8- FÂSİD NİKÂHLARLA İLGİLİ HÜKÜMLER
Fâsld nikâh vuku bulunca, hakim, karı - kocayı birbirinden ayırır.
Bu durumda koca, kadına cima' etmemişse; bu kadına mehir gerekmediği gibi, iddet de beklemez.
Şayet, koca, cima etmişse; kadına, mehr-i müsemmânm en azı verilir.
Kadının, mehr-I müsemması yoksa; mehr-i misli verilir ve bu durumda kadın, iddet bekler.
Ön taraftan cima' edilmiş olmasına itibar edilir.
Aralarında, ayrılık başladığı andan itibaren, İddet geçerlidir Bh. İmamlarımızın üçünün de kavlidir. Muhıyt'te de böyledir.
Mecnûu'n - Nevâzil'de : «Fâsid nikâhta,'mütâreke (= eşlerin birbirini terkedip aynlmaları( talâk sayılmaz. Bununla, talâkın adetleri de azalmaz.» denilmiştir. Hulâsa" d a da böyledir.
Fâsid nikâhta, mütâreke; cimâ'dan sonra ancak, İki taraftan birinin, diğerine : «Seni terk ettim.»; «Senin yolunu boşalttım.» demesi ile meydana gelir.
Sadece, nikâhı inkâr etmekle, mütareke vücûda gelmiş olmaz. Ancak, koca, nikâhı inkâr «der ve karısına : *Git, evlen.» derse, mütâreke tahakkuk eder.
Fâsid nikâhta, cimâ'dan sonra, taraflardan birinin, diğerinin yanına gelmemesi ile de, mütâreke hasıl olmaz..
Muhıyt Sahibi: «Cimâ'dan öncede, iki taraftan biri, diğerine, onu terk ettiğini ifade edecek bir söz söylemedikçe mütareke hasıl olmaz.» demiştir.
Clmâ'dan önce, eşler, gıyaplarında, birbirlerinin nikâhların! feshedebilirler. Ancak, cimâ'dan sonra, 'bu fesli işlemi, eşler bir araya gelmeden yapılamaz. Kerderî'nln Vecîzi'nde de'böyledir.
Beraber crlunutan son vakti bilmek, mütarekenin başlamasının şartıdır. Sahih oian budur. Bu vakit bilinmeden, iddet sona ermez. Gunye'de de böyledir,
Aslında, mütârekeyi bitmek, talâkta şart olmadığı gibi: talâktan sonraki iddette de şart değildir.
Fâsid nikâhta, ö!üm iddeti olmadığı gibi nafaka da yoktur. Hatta, bu durumda, tarafların nafaka üzerinde sulh olmnian da. caiz değildir. Kerderî'nin Vecîzi'nde de böyledir
Fâsid nikâhta, çocuğun nesebi, doğduğu ^mseye nisbet edilir.
İmâm Muhsmmed ERjAJ'e göre- bu durumda, nesebin tesbitinde. clmâ' vaktine itibar olunur. Fetvada bunun üzerinedir. Ebu*l - leys deT böyle demiştir. Tebyîn'de de böyledir.
Fâsid nikâhta, halvet-i sahih:;, şp^vetle öpmek, ve okşamak gfbi fiiller tekarrüp" f= yaklaşma) hükmünde delildir. Meselâ; «Bir kimse, şehvetle okşamış olduğu bir kadının, kızım nikâhlasa: fki hu nikâh fâsid bir nihâktır} fakat, cima' etmeden bu kırı terk etmiş olsa; bilâhare, !bu kızın anasın», nlkâhltyabil'r. Huİâsa'da d!s böy-edir.
Hür olan bir kimsenin, karısının satın alınıp nikâhlanması, fâsid bir nikâh olur. İzinli köîenin karısının, satın alınması ise, bunun hilâfınadir. Sirâciyye'de de böyledir,
Fâsid nikâhta, cima' yapmış olmaktan doiöy! muhsan { = Sa^ hlh nikâhla evli olan) olunmaz. Fakat, bu kimse, ayrıldıktan sonra, cima' ederse, kendisine had tatbik edilir. MiVâcü'd - Dirâys'de de böyledir.
Bir kimse, fâsid bir nikâhla, bir kadını nikahlayıp, onunla halvette kaldıktan sonra, kadın çocuk doğurur; fakat koca; ona cima' etmediğini iddia ederse; bu mes'ele hakkında İmâm Ebû Yûsuf (B.A.)'tar» iki rivayet gelmiştir;
Birinci rivâyei: Çocuğun nesebi sabit olur. Kadının, möhrinin ödenmesi ve iddet'beklemesi gerekir.
