonra da bu cariyeye bir sahip çıkarsa; bu hak sahibi olan onu alır. Efendinin mehir vermesi gerekir. Çocuğun kıymetini de öder. Sonra da bu efendi, mehir için değil de çocuğun kıymetini tazmin ettirmek için mükâtebe müracaat eder. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, bir kölesini, bir elbise veya bir hayvan yahut bir ev karşılığında mükâtep ederse, bu durumda kitabet akdi yapılmış olmaz. Mükâtep ödeme yapsa bile, yine azâd olmaz. Çünkü elbise, ev, ve hayvanın nev'i belirsizdir.
Şayet bir kimse, kölesini, her evi bir elbise veya câriye yahut bir at karşılığında mükâtebe ederse; bu kitabet caiz olur. O mükâtep, bunlardan, orta dereceli birisini ödemekle azâd edilmiş olur. Bu kimse, orta halli bir köleyi getirirse, efendi onu kabule cebredilir. Bedâi"de de böyledir.
İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, orta hâl, kıymetinin kırk dirhem olmasıdır. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ise: "itibar piyasaya göredir; kıymetine bakılmaz." buyurmuştur.
Her iki kavil de sahihdİr. Kâfi'de de böyledir.
Bir adam, bir kölesini, kendi kıymeti karşılığında mükâtebe kıl-sa; bu kitabet fasidedir. Şayet onu öderse, azad olmuş olur ve ona bîr şey gerekmez.
Bundan sonra, her ikisinin de doğruladığı bir kıymet tesbit ederler.
Şayet, bu kıymette ihtilaf ederlerse, mukavvimlere müracaat ederler. İki kişi ittifak ederlerse, o kıymeti kabul ederler. Şayet, mukavvim-ler de ihtilaf ederler ve biri "bin dirhem"; diğeri "bin on dirhem." derse; en yükseğini vermedikçe azâd edilmiş olmaz. Sirâcfi'l-Vehhâc'da da böyledir.
Bir efendi, kölesine; "Seni mükâtebe kıldım." der; bedelini söylemeyip susarsa; bu kitabet akdi, üç imamımıza göre de asla sahih olmaz. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, bir kölesini, (iki habeşli köie*gibi...) vasıflı köleler karşılığında mükâtebe ettiğinde köle temin edip teslim ederse, azâd olunur. Bu caizdir. Mebsût'ta da böyledir.
Ber efendinin, kölesini inci veya yakut karşılığında mükâtebe etmesi hâlinde, bu kitabet akdi sahih olmaz. Keza, bu efendi, o şeylerin bedeline karşılık mükâtebe yaparsa, burda da cehalet fazla olduğundan yine akid sahih olmaz. Çünkü; bu durumda da inci ve yakutun nev'inde ve miktarında cehalet vardır. Bedâi"de de böyledir.
Bir adam, kölesini bir köle karşılığında, mükâtebe yapar; o da, o köleyi temin edip verir; sonra da efendi, o kölede büyük bir kusur bulursa; misli için mükâtebe müracaat eder. Mebsût'ta da böyledir.
Bir efendi, cariyesini bir dirhem karşılığında mükâtebe yapar; ve her doğurduğu çocuğun da kendisinin olacağını veya azâd olduktan sonra da kendisine hizmet edeceğini şarta bağlasa, bu kitabet fasidedir. Hızanetü'l-Müftîn'de de böyledir.
Bir:efendi, kölesini, bir ev veya bir yer karşılığında mükâtebe etse, bu caiz olmaz. Çünkü, kendisi karşılığında akid yapılan şey muayyen değildir; vasıfları meçhul durumdadır. Mebsût'ta da böyledir.
Bir efendi, cariyesine mükâtebe olduğu sürece cima etmek .vsya bu süre içinde bir defa cima etmek üzere, bin dirheme mükâtebe eylese, bu kitabet fâsiddir.
Şayet câriye, bin dirhemi öderse, bütün âlimlerimize göre azâd edilmiş olur.
Bu câriye, bin dirhemi öder ve azâd edilirse onun kıymetine bakılır. Şayet bu cariyenin kıymeti bin dirhem ise, efendisinin ona karşı onun da efendisine karşı yapacağı bir şey yoktur.
Eğer kıymeti bin dirhemden fazla ise, efendisi o fazlalığı ondan ister.
Şayet, kıymeti bin dirhemden noksan olur; kendisi de bin dirhem ödeyerek azad edilmiş bulunursa kıymetinden fazla olan miktar için, efendisine müracaat edebilir mi?
İmamlarımızın üçü de: "Müracaat edemez" buyurmuşlardır. Bedâi'Me de böyledir.
Şayet önce efendisi ona cima etti; sonra da o kitabet bedelini ödedi ise, bu durumda efendisinin mehir vermesi gerekir.
Bir adam, hâmile olan cariyesini mükâtebe ettiği zaman, onun karnındaki de ister söylesin, isterse söylemesin kitabete dâhildir.
Şayet karnmdakini istisna kılarsa, bu kitabet caiz olmaz. MebsûtHa da böyledir.
Bir efendi, kölesini, belirsiz miktardaki dirhemler karşılığında mükâtebe ederse, bu Kitabet fasidedir. Ancak, köle üç dirhem öderse, o azâd olunmuş olur ve kıymetini ödemesi gerekir. Sirâciyye'de de böyledir.
Bir efendi, cariyesini, bin dirhem karşılığında mükâtebe eder; câriye de onu ödemekte olduğu hâlde, yalnız aylardan birinde âciz kalıp ödeyemez ve buna karşılık yüz dirhem daha şart koşarsa, işte bu kitabet de fasidedir. Mebsnt'ta da böyledir.
Bir kimse, kölesini, karşılığını aylık taksitlerle ödemek üzere, bin dirheme mükâtebe yaptığında; be mükâtep, bir aylığını ödeyemese, kitabet faside olur.
Âlimlerimiz: "Sahih olanı, öncekinin dışında ikinci kitabetin fâsid olmasıdır." buyurmuşlardır.
Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.
İmâmeyn'e göre, her ikisi de caizdir. Serâhsi'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Nevâzil'de şöyle zikredilmiştir: Bir adam, iki kölesini, bin dirheme mükâtebe yaptığında, bunlardan biri bin dirhemi öder; sonra da efendi, onlardan birisine, kitabet bedelini bağışlarsa; ikisi de azâd edilmiş olur.
Sonra da, kabul etmezse, kitabet avdet eder ve efendi onlara bin dirhem borçlu olur.
İmâm Ebû Hanîte (R.A.)'ye göre her ikisi de hür olurlar. Müzmerât'ta da böyledir.
Bir adam, cariyesini, bin dirhemi ne zaman öderse, o zaman veya ekin biçimine kadar ödemek üzere yahut benzeri bir şekilde mükâtebe yapsa; vakti belirsiz olmasına rağmen, bu kitabet akdi istihsânen caiz olur.
Eğer, bunu vermeyi tehir ederse (= geciktirirse) cariye o malı verene kadar, efendisine helâl olur. Onun için, acele verip hürriyetine kavuşması en iyi olanıdır. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, bin dirhem değerindeki bir kölesini, bin dirhem karşılığında mükâtebe yaptığında, köle onu öderse, azâd edilmiş olur.
Efendinin, bu kölede, bin dirhem, başka bir alacağı olsa bile, bu kitabet akdi caizdir. İş, efendinin dediği gibi olur. Yani, bu köle önce kitabet bedelini ödeyip azâd olur; sonra da borcunu öder. BedâT'de de böyledir.
Bir adam, kölesine: "Seni, şu dirhemlerden bin dirheme karşılık mükâtebe kıldım." der; dirhemler de o dirhemlerden olmayıp, onlar gibi başka dirhemler olursa; bu kitabet caiz olur. O şart ise boştur.
Bir adam, cariyesini, kendisi veya bu câriye muhayyer olmak kaydıyla mükâtebe etse, bu akid caizdir.
Şayet, bu câriye doğum yaparsa, çocuk da annesiyle birlikte mükâtebe olur.
Erkek muhayyer iken; veya kadın, muhayyere iken ölürse, satışta olduğu gibi ölenin muhayyerliği düşer.
Çocuğa gelince, eğer efendi muhayyerliği sırasında onun yarısını azâd eylemişse, bu durumda, onunla ilgili kitabet feshedilmiş olur. Tamamını azâd eylemiş gibi, kitabet feshedilince de İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre onun yarı kıymeti vardır.
Efendisi çocuğu azâd ederse, bu hâl de, kadının kitabetini fesheder.
Şayet muhayyerlik kadında ise, efendisinin azâd etmesiyle, çocuk ıtk edilmiş olur. O yüzden de kadının kitabet bedelinden bir şey nok-sanlanmaz. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, cariyesini üç gün muhayyer kalmak üzere mükâtebe ettiğinde, bu câriye bir çocuk doğurur ve efendisi onu satar veya bağış yapar yahut azâd ederse, bu caizdir. Tasarrufâtı da caizdir. Ancak, bu durumlarda kadının kitabeti bâtıl ( = geçersiz) olur. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir.
Bir harbî, dâr-i harb'de kölesini mükâtep ettikten sonra, her ikisi de müslüman olurlar veya birisi zimm? kalır ve bunlar güvenceli olarak çıkarlar; köle ise, bu durumda zinımînin elinde kalır ve mükâtebe olup olmadığı hususunda husûmete düşerlerse (= da'valaşırlarsa) dâr-i harb'de olduğu gibi azadı da, tedbîri de, mükâtebesi de bâtıl (= geçersiz) olur.
Bu, ikisinin beraberce, dâr-i İsâm'a çıkmaları hâlinde böyledir. Sâyet mükâtebe ettikten sonra, köle müslüman olarak dâr-i harb'-den çıkarsa, kitabet bâtıl; bu köle hür olur.
Bir müslüman tüccar, dâr-i harb'de, bir kölesini azâd eder; veya mükâtep kılar yahut müdebber ederse; bunlar istihsânen caizdir.
Keza, kâfir olan bör köleyi, bir tüccar, dâr-i İslâm'da satın alırsa, durum yine yukarıdaki gibidir.
Şayet köle kâfir olur; ve onu dâr-i harb'de, bir tüccar satın alıp mü-kâtep eder; o da kitabet bedelini öder ve azâd olur; sonra da, bu köle müslüman olursa icazet vardır. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, terzi veya boyacı olan kölesini, kendisinin yaptığı iş gibi iş yapan bör köle karşılığında mükâtep ederse; kıyâsda bu kitabet sahih olmaz. İstihsân da ise sahih olur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, cariyesini fâsid bir mükâtebe ile mükâtebe ettiğinde, bu câriye bir çocuk doğurur; sonra da kitabet bedelini öder ve azâd edilirse; onunla birlikte çocuğu da azad edilmiş olur.
Şayet kitabet bedelini ödemeden önce ölürse; çocuğun annesinin hali hayatına müsteniden, istihsânen de kiyâsen de, bu çocuk hür olur. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, kölesini, bin dirhem olan borcunu ödemek üzere mükâtebe eylerse, bu kitabet caizdir,
Keza bir adam, kölesini, kendisine tazmin edeceği bir dirhemi, tazmin etmek üzere, mükâtep eylese, bu da caizdir. Ve bu istihsândır. Zehîyre'de de böyledir.
Bir adamın, borçlu bir cariyesi olur ve bir çocuk doğurur; mükâtebe bedelini de öder; sonra da bu kadının alacaklısı gelip, efendisinden, mükâtebe bedelini, alacağının yerine alır ve onun bir miktar daha alacağı kalırsa; bu alacağını, isterse o cariyeye, isterse çocuğa tazmin ettirir. Kıymetinden fazla birşey de alamaz. Şayet dilerse, alacağının tamamını cariyeye ödettirir; efendisine ödetmez.
Şayet bu cariye kitabet bedelini ödedikten sonra ölürse, o çocuk, alacaklıya, kıymetinin en azını öder. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, kölesini şehirden çıkmamak şartıyla mükâtep ederse; bur şart bâtıl; kitabet ise caizdir. Serahsî'nin MnhıytTnde de böyledir.
Bir adam, başkasını, kölesini azâd eylemeye veya mükâtep kılmaya vekil tayın eylese; bu vekâlet sahih olmaz. Cevâhirü'l-Fetâva'da da böyledir.
Bir adam, borçlu ve ticârete izinli iki kölesini mükâtep kıldığında onlardan birisi huzurda bulunmaz; sonra da alacaklılar gelirse; hazırda olanın tekrar köleliğe dönmesini isteyemezler. Ancak onlar, ondan alacaklarını almaya daha çok haklıdırlar. İsterlerse, kitabet bedelini alırlar ve onun kıymetini de efendisine tazmin etmezler. Mebsût'ta da böyledir.
Mürted bir kimse, bir kölesini mükâtep ettikten sonra dâr-i harbe iltihak eder; sonra da tekrar müslüman olarak geri dönerse; mükâte-bi hâkime çıkmış olması hâlinde kitabeti batıl olur ve tekrar köleliğe döner; değilse kitabeti devam eder. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, cariyesini meyte (= ölü bir hayvan) karşılığında mükâtebe eder ve bu câriye bir çocuk doğurur; sonra da efendisi onun anasını azâd ederse; doğurduğu çocuk, onunla birlikte azâd olmuş olmaz.
Şu mes'ele, buna muhalifdir. Bir adam, bin dirhem karşılığında bir cariyesini faside olarak kitabete bağlar; bu kadın da bir çocuk doğurur; sonra da efendisi, bu kadını azâz ederse; çocuk da onunla birlikte azâd olmuş olur. Mebsût'ta da böyledir.
En doğrusunu bilen Allahu Teâlâ'dır. [10]
Köle ise, faside de olsun, caize de olsun, efendi razı olmasa bile kitabeti feshedebilir, Tahâvî Şerhi'nde de böyledir.
VelvâJicîyye'de şöyle zikredilmiştir:
Faside olan kitabette, köle kitabet bedeli ödenmiş ofsa bile, yine de azâd edilmiş olmaz. Efendisi ölür ve köle vârislerine kalır ve bu durumda bedeli ödenirse; bu köle azâd olur. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Bir adam, kölesini, başkasının ölçülen, tartılan bir şeyi veya arazisine karşılık, mükâtep yaparsa; işte burda iki rivayet vardır: Zahir olanı, bu kitabetin fâsid olmasıdır. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Bir adam, kölesini bin dirhem vermesi ve kendisine bir yıl hizmet karşılığ(âda mükâtebe yapsa, bu kitabet caiz olur.
Şayet bin dirhemle birlikte, devamlı hizmet karşılığı mükâtebe yaparsa; bu kitabet fâsid olur. Bu köle, bin dirhemi ödeyince, hizmet etmeksizin azâd olmuş olur.
Eğer bin dirhem, onun kıymeti kadar ise, efendisinin bu kitabeti bozmak için onun kıymeti kadar ise, efendisinin bu kitabeti bozmak için bir yolu kalmaz.
Şayet kölenin kıymeti, bin dirhemden fazla ise, efendisi, o fazlalığı köleden alır. Serahsî'nin Mnhıyü'nde de böyledir.
Faside (- bozuk) olan kitâbetde, kıymet eğer müsemmanın ( = belirlenen bedelin) cinsinden ise, kitabet fasidedir. Şayet müsemmadan noksan ise, noksan olmaz. Eğer fazla ise, o fazlalık onun üzerine eklenir. Vikaye Şerhi'nde de böyledir.
Bir adam, kölesini, belirli miktardaki buğday veya arpa mukabili mükâtep yapar; ve onun vasfını da "buğday, yaz buğdayı olacak; taze olacak veya eski olacak yahut orta halli olacak." gibi bir şey söyleyerek belirlerse; bu vasıflarla akid yapılmış olur. Şayet böyle bir vasıf belirtmemişse, verilecek şey orta halli olacaktır. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, mükâtebin kazancından olan bir mal karşılığında, onu kitabete bağlasa (şöyleki: O köle, daha önce ticârete izinli olur ve onun kazancı bulunursa) burda iki rivayet vardır:
Bir rivayette, "caiz değildir." Çünkü; bu durumda efendi, bu köleyi kendi malı karşılığında mükâtebe yapmıştır.
Diğer rivayete göre ise; belirli bir mal karşılık olarak söylendiği için caizdir.
Şayet kitabet, o kölede bulunan dirhemler karşılığında yapılmış olsaydı, muâvatatın tayini bulunmadığından, rivayetlerin ittifakı ile bu kitabet caiz olurdu. Tebyîn'de de böyledir.
Kitabet bedeline bir hak sahibi çıkar ve bu bedel akidde belirli olmayan bir şey olursa; kölenin, o şeyin mislini ödemesi gerekir. Bu bedel bir hayvan veya bir yer ise, köle, onun kıymeti için, efendisine müracaat eder. Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavilleridir. Tatarhâniyye ve Tecrîd'de de böyledir.
Bir adam, elinde bulunan bir köleyi, bit cariyeye karşılık olarak mükâtebe eder ve köle, cariyeyi efendisine verir; o da bu cariyeye cima' edince, ondan bir çocuk doğar; sonra da bu cariyeye bir sahip çıkarsa; bu hak sahibi olan onu alır. Efendinin mehir vermesi gerekir. Çocuğun kıymetini de öder. Sonra da bu efendi, mehir için değil de çocuğun kıymetini tazmin ettirmek için mükâtebe müracaat eder. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, bir kölesini, bir elbise veya bir hayvan yahut bir ev karşılığında mükâtep ederse, bu durumda kitabet akdi yapılmış olmaz. Mükâtep ödeme yapsa bile, yine azâd olmaz. Çünkü elbise, ev, ve hayvanın nev'i belirsizdir.
Şayet bir kimse, kölesini, her evi bir elbise veya câriye yahut bir at karşılığında mükâtebe ederse; bu kitabet caiz olur. O mükâtep, bunlardan, orta dereceli birisini ödemekle azâd edilmiş olur. Bu kimse, orta halli bir köleyi getirirse, efendi onu kabule cebredilir. Bedâi"de de böyledir.
İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre, orta hâl, kıymetinin kırk dirhem olmasıdır. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ise: "itibar piyasaya göredir; kıymetine bakılmaz." buyurmuştur.
Her iki kavil de sahihdİr. Kâfi'de de böyledir.
Bir adam, bir kölesini, kendi kıymeti karşılığında mükâtebe kıl-sa; bu kitabet fasidedir. Şayet onu öderse, azad olmuş olur ve ona bîr şey gerekmez.
Bundan sonra, her ikisinin de doğruladığı bir kıymet tesbit ederler.
Şayet, bu kıymette ihtilaf ederlerse, mukavvimlere müracaat ederler. İki kişi ittifak ederlerse, o kıymeti kabul ederler. Şayet, mukavvim-ler de ihtilaf ederler ve biri "bin dirhem"; diğeri "bin on dirhem." derse; en yükseğini vermedikçe azâd edilmiş olmaz. Sirâcfi'l-Vehhâc'da da böyledir.
Bir efendi, kölesine; "Seni mükâtebe kıldım." der; bedelini söylemeyip susarsa; bu kitabet akdi, üç imamımıza göre de asla sahih olmaz. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, bir kölesini, (iki habeşli köie*gibi...) vasıflı köleler karşılığında mükâtebe ettiğinde köle temin edip teslim ederse, azâd olunur. Bu caizdir. Mebsût'ta da böyledir.
Ber efendinin, kölesini inci veya yakut karşılığında mükâtebe etmesi hâlinde, bu kitabet akdi sahih olmaz. Keza, bu efendi, o şeylerin bedeline karşılık mükâtebe yaparsa, burda da cehalet fazla olduğundan yine akid sahih olmaz. Çünkü; bu durumda da inci ve yakutun nev'inde ve miktarında cehalet vardır. Bedâi"de de böyledir.
Bir adam, kölesini bir köle karşılığında, mükâtebe yapar; o da, o köleyi temin edip verir; sonra da efendi, o kölede büyük bir kusur bulursa; misli için mükâtebe müracaat eder. Mebsût'ta da böyledir.
Bir efendi, cariyesini bir dirhem karşılığında mükâtebe yapar; ve her doğurduğu çocuğun da kendisinin olacağını veya azâd olduktan sonra da kendisine hizmet edeceğini şarta bağlasa, bu kitabet fasidedir. Hızanetü'l-Müftîn'de de böyledir.
Bir:efendi, kölesini, bir ev veya bir yer karşılığında mükâtebe etse, bu caiz olmaz. Çünkü, kendisi karşılığında akid yapılan şey muayyen değildir; vasıfları meçhul durumdadır. Mebsût'ta da böyledir.
Bir efendi, cariyesine mükâtebe olduğu sürece cima etmek .vsya bu süre içinde bir defa cima etmek üzere, bin dirheme mükâtebe eylese, bu kitabet fâsiddir.
Şayet câriye, bin dirhemi öderse, bütün âlimlerimize göre azâd edilmiş olur.
Bu câriye, bin dirhemi öder ve azâd edilirse onun kıymetine bakılır. Şayet bu cariyenin kıymeti bin dirhem ise, efendisinin ona karşı onun da efendisine karşı yapacağı bir şey yoktur.
Eğer kıymeti bin dirhemden fazla ise, efendisi o fazlalığı ondan ister.
Şayet, kıymeti bin dirhemden noksan olur; kendisi de bin dirhem ödeyerek azad edilmiş bulunursa kıymetinden fazla olan miktar için, efendisine müracaat edebilir mi?
İmamlarımızın üçü de: "Müracaat edemez" buyurmuşlardır. Bedâi'Me de böyledir.
Şayet önce efendisi ona cima etti; sonra da o kitabet bedelini ödedi ise, bu durumda efendisinin mehir vermesi gerekir.
Bir adam, hâmile olan cariyesini mükâtebe ettiği zaman, onun karnındaki de ister söylesin, isterse söylemesin kitabete dâhildir.
Şayet karnmdakini istisna kılarsa, bu kitabet caiz olmaz. MebsûtHa da böyledir.
Bir efendi, kölesini, belirsiz miktardaki dirhemler karşılığında mükâtebe ederse, bu Kitabet fasidedir. Ancak, köle üç dirhem öderse, o azâd olunmuş olur ve kıymetini ödemesi gerekir. Sirâciyye'de de böyledir.
Bir efendi, cariyesini, bin dirhem karşılığında mükâtebe eder; câriye de onu ödemekte olduğu hâlde, yalnız aylardan birinde âciz kalıp ödeyemez ve buna karşılık yüz dirhem daha şart koşarsa, işte bu kitabet de fasidedir. Mebsnt'ta da böyledir.
Bir kimse, kölesini, karşılığını aylık taksitlerle ödemek üzere, bin dirheme mükâtebe yaptığında; be mükâtep, bir aylığını ödeyemese, kitabet faside olur.
Âlimlerimiz: "Sahih olanı, öncekinin dışında ikinci kitabetin fâsid olmasıdır." buyurmuşlardır.
Bu, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre böyledir.
İmâmeyn'e göre, her ikisi de caizdir. Serâhsi'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Nevâzil'de şöyle zikredilmiştir: Bir adam, iki kölesini, bin dirheme mükâtebe yaptığında, bunlardan biri bin dirhemi öder; sonra da efendi, onlardan birisine, kitabet bedelini bağışlarsa; ikisi de azâd edilmiş olur.
Sonra da, kabul etmezse, kitabet avdet eder ve efendi onlara bin dirhem borçlu olur.
İmâm Ebû Hanîte (R.A.)'ye göre her ikisi de hür olurlar. Müzmerât'ta da böyledir.
Bir adam, cariyesini, bin dirhemi ne zaman öderse, o zaman veya ekin biçimine kadar ödemek üzere yahut benzeri bir şekilde mükâtebe yapsa; vakti belirsiz olmasına rağmen, bu kitabet akdi istihsânen caiz olur.
Eğer, bunu vermeyi tehir ederse (= geciktirirse) cariye o malı verene kadar, efendisine helâl olur. Onun için, acele verip hürriyetine kavuşması en iyi olanıdır. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, bin dirhem değerindeki bir kölesini, bin dirhem karşılığında mükâtebe yaptığında, köle onu öderse, azâd edilmiş olur.
Efendinin, bu kölede, bin dirhem, başka bir alacağı olsa bile, bu kitabet akdi caizdir. İş, efendinin dediği gibi olur. Yani, bu köle önce kitabet bedelini ödeyip azâd olur; sonra da borcunu öder. BedâT'de de böyledir.
Bir adam, kölesine: "Seni, şu dirhemlerden bin dirheme karşılık mükâtebe kıldım." der; dirhemler de o dirhemlerden olmayıp, onlar gibi başka dirhemler olursa; bu kitabet caiz olur. O şart ise boştur.
Bir adam, cariyesini, kendisi veya bu câriye muhayyer olmak kaydıyla mükâtebe etse, bu akid caizdir.
Şayet, bu câriye doğum yaparsa, çocuk da annesiyle birlikte mükâtebe olur.
Erkek muhayyer iken; veya kadın, muhayyere iken ölürse, satışta olduğu gibi ölenin muhayyerliği düşer.
Çocuğa gelince, eğer efendi muhayyerliği sırasında onun yarısını azâd eylemişse, bu durumda, onunla ilgili kitabet feshedilmiş olur. Tamamını azâd eylemiş gibi, kitabet feshedilince de İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre onun yarı kıymeti vardır.
Efendisi çocuğu azâd ederse, bu hâl de, kadının kitabetini fesheder.
Şayet muhayyerlik kadında ise, efendisinin azâd etmesiyle, çocuk ıtk edilmiş olur. O yüzden de kadının kitabet bedelinden bir şey nok-sanlanmaz. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, cariyesini üç gün muhayyer kalmak üzere mükâtebe ettiğinde, bu câriye bir çocuk doğurur ve efendisi onu satar veya bağış yapar yahut azâd ederse, bu caizdir. Tasarrufâtı da caizdir. Ancak, bu durumlarda kadının kitabeti bâtıl ( = geçersiz) olur. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir.
Bir harbî, dâr-i harb'de kölesini mükâtep ettikten sonra, her ikisi de müslüman olurlar veya birisi zimm? kalır ve bunlar güvenceli olarak çıkarlar; köle ise, bu durumda zinımînin elinde kalır ve mükâtebe olup olmadığı hususunda husûmete düşerlerse (= da'valaşırlarsa) dâr-i harb'de olduğu gibi azadı da, tedbîri de, mükâtebesi de bâtıl (= geçersiz) olur.
Bu, ikisinin beraberce, dâr-i İsâm'a çıkmaları hâlinde böyledir. Sâyet mükâtebe ettikten sonra, köle müslüman olarak dâr-i harb'-den çıkarsa, kitabet bâtıl; bu köle hür olur.
Bir müslüman tüccar, dâr-i harb'de, bir kölesini azâd eder; veya mükâtep kılar yahut müdebber ederse; bunlar istihsânen caizdir.
Keza, kâfir olan bör köleyi, bir tüccar, dâr-i İslâm'da satın alırsa, durum yine yukarıdaki gibidir.
Şayet köle kâfir olur; ve onu dâr-i harb'de, bir tüccar satın alıp mü-kâtep eder; o da kitabet bedelini öder ve azâd olur; sonra da, bu köle müslüman olursa icazet vardır. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, terzi veya boyacı olan kölesini, kendisinin yaptığı iş gibi iş yapan bör köle karşılığında mükâtep ederse; kıyâsda bu kitabet sahih olmaz. İstihsân da ise sahih olur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, cariyesini fâsid bir mükâtebe ile mükâtebe ettiğinde, bu câriye bir çocuk doğurur; sonra da kitabet bedelini öder ve azâd edilirse; onunla birlikte çocuğu da azad edilmiş olur.
Şayet kitabet bedelini ödemeden önce ölürse; çocuğun annesinin hali hayatına müsteniden, istihsânen de kiyâsen de, bu çocuk hür olur. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, kölesini, bin dirhem olan borcunu ödemek üzere mükâtebe eylerse, bu kitabet caizdir,
Keza bir adam, kölesini, kendisine tazmin edeceği bir dirhemi, tazmin etmek üzere, mükâtep eylese, bu da caizdir. Ve bu istihsândır. Zehîyre'de de böyledir.
Bir adamın, borçlu bir cariyesi olur ve bir çocuk doğurur; mükâtebe bedelini de öder; sonra da bu kadının alacaklısı gelip, efendisinden, mükâtebe bedelini, alacağının yerine alır ve onun bir miktar daha alacağı kalırsa; bu alacağını, isterse o cariyeye, isterse çocuğa tazmin ettirir. Kıymetinden fazla birşey de alamaz. Şayet dilerse, alacağının tamamını cariyeye ödettirir; efendisine ödetmez.
Şayet bu cariye kitabet bedelini ödedikten sonra ölürse, o çocuk, alacaklıya, kıymetinin en azını öder. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, kölesini şehirden çıkmamak şartıyla mükâtep ederse; bur şart bâtıl; kitabet ise caizdir. Serahsî'nin MnhıytTnde de böyledir.
Bir adam, başkasını, kölesini azâd eylemeye veya mükâtep kılmaya vekil tayın eylese; bu vekâlet sahih olmaz. Cevâhirü'l-Fetâva'da da böyledir.
Bir adam, borçlu ve ticârete izinli iki kölesini mükâtep kıldığında onlardan birisi huzurda bulunmaz; sonra da alacaklılar gelirse; hazırda olanın tekrar köleliğe dönmesini isteyemezler. Ancak onlar, ondan alacaklarını almaya daha çok haklıdırlar. İsterlerse, kitabet bedelini alırlar ve onun kıymetini de efendisine tazmin etmezler. Mebsût'ta da böyledir.
Mürted bir kimse, bir kölesini mükâtep ettikten sonra dâr-i harbe iltihak eder; sonra da tekrar müslüman olarak geri dönerse; mükâte-bi hâkime çıkmış olması hâlinde kitabeti batıl olur ve tekrar köleliğe döner; değilse kitabeti devam eder. Mebsût'ta da böyledir.
Bir adam, cariyesini meyte (= ölü bir hayvan) karşılığında mükâtebe eder ve bu câriye bir çocuk doğurur; sonra da efendisi onun anasını azâd ederse; doğurduğu çocuk, onunla birlikte azâd olmuş olmaz.
Şu mes'ele, buna muhalifdir. Bir adam, bin dirhem karşılığında bir cariyesini faside olarak kitabete bağlar; bu kadın da bir çocuk doğurur; sonra da efendisi, bu kadını azâz ederse; çocuk da onunla birlikte azâd olmuş olur. Mebsût'ta da böyledir.
En doğrusunu bilen Allahu Teâlâ'dır. [10]
Konular
- Sarı Elbise
- Güzel Elbise Giymek
- Âlim Bir Gencin Yeri
- Kur'an Okuma Âdabı
- KİTÂBÜ'L-MÜKÂTEB
- 1- KİTABETİN MÂNÂSI, RÜKNÜ, ŞARTI VE HÜKMÜ
- Kitabetin Şerî Mânası:
- Kitabetin Rüknü:
- Kitabetin Şartları:
- Efendiye Râci Olan Şartlar:
- Mükâtebe Râcî Olan Şartlar:
- Kitabet Bedeli İle İlgili Şartlar:
- Rükne Râci Olan Şartlar.
- Kitabetin Hükmü
- Kitabetin Çeşitleri
- 2- FÂSİD OLAN KİTABET
- 3- MÜKÂTEBİN YAPMASI CAİZ OLAN VE CAİZ OLMAYAN İŞLER
- 4- MÜKÂTEBİN, BİR YAKIN AKRABASINI, CÂRİYE OLAN KARISINI VEYA BİR BAŞKASINI SATIN ALMASI
- 5- BİR MÜKÂTEBE'NİN EFENDİSİNDEN DOĞUM YAPMASI; BİR MÜKÂTEBE'NİN EFENDİSİNİN ÜMM-Ü VELEDİ VEYA MÜDEB
- 6- BAŞKA BİR KİMSENİN, BİR KÖLEYİ MÜKÂTEP YAPMASI
- 7- MÜŞTEREK BİR KÖLENİN KİTABETİ
- 8- MÜKÂTEBÎN ACZİ VE ÖLÜMÜ, EFENDİNİN ÖLÜMÜ, KÖLENİN EFENDİSİNE VEYA EFENDİNİN KÖLESİNE KARŞI SUÇ İŞ
- 9- KİTABETLE İLGİLİ ÇEŞİTLİ MESELELER
- KİTÂBÜ'L-MÜZÂRAA
- (ZİRAAT ORTAKLIĞI)
- 1- MÜZÂRAA'NIN (= ZİRAÎ ORTAKLIĞIN) MEŞRÜVETİ; MÂNÂSI, RÜKNÜ, CAİZ OLMASININ ŞARTLARI, HÜKMÜ VE MÂHİ
- Müzâraanın Mâhiyeti:
- Müzâraa'nın Rüknü:
- Müzâraanın Sıhhatinin Şartları:
- Ziraatçı İle İlgili Şartlar: