logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

Bu Konu İle İlgili Diğer Bazı Mes'eleler

Bir şahsın, iki veya daha fazla karısını bir evde toplaması caiz değildir. Ancak, kadınların, bu duruma, razı olmaları hâli müstes­nadır. Bu hüküm, kân - kocanın, bir bîri ile yalnız kalmalarının, gerek­liliğinden dolayıdır.

Kumaların (== bir şahsın nikâhı .altında bulunan kadınların), ken­di rızaları ile, bir evde toplanmaları da, mekruhtur.

Birinin yanında, diğerine, cima' yapmak hoş bir şey olmaz. Hatta ko­ca; bu durumda, cima' yapmak istediği 'halde, kadın, bu teklifi' kabul etmese; imtina etmesinden dolayı, cezalandırılmaz. Bu mes'elelerde, görüş ayrılığı yoktur.

Kocanın, hayız, nifas ve cünüplükten dolayı, gusletmesi için, ka­rısına baskı yapma hakkı vardır.

Ancak, kadın zimmî ise, kocası, onu, gusletmesi hususunda, zor­layamaz. 'Ancak, etek tıraşı ve temizlenip, koku sürünmesi hususunda zorlayabilir. Bahru'r - flâık'ta da böyledir.

Koca, karısının, kokusu kendisine hoş ge'Imiyen ve eziyet ve­ren şeyleri yemesini, yasaklayabilir.

Koca, karısının, İplik eğirmesini de yasaklayabilir.

Keza,'koca, kokusu, kendisine eziyet veren; yeşil kına ve benzeri gibi zînetleri de yasaklayabilir.

Koca; karısını, istediği zfneti, yerine getirmediği; — ş-er'an-—te­miz olduğu halde, dâvetine icabet etmediği; namaz kılmadığı ve nama­zın şartlarını yerine getirmediği için dövebilir. Fethu'l - Kadîr'de de böyledir

Bir sdamın, namaz kılmayan, 'bir kansı olsa: kocası. — mehri-nî ödemeye gücü yetmese bile—, onu.boşaya'bilir.

Kadının; kocasının izni olmadan, ilim    meclisine gitmeye, hakkı ur.

yoktur

Kadının, mühim bir mes:elesi varsa; bu mes'elenin hallini'biliyor­sa, kendisi, —çözümünü— söyler. Bilmiyorsa; bir âlime sorar ve cevabı, karısına getirir.

Kocası, bu mes'eleyi bilmez ve bilen birine de, sormazsa; bu du­rumda, kadının, çıkıp; o mes'eleyi sorarak öğrenme hakkı vardır.

Bir kadının, babası kötürüm olsa; kocası da, kadını, gidip, baba­sına bakmaktan, men etse; babası, müslüman da olsa; kâfir de olsa; kadın, kocesına karşı gelerek, gidip; ona bakabilir

Bir şahsın, — kocası olmayan — genç bir anası olsa; bu oğu!, anasının, düğün yemeğine veya bir musîbet yerine gitmesine, mani olamaz.

Ancak, Oğul; anasının, 'bir kötülük için gittiğini, iyice bilirse; bu durumda, hâkime müracaat edilir. Eğer, hakim; oğlana, anasını men etmesini, emrederse; bu durumda, oğlu; anasını, bu gibi yerlere git­mekten, men edebilir. Kâfî'de de böyledir.

Bir kimse; Kûfe'de, dört kadın nikâhlasa; sonra da, bunlar­dan birini, — boşadığım— açıklamaksızm boşasa, bilâhare, —önce­ki — kadınlardan birini daha boşasa ve Tâif'te (bir kadın daha nikahla­dıktan sonra; bu şahıs, bu kadınlardan ihiç birine cima' etmeden ölse; bu durumda, Tâif ii kadına tam fnetıir; Mekke'M kadına, mehrin, sekiz­de yedisi; Küfe'li olanlara ise, möhrin sekizde biri verilir, '^ûfe'li ka­dınlar; bu sekizde feir metin, aralarında, müsâvî olarak, taksim eder­ler.

Bir kimse; bir akidle, bir kadın; başka bir akidle iki kadın ve başka bir akidle ds üç kadın aldığı halde; bu akidlerin, 'hangisinin önce yapıldığını bilmese; tek başına, nikahlanmış bulunan kadının nikâhı, yakîn sebebi ile sahihtir. Üç kadının mı, iki kadının mı, nikâhlarının önce akdedildiği hususunda, kocanın sözüne itibar edilir. Serahsî'nin Muhıyt'inde de böyledir.

Bir kimse; farkında olmadan ve öncelik sıralarını da bilme­den, ayrı ayrı sözleşmelerle, bir ana ile, onun iki kızını nikahlamış; hiç bir açıklama yapmadan ve hiç biri ile «imâ' etmeden ölmüş olsa; bu durumda, kadınların üçüne birden, müştereken, tam bir mehir verilir. — Bu adamın, başka karısı yoksa — bu kadınlar; bu satışın, karılarına isabet eden mirasın tamamını lalırlar. Bu hususta, ihtilâf yoktur. Ancak, bu malın, bu kadınlar arasında, nasıl taksim edileceği 'hususunda ih­tilâf edilmiştir.
İmâm-s A'zam [R.A.)'a göre; anaya, mehrin de, mirasın da yansı verilir.

İmâmeyn'e göre, bunlar; bu kadınlar arasında, üçe bölünerek tak­sim edilir.

Şayet, anayı ayrı; iki kızı ayrı, nikâh etmiş olsaydı; bil - ittifak, bunların hepsi, ananın olurdu.

Şayet, bu kimse; bir kadın ile, onun kızını ve anasını veya bir Jw dm ile onun anasını ve anasının kız kardeşini nikahlamış olursa; me-hir ve mîras. aralarında, bil - ittifak, üçte bir oranındaki hisseler halin­de, taksim edilir. Sahih olan, budur. Fethu'l - Kadîr'de de 'böyledir

Bir kimse; bir akidie üç kadın; 'bir akidle, bir kadın ve yine, bir akîdie t>ir kadın nikâhlasa; fakat, bu akidlerden hangisinin önce yapıldığını bilmese; üç kadına, bir mehir ve bir mehrin yarısı; yalnız kadınlar için de, yine, bir buçuk mehir verilir.

Keza, bir kimse, bir akidle, bir; bir akidld, iki; bir akidle, üç; bir akidie de, dört kadın nikâhkladıktan sonra; hangi akdin, önce ya­pıldığı bilinmeden, ölse; bunların hepsi için, üç mehir ve buna ilâve olarak da, yarım mehir verilir.

Bu nısıf (= yarım) mehrin, dörtte üçü, dört kadına; dörtte biri ise, üç kadına verilir.

Mehirierden, biri; dört kadına, iki südüs ve bir nısıf  üç kadına da, İki südü ve bir nısıf iki kadına da, bîr südüs şeklinde taksim edilir.

Kalan iki, mehir ise; üçe bölünür ve her gruba, biri verilir.

Dört kadının, hissesine düşen de, aralarında eşit olarak taksim edilir.

Tek kadın, bu dört kadına isabet edene, sıkıntı olmaz. Fakat, üç ka­dının hissesine, isabet edenin, sekizde birini) alır. Geride kalanı ise, bunlar aralarında eşit olarak, paylaşırlar.

İki kadına, isabet eden mehrin, altıda birini, bu tek kadın alır. Ka­lan kısmı ise, iki kadın, aralarında, eşit olarak taksim eder. Bu, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavline göredir,
İmâm Muhammed [R.A.)'e göre; dört kadına bir mehir ve bir meh­rin üçte biri verilir.

Üç kadına, bir mehir verilir.

İki kadına ise, bir mehrin üçte ikisi verilir.
Bir kimse; bir akidle, dört kadın; bir akidle d-e, üç kadın nikâhlayıp; bunlardan birini boşadiktan sonra, öise; bu kadınların hepsine bir­den, üç mehir verilir. Mebsût Şerhi'nde de böyledir. [80]
[1] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/255.
[2] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/255.
[3] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/255.
[4] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/255-264.
[5] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/264-265.
[6] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/266.
[7] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/266-273.
[8] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/274.
[9] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/274-275.
[10] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/275-281.
[11] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/281-285.
[12] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/285.
[13] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/285-286.
[14] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/286-287.
[15] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/287-292.
[16] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/293-294.
[17] İstibra Nikâhla  alman bir dulun  gebe olmadığına kanaat getirmek için bir hayız görünceye kadar ona yaklaşmaktan çekinme.
[18] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/294-297.
[19] Mülk-i  yemin:   Bir  kimsenin,  mülkiyeti  altında  bulunan  câriye veya köle.
[20] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/297-300.
[21] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/300-301.
[22] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/302.
[23] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/302-304.
[24] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/305.
[25] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/305-306.
[26] Mevle'i - müvâîât:   Akitte  tesis   edilmiş   velayet (— Velilik)   Bu  husus, umumiyetle nesebi gayri sahih olanlar için söz konusudur.
[27] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/306-307.
[28] Mültekıt:   Babası, anası meçhul; sokakta bulunmug.
[29] Ğaybet-i münkatıa =   Sürekli olan, sonu gelmeyen bir şekilde, kayıp ol­ma hâli.
[30] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/307-315.
[31] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/315-3225.
[32] Bu babda, bahsi geçen .küfüv  (= denklik), sadece, nikah konusunda geçerli olan bir denkliktir. Konunun dikkatle incelenmesi ve değerlen­dirilmenin, sadece, bu açıdan yapılması gerekmektedir. (İ.K.)
[33] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/326.
[34] Burada nesebten maksat, nesil, soy demektir. Denklik konusu anlatı­lırken, «şu, şuna denktir.» veya «denk değildir.» şeklindeki hükümler, özellikle ve sadece, nikAh konusu ile ilgilidir. Yoksa, bir soyun diğer bir soydan üstün  veya aşağı olduğu hükmünü vermek için değildir. Malumdur ki, fslâmda, üstünlük ölçüsü, ancak takvadır. Allah indin­de, en mükerrem olan, en auttaki olandır. Peygamber (S.A.V.1 Efen­dimizin,  Veda Hutbelerinde,   beyan   buyurdukları gibi: Arabın,  arap olmayana; arap olmayanın da, araba bir üstünlüğü yoktur; üstünlük takvadadır. (İ.K)
[35] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/326-327.
[36] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/327-328.
[37] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/328-329.
[38] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/329-330.
[39] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/330-331.
[40] Bununla beraber, bu hususta sabit ve devamlı bir kaide tayin etmek kabil değildir. Çünkü: San'atîaraı ve geçim vasıtalarının değeri, zama­na ve mekâna göre değişir. Bir memlekette veya bir asırda, makbul olmayan, san'atlardan, sayılan bir meslek, başka bir memlekette veya başka bir asırda, makbul ve üstün san'atlardan sayılabilir. Bunun, ter­sinin vuku bulmsı da mümkündür. Bundan dolayıdır ki, bu hususta örf ve teamül ile, zamanın telakkilerini de nazar-ı  dikkate, almak lâzun gelir.
[41] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/331-332.
[42] Bu ve benzeri  cümlelerde geçen «zamanımız»  İfadesi ile, bu esefin te'lif edildiği hicrî il. asır kasdediîmektedir.
[43] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/332-340.
[44] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/341-2595.
[45] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/359-260.
[46] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/362-3668.
[47] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/366-368.
[48] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/368-375.
[49] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/375-376.
[50] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/377-382.
[51] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/382.
[52] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/382.
[53] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/382-383.
[54] Kür: Irak bölgesinde kullanılan ve  takriben    altı eşek yükü kadar (veya 70048 dirhem civarında) bir ölçü birimi.
[55] Rıtıl: Bir okkanın üçte birine muâdil, eski bir mâl ölçeği 330 dirhemlü ntla rıtl-ı IrâJd: ntl-j Bağdadî; 195 dirheralik rıtla da, ntl-ı hlcâzi denir.
[56] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/383-387.
[57] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/388-392.
[58] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/392-400.
[59] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/400-401.
[60] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/401-402.
[61] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/402-404.
[62] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/404-411.
[63] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/411-422.
[64] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/422-430.
[65] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/430-433.
[66] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/433-434.
[67] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/434-438.
[68] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/438-442.
[69] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/443-446.
[70] Bütün fıkıh kitaplarında geçen ,bu ve benzeri hükümler, umumiyetle, İhtilaflı konulardır. Bu şekilde söyleyenler olduğu gibi, aksini iddia edenler de vardır. Bundan dolayı, bu gibi hükümlerde, ulu-orta amel etmeye kalkılmamalıdır. Bu gibi mes'eleler, daha geniş araştırma gerek­tiren konulardır. (İ.K.)
[71] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/447-457.
[72] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/457-462.
[73] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/463.
[74] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/463.
[75] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/463-464.
[76] Müste'men:  Eman  verilmiş; kendisine zarar  verilmeyeceği hususunda, teahhütte bulunulmuş; izin verilmiş kimse
[77] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/464-473.
[78] Kasm : Birden fazla kadınla evii bulunan, bir kocanın; gücünün yet­tiği hususlarda sohbet ve yoldaşlık etmek için, yanlarında gscejemek ko­nusunda, hanımlar! arasında adalet ve eşitliği gözetmesi demektir. (Î.K.)
[79] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/474-477.
[80] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 2/477-481.
Anasayfaya dön Kapak Sayfası
Sadakat.Net © İslami web hizmetleri