İkinci rivayet: Çocuğun nesebi sabit olmaz. Kadına ise, İddet ve mehir gerekmez.
Şayet, bunisr halvette kalmamışiarsa; çocuk kesinlikle o adama, nisbet edilmez. Muhıyt'ta da böyledir.
Kocası kaybolan veya kocasının ölüm haberi gelen veya ko-casından boşandığını iddia eden bir kadın, iddet 'bekledikten sonra, başka bir koca İle nikâhlansa; veyahut da, esir düşen 'bîr kadını, bir harbî nikahlamış olsa ve bu kadınlar da ikinci kocalarından, bu kocalarının cirnâ' ettiği andan itibaren, altı ay dolmadan çocuk doğur-salar, İmâm-i A'zam (R.A.)'a göre, bu çocukların nesebi, kadınların iik kocalarından sabit olur. Ancak, bunun için de, bu kadınların, ilk kocalarından ayrılmalarından itibaren, iki seneden fazla bir zamanın geçmemiş olması şarttır.
Birinci ve ikinci koca. bu durumu kabul etseler de, etmeseler de, hüküm aynıdır
Bu durumda, İkinci koca; bu çocuklara zekâtını verebilir ve bu çocukların, o adamla ilgili şahitlikleri kabul edilir. Kerderî'nin Vecîzi'nde de böyledir.
O Abdü'I - kerim el - Cürcânî'den gelen diğer bir rivayette ise, İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.): «Bu çocuklar, İkinci kocanındır.» buyurmuştur. O, bilâhare, bu kavli ihtiyar etmiştir. Fetva da bu kavil üzeredir. Tecnîs'de de böyledir.
Fetâvâyi Kâdîhân'da ve Sirâciyye'de de böyledir. Sadru'ş - Şehîd
de, bununla fetva vermiştir.
İmâm Zâhîru'd-Dîn ise; «Çocuklar, önceki kocanın nesebinden olurlar. Çünkü, nas ile sahih firaş (*) sahibi olan, bu ilk kocadır.» demiştir.
Şayet önceki koca meydana çıkarsa; mes'ele, hâli üzeredir; yani, çocuk önceki kocanındır. Kerderî'nin Vecîzi'nde de böyledir.
Sahih firaş: Bir kimsenin nikâhı veya mülkiyeti altında bulunan bir kadınla, yatağım paylaşması.
Sîr kimsenin nikâhladığf bir kadın, hifkatl belirmiş (uzuvları teşekkül etmiş) bir cenin düşürürse, bakılır: Eğer nıkâhlandığı günden itibaren, tam dört ay geçtikten sonra düşürmüşse, bu nikâh caiz (ve çocuğun nesebi sahih) olur
Ancak, dört ay tamamlanmadan düşürmüş olursa, noksanlık bir gün bile olsa, fau nikâ'h caiz olmadığı gibi, çocuğun nesebi de sahih olmaz. (Çünkü, bu durumda, kadının nikâh akdinden önce, hamile olduğu anlaşılmaktadır.)
Boşanmış bulunan bir kadın, n-îJcâhlandığj zaman : «Ben îd-detliylm.» derse; bakılır: Eğer boşanması ile bu ikinci nikâhı arasındaki müddet iki aydan az ise; bu kadına inanılır ve bu nikâh, fâsid olur. Şayet bu süre, tam iki ay veya iki aydan fazla ise; bu durumda, kadına inanılma ve nikâh sahih olur. Hulâsa'da da böyledir. [69]
Bu durumda koca, kadına cima' etmemişse; bu kadına mehir gerekmediği gibi, iddet de beklemez.
Şayet, koca, cima etmişse; kadına, mehr-i müsemmânm en azı verilir.
Kadının, mehr-I müsemması yoksa; mehr-i misli verilir ve bu durumda kadın, iddet bekler.
Ön taraftan cima' edilmiş olmasına itibar edilir.
Aralarında, ayrılık başladığı andan itibaren, İddet geçerlidir Bh. İmamlarımızın üçünün de kavlidir. Muhıyt'te de böyledir.
Mecnûu'n - Nevâzil'de : «Fâsid nikâhta,'mütâreke (= eşlerin birbirini terkedip aynlmaları( talâk sayılmaz. Bununla, talâkın adetleri de azalmaz.» denilmiştir. Hulâsa" d a da böyledir.
Fâsid nikâhta, mütâreke; cimâ'dan sonra ancak, İki taraftan birinin, diğerine : «Seni terk ettim.»; «Senin yolunu boşalttım.» demesi ile meydana gelir.
Sadece, nikâhı inkâr etmekle, mütareke vücûda gelmiş olmaz. Ancak, koca, nikâhı inkâr «der ve karısına : *Git, evlen.» derse, mütâreke tahakkuk eder.
Fâsid nikâhta, cimâ'dan sonra, taraflardan birinin, diğerinin yanına gelmemesi ile de, mütâreke hasıl olmaz..
Muhıyt Sahibi: «Cimâ'dan öncede, iki taraftan biri, diğerine, onu terk ettiğini ifade edecek bir söz söylemedikçe mütareke hasıl olmaz.» demiştir.
Clmâ'dan önce, eşler, gıyaplarında, birbirlerinin nikâhların! feshedebilirler. Ancak, cimâ'dan sonra, 'bu fesli işlemi, eşler bir araya gelmeden yapılamaz. Kerderî'nln Vecîzi'nde de'böyledir.
Beraber crlunutan son vakti bilmek, mütarekenin başlamasının şartıdır. Sahih oian budur. Bu vakit bilinmeden, iddet sona ermez. Gunye'de de böyledir,
Aslında, mütârekeyi bitmek, talâkta şart olmadığı gibi: talâktan sonraki iddette de şart değildir.
Fâsid nikâhta, ö!üm iddeti olmadığı gibi nafaka da yoktur. Hatta, bu durumda, tarafların nafaka üzerinde sulh olmnian da. caiz değildir. Kerderî'nin Vecîzi'nde de böyledir
Fâsid nikâhta, çocuğun nesebi, doğduğu ^mseye nisbet edilir.
İmâm Muhsmmed ERjAJ'e göre- bu durumda, nesebin tesbitinde. clmâ' vaktine itibar olunur. Fetvada bunun üzerinedir. Ebu*l - leys deT böyle demiştir. Tebyîn'de de böyledir.
Fâsid nikâhta, halvet-i sahih:;, şp^vetle öpmek, ve okşamak gfbi fiiller tekarrüp" f= yaklaşma) hükmünde delildir. Meselâ; «Bir kimse, şehvetle okşamış olduğu bir kadının, kızım nikâhlasa: fki hu nikâh fâsid bir nihâktır} fakat, cima' etmeden bu kırı terk etmiş olsa; bilâhare, !bu kızın anasın», nlkâhltyabil'r. Huİâsa'da d!s böy-edir.
Hür olan bir kimsenin, karısının satın alınıp nikâhlanması, fâsid bir nikâh olur. İzinli köîenin karısının, satın alınması ise, bunun hilâfınadir. Sirâciyye'de de böyledir,
Fâsid nikâhta, cima' yapmış olmaktan doiöy! muhsan { = Sa^ hlh nikâhla evli olan) olunmaz. Fakat, bu kimse, ayrıldıktan sonra, cima' ederse, kendisine had tatbik edilir. MiVâcü'd - Dirâys'de de böyledir.
Bir kimse, fâsid bir nikâhla, bir kadını nikahlayıp, onunla halvette kaldıktan sonra, kadın çocuk doğurur; fakat koca; ona cima' etmediğini iddia ederse; bu mes'ele hakkında İmâm Ebû Yûsuf (B.A.)'tar» iki rivayet gelmiştir;
Birinci rivâyei: Çocuğun nesebi sabit olur. Kadının, möhrinin ödenmesi ve iddet'beklemesi gerekir.
İkinci rivayet: Çocuğun nesebi sabit olmaz. Kadına ise, İddet ve mehir gerekmez.
Şayet, bunisr halvette kalmamışiarsa; çocuk kesinlikle o adama, nisbet edilmez. Muhıyt'ta da böyledir.
Kocası kaybolan veya kocasının ölüm haberi gelen veya ko-casından boşandığını iddia eden bir kadın, iddet 'bekledikten sonra, başka bir koca İle nikâhlansa; veyahut da, esir düşen 'bîr kadını, bir harbî nikahlamış olsa ve bu kadınlar da ikinci kocalarından, bu kocalarının cirnâ' ettiği andan itibaren, altı ay dolmadan çocuk doğur-salar, İmâm-i A'zam (R.A.)'a göre, bu çocukların nesebi, kadınların iik kocalarından sabit olur. Ancak, bunun için de, bu kadınların, ilk kocalarından ayrılmalarından itibaren, iki seneden fazla bir zamanın geçmemiş olması şarttır.
Birinci ve ikinci koca. bu durumu kabul etseler de, etmeseler de, hüküm aynıdır
Bu durumda, İkinci koca; bu çocuklara zekâtını verebilir ve bu çocukların, o adamla ilgili şahitlikleri kabul edilir. Kerderî'nin Vecîzi'nde de böyledir.
O Abdü'I - kerim el - Cürcânî'den gelen diğer bir rivayette ise, İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.): «Bu çocuklar, İkinci kocanındır.» buyurmuştur. O, bilâhare, bu kavli ihtiyar etmiştir. Fetva da bu kavil üzeredir. Tecnîs'de de böyledir.
Fetâvâyi Kâdîhân'da ve Sirâciyye'de de böyledir. Sadru'ş - Şehîd
de, bununla fetva vermiştir.
İmâm Zâhîru'd-Dîn ise; «Çocuklar, önceki kocanın nesebinden olurlar. Çünkü, nas ile sahih firaş (*) sahibi olan, bu ilk kocadır.» demiştir.
Şayet önceki koca meydana çıkarsa; mes'ele, hâli üzeredir; yani, çocuk önceki kocanındır. Kerderî'nin Vecîzi'nde de böyledir.
Sahih firaş: Bir kimsenin nikâhı veya mülkiyeti altında bulunan bir kadınla, yatağım paylaşması.
Sîr kimsenin nikâhladığf bir kadın, hifkatl belirmiş (uzuvları teşekkül etmiş) bir cenin düşürürse, bakılır: Eğer nıkâhlandığı günden itibaren, tam dört ay geçtikten sonra düşürmüşse, bu nikâh caiz (ve çocuğun nesebi sahih) olur
Ancak, dört ay tamamlanmadan düşürmüş olursa, noksanlık bir gün bile olsa, fau nikâ'h caiz olmadığı gibi, çocuğun nesebi de sahih olmaz. (Çünkü, bu durumda, kadının nikâh akdinden önce, hamile olduğu anlaşılmaktadır.)
Boşanmış bulunan bir kadın, n-îJcâhlandığj zaman : «Ben îd-detliylm.» derse; bakılır: Eğer boşanması ile bu ikinci nikâhı arasındaki müddet iki aydan az ise; bu kadına inanılır ve bu nikâh, fâsid olur. Şayet bu süre, tam iki ay veya iki aydan fazla ise; bu durumda, kadına inanılma ve nikâh sahih olur. Hulâsa'da da böyledir. [69]
Konular
- Cinsi De, Vasfı Da Bilinmeyen Mehir :
- Cinsi Bilinen Fakat Mehri Bilinmeyen Mehir:
- Cinsi De, Vasfı Da Bilinen Mehir :
- 6- Müsemmâda İhtilâf Bulunan Mehir
- 7- Mehrin Fazlalaştırılması Veya Noksanlaşt1rılması
- 8- Mehrin Duyurulması
- 9- Mehrin Helak Olmasi
- 10- Mehrin Hibe Edilmesi
- 11- Mehirden Dolayı, Kadının Nefsini Kocasına Yasaklaması Ve Mehrin Geriye Bırakılması
- 12- Karı -Kocanın Mehir Hususundaki İhtilafları
- 13- Mehrin Tekrarlanması
- 14- Mehrin Ödenmesi
- 15- Zımmi Ve Harbînin Mehri
- 16- Kızın Çehizi
- 17- Ev Eşyası Hakkında Karı - Kocanın İhtilâfları
- 8- FÂSİD NİKÂHLARLA İLGİLİ HÜKÜMLER
- 9- KÖLELERİN NİKÂHI
- Hıyar-ı Itk
- 10- KÂFİRLERİN NİKÂHI
- 1- Şahitsiz Nikah :
- 2- Başkanın İddetlisini Nikahlamak:
- 3- Mahrem Olanların Nikâhı :
- 11- KASM [78] ÎLE İLGİLİ MES'ELELER
- Bu Konu İle İlgili Diğer Bazı Mes'eleler
- KİTÂBÜ İHYÂİ'L-MEVÂT
- (ÖLÜ ARAZİNİN İHYÂSI)
- 1- ARZ-I MEVÂTIN MÂNASI; ARZI MEVAT DA HÜKÜMDARIN TASARRUFA YETKİLİ OLUP OLMADIĞI; ARZI MEVÂTİN MÜLK
- Arz-ı Mevât:
- Arz-ı Mevâîtn Hükmü:
- 2- KANAL KAZMAK VE MEVCUT BİR KANALİ TAMİR ETMEK