logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

Hıyar-ı Itk

Azâd edilmiş bulunanların, nikâh'hususundaki muhayyerlikleri hususunda şu kaviller vardır ;
1- Hıyâr-ı ıtk [= hürriyetine kavuşmuş oîmaktan, dolayı —Ön­ceki nikâhını, devam ettirip ettirmeme hususundaki muhayyerlik) er­keğe değil, kadına ait bir muhayyerliktir.
2- Azâd edilen bir cariyenin, hıyâr-ı itki, susması Üe geçersiz olmaz. Bu muhayyerlik, ancak, bu cariyenin, nikâhı ihtiyar ettiğine de­lâlet eden bir sözü veya davranışı ile bâtH olur.
3- Bu cariyenin, muhayyerlik hakkı, — nikâhı ve muhayyer bu­lunduğunu bilmesine rağmen— azâd edildiği meclisten, —bu husus­ta bir şey yapmadan— kalkıp gitmesi ile de batıl {—geçersiz) olur,
4- Azâd edilmiş bulunan bu cariyenin, muhayyer olduğunu bil­memesi, bir Özürdür.

Azâd olduğunu bilen, fakat —nikâh hususunda— muhayyer ol­duğunu bilmeyen cariyenin, hıyâr-ı itki, 'bu durumda azâd edildiği mec­listen kalkıp gitmiş olsa 'bile, geçersiz olmaz.
5- Hıyâr-ı ıtk hakkına sahip olan bir câriye, azâd olununca, ha­kimin hükmüne muhtaç olmaksızın, nikâhını  feshedebilir.  Muhıyt'te de böyledir.

Bir köle, efendisinin izni olmadan, evlendikten sonra, azââ edilmiş olsa; nikâhı sahih olur. Bu kölenin, muhayyerlik hakkı yoktur.

KezS, efendisi bu köleyi satsa; satın alan kfmse de, bu nikâha izin vermiş bulunsa; nikâh sahih olur.

Kölem'n ölümünden sonra, vârisleri bu nikâha izin vermiş olsalar; yine bu nikâh sahih olur. Sirâcü'I Vehhâc'da da böyledir,

Efendisinin izni olmadan evlenen bir cariyeye, efendisi tara­fından sonradan İzin verilirse; bu cariyenin metin, efendisine ait olur.

Efendi, bundan sonra, bu cariyeyi, azâd etsin veya etmesin; ca­riyeye, azâd edilmeden önce veya azâd edildikten sonra, cima' rHü-miş olsun, bu hüküm değişmez.

Ancak, efendi bu câriyenintevlenmesine izin vermeden önce, onu azâd ederse, nikâh —yine— caiz olur. Bu durumda, biı kadının mu­hayyerlik hakkı olmaz.

Mehir hususunda ise, bakılır; şayet, kocası, azâd edilmeden önce, ona cima' etmişse, mehir efendiye ait olur. Fakat, cima' etmemişse, mehir, bu 'kadının olur,

Bu hükümler, câriye büyük f= bulûğa ermiş) olduğu zaman ge­çerlidir.

Fakat, efendisi tarafından azâd edilen bu câriye küçük (= bulûğa ermemiş) is-e, bize göre, —nikâhı hususunda— efendisinin iznine bağlı olarak beklenir; bu izin çıkarsa, nikâh caiz olur.

Bu durumda, câriye bulûğa eriştiği zaman muhayyerdir.

Fakat, bu cariyenin nikâhlanmasına İzin veren kimse, onun baba­sı veya dedesi ise, bu durumdaki cariyenin, muhayyerliği yoktur. Ta-hâvî Şerhi'nde de böyledir.

Mehr-İ misli yüz dirhem olan, bir câriye, bin dirhem mehlrte ve efendisinin izni olmadan evlenmiş bulunur ve kocast ona cima' et­tikten sonra, efendisi evlenmesine izin vermiş olursa; bundan sonra, efendisi 'bu cariyeyi azâd etse —bile —- mehir efendisinin olur.

Eğer, —azâd edilene kadar— cima' edilmemişse, hu durumda mehir, kadının olur. Sirâcü'I - Vehhâc'da da böyledir.

