2- VASİYET SAYILAN VEYA SAYILMAYAN LAFIZLAR; KİMLERİN VASİYETİNİN CAİZ OLUP, KİMLERİNKİNİN CAİZ OLMA
Bir adam, diğerine: "Ben Öldükten sonra* sen benim vekilimsin." derse o adam, onun vasîsi olur.
Şayet: "Sen benim sağlığımda vasîmsin." derse; o, onun vekili olmuş olur. Zahîriyye'de de böyledir.
Bir adam, diğerine: "Senin, bende yüz dirhem ücretin vardır. O, benim vasiyetim olsun." derse; bu şart bâtıldır. Onun için, yüz dirhem -ayrıca-vasiyet caizdir. Hizânetü'l-Müftîn'de de böyledir.
İbnü Semâa, İmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu nakletmiştîr:
Bir adam: "Şahit olunuz; ben filana bin dirhem vasiyet eyliyorum ve ben, o filan için, bin dirhem vasiyet eyledim." demiş olursa; bu söylediklerinin birincisi vasiyet; ikincisi ise, ikrar olur.
el-Asıl'da şöyle zikredilmiştir:
Bir adam: "Evimin üçte birisi vasiyetimdir." ve: "Ona razı oluyorum; o filanındır." derse; işte bu vasiyet olur.
Şayet: "Filan için, altıda birini vasiyet ettim." derse ikrar olur.
Bundan dolayı bir adam: "Filan adamın, benim malımda bin dirhemi vardır."derse; işte bu, istihsânen vasiyet olur.
Bir adam: "Şu kölem, filanındır: şu yerim de filanındır." dese de, bunun vasiyet olduğunu" söylemese; "ölümümden sonra," sözünü de söylemese; bu kıyâsen de istihsânen de bağış olur.
Hâli hayatında, onu teslim alsa; sahih olur.
Şayet, teslim almaz ve adam da ölürse vasiyet bâtıl olur.
Şayet, vasiyetinin arasında söylerse; Şeyhu'1-İmâm Ahmed et-Tavasî, Vesaya Şerhi'nde şöyle buyurmuştur; "Aslolan, kıyasdır. Bu durumda vasiyet olur. İstihsanda ise, vasiyet olmaz. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, hastalığı hâlinde, diğerine, farsca olarak: "Benden sonra, çolcuklanma bak; ihtiyaçlarım temin eyle." derse; onu -terekesi hakkında-vasî yapmış olur.
Keza, hasta bir şahsı, diğer birine: "Benim ve çocuklarımın işine, benden sonra ihtimam göster." veya: "Çocuklarımı perişan bırakma" derse; işte bu takdirde, o adam, vasî olmuş olur, Zahîriyye'de de böyledir.
Bir kimse, kardeşine: "Filanı icarla; vasiyetimi yerine getirsin." derse; bu durumda, kardeşi -bunu kabul ederse vasî olur. Hizânetü'l-Müftm'de de böyledir.
Bir adam: "Ölümümden sonra, evimin üçte bîrini filan İçin bağış olmasını vasiyet eyliyorum." derse; bu bir vasiyet olur. O evin, vasiyet edenin sağlığında alınması gerekmez; bu şart değildir.
Şayet, "üçte ikisi filanın." veya "Altıda birisi filanın" yahut "Dörtte biri filanın" dedikten sonra, onu teslim etmeden önce, ölürse; kıyâsda bu vasiyet bâtıldır.
İstihsanda ise, bu vasiyet caizdir.
Bunun te'vili: O şahıs, bunu diğer hasiyetleri arasında söylerse böyledir. Bunu, İmâm Muhammed (R.A.) İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'tan, o da, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'den rivayet eylemiştir. Muhıyt'te de böyledir.
Bir hasta, diğer bir adama: "Borçlarımı öde." derse; o adam, onun vasîsi olmuş olur. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir.
Bir adam, hastalı veya sıhhatli hâlinde iken: "Şayet, benim için bir hâdise çıkarsa; o şey filanındır." derse; işte bu bir vasiyettir. Hadise de bize göre ölümdür.
Keza, bir adam, diğeri için: "Malımdan üçte biri onundur." derse; işte bu da -her ne kadar ölümünü söylememiş olsa bile bir vasiyettir.
Bir adam: "Filanın, malımda bin dirhemi vardır." veya: "Malımın yarısında hakkı vardır." yahut: "Dörtte birinde hakkı vardır." derse; işte bu bâtıldır. Ancak, bunu, vasiyeti esnasında söylerse, o vasiyet olur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, vasiyet ederek: "Ben, babamın vasiyetini yerine getiremedim. O ise yazılıdır. Siz onu yerine getiriniz." der ve bunu da -ölmeden-sağlığında ikrar ederse; âlimler: "işte bu da -eğer varisler onu doğrularsa- bir vasiyettir. Şayet onu yalanlarsa; bu onun malının üçte birinden ödenir." demişlerdir. Zahîriyye'de de böyledir.
Bir hasta: "Benim malımdan bin dirhem çıkarın" veya "Bin dirhem çıkarınız." der ve başka bir söz söylemeden kendisi de ölürse; Fakıyh Ebû Bekir: "Bu vasiyet caizdir. O bin dirhem, fukaraya verilir." buyurmuştur.
Hasta yatan bir adama: "Bir vasiyette bulun." denilince; o: "Malımın üçte biri." deyip fazla bir şey söylemese; Fakıyh Ebû Bekir'e göre onun malının üçte biri fakirlere sarf edilir.
Muhammed bin Seleme: "Bu cevap doğrudur. Ve o şahsın malı, fukaraya taksim edilir." demiş ve başka bir tafsilatta bulunmamıştır.
Muhammed bin Mukatil de: "Bir adam, "insanlar için bin dirhem verilmesini" vasiyet eylese; bu vasiyeti bâtıladır. Şayet, bin dirhem tasaddukda bulunulmasını vasiyet ederse, bu caizdir. Ve o, fakirlere sarf edilir." buyurmuştur.
Bir hasta, farsca: "Benden dolayı, yüz dirhem veriniz." derse; jfeyhu'1-îmâm Ebû Bekir Muhammed bin Fadl: "Bu bâtıldır. Çünkü, bu hem fakirlere, hem de zenginlere âit olur." demiştir.
Şayet: "Yüz dirhem, benden revan künîd." derse; vasiyeti caiz olur. Çünkü; bu sözle Allah'a yakınlık irade ediliyor." demiştir.
Kadı Ebû'I-Hasan Ali bin Hüseyn es-Sağdî şöyle buyurmuştur: "Revan kunîd, bizim dilimizden değildir. Biz, onu bilmiyoruz.*' Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Bir adam: "Eğer yolculuğumda ölürsem, filan adamın üzerimde alacağı olan bin dirhemi vardır." derse; o, malının üçte birinden vasiyet olur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Bir adam, "Öldükten sonra, ölüsünün filan yere götürülmesini ve oraya defnedilmesini ve orda, malının üçte birinden bir misafirhane yapılmasını" vasiyet edip, kendisi de ölse; o dediği yere götüfülmez.
Fakıyh Ebû'l-Kâsım şöyle buyurmuştur: "Bu şahsın, misafirhane vasiyeti caizdir; cenazesini götürme vasiyeti ise bâtıldır.
Şayet, vasî onu götürürse; o götürme masrafını -vârislerin izni olmadan götürmüşse- tazmin eder. Şayet, vârislerin izniyle götürürse; tazminat gerekmez.
Bir adam, kabrinin yapılmasını ve onun süslenmesini vasiyet eylese; işte bu vasiyet de bâtıldır.
Bir kimse: "Ölümünden sonra yemek yedirilmesini" vasiyet eder ve ta'ziye için gelenlere yemek yedirilirse; Fakıyh Ebû Ca'fer: Bu, malının üçte birinden caizdir." demiştir. Taziyeye gelenler, uzak yerlerden gelmişlerse; fâkir-zengin farketmez; yemeleri helâldir.
Mesafesi yakın olanlar için caiz olmaz..
Şayet yiyecekten fazla bir şey masraf edilirse; vasî onu tazmin eder.
Eğer az olursa tazmin eylemez.
Şeyhu'1-tmâm Ebû Bekir el-Belhî şöyle buyurmuştur;
Bir adam, ölümünden üç gün sonra insanlara yemek yedirmeyi vasiyet eylese; âlimler: "Bu vasiyet bâtıldır." buyurdular.
Fakıyh Ebû'l-Kâsım şöyle buyurmuştur:
Ölü sahiplerine yemek götürmek; onlarla birlikte yemek yemek, ölü ehlinin, ölenin techiz-tekfini ile meşgul bulunduğundan dolayı mekruh olmaz.
Fakat, üçüncü gün, yemek götürmek müstehap değildir. Çünkü, üçüncü gün ağıtçılar toplanırlar. Onlara yemek yedirmekle, günaha yardımcı olunmuş olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Natifî'nin Vakıâtf nda şöyle zikredilmiştir:
Bir kimse, bin dinara kefenlenmesin!" veya "onbin dirheme kefen-lenmesini" vasiyet eder ve o orta halli kefenle kefenlenirse, israf olmaz.
En güzeli, onun cum'a da, bayramda, düğünde giydiği elbiseye bakılıp, onun misliyle kefenlenmesidir. Tatarhânivye'de de böyledir.
Bir kadın, kocasına, "kocasının üzerinde olan mehir alacağına karşılık, kendisini kefenlemesini" vasiyet eylese; kefen hususunda kadının emri de nehyi de bâtıldır. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Bir adamın, kendi evine defnedilmesini vasiyet etmesi bâtıldır. Ancak, bir kimsenin, "bir yerini, müslümanlar için kabir yapmalarını" vasiyet etmesi müstesnadır. Yani bu bâtıl değildir.
Hulasa Fetvaları'nda şöyle denilmiştir:
Bir adam, "kendi evinde defnedilmesini" vasiyet ederse; bu vasiyet bâtıldır. Ve, o şahıs müslümanlarm mezarlığına defnedilir.
Şayet üzeine cenaze namazını kıldırmak üzre, birine vasiyet eylese; Uyun kitabında "Bu vasiyet bâtıldır.' denilmiş; Hulasa Fetvâlan'nda da: "Sahih değildir." denilmiştir.
İbnü Semâa'nm Nevadiri'nde, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
Bir adam, malının üçte birini, müslümanlara kefenlik parası olarak" veya "müslümanlara kabir kazılması için" yahut "müslüman-lan sulamak için" vasiyet ederse; İmâm: "Bu bâtıldır." buyurmuştur.
Şayet, "malının üçte biri ile, fukara olan müslümanlarm kefen-lenmesini veya kabirlerinin kazılmasını" vasiyet ederse; bu caizdir.
Bir adam, "bir arsasının, kabristan yapılmasını" vasiyet eder; vârisinden birisi de ölürse; onu oraya defnetmek caizdir.
Fadli'nin Fetvâlan'nda şöyle yazılmıştır:
Bir adam, "bir evinin han yapılmasını, insanların orda yatıp kalkmasın .- :;iyet ederse; bu sahih olmaz. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Pot kimse, meşru olmayacak şekilde vasiyet yaparsa; bu vasiyet batıl olur. O, da diğer insanlar gibi kefenlenir ve onlar gibi defnedilir.
Bir adam, "mezarını çamurla sıvatmayı" veya "kabrinin üzerine bir kubbe yapılmasını" vasiyet ederse; bu vasiyet bâtıldır.
Vahşi hayvan ve emsali şeylerin korkusu olduğu zaman, definden sonra kerpiçle örmek gibi hâllerde, ihtiyacı kadar çamur koymak müstesnadır.
Fakıyh Ebû'l-Kasım'dan soruldu:
Bir adam, hastalığında bir kızına elli dirhem verir ve: "Ben ölürsem, kabrimi yaptır; beş dirhemini de sen al. Kalanı ile de buğday satın al ve onu tasadduk eyle." derse ne olur?
İmâm, şöyle buyurdu:
Bu caiz olmaz. Ve duruma bakılır. Şayet kabrini sağlam yapmasını emretmiş; güzel olmasını emretmemişse; ihtiyacı kadar tamir yaptırır. Geride kalanı, fukaraya sarfeyler. Eğer, ihtiyacından fazla ile emrederse, o vasiyet bâtıldır.
"Belirli bir okuyucuyu -ücretle değil de- sıla yönüyle gelip mezarının başında okumasını, vasiyet etmek uygun olur." denilmiştir.
Şayet, okuyucu belirli kişi olursa caiz olmaz." da denilmiştir.
Ebû Nasr, Ebû'l-Kasım'dan sormuş:
Bir kimsenin, on adet kabir kazılmasını vasiyet etmesi, caiz olur mu?
İmâm, şu cevabı vermiş;
Eğer, belirli bir mezarlığa, oraya ölü defnedilsin için, vasiyet eylemişse; bu caizdir.
Şayet, belirsiz yere "fakir veya yolcu defnedilsin diye" vasiyet yapmışsa; işte bu vasiyet bâtıldır.
Vâkıât'ta zikredildiğine göre, İmam Muhammed (R.A.), şöyle
buyurmuştur:
Bir adam, "mahallesi için, yüz adet kabir kazılmasını" vasiyet eylese, bu güzel olur. Kimi büyük, kimi küçük kazılır. Bazı âlimler, fetva için, bu görüşü ihtiyar eylediler ve: "Eğer bir mezarlık ta'yin eylemedi ise, caiz olmaz." dediler,
Bir kimse, "kitablarım gömmeyi vasiyet" eylese; onu gömmek câız olmaz.
Ancak okunulmaz hâle gelmiş, bozulmuş, yazısı belirsiz olmuşsa, o zaman caiz olur. Mumyt'te de böyledir.
Bir adam, malının üçte birini beyt-i makdes (= Kudüs'deki Mescid-i Aksa) için, vasiyet etse; bu vasiyet caizdir. Bu mal, onun ta'mirine, lambasına ihtiyacına sarfedilir.
Âlimler şöyle buyurmuşlardır: "Bu, "mescidin vakfına, kandilleri lambaları için yağ satın almak; ramazan ayında, bir kölesini mescidin temizlik işinde çalıştırmak için vasiyet .etmenin caiz olduğuna'' bir delildir.
Bir adam, Allah yolunda, kendisi için birinin gazaya gitmesini ve onun nafakasının, gidip gelinceye kadar olan ihtiyaçlarının, görülmer-ini vasiyet eylese, bu caiz olur.
Yalnız/o nafakadan artan olursa; gazi, onu kendi efradı ailesine harcayamaz. Onu vârislere iade eder.
Bu, bir hac vasiyeti gibi olur. Onun adına, vasînin de, bir zengimn de gazaya gitmesi caizdir.
Keza, vasiyet edenin oğlu da gidebilir.
Bir müslümanın, hıristiyan fakirlerine vasiyette bulunmadı caizdir. Çünkü, onların fakirlerine vasiyet yapmak, ma'siyet (= günâh) değildir.
Kilise yapılmasını vasiyet etmek bunun hilâfmadır. Yani, o gü-nâhdır; caiz değildir. Kim onun yapılmasına yardım ederse; günah . işlemiş olur.
Bir adam, malının üçte birini herhangi bir mescide sarf etmeyi vasiyet ederse; bu caiz olur ve o vasiyet parası, onun imarına, ihtiyacına sarfedilir.
İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, mescidin lambası, ışığı için vasiyet etmek caiz olmaz.
Bir adam, kölesinin satılmasını vasiyet eylese de, müşterisini söylemese bu caiz olmaz.
Ancak: "Parasını tasadduk eyleyiniz." derse, o zaman caiz olur.
Keza, bir adam: "Cariyemi filana, ümm-ü veled yapmak veya mtidebbere eylemek üzere satınız." derse; bu caiz olmaz.
Bir adam, öleceği zaman, yanında bulunan topluluğa hitaben: "Benim için, yapılması caiz olanı yapınız." diye vasiyet eylese; onun malından fakirlere vermek caiz olur ve bu vasiyet de caiz olur. Malının üçte birinden verilir.
İmâm Muhammed (R.A.) böyle buyurmuştur.
Bir adam, kölesini bir adama vasiyet ettiğinde; bu köle borçlu olur; vasiyet eden şahıs ölürse; bu kölede alacağı olanların: "Biz razı değiliz." demeye hakları olamaz. Alacakları, bu kölenin üzerinde durur.
Bir adam, ekili bir yerini, ekini hariç vasiyet eylese; bu caiz olur. İçindeki ekin, ecr-i misliyle hasad olana kadar bifakılır.Fetâvâyi Kâdı-hân'da da böyledir.
İmâm Muhammed (R.A.), şöyle buyurmuştur:
Bir adam: "Ben, benden bedel atımın Allah yolunda gaza etmesini vasiyet eyliyorum." derse; bu vasiyet sahih olur. Ona binen, ister fakir olsun, ister zengin olsun, farketmez. Gazi, gazadan geri dönünce, o atı vârislere geri verir. Onlar da o at hayatta oldukça, onu gazaya gönderirler. Muhıyt'te de böyledir.
Şayet, bir adam: "Atım ve silahım Allah yolundadır." demiş olursa; işte bu bir temlik olur ve ona, bîr fakir sahib olur.
Keza, adam: "Malımın üçte biri, gaza içindir." veya "... Allah yolundadır." derse; işte bu fakirlere karşı bir temlik olur; ben, gazada kullanılmasını daha fazla severim.
Bir adam, atını gazaya tahsis edince; o da bir fakire verilse; o ona sahib olunca, o atı istediği yerde istimal eder; kullanır.
Şayet, atın sahibi: "Hasseten Allah yolundadır." derse; o at askeriyeye alınır ve üzerinde gaza yapılır. Gazadan müstağni olunca da, imâm onu yiyeceği içeceği için, icara verir, tcarlayan olmazsa, onu satar. Ve parasını vakfeder. Gazaya ihtiyaç olduğu zaman da, onun parasıyla bir at satın alır ve onu gazaya yollar. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Bir adam, "mescitlerde okunmak üzre, Kur'an-ı Kerîm'ler vak-fedümesini vasiyet ederse; İmâm Muhammed (R.A.): "Bu vasiyet caizdir." buyurmuş; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ise: , "Bu vasiyet batıldır." buyurmuştur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, bir yerini, miskinler için kabristan olarak vasiyet eder; veya oraya gelip geçenler için, han olmak üzre vasiyet ederse; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre bu vasiyet bâtıldır.
Şayet, oraya mescit yapılmasını vasiyet ederse, bu hilafsız olarak caizdir.
Bir kimse, malının üçte birini Allah için vasiyet ettiğinde; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre bu vasiyet bâtıldır.
İmâm Muhammed (R.A.) ise: "Bu vasiyet caizdir." buyurmuş ve: '' İyilik için sarf edilir.'' demiştir.
Fetva da bu kavle göre verilmiş ve: "Fakirlere verileceği" söylenmiştir.
Bir adam, malının üçte birini Allah yolunda vasiyet etmiş oba; İmfim Ebû Yûsuf (R.A.): "O, gazada kullanılır." buyurmuştur.
"Hac için sarf edilir." diyenlerde olmuştur.
İmâm Muhammed (R.A.) ise: "Hac için verilmesi de caizdir. Ben, onun gaza için verilmesini daha çok severim." buyurmuştur. Fetva ise, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavli üzerinedir.
Bir adam, malının üçte birini, iyi ameller için veasiyet ederse; Ebû'I-Leys'in Fetvaları'nda: "Mülküyet olmayan her yer, iyi amellerdir. Hatta mescidlerin tamiri, ışıklandırılması, -zinetinin dışında- iyi amellerdendir. Bu mal, zindan yapımında kullanılmaz. İster hükümdarın zindan (= hapishanesi) olsun, isterse hâkimin hapishanesi olsun farketmez." denilmiştir. Muhiyt'te de böyledir.
Hulâsa Fetvâlan'nda şöyle zikredilmiştir:
Bir adam, malının üçte birinin, hayır yönüne sarfını vasiyet ederse; o mal, köprü yapımına, mescid yapımına,ilim talebelerinin okutulmasına sarfeder. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Bir adam, malının üçte birini, misafirhaneye vasiyet ettiğinde; oranın içinde ikamet edenler bulunur; ve onlara sarfını irâde eylediğine dâir de bir delâlet olursa; onlara sarfedilir. Yoksa, oranın tamirine sar-fedilmez.
Fadlî'nin Fetvâları'nda şöyle zikredilmiştir:
Bir adam, köyünün masrafı için malının üçte birini vasiyet ederse; bu vasiyet bâtıldır.
Ebû'l-Leys'in Fetvâları'nda şöyle zikredilmiştir:
Bir adam: "Ben mescid İçin (veya köprü için) yüz dirhem vasiyet eyledim." derse; tmâm Mubammed (R.A.): "Bu, nassan caizdir." buyurmuştur. O dirhemler, onların ıslahında sarfedilir. İbnü Mukâtil, bunu kabul eylemiş; Hasan bin Ziyâd ise, "ıslahı için demediyse, vasiyeti bâtıldır." buyurmuştur.
Fetva da, bunun üzerinedir.
Uyun kitabında, İmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
Bir adam: "Malımın üçte biri, Ka'be içindir." diye vasiyet etse; bu caizdir ve o Mekke'nin fakirlerine verilir.
Bir kimse, bir malını "filan adamın dişleri için." diye vasiyet eylese; bu kıyâsda bâtıl; istihsanda ise caizdir. Muhıyt'te de böyledir.
En doğrusunu, ancak Allahu Teâlâ bilir. [6]
Şayet: "Sen benim sağlığımda vasîmsin." derse; o, onun vekili olmuş olur. Zahîriyye'de de böyledir.
Bir adam, diğerine: "Senin, bende yüz dirhem ücretin vardır. O, benim vasiyetim olsun." derse; bu şart bâtıldır. Onun için, yüz dirhem -ayrıca-vasiyet caizdir. Hizânetü'l-Müftîn'de de böyledir.
İbnü Semâa, İmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğunu nakletmiştîr:
Bir adam: "Şahit olunuz; ben filana bin dirhem vasiyet eyliyorum ve ben, o filan için, bin dirhem vasiyet eyledim." demiş olursa; bu söylediklerinin birincisi vasiyet; ikincisi ise, ikrar olur.
el-Asıl'da şöyle zikredilmiştir:
Bir adam: "Evimin üçte birisi vasiyetimdir." ve: "Ona razı oluyorum; o filanındır." derse; işte bu vasiyet olur.
Şayet: "Filan için, altıda birini vasiyet ettim." derse ikrar olur.
Bundan dolayı bir adam: "Filan adamın, benim malımda bin dirhemi vardır."derse; işte bu, istihsânen vasiyet olur.
Bir adam: "Şu kölem, filanındır: şu yerim de filanındır." dese de, bunun vasiyet olduğunu" söylemese; "ölümümden sonra," sözünü de söylemese; bu kıyâsen de istihsânen de bağış olur.
Hâli hayatında, onu teslim alsa; sahih olur.
Şayet, teslim almaz ve adam da ölürse vasiyet bâtıl olur.
Şayet, vasiyetinin arasında söylerse; Şeyhu'1-İmâm Ahmed et-Tavasî, Vesaya Şerhi'nde şöyle buyurmuştur; "Aslolan, kıyasdır. Bu durumda vasiyet olur. İstihsanda ise, vasiyet olmaz. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, hastalığı hâlinde, diğerine, farsca olarak: "Benden sonra, çolcuklanma bak; ihtiyaçlarım temin eyle." derse; onu -terekesi hakkında-vasî yapmış olur.
Keza, hasta bir şahsı, diğer birine: "Benim ve çocuklarımın işine, benden sonra ihtimam göster." veya: "Çocuklarımı perişan bırakma" derse; işte bu takdirde, o adam, vasî olmuş olur, Zahîriyye'de de böyledir.
Bir kimse, kardeşine: "Filanı icarla; vasiyetimi yerine getirsin." derse; bu durumda, kardeşi -bunu kabul ederse vasî olur. Hizânetü'l-Müftm'de de böyledir.
Bir adam: "Ölümümden sonra, evimin üçte bîrini filan İçin bağış olmasını vasiyet eyliyorum." derse; bu bir vasiyet olur. O evin, vasiyet edenin sağlığında alınması gerekmez; bu şart değildir.
Şayet, "üçte ikisi filanın." veya "Altıda birisi filanın" yahut "Dörtte biri filanın" dedikten sonra, onu teslim etmeden önce, ölürse; kıyâsda bu vasiyet bâtıldır.
İstihsanda ise, bu vasiyet caizdir.
Bunun te'vili: O şahıs, bunu diğer hasiyetleri arasında söylerse böyledir. Bunu, İmâm Muhammed (R.A.) İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'tan, o da, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'den rivayet eylemiştir. Muhıyt'te de böyledir.
Bir hasta, diğer bir adama: "Borçlarımı öde." derse; o adam, onun vasîsi olmuş olur. Hızânetü'l-Müftîn'de de böyledir.
Bir adam, hastalı veya sıhhatli hâlinde iken: "Şayet, benim için bir hâdise çıkarsa; o şey filanındır." derse; işte bu bir vasiyettir. Hadise de bize göre ölümdür.
Keza, bir adam, diğeri için: "Malımdan üçte biri onundur." derse; işte bu da -her ne kadar ölümünü söylememiş olsa bile bir vasiyettir.
Bir adam: "Filanın, malımda bin dirhemi vardır." veya: "Malımın yarısında hakkı vardır." yahut: "Dörtte birinde hakkı vardır." derse; işte bu bâtıldır. Ancak, bunu, vasiyeti esnasında söylerse, o vasiyet olur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, vasiyet ederek: "Ben, babamın vasiyetini yerine getiremedim. O ise yazılıdır. Siz onu yerine getiriniz." der ve bunu da -ölmeden-sağlığında ikrar ederse; âlimler: "işte bu da -eğer varisler onu doğrularsa- bir vasiyettir. Şayet onu yalanlarsa; bu onun malının üçte birinden ödenir." demişlerdir. Zahîriyye'de de böyledir.
Bir hasta: "Benim malımdan bin dirhem çıkarın" veya "Bin dirhem çıkarınız." der ve başka bir söz söylemeden kendisi de ölürse; Fakıyh Ebû Bekir: "Bu vasiyet caizdir. O bin dirhem, fukaraya verilir." buyurmuştur.
Hasta yatan bir adama: "Bir vasiyette bulun." denilince; o: "Malımın üçte biri." deyip fazla bir şey söylemese; Fakıyh Ebû Bekir'e göre onun malının üçte biri fakirlere sarf edilir.
Muhammed bin Seleme: "Bu cevap doğrudur. Ve o şahsın malı, fukaraya taksim edilir." demiş ve başka bir tafsilatta bulunmamıştır.
Muhammed bin Mukatil de: "Bir adam, "insanlar için bin dirhem verilmesini" vasiyet eylese; bu vasiyeti bâtıladır. Şayet, bin dirhem tasaddukda bulunulmasını vasiyet ederse, bu caizdir. Ve o, fakirlere sarf edilir." buyurmuştur.
Bir hasta, farsca: "Benden dolayı, yüz dirhem veriniz." derse; jfeyhu'1-îmâm Ebû Bekir Muhammed bin Fadl: "Bu bâtıldır. Çünkü, bu hem fakirlere, hem de zenginlere âit olur." demiştir.
Şayet: "Yüz dirhem, benden revan künîd." derse; vasiyeti caiz olur. Çünkü; bu sözle Allah'a yakınlık irade ediliyor." demiştir.
Kadı Ebû'I-Hasan Ali bin Hüseyn es-Sağdî şöyle buyurmuştur: "Revan kunîd, bizim dilimizden değildir. Biz, onu bilmiyoruz.*' Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Bir adam: "Eğer yolculuğumda ölürsem, filan adamın üzerimde alacağı olan bin dirhemi vardır." derse; o, malının üçte birinden vasiyet olur. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Bir adam, "Öldükten sonra, ölüsünün filan yere götürülmesini ve oraya defnedilmesini ve orda, malının üçte birinden bir misafirhane yapılmasını" vasiyet edip, kendisi de ölse; o dediği yere götüfülmez.
Fakıyh Ebû'l-Kâsım şöyle buyurmuştur: "Bu şahsın, misafirhane vasiyeti caizdir; cenazesini götürme vasiyeti ise bâtıldır.
Şayet, vasî onu götürürse; o götürme masrafını -vârislerin izni olmadan götürmüşse- tazmin eder. Şayet, vârislerin izniyle götürürse; tazminat gerekmez.
Bir adam, kabrinin yapılmasını ve onun süslenmesini vasiyet eylese; işte bu vasiyet de bâtıldır.
Bir kimse: "Ölümünden sonra yemek yedirilmesini" vasiyet eder ve ta'ziye için gelenlere yemek yedirilirse; Fakıyh Ebû Ca'fer: Bu, malının üçte birinden caizdir." demiştir. Taziyeye gelenler, uzak yerlerden gelmişlerse; fâkir-zengin farketmez; yemeleri helâldir.
Mesafesi yakın olanlar için caiz olmaz..
Şayet yiyecekten fazla bir şey masraf edilirse; vasî onu tazmin eder.
Eğer az olursa tazmin eylemez.
Şeyhu'1-tmâm Ebû Bekir el-Belhî şöyle buyurmuştur;
Bir adam, ölümünden üç gün sonra insanlara yemek yedirmeyi vasiyet eylese; âlimler: "Bu vasiyet bâtıldır." buyurdular.
Fakıyh Ebû'l-Kâsım şöyle buyurmuştur:
Ölü sahiplerine yemek götürmek; onlarla birlikte yemek yemek, ölü ehlinin, ölenin techiz-tekfini ile meşgul bulunduğundan dolayı mekruh olmaz.
Fakat, üçüncü gün, yemek götürmek müstehap değildir. Çünkü, üçüncü gün ağıtçılar toplanırlar. Onlara yemek yedirmekle, günaha yardımcı olunmuş olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.
Natifî'nin Vakıâtf nda şöyle zikredilmiştir:
Bir kimse, bin dinara kefenlenmesin!" veya "onbin dirheme kefen-lenmesini" vasiyet eder ve o orta halli kefenle kefenlenirse, israf olmaz.
En güzeli, onun cum'a da, bayramda, düğünde giydiği elbiseye bakılıp, onun misliyle kefenlenmesidir. Tatarhânivye'de de böyledir.
Bir kadın, kocasına, "kocasının üzerinde olan mehir alacağına karşılık, kendisini kefenlemesini" vasiyet eylese; kefen hususunda kadının emri de nehyi de bâtıldır. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Bir adamın, kendi evine defnedilmesini vasiyet etmesi bâtıldır. Ancak, bir kimsenin, "bir yerini, müslümanlar için kabir yapmalarını" vasiyet etmesi müstesnadır. Yani bu bâtıl değildir.
Hulasa Fetvaları'nda şöyle denilmiştir:
Bir adam, "kendi evinde defnedilmesini" vasiyet ederse; bu vasiyet bâtıldır. Ve, o şahıs müslümanlarm mezarlığına defnedilir.
Şayet üzeine cenaze namazını kıldırmak üzre, birine vasiyet eylese; Uyun kitabında "Bu vasiyet bâtıldır.' denilmiş; Hulasa Fetvâlan'nda da: "Sahih değildir." denilmiştir.
İbnü Semâa'nm Nevadiri'nde, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
Bir adam, malının üçte birini, müslümanlara kefenlik parası olarak" veya "müslümanlara kabir kazılması için" yahut "müslüman-lan sulamak için" vasiyet ederse; İmâm: "Bu bâtıldır." buyurmuştur.
Şayet, "malının üçte biri ile, fukara olan müslümanlarm kefen-lenmesini veya kabirlerinin kazılmasını" vasiyet ederse; bu caizdir.
Bir adam, "bir arsasının, kabristan yapılmasını" vasiyet eder; vârisinden birisi de ölürse; onu oraya defnetmek caizdir.
Fadli'nin Fetvâlan'nda şöyle yazılmıştır:
Bir adam, "bir evinin han yapılmasını, insanların orda yatıp kalkmasın .- :;iyet ederse; bu sahih olmaz. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Pot kimse, meşru olmayacak şekilde vasiyet yaparsa; bu vasiyet batıl olur. O, da diğer insanlar gibi kefenlenir ve onlar gibi defnedilir.
Bir adam, "mezarını çamurla sıvatmayı" veya "kabrinin üzerine bir kubbe yapılmasını" vasiyet ederse; bu vasiyet bâtıldır.
Vahşi hayvan ve emsali şeylerin korkusu olduğu zaman, definden sonra kerpiçle örmek gibi hâllerde, ihtiyacı kadar çamur koymak müstesnadır.
Fakıyh Ebû'l-Kasım'dan soruldu:
Bir adam, hastalığında bir kızına elli dirhem verir ve: "Ben ölürsem, kabrimi yaptır; beş dirhemini de sen al. Kalanı ile de buğday satın al ve onu tasadduk eyle." derse ne olur?
İmâm, şöyle buyurdu:
Bu caiz olmaz. Ve duruma bakılır. Şayet kabrini sağlam yapmasını emretmiş; güzel olmasını emretmemişse; ihtiyacı kadar tamir yaptırır. Geride kalanı, fukaraya sarfeyler. Eğer, ihtiyacından fazla ile emrederse, o vasiyet bâtıldır.
"Belirli bir okuyucuyu -ücretle değil de- sıla yönüyle gelip mezarının başında okumasını, vasiyet etmek uygun olur." denilmiştir.
Şayet, okuyucu belirli kişi olursa caiz olmaz." da denilmiştir.
Ebû Nasr, Ebû'l-Kasım'dan sormuş:
Bir kimsenin, on adet kabir kazılmasını vasiyet etmesi, caiz olur mu?
İmâm, şu cevabı vermiş;
Eğer, belirli bir mezarlığa, oraya ölü defnedilsin için, vasiyet eylemişse; bu caizdir.
Şayet, belirsiz yere "fakir veya yolcu defnedilsin diye" vasiyet yapmışsa; işte bu vasiyet bâtıldır.
Vâkıât'ta zikredildiğine göre, İmam Muhammed (R.A.), şöyle
buyurmuştur:
Bir adam, "mahallesi için, yüz adet kabir kazılmasını" vasiyet eylese, bu güzel olur. Kimi büyük, kimi küçük kazılır. Bazı âlimler, fetva için, bu görüşü ihtiyar eylediler ve: "Eğer bir mezarlık ta'yin eylemedi ise, caiz olmaz." dediler,
Bir kimse, "kitablarım gömmeyi vasiyet" eylese; onu gömmek câız olmaz.
Ancak okunulmaz hâle gelmiş, bozulmuş, yazısı belirsiz olmuşsa, o zaman caiz olur. Mumyt'te de böyledir.
Bir adam, malının üçte birini beyt-i makdes (= Kudüs'deki Mescid-i Aksa) için, vasiyet etse; bu vasiyet caizdir. Bu mal, onun ta'mirine, lambasına ihtiyacına sarfedilir.
Âlimler şöyle buyurmuşlardır: "Bu, "mescidin vakfına, kandilleri lambaları için yağ satın almak; ramazan ayında, bir kölesini mescidin temizlik işinde çalıştırmak için vasiyet .etmenin caiz olduğuna'' bir delildir.
Bir adam, Allah yolunda, kendisi için birinin gazaya gitmesini ve onun nafakasının, gidip gelinceye kadar olan ihtiyaçlarının, görülmer-ini vasiyet eylese, bu caiz olur.
Yalnız/o nafakadan artan olursa; gazi, onu kendi efradı ailesine harcayamaz. Onu vârislere iade eder.
Bu, bir hac vasiyeti gibi olur. Onun adına, vasînin de, bir zengimn de gazaya gitmesi caizdir.
Keza, vasiyet edenin oğlu da gidebilir.
Bir müslümanın, hıristiyan fakirlerine vasiyette bulunmadı caizdir. Çünkü, onların fakirlerine vasiyet yapmak, ma'siyet (= günâh) değildir.
Kilise yapılmasını vasiyet etmek bunun hilâfmadır. Yani, o gü-nâhdır; caiz değildir. Kim onun yapılmasına yardım ederse; günah . işlemiş olur.
Bir adam, malının üçte birini herhangi bir mescide sarf etmeyi vasiyet ederse; bu caiz olur ve o vasiyet parası, onun imarına, ihtiyacına sarfedilir.
İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'a göre, mescidin lambası, ışığı için vasiyet etmek caiz olmaz.
Bir adam, kölesinin satılmasını vasiyet eylese de, müşterisini söylemese bu caiz olmaz.
Ancak: "Parasını tasadduk eyleyiniz." derse, o zaman caiz olur.
Keza, bir adam: "Cariyemi filana, ümm-ü veled yapmak veya mtidebbere eylemek üzere satınız." derse; bu caiz olmaz.
Bir adam, öleceği zaman, yanında bulunan topluluğa hitaben: "Benim için, yapılması caiz olanı yapınız." diye vasiyet eylese; onun malından fakirlere vermek caiz olur ve bu vasiyet de caiz olur. Malının üçte birinden verilir.
İmâm Muhammed (R.A.) böyle buyurmuştur.
Bir adam, kölesini bir adama vasiyet ettiğinde; bu köle borçlu olur; vasiyet eden şahıs ölürse; bu kölede alacağı olanların: "Biz razı değiliz." demeye hakları olamaz. Alacakları, bu kölenin üzerinde durur.
Bir adam, ekili bir yerini, ekini hariç vasiyet eylese; bu caiz olur. İçindeki ekin, ecr-i misliyle hasad olana kadar bifakılır.Fetâvâyi Kâdı-hân'da da böyledir.
İmâm Muhammed (R.A.), şöyle buyurmuştur:
Bir adam: "Ben, benden bedel atımın Allah yolunda gaza etmesini vasiyet eyliyorum." derse; bu vasiyet sahih olur. Ona binen, ister fakir olsun, ister zengin olsun, farketmez. Gazi, gazadan geri dönünce, o atı vârislere geri verir. Onlar da o at hayatta oldukça, onu gazaya gönderirler. Muhıyt'te de böyledir.
Şayet, bir adam: "Atım ve silahım Allah yolundadır." demiş olursa; işte bu bir temlik olur ve ona, bîr fakir sahib olur.
Keza, adam: "Malımın üçte biri, gaza içindir." veya "... Allah yolundadır." derse; işte bu fakirlere karşı bir temlik olur; ben, gazada kullanılmasını daha fazla severim.
Bir adam, atını gazaya tahsis edince; o da bir fakire verilse; o ona sahib olunca, o atı istediği yerde istimal eder; kullanır.
Şayet, atın sahibi: "Hasseten Allah yolundadır." derse; o at askeriyeye alınır ve üzerinde gaza yapılır. Gazadan müstağni olunca da, imâm onu yiyeceği içeceği için, icara verir, tcarlayan olmazsa, onu satar. Ve parasını vakfeder. Gazaya ihtiyaç olduğu zaman da, onun parasıyla bir at satın alır ve onu gazaya yollar. Serahsî'nin Muhıytı'nde de böyledir.
Bir adam, "mescitlerde okunmak üzre, Kur'an-ı Kerîm'ler vak-fedümesini vasiyet ederse; İmâm Muhammed (R.A.): "Bu vasiyet caizdir." buyurmuş; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ise: , "Bu vasiyet batıldır." buyurmuştur. Muhıyt'te de böyledir.
Bir adam, bir yerini, miskinler için kabristan olarak vasiyet eder; veya oraya gelip geçenler için, han olmak üzre vasiyet ederse; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre bu vasiyet bâtıldır.
Şayet, oraya mescit yapılmasını vasiyet ederse, bu hilafsız olarak caizdir.
Bir kimse, malının üçte birini Allah için vasiyet ettiğinde; İmâm Ebû Hanîfe (R.A.)'ye göre bu vasiyet bâtıldır.
İmâm Muhammed (R.A.) ise: "Bu vasiyet caizdir." buyurmuş ve: '' İyilik için sarf edilir.'' demiştir.
Fetva da bu kavle göre verilmiş ve: "Fakirlere verileceği" söylenmiştir.
Bir adam, malının üçte birini Allah yolunda vasiyet etmiş oba; İmfim Ebû Yûsuf (R.A.): "O, gazada kullanılır." buyurmuştur.
"Hac için sarf edilir." diyenlerde olmuştur.
İmâm Muhammed (R.A.) ise: "Hac için verilmesi de caizdir. Ben, onun gaza için verilmesini daha çok severim." buyurmuştur. Fetva ise, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)'un kavli üzerinedir.
Bir adam, malının üçte birini, iyi ameller için veasiyet ederse; Ebû'I-Leys'in Fetvaları'nda: "Mülküyet olmayan her yer, iyi amellerdir. Hatta mescidlerin tamiri, ışıklandırılması, -zinetinin dışında- iyi amellerdendir. Bu mal, zindan yapımında kullanılmaz. İster hükümdarın zindan (= hapishanesi) olsun, isterse hâkimin hapishanesi olsun farketmez." denilmiştir. Muhiyt'te de böyledir.
Hulâsa Fetvâlan'nda şöyle zikredilmiştir:
Bir adam, malının üçte birinin, hayır yönüne sarfını vasiyet ederse; o mal, köprü yapımına, mescid yapımına,ilim talebelerinin okutulmasına sarfeder. Tatarhâniyye'de de böyledir.
Bir adam, malının üçte birini, misafirhaneye vasiyet ettiğinde; oranın içinde ikamet edenler bulunur; ve onlara sarfını irâde eylediğine dâir de bir delâlet olursa; onlara sarfedilir. Yoksa, oranın tamirine sar-fedilmez.
Fadlî'nin Fetvâları'nda şöyle zikredilmiştir:
Bir adam, köyünün masrafı için malının üçte birini vasiyet ederse; bu vasiyet bâtıldır.
Ebû'l-Leys'in Fetvâları'nda şöyle zikredilmiştir:
Bir adam: "Ben mescid İçin (veya köprü için) yüz dirhem vasiyet eyledim." derse; tmâm Mubammed (R.A.): "Bu, nassan caizdir." buyurmuştur. O dirhemler, onların ıslahında sarfedilir. İbnü Mukâtil, bunu kabul eylemiş; Hasan bin Ziyâd ise, "ıslahı için demediyse, vasiyeti bâtıldır." buyurmuştur.
Fetva da, bunun üzerinedir.
Uyun kitabında, İmâm Muhammed (R.A.)'in şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
Bir adam: "Malımın üçte biri, Ka'be içindir." diye vasiyet etse; bu caizdir ve o Mekke'nin fakirlerine verilir.
Bir kimse, bir malını "filan adamın dişleri için." diye vasiyet eylese; bu kıyâsda bâtıl; istihsanda ise caizdir. Muhıyt'te de böyledir.
En doğrusunu, ancak Allahu Teâlâ bilir. [6]
Konular
- 2- Mescid Nâmına Yapılan Vakıflar Ve Bu Vakıflarda Kayyımın Ve Diğerlerinin Tasarruf Yetkileri
- 12- Hudud Karakolları, Kabristanlar, Yollar, Sulama İşleri İle Kabristan Ve Vakıf Arazilerde Biten A
- Kabristan Ve Vakıf Arazilerde Biten Ağaçlar
- 13- FAYDALANILAMIYAN VAKIFLAR VAKIFLARIN GELİRİNİ BAŞKA YÖNE HARCAMA
- VE
- KÂFİRLERİN VAKFI
- 14- VAKIFLA İLGİLİ ÇEŞİTLİ MES'ELELER
- KİTÂBÜ'L-VESÂYÂ
- (VASİYETLER)
- 1- VASİYETİN MÂNÂSI; VASİYETİN CAİZ OLMASININ ŞARTI; CAİZ OLAN VE CAİZ OLMAYAN VASİYETLER; VASİYETTE
- Vasiyetin Mânası:
- Vasiyetin Rüknü:
- Vasiyette Kabul
- Vasiyetin Şartı
- Vasiyetin Hükmü
- 2- VASİYET SAYILAN VEYA SAYILMAYAN LAFIZLAR; KİMLERİN VASİYETİNİN CAİZ OLUP, KİMLERİNKİNİN CAİZ OLMA
- 3- MALIN ÜÇTE BİRİNİ VASİYET ETMEK; BİR KİMSENİN, OĞLUNUN VEYA KIZININ HİSSESİNİ VASİYET ETMESİ; MAL
- 4- BİR OĞULUN, HASTA OLAN BABASININ VASİYETİNE İZİN VERMESİ; BİR OĞULUN, BABASININ VEYA KENDİSİNİN B
- 5- MARAZ-I MEVTTE KÖLE AZÂD ETMEK; MEHABET VE HÎBE
- Birden Çok Vasiyetin Bir Araya Gelmesi
- 6- AKRABAYA, EV HALKINA, KOMŞULARA, BİRİNİN OĞLUNA, YETİMLERE, KÖLELERE, İLİM EHLİNE, HADİSCİLERE VE
- 7- MESKENİ, KÖLENİN HİZMETİNİ, AĞACIN MEYVESİNİ, KÖLENİN GELİRİNİ, BAĞ VE BAHÇENİN GELİRİNİ, ARAZİNİ
- 8- BİR ZİMMÎNİN VE BİR HARBÎNİN VASİYET ETMESİ
- 9- VASÎ VE ONUN SAHÎP OLDUĞU HAKLAR
- 10- VASİYET HUSUSUNDA YAPILAN ŞEHÂDETLER
- KİTABÜ'L-VEDÎ'A
- (EMÂNETLER)
- 1- EMÂNET BIRAKMA VE VEDÎA'NIN MÂNASI, RÜKNÜ, ŞARTLARI VE HÜKMÜ
- Emânet (=Vedîa) Ne Demektir
- Vedîa'nın Rüknü