Müdebbere olan bir kadın, nikahlandıktan sonra, efendisi öl­müş olsa; eğer, bu müdefoibere (nin değeri, ölen efendisinin) malının üçte birinden (az) ise; bu kadının nikâhı caiz ulur.
Eğer, bu müdebberenin değeri, ölen kimsenin malının üçte birin­den fazla ise, bu durumda; !bu müdelbberenin nikâhı caiz olmaz, (mâm Ebû Hanîfe [R.A.)'ye göre, bu hususta, kadına serbestlik verilinceye kadar, hüküm böyledir. İmâmeyn'e göre ise, bu kadının nikâhı caizdir. Zahîriyye'de de böyledir.
Ümmü veied olan bir câriye, efendisinin izni olmadan evlen­miş ve bilâhare de, efendisi tarafından azâd edilmiş olsa veya efendisi ölmüş 'bulunsa; 'bu durumda, kocası, azâd edilmed-en önce cima1 etme­mişse, nikâh caiz olmaz. Cima' yapmışsa, nikâh câizolurJHulâsa'da da böyledir.

Harbî bir kadın, nikahlandıktan sonra, esir alınıp azâd edi'Ise; Veya, müslüman bir kadın, nikahlandıktan sonra, kocası ile bir­likte irtidad edip, dâr-ı harbe gittikten sonra, esir alınıp azâd edllseler İmâm Ebû Yûsuf (R-A.î'a göre, bu kadınlar, muhayyerlik hakkına sahiptirler.

İmâm Muhammed (R.A.)'e göre İse, bu kadınlar için, hıyâr-t ıtk (= hürriyetine kavuşmuş olmasından dolayı muhayyerlik) yoktur.
imâm Ebû Yûsuf {'R.A.)0: «'Bu kadınlar için, tekrar tekrar, hıyâr-ı itkin sabit olması caizdir.» buyurmuştur. Meselâ : Bu durumdaki "bîr kadın, azâd edildikten sonra, kocasını ihtiyar etti; sonra tekrar İrtidat edip, esir alındılar ve tekrar azâd edildiler; bu durumda, bu kadının yine muhayyerlik hakkı vardır.

İmâm Muhammed (FLA.) işe : «Bu muhayyerlik hakkı, bir defa'-dır.» buyurmuştur.

Azâd edilen, kadın, cimâ'dan önce muhayyer kalırsa, ona, mehir — verilmesi—gerekmez.

Bu kadın, şayet, cimâ'dan sonra, muhayyer kalırsa, mehr-I mö-semmâsi efendisine ait olur.

Şayet, bu kadın, kocasını ihtiyar etmiş olursa; o cima' etse d-e, etmese de, mehr-i mösemmâsı, efendisine ait olur. Muhıyt'te de böy­ledir.

Bir cariyeyi, fuzûlî (— vekâlet gibi bir sebepten dolayı yet­kisi bulunmayan) bir kimse, azâd etmiş ve s-onra da evlendirmiş bu­lunsa; mehrini ise, —cariyenin—- efendisine verse; bunu müteakip, efendisi de, bu cariyeyi azâd etse; bu durumda, kadının hürriyeti def nikâhı da geçerlidir.

Kadın ise, efendisinden, mehrini geri isteme hakkına sahiptir.

Şayet bu Cariyeyi, o fuzûlî şa'hıs satmış ve müteakiben de evlen­dirmiş olsa; bu durumda da asıl efendi, 'bu satıma izin verse; satm alan kimse; bu cariyenin evlenmesi için, izin verip vermeme hakkı­na sa'hiptir. Dilerse —yapılmış olan— nikâhı fesheder. ltâbiyye*de de böyledir.

Müntekâ'da İbn-i Semâ?, İmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: «Bir köle, efendisinin izni olmadan, hür bir kadınla evlenip onunla cima' ettikten sonra; bu kadının iddeti için­de, bir câriye ile evlenmiş olsa; İmâ m-t A'zam (RiA.) göre, bu nikâhla. hür kadının nikâhı reddedilmiş olmaz.

İmâmeyn'e göre İse, bu cariyenin nikahlanmış olması, hür kadı­nın nikâhının reddi olur.

Bir köle, hür bir kadını nikahlayıp, onunla cima' ettikten sonra; o kadının kız kardeşini de nikahlamış olsa; bu nikâh, önceki nikâhı red­detmez.

Nevâdir'de, Bîşr bin Velîd, İmâm Ebû Yûsuf (RA.)'un şöyle bu­yurduğunu nakletmiştir: Bîr köle, kendi efendisinin izni olmadan, bir kimsenin izni ile öhun cariyesini nikahladıktan sonra : «Onun nikâhı­na, ihtiyaç yoktur.» derse; o cariyenin nikâhını reddetmiş olur.

Şayet bu köle, böyle demeden, o câriye İle cima' eder; sonra da, nikâhı sahih olmayan biri ile evlenirse; bu nikâh, önceki nikâhı bozmaz.

Müntekâ'da zikredildiğine 'göre : Bir köle, efendisinin izni ile, hür bir kadınla evendikten sonra, efendi, 'bu kadın için, 'bir mehir tayin etmiş ve kadında, bunu kabullenmiş bulunsa; önceki nikâh, bozulmuş olur. Bu durumda, köle cima* etmemiş olursa; kadın, bu kölenin nikâ­hını reddedebilir.

Camfde, İmâm Muhammed (R.A.) şöyle buyurmuştur: «Bir kim­se; rızası olmayan cariyesini; bulûğa erişmiş ve akıllı bir kimseye, izni olmadan, nikahlamış ve erkek adına bu akdi, babası veya bir ya- . •bancı; onun izni şartına bağlı olarak yapmış olsa; koca olacak şahıs, 'bu nikaha, izin vermeden önce. câriye, efendisi tarafından azâd edil­miş olursa; bu nikâh, kocanın isteğine bağlı olarak baki kalır.

Bu câriye veya koca, diledikleri zaman, bu nikâhı bozabilirler.-Muhıyt'te de böyledir.

Müslüman efendisi tarafından, evlenmesine izin verilmiş bu­lunan, hirîstiyan bir kölenin evleneceği kadın, nikâhına hıristiyan şa­hitler tutsa; bunların şahitlikleri kabul edilir.

Köle müslüman, efendisi ise hıristiyan olursa; bu şahitler kabul edilmez. Zahîriyys'de de böyledir.

Bir  kimse,  oğiunun cariyesini kendisine nikâhlasa; bu da bir çocuk doğursa; bu câriye, ümm-ü veled olmaz. Bahanın, mehir ver» mesi gerekir. Doğan çocuk, akrabalıktan dolayı, ke-deşlik özere ezâd olmuş olur.

Bir kimse, babasının cariyesini nikâhtasa ve bu câriye, bir ço­cuk doğursa; bu câriye de ümm-ü veled olmaz. Babasından dolayı, bu bu çocuk da, azâd edilmiş olur. Timurtâşî'de de böyledir.

Bir kimse, nikâhı fâskl veya şüpheli cima' sebebi tfa. oğlunun cariyesinden evlâd edinmiş olsa; çocuğu doğuran bu câriye, bize göre, ümm-ü veled oimaz. Mebsût'ta da böyledir.

Bir kölenin nikahı altında bulunan, hür 'bir kadın, kocasının efendisine :    «Onu, benim için, bin dirhem karşılığında, azâd eyle.» dese; o da, bu isteği yerine getirse; bu köle, azâd; nikâh da, fasid oi-muş olur. Mehir de, sakıt olur. Bin dirhem de, efendinin olur.

Keza, nikâhının a'itında, 'bir câriye bulunan şahıs, bu cariyenin efendisine : «Benrm için, onu bin dirhem karşılığında azâd eyle> de­se; cariyenin sahibi ise bu isteği yerine getirse; câriye uzâd olmuş o!ur. Nikâh bozulur. Cariyenin kocası, cariyenin efendisine bin dir­hem verir.
Şayet, hür kadın, köle olan kocasının, efendisine : «Onu azâd et.-dese; fakat paradan bahsetmişe, nikâh bozulmaz. İmâm Ebû Hanîfe R.AJ ve İmâm Muhammed (R.A.)'e göre, azâd edilen kimsenin ve-lâyet hakkı, azâd eden kimseye aittir. Kâfî'-de de böyledir. [